Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 3 - İyilik Meleği!

@kristalmelek61

**

Caner'in Ağzından;

Nihayet uyuyabilmişti. Kim bilir canı ne kadar acıyordur? Onu bulduğumda ayakta zor duruyordu. Nefes nefese kalmıştı ve titriyordu. Sadece ''Caner... Çetin ve ada-amları...'' kelimelerini duymuştum ağzından. Ardından kollarıma yığılıvermişti. O an ne yapacağımı şaşırmıştım. Aklıma ilk gelen düşünceyle, onu güvenli bir yere götürdüm. Mahir amca benim için şehir merkezine uzak bir ev yaptırmıştı. Daha beş yaşında Mahir amca beni evine almıştı. Ailesi ile de o zaman tanışmıştım. Kendi babamdan göremediğim baba sevgisini, Mahir amca yaşatmıştı bana. Kendi öz oğlu gibi sevmişti beni. En büyük oğlu Ceyhun ile aynı yaştaydık ve çok iyi anlaşmıştık. Otancaları Esin de sıcakkanlıydı bana karşı. Sanki öz kardeşleri gibiydim onlar için. Ve Azra... Onu ilk gördüğümde daha beş yaşındaydım ve her defasında onunla oynamak ayrı bir hoşuma giderdi. Her gün yeni bir şey öğrenirdim ondan. Fakat keçileri kıskandıracak kadar inatçı olması gıcık olduğum tek huyuydu sanırım. Bir süre sonra Mahir amca ben daha o yaştayken, benim için bir ev yaptırmıştı. Tabi o zamanlar bunu bilmiyordum. Yirmi iki yaşındaydım. Mahir amca beni bir köşeye çekip durumu anlatınca şoke olmuştum.

Başta bunu kabullenememiş ve gururum incinmişti. Mahir amca için yapamayacağım hiç bir şey yoktu. Bu yüzden ona bir teklifte bulunmuş, evi kabul etme karşılığında evlerinde şoförlük yapmayı istemiştim. Mahir amca bana çok kızmıştı. Fakat en sonunda kabul ettirmiştim. O günden sonra Mahir amcaların evinde şoförlük yapmaya başladım. Mahir amcam olmasaydı zavallı annemin bir mezarı bile yoktu. Onlar için ne yapsam az geliyordu. Ama şimdi o yoktu..

Aynur yenge, Ceyhun, Esin...

Yavaşça Azra'nın bulunduğu yatağın kenarına doğru oturdum. Ölene kadar bu güzel manzarayı doyasıya izleyebilirdim ama... Aması vardı işte. Göz altlarındaki kızarıklıklar güzelliğini gram gölgelemeyi başaramamıştı sanki. Kim bilir o evde neler olmuştu?Çekinerek üzerine doğru eğildim ve yüzüne dokundum. Azra kıpırdamıştı. Ardından yavaş yavaş gözlerini açmaya başlayınca elimi geri çektim.

''İyi misin?'' diye sorduğumda bir tepki vermemişti. Acaba beni duyuyor muydu onu da bilmiyordum.

''Caner.. Sen misin?''

Zorda olsa konuşabildi. Demek ki beni duyabiliyordu. Daha da yanına yaklaşarak ''Evet benim. Korkma güvendesin'' diyerek yanında olmaya çalıştım. Hafif gülümsedi fakat ardından ayağa kalkmaya çalıştığını görünce onu durdurdum.

''Dinlenmen gerek, lütfen.'' diyerek onu geri yatağına yatırdım. Fakat birkaç saniye sonra yatağın üzerinde doğruldu. İnadı tutmuştu yine.

''O gelmedi Caner... Bekledim ama gelmedi işte..'' diyerek ağlamaya başladı. Kimden bahsettiğini anlayamamıştım.

''Kim gelmedi? Ne demek istiyorsun?'' diye sordum merakla.

''Esin... Tam arkamda olduğunu söylemişti bana. Gelecekti.. İzimi kaybettirdiğimden emin olduktan sonra tam iki saat onu bekledim. Ama gelmedi... Çetin ve adamları onu...''

''Herşey geçecek tamam mı? Şu an bulunduğun durumu anlayamasam da bazı gerçekleri, hiç istemediğimiz halde kabul etmemiz gerekiyor. İstediğin kadar ağlayabilirsin fakat kendini harap etme olur mu? Herşey için çok üzgünüm.''

Kendime hakim olamadım ve o anda Azra'ya sarıldım. Onu böyle görmeye dayanamıyordum. Ne kadar uzak kalmam gerektiğini bilsem de yapamadım. Azra da şaşırmış olacak ki irkildi. Bir anda kendini geri çekti. Bunu neden yapmıştı, bilmiyordum.

Azra'nın Ağzından;

Bu da neydi şimdi? Neden bana yakın davranıyordu? Bunun için geç kalmamış mıydı? Bana sarılmıştı. Ne kadar kendimi iyi hissetmemi sağlasa da içim acıyordu. Kendimi geri çekmiştim o anda. Caner şaşırmıştı. Daha çok küçükken evimize gelmişti Caner. Onun evimize gelmesiyle dünyam değişmişti sanki. Benden büyük olmasına rağmen, bun durumu pek de önemsememiştim. Herşeyimi onunla paylaşmayı çok severdim. En çok da sevdiğim oyuncaklarımı. O sevindiğinde ben daha çok mutlu olurdum. Yedi yaşındaydım. Bir gün yine oyuncaklarımla beraber oynuyorken, elimde olmadan onu dudağından öpmüştüm. Bunu neden yaptığımı bile bilmiyordum. Ama çok utanmıştım. Caner vülümsemişti. O anda hemen ayağa kalkıp koşmaya başladım. Sanırım gülümsemesi beni daha çok utandırmıştı. Lanet elbiseme takılıp düşmem ise tam bir fiyaskoydu. Caner hemen yanıma koşmuştu. Ben ise ağlayıp zırlamakla meşguldüm. Dizimin kanadığını görünce, kanayan yere üflemeye başlamıştı. Ardından annemler yanımızda bitivermişti. Caner bir an olsun yanımdan ayrılmamıştı. Fakat birkaç sene sonra benden tamamen uzaklaşmıştı. Hiç bir şey eskisi gibi değildi artık. Ne zaman yanına gitsem bir şekilde benden kaçıyordu.

Nedenini sormaya çalıştığımda cevap bile vermiyordu artık. Ablam ve abim ile böyle olmaması daha da tuhafıma gitmişti zaten. Onu çok mu sıkıyordum artık diye düşünmeye başladım bir zaman sonra. Kalbim çok kırılmıştı. Bunu hissettiğimde anlamıştım. Onu seviyordum..Fakat yanına yaklaşmama bile izin vermiyordu. Bir anda neden bu kadar değiştiğini merak ediyordum hep. Zaman geçtikçe ben de olabildiğince ondan uzak durmaya karar verdim. Bundan nefret etsemde yapacak başka birşeyim yoktu. Uzaktan sevmeyi deneyecektim. Ama daha çok canımın yandığını farkettim. Yine de içimdekileri gizlemeye devam ettim. Ablam bile bunu farketmiş ve neden aramızın açık olduğunu sormuştu bana. Verecek bir cevabım bile yoktu ki... Sadece ağlıyordum. Bununla avutuyordum kendimi.

Peki ya şimdi, neden böyle davranıyordu?

''Özür dilerim. Sadece yanında olmak...''

''Gerek yok!'' diyerek sözünü tamamlamasına izin vermedim. Devamını istemiyordum bu cümlenin... Elimin tersi ile gözlerimin hemen altındaki yaşları sildim. Caner hala tuhaf bakışlarıyla bana bakıyordu.

''Peki.'' dedi ve ayağa kalktı hemen. Ardından ''Yarın şehirden ayrılıyoruz. Herşeyi ayarladım. Çetin ve adamlarından ne kadar uzakta olursak o kadar iyi olacak bizim için.'' diyerek kapıya yöneldi.

''Şu an nerdeyiz?'' diye sordum istemeyerek.

''Burası benim evim. Rahatına bak. Ben aşağıda olacağım.'' dedi ve odadan çıktı. Burası onun evi miydi yani? Bildiğim kadarıyla Caner'in maddi durumu iyi değildi. Ama ev en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş gibiydi. Herşey mükemmeldi. Yoksa Caner de bizim gibi o kadar zengin miydi?Gerçekten tuhaf... Peki ya bundan sonra ne olacaktı? Caner de beni sonradan bırakırsa... Beni tekrar bir yabancı gibi görürse...

Kimsem kalmamıştı artık. Tek güvenebileceğim bir Caner kalmıştı. Neler oluyordu böyle?Neden biz? Kafamın içinde dönüp dolaşan sorulara cevap bulmakta zorlanıyordum artık. Daha faza dayanamamış ve gözlerimi kapatmıştım.

* *

Aras'ın Ağzından;

Odadan çıkan Kemal abiyi görünce içim rahatlamıştı. Ceyhun abi de hemen yanımdaydı.

''Durumu nasıl Kemal?'' diyerek benden önce davrandı Ceyhun abi. Sesi endişeli çıkıyordu.

''Bir hafta boyunca kesinlikle yataktan çıkmaması gerek. Bacakları aşırı derecede yorulmuş. Ayrıca birşeyler yemesi gerek. Bünyesi zayıf düşmüş ancak korkulacak birşey yok.''

Ceyhun abi o anda Kemal abinin ellerine yapıştı.

''Kemal çok teşekkür ederim. Gerçekten şu an bana dünyaları verdin. Nasıl peki? Uyuyor mu hala?'' diye sordu Ceyhun abi. Hala inanamıyordum. O kız ve Ceyhun abi... Ceyhun abi hakkında hiç birşey bilmyordum ama kendi abim gibi görmüştüm onu. Şimdi de bu kız çıkmıştı. Demek öz kardeşlerdi.

''Önemli değil Ceyhun. İşim bu benim. Şimdilik iyi merak etme. Az önce gözlerini açtı. Bence yanına gitsen iyi olacak.'' diyince Ceyhun abi yüzünü ekşitti.

''Kemal, yoksa bizim bilmediğimiz bir durum mu var?"

Kemal abi, Ceyhun abinin omzundan kavradı ve ''Hayır kızımız şu anda iyi merak etme. Sadece kaç dakikadır seni sayıklıyor. Bence onu daha fazla bekletme. Tekrardan geçmiş olsun.'' diyerek merdivenlere yöneldi. Ben Kemal abiye kapıya kadar eşlik etmek için merdivenlere yöneliyordum ki Ceyhun abinin kızın odaya girdiğini görmüştüm. Kemal abiyi geçirir geçirmez mutfaktan gelen ağlama sesleri dikkatimi çekmişti. Neler oluyordu böyle? Mutfak kapısından içeri girdiğimde, ağlayan kişinin annem olduğunu gördüm. Annem beni farkettiğinde başındaki eşharp ile kendini kamufle etti hemen. Ne yani tanımadığı bir kız için mi ağlıyordu? Saçmalık!

''Anne?''

''Efendim yavrum?''

''Neden ağlıyorsun? Yoksa...''

''Oğlum ben bir yukarı bakıyım.'' diyerek ilk defa sözümü kesmişti annem. Yok gerçekten benim bilmediğim bir şeyler vardı ortada. Annem vakit kaybetmeden merdivenlere yönelmişti bile. Annem Ceyhun abiyi ayrı bir severdi. Tamam belki aradan yıllar geçmesine rağmen kız kardeşine kavuşması güzel birşeydi. Fakat annemin olaya bu denli duygusal bir şekilde bakması normal değildi. Ardından bende merdivenleri çıkmaya başladım yavaş yavaş. Odanın kapısının aralık olduğun gördüm. İçeri girmek istemedim. Neden bilmiyordum?Ama o kızı görmek istemiyordum.

Ama bir dakika...

Ceyhun abi kız kardeşinin nasıl buraya geldiğini bilmiyordu. Kız kardeşine bunu soracaktı kesin. Hiç istemesem de ona dokunmuştum hatta onu...

Lanet olsun!

Ceyhun abi bunları duyduğunda, bana karşı pek de nazik olmayacaktı. Haklıydı da. Bir an aralık olan kapıdan içeriye göz attığmda, iki kardeş birbirlerine sarılmış ağlıyorlardı. Annem de hemen arkalarında onları izliyordu. Annemin de onlardan bir farkı yoktu.

''Esin... Biricik kardeşim benim...''

Ceyhun abi göz yaşı dökerek kız kardeşinin ellerinden öpüyordu. Birbirlerine çok bağlıydılar sanırım. Esin... Demek ismi buydu. Sırtımı hemen arkamdaki duvara yasladım onları izlemeye devam ederken.

''Abi... Sen nasıl..?''

''Artık hep yanındayım kardeşim. Çok üzgünüm. Yanınıza gelmeyi o kadar çok istiyordum ki... Ama bazı şeyler öyle kolay olamıyordu malesef. Zaman gerekiyordu. Ne olur affet beni...'' diyerek başını mahçup bir şekilde öne eğdi Ceyhun abi. Esin denen kız konuşmuyordu. Sadece sarıldı abisine.

"Hepsi gitti abi... Hepsi... Annem... Babam... Çetin hepsini..."

"Şiit... Geçecek tamam mı inan bana geçecek... Abine inan."

Annem beni görür görmez, ''Gel içeri oğlum." deyince çaresiz içeriye girdim.

"Benim yüzümden abi... Hepsi benim yüzümden öl..."

"Hayır, Esin!"

Esin denen kız kendisini suçluyordu. İyi ama bütün plan Çetin'in planıydı. Bu kız tam olarak neyden bahsediyordu?

"Senin yüzünden olan bir şey yok kardeşim. Sakin ol, lütfen."

"Nasıl olayım abi? Ben olmasaydım eğer..."

"Yapma kardeşim. Senlik bir durum yok tamam mı? Hiç bir zaman da olmadı. Şimdi bana sakince anlat. Nasıl oldu? Nasıl oldu da Çetin'in elinden kurtulmayı başardın?"

Ceyhun abi pat diye sorunca bende kendimi hazırlasam iyi olacaktı. O anda Esin denen kız ile göz göze geldim. Bu kız beni herşeyi ile rahatsız ediyordu. Ona acıyordum belki ama yine de rahatsız ediyordu işte... Sebebini bende bilmiyordum fakat onunla aynı yerde nefes bile almak istemiyordum. Ceyhun abi, kız kardeşinin bana olan bakışlarını görünce durumu anlamış gibiydi.

​​​​​​Sahiden de bu kadar kolay anlamış olabilir miydi?

''Seni Aras mı kurtardı kardeşim?'' diye sordu kız kardeşine. Anında onayladı abisini. Ceyhun abi sandalyeden kalkarak yanıma geldi ve hemen ardından da sarıldı bana.

''Herşey için çok teşekkür ederim Aras. İkinci bir hayat bağışladın bana.''

"İyi ama nasıl oldu bu? Çetin ve adamlarından kurtulmayı nasıl başardınız? Ayrıca kız kardeşimden nasıl haberin oldu?'' diye sordu.

Asla yalan söylemek istemiyordum. Söyleme niyetlisi de değildim zaten. Belki kızacaktı ama beni iyi tanıyordu. Kötü bir niyetimin olmadığını ancak o bilirdi.

''Ceyhun abi aslında...''

''Aras ve adamları olmasaydı ölmüş olacaktım abi.'' diyerek benden önce atıldı Esin denen kız. İkimiz de ona doğru döndük. Ne diye araya giriyordu ki?

''Çetin ve adamları beni yakalamıştı abi. Ama Aras..."

Durup yüzüme baktı öylece. Ne yapmaya çalışıyordu?

''Aras ve adamları kılık değiştirerek gelmişlerdi. Bu yüzden Çetin ve adamları onları tanıyamadı. Sonrası malum.''

Bu da neydi? Neden böyle bir yalan söylemişti ki?

''Aras'tan beklenilecek bir davranış. Ona ne kadar teşekkür etsem de az. Kendi hayatımı da ona borçluyum canım.'' diyerek bana döndü Ceyhun abi. Esin denen kız kısa bir şok yaşarken, tebessüm ettim.

''Senin hayatın mı?''

''Evet canım. Bu konuyu açarak seni daha fazla üzmek istemiyorum ama iki yıl önce Çetin ve adamlarına yakalanmıştım. Fakat şansım yaver gitmişti. Ellerinden kurtulmayı başardım. Sizin yanınınıza gelebilmek için zamana ihtiyacım vardı. Kimseyi tanımıyordum. Şans eseri Aras ile tanışmıştım. Beni evine aldı, korudu. Yoksa şimdiye kadar sokaklarda can vermiş olurdum. Aras'ın kendi hikayesini bilmiyorum fakat onun da Çetin denen itle bir hesabı vardı. Güçlerimizi birleştirip adam toplamaya başladık. Ve şimdi bu durumdayız.''

Esin'in Ağzından;

Duyduklarımın bir yanılsama olduğunu düşündüm ama değildi. Kader denen şey bu olsa gerekti. İki yıl önceki o olayda ilk abimin hayatı, şimdi de benim hayatım... Hayatın kendisi ne kadar da tuhaftı?

Aras... Neden bu kadar soğuk bakıyordu bana? Yalan söylemiştim. Bunu bilerek yapmıştım. Çünkü diğer türlü abim Aras'ı sağ bırakmayacaktı. Sahte bir hikaye uydurmak şuan için işime gelmişti. Onu korumak istiyordum. Şaşırmıştı fakat merak ettiğim şey, Aras'ın Çetin ile nasıl bir hesabı olduğuydu?

''Ben de teşekkür etmek istiyorum.'' deyince abim de şaşırarak bana bakıyordu şimdi.

''Ailemden hiç kimse kalmadı artık. Bir tek abim var. O da olmasaydı güçlü bir dayanağım olmayacaktı. Kendi hayatım için bilhassa abimin hayatı için çok teşekkür ederim Aras. Olaylar çok kısa sürede yaşandı ve... Teşekkür etme fırsatım olmadı kusura bakma.''

Bunları ben mi söylemiştim?

Sanırım evet... Gerçi söylediklermin hepsinde samimiydim.

''Önemli değil.''

Bu kadar mıydı yani? Benimle konuşmak istemediğini bu kadar belli eden olmamıştı hiç. Hep bir kaçış vardı gözlerinde. Neden? Bir anda aklıma Azra gelmişti.

''Abi, Azra...''

''Ne oldu canım? Azra da mı seninleydi yoksa?"

''O yaşıyor abi. Buna eminim. Çetin ve adamları beni yakalamadan önce o kaçmayı başarmıştı. Sadece beni yakaladılar.''

''Bundan emin misin Esin?''

''Evet abi kesinlikle eminim. Hatta telefonumu ve kredi kartlarımı da bilerek ona vermiştim. İzlerini bulabiliriz.''

Abim Aras'a dönerek, "Aras hemen bir araştırma yap. Şehirden uzaklaşmış olamazlar.'' dedi ve Aras yanımızdan ayrıldı.

''Abi merak etme. Azra güvende. Caner'i aramasını söylemiştim. Muhtemelen onun yanındadır.''

''Umarım Esin.''

Birkaç dakika sonra abim ve Aras'ın annesi Zehra Hanım odadan çıktılar. Doktor'un dediğine göre bir hafta boyunca yataktan çıkmayacaktım. Bundan sonra ne önemi vardı bilmiyorum? Annem ve babam... Onlar yoktu artık. Azra ve Caner kayıptı. Bir tek abim kalmıştı yanımda fakat atlatabilecek miydik ki? Nasıl olacaktık bundan sonra?

Bilmiyordum...

BİR KAÇ SAAT SONRA...

Aşağıdan gelen seslerle uyanmaştım. Ne kadar da uyumuştum böyle? Saat kaçtı ki?Birden duvardaki saate ilişti gözlerim. Gece yarısı olmuştu. Saat 02.00 'ye geliyordu. Lavaboya gitmem gerekiyordu. Yavaşya üzerimdeki örtüyü kaldırdım. Fakat bacaklarımı hareket ettiremiyordum. Neler oluyordu?Oysa daha birkaç saat öncesine kadar hiç birşeyim yoktu.

''Abii!'' diyerek bağırmaya başladım. İlk aklıma gelen abim olmuştu. Fakat abim ortalıkta yoktu. Bu seferde Zehra Hanımı çağırmıştım ama ondan da bir ses gelmiyordu. İyi de neredeydi bunlar? Onu çağırmalı mıydım? Bunu yapmak istemiyordum. Hayır... Tek başıma yapabilirim. Yavaşça sol elimle sol ayağımı indirdim ardından da diger ayağıma da aynı işlemi uyguladım. Yatağın kenarına sol elimle sıkıca tutundum. Fakat ayağa kalmamla birlikte zemine yapışmam bir oldu. O anda canım yandı ve küçük bir çığlık attım. Tekrardan kalkmaya çalışsamda olmadı. Düşmemle birlikte yatağımın kenarındaki masayı da beraberimde götürmüştüm. Neden bilmiyorum küçük bir çocuk gibi ağlamaya başladım. Kapının açıldığını duyunca başımı o yöne çevirdim.

''Neyin var?'' diyerek yanıma gelen Aras'ı görünce afalladım. İşte yine yapıyordu. Bir insanın kişiliği nasıl bu kadar çeşitlilik gösteriyordu?Şimdi yine iyilik meleği gibi davranıyordu bana. İlla bir taraflarımızı kırmamız mı gerekiyordu yani?

''Şeyy... Benn... Bacaklarımı hissetmiyorum. Lavaboya gitmem gerek. Abim ve Zehra Hanımı çağırdım ama...''

Dememe gerek kalmadan bir anda havalandığımı hissettim. Bir dakika ne yapıyordu bu adam?

''Hey! Ne yaptığını sanıyorsun?Hemen bırak beni!''

Beni dinlemiyordu sanki. Bu kadar yakın olması doğru muydu? Neden yapıyordu?

''Sana diyorum duymuyor musun?''

''Bence sus artık.'' diyerek lavaboya doğru yürümeye başladı. Yok artık yoksa...

''İnmek istiyorum, bırak beni!'' diyerek bağırdım bu defa.

''Bırakırsam, pişman olursun!"

''Sen..''

''Neler oluyor burada?''

''Abi!''

* *

Yorumlarda buluşalım lütfen. 🌺

 

Loading...
0%