@kristalmelek61
|
Güzel bir bölüm daha sizlerle. 🌺
Keyifli okumalar dilerim. ❤️☺️ ** Emir'den Devam... Ne diyordum ben? "Ne dedin sen?" Leyla'nın sorusuyla afallarken, birkaç adım geriledim. Ne cevap verecektim şimdi? "Leyla ben..." "Sus!" Ağlamaklı ses tonuyla, yüzüme sert bir tokat indirmişti. Olayın şokuyla sendelemiştim. "Bu zamana kadar, bir takım nedenlerle susmuş olabilirim. Ama yeter! Ne sen ne de Alev, beni ilgilendirmiyorsunuz! Ayrıca kullandığın kelimeler... Yapmacık ve mantıksız! Ne yaşıyorsanız aranızda yaşayın, beni rahat bırakın!" Leyla'yı ilk kez bu şekilde görüyordum ve açıkçası hiç hoşuma gitmiyordu. Ama haklıydı da sadece bazı olayları yanlış anlamıştı ve ben de bunu düzeltmek istiyordum. Aslında bakarsanız daha fazlasını... Ağlamaklı ses tonunun yerini, art arda dökülen göz yaşları alınca daha fazla kendimi alıkoyamadım. Geriye attığım adımlarımı bu kez ileriye doğru yavaşça hareket ettirdim. "Leyla sakin ol. Ben sadece..." "Yaklaşma!" Titreyen parmaklarını üzerime salarak, bu kez de kendisi gerilemişti. "Git buradan Emir!" Sürekli gitmem gerektiğini söylüyordu fakat yapamıyordum... Gitmek istesem de gidemiyordum. Bunun büyük bir delilik olduğunun farkındayım fakat sadece yanında kalmak istiyordum... "Duymuyor musun?Sana git dedim!" "Beni dinlemen gerek. Seni bu şekilde bırakama..." "Gerek yok! Okula geri dön. Kimseye ihtiyacım yok benim. Özellikle de sana!" Söylediklerinin ardından, yanımdan öylece uzaklaştığını görünce bileğinden kavradım. "Gitmene izin veremem Leyla. Senden rica ediyorum, sadece beş dakika." Yavaşça bana doğru dönerek, hafif sırıttığını görünce şaşırdım. "Gerçekten çok komik, biliyor musun?" "Komik mi? Neyden bahsediyorsun, anlamıyorum." "Günlerdir benden köşe bucak kaçan sen değil misin? Şimdi karşıma geçmiş, aptalca itiraflarda bulunuyorsun. Ne zamandır senin için bu kadar değerli biri oldum söyler misin Emir?" Verdiği cevabın ardından sadece sertçe yutkunabilmiştim. Dolan masmavi gözleri, yüreğimi deşmeye başlamıştı artık. Durduramıyordum! Verecek bir cevabım bile yoktu. Neden böyle davranıyordum? Leyla'yı bu düşünceleri için suçlayamazdım. Baştan sona haklıydı. Umurumda olmamalıydı... Neden buradaydım o zaman? Neden... "Kendini zorlama Emir. Geri dön." Leyla'nın ani söze girmesiyle ikinci kez sertçe yutkundum. Konuşamıyordum bir türlü! Son söyledikleri ile beraber yanımdan öylece uzaklaşmıştı. Engel olmak için bir iki adım atmama rağmen gerisi gelmedi. Yapamadım. İçim içimi yerken sadece izlemekle yetindim(!) ** Önder'in Ağzından... Sinirlerimin sınırlarını zorluyordu bu kız! Neden birden bire böyle bir konuşma yapmıştı? "Çekilir misin artık?" Titreyen ses tonuyla yutkunmuştu Esin. Gereksiz yakınlaşmamızdan o da rahatsız olmuştu. Yine de kendisi kaşınmıştı. "Sen de susar mısın artık! Çekildik işte." Beline sarılı olan kolumu yavaşça geri çekerek, duruşumu dikleştirdim. "Daha ne kadar, bu şekilde beklememiz gerekiyor? Leyla kim bilir ne halde?" Esin'i anlıyordum fakat Emir'e olan güvenim tamdı. "Sakin ol artık. Emir'in yanında güvende olacaktır. Birazdan burada olurlar." Olumlu bir bakış beklerken, tehlikeli bir sırıtış yayılmıştı yüz hatlarına. "Olanların farkında değilsin galiba?Hepsi Emir ve tutarsız davranışları yüzünden. Hala inanasım gelmiyor fakat elle tutulur bir kanıt bile var. Hal böyle iken sakin olmamı bekleme benden. Emir, senin için ne derece önemliyse Leyla da benim için o derece önemli." "Emir'in böyle aptalca bir olaya dahil olabileceğine ihtimal dahi vermiyorum. Kesinlikle ters giden bir şeyler var." "İyi bildin!" Anlık tanıdık bir sesle irkilmiştik. Ses tonunun sahibi beni hiç şaşırtmamıştı fakat Esin'in bakışları git gide daha da tehlikeli bir hal almaya başlamıştı. Onu suçlayamazdım. Bunun için haklı sebepleri vardı çünkü. "Sen..." "Çok fazla geciktiğimin farkındayım. Fakat siz de çok iyi biliyorsunuz ki assolistler hep en son çıkar." Sinir bozucu cümleleri ile sırıtarak Esin'in karşısına dikilince araya girdim. "Git buradan Alev. Seninle daha sonra ilgileneceğim merak etme. Az sabır!" Koca bir kahkaha fırlatarak gerilemişti. "Gitmek mi, hiç sanmıyorum. Hem sizin gibi ben de Emir'i bekliyorum." "Sen kim oluyorsun be!" Esin, ani yüksek ses tonuyla bir anda önüme geçince şaşırdım. "Anlamadım canım?" "Leyla'nın hatırı için susmuş olabilirim fakat artık yeter! Arkadaşımla uğraşma, yoluna git!" "Gitmezsem ne olur?" Artık durum kızışmaya başlamıştı. Müdahale etmezsem eğer her şey daha da kötü bir hal alabilirdi. "Kes artık!" Ben de en az Esin kadar öfkeliydim fakat bunu iyi koruyordum. Ses tonumu hafif yükselterek ,sertçe bileğinden yakalamıştım Alev'i. "Elimden bir kaza çıkmadan defol git buradan Alev! Hemen!" Alev'in sırıtan suratı bir kaç saniye içerisinde yok oluvermişti. Bu kez kendisi kolunu sert bir şekilde geri çekmişti. Fakat Esin'e doğru kayan sinsi bakışları dikkatimden kaçmamıştı. Alev'in yanımızdan ayrılmasıyla Esin'i karşımda bulmuştum. "Senin derdin ne?" "Anlamadım?" "Beni korumana ihtiyacım yok!Üstelik beş para etmeyen aptal bir kızın karşısında." İyilik yap denize at misali... Alev kendi cinsinden biri olabilirdi fakat hafife alınacak biri hiç değildi. Ne yazık ki ne Esin ne de Leyla daha hiç bir şey görmemişlerdi bile. En azından şimdilik... "Alev sandığınızdan daha tehlikeli bir kız Esin. Tek bir hatanız, haklı taraf olsanız dahi sizi kurtaramaz!" Esin kollarını çiçek pozisyonuna sokarak sırıtmıştı. "Unuttuysan hatırlatayım, burası bir okul!" "Sonradan olacakları görmeden peşin konuşma bence." "Şimdi de tehdit mi ediyorsun?" Yok, bu kız beni deli etmekte kararlı. Her söylediğime kendince bir kaftan bulup önüme atıyor. Ciddi derece de sinirlerimi geriyor bu durum fakat şimdi bunların zamanı değildi. Karşımdaki cadıya zor da olsa katlanmam gerekiyordu. "Tehdit filan yok Esin. Sadece dikkatli olmanızı istiyoruz o kadar. Söylediklerimi çarpıtma lütfen." Cevap vermek yerine görüş açısını değiştirmekle yetinmişti sadece. Bu daha iyiydi benim için. ** Leyla'ın Ağzından... Nasıl... Nasıl o şekilde konuşabilirdi? Ne kadar düşünsem de söylediklerine mantıklı bir açıklama getiremiyordum. Neler düşünüyordum böyle! Aptal! Kendine gel! Her zamanki gibi kendime içten içe kızarak, zar zor bir taksi çevirdim. Şoföre adresi söyledikten sonra, önüme düşen tenlenmiş saç tutamlarımı geriye attım. Burnumu sağlam bir şekilde çektikten sonra da derin bir nefes alarak gözlerimi kapadım. On dakika sonra söylediğim adrese varmıştım. Şoföre ödemeyi yaptıktan sonda elimdeki çantam ile hafif adımlar atmaya başladım. Sertçe yutkunmadan edememiştim. Ne kadar uzaklaşmak istesem de beni bağlayan değerler vardı burada. Okula geri dönemezdim. En azından şimdilik... "Leyla?" Tanıdık sesle yönümü değiştirdiğim de Azra'yı karşımda bulmuştum. "Seni bulduğum iyi oldu. Bir dakika... Sen ağladın mı yoksa?" ''Azra ben...'' ''Demek geldin!'' Anında yükselen sert ses tonuyla, sözümü bitirememiştim. Geriye dönmemle babamı karşımda bulunca şaşırmadım. Hiç vakit kaybetmeden koluma yapışınca, gözlerimi sonuna kadar açtım. Neler olup bittiğini anlamayan Azra ise öylece kalmıştı. ''Madem geldin, cezanı çekeceksin küçük hanım. Yürü!'' Babam cevap vermeme izin bile vermeden peşinden sürüklemeye başlamıştı beni. ''Bir dakika!'' Azra'nın sesini duymamla, zor da olsa adımları durdurdum. Beni bu şekilde görmesini elbette hiç istemezdim fakat hayat böyleydi işte... Elimizde olmayan sebepler yüzünden bu haldeydik! ''Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?'' Cesaret timsali ses tonuyla babama karşı koymuştu Azra. Benim için... ''Seninle işim yok! Evine git küçük kız.'' Her zamanki babamdı işte! ''Sözlerinize dikkat edin! Canını yakıyorsunuz, bırakın!'' ''Azra lütfen...'' Araya girmem gerekiyordu artık. ''Ama Leyla...'' ''Sonra konuşuruz olur mu? Bekle lütfen...'' ''Hayır, hiç bir yere gitmiyorum!'' ''Eee uzattın ama!'' Babam tekrardan araya girerek Azra'yı itekleyince sinir katsayım tavan yapmıştı. Bu kez ben babamı sert bir şekilde itmiştim. ''Yeter! Hiç mi utanmıyorsun ya sen? Öz kızına yaptıkların yetmedi şimdi de arkadaşlarıma öyle mi?'' ''Öz kızına mı?'' Azra bir hayli şaşırmıştı. Fakat şuan da karşımdaki zebani ile baş etmem gerekiyordu. ''Kes sesini! Mahalleyi başımıza mı toplamak niyetin?'' Sadece sırıtmıştım. ''Gücün evin içerisinde yetiyor değil mi? Sıkıysa burada vur, hadi!'' Artık bağırmaya başlamıştım ve etrafımızda oluşmaya başlayan ufak tefek insan topluluklarını yeni yeni fark ediyordum. Babam burnundan soluyordu. Yaptığı tek şey de buydu zaten! Kalabalığı görünce ne ağzını açabilmişti ne de olduğu yerden hareket edebilmişti. Soğukkanlı olmaya çalışsam da göz yaşlarımı tutamamıştım daha fazla. Zebani de olsa karşımdaki babamdı çünkü... ''Neyi bekliyorsun? Her gün yaptığından şeyden çekinmenin sırası değil baba. Vur hadi!'' Saniyeler sonra annem ve kardeşim olacak Ayla hedefime girmişti. ''Kızım...'' Annemin parçalara ayrılmış sesini duyunca, sertçe yutkundum. Yanıma gelmeye çalıştığı sırada babam engellemişti annemi. ''Bey yapma!'' ''Sus! Bu kızı sen hep böyle şımarttın! Tepemize çıktı, görmüyor musun? Şimdi de onun yüzünden elaleme maskara olduk!'' ''Babam haklı anne. Bence artık süresi doldu bu kızın!'' ''Ablanla doğru konuş Ayla!'' ''Anne lütfen...'' Binlerce kez bana vurabilirdi ya da istediği en çirkin hakaretlerde bulunabilirdi fakat değer verdiğim insanların canını yakamazdı! Buna izin veremezdim! Adımlarımı kararlı bir şekilde atarak babamın tam karşısına geçtim. Belki başka bir şansım olmayacaktı... O yüzden derin bir nefes alarak konuşmaya başladım. ''Tuhaf bir şekilde babamsın fakat zerre bu duyguyu hissedemedim hiçbir zaman. Beni neden hiç sevmedin, bilmiyorum .Yada sevmeyi denemedin... Yüreğinde bir kaç damla sevgi vardıysa da onu da bana vermedin zaten... Sürekli ittin beni. Ne mutlu günüm de ne de mutsuz günümde yanımdaydın. Hasta oldum, ilgilenmedin bile! Başkalarına verecek paran olduğu halde bir kez olsun kendi öz kızının eline harçlık bırakmadın sen! Tüm bunlara rağmen gıkımı çıkartmadım! Sustuysam benim için emek veren değerli bir insan için sustum! Fakat onu da defalarca üzdün! Şimdi düşünüyorum da üzerimde hiç bir hakkın yok senin! Sen tam bir...'' ''Sus artık!'' Sözümü bitiremeden yüzüme inen sert bir tokatla geriledim. Dudağımın kenarındaki sıvıyı fark etsem de önemsemedim. Yeniden doğrularak, karşısına geçtim. ''Konuşmam hoşuna gitmedi anlaşılan...'' ''Sana sus dedim!'' İkinci bir tokatla tazelemişti beni babam. Sırıtmıştım. ''Verecek tek bir cevabın bile yok! Senin gibi bir babaya sahip olduğum için kendimden utanıyorum!'' Söylediklerimin ardından tekrardan elini havaya kaldırmıştı babam. Fakat sadece o kadar... Eli havada asılı kalan babamı engelleyen başka bir el... ''Sen...'' Burayı nasıl bulmuştu? Dahası burada ne işi vardı? ''Daha ne kadar vuracaksınız? Kesin artık!'' ''Sen kim oluyorsun be! Çekil önümden hemen!'' ''Bu o çocuk...'' Ayla'nın sesini duymamla tedirgin olmuştum. Emir'in burada ne işi vardı? Ne yapmaya çalışıyordu? Emir, babamın havada yakaladığı elini sert bir şekilde geri iade ederek, tam önüme geçince şaşırmadım edemedim. ''Emir ne yapıyorsun?'' Sırtı bana dönük bir şekilde duruyordu. ''Demek Emir? Bizim kız kedi olalı bir fare tuttu sonunda(!)'' Sırıtarak yapmıştı iğrenç konuşmasını babam. Böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirdi! ''Aslında tam tersi olacaktı. O beni değil ben onu buldum!'' Ne diyordu bu çocuk? Emir ani bir manevra ile benden tarafa dönerek, elimden tutunca şaşkına döndüm. Ardından da beni yanına çekmişti. Amacı neydi?Etrafımızdaki insanların da benden bir farkı yoktu. Neler olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Bu sırada Emir'in bakışları benimkileri bulunca irkildim. Üzerine hafif tebessüm edince şaşırdım. Bana gülümsüyordu... ''Gidelim artık Leyla.'' Ne diyordu... ''Emir ben anlamıyorum...'' ''Anlamanı beklemiyorum zaten.'' Verdiği cevabın ardından yönünü değiştiriyordu ki babamın araya girmesiyle bu hareketi başarısız olmuştu. ''Leyla hiç bir yere gitmiyor delikanlı!'' ''Hayret, ismini unutmamışsınız!'' Durum hiç de iyiye gitmiyordu. Şimdi her ikisi de burnundan soluyordu... ''Seni ilgilendirmez, bas git!'' ''Bu da tam tersi olacaktı yalnız.'' ''Bak evlat, elimden bir kaza çıkmadan defol git buradan! Yoksa...'' ''Yoksa ne?'' ''Emir, lütfen git...'' Tekrardan gitmesini söylemiştim ona fakat aldırmamıştı bile. Neden anlamak istemiyordu? ''Sen de duydun, gitmeni istiyor işte! Kızıma bu kadar değer veriyorsan, dediğini yap! Aksi takdirde sonuçlarına sen katlanırsın evlat!'' ''Emir yalvarıyorum... Git!'' Bu kez zor da olsa ses tonumu hafif yükseltebilmiştim. Elimi avuçlayan baskıyı yok etmek için elimden geleni yapsam da işe yaramadı. Emir elimi bırakmıyordu... ''Üzgünüm Leyla, dediğini yapamam. Gidiyoruz.'' Emir ikinci kez yönünü değiştiriyordu ki tekrardan babam araya girmişti. Fakat bu kez... Hayır! ''Emir!'' ** Esin'in Ağzından... Bitmek bilmeyen uzun bekleyişlerin arasında çalan telefonumla yerimden sıçradım. Önder de benimle birlikte ayaklanmıştı. Bilinmeyen bir numara tarafından aranıyordum. ''Arayan kim? Yoksa Leyla mı?'' ''Hayır... Buraya gelirken Leyla telefonunu alamamıştı. Tanımadığım bir numara.'' ''Önemli olabilir Esin. Ya da istersen, ben konuşayım.'' ''Gerek yok. Açıyorum.'' ''Alo?'' ''Esin...'' Ama bu ses... ''Leyla?'' ''Evet benim... Fazla vaktim yok ben... Allah kahretsin!'' ''Leyla neyin var?Kimin numarasından arıyorsun? Ayrıca neden ağlıyorsun?'' ''Emir... Emir'in telefonundan arıyorum.'' ''Tamam sakin ol. Emir nerede peki? Siz iyi misiniz?'' Leyla cevap vermemişti. Sorduğum sorunun ardından daha fazla ağladığını duyunca tedirgin olmuştum iyice. ''Leyla lütfen, cevap verir misin?Endişeleniyorum.'' ''Esin biz... Biz hastahanedeyiz. Emir iyi değil...'' Leyla'nın verdiği cevap ile ne diyeceğimi bilemedim. ''Hastahane mi?Ne diyorsun sen Leyla?'' ''Esin, hemen gelin lütfen...'' ''Tamam sakin ol. Hangi hastahane?'' ''Bayrampaşa Devlet Hastahanesi.'' ''Tamam, hemen geliyoruz.'' Telefonu kapatır kapatmaz Önder'e döndüm. ''Önder, hemen gitmememiz gerek.'' ''Gideriz de, neler oluyor anlatır mısın?'' ''Yolda anlatırım, vaktimiz yok Önder.'' ''Peki. Arabam dışarıda zaten.'' ''Tamam.'' Arabaya biner binmez, bildiklerimi anlatmaya başladım Önder'e. Söylediğim bir kaç cümle ile sinir küpü olmuştu. Bir ara direksiyonu kıracak diye korkmadım değil. Emir'in onun için değerli bir arkadaş olduğunu biliyordum fakat ilk kez görme şansım olmuştu. Yine de yaşananlardan sonra sağlıklı düşünemiyordum bir türlü. ''Allah kahretsin!'' Önder'in aniden yükselen sesiyle irkilmiştim. ''Ne oldu Önder?'' ''Görmüyor musun? Trafik var.'' Durduğumuzu yeni fark ediyordum. ''Lütfen biraz sakin ol Önder. Zamanında varacağız merak etme.'' ''Bu trafikte mi? Sakin olmamı bekleme benden Esin. Eğer Emir'e bir şey...'' ''Olmayacak! Bana güven.'' Cevap vermek yerine önüne dönmüştü Önder. Fazlasını da bekleyemezdim zaten. Yeşil ışığın yanmasıyla arkadan gelen ani sarsıntı ile tiz bir çığlık atmıştım. ''İyi misin Esin?'' ''İyiyim... Sanırım biri arkadan çarptı?'' ''Yerinden kımıldama. İnip bakıyorum hemen.'' ''Tamam.'' Çok geçmeden Önder'in geri gelmesiyle biraz olsun rahatlamıştım. ''Ne oldu?'' ''Ufak bir kaza, sorun yok. Gidelim artık.'' ''Peki.'' Önder arabayı tekrardan çalıştırmıştı. O esnada yanımdaki dikiz aynaya kaymıştı bakışlarım. Siyah takım elbiseli bir adam arabanın dikiz aynasından bana bakıyordu. Yeşilin en açık tonlarındaki gözleri irkilmeme sebep olmuştu. Bakışları tuhaftı... Neden bana bakıyordu? Asıl soru, neden ben de bakıyordum?Kitlenmiş gibiydim... ''İyi misin?'' Önder'in ani sorusuyla kendime gelirken ondan tarafa döndüm. ''İyiyim...'' Verdiğim cevaptan sonra aynı bakışlarım yanımdaki dikiz aynasına kaymıştı tekrardan. Fakat.... Adam yoktu... ** Leyla'nın Ağzından... ''Leyla, kızım ağlama. Sana söz veriyorum, hiç bir şey olmayacak.'' Engel olamıyordum bir türlü. Emir'e bir şey olursa ben... ''Olmayacak değil mi? Lütfen olmasın anne, lütfen...'' ''Şiit... Gel buraya.'' Hepsi benim yüzümdendi. Benim yüzümden! Zar zor nefes alıyordum sanki... Hıçkırıklarımın altında eziliyordum... ''Leyla?'' Tanıdık sesle birbirimizden ayrılmıştık. ''Esin...'' Oturduğum yerden kalkar kalkmaz, Esin'in boynuna atlamıştım. Ona çok ihtiyacım vardı. Her zamankinden daha fazla... ''Benim hatam... Engel olamadım Esin, benim hatam...'' ''Yüzüme bak Leyla, neler olduğu konusunda en ufak bir fikrim yok fakat senin hatanın olmadığına da eminim. Ağlama lütfen... Sakin olman gerek. Ona bir şey olmayacak.'' ''Esin söylediklerinde haklı Leyla. Güçlü olmak zorundasın.'' ''Önder ben çok özür dilerim...'' ''Leyla yapma.'' ''Emir Yazıcıoğlu'nun yakınları?'' Kulaklarımı dolduran kalın ses tonuyla geriye dönmüştük. Adımlarımızı hızlandırarak doktorun karşısına geçmiştik. ''Biz arkadaşlarıyız. Durumu nasıl doktor bey?'' Önder benden önce davranmıştı. ''Endişe edecek bir durum yok. Ameliyat başarılı geçti. Birazdan normal odaya alırız Emir Beyi. Yalnız bir hafta kadar hastahanede müşahede altında kalmasında fayda var. Çok geçmiş olsun. '' Doktorun verdiği cevap ile bu kez mutluluktan gözlerim dolmaya başlamıştı. O yaşıyordu... Allahım sana çok şükür... ''Sağ olun doktor bey. Kendisini görebilir miyiz peki?'' ''Fazla yormamak şartıyla, elbette görebilirsiniz.'' ''Çok sağ olun." ''Ne demek, görevimiz evlat. Tekrardan geçmiş olsun.'' Doktorun yanımızdan ayrılmasıyla Esin ile birbirimize sımsıkı sarıldık. ''Kızlar, Emir'in annesine haber vermemiz gerekiyor. Burada bekleyin, arayıp geliyorum hemen.'' ''Tamam Önder.'' İster istemez gerilmiştim. Emir'in annesi yaşananları öğrendiği anda nasıl bir tepki verecekti? Ne olursa olsun hazırdım. Üstelik Emir yaşıyordu... Bizimleydi... Benim için bundan daha önemli bir şey yoktu şuan... 15 dakika sonra... ''Leyla ilk sen gir.'' ''Ben mi?'' ''Evet, neden olmasın. İnan bana her şey daha güzel olacak.'' ''Peki.'' Derin bir nefes alarak,kapının kolunu indirmiştim yavaşça. Odaya girer girmez kapıyı geri kapatarak ufak adımlarla yürümeye devam ettim. Kalbim bütün vücudumda atıyordu sanki... Bacaklarımdaki karıncalanma ise cabası... Emir'in göz hapsime girmesiyle yutkundum. ''Leyla...'' İsmimi onun ağzından duymak... Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. Yatağın üzerinde doğrulmaya çalıştığını görünce hareketlendim. ''Dur, ne yapıyorsun? Kendini yormaman gerek.'' Uzun zaman sonra onu görüyor gibiydim. Özlemiştim... Olabilir miydi bu? ''Sorun yok. İyiyim ben Leyla.'' Doğrulmasına yardım ettikten hemen sonra karşısındaki koltukta yerimi aldım. Ne söyleyeceğimi ya da ne yapacağımı bilmiyordum. Sanırım ondan bekliyordum... Fakat o da konuşmuyordu bir türlü. Varlığımdan mı rahatsızdı acaba?Neden konuşmuyordu? Yüzüme bile zar zor bakıyordu. İyi ama neden? Acaba babamın karşısında söylediklerinden dolayı mı böyleydi? Kafam çorba olmuştu. Düşünemiyordum... Odadan çıksa mıydım acaba? Belki de böylesi daha iyi olacaktı. Oturduğum koltuktan yavaşça kalktım. ''İyi olmana çok sevindim Emir. Babam konusunda da gereği neyse yapacağım, merak etme.'' Birkaç mimiği dışında hiç tepki yoktu. Neden böyle davranıyordu?Kalbim kırılsa da bunun nedenini soracak cesaretim yoktu olanlardan sonra. ''Görüşürüz Emir.'' Son sözümü de söyledikten sonra yanından geçiyordum ki bileğime saplanan baskı ile geriledim. Bu da ne demekti şimdi? Bakışlarımız birbirlerini bulunca ister istemez gerilmiştim. Bir anda beni karşısına oturtunca, ne yapmaya çalıştığını anlayamadım. ''Emir ne yap...'' ''Neden sormuyorsun?'' Cümlemi bitiremeden tuhaf bir soru yöneltmişti bana. ''Neyi neden sormuyorum Emir?'' ''Sana karşı olan tutarsız tavrımın nedenini sormayacak mısın?'' Nasıl yani? Benden mi bekliyordu?İyi ama neden? ''Ben... Bilmiyorum...'' Verdiğim cevaba karşılık hafif doğrularak iyice yaklaşmıştı bana Emir. ''Okulda olanlarla alakam yok Leyla. Alev'i ben öpmedim. Okulda olduğun süre zarfında Alev'i tanıdığını düşünüyorum. Bana güven, olanları en kısa zamanda düzelteceğim. Alev'in adına senden çok özür dilerim.'' "Neden yapıyorsun bunu?'' ''Neyi neden yapıyorum Leyla?'' ''Sürekli Alev'i öpmediğini söylüyorsun bana. Üstelik bugün olanlar... Babamın karşısında benim hakkımda söylediklerin... Beni korumak için söylediğini biliyorum. Yine de...'' ''Hangisi olsun isterdin peki?'' ''Ne?'' ''Bugün babanın karşısında söylediklerimden bahsediyorum Leyla. Seni korumak için söylediğimi dile getiriyorsun ya hani...'' ''Evet...'' ''Gerçek olmalarını ister miydin?'' Tek bir nefeste sorduğu soruyla öylece kalakalmıştım. ''Ne...'' ''Sadece soruma bir cevap vermeni bekliyorum Leyla. Evet yada hayır.'' İçimdeki kelebekler yeni uykudan uyanmıştı sanki... Konuşurken yüz hatlarıma çarpan nefesi... Bakışları... Kelimeleri... ''Emir ben...'' ''Sadece tek bir cevap Leyla.'' O kadar şaşkın ve heyecanlıydım ki nasıl bir cevap vermem gerektiği konusunda yolumu şaşırmıştım. Yine de tek bir cevap... Söylemek istiyordum. Evet, bunu yapabilirdim... ''E-ve-t...'' Kekeleyerek de olsa cevabımı vermiştim. Verdiğim cevabın ardından Emir'in hafif tebessüm ettiğini görünce, küçük bir kıvılcım gözlerimin önünde patlayıvermişti. Bileğimdeki eli bu kez saçlarımın arasında dolaşmaya başlayınca, irkilmiştim. Gereğinden fazla yakın olduğumuzu bildiğim halde, umurumda değildi... Allahım sen benim aklıma mukayyet ol! Alnını benimkine dayayan Emir, gözlerini kapatarak derin bir nefes almıştı. Ben de ise nefes kalmamıştı. ''Daha fazla kaçmak istemiyorum Leyla... İnan bana son birkaç gündür kendimde değilim. Nereye baksam sen... Kiminle konuşsam yine sen...'' Duyduklarım karşısında beynim artık çalışamayacak duruma gelmişti. Düşünmek istemiyordum... Sadece onunla olmak istiyordum... ''Seni seviyorum Emir Yazıcıoğlu...'' Söylemiştim... İtirafımdan hemen sonra gözlerini açan Emir ,ikinci kez tebessüm etmişti bana. ''İlk itirafı benim yapmam gerekiyordu küçük hanım.'' Gülerek verdiği cevaba karşılık kıkırdamıştım. ''Böyle bir şeyin ilki olur mu hiç, şapşal!'' Bu kez kendisi kıkırdayınca şaşırdım. ''Seni seviyorum Leyla...'' Beni sevdiğini söylemişti... Beni seviyordu... Kendi itirafının ardından bakışları dudaklarımın üzerine kurulunca, kalp atışlarım hücuma geçmişti adeta... Aramızdaki mesafenin ufacık toz bulutları haline geldiğini fark ettiğim anda bu kez ben gözlerimi kapamıştım... Nefesimi yavaşça içerisine çeken yabancı dudaklar ile ufak bir irkilme yaşasam da elimden geldiği kadar misafirperver olmaya çalıştım. ***** Bölüm Sonu ***** Yorumlarda buluşalım lütfen.🌺 |
0% |