@kristalmelek61
|
* * Ne yapıyorum ben?Az önce olan neydi öyle?Hayır hayır... Çıkar aklından!Sana söylediklerini ne çabuk unuttun Esin?Evet kendimi toplamam gerekiyordu.O güzel çimenleri aklımdan çıkarmam lazımdı.Ya o güçlü kollarını,sıcak ve bir o kadarda tüylerimi ürperten nefesini...Neler söylüyorum ben böyle?Aklımı kaçırmış olmalıydım.Daha bir hafta öncesinde ikimizi yan yana düşünemezken şimdi bu... Allahım sen yardım et bana! Bıraksaydı da yere düşseydim yani ne gerek vardı ki... Son hamleme o kadar çok güvenmiştim ki...Kendimi ondan kurtarmayı başarmıştım aslında.Fakat beklediğimden çok kısa sürmüştü bu.Ne vardı ki kendini o kadar hızlı çekecek!Hızımı alamamış ve o anda geriye doğru sendelemiştim.Zemine yapışıyordum ki Aras beni belimden tutmuş ve kedisine çekmişti.O anın şoku ile ben de sağ kolumu omuzuna yerleştirmiştim.Burunlarımızın birbirine değdiğine yemin edebilirdim.İkinci kez bu kadar yakın olmuştuk.Ve bu seferki çok farklıydı.İçimin ürperdiğini hissetmeye başladığımda büyük bir hata yaptığımı düşündüm. Anında kendimi geri çekerek tek bir söz dahi edemeden odadan çıktım.Ben,Esin Özsaraç o anda sadece sustum!Onunla tanıştığımdan beri kendi benliğimde bana uymayan şeylerin oluştuğunu görüyordum.Ve bu sinirimi bozuyordu.Bir şekilde kendi yapacağım yada söyleyeceğim şeyleri o belirliyordu.Farkında olmadan.Bu delilikti!Hayır yani gerçekten imkansız bir şeydi bu! Kafamı toplamam gerekiyordu. Yavaşca merdivenleri inmeye başladım.Kalbim inadıma at koşturuyor gibiydi. İstemiyordun.Nefret ediyordum.Sağ elimi yumru haline girerken,kalbimin üzerine tekrar tekrar baskı uygulamaya başladım.Ne baskısı ya bildiğin yumrukluyorum! "Yavaşla artık!Lütfen yavaşla..."diye geçirdim içimden.Merdivenleri indiğimde evdeki büyük sessizlik dikkatimi çekmişti.Ev baya büyük olduğu için biraz ürkütücü sayılabilirdi.Evin konumunu da ďüşünürsek bu mümkündü.Elimi göğsümden çekerek dış kapıya doğru ilerledim.Abim neredeydi acaba?Peki ya Zehra teyze?Acaba Azra ve Caner'den bir haber var mıydı?Bir hafta boyunca resmen yatakta pineklemiştim ve abim bana bir bilgi dahi vermemişti.Az çok nedenini tahmin ediyordum. Ben iyi olana kadar da vermeyecekti.Oysa ben iyiydim.Yani en azından olmaya çalışıyordum. Dısarı çıktığımda vücuduma işleyen temiz havayı kucakladım.Sımsıkı.Ardından hemen o anda duyduğum sesler dikkatimi çekti.Sesler abim ve Zehra teyzeye aitti.Yavaşça seslerin olduğu yöne ilerlemeye başladım.Evin hemen arka bahçesindeydim şimdi. Ağabeyim ve Zehra teyze oturmuş ciddi bir şeyler konuşuyorlardı.Nerden mi anladım?İkisinin de yüz ifadeleri asıktı ve hareketleri kendilerini ele veriyor gibiydi de ondan.Endişelilerdi.Ayağa kaltıklarını görünce elim ayağım birbirine dolandı. Parmak uçlarımda yürüyerek tekrar iceri girdim.O sırada merdivenlerden inen Aras'ı görmemle sertçe yutkundum. Bu kadar şanssız oldugumu bilmiyordum gercekten. Merdivenleri indikten hemen sonra benim tarafa doğru ilerlemeye başladı.Şimdi ne yapacaktım? Tam önümde durdu ve bana doğru eğildi.Ben ise zemine yapıştırdım bakışlarımı. Bakmak istemiyordum.Tuhaf ama o da konuşmuyordu.Doğal olarak ben de.Allahım şuan ki halimiz oscarlık ödülüne layıktı.Konuşsana be adam! Mesela çiçeklerden bahset ya da kuşlardan böceklerden...Esin ne diyorsun sen ya?Ne çiçeği böceği!Yok ben kesin kafayı yemek üzereydim.Başka bir açıklaması yoktu bunun. "Aptal olduğunu kanıtlama çabanı gerçekten takdir ediyorum fakat önümden çekilsen artık." "Haa...Ney?" Ha mı?Ben bitmişim gercekten.Buna karar verdim.En azından bakışlarımı zeminden ayırabilmiştim. "Diyorum ki bugün hava çok güzel.Birbirimizi üzmeyelim ne dersin?"diyerek iki kolunu da yanlara doğru açtı.Kendince espri yapıyor üstüne bir de dalga geçiyordu.Neden bu kadar sinir bozucu olmak zorundaydı ki? "Sinir bozucusun!"diyerek gözlerimi kıstım.İnat değil mi!Aras o anda kahkahaya boğuldu. "Ne gülüyorsun be!"diyerek sitem ettim hemen.Geri zekalı hala gülüyordu.Sabır da bir yere kadardı ama! "Sen varya..." "Çocuklar,uyanmışsınız." Sağol abi ya!Az daha geç gelsen ne olurdu yani!Abim yanıma gelerek sarıldı bana.Her şey bir yana özlemiştim onu.Ben de sıkıca sarıldım abimin güvenli kollarına.Zehra teyze tebessüm etmişti bize bakarak. Düşünmüyor değildim hani.Acaba Aras annesine sevgisini verebiliyor muydu?Zehra teyze çok iyi biriydi.Kısa zamanda bunu anlamam zor olmadı.Neden bilmiyorum içimden ona da sarılmak geldi.Ağabeyimin kollarından ayrılarak Zehra teyzeye sarıldım bu sefer. "Zehra sultan hadi birlikte kahvaltıyı hazırlayalım." diyerek gülümsedim.Zehra teyze hem şaşırmış hem de tebessüm etmişti.Aras ile göz göze gelmiştim o anda.Bakışları donmuştu sanki.Acaba annesine olan yakınlığımı kıskanmış olabilir miydi?Yok canım.Aras bu.İyi o zaman neden tuhaf bir şekilde bana bakıyordu? "Bakıyorum da Zehra teyzeyi çok sevdin Esin.Pabucum dama atılmadığı sürece bunu hoşgörüyle karşılayabilirim." Abimin söylediğinin arkasına üçümüz birden gülmeye başladık.Üçümüz diyorum çünkü Aras'ın gözlerinin dolduğunu görmüştüm.Yanlış bir şey mi yapmıştım acaba? Ya da söylemiştim?Aras hareketlendiğinde bakışlarımızı onun tarafına yöneltmiştik. "Size afiyet olsun.Ben biraz hava alacağım."diyerek kapıya yöneldiği sıra da Zehra teyze onu durdurdu. "Oğlum kahvaltını et sonra hava alırsın."diyerek kolundan tuttu.Birkaç saniye bakışları annesini sonrasında da abimi izledi.Gerçekten Aras'a gıcık oluyordum.Yani ne gerek vardı böyle şeylere?Annesini üzmeye değer miydi? Yapacağını yapmıştı.Aras annesinin isteğine uymayarak gitmişti.Zehra teyzenin az önce gülen yüzü solmuştu.Bunu ona yapmaya ne hakkı vardı? Duruma el koymam gerekiyordu.Zehra teyzeyinin koluna girdim hemen. "Aman boşver Zehra teyze o kaybeder.Hem güzelim kahvaltıyı kacıracak yani.O üzülsün değil mi ama?"dedim ve Zehra teyzenin yanağına kocaman bir öpücük bıraktım.Bunun uzerine Zehra teyze hafif tebessüm etti.Beraber mutfağa doğru ilerledik ve kahvaltıyı hazırlamaya başladık. Abim de az çok bu işlerden anlardı zaten.Çayı o koyarken ben de yıkadığım domates-salatalıkları doğramaya başladım.Zehra teyze de diğer kahvaltılıkları hallediyordu. Gerçekten azıcık da olsa huzurlu ve mutlu hissediyordum.Başımıza gelenlerden sonra bunu hakettiğimizi düşünüyordum. Annemi ve babamı çok özlemiştim ve artık onlar yoktu.Neden biz diye soruyorum hep.Ne günahımız vardı ki?Selen,annem ve babam...Hepsi benim yüzümden öldüler.Ölmesi gereken kişi ben iken neden onlar?Neden... İşimi hallettikten sonra ellerimi yıkadım.Hep birlikte masaya geçtiğimizde hangisinden yesem acaba diye düşündüm. Her şey eksiksiz gibi gözüküyordu. "Abi,Azra ve Caner'den bir haber var mı?"diye sordum elimdeki çatalı masaya koyarak. "Hala araştırıyoruz canım.Yani bir gelişme yok şuanda." Sesi sıkıntılı çıkmıştı. "Abi hiç vazgeçmeyelim olur mu?Onlar yaşıyor buna eminim.Ama şehri çoktan terk etmişlerdir.Çetin onların peşine de düşecektir."deyince ağabeyim: "Elimizden gelenin en iyisini yapacağız ve emin ol onları bulacağız kardeşim.Merak etme ve bana güven."diyerek gülümsedi.Ben de başımla onayladım onu.Bu arada Zehra teyzeyi de unutamazdım tabi.Kadıncağız beni hiç yalnız bırakmamıştı. "Zehra teyze sana da çok teşekkür etmek istiyorum." deyince şaşırdı kadıncağız.Ellrinden tuttum hemen. "Bir hafta boyunca beni hiç yalnız bırakmadın.Abimin neden sana bu kadar çok güvendiğini şimdi daha iyi anlıyorum."dedim ve tebessüm ettim. "Abinin anlattığı kadar varmışsın kızım.Teşekkür etmene gerek yok.Abini kendi öz oğlumdan ayırmam zaten.Sende tıpkı onun gibi nazik ve sevecensin." Zehra teyzenin söyledikleri hoşuma gitmisti.Ama bir de şu kızaran yanaklarım olmasa. Abim durumu anlamış olacak: "Domates sendromu."deyince daha beter utanmıştım.Zehra teyze de gülmeye başlayınca bende tutamamıştım kendimi. Güzelce kahvaltımızı yaptıktan sonra masayı topladık Zehra teyze ile.Abim de yukarı odasına çıkmıştı.Zehra teyzenin yorulmasını istemiyordum.Bu yüzden zor da olsa bulaşıkları yıkama işini ben devralmıştım. Bulaşıkları da yıkadıktan sonra ortalığı toparlamaya başladım. Ev geneli ile neredeyse hiç pis değildi.Zehra teyze gibi biri olunca buna pek de şaşırasım gelmiyordu zaten.İşlerimi bitirdikten sonra ben de dışarı çıktım.Hava gerçekten güzeldi.Bazen korkmuyor değilim yalnız.Neden diye soracaksınız şimdi?Evin her tarafı siyah takım elbiseli adamlar ile dolu.İster istemez ürperiyor insan.Biraz yürüsem iyi gelecekti.Bayadır taze çimen kokusuna hasrettim.Evden fazla uzaklaşmamıştım.Az ileride bir uçurumun basında oturan Aras'ı görmemle irkildim.Gitsem mi gitmesem mi diye düşünürken ayaklarımın ileriye doğru hareket ettiğini hisettim. Doğru olanı mı yapıyordum? Bilmiyordum.Ama bilmeden de olsa onu üzecek bir şey yapmışım gibi geliyordu.Neden böyle hissediyordum?Onu ne şekilde kırmış yada üzmüş olabilirdim?Birazdan öğrenecektim nede olsa.Yani öyle umut ediyordum. Tam arkasındaydım ve beni fark etmiş olacak ayağa kalkmıştı. "Burada da rahat yok sanırım!Her yerden çıkmak zorunda mısın?"dedi ve cevabımı dahi beklemeden eve doğru yöneldi. "Özür dilerim..."diyerek arkasından bakıyordum şimdi.Aras adımlarını durdurmuş ve yavaşca bana dönüyordu şimdi. "Ne dedin sen?"diye sordu. Ses tonu normaldi.Hala ondan özür dilediğime inanamıyordum.Bana doğru geldiğini görünce afalladım çünkü bunu beklemiyordum. Yine tam karşımdaydı ve o güzel çimenlerini kıstı.Sanki bir şeyler anlamaya çalışıyordu. Gerçekten çok tuhaf...Yine de sakin olmak zorundaydım. Boğazımı temizledim ve dudaklarımı araladım. "Bak ben...Yani...Ne yaptığımı tam olarak bilmiyorum.Annen yanımızda olduğu için orada bir şey söyleyemedim.Ama seni kırdım ya da üzdüysem özür dilerim.Ben bilerek..." "Sen neler saçmalıyorsun?" diyerek sözümü kesti Aras.Ya bu çocuk beni sınamak için mi gönderildi? "Saçmalamak mı?Söylediklerimden çıkarabildiğin tek şey bu mu?" diyerek aramızdaki mesafeyi kapattım. "Bundan sanane!Benden sanane!Üzüldüm ya da kırıldım.Seni hiç bir şekilde bağlamaz.Kendine bir iyilik yap ve özrünü kendine sakla!"diyerek beni itekledi.Ne yaptığını sanıyordu?Tuhaf olan şey ise durduğu yerde beni izliyor olmasıydı.Daha fazla beni ezmesine izin vermeyecektim. "Bak ne diyeceğim.Bugün hava çok güzel,birbirimizi üzmeyelim ne dersin?"diye sorduğumda sırıttı Aras.Bunu bekliyordum zaten.Onun bir şey demesini beklemeden Aras'ın kalkmadan önceki yerine ben geçmiştim.Sağ tarafımdaki hareketliliği hissedince şaşırmıştım.Aras benim yanıma mı oturmuştu?Büyük gelişme diye ben buna derim işte. "Neden yapıyorsun bunu?"diye sorunca Aras'ın omuzuna yumruğumu geçirmemek için kendimi zor tutmuştum.Yani aptal desem aptal değil.Salağa yatıyor desem bakışları bunu inkar ediyordu. "Beni anlamakta güçlük mü çekiyorsun acaba?Bu sabah olanlar yüzünden kendimi suçlu hissettim sadece.Özür dilemek istedim.Daha nasıl bir neden arıyorsun ki?"dedim ve hafif sırıttım.Aras'ın da komiğine gitmiş olacak,yüzündeki gülümsemesini epeyce yaymıştı. "Özürlerle aran iyi galiba?"diye sorunca gülmeden edemedim.Haksız da değildi aslında.Bu konuda tuhaf bir insan olduğumu düşünürüm hep.Neden mi?Ya insan durup dururken hiç özür diler mi?Bu kişi ben isem tabi ki özür diler.Aras bile bunu fark edebilmişti.Gülümsemesi kısa sürmüştü.Bakışlarında bir tuhaflık vardı.Çok durgundu.Önüme döndüğümde karşımdaki harika manzarayı seyretmeye başladım.Uçurumun altındaki deniz o kadar güzel görünüyordu ki.Aras'ın yüz ifadesi gibi durgundu oda.Sanki birbirlerini önceden tanıyorlarmış gibi... Tekrar Aras'ın yüzüne odaklanmıştım.Tuhaf ama üzgün görünüyordu.Böyle olmasını istemiyordum.Kendime uyguladığım formülü ona da uygularsan en azından biraz huzur bulur düşüncesiyle ayağa kalktım.Aras şaşırmış olacak doğruca bana bakıyordu.Gülümseyerek: "Hadi kalk."dedim ve koluna yapıştım fakat kendini geri çekti önemsemeyerek.Dayan Esin,dayan! diye geçirdim içimden.İkinci kez koluna yapıştım ve bu sefer zor da olsa ayağa kaldırabildim onu. "Amacın ne senin ya!"diye sordu ve hızlıca elimi geri yolladı bana.Hayır yani iyilik yapmaya çalışıyoruz şurada,kabahatli yine biz.Sinirlenmişti beyefendi! "Sadece huzur!"deyip işaret parmağımla ile gökyüzünü işaret ettim.Aras söylediğimi anlamamış olacak aval aval gökyüzüne bakmaya başladı.Hali inanılmaz derecede komikti ve gülmemek için kendimi zor tutuyordum.Birkaç saniye sonra bana dönerek: "Benimle dalga mı geçiyorsun kızım sen?Kafana ne düştü senin?"dedi.Cevap dahi vermeden önüme döndüm. "Aklımın erdiği çağlara gelmiştim.Çocukken küçücük şeylere üzülsem bile çabucak geçerdi.Çocuktum çünkü.Fakat büyüdükçe her şeyin tam tersine işlediğini fark ettim.Artık küçücük bir şeye dahi üzülsem çabucak geçmiyordu.O yüzden ne zaman üzülsem,sadece gökyüzünü görebileceğim yüksek bir yere çıkardım."diyerek Aras'a döndüm. "Sadece gökyüzünü görebilecek bir yer var mı sanki?Hangi dünyada yaşıyorsun kızım sen?"diye sordu Aras.Ses tonu alaylı çıkmıştı. "Şimdi söyle yapacağız."dedim ve tekrar önüme döndüm.Ardından devam ettim. "Uçurumun dibine kadar gitmek zorundayız."diyerek söylediğim gibi yaptım.Aras sadece bakmakla yetiniyordu.Ona dönerek: "Hadi sen de gel."dedim elimle işaret ederek. "Sen niyeti bozmuşsun belli.İkimizi de öldürmek mi istiyorsun?"diyerek yanıma gelmişti nihayet.Eh buna da razıydık ne yapalım.Şimdi ikimizde uçurumun en tehlikeli bölgesindeydik.Fakat alışkın olduğum için pek de korkmuyordum.Tekrar Aras'a dönerek: "Şimdi derin bir nefes alacağız."dedim. "Gerçekten şuan yaptığımız şey tam bir saçmalık."diyerek dudaklarını ısırdı Aras. "Tecrübelerime güven.Bunu ilk kez yapmıyorum.Amma tırsakmışsın!"deyince gülmüştü Aras. "Ben mi tırsağım?Pişman olacağın cümleler kurma istersen!"deyince sadece sırıtmıştım. Tekrar önüme dönerek: "Neyse şimdi ciddileşelim.Derin nefes aldıktan hemen sonra yeryüzünde ne varsa arkana al,gökyüzü hariç.Ve sadece oraya bak.Evrende ne varsa birkaç dakikalığına yok say.Son olarak da gözlerini kapat ve sadece seni mutlu edebilecek olan şeyleri düşünmeye çalış.Kendini daha iyi hissedeceğine inanıyorum."dedim ve o an da derin bir nefes aldım.Söylediğim gibi yapıp,evrende ne varsa arkama aldım.Bir yandan da Aras'ı izliyordum tabi.Hala bir hareket yoktu onun tarafında.Sırıtarak beni izliyordu.Ama pes etmeyecektim.Önüme dönüp dikkatimi toplamaya çalıştım.Gözlerimi kapatarak beni mutlu edebilecek şeyleri düşünmeye başladım. Annemi ve babamı... Beni mutlu edecek şeyleri bulmuştum.Gülümsedim.Onlar hala benim yanımdalardı. Biliyordum...Gözlerimi tekrar açtığımda,Aras'ın tarafına yönelttim bakışlarımı. Bu da neydi şimdi?Yanlış görmüyordum değil mi? İyi ama neden? O...Aras'ın gözleri kapalıydı ve...Ve... ağlıyordu...!Mutlu olması gerekmiyor muydu? Acaba mutluluktan mı ağlıyordu? "Selen..." (Şarkıyı burada başlatabilirsiniz arkadaşlar.) Titreyen dudaklarının arasından çıkan kelime buydu. Selen...Aras için önemli biriydi her kimse.Yüksek bir ihtimal sevgilisiydi.Birkaç kez aynı ismi söyledi.Fakat hala gözlerini açmamıştı.Ağlamaya devam ediyordu.İçimizdekileri neden dışarı vuramayız?Ya da şöyle sorayım,neden içimizdekileri dışarı vurmak istemeyiz? Karşımızdaki insanın bize acıdığını görmek istemediğimiz için mi?Aras'ın içindekileri bilmek isterdim.Bazen şaşırtıcı derecede nazik,bazen ise karşısındaki hiç düşünmeden ezebilecek kadar kötü...Aras bana iyi gelmiyordu.Hem de hiç!Ama şuan...Yanında olmak istiyorum. Sağ elini yumru şekline soktuğunu gördüm.İyi değildi.Göz altlarımdaki ıslaklıkla irkildim.Ben de ağlıyordum.Daha fazla dayanamayacaktım.Ağlamasını istemiyordum. "Aras gözlerini aç artık..."dedim.Ama farklı bir dünyadaydı sanki.Beni duymadı bile.Gözlerini açması gerekiyordu.Ne kadar çok düşünürse o kadar kötü olacaktı onun için. "Özür dilerim...Özür dilerim..." Aras özür diliyordu.Onu çok iyi tanımıyor olabilirim.Ama az çok tanıdığım Aras'tan bambaşka bir Aras vardı şuan karşımda.Peki ya kimden özür diliyordu?Neden?Elimin tersi ile akan gözyaşlarımı sildim. Titreyen elimi ona doğru uzattım.Tabi Aras şu an bunu göremiyordu.Yumru şekline soktuğu sağ elini küçük avucuma hapsettim. Soğuktu!Daha da dikkatlice bakınca elinin morarmaya başladığını gördüm.Neden yapıyordu bunu?Canı yansın istiyor gibiydi!Korkmaya başlıyordum. "Aras lütfen... Korkuyorum.Gözlerini aç." dedim ve onu kendime doğru çevirdim.Niye yapıyorum ben de bilmiyorum ama onun için üzülüyorum.Hala bir cevap yoktu.Bu seferde boşta kalan elimle,nemli bölgeye dokundum içimdeki endişeyi görmezden gelemeyerek... İrkilmişti... "Aras?"diyebildim sadece. Sesim fısıltı gibi çıkmıştı.Ne yapacağını bilemiyordum. Karşımda sulu göz bir Aras istemiyordum ben.Ağlamaktan kızaran gözlerini görmemle bir kez daha gözlerim dolmaya başladı.Aras ise ifadesiz bakışlarıyla beni takip ediyordu. "Daha iyi misin?"diye sordum çekinerek.Susuyordu. Gözlerimin içine bakıyordu sadece... Dur biraz...Ne! "Aras...Cevap verir misin lütfen?"dedim elimi elinden çekerek.Fark yoktu.Aras'ın tuhaf ve durgun bakışları beni rahatsız etmeye başlamıştı. Yüzünü bana doğru iyice yaklaştırınca,kirpiklerimin arasına yuva yapan su birikintilerini özgürlüklerine kavuşturdum.Aras'a neler oluyordu?Yaptığı şeye bir anlam veremiyordum ve şaşkın bir halde ondan gelecek hareketi bekliyordum.Daha yeni farkediyordum ki sol elim hala yüz hatlarında geziniyordu!Aras benden önce davranarak,bileğimden tuttu. Elimi geri çekmek için hamlemi yaptım fakat beklemediğim bir şey oldu. Aras elimi bırakmıyordu! Kalp atışlarımın hızlandığını fark edince yutkundum.Ondan uzaklaş Esin...Uzaklaş... İçimdeki sese ayak uydurmaya çalışırken,burunlarımızın birbirine değmesiyle yanaklarımın alev almaya başladığını hissettim.Her zamanki gibi utanmıştım.İstem dışı gözlerimi kapattım.Bunu neden yaptığımı bilmiyordum. İçimde ne varsa birbirine karışmıştı sanki... Kaç dakikadır bu durumdaydık biz?Allahım yardım et bana... "Selen...?"diye fısıldadı tekrar Aras.Nasıl yani o...? Hayır...Hayır...Bir şeyler yap Esin...Yoksa...Yoksasını düşünmek bile kahrediyordu beni!Gözlerini aç Esin!İçimdeki sese kulak vererek,gözlerimi açıyordum ki dudaklarımın üzerine oturan dokunuş ile bunu becerememiştim... * * Yorumlarda buluşalım lütfen. 🌺
|
0% |