@kristalmelek61
|
Ve beklenen o karşılaşma acaba geliyor mu? ☺️🌺
Multimedya .....💔
Keyifli okumalar dilerim. ❤️ ** Esin'in Ağzından... Leyla'yı odaya ilk göndermekle iyi yapmıştım. İçim rahattı en azından. Üstelik Leyla'nın annesiyle tanışma olanağını da yakalamıştım. Çok tatlı bir kadındı. Üstelik yaşının verdiği olgunluğa rağmen, genç gösteriyordu. Leyla'nın yanımızda olmadığı süre zarfında yaşanan olayları da öğrenmiştik. Emir'in bu derece Leyla'yı savunmasını beklemiyordum açıkçası. Bir günde o kadar çok şey yaşanmıştı ki iyice beynim yanmıştı artık. Yine de Emir sağlıklı ve bizimleydi. Önemli olanda buydu. Önder'in de yüzü gülüyordu. Birbirlerine bu denli bağlılardı demek. ''Esin?'' Yanımdaki sandalyede yerini alan Önder'in sesini duymamla, ondan tarafa döndüm. ''Efendim Önder?'' ''Kantine ineceğim, içecek bir şeyler ister misin?'' ''Yok sağ ol.'' ''Peki. Birazdan gelirim.'' ''Tamam.'' Yavaşça ayağa kalkmıştı. O esna da bulunduğumuz koridoru dolduran çığlıklarla, ben de ayaklanmıştım. Koyu bir kalabalık üzerimize doğru geliyordu. "Arkadaşlar, lütfen!" Orta yaşlarda bir kadının sitemi vardı karşı tarafta. Önder tuhaf bir şekilde kadının yanına koşunca şaşırdım. Benden sonra Handan teyze de yanı başımda almıştı soluğu. "Esin kızım, neler oluyor?" "Ben de bilmiyorum Handan teyze. Ama birazdan öğreniriz." Önder kalabalığın önünü kesmeye çalışıyordu. Fakat kalabalık hafife alınacak türden değildi. "Nermin Hanım, oğlunuzun son durumu nedir?" "Macit Bey neden yanınızda değiller?" "Efendim lütfen cevap verir misiniz?" Kadının ismi Nermin di. İyi de Macit denen adam kimdi? Bir dakika... Oğlunuz mu? "Arkadaşlar izin verin artık! Daha sonra sorularınızı yöneltirsiniz." Önder'in kararlı ses tonu bulunduğumuz koridorda yankı yapınca irkildim. Zar zor kalabalığı koridordan çıkartmıştı. Nermin denen kadınla yanımıza geldiğinde, Önder ile kısa süreli bakıştık. Yine neler oluyordu? "Önder oğlum, Emir iyi değil mi?" Nermin denen kadının ses tonu ağlamaklıydı. "Sakin ol Nermin teyze. Emir gayet iyi. Odaya aldılar." "Oğlumu görmek istiyorum Önder." "Tamam, Nermin teyze." Önder kadına odayı gösterir göstermez, bıkkınlıkla yanıma gelmişti. Neler oluyor, bilmek istiyordum. "Önder, neler oluyor?" "Sanırım seninle paylaşmamda bir sakınca yok. Biraz dışarı çıkalım mı?" Anlatacakları önemliydi sanırım?Öyle ki Handan teyzenin yanında konuşmak istemiyordu besbelli. Handan teyzeye dönüp zoraki tebessüm ettim. "Hemen geliyorum, Handan teyze." "Tamam, kızım." Birlikte hastahanenin çıkışına kadar yürüdük. Bankların bir tanesinde yerini alan Önder'in yanına oturdum. Tuhaf bir ruh hali vardı şuan. Hem anlatmak istiyor hem de istemiyor gibiydi. Ters giden bir şeylerin olduğu belliydi. "Önder, iyi misin?" Sorduğum soruya derin bir nefes alarak cevap vermişti. Çok geçmeden başıyla onaylamıştı beni ama iyi değildi. Görebiliyordum. "Esin bak... Aslında anlatması biraz zor. Fakat bilmeye hakkınız da var. Son olaylardan sonra, bize karşı tavırlarınız değişir mi bilmem. Ama inan, Emir de ben de sizi üzecek bir şey yapmayız. Neyse... Az önce yanımıza gelen kadın Emir'in annesi. Kalabalığı gördün zaten." "Evet." "Emir basit biri değil Esin." "Okulda kendisine yapılanları kast ediyorsan eğer..." "Çok daha fazlası var Esin." Ne demeye çalışıyordu? Emir hakkında bilmediğimiz bir şeyler mi vardı? "Tam olarak ne söylemeye çalışıyorsun?" "O sadece Emir değil. Bir Yazıcıoğlu Esin. Okul müdürümüz Macit Yazıcıoğlu'nun oğlu." "Ne?" "Maalesef öyle." Bütün kızların kuyruk gibi peşinde olmaları bu yüzdendi demek? "Neden maalesef?" Sorduğum soruyla derin bir iç çektiğini görünce, pek de iyi bir nedeninin olmadığına kanaat getirmiştim. Yine de vereceği cevabı bekledim. "Dışarıdan bakınca herkese muhteşem bir aile tablosu gibi geliyor fakat sanılanın aksine derin kalp kırıklıklarıyla dolu o tablo... Aslında Emir'in, annesinden ve benden başka kimsesi yok manevi olarak." "Nasıl yani?" "Emir ile lisede tanışmıştım. Başta ben de zengin züppenin teki diye hiç umursamadım onu. Fakat gün geçtikçe aksine hareketlerde bulunduğunu fark ettim. Açıkçası kendimden utanmıştım." Önder'in asık olan suratı bir anda tebessüm etmeye başlayınca, ben de otomatikman aynı moda girmiştim. Emir ile arkadaşlığından söz etmeye başladığı anda tebessüm etmeye başlamıştı. "Devam et..." "Lise'de ben bayağı yaramazdım. Her kavga da ilk kadrodaydım. Fakat bir gün okuldan çıkar çıkmaz önümü kesen bir beşli grup kaderimi belirledi diyebilirim. Onların sayesinde Emir gibi bir arkadaşa sahip oldum ben. Kavgadan yenik ayrılsak da onunla dayak yediğim her an benim için değerli olmuştu. O günde dahil." "O gün derken? Neler oldu?" "Ailesi ile hemen tanışma fırsatım olmamıştı. Bir gün sizin eve gidelim diye tutturdum Emir'e. Neyse okul bitti. Özel arabayla evinin önüne gelir gelmez, kadın çığlıkları duymuştuk. İçeri girdiğimiz anda gördüğüm manzarayı hiç unutamıyorum. Nermin teyze yüzü gözü dağılmış bir şekilde yerdeydi. Hemen karşısında Macit amca. Yanında da yarı çıplak bir fahişe..." "Karısını mı aldatmış yani?" "Aynen. Yetmemiş zavallı kadını darp etmiş. Emir annesini o durumda görünce delirdi. Ben ise ne yapacağımı şaşırmış bir vaziyette olanları idrak etmeye çalışmıştım sadece. Macit amca hayatı boyunca işini önemsedi. Sevgisini de ne karısına ne de oğluna verdi bu zamana kadar. Her gün başka bir kadınla gönül eğlendirirken, bir de onların psikolojisini düşün." "Hala inanamıyorum... Daha o yaşlarda böyle çirkinliklere tanık olmak... Sanırım şimdi daha iyi anlıyorum. Peşinde o kadar kız olmasın rağmen, ilgilenmiyordu bile. Bizimle sohbet ederken bile belli oluyordu rahatsız olduğu. En çok da Leyla ile..." "Leyla konusu farklı Esin." Ne demek istemişti şimdi? "Anlamadım?" "Leyla ile çok fazla muhatap olmamasının nedeni farklı diyorum." "Farklı mı? Nasıl yani?" "Aramızda kalsın ama Emir'in Leyla'ya karşı bazı hisler beslediğini düşünüyorum." "Sen ciddi misin?" Emir de, Leyla'dan mı hoşlanıyordu yani? Allahım bugün duyduğum en güzel haberlerden ikincisiydi. "Bu konuda şaka yapacak biri değilim Esin. Emir bu zamana kadar tek bir kıza yardım bile etmedi. Konuşmadı. Onun için yaralanmadı. Onun peşinden gitmedi. En azından benim tanıdığım Emir değil artık." "Peki ya Alev?" Sormadan edemeyeceğim önemli bir soruydu. Emin olmam gerekiyordu. Leyla'nın boş yere üzülmesini istemiyordum çünkü. "Alev ile Emir çocukluk arkadaşı. Macit amcanın ortaklarından Selim Terzi'nin kızı. O yüzden okulda bu kadar popüler. Alev, Macit amcanın olmayan kızı yerinde. Başlarda iyi kızdı aslında. Emir'in koruması altındaydı. Fakat değişti. Emir de ilişkisini kesti. Fakat Alev başından beri Emir'e karşı boş değilmiş. O yüzden de sürekli peşinde. Yani aralarında bir şey yok." Parçalar teker teker yerini buluyordu. Son bir tane kalmıştı... "Peki ya bugün okulda olanlar." "Alev'in tehlikeli oyunlarından biri sadece. Emir'in, Leyla'ya olan tavrını kıskandığı için böyle tehlikeli bir oyun seçti kendince. Yaşanalar Leyla'nın kulağına gidecekti. Alev bunu biliyordu zaten. İstediği de oldu bir nevi. Dolaylı olsa da Emir'in bu halde olmasının asıl sebebi Alev." Önder haklıydı. Son parça da yerini aldıktan sonra derin bir oh çekmiştim. "Bu arada unutmadan..." "Evet, Önder?" "Olayla ilgili soruşturma başlatıldığından Leyla'nın haberi var mı?" "Evet, neden?" "Onun için zor olacak. Fakat çok fazla beklemeden ifadesini vermesi gerekiyor. Aynı şekilde annesinin de. Tabi bir de Emir'in." "Anladım. Olanları hala aklım almıyor. Leyla'nın böyle bir babası olduğundan haberim bile yoktu. Nasıl olur da tanımadığı birini, sırf kızını koruduğu için gözünü kırpmadan yaralayabilir?" "Açıkçası ben de hala şoktayım. Leyla kendi babası aleyhinde ifade verecek. Çok zor bir durum." "Aynen öyle." Kısa bir anlığına öylece kalmıştık. Emir kadar Önder'in hakkında da yanılmıştım. Üstelik bugün, onu dinlemeden yanlış cümleler kurmuştum. Özür dilemem gerekiyordu. Üzerine gereğinden fazla gitmiştim. "Önder?" "Efendim Esin?" "Bu sabah olanlar yüzünden, pek sağlıklı davranamadım. Özür dilerim." Söylediklerimin ardından tamamen bana doğru dönmüştü. Bir şeyler söylemesini beklerken öylece gözlerini kısıp bana bakmıştı. Neden konuşmuyordu? Ve neden bana tuhaf bir şekilde bakıyordu? Saniyeler geçiyordu fakat hiç bir tepki yoktu. Daha fazla dayanamayacaktım. İstemeye istemeye hafif eğildim. "Neden bana tuhaf bakıyorsun? Bir şey söylemeyecek misin?" Aniden kahkahaya boğulunca ödüm kopmuştu. "Surat ifadeni görmen lazımdı yalnız." Bir de dalga geçiyordu. "Pislik herif! Dalga geçiyorsun öyle mi?" Var gücümle omzunu yumruklamaya başladım bende. Tabiki sonuç, elde var koca bir sıfır! Hala gülüyordu üstelik. Son hamlemi yapacakken iki elimi de bileklerimden yakalayınca, aramızdaki mesafenin ince bir çizgiye dönüştüğünü fark ettim. Tuhaf... İkimizin yüzünde de aynı tebessüm vardı şimdi. Fakat hiç rahat değildim. Birkaç saniye aynı pozisyonda kalmıştık. Ta ki Önder'in sesi araya girene kadar... "Artık gitsek iyi olacak." Bileklerimi geri bırakarak ayağa kalkınca ben de bozuntuya vermedim. Beraber yürümeye başlıyorduk ki tekrardan Önder'in sesini duymuştum. "Bu arada Esin, konuştuklarımız..." "Merak etme, hepsi güvende." "Anlayışın için teşekkür ederim fakat önemli bir detay daha var Esin." "Seni dinliyorum.'' ''Emir, kendi ailesi hakkında bildiklerimden habersiz. Sonuna kadar da öyle olmasını istiyorum.'' ''İyi ama neden?'' ''Öyle olması gerekiyor, lütfen.'' ''Ama..'' ''Sana güvenebilir miyim Esin?'' Bunun doğru bir hareket olduğunu düşünmesem de arkadaş olan onlardı. Önder'in illaki bir bildiği vardır diyerek kendimi avutmak istiyordum. Başımı olumlu anlamda sallayarak cevabımı vermiştim. Hafif tebessüm ederek başıyla onaylamıştı beni. Dakikalar sonra koridora giriş yaptığımızda, Leyla'nın ve Emir'in annesinin karşılıklı konuştuğunu görünce tedirgin oldum. Sonuçta Leyla'yı koruduğu için yaralanmıştı. Onu yalnız bırakmamam gerekirdi. Öne atılmak için adım atıyordum ki Önder tarafından engellenmiştim. "Merak etme, Nermin teyzeyi iyi tanırım. Korkmana gerek yok Esin." Önder'i dinleyip yerimde kalmıştım. "Tekrardan çok özür dileriz." Leyla özür diliyordu. Hiç şaşırmamıştım. "Benimle konuşurken, o güzel başını eğme lütfen. Ne seni ne de anneni suçluyorum. Fakat baban..." "Merak etmeyin. Babam hakkında gereği neyse yapılacak. Az önce annem ve ben ifademizi verdik zaten. Bir tek Emir'in kaldı." Karşımdaki manzaraya imrenmemek elde değil... "Biliyorum kızım. Emir'in yanında olduğun için çok teşekkür ederim." "Lütfen teşekkür etmeyin. Sadece üzerime düşeni yaptım o kadar." "İsmin Leyla'ydı değil mi?" "Evet..." "Sık sık görüşelim olur mu?" Ben doğru mu duymuştum? "Ne... Yani sizle ben..." "Bunda bu kadar şaşıracak ne var ki? Hatta Handan Hanımla da çok iyi arkadaş olacağımıza inanıyorum." "Ben..." "Çekinmene hiç gerek yok. Oğlumun her zaman bir kız arkadaşı olmuyor. Seni daha yakından tanımak isterim Leylacım." Kız arkadaş mı? Daha yakından tanımak mı? Sadece bir kaç dakika yoktuk... "Önder neler oluyor?" "Vallahi her ne oluyorsa, iyi şeyler olduğu kesin. Bizimki daha fazla dayanamadı galiba?" Önder'in kıkırdadığını duyunca ister istemez bende tutamamıştım kendimi. "Yanlarına gitsek ayıp olur mu?" "Ne duruyorsun, yürüsene." "İyi de az önce beni durduran sen değil miydin?" "Şimdi de yürü diyorum." "Oyun mu oynuyoruz burada?" "Bilmem, sence?" "Akıl oyunları yapma bana." "Senin de error vereceğin tuttu. Şurada güzel bir ana şahit oluyoruz. Büyüyü bozmasan." Yok yok... İlla uğraşacak, yoksa rahat etmiyor bu çocuk. "İnsanı sinir ediyorsun Önder." "Kaşınıyorsun ne yapayım?" "Bir dakika bir dakika... Ben mi kaşınıyorum?" "İçim şişti yemin ediyorum. Ben gidiyorum. Sinyal geldiğinde haber ver." Resmen laf sokmuştu! Ya sabır... Sakin ol Esin, icabına daha sonra bakarsın sen. Duruşumu dikleştirerek arkasından hareketlenmiştim. Sorunsuz bir şekilde Emir'in annesiyle de tanışmıştım. Bir adam böyle bir kadını nasıl her gün başka bir fahişeyle aldatırdı, anlamıyorum. Pamuk gibi kadın. Çok fazla yanımızda kalmamıştı. Emir için hazırlık yapacağını söyleyip, hastahaneden ayrılmıştı. Handan teyzenin ortalıkta olmadığını fark edince Leyla'ya döndüm. "Canım, annen nerede?" "Emir'in yanında şuan." "Anladım. İfadelerinizi vermişsiniz." "Evet, canım. Babamın eşgalini istediler. Tabi bir de Ayla var." Tabi ya...Leyla'nın ikiz kız kardeşi. "İkisi de mi kayıp?" "Maalesef öyle. Olay yerinden hemen kaçmışlar sanırım. Evimizin adresini polis memurlarına vermiştim fakat kimseyi bulamamışlar." "Canını sıkma, her şey yoluna girecek." "Umarım Esin." Gerçekten de birlikteler miydi merak ediyordum. Yavaşça Leyla'nın ellerinden tutup, konuşmaya başladım. "Emir nasıl peki? Daha iyi mi?" "Evet, canım." "Belki yeri ve zamanı değil ama bir şey sormak istiyorum Leyla?" "Tabi canım,sor?" "Az önce Nermin teyzeyle olan konuşmanın ufak bir bölümüne kulak misafiri olduk. Yalnız emin olmak istiyorum. Gerçekten de sen ve Emir... Yani siz..." "Esin bak ben..." Utandığı her halinden belli oluyordu. Hak vermiyorum değil. Sonuçta Leyla benden böyle bir gelişmeyi asla saklamazdı. Olaylar o kadar çabuk gelişmişti ki söyleme fırsatı olmamıştı. En yakın arkadaşı olarak onu bu stresin altından çıkarmak benim görevimdi. Tebessüm ederek, avuçlarımda titreyen ellere iyice sarıldım. "Bu kadar kendini kasma canım. Sizin adınıza o kadar çok sevindim ki anlatamam. Biz arkadaşız Leyla, lütfen rahat ol." Ağlamaktan bitap düşmüş masmavi gözleri, bir anda parlayınca daha fazla dayanamadım. "Gel buraya deli kız..." "Yalnız, yaşananları en ince detayına kadar bilmek istiyorum ona göre." Şakayla karışık imalı konuşmama başını olumlu anlamda sallayarak cevap vermişti. "Bu arada Önder nerede?" "Nermin teyzeye eşlik etmek için gitmişti. Gelir birazdan." "Anladım canım." Önder'in de yanımıza gelmesiyle beraber, Emir'in odasına geçmiştik. Handan teyze izin isteyerek dışarı çıkmıştı. "Oo kardeşim, iyi gördüm seni." "Eyvallah kardeşim, çok daha iyiyim." Emir'in ilk kez bu kadar tebessüm ettiğini görüyordum. Leyla hemen baş ucunda yerini alırken, ben de arkasından hareketlendim. "Çok geçmiş olsun Emir." "Sağ ol Esin. Burada olduğuna çok sevindim." "Ne demek, her zaman. Sağlık bu, hafife alınmaz." "Haklısın." "Esin Hanımdan inciler! Aman dikkat düşmesinler(!)" Önder'in tekrardan araya girmesiyle otuz iki dişimi birden sıktım. Emir ve Leyla ise kahkahalara boğulmuşlardı. Neden sürekli benimle uğraşıyordu bu çocuk? "Her şeye bir laf! Merak ediyorum, hiç mi sıkılmıyorsun?" "Neden sıkılayım? Aynı şeyi sen de bana yapıyorsun. Sen sıkılıyor musun?" Alay dolu ses tonuyla söyledikleri iyice sinirimi bozmuştu. "Aramızda fark var bir kere. Sen durup dururken insanı sinir ediyorsun ben ise haklı olduğum zamanlarda." "En azından ikimizin amacı da aynı. Sinir etmek(!)" Gülerek verdiği cevabın hemen ardından ikinci kez kahkahaya boğulmuştu yeni kumrularımız. O sırada odanın kapısı çalınca, duruşumu dikleştirdim. İçeriye giren Alev'i görünce, gözlerimi sonuna kadar açtım. "Senin burada ne işin var?" Sessiz kalmanın zamanı değildi artık. Utanmadan kapıyı geri kapatıp Emir'in yanına gitmek için hareketlendiğini görünce onu engelledim. "Esin sakin ol." Leyla'yi ilk defa dinlemek istemiyordum. Ayrıca bu durumda mütevazı davranmasını yanlış buluyordum. Alev bunu hak etmiyordu. "Arkadaşını dinle, çekil önümden!" "Yeter!" Bu kez Emir yükseltmişti ses tonunu. Yavaşça yerinde doğrularak Leyla'nın elinden tutunca az da olsa rahat hissetmiştim. Yine de bu kızın yüzünü görmek tam bir işkenceydi. Emir'in hareketini gören Alev'in suratı bir anda ekşiyince sırıttım. "Neden buradasın Alev?" "Neden mi? Senin için endişelendim Emir. Ama sen..." "Yanlış bir şey yaptığımı düşünmüyorum. Ayrıca burada olmanı gerektirecek bir sebebin de yok. Zahmet etmene hiç gerek yoktu." "Ne yani? Siz..." "Seni ilgilendirmez Alev! Bence artık gitsen iyi olacak." "İlgilendirmez mi? Biz çocukluk arkadaşıyız Emir." "Arkadaş mı? Daha fazla konuşmaya gerek bile yok Alev." Emir ağzının payını vermişti resmen. Alev ise duydukları karşısında şoke olmuştu. Emir, Önder'e kısa süreli bir bakış atmıştı. Hemen sonrasında da Alev'i kolundan tutarak odadan dışarı atmıştı Önder. "Pişman olacaksınız! Hepiniz!" Hala bağırıyordu. Hangi hakla tehdit ediyordu bizi? Neyse ki çok fazla bir gerilme ortamı oluşmadan, Önder halletmişti. Bir dakika... Onu mu övdüm şimdi ben? İyi bir istirahat lazımdı bana. Rahat bir nefes alarak, koltukların birinde yerimi alacakken ikinci kez odanın kapısı çalınmıştı. İçeriye orta yaşlarda takım elbiseli bir adam girince irkilmiştim. Kim olabilirdi? ''Baba?'' Baba mı? Bir dakika yoksa... Tabi ya Macit Bey! İster istemez gerilmiştim fakat Leyla için aynı durum söz konusu değildi. Emir'in ailesi hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Emin adımlarla Emir'in karşısında yerini alan almıştı Macit Bey. Tehlikeli bir sessizlik vardı. Ne yapıp edip Leyla'yı buradan çıkarmam gerekiyordu. Vakit kaybetmeden Leyla'nın elini tutarak, ondan tarafa döndüm. "Leylacım biraz hava alalım. Sonra yine geliriz." "Ne?" Şimdi açıklama yapamazdım. Leyla'yı alarak anında odadan çıktım. "Esin ne yapıyorsun?" "Canım gel oturalım biraz." "Tamam." Handan teyzenin yanında yerlerimizi alır almaz konuşmaya başladım. "Az önce odaya gelen adam Emir'in babası Leyla." "Babası mı?" "Evet canım. Rahat konuşsunlar diye seni de çıkardım odadan." "Anladım." "Bir de..." "Bir de?" "Emir'in babası Macit Bey,aynı zamanda okul müdürümüz canım." "Sen ciddi misin?" Leyla'nın şaşkın ifadesi gayet normaldi. Sevdiği adamın babası okuduğu okulun müdürüydü sonuçta. Üstelik ailesi hakkında çoğu şeyden habersizdi. "Evet, canım. Ben de yeni öğrendim." "Hala inanasım gelmiyor." "Benim de öyle." Saniyeler sonra yanı başımızda biten ikinci bir kalabalıkla oturduğumuz yerden kalkmıştık. "Emir!" "Emir nerede?" "Onu görmek istiyoruz!" Her kafadan bir ses çıkıyordu. Okulda Emir"in peşinde kuyruk gibi dolaşan kızlar şimdi karşımızdaydı. "Biraz ses tonununuzu azaltsanız! Burası bir hastahane!" "Sanane be!" İçlerinden biri resmen bana meydan okumuştu. "Kızlar bu o kız!" Başka bir tanesi eliyle Leyla'yı işaret ederken surat ifadesi ekşimişti. "Hepsi senin yüzünden!" "Üstüne bir de başkasının olan birini çalacak kadar yüzsüz!" "Aynen katılıyorum! Alev gibi bir kızla baş edebileceğini düşünüyor aptal!" Daha fazla konuşmalarına izin veremezdım. Leyla söylenenler yüzünden tek kelime edememişti. Öne atılarak ağızlarının payını verecektim ki kalın bir sesle olduğum yerde çakılı kaldım. "Kesin artık!" Macit Bey... "Oğlum bu durumdayken nasıl olur da böyle saçmalıklarla uğraşırsınız?Derhal geri dönün." Oğlum demişti! Adam iyi baba rolünü oynuyordu resmen... "Ama Emir..." "Dediklerimi duymadınız galiba! Emir gayet iyi. Şimdi daha fazla rezillik çıkarmadan evlerinize geri dönün." Ağızlarına geleni sayan karşımızda kalabalık bir anda sessizliğe gömülmüştü. Mırın kırın ederek, koridoru boşaltmışlardı. Macit Bey bu kez bizden tarafa dönerek iyice gerilmişti. "Siz de gidebilirsiniz artık. Yardımlarınız için de ayrıca çok teşekkür ederim." Handan teyzeye bakarak yapmıştı konuşmasını. "Teşekkür edilecek bir durum yok aslında. Sonuçta olayın üzerinde bizim de..." "Kendinizi suçlamayın lütfen. Oğlum da ben de size minnet borçluyuz." "Rica ederiz efendim." Adama bak! Pes! "Artık gidebilirsiniz." Leyla'nın hiç gitme isteği yoktu. Emir'in yanında kalmak istiyordu ama Macit Bey buradayken o kadar kolay olmayacağını da iyi biliyordu. Açıkçası ben de Leyla ile aynı fikirdeydim. Fakat yapacak bir şey yoktu. Çok geçmeden hastahaneden ayrılmıştık fakat ben de Leyla'da huzursuzduk. "Kızım, artık üzme kendini. Emir oğlum gayet iyi." "Handan teyzeye katılıyorum. Mutlu olman lazım." "Onu orada bırakmak istemiyordum. Neden bilmiyorum ama içim hiç rahat değil." Sonuna kadar da haklıydı bu düşüncesinde. Ben de merak etmiyor değildim. "Yaşananlar kolay değil canım.Ama şimdi ayağa kalkma vakti." Handan teyzenin cümleleri ile tebessüm ettiğini görünce ben de mutlu olmuştum. Leyla için annesi önemli bir güçtü. Aralarındaki o muhteşem bağı hissetmeyi çok isterdim doğrusu. Acaba nasıl bir duyguydu? "Esin kızım?" "Efendim, Handan teyze." "Hava kararmak üzere. İstersen eve tek başına gitme. Bizimle gel." Bir dakika... Olamaz! Ağabeyim... Anında cebimdeki telefonu çıkartmıştım. Bir dünya cevapsız arama... Allah kahretsin! Nasıl unutmuştum? "Handan teyze ben ağabeyime haber vermeyi unutmuşum. Vallahi canıma okuyacak bu sefer. Şöyle yapalım. Bizim eve gidelim. Olanlardan sonra o evde durmanız da tehlikeli olur." "Ama kızım..." "İtiraz istemiyorum Handan teyze." "Canım, ağabeyin için sıkıntı olmasın." "Leyla lütfen, duymamış olayım. Hemen ağabeyimi arayayım." Yarım Saat Sonra... Evin önüne geldiğimizde derin bir nefes vermiştim. Arabadan iner inmez Handan teyzenin şaşkın bakışlarını görünce koluna girdim. Diğer koluma da Leyla girmişti. Kapıyı Caner'in açmasıyla içeri girmiştik. "Hoş geldiniz." "Hoş bulduk Caner. Ağabeyim içeride mi?" "Evet. O da sizi bekliyordu zaten." "Tamam." Caner'in misafirperver davranışları hoşuma gitmişti açıkçası. "Ağabey?" Yine elindeki gazeteye dalmıştı. Seslenmem ile elindeki gazeteyi görüş açısından çıkartıp, oturduğu yerden kalkmıştı. "Hoş geldiniz." Tuhaf... Ses tonu sakindi. "Hoş bulduk ağabey." "Merhabalar. Ben Ceyhun, Esin'in ağabeyiyim." Handan teyzeye tebessüm ederek elini uzatmıştı ağabeyim. "Memnun oldum oğlum." "Güzeller güzeli kızınızla daha önceden tanışıyoruz zaten." Ağabeyimin iltifatına tebessüm etmişti Leyla. "Teşekkür ederim Ceyhun ağabey." "Rica ederim." Caner'in de yanımıza gelmesiyle ağabeyim tekrardan sözü almıştı. "Caner, çocukluk arkadaşım." "Memnun oldum." "Tanışma faslı sona erdiğine göre, artık karınlarımızı doyurma vakti. Buyurun lütfen." Önden Handan teyze ve Leyla ilerlerken bende hemen arkalarından onları takip ettim. Gerçekten güzel ve değerli bir akşam yemeği olacaktı benim için. Eve gelmeden önce telefonda ağabeyime kaba taslak da olsa çoğu şeyi anlatmam iyi olmuştu. On Beş Dakika Sonra... Yemekten sonra koyu bir sohbetle gecemizi taçlandırmıştık. Hayatımda bu kadar güzel bir gece yaşadığımı hatırlamıyordum. Handan teyze ve ağabeyim çok iyi anlaşmışlardı. Caner'in arada yaptığı espriler de ortamı tam bir kahkaha tufanına çevirmişti. Sohbetin ardından Handan teyzeye odasını göstermiştim. Leyla ile odama geçer geçmez yatağa atmıştık kendimizi. Fiziksel olarak değil belki ama ruhen bitmiştik bu gün. O kadar yorgunduk ki konuşmaya mecalimiz kalmamıştı. Üzerimizi değişir değişmez yatmak için yerlerimizi almıştık. "Esin?" "Efendim, canım?" "Her şey için çok teşekkür ederim." "Ahh! Yine mi teşekkür? Bu gidişle beni geçeceksin. Teşekkür etmene hiç gerek yok, biz arkadaşız Leyla." "Her zaman yanımdasın. Her derdime koşuyorsun." "Arkadaşlık ne için var zaten canım. Bunları yapmazsam sokakta yanından geçen bir yabancıdan ne farkım kalır?" "Haklısın." "Haklıyım tabi. Haydi bakalım. Artık uyuma vakti." "Aynen canım.İyi geceler." "Sana da." ** Saniyeler geçiyordu... Hatta belki dakikalar... Bir türlü uyku tutmuyordu. Leyla çoktan uyku moduna girmişti bile. Neden uyuyamıyordum? Bu böyle olmayacaktı. Biraz hava alsam iyi olur diye düşünerek yavaşça yataktan kalktım. Üzerimdeki pijamalarla odadan çıkar çıkmaz merdivenlere yöneldim. Parmak uçlarımda merdivenleri inerek,mutfağa geçtim. Tezgahın üzerindeki sürahiyi elime aldım. Raftan da bir bardak alarak masaya geçtim. İki bardak su içmiştim.Genelde çok su içen biri değilimdir. Yemek yerken bile maxsimim bir bardak anca içebiliyordum. Fakat şimdi birden iki bardak içmiştim. Çok tuhaf... Masadan kalkarak salona geçiyordum ki mutfağın, evimin ön bahçesine bakan penceresindeki gölgeyi fark etmemle duraksadım. İtiraf etmeliyim ki biraz da korkmuştum. Sertçe yutkunarak minik adımlarla pencerenin önüne doğru ilerlemeye başladım. Neden bilmiyorum bir anda kalp atışlarım kendini kontrol edememeye başlamıştı. Pencerenin önüne geldiğimde, bir adamın bizim evin önünde gezindiğini gördüm. Anında geri çekilerek kapıya koştum. Kendimi dışarı atmamla ön bahçeye doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım. Çok fazla koşmamama rağmen nefes nefese kalmıştım. Acaba yanılmış mıydım?Ortalık sessizdi ve kimsecikler yoktu. Neyim vardı böyle? Şimdi de tehlikeli halüsinasyonlar mı görmeye başlamıştım? Ahh cidden! Hemen uyusam iyi olacaktı. Bu kez adımlarımı aksi yönde hareket ettirmiştim ki duyduğum ayak sesleri ile tekrardan duraksadım. Geriye döndüğümde yine aynı gölgeyi görmemle arkasından koşmaya başladım. Şimdi net bir şekilde görebiliyordum. Bir gölgeden daha fazlasını... Arka bahçeye doğru kaçmaya çalıştığını fark ettiğim anda hızımı daha da arttırdım. Evimizin arka bahçesinden çıkış yoktu. Öyle de olmuştu. Duvara tosladığını fark eden adam duraksamıştı. Ben de öyle. "Kimsiniz!" Cevap yoktu. "Size bir soru sordum? Kimsiniz ve ne istiyorsunuz?" Yine cevap yoktu. Öylece duruyordu. Neden? Üzerindeki siyah uzun palto dikkatimi çeken tek şey olmuştu. Bir dakika...Siyah, uzun palto mu? Yoksa? Olabilir miydi? Kafamın içerisindeki sorulara yanıt bulmaya çalışırken, aniden gelen baş ağrısıyla tiz bir ses çıkartarak dizlerimin üzerine düşmüştüm. "Ahh!" Yine aynı sesler... Silah ve çığlık sesleri! Uzun zamandır baş ağrılarım olmuyordu. Neden şimdi?Allah kahretsin! Kontrol edemiyordum... Üstelik gözlerimi de açamıyordum. Daha fazla gözyaşlarımı tutamayarak ağlamaya başladım. "Yeter artık... Susun! Susun..." Bir anda bileklerime dayanan yabancı temasla irkilirken,birbirine kenetlenen gözlerimi zar zor kıbırdatmıştım. Gözlerimi tamamen açtığımda karşımdaki bir çift yeşil tuhaf bakışları görmemle şaşkına döndüm. Görüş açıma giren yüz hatları bir anda beynimin içerisindeki sesleri yok edince,geri çekilmek istedim fakat yapamadım. Yapamadım! Neler oluyordu? Bu oydu! Yanılmamıştım. Bugün beni dikiz aynasından tuhaf bakışlarıyla izleyen adam! İyi ama bu çok saçmaydı... Kimdi? Ve neden buradaydı? Neden beni takip ediyordu? Nefes alış verişlerimin düzene girdiğini fark ettiğimde ise bilmediğim bir nedenden ötürü korkmaya başladım. Elleri hala bileklerimdeydi. Konuşmuyordu. Sadece bana bakıyordu. Yutkunmadan edemiyordum. Kötü biri değildi. Olsaydı eğer neden beklesin ki? O zaman neden korkuyordum bu kadar? Ne olursa olsun sormam gerekiyordu. "Kimsiniz..." Yarım ağızla sorduğum sorunun ardından kaşlarını çatınca şaşırdım. "Benden ne istiyorsunuz?" Cevap yoktu .Sadece anlamsız tuhaf bakışlarla karşılık veriyordu bana. Fakat bir anda bileklerime dayanan ellerini geri çekerek anında ayağa kalktığını görünce bende ayaklandım. Arkasını dönüp gitmeye kalkıştığını fark edince de, önüne geçtim. "Bir dakika lütfen... Nedeninizi söyleyin! Kimsiniz ve beni neden takip ediyorsunuz?" Soruma aldırmamıştı bile. Adımlarını tekrardan devam ettirmeye çalıştığını görünce, ben de inadımı sürdürdüm. Bu kadar kolay kurtulamazdı! Bu kez üzerime doğru hafif adımlar atmaya başlayınca, ne yapmaya çalıştığını anlayamadım. "Ne yapıyorsunuz?" Yine cevap yoktu. İnatla üzerime doğru geliyordu. Şimdi bağırsam evi ayağa kaldırırdım. Muhtemelen de bu adamdan kurtulurdum. Ama yapamıyordum...Neden? "Kesin şunu!" Artık gerçekten korkmaya başlamıştım. Öyle ki geri adımlarımı hızlandırmıştım. Fakat çok büyük bir hata yapacağımı bilseydim eğer asla buna kalkışmazdım! Gereğinden fazla acele etmiştim. Ayağıma takılan bir taş parçası ise cabası... Dengemi kaybederek düşeceğim sırada, bu kez belimden kavrayan yabancı kollarla neye uğradığımı şaşırdım.... Dudaklarımın üzerine misafir olan yabancı dudaklar ise koca bir alev topu gibi bütün vücudumu yakmıştı sanki... İkimiz de şaşkındık. Ne ben kendimi geri çekebiliyordum ne de o... Çok saçma ama şu anki durumdan pek de rahatsız değildim. Onu bekliyordum sanki... Bana gelmesini... Bu bana ikinci kez oluyordu fakat tehlikeli bir fark vardı ortada. Bu tehlikenin ne olduğunu bilmiyordum. Yine de geri çekilmek istemiyordum! Allahım ne yapıyordum ben böyle! Durduramıyordum... Kendiliğinden gözlerimin önündeki perde yavaşça inmişti bile... Titriyordum... Saniyeler sonra çenemin hemen altına temas eden elle irkilirken, dudaklarımın üzerindeki hareketlilikle yüreğimin derinliklerinde saklanan kelebekler teker teker özgürlüklerine kavuşmaya başlamıştı... **** Bölüm Sonu **** Yorumlarda buluşalım lütfen. 🌺 |
0% |