Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Bölüm 4 - Boş Birisin!

@kristalmelek61

**

Şuan bulunduğumuz duruma gülmemek için sınırlarımı zorluyordum adeta. Abimin yüz ifadesi hoşuma gitmemişti. Fakat Aras'ın kılı bile kımıldamamıştı. Abimden korkmuyordu sanırım. Kafayı yemiş olmalıydı! Hala kucağındaydım.

"Abi..."

Abim burnundan soluyordu. Aslında çok tuhaf bir durumdu. Neden bu kadar sinirlenmişti ki?Aras ile aralarında iyi bir ilişki vardı. Üstelik onca zaman içerisinde onun nasıl biri olduğunu illaki çözmüştü. Ona güveniyordu bence ama bir yandan da...

"Neler oluyor?"

"Ceyhun abi sorun yok. Sadece yardım ediyordum." diye yanıtladı Aras. Abim ile konuşma tarzı ilginçti. Yani fazlasıyla rahattı. Ben bile kız kardeşi olduğum halde, bu kadar rahat konuşamazdım onunla. Fakat neden bilmiyorum, Aras bunu başarıyor gibiydi. Abim hiç birşey anlamamıştı Aras'ın söylediklerinden. Bir bakıma doğruydu söyledikleri. Bana yardım etmeye çalışmıştı fakat utanmama da sebep olmuştu.

"Ne yardımı?"diye sordu abim. Araya girse miydim? Aptal olma Esin! Neden gireceksin ki? Seni kucağına alan oydu. Hatta seni indirmesini söylediğinde, takmamıştı bile. Ama amacı kötü olamazdı da değil mi? Neden böyleyim ben? Neyim var benim?Her seferinde bu koruma isteği de nereden çıkıyordu? Kahretsin!

"Lavaboya gitmem gerekiyordu fakat bacaklarımı hareket ettiremiyordum. Tek başıma yapabilirim sandım ama beceremedim. Sana ve Zehra teyzeye seslendim fakat cevap vermediniz. Daha sonra Aras geldi. Ayağa kalkamadığım için Aras beni kucağına almak zorunda kaldı. Hepsi bu abi."

Yaptığım acıklama üzerine abimin yüzündeki ifade hafif yumuşadı. Bu iyiydi. Aras ise şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Kabul etmeliyim, bana da aynı şey yapılsa aynı tepkiyi verirdim. Bir kaç dakika sonra abimin yaptığı hamleyle şaşkınlığımı gizlemeye çalıştım. Abim beni Aras'ın kucağından çekip almıştı. Daha sonra Aras'a dönerek, "Gerisini ben hallederim Aras." diyerek bitirmişti sözünü. Daha birkaç saat öncesine kadar, Aras'ı omzundan sıvazlayan, ona sarılan, gülümseyen ve onu teşekkürlere boğan abime ne olmuştu? Neden bu kadar sert olmuştu birden? Bir teşekkür bile etmemişti Aras'a. Aras ise hemen ardından başıyla onaylamıştı abimi. Kapıya yöneldiği sırada, "Beni aşağıda bekle Aras." diyerek emrini vermişti abim. Aras odadan çıktıktan sonra, abim sayesinde ihtiyacımı giderdim. Yine de utanmadım değildi. Beni yavaşça yatağa yatırarak pikeyi üzerime örttü. Yanında olduğum için çok mutluydum. En azından ağlamak yok, silah sesi yok,tartışma yok... Yine de merakıma yenik düşerek, "Abi, neden böylesin?" diye pat diye sordum.Yanıma oturdu. Sıkıntılı gibiydi.

"Neden mi böyleyim?" diyerek soruma soruyla cevap verdi.

"Abi, Aras'a neden öyle davrandın?Bir teşekkür bile etmedin. Bir sorun mu var?"

Biraz çekinerek sormuştum aslında. Yüzü epeyce asıldı.

"Sen bunları düşünme canım. İyileşmene bak. Bir daha yanında biri olmadan kendi başına yataktan kalkma. Doktorun ne dediğini de unutma sakın. Bir hafta boyunca yataktan çıkman yasak küçük hanım." diyerek işaret parmağını yukarı aşağı salladı bana doğru. Abimin inadına ofladım. Gülümsedi.

"Oflamak yok küçük hanım. Zehra teyze ile konuşurum. Sana iyi bakacağından eminim. Şimdi uyu bakalım. Ben aşağıdayım." diyerek alnıma küçük bir öpücük bıraktıktan sonra kapıya yöneldi. Otomatik olarak ben de abime doğru döndüm.

"Son birşey daha..." deyip o da bana doğru döndü.

"Aras ile fazla yakın olmanı istemiyorum." deyince şaşırdım. Tam nedenini sormak için ağzımı açıyordum ki, abim çoktan odadan çıkmıştı bile. Neden Aras'tan uzak kalmamı istiyordu ki? Bir dakika ya! Neden bunu sorun ediyorum ki?Yakın olmak mı? Zaten bir kez dersimi aldım. Neydi bu şimdi? Aras ile ben... Kesinlikle uygun değildik! Öte yandan abimden birşeyler öğrenemedim ama kesinlikle benden gizlediği şeyler vardı. Yavaş yavaş öğrenecektim.

* *

Aras'ın Ağzından;

İlk kez Ceyhun abiyi böyle görüyordum. Yine de sesimi çıkartmadım. Ceyhun abiye her zaman büyük bir saygım vardı çünkü. Saat çok geç olmuştu. Annem çoktan yatmıştı. Herşey iyiydi de, sanırım sinirimi bozan şu Esin denen kızdı. Neden sürekli beni korumaya çalışıyordu ki? İhtiyacım yoktu. Ayrıca onun haddine değildi. Oturduğum iki kişilik koltuğa uzandım boylu boyunca. Hadi kız aptal. Neden ben yardım ettim ki? Yardım etmeyi hep sevmişimdir. Ona da yardım etmek istedim ve şükür ki başarılı da olsum. Onu öyle yerde çaresiz görünce... İnkâr edemem haline üzülmüş ve acımıştım. Neden böyleyim bilmiyorum fakat bu kızla ilgili kötü bir his vardı içimde. Hem yardım etmek istiyor hem de istemiyordum. Gerçekten çok tuhaf.

Yukarıdan gelen ayak sesleri ile kendimi toparladım. Ceyhun abi yanıma gelerek oturdu.

''Bir şeyler bulabildin mi Aras?'' diye sordu. Aslında beklediğim sorulardan biri değildi. Fakat durumu bozmadım. Ceyhun abiye dönerek, ''Malesef Ceyhun abi. Hiçbir iz bulamadık. Fakat araştırmaya devam edeceğiz merak etme.'' diyerek az da olsa durumu iyi yöne çekmeye çalıştım. Ceyhun abi iç çekti. Ardından ellerini gür saçlarında gezdirdi birkaç saniye. Tüm bu yaşananlar kolay değildi onun için. Küçük de olsa bir umut vardı gözlerinde. Herşeyi ile imreniyordum ona. Aramızda bir kan bağı yoktu, birbirimizi tanımıyorduk, arkadaş bile değildik. Fakat şimdi öz abim yerine koyuyordum onu. Peki ya şimdi yaşadıkları ve hissettikleri... Hayat ne kadar tuhaf ve acımasız... Mutlu olmak neden bu kadar zordu? Neden beceremiyorduk?

Yavaşça Ceyhun abinin omzundan kavradım. Zor da olsa gülümsedim. Ardından, "Merak etme abi. Herşey yoluna girecek. Vazgeçmeyeceğiz." diyerek ayağa kalktım.Ceyhun abi de beni takip etti. Bir anda bana sarılınca şaşırdım. Aslında hoşuma gitmişti. Bir abim hiç olmamıştı. Nasıl bir his olduğundan haberim dahi yoktu. Onu tanıya kadar. Gülümsememe neden olan, güvende hissettiren... Belkide daha birçok tatmadığım lezzet... İyi hissettiriyordu.

"Herşey için çok sağol Aras. Yollarımız kesiştiği için çok mutluyum."

Gülümsemem epey yayılmıştı. Ceyhun abi kendini geri çektikten hemen sonra, "İyi geceler kardeşim." diyerek basamaklara doğru yürümeye başladı. Ceyhun abi gözden kaybolduktan sonra, derin bir nefes vermiştim. Ne gündü ama! Bir türlü bitmedi.

Bir dakika... Aklıma takılan başka birşey vardı. Ceyhun abi ve annem. Dış kapıdaki korumaların söylediklerine göre, gezintiye çıkmışlardı. Hemde gece gece. Esin'e yardıma gittiğim sırada, evde değillerdi. Tuhaf... Gerçekten çok tuhaftı. Yorucu bir gündü. Artık yatsam iyi olacaktı. Aksi takdirde böyle düşünmeye devam edersem, uyuyamayacaktım da.

***

Esin'in Ağzından;

Yüzümdeki gülümseme ile gözlerimi ovaladım. Her mevsimin ayrı bir güzelliği vardır derler. Ama yaz bambaşkaydı benim için. Ne yazık ki tadını bile çıkartamıyordum. Bir hafta, bir yıl gibi gelmişti bana. Bu gün nihayet yürüyebilecektim. Zehra teyze bu zaman zarfında, hep yanımda oldu. Çok tatlı bir kadındı. Sürekli gülümsemesi daha da rahat olmamı sağlamıştı. Aras çok şanslıydı gerçekten. Neden o da annesi gibi değildi? Dahası annesi yanı başında ve sağlıklıydı. Ona imrenmemek imkânsızdı.

Üzerimdeki pikeyi yavaşça kaldırdım kendi kendime söylenerek. Çok daha iyi hissediyordum kendimi. Küçük adımlarla banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra, aynanın karşısında kendimi iyice süzdüm. Beter haldeydim. Kesinlikle bir duş almam gerekiyordu. Ilık suyun altına girdiğimde gerçekten çok rahatlamıştım. Askıda duran havluyu bedenime sararak banyodan çıktım. İyice kurulandıktan sonra, abimin benim için aldırdığı elbiselerin bulunduğu dolaba doğru yöneldim. Dolabın kapısını açtığımda, kaç kez yutkunduğumu bilemedim. Abimin zevki benden daha iyiydi sanırım. Hafif kıkırdadım. Ardında uygun kıyafeti seçtim ve giyinmeye başladım. Üzerimi giyindikten sonra, saçlarımı kuruttum. Güzelce taradım. Saçlarımı toplamayı hiç sevmezdim zaten. Annem de sevmezdi... Onları her gün tarar ve asla bağlamazdı. Annem benim...

Saçlarımı da saldıktan sonra, yatağımı düzeltmeyi de ihmal etmedim. Odadan çıktım. Acaba abim kalkmış mıydı? Ya Zehra teyze? Odamın çaprazındaki aralık kapıya ilişti gözlerim. Abimin odası olabilir miydi? Büyük ihtimal. Aralık olan kapının önüne geldiğimde, "Abi?" diye seslendim. Emin olmam gerekiyordu. Cevap gelmemişti. Tekrardan seslendim fakat yine bir cevap yoktu. İhale bana kalmıştı malesef. Parmak uçlarımda odaya girdim. Kimse yoktu fakat yatağın üzeri dağınıktı. Ferah bir odaydı. Benim odama göre daha büyük ve gösterişliydi. Yatağın bulunduğu yere geldiğim de üzerindeki kıyafetler dikkatimi çekmişti. Abim kırmızı renkten nefret ederdi ama bu kıyafetler kırmızı rengindeydi. Bir tişört ve bir pantolon. Bir dakika yoksa bu kıyafetler...

Evet, başka seçenek yoktu. Bunlar Aras'a ait olmalıydı. Tuhaf... Bu kadar soğuk ve sert bir adam, neden kırmızı sevsin? Elimde olmadan, yatağın üzerindeki tişörte uzandım. Pahalı birşeye benziyordu fakat çok güzeldi. Tişörtün hemen sol tarafındaki "S" harfi dikkatimi çeken ikinci tuhaf şeydi. Birkaç saniye o harfin üzerinde gezindi parkmaklarım.

"Dokunma ona!"

Arkadan gelen ses ile korkmuş elimdeki tişörtü de yere düşürmüştüm. Yere düşen tişörtü almaya çalışırken, Aras benden önce davrandı. Neden bu kadar sinirliydi? Sert bir şekilde tişört ve pantolonu alarak, dolabına tıkıştırdı. Ardından üzerime doğru yürümeye başlayınca, birkaç adım geriledim istem dışı.

"Burada ne işin var senin?!

Hala bağırıyordu. Onu bu kadar sinirlendirecek ne yapmıştım ki?Yutkundum.

"Neden bağırıyorsun? Az sakin olur musun?" diyerek onu sakinleştirmeye çalıştıysam da gözleri öyle bakmıyordu. Bunun üzerine koluma yapıştı Aras.

"Canımı sıkmaya başladın! Sırf Ceyhun abinin hatırına sesimi çıkartmıyorum. Ama gereğinden fazla sorun olmaya başladın!"

"Sorun mu? Sadece abimin odası olduğunu sandım ve içeri girdim. Bunda bu kadar abartacak ne var anlamıyorum." diyerek geri çekildim.

Onun için nasıl bir sorun teşkil ediyordum ki?

Aras'tan kolumu kurtarmayı başarmış fakat söylediklerim onu daha çok sinirlendirmişti. Üzerime gelmeye devam ediyordu. Duvara yapıştığımı farkedince irkildim. Ne yapmaya çalışıyordu şimdi?

''Bir daha odama girmeye cesaret edersen, seni öldürürüm! Anladın mı beni? Öldürürüm! Kaybol!"

Takmamam gerektiğini biliyordum. Ama neden... Neden kalbimi kırıyordu bu kelimeler?

Kaybol!

Seni öldürürüm!

Canımı sıkmaya başladın!

 

Bir hafta öncesinde beni Çetin ve adamlarından kurtaran sonrasında yardımıma koşan Aras nereye gitmişti? O kibar adama ne olmuştu? Yanılan ben miydim?

Öylece yüzüme bakıyordu. Bedenimi saran soğuk nefesi neden bu kadar güzeldi?

"Sana kaybolmanı söyledim, duymuyor musun?!"

Neden bu kadar yakındı?

Neden bu kadar güzel kokuyordu?

Esin, yeter! Kendine gel. Evet kendime gelmeliydim. Ağzıma ne geliyorsa söyleyecektim. Haksız olan oydu. Farkına varması gerekiyordu. Söyleyecektim söylemesine de... Dibimdeki gülümseyen surat, söyleyeceklerimi geri ağzıma sokmasaydı keşke. Neden gülüyordu şimdi? Tuhaf bir şekilde hoşuma gittiğini inkar edemem. Bunu ben mi söyledim!

"Gerçekten aptalın tekiymişsin!"

Bu kadarı da fazlaydı ama.

Kendini ne zannediyordu?

"Sen..."

"Sadece göstermelik birşeydi. Kendine o günkü yaşananlardan dolayı pay biçmeye kalkacak kadar umutsuz bir vakasın. Tabi ya! Sürekli beni abine karşı korumaya çalışman, odama girip özel eşyalarımı karıştırman..."

"Ha?"

Ha mı? Ha değil efendim Esin!İnanamıyorum, ben "ha" mı dedim az önce? İlk kez tanışıyordum bu kelimeyle. Neler oluyordu böyle bana?

Bir dakika ya! O az önce...

Neden o günü hatırlatıyordu şimdi? Pay biçmek mi? Öpücükleri hoşuma gitmişti kabul ediyorum. Fakat böyle davranması da doğru değildi. Nefes alış-verişlerimin orantısız hızına bağlı olarak dudaklarımı hafifce araladım. Boşta kalan ellerimi kullanma sırasıydı şimdi. Eğer bunun devam etmesine izin verirsem, iyi şeylerin olmayacağından emindim. Ellerimi yumru şekline sokarak, aramızdaki boşluğa koca bir duvar ördüm. Bu hareket utanmama sebep olsa da yapacak başka birşeyim kalmamıştı. Aras'ın yüzündeki gülümseme zifiri karanlığa gömüldü o anda. Korkmama yetecek kadar koca bir karanlık... Daha fazla o yeşil gözlere bakarsam buna pişman olacaktım. İçimde bir yerlerde bunu hissediyordum. Aras'ın kollarından kurtulmak için hamlemi yapacağım sırada, beceriksizliğme söz geçirmeye çalışıyordum.

"Hay lanet..." diyerek elini alnına götürdü Aras. Ben de aynı durumdaydım ne yazık ki. Çok acıyordu. Onun da canı çok yanmış mıydı acaba? Gerçekten umutsuz vakasın Esin. Hala onu mu düşünüyordun? Güçlü kollardan kurtulmayı başardıysam da bu pek işe yaramamıştı. Elim alnımda odanın çıkış kapısına doğru geri geri adımlar atıyordum şimdi.

"Be be be nn bi bi le le le re rek..."

Lanet kekeleme de nerden çıkmıştı şimdi?

Aras hızını kesmeden beni yakalamıştı bile. Koluma tekrar yapıştığında, küçük dilimi yutuyordum az kalsın. Korkuyordum fakat yenilmeyecektim. Asla!

"Seni geberteceğim!"

"Bırak beni! Bilerek yapmadığımı anlayacak kadar zeki olduğunu düşünüyordum. Fakat yanlış hesaplamışım sanırım!"

"Ne saçmalıyorsun sen!" diyerek kolumu kopartacak dereceye getirmişti Aras. Canım hayli yansa da karşısında ezik duruma düşmeyecektim! Gözlerimin ıslandığını yeni farkediyordum. Aptal! Ağlama sakın!

"Ne var biliyor musun? Boş birisin!"

"Ne dedin sen?!" diyerek yüzünü iyice yaklaştırdı bana.

"Ne mi dedim? Yeterince sabır gösterdim. Daha fazla izin vermeyeceğim buna!"

Sesimi yükseltmiştim bilerek. Susuyordu. Devam ettim.

"Bana aptal muamelesi yapan anlama özürlü beni iyi dinle şimdi! Boş birisin! Anladığını umuyorum!Şimdi bırak kolumu!" diyerek ilk göz yaşımı serbest bıraktım o anda. Neyim vardı böyle?

Hala susuyordu. Bağırıp çağırması gereken yerde susuyordu gerizekalı! Eli hala kolumdaydı. İkinci hamlemi plana dahil etmiştim. Bu sefer kazanacaktım değil mi? Öyle umuyordum. Aras'ın elinden kolumu çekmeyi tuhaf bir şekilde başarmıştım. Fakat sonrası... Sonrası için çok da şanslı değildim artık.

* *

Yorumlarda buluşalım lütfen. 🌺

Loading...
0%