Yeni Üyelik
29.
Bölüm

Bölüm 28 - Finale Doğru II

@kristalmelek61

Selâm millet.❤️

An itibariyle finale son üç bölüm.💥

Keyifli okumalar dilerim. ☺️

........ YAZARDAN ........

Azra,kalbini patlama derecesine getiren silah sesi eşliğinde yavaşça geriye döndü.Donup kalmıştı.Karşısındaki manzaraya lanet edercesine bakıyordu şimdi.Çok uzak değildi aralarındaki mesafe.Erdem zar zor ayakta durabiliyordu.

"Allah kahretsin!"

Mert'in hedefi bir zamanlar öz kardeşi olarak gördüğü Erdem değildi fakat gelecek olan tehlikeyi önceden fark eden Erdem,isteyerek kendisi hedef belirlemişti.Mert,olayın şokuyla adamlarını toplayıp olay yerinden ayrılırken,Erdem daha fazla kendini taşıyamadan saniyeler içerisinde yere yığıldı.

"Erdem..."

Azra kendinde değildi ve ses tonundaki titreme bütün vücudunu esir almaya başlamıştı.

"Erdem!"

Ağlamaklı ses tonuyla Erdem'in yanına doğru koşmaya başladı.Yanına varır varmaz elinden geldiği gücüyle başını dizlerine yatırdı.Erdem'in bilinci yerindeydi fakat kanaması artmaya başlamıştı.

"Erdem... Beni duyabiliyor musun?"

Azra'nın sorusuna başını olumlu anlamında sallayarak cevap verdi Erdem.Yarası derin değildi fakat kurşun kalbinin hemen altındaki bölgeye saplanmıştı.Durumun ciddiyetini fark eden Azra,cebindeki telefona sarılmıştı.

"İyi olacaksın merak etme.Sakın kendini yorma."

Erdem sadece hafif tebessüm etmişti.Ardından Azra'nın elindeki telefona uzandı ani bir hareketle.Şaşırmıştı Azra.Bu kez başını sağa sola hareket ettirmişti Erdem.

"Azra...Beni dinlemen lazım..."

Yarım ağızla konuşmuştu Erdem.Azra, gözlerindeki korku ve çaresizliği ne kadar belli etmemeye çalışsa da bunu beceremiyordu.Her şeyin farkındaydı fakat bunu kabul etmek istemiyordu.

"Kendini yormaman gerektiğini söylemiştim değil mi?Ne söyleyeceksen hastahane de iyi olduktan sonra söylersin!"

"O kadar vaktimin olduğunu sanmıyorum...O yüzden lütfen..."

Azra onüne düşen altın saçlarını geri iterek sertçe yutkundu.

"Şuan kendinde değilsin.Saçma sapan konuşmayı kes!Ambulans çağıracağım ve iyi olacaksın,anladın mı beni!"

Caner ikinci kez tebessüm etmişti.Fakat giderek terlemeye ve nefes alış-verişleri sıklaşmaya başlamıştı.Azra ayağa kalkarak telefonuna sarıldı tekrar.Ambulansı çağırdıktan hemen sonra aynı pozisyonunu alan Azra'nın ağlamaklı ses tonu da şiddetini bir tık arttırmıştı.Azra titreyen elini Erdem'in alnına yavaşça bıraktı.Bedeninin gereğinden fazla soğuk olduğunu fark edince içindeki korku tohumları filizlenmeye başlamıştı artık.Sessiz iç çekmelerinin yerini çaresiz hıçkırıkları almıştı.

"Ağlama...Her zaman sana söylediğim gibi,ne olursa olsun gülümse...Her şey için çok özür dilerim.Başta çok fazla hata yaptım.Bu hataları çok sonra fark ettiğim için kendime kızıyo...."

Erdem sözünü bitirememiş ve şiddetli öksürmeye başlamıştı.Dudağının kenarından sızan kırmızı sıvıyı gören Azra,gözlerini kapatarak ağlamaya başladı.Onun için çok zor bir durumdu.Ne olursa olsun her zaman yanındaydı ve kendisine ilaç gibi gelmişti varlığı.Hiç bir insan kusursuz değildi sonuçta.Erdem,hatalarını geç de olsa fark edebilmişti.

"Birazdan ambulans burada olacak...Ne olur konuşma daha fazla..."

Artık Azra'nın da konuşacak takati kalmamıştı.

"Matmazel..."

"Lütfen sus artık...Sus!"

Erdem depoladığı son gücüyle tek elini yavaşca kaldırdı.Ardından Azra'nın tenlenmiş bembeyaz yanağına bıraktı.

"Ne olursa olsun...Sevgine sahip çık Azra...Her şey bittiğinde geriye kalan tek şey,bu zamana kadar yüreğinde korumayı başardığın sevgin...Onu hiç bırakma olur mu?"

"Yapma...Ne olur beni bırakma...Sende gitme!"

Azra artık hıçkırıklarında boğulmaya başlamıştı.Erdem ise sadece tebessüm ediyordu.Saniyeler sonra yüz hatlarındaki baskı tamamen etkisini kaybetmişti.

"Erdem..."

Seslenişi boş bir sessizlikle taçlanmıştı.

"Hayır...Erdem!"

Azra bembeyaz kesilmişti ve öylece duruyordu.Onun için zaman durmuş gibiydi.Gözlerini sonuna kadar açmış ve kolları arasındaki cansız manzarayı seyrediyordu şimdi.Tam o esnada kulaklarını tırmalayan ambulans sesini duymasıyla,son bir damla yaş yanağından akıp sonsuzluğa düştü adeta...Sağlık ekibi yanlarına vardığında Azra halen tepkisizdi.Sağlık ekibinden iki görevli Azra'nın yanına gelip yaralı olup olmadığını kontrol etmişti.Diğer görevliler ise Erdem'in cansız bedeni başında toplanmıştı.

"Sanırım çok geç kaldık efendim.Adam ölmüş."

Azra iki görevlinin yardımıyla ayağa kalkarken,Erdem'in cesedi siyah uzun bir torbanın içerisine konuldu.Azra hareketsizdi ve bir an olsun bakışlarını Erdem'in cesedinden ayıramamıştı.Görevlilerin sorularını bile yanıtsız bırakmıştı.Aradan fazla geçmeden olay yeri inceleme ekibi de gelmişti.Görevliler Azra'yı ambulansa yerleştirdikten sonra,Erdem'in cesedini almak için geri döndüler.Dikiz aynasından olaya şahit olan Azra,sertçe yutkundu.Ardından gözlerini kapadı.Hastahaneye geldiklerinde halen bir gelişme yoktu Azra da.Tek kelime etmiyordu.Fazla geçmen karşısında iki polis belirmişti.

"Melisa Hanım?"

İçinden lanetler yağdırdığı sahte ismini duyan Azra,yavaşça ayağa kalktı.

"Buyurun..."

Zoraki cevap verebilmişti Azra.

"Şuan nasıl bir ruh hali içerisinde olduğunuzun farkındayız fakat bir kaç soru soru sormamız gerekiyor."

"Sizi dinliyorum."

"Erdem Bey ile nasıl bir yakınlığınız vardı?"

"Çok sevdiğim bir arkadaşımdı.Hala daha öyle."

"Anladım.Peki olayların nasıl geliştiğini anlatır mısınız?"

Polis memurunun sorduğu soruya derin bir nefes vererek cevap vermeye başladı Azra.

"Erdem ile sahilde geziyorduk.O esna da karşımıza 6 kişilik bir grup çıktı.Grubun lideri Mert denen bir adamdı.Çok önceleri Erdem ile kardeş gibiydiler.Ta ki Erdem benimle yakınlaşana kadar."

"Devam edin lütfen."

"Mert bunu kabul edememişti.Mert'in düşüncelerine karşı çıkmaya başlayınca,beni öldürmek istemiş kendince.Arkam dönüktü ve bir anda silah sesi duydum.Mert silahını beni hedef almak için çekmişti fakat başarılı olamadı.Erdem beni korumaya çalışırken vurulmuştu.O esna da Mert ve adamları olay yerinden uzaklaştı."

"Anladım.Faillerin eşgalleri için birazdan arkadaşlar sizi alacak.Başınız sağ olsun."

"Sağ olun memur bey."

Polislerin yanından ayrılmasıyla aynı pozisyonunu aldı Azra.Saniyeler sonra bir kaç polis memuru daha geldi.Eşgalleri verdikten sonra morgun önünde adımlarını durdurdu.Hiç istemese de cebindeki telefona uzandı titreyen parmakları.Yaşananlardan ne Caner'in ne de Tuğçe'nin haberi vardı.Üstelik saat 20.00'ye geliyordu.İlk olarak Tuğçey'i aramanın doğru olduğuna kanaat getirdikten sonra arama tuşuna bastı.

"Alo Melisa?Neredesin sen?Erdem de yok ortalıkta zaten.Caner'in kürklere binmesini tekrardan istemezsin umarım?Neredeyseniz vakit kaybetmeden gelin artık! "

"Tuğçe beni dinle."

"Evet?"

"Caner ile birlikte derhal hastahaneye gelmeniz gerek."

"Ne hastahanesi Melisa?Neler oluyor?"

"Lütfen...Sadece bir kez olsun dediğimi yap!Merkez devlet hastahanesindeyim."

Zor bela konuştuktan sonra telefonu kapadı Azra.Belki de işin en zor kısmı vardı sırada.Cebine yerleştirdiği telefonuyla hareketlenmişti.Morg kapısının koluna yavaşça uzandı.Tekrardan gözlerinin dolduğunu fark edince,kolu indirerek içeri girdi.Kapıyı geri kapatarak gözlerini açtı hiç istemeyerek.Fakat kendisi de farkındaydı artık,yüzleşmesi gerekiyordu.

Küçük adımlarla Erdem'in beyaz örtüyle kaplandığı cansız bedeninin yanına vardı.Bilerek üzerindeki örtüyü açmamıştı.Buna dayanabileceğine hiç ihtimal vermemişti.

"Bu yaptığın bencilliği asla unutmayacağım!Ne olursa olsun her zaman gülümsememi söyleyen sendin.Söyler misin bana,bu durumda nasıl gülümsememi beklersin benden?Bu haksızlık...Sana beni bırakma demiştim!Şimdi kim yanımda olacak peki?Senden...Senden..."

Devamını getiremeyeceğini biliyordu Azra.Daha fazla konuşacak takati de kalmamıştı.Sessizce ağlamaya başlamıştı.En iyi yaptığı şeylerden biriydi ne de olsa.Ona veda etmeye hazır değildi fakat güçlü durması gerekiyordu.Erdem de bunun aksini istemezdi elbette.

Morgtan çıkar çıkmaz karşından hızlı adımlarla gelen Caner ve Tuğçe'yi görmüştü.Nasıl bir tepkiyle karşılaşacağını bilmiyordu,öylece yerinde bekliyordu sadece.

Saniyeler sonra ikisi de tam karşısındaydı.Morg'un önünde olduklarını fark eden Tuğçe ve Caner'in yüz ifadesi bir anda değişti.İlk tepki Tuğçe'den gelmişti.Endişeli bakışlarıyla omuzlarından sertçe kavramıştı Azra'yı.

"Bu da ne demek oluyor...Neden buradayız Melisa!"

Azra'nın dolan gözleri kendini ele vermişti ne yazık ki.Tuğçe'nin yüzüne bakamıyordu bile.

"Yüzüme bak Melisa!Sana neden burada olduğumuzu sordum!"

Tuğçe'nin ses tonu giderek şiddetini arttırmaya başlamıştı.Azra'dan bir farkı yoktu.Caner ise her şeyin farkındaydı artık.

"Melisa!"

Tuğçe son kez seslenmişti.Azra bu kez başını zoraki kaldırmayı başarmış ve doğrudan Tuğçe'nin ağlamaklı yüz ifadesine bakmıştı.

"Tuğçe ben...Ben çok üzgünüm...Erdem..."

"Sakın!Sakın devam etme..."

Tuğçe var gücüyle sıktığı omuzları yavaşça serbest bıraktı.Ardından tek kelime etmeden Azra'nın yanından geçerek morga girdi.Karşısında Caner ile tek başına kalan Azra,ondan uzak durmak istercesine bakışlarını sürekli kaçırıyordu.İkisi de tek kelime etmiyordu.Fazla geçmeden morgun içerisinde çığlıklar yükselince Caner de Tuğçe'nin pesinden hareket etmişti.Azra ise bu tanıdık çığlıkları duymamak için iki elini birden kulaklarına bastırdı.Aradan çok zaman geçmemişti.Anne-babası dahil evin bütün çalışanlarının çığlıkları gözünün önüne gelmişti...Gözlerini de sıkıca kapamıştı Azra.Ne duymak ne de görmek istiyordu...Yaşananların birer kabustan ibaret olmasını kabul etmek istiyordu fakat bu isteğinin gerçekleşmeyeceğinin de farkındaydı.Yine de kendini buna inandırmak istiyordu...

Biraz gerçekçi olalım,ne dersiniz?Hangimiz Azra'nın şuan da düşünmek istediği şeyi yargılayabilirdi?Sizin yerinize ben cevaplayayım;Hiç birimiz...

Biz insanlar yaratılışımız gereği en çaresiz anlarımız da bile,yaşadığımız kötü olayları bir süreliğine kabul etmek istemeyiz.Hayatın döngüsüne küçük bir isyan bayrağı çekmiş oluruz değil mi?İşte Azra da kendince bir kısa zamanlı isyan başlatmıştı yüreğinde...Sonrasında tüm bu kötü olayları kabul edeceğini bile bile...

**

Erdem'in ölümünün üzerinden sadece birkaç gün geçmişti...Neyse ki olayın failleri çok geçmeden yakalanmış ve hak ettikleri yere kavuşmuşlardı.Azda olsa bu gelişme yüreklerine su damlacıkları serpmişti ama Erdem'in yokluğu gereğinden fazla hissediliyordu.Tuğçe ve Caner o günü polis memurlarından nelerin yaşandığını öğrenmişti fakat cesaret edipte Azra ile konuşmayı başaramamışlardı.Artık Azra tamamen kapalı kutu sıfatına girmişti.Üst üste yaşadıklarından sonra başka ne yapabilirdi ki?Tuğçe bile eskisi kadar Caner ile muhatap olmuyordu.Azra'dan ve Mert denen adamdan daha fazla suçluyordu Caner'i.

Her zamanki gibi lobiye inerek saatlerce dışarıda ki manzarayı seyretmeye başlamıştı Tuğçe.Nasıl bir tehlikeli oyunun içerisine düştüğünü daha yeni idrak edebiliyordu.Her şey için çok geç olduğunu ve bu şekilde davranarak kardeşinin geri gelmeyeceğinin de farkındaydı.Daha fazla bu oyunu devam ettirecek takati kalmamıştı.

''Tuğçe?''

Kendisine seslenen Azra'dan başkası değildi.Tuğçe,Azra'dan gelen adıma ne kadar şaşırmış olsa da karşısına geçerek dik durmaya çalıştı.

''Melisa?''

''Tuğçe biliyorum...Benimle konuşmak dahi istemiyorsun ama daha fazla kendi içimde savaş verecek gücüm kalmadı.Delirmek üzereyim...Bir türlü aklımdan çıkaramıyorum!Olmuyor...''

Azra'nın hıçkırıklara boğulduğunu gören Tuğçe,dolan gözleri ile ellerinden yavaşça tuttu.Beklenmedik hareket karşısında şaşırmıştı Azra.

''Seni çok iyi anlıyorum canım.Ama en azından Erdem için dik durmamız gerekiyor.Sakın unutma,o hala bizim yanımızda...Yaşanan olaylar yüzünden birebir konuşma şansımız olmadı.O yüzden şunu söylemek istiyorum.''

''Evet?''

Tuğçe,tek elini kaldırarak Azra'nın yanağına doğru havalandırdı.Hemen ardından hafif bir tebessümle konuşmaya devam etti.

''Bir çok kez sana karşı haksızlık ettim,aynı zamanda kardeşime de.Hiç bir zaman sana olan tavırlarının gerçek olabileceğine ihtimal vermedim.Sanırım ilk kez öz kardeşimi tanıyamadım!Senin üzerine çok geldim bu konuda.Umarım beni affedersin.''

''Hiç önemli değil.Aynı şey benim için de geçerli çünkü.Bende bir çok kez sana karşı diklendim.Ağır konuştuğum da oldu.Şunu da söylemeliyim ki,Erdem'i senden daha fazla tanıyan birinin olabileceğini sanmıyorum.Biz insanlar bir çok kez hata yapabiliriz.Ne yazık ki ruhumuzda var.Ama iyi yönden de bakmam lazım değil mi?Bize sürekli doğru yolu gösteren yaptığımız hatalar sonuçta.O yüzden bende özür dilemek istiyorum,tabi kabul edersen.''

''Deli kız,gel buraya.''

Tıpkı birer öz kardeş gibi birbirlerine sarılmışlardı.Eski Tuğçe'den eser kalmamıştı adeta.Güzel bir gelişmeydi bu.

''Canım şimdi yukarı çıkmam lazım.Eğer burada olursan döndüğüm de seninle konuşmak istediklerim olacak.''

Azra,Tuğçe'den gelen isteğe şaşırmış olsa dahi başını olumlu anlamda sallamakla yetinmişti.Tuğçe'nin yanından ayrılmasıyla şimdi aynı manzaranın karşısındaydı Azra.Yaşananlardan sonra Caner ile tek kelime konuşmamıştı.Daha doğrusu konuşmaya korkuyordu.Birkaç gün öncesinde Caner'in kendisine söylemiş olduğu son cümle gelmişti aklına.''Çok geçmeden şuankinden daha fazla canın yanacak!''demişti.Fakat bunu söylemesindeki amaç bambaşkaydı.Ne yazık ki Caner de,Erdem'in Azra'ya karşı olan tavırlarının gerçek olduğuna ihtimal vermeyerek söylemişti o cümleyi.Fakat tüm hesaplar baştan beri yanlıştı...

Azra derin bir nefes vererek geriye döndü.Geriye döndüğünde masanın üzerindeki çantaya ilişmişti gözleri.Çanta sahibinin Tuğçe olduğunu fark eden Azra,hareketlenmişti.Masanın üzerindeki çantayı eline alan Azra,koridor sonundaki asansöre doğru yöneldi.Çok geçmeden asansörden çıkarak,küçük adımlarla ilerlemeye başladı.Caner'in odasına bir kaç adım kala gereğinden fazla yükselen ses tonlarını fark etmişti.Caner ve Tuğçe'nin tartıştığını anlayan Azra,adımlarını durdurmuştu.

''Daha ne kadar devam edeceksin Caner!Söyle bana!Kardeşimi kaybettim ben,öz kardeşimi!Aptalca bir oyun yüzünden kaç kişi daha acı çekmek zorunda?''

İlk Tuğçe'nin sesini duymuştu Azra.

''Tuğçe,yeter!Bu oyunu çok istediğimden mi devam ettiriyorum sence!Erdem için çok üzgünüm,böyle olsun istemezdim.Ama devam etmek zorundayım.Senle yada sensiz!''

Duydukları karşısında kafası karışmıştı Azra'nın.

''Konu sadece Erdem değil neden anlamak istemiyorsun!Azra'ı düşün Caner.Bunu ona daha fazla yapma!''

Tuğçe'nin asıl kimliğiyle kendisinden bahsettiği duyan Azra şaşkına dönmüştü.Asıl kimliğinden yalnızca kendilerinin haberi olmasına rağmen büyük bir şoktu Azra için.

''Onu düşündüğüm için yapıyorum her şeyi.Azra hiç bir zaman bizim aslında sahte bir birlikteliğimizin olduğunu öğrenmemeli.Azra'nın bana olan hislerini tamamen köreltinceye kadar sevgili olarak davranmamız gerek,anla bunu!Eğer artık yokum diyorsan,seni bunun için zorlamam.Ayrıldığımızı söyler kendimce başka bir plan yaparım.''

Caner'in ağzından çıkan itiraflar teker teker koskoca bir alev topu misali,Azra'nın yüreğinde derin çukurlar meydana getirmişti.Zar zor ayakta durabiliyordu.Destek almak için sağ eliyle,hemen yan taraftaki duvara baskı uygulamıştı kendince.Kuruyan göz altları ise yeniden tenlenmeye yüz tutmaya başlamıştı.

''Nasıl bu kadar vicdansız olabiliyorsun?Tüm bu yaşananlar sonrasında Azra'ya bir şey olursa ne olacak peki?Erdem'i gibi onu da kaybetmeyi bu kadar çok mu istiyorsun!''

Tuğçe,söylediklerinin hemen ardından yüzüne inen tokatla sarsılırken,kendi bedenini daha fazla taşıyamayan Azra süratle aksi yönde koşmaya başladı.Asansöre zar zor kendini attıktan hemen sonra hıçkırıklarını serbest bırakmıştı Azra.Otelden ayrılır ayrılmaz aynı hızda koşmaya devam etti.Nereye gittiğine dair en ufak bir fikri yoktu fakat durmak istemiyordu.Birkaç dakikanın ardından hedefine o günkü devasa park girince o yönde hızını arttırmaya başladı.Hava kararmak üzereydi.Parka vardığında nefes nefeseydi ve hafif terlemişti Azra.Park koca bir sessizliğin içerisindeydi sanki...Azra yavaşça dizlerinin üzerine çömelerek,iki elini birden saçlarına daldırmıştı.Acımasız bir oyunun içerisinde çırpınışlarını seyreden sevdiği adam vardı yüreğinde...Canını yakıyordu bu düşünce.Kendisinden bu kadar nefret ediyor olamazdı.

Aradan fazla geçmemişti...Azra'nın zar zor saklamaya çalıştığı hıçkırıklarının yerini bu kez çığlıkları almıştı.Artık onları saklamak gibi bir niyeti yoktu...Azra ikinci bir hamle ile ayağa kalkmak için hareketlendiği sırada,narin bedeni kendisi daha fazla tutamamıştı...Saniyeler içerisinde yere yığılan Azra,göz kapaklarının aşırı ağırlığı karşısında tekrardan yenilgiye uğramıştı...

**

Yorumlarda buluşalım lütfen. 🌺

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%