Yeni Üyelik
14.
Bölüm

Bölüm 14 - Odun Romeo!

@kristalmelek61

AZRA'DAN DEVAM

Gerçekten şaka gibiydi...Nasıl olurdu?Hala inanamıyordum.Mavi tonlarının hüküm sürdüğü takım elbisesi ile oturduğumuz masaya gelmişti.Tuğçe ayaklanmıştı hemen.

"Gelmeyeceksin diye düşünmeye başlamıştım artık."

"Sen istersin de gelmez miyim hiç.Aşk olsun yani."

Tuğçe ile aralarında nasıl bir ilişki vardı acaba?Saniyeler sonra bize doğru dönmüştü.Ben ise bakışlarımı kaçırmakla meşguldüm.

"Bu arada Erdem ben."deyip Caner'e elini uzatmıştı.

"Memnun oldum.Caner ben de."

İkisi tokalaştıktan sonra sıra bana gelmişti.Yavaşça ayağa kalktım ben de.

"Siz..."

"Maalesef evet..."diyebilmiştim sadece.Aslında doğru bir şey söylediğimden bile emin değildim.Tuğçe ve Caner'in merak dolu bakışları altında,önüme düşen saçımı kulağımın arkasına yerleştirerek geri yerime oturdum.

"Sanırım önceden tanışıyorsunuz?Tuhaf,Erdem hiç bahsetmedi bana?"

Tuğçe'nin araya girmesiyle Erdem denen çocuk gülümsemişti.Caner ise hala olanları idrak etmeye çalışıyordu.

"Zaten daha dün akşam üzeri tanıştık abla.O yüzden söyleme fırsatım olmadı.Yoksa sen de biliyorsun,önceden olsa mutlaka haberin olurdu."

Erdem denen çocuğun cevabı üzerine bu sefer yüzünde güller açan Tuğçe olmuştu.Bir dakika...Az önce o Tuğçe'ye abla mı demişti?

"Abla mı?Yoksa siz...?"

Benden önce Caner'den gelmişti soru.

"Evet,sevgilim.Erdem benim öz kardeşim.Hatta dün akşam üzeri buradaydı.Bana uğramıştı seninle buluşmadan önce.Sanırım,dönüşte de Melisa ile karşılaşmış?"

Tuğçe'nin yaptığı açıklama sonrası, Caner de en az benim kadar şoktaydı hala.Bir an Erdem denen çocuğun bakışları ile göz göze geldim.Tuhaf bir yüz ifadesi vardı aslında.Hala Tuğçe ile kardeş olduğuna inanasım gelmiyordu.Neden inadına bakıyormuş gibi hissediyordum?Allahım neydi bütün bunlar?Beni sınıyorsun değil mi?Dikkatimi toparlayarak masanın hemen üzerindeki su dolu bardaktan birkaç yudum aldım.Derken Erdem denen çocuğun yanımdaki koltuğa oturmasıyla irkildim.Caner,bir şeyler anlamış olacak düşünceli bakışlarla Erdem'i göz hapsine almıştı sanki...

Birkaç dakika sonra dördümüz birden siparişlerimizi vermiştik bile.Siparişlerin de gelmesiyle içimden derin bir oh çekmiştim.En azından oyalanacağım bir şey vardı.Sorunsuz bir şekilde bu akşam yemeğinin,sona ermesini istiyordum.

"Sizi tekrardan gördüğüme çok sevindim.Bu sefer yüzünüzün gülücükler saçması içimi rahatlattı doğrusu."

Erdem'in söze girmesiyle elimdeki çatalı yavaşça tabağımın yanına koydum.Neden bu konuyu açıyordu şimdi?!

"Sanırım iyi arkadaş olmuşsunuz Erdem?"

Tuğçe'nin ani sorusu ile şaşırmıştım.Arkadaş mı?!Resmen bana yavşamıştı!

"Sayılır.Pek fazla konuşamamıştık."

"Neden peki?"

"Melisa Hanım iyi günün de değildi sanırım?"deyince Tuğçe'nin bakışları beni bulmuştu.

"Canım bir sorunun mu var?Son günler de ben de fark ettim aslında."

"Erdem Bey abartıyor.Sadece bir baş ağrısıydı o kadar.Yani gayet iyiyim."dedim kısa kesmeye çalışarak.

"Anladım canım.Ama yine de bir sorunun olur ise ben buradayım biliyorsun.Çekinme olur mu?"

Neden herkes aslında bana acı veriyor iken,sorunları mı merak ediyor?!Çok saçma!

Zoraki başımla onayladım Tuğçe'i.

"Hem bak şimdi Erdem de var.Zaten otele yakın bir yerde oturuyor.Sana arkadaşlık da etmiş olur.Ne dersin?"

Cidden sabrım taşmaya başlamıştı artık!Neden bu kadar üstüme titriyor bu kız?!Lanet olsun Caner!Hepsi senin suçun,sadece senin...

"Canım cevap vermedin?İyi misin?"

Buna daha fazla katlanmak zorunda değildim!Yavaşça ayağa kalktım.Tam o sıra da Caner'in bakışlarıyla karşılaştım.

"Size afiyet olsun.İzninizle."dedim ve arkama bile bakmadan oradan uzaklaştım.Odama çıkmak istemiyordum.Nefes alamıyordum sanki...Otelden nasıl çıktığımı bile bilmiyorum.

Bana iyilik yaptıklarını sanıyorlar!Oysa her gün yeni bir kor ateş düşürüyorlardı yüreğime...Ben ne zaman bu kadar çaresiz bir insan haline gelmiştim?Nereye dahi gideceğimi bilmiyordum.Dolan gözlerim ile beraber anlık da olsa her şeyden uzak kalmak istiyordum...

Hemen bir taksi çevirdim.Şoför nereye gitmek istediğimi sorunca bir an durdum.Ne diyecektim bilmiyordum.Fakat birkaç dakika sonra kendimi sahil kenarında bulmuştum.Doğru bir karar verdiğimi düşündüm.Topuklu ayakkabılarımı çıkartarak rahat bir şekilde sahil kenarına doğru ilerledim.Bana lazım olan tek şey buydu...Sadece kendim...Bir sevgiliye ya da bir dosta ihtiyacım yoktu...Beni anlayacak olan kişi yine bendim çünkü.Omzumdan sarkan kol çantamı kumların üzerine fırlatarak,denize doğru adımlar atmaya başladım.Soğuk suyun bedenime işlemesiyle ne kadar irkilsem de iyi hissettirmişti...Dolan gözlerimi daha fazla tutamamıştım.Acınası bir halde idim!Sevdiğim adama güvenemiyorum ve kız kardeşi sıfatı ile yaşamak zorundayım...İstemiyorum...Ona nasıl kardeş gözüyle bakabilirdim...?Yapamazdım!

Bacaklarım da beni taşıyamamıştı artık...Onlar bile benden vazgeçmiş gibi idi...Soğuk suyun tüm bedenime yayılmasını umursamadım...Göz yaşlarımla beraber yenilgiyi kabul etmiştim...Kaç dakikadır bu haldeydim bilmiyorum.Bedenimin her zerresi uyuşmaya başlamıştı.Saniyeler sonra kulağıma çok da yabancı gelmeyen bir ses duydum.Fakat bunun için de kendimi zorlamadım.Hiç bir şey duymak istemiyordum...

"Melisa...!"

Ne olduğunu anlamamıştım.Bir anda kendimi yüzünü zar zor seçebildiğim bir adamın konuk sever sıcak kollarında buldum.Kim olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu...

"İyi olacaksın Melisa.Biraz daha dayan."

Göz kapaklarımın önündeki perde kapanmadan,duyabildiğim en son cümlelerdi bunlar...Gerisi koskoca bir girdap...Beni içine çekmeyi planlıyordu...

ESİN'DEN

İnsan bile bile ateşe yürüyebilir mi?Hiç bir şey olmamış gibi hayatına devam edebilir mi?İstemediği bir kadere razı gelmek zorunda kalabilir mi?Sanırım benim için evet...Aras ile yaşadığım en son ki gerilimden sonra buzlar biraz olsun erimişti.Bana karşı değişen tavırları biraz olsun mutlu etmişti beni.Fakat neden sürekli içim de bir sıkıntı vardı?Her şey yolundaydı görünürde.Neden böyle hissediyordum?Çok tuhaf...

''Daldın gittin prenses.Yine hangi yaramazlık dönüyor kafanda?''

Ağabeyimin şakayla karışık sorusuna tebessüm ettim.

''Aşk olsun ağabey ya!O nasıl bir cümle öyle?''dedim,elimdeki su bardağını masanın üzerine bırakarak.

''Kızma hemen prenses,şakasına takılıyorum biliyorsun.''

''Biliyorum az sinir edeyim dedim seni.''dedim sırıtarak.Bunun üzerine koltuğunun altına aldı beni.Neredeyse nefessiz kalacaktım.

''Ağabey tamam.Vallahi daha yapmayacağım.Nefes alamıyorum.''dedim gülerek.O sırada Zehra Sultan'ın salona girmesi ile kurtuluş biletime kavuşmuştum.

''Ağabey,Zehra Sultan!''dedim hemen arkasını işaret parmağımla göstererek.O kadar yüksek sesle bağırmıştım ki ağabeyim anında geriye dönmüştü.Tam o sırada fırsattan istifade ağabeyimin yanından ışık hızıyla kalkarak,Zehra Sultan'ın arkasına geçtim.

''Kızım ne oluyor ?''

Zehra Sultan'ın sorusuna bile cevap veremiyordum çünkü o sıra gülme krizlerimden birini geçiriyordum.

''Yok bir şey Zehra Sultan.Ağabey-kardeş şakalaşıyorduk sadece.''

Ağabeyimin cevabının ardından Zehra Sultan da bize katılmıştı.

''Aras daha gelmedi mi Zehra Sultan?''

''Yok oğlum.Sabah erkenden Çetin aradı onu.Acele çıktı.''

Bu adamın isminin geçtiği her cümle beni gereğinden fazla korkutuyordu.Ne olursa olsun Çetin'in yanında olması ne derece doğruydu?Buraya ilk geldiğimde ağabeyim,Aras'ın da bir takım nedenleri olduğunu söylemişti bana.Yine de bu çok tehlikeli değil miydi?

''Zehra Sultan bir şey sorabilir miyim?''

''Tabi kızım,buyur sor?''

''Belki üzerime vazife değil bunu sormak ama Aras için endişeleniyorum.Çetin denen adamın yanında olması onun için fazla tehlikeli değil mi?''

Sorduğum sorunun ardından Zehra Sultan derin bir iç çekti.Ardından ağabeyimin yanına oturarak bana doğru döndü.

''Annesi olarak ben de bu konu da rahat değilim kızım.Ama Aras böyle bir çocuk.İnadı tuttu mu,çevirene bile aşk olsun.''

''Zehra Sultan çok haklı Esin.Hem Aras aptal bir çocuk değildir.Çetin denen şerefsizin bile gözüne girmeyi başardı.Adımlarını sağlam atacaktır.Hem ben de varım.Aras'ı öz kardeşim yerine koyduğumu biliyorsun.''

Bunların hepsini biliyordum.Ama yine de içimdeki endişe bir türlü peşimi bırakmıyordu.Yavaş adımlarla bende karşılarına geçerek oturdum.

"Aras'ın üstesinden geleceğinden nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?"diye sorunca ikisi de birbirine dönmüştü.Fazla mı ileriye gitmiştim?

"Kusura bakmayın...Sanırım gereğinden fazla evhamlı davranıyorum?Ben odama çıkayım."dedim çekinerek.Ayağa kalkarak merdivenlere doğru yöneldim.O sırada ağabeyimin sesi ile geriye döndüm.

"Ne olursa olsun Aras iyi olacak Esin.Sıkıntı etmene gerek yok."

Ağabeyimin tebessüm ederek söylediklerine karşılık zoraki başımla onayladım ve ardından odama çıktım.Odama girdiğimde hemen girişin sağındaki masama doğru ilerledim.Hayatıma yeni giren günlük defterimi çekmeceden çıkartarak yazmaya başladım.Bana en iyi gelen hobilerden biri olmuştu.En önemlisi de sadece Aras için tutuğum en değerli hazinemdi bu defter...

Yazma işlemini de bitirdikten sonra,yazılı olan sayfayı kopartarak bir kez katladım.Ardından defteri geri çekmeceye koyarak ayağa kalktım.Derin bir nefes alarak elimdeki kağıtla odamdan çıktım.Salona indiğim de ne ağabeyimi ne de Zehra Sultanı görebildim.Sanki bir anda ortadan kaybolmuş gibiydiler.Aldırmadım ve evden çıkarak aynı uçurumun başına doğru ilerlemeye başladım.Ben ve Aras'ı simgeleyen papatyaları görünce gülümsedim.Yere çömelerek elimdeki kağıdı yanıma koydum.Daha sonra ellerimle hayal dünyamı eşelemeye başladım.Her gün yeni bir hayal...

Kaleme aldığım hayal dünyamın bir parçasını daha yerine yerleştirdikten sonra üzerini örttüm.Ardından ayağa kalkarak sonsuz maviliğe doldurdum bakışlarımı.Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım.

Ne olursa olsun sevmek istiyordum...Fakat içimdeki bu tuhaf tedirginlik beni korkutuyordu...Beni asla bir kadın olarak kabul etmeyecek biliyorum...Onun için de çok zor bir durum olmalı?Benim için de öyle.

Bir tarafta bedenen ve ruhen ölü bir aşk diğer tarafta ise bedenen ölü ama ruhen hala canlı ve ilk günkü gibi sevgi dolu bir aşk...Sanırım ikimizin arasındaki tek fark bu...Durum böyle iken kalkıp da ona olan hislerimi söylemek büyük bir haksızlık.Ama en azından içimde yaşatabilirdim hislerimi.Nereye kadar dayanabilirim bilmiyorum.Ama şuan için her şekilde kendimi sınırlandırmam gerekiyordu.

Duyduğum araba sesi ile yönümü değiştirdim.Gelen Aras tı.Onu siyah takımıyla görmeyeli baya olmuştu.En son onunla ilk tanışmamızda görmüştüm.Onun dışında evin için de sürekli spor tarzı kıyafetler giyiyordu.Neden bilmiyorum yanına gitmek için can atıyordum ama bir türlü yerimden kımıldayamıyordum!Yavaşça arabadan indi Aras.Bu tarafa doğru bakışlarını çevirdiğinde strese girmiştim sanırım?Öyle ki bütün benliğimi şiddetli bir titreme almaya başladı.Her geçen gün daha fazla bağlanıyordum sanırım?Benim tarafa doğru küçük adımlarla geldiğini görünce,bedenimin üzerindeki titreme kalbimin en ücra yerlerine sızmaya başladı aynı şiddetle.Allahım kontrol edemiyordum artık!Karşımda beliren gülümseyen suratla baş başa kalınca sertçe yutkundum.

"Bir hoş geldin de yok sanırım?"

Aras'ın sorusuna karşılık,cevap vermek yerine başımı eğdim.Birkaç adım da gerilemiştim.Aras bendeki tuhaf tavrımı anlamış olacak,eliyle başımı okşadı.Ardından geri çekilerek ellerini pantolonun ceplerine yerleştirdi.

"Ne zaman seninle karşılaşsam buradasın.Yine papatyaları ile sohbet etmek için mi buradasın yoksa?"

Aras'ın gülerek sorduğu soruya karşılık yine bir cevap veremedim.Allahım ne oluyor böyle?!Konuşsana Esin,dilini mi yuttun?!

"Cevap vermediğine göre konuşacaklarınız bayağı özel.Ben gideyim en iyisi."

Allahım üstüne bir de pişkin pişkin sırıtıp resmen dalga geçiyordu!Geri dönerek birkaç adım attığı sırada daha fazla sessiz kalamadım.

"Papatyalarıma laf sokmaktan vazgeç artık."dedim hafifçe başımı kaldırarak.Aras adımlarını durdurup bana doğru dönünce,yaptığımın hata olduğunu anladım.O güzel gözlerinle bakma bana!

Aras elleri cepte tekrar karşıma dikilince nefesimi tuttum.Yüzünü iyice benimkine yaklaştırdığın da neye uğradığımı şaşırdım.

Saniyeler sonra neden yaptığımı bilmiyorum,gözlerimi kapadım sımsıkı.Fakat karşından hiçbir tepki yoktu.Merak edip gözlerimi tekrar açtığım da büyük bir şaşkınlık ile resmen sarsıldım.Neden mi?

Şuan ne kadar inanmak istemesem de Aras yere çömelmiş bir vaziyette papatyalara odaklamıştı kendini.Bu gerçek miydi?

"Yakından hiç bakmamıştım.Sence de bize benzemiyorlar mı?"diye sorunca öylece kala kaldım.Bu kadarına da pes diyorum!Yoksa hala benimle dalga mı geçiyordu?

"Aras,dalga geçeceksen kendine başka şeyle..."

"Bakbu boyu kısa ve hafif kilolu olanı sensin.Uzun boylu ve fit olanı da benim."

Yok artık!Ne diyordu bu?!Fitmiş?!

"Neresi fit bunun?!İkisi de aynı uydurma."diyerek yanına çömeldim bende.

"Bir de üniversite mi okudun sen?!İyice bak.Birinin gövdesi daha kalın diğerinin daha ince.Yani biri hafif kilolu diğeri fit."

Allahım şuan gülmemek için kendimi zor tutuyordum.Birkaç gün önce papatyalarıma laf eden çocuk şimdi fitinden kilosundan bahsediyordu.Cidden komik ve mucizevi bir şeydi bu.

"Yani ben kiloluyum öyle mi?"diye sordum.Aras kahkaha atarak ayağa kalktı.

"Neden bu kadar takıyorsun ki?Sana fit sin dersem kendini iyi mi hissedeceksin yani?Uzay boşluğuna da düşsen kadınlar her yerde aynı.Cidden inanılmazsınız!"

Aras'ın söylediği ile bu sefer tebessüm eden ben oldum.Saniyeler sonra bir kahkahadır koptu.Kahkahalarımızın arasına bir de bitmek bilmeyen kovalamaca girmişti.

"Aras kaçma,gel buraya!"

"Kaçtığım yok ki sen koşa mı yorsun!"

Neden hep bir laf sokma çabasındaydı ki?!Ama yine de şuan kendimi o kadar çok mutlu hissediyordum ki...Laf sokmalarını bile takmak istemiyordum.Ne zamandır peşinden koşturuyordum,bilemiyorum.Hava kararmaya başlamıştı artık.Biz hala koşuyorduk.Nefes nefese kalmıştım.Aras'ın maşallahı vardı.Yetişemiyordum çocuğa bir türlü.

Birkaç dakikanın ardından tamamen bitmiş vaziyetteydim.Elimi havaya kaldırarak pes etmiştim artık.

"Yazık çok yazık...Daha iyi bir performans beklerdim senden.Hayal kırıklığına uğradım Esin."diyerek elleriyle dizlerine dayanmıştı Aras.

Altında kalmak istemiyordum.Hala gülüyordu ya!Ona dersini ver Esin!Yapabilirsin!

Hızlıca yerimde doğrularak karşı atağa geçmek için hareket etmeye çalıştım.Fakat beklemediğim bir ağrı ile yere düştüm.Aras geriye doğru dönüp,beni o halde görünce bulunduğum yere hızlıca koşmaya başladı.Ben ise ayaklarımın her ikisini de hareket ettiremiyordum!Aras yanıma vardığın da ne olduğunu anlamaya çalıştı.

"Esin ne oldu?İyi misin?"diye sordu nefes nefese.Ben cevap veremiyordum.Yaptığım tek şey ağlamaktı.

"Esin neden ağlıyorsun?Bir yerin mi acıdı yoksa?"diye sordu ses tonunu yükselterek.

"Aras...Bacaklarım...Bacaklarımı hissetmiyorum!"

Verdiğim cevap üzerine Aras gözlerini sonuna kadar açmıştı.

"Tamam sakin olmaya çalış.Korkma ben yanındayım.Ağlama lütfen."

Başımla Aras'ı onayladım.Hemen ardından belimden kavrayarak güven hissi veren kucağına aldı beni.Birbirine giren nefes alışverişlerinin şiddetini hissedebiliyordum.

Eve vardığımız da direk odama çıkardı beni.Yatağıma yavaşça bıraktı.

"Merak etme hemen geleceğim.Ceyhun ağabeye haber vermem gerekiyor."diyerek yanımdan gitmeye çalıştığını görünce onu engelledim.

"İlk defa başıma gelmiyor.Sadece aradan uzun zaman geçti ve açıkçası beklemiyordum."

Söylediklerimle beraber bana doğru döndü Aras.

"Yine de Ceyhun ağabeyin bilmesi gerek.Hemen geleceğim."

"Gerek yok Aras.Boşuna onları da telaşlandırmayalım.Sadece dinlenmek iyi gelecektir.Bilmelerine gerek yok.Birkaç saat uzanmam gerek.Alışkınım merak etme."

"Emin misin Esin?Bak eğer bir şey olursa..."

"Olmayacak güven bana."dedim zoraki gülümsemeye çalışarak.

"Peki o zaman.Sen iyice dinlen.Ben başında beklerim."

"Aras lütfen.Ben iyiyim.Aşağıya inebilirsin."

"Hayır olmaz.Ceyhun ağabeyi ve annemi ben hallederim.Başında bekleyeceğim.Ayrıca üzerini değişmek zorundasın."

Aras'ın söylediğiyle dudağımın kenarını ısırmıştım.Haklıydı.Çok terlemiştim ve daha beter hasta olmak istemiyordum.İyi de Aras buradayken nasıl olacaktı?

"Haklısın.Sen çık Aras ben üzerimi değişeyim hemen."

"Bu haldeyken nasıl değişeceksin?En azından dolabından senin için hazır edeyim."

"Ama Aras..."

"Bunda utanılacak bir durum yok.Sadece eşyalarını hazır edeceğim o kadar.Sonra çıkarım merak etme."

Zoraki başımla onayladım Aras'ı.Yavaş adımlarla dolabıma doğru adımlarını atmıştı.Ben ise şuan utancımdan yerin dibini boylamak istiyordum!Aras dolabımdan bir tane pijama takımı çıkarmıştı.Ardından hemen altındaki çekmeceyi açınca,herhalde o an sadece ölmeyi istedim!İç çamaşırlarımın bulunduğu çekmeceyi açmıştı çünkü.Önüme dönüp şuan ki durumu görmezden gelmeye çalıştım.Aras elindekilerle yanıma geldi.

"Ben şimdi çıkıyorum.Birazdan gelirim."

"Peki."dedim göz temasından kaçmak istercesine.Kapıya doğru ilerledi Aras.Kapıyı açıp bir an durdu.Gülümsediği gözümden kaçmadı.Dudaklarımı ısırmaktan yara olacaktı!Neyse ki beni bu kötü durumdan kurtarmıştı Aras.Odadan çıktığında derin bir oh çekmiştim.Kollarımdan yardım alarak kendimi ileri çektim.Aras'ın yatağımın kenarına bıraktığı eşyaları alarak yavaşça giymeye başladım.Gereğinden fazla zorlanıyordum çünkü ayaklarımı hareket ettiremiyordum.Sonunda bitirmiştim.Acaba ağabeyim ve Zehra Sultan neredeydi?

Kapımın çalınmasıyla irkildim.

"Esin,gelebilir miyim?"

Aras'ın sesiydi bu.

Kendime çeki düzen vererek boğazımı temizledim.

"Gelebilirsin Aras."

Aras'ın içeri girmesiyle kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissettim.

"Daha iyi misin?Nasıl hissediyorsun?"

Aras yatağımın kenarına oturarak yeşillerini benimkilere kitletmişti sanki.

"Biraz daha iyiyim,merak etme."dedim tebessüm ederek.

"Benim hatamdı.Özür dilerim."

"Yarı yarıya paylaşalım bu özrü bence.Ben de inat ettim."deyince Aras gülmeye başladı.

"Tamam pes."deyip ellerini havaya kaldırınca bu sefer ben gülmeye başladım.

"Bu arada ağabeyim ile Zehra Sultan aşağıda mı?Bayağıdır yoklar da."

"Evet az önce geldiler onlar da."

"Az önce mi?Neredeydiler ki?"

"Arabayla biraz hava almaya çıkmışlar."

Tuhaf...Sürekli ortadan kayboluyor ya da gizli bir şeyler konuşuyorlardı.

"Sence de biraz tuhaf değil mi bu?"diye sordum.

"Benim de kafama takılmadı değil.Fakat biliyorsun ki onlar büyük.Yani kötü bir durum olduğunu düşünmüyorum.Öylesine çıkmışlardır."

Başımla onaylamakla yetindim.

"Bu arada bu akşam için çok teşekkür ederim Esin.Eğlenceli dakikalardı."

Aras'ın parlayan gözleri beni içine çekiyordu sanki...Ona bakınca kendimi unutuyordum.Söyleyeceklerimi bir araya getirip cümle kalıbına sokana kadar akla karayı seçiyordum her defasında.

"Biliyor musun tam bir Odun Romeo'sun."dedim gülerek.

"Odun Romeo mu?!"

"Evet bence sana en iyi yakışan lakap bu."

"Neden peki bayan çok bilmiş!"

"Yeri geliyor adamın ağzına kelimeleri tıkıyorsun yeri geliyor o kadar nazik ve bambaşka biri oluyorsun ki ben bile şaşırıyorum."

Aras o an dona kalmış gibiydi.Sadece gözlerimin içine bakıyordu.Hiç bir tepki yoktu.Yanlış bir şey mi söyledim diye geçirdim içim den.Aras'tan bir cevap gelmeyince yüzümdeki gülümseme de yok oldu.

''Aras...Yanlış bir şey mi söyledim?''

Sorduğum sorunun ardından yüzündeki gülümsemeyi görünce rahatladım.Ama yine de neden bir bu kadar geç tepki verdiğini anlayamadım.

''Hadi bakalım,sen uyu biraz.Çok konuştun bak çenen düşecek şimdi toplamakla uğraşamam.''deyince ona yakıştırdığım lakabı gerçekten hak ettiğini düşündüm.Bir dediği ötekine uymuyordu.

''Peki bakalım.''dedim muzipçe.

Rahatça uzana bilmem için Aras'ın kolları yine benim için görevi devralmıştı.Huzur verici kokusu içime dolunca irkildim.Sonuna kadar benim yanımda kalabilecek miydi peki?Ne olursa olsun şuan da inanmak istediğim tek şey buydu.Son nefesime kadar yanımda olduğu düşüncesiyle yaşamak istiyordum.İnce açık mavi tonlarındaki pikeyi üzerime örttükten sonra göz göze geldik.Üzerime eğilerek alnıma küçük bir öpücük bırakınca vücut ısımın yeniden harekete geçtiğini hissettim.

''İyi geceler prenses.Yanında bekleyeceğim haberin olsun.Akşam yemeği için enerjini topla.''

Bana prenses mi dedi o?Şu zamana kadar babamdan ve ağabeyimden başka hiç bir erkek böyle seslenmemişti.Utandığımı belli etmemek adına gözlerimi kaçırmaya çabaladım.

''Akşam yemeğinde görüşürüz o zaman Odun Romeo.Sıkılır isen aşağıya in olur mu?''

''Bak hala konuşuyorsun Esin.Prenses falan dinlemem ona göre.''

Şakayla karışık uyarısına karşılık başımla onayladım.İçimdeki mutluluk yüz ifademe yansımıştı.Gözlerimi hiç kapatmak istemiyordum.Her saniyesine tanık olmak istiyordum.Ama bedenen de yorgun olduğum gerçeği vardı ortada.Ayrıca Aras'ın gazabına uğramak istemiyordum.

Yavaşça göz kapaklarımın ağırlaştığını hissetmeye başladığımda,uykunun kucağına atladım küçük bir çocuk gibi...

ARAS'DAN...

Saatlerin nasıl geçtiğini dahi fark edemiyordum.Ta en başlarda Esin'e gereğinden fazla haksızlık ettiğimi bir kez daha anlamıştım.Bazen ne kadar tuhaf olsa da birbirimize çok benzediğimizi düşünmüyor değilim.Neden böyle hissediyorum bilmiyorum.Esin'inin asıl benliğimi ortaya çıkarmasını tahmin edemezdim.Neden Esin...?Çok fazla sordum bu soruyu kendime.Bir kız konuştuğu her konuda haklı olabilir mi ya!Bazen çok aptal,bazen çok sevimli,bazen çok fazla bilmiş,bazen ise yaşına rağmen olgun...

Ah!Neler söylüyorum ben böyle?!Neden kendimden çok ondan daha fazla bahseder oldum?Neyim var benim?!

Kendi kendime kafamda kurduğum düşünceler ile boğuşur iken,gözlerim Esin'e kaydı.O kadar masumdu ki...İnsan dokunmaya kıyamam tabirini kullanır ya hani...Şun aynı şey benim için de geçerliydi sanırım?

Daha da dikkatli bakınca,o güzel kahverengi saçlarından bir tutamının önüne düştüğünü gördüm.Başta umursamadım fakat birkaç saniye sonra refleks olarak oturduğum sandalyeden kalkarak üzerine doğru eğildim.Sık sık nefes alışverişlerinin,yüz hatlarımın üzerinde bıraktığı his...Kendine gel Aras!Vakit kaybetmeden ince uzun parmaklarımı önüne düşen saçını almak için yönlendirdim.Gereğinden fazla yaklaştığımı fark edememiştim.O sırada Esin'in yavaşça gözlerini aralamasıyla öylece kala kaldım.

''Aras...?''

Esin'in şaşkın bakışları karşısında ne yapacağımı şaşırmış bir vaziyette ne geri ne de ileri hareket edebiliyordum?Neden kendini geri çekmiyorsun Aras?!

''Şey...Esin sadece...Sadece sinek!''diyerek zoraki gülümsemeye çalıştım.Ardından el kol hareketleri ile geri çekildim.Esin ise kahkahaya atmaya başlayınca,ne diyeceğimi bilemedim.

''Sinek mi?!Gerçekten bu kadarını da beklemiyordum.''

Maskara olmadığımız kalmıştı o da oldu!Yine de hata bendeydi sonuçta.Bu sefer bende katıldım Esin'e.Gerçekten sinek ne abi ya!

''Daha iyisin galiba?Maşallah enerji tam dolu.Yürüyebilecek misin?''diye sordum konuyu değiştirmek adına.

''Evet daha iyiyim.Bizimkiler merak etmiş olmalılar.Aşağıya inelim,çok acıktım.''

''Tamam bakalım.''dedim ve beraber odadan çıktık.Esin gerçekten daha iyiydi.Salona indiğimizde nefis kokular bizi sevgiyle kucaklamıştı sanki.

Hep beraber masaya geçmiştik.

''Vallahi hiç inmeyecek siniz sandık.''

Annemden gelen şakayla karışık siteme aldırmamıştık bile.

''O kadar da olsun annecim.''dedim tebessüm ederek.

''Aras,Çetin denen şerefsiz neden çağırdı seni sabah sabah?Acil çıkmışsın.Bir sıkıntı yok inşallah?''

Araya giren Ceyhun ağabeydi.

''Her zamanki Çetin,ağabey.Yani endişe edecek bir durum yok.''

''Anladım kardeşim.Bir sıkıntı olursa biliyorsun buradayım.Haberim olsun.''

''Merak etme ağabey.Söylerim biliyorsun.''

''İyi bakalım.''

Keyifli bir yemeğin sonrasında annem ile Esin,kahveler için mutfağa girmişti.Birkaç dakika sonra Esin elindeki tepsi ile salona geri döndü.Annem de hemen arkasından gelerek yanıma oturdu.Esin ilk olarak anneme,ardından Ceyhun ağabeye,son olarak da bana kahvemi ikram edip karşıma geçmişti.Her şey gerçekten o kadar güzeldi ki...Bazı şeyler eksik dahi olsa...

Esin'in anneme olan sevecen yaklaşımı bana Selen'i hatırlatıyordu sürekli.Zaten en başta da Esin'e olan saçma kinim bu yüzdendi.Selen'in yerine hiç bir kızı koyamıyordum...Esin'in iyi bir kız olduğunu biliyorum.Her ne kadar ona yakın olmak beni mutlu etse de Selen'in yerini asla dolduramaz idi.Selen'e olan sevgim de dahil her şey sonuna kadar aynı kalacaktı.Emin olduğum tek şey buydu.

Kahveler de içildikten hemen sonra herkes odasına çekilmişti.Esin bile.Benim için de kolay bir gün değildi açıkçası.Odama geçtiğimde,yine bir gün daha bitmiş ve yeni gün için saatler kalmıştı.O kadar yorgun hissediyordum ki ne ara uyuya kaldığımı bile bilmiyordum.

**

Yorumlarda buluşalım lütfen. 🌺

Loading...
0%