@kscicek
|
FINNEAS ~ For Cryin' Out Loud! 'Konuşmam lazım seninle, lütfen.'
*** Daha önce okulda ne yapıyorsam aynısını yaptım, sabah olmamış gibi. Ayrıca Aylin ve Ceyda ile çıkıştaki buluşmayı konuştum. Ceyda bu buluşmayı gereksiz ve çok aceleye gelmiş gibi olduğunu ve asla gelmeyeceğini söylemişti. Aylin ise heyecanlı ve gergin olmak arasında gidip geliyordu. Günün geri kalanında ise keyifle kitap okudum sabah ağlayan ben değilmişim gibi. Buluşma olacaktı. Başlangıçta bunu sabah yaşananların beni etkilemediğini göstermek için gitmeye karar vermiştim, bunu Emir'e gösterebilmek için ama Aylin'le konuştukça buluşmanın asıl amacını önemseyerek ona odaklandım. Bu planda benim duygularıma yer yoktu. Onun beni bu kadar etkilemesi korkutsa da umursamamaya ve sabah olmamış gibi davranmaya çalışarak anlaşmamızı unutmadan oraya gidecektim. Bu yüzden de Aylin'i neredeyse sürükleyerek alışveriş merkezine getirmiştim. Üst geçitten geçerken Aylin'nin tam tersi bir heyecanla Emir'i görünce ne yapacağımı düşündüm. Şimdilik ilgisiz davranmak daha mantıklı geliyordu. "Ben geri mi dönsem? Zaten ben ne alaka? Çok alakasız ol-" "Offf Aylin, kaç defa daha söyleyeceğim Naz kendisi tanışmak istedi diye, canını sıkma artık." Alındığını görebiliyordum sert çıkışmam onu kırmıştı. "Bugün günüm pek güzel geçmedi kusura bakma." Onlara neden güzel geçmediğini anlatmamıştım çünkü biliyordum, ondan ayrılmam için başımın etini yerlerdi ve ben de böyle bir şeyi yapamazdım en azından Emir benden sıkılana kadar ya da Aylin Talha ile beraber olana kadar. Aylin bir şey demedi, beni duyduğunu bile sanmıyorum. Gergindi ve ben onu daha fazla germiştim, kendi günümün kötü geçmesi başkasının günün kötü geçmesi gerektiği anlamına gelmiyordu yoksa annemden ne farkım kalırdı. Ama onu teselli etmeye gücüm yoktu. Bu yüzden de sessiz kalıp Naz'ı arayarak nerede olduklarını sordum, ağlama seansından sonra numaramı istemişti. Aslında okul çıkışı birlikte o garip grupla beraber alışveriş merkezine gidecektik ama Aylin, hocaya soru sorduğundan geç kalmıştık. Bu durumdan şikayetçi değildim. Aylin ben telefonu kapattıktan sonra "Neredelermiş?" diye sorarak yürüyen merdivende bana döndü. "Pizzacıda ama önce şuradan milkchake alalım." "Milkchake ile pizzayı birlikte mi yiyeceksin? Miden bozulmasın." Hayretle çıkan sesi ile keyfim az da olsa yerine geşmişti, Aylin daha Elisa ile neler yediğimizi bilmiyordu ki pizza ve milkchake en normaliydi. Aylin'e cevap olarak gülümseyerek "Bana ve mideme bir şey olmaz," dedim. Sonunda uzun bir sıradan sonra aldığım milkchahe ile Naz'ın dediği pizzacıya doğru ilerlemeye başladık. Gergin olmama rağmen rahat hareketlerle pizzacıya doğru ilerlerken Aylin gergince saçları ile uğraşıyor, arada bana dönerek tam bir şey söyleyecek gibi oluyor ama hemen sonra yine önüne dönüyordu. Onun bu hallerine iç geçirdim. Umarım ikimiz içinde güzel geçerdi bugün. Pizzacıya yaklaştığımızda yuvarlak masanın solunda oturan Naz ve Cenk'in hararetle konuştuğunu gördüm. Naz'ın heyacanla konuşması çardak olayının kapandığını gösteriyordu. Hemen Cenk'in yanında, yarım çember olan koltuğun ortasında oturan Tolga ve sevgilisi ise telefondaydılar. İkisi de birbirlerine çok yakışıyorlardı, iki sinsi yan yanaydı. Talha görünürde yoktu ve bugün görmek istediğim son kişi de yürüyen merdivenden indiğimden beri beni izliyordu, masanın sağında oturmuş bir şekilde gözlerini benden ayırmadan ifadesiz suratı ile duruyordu. Şu görüntü yüzünden eve gidip ağlayarak müzik dinlemek için her şeyi verebilirdim. Ona bakmayarak masaya yaklaştığımı görünce ayağa kalkan Naz'a sarıldım ve "Aylin, sana bahsettiğim arkadaşım," diyerek Aylin'i gösterdim. Aylin onu göstermemle Naz'a ve bize dönen bakışlara gülümseyerek "Tanıştığımıza memnun oldum,"dedi. Ardından Aylin kısa bir tanışma sonrası yuvarlak olan masaya koltuk çekerek oturdu. Ben ise Emir'in yanı boş olduğundan oraya oturdum. Sabah yaşanmasaydı eğer nasıl davranacağımı düşünerek ilgisiz davranmaya devam ettim. Aslında sabah yaşanmasaydı soğuktan moraran ellerine eldivenimi takabilirdim ama sabahki olaylar olmuştu ve benimde gerçekten ilgisiz davranmam gerekiyordu. Emir; ben, Cenk ve Naz ile konuşurken bana kısa bakışlar atıyordu. Ne kadar ona bakmamaya çalışsamda yine de bakışlarım onu buluyordu, sabahki kadar öfkeli görünmüyordü hatta yüzündeki ifadeden hiçbir şey anlaşılmıyodu. İki kişiliği mi vardı?Hayır.Onu düşünmemeliydim, kendi iyiliğim için masadaki sohbete odaklandım. Geldiğimizden beri gergin görünen Tolga ve sevgilisi hiç konuşmamıştı. Masada sadece Muhteşem Yüzyıl hakkında sobet eden Naz, Aylin ve arada sohbete katılan Cenk ile benden başka kimse konuşmuyordu. Aylin ve Naz düşündüğümden daha çabuk kaynaşmış bir şekilde heyecanla dizi hakkında konuşurken Tolga telefondan başını kaldırarak "Ne yani hep birileri mi aramıza girecek böyle? " dedi.Ben de ne zaman sıkıntı çıkacak diyordum. Ukala yine iş başındadı. Cenk Aylin'den özür dileyerek Tolga'ya döndüp "Sevgilin yanındayken çok rahat konuşuyorsun," dedi. Tolga'nın sevgilisinin kimsenin umrunda olmadığını görmek için dahi olmaya gerek yoktu, o yokmuş gibi davranılıyordu. Cenk'in Tolga'nın sevgilisine olan sert bakışları ile bu grupta sevilmediğini de görebiliyordum, bu şaşırtıcı değildi ama Aylin'nin sinirli ve hırçın bakışları Tolga'nın üzerinde olması çok şaşırtıcıydı. İki yıllık arkadaşımın bu yönünü yeni görmüştüm. "O daha uzun süredir burada çünkü," dedi Tolga gözlerini, ona öfkeyle bakan Aylin'den ayırmayarak. Rahatsızca yerinde kıpırdanan, Aylin'e ve Tolga'ya sert bakışlar atan Tolga'nın sevgilisi bu yaşanan anlamsız bakışmadan rahatsız görünüyordu. "Ne önemi var Allah aşkına Tolga," diye Naz'ın sitemle konuşmasıyla Tolga'nın sevgilisi, Tolga'nın kulağına doğru konuştu. Tolga cevap olarak alaylı bakışlarını Aylin'den ayırmadan başını sallayarak "Sen gidebilirsin," deyince sevgilisi yüzü kızarmış olan Aylin'e sert bir bakış atarak hızla masadan ayrıldı. Adını hakkeden bu garip grupta her gün ayrı bir olay yaşanıyordu, pembe dizi misali milkchahe içerek bunları izlemek ise keyfimi yerine getirmişti. O çok övdüğü grubun böyle olmasına şaşırıyormuş gibi olan Aylin'in bakışları bana dönünce omuz silkip tekrar milkchake içtim. Onu bu grup hakkında uyarmalıydım. Pizzalar geldiğinde yaşanan sessizlik artık rahatsız edici seviyedeydi. "Ee Aylin Nüzhet ile nasıl tanıştın?" Cenk gerginliği yumuşatmak ve rahatsız edici sessizliği bitirmek için sorduğu soruyu Aylin'in hayal kırıklığı içinde cevaplaması ile ortam daha çok gerilmişti. Talha gelmediği için üzülüyordu bende geleceğini gerçekten düşünmüştüm, zaten buraya gelmemizin nedeni buydu. Emir bana onun gelmeyeceğini söyleyebilirdi, böylece Aylin'i getirmek zorunda olmazdım ve bir bahaneyle de buraya gelmez evimde ağlayarak müzik dinlerdim ama söylememişti. O kaba, kendini beğenmiş ego yığını sadece kendi egosunu düşündüğünden bir şey dememişti. Hemen yanımda olması da hiç yardımcı olmuyordu, her an onu boğazlayabilirdim ve beni en çok sinirlendiren ise Emir'in sigara kokması ve korkunç parfümü yüzünden midem bulandığından pizzayı da yemeyecek olmamdı. Neden bir kere bana zarar yerine yarar sağlamıyordu? Sadece bir kere bana yardımcı olsa ne olurdu? Tolga sesi çıkmayan Emir ile sohbet etmeye başlayınca Aylin ve Naz Muhteşem Yüzyıl hakkında tekrar konuşmaya başladılar. Galiba kimse Tolga'nın sevgilisinin masadan kalkıp gitmesini garipsemiyordu, Tolga bile heyecanlı sesiyle Emir'e geçen maçta ne yaptığını anlatırken çok rahattı. Ne garip bir buluşma. Çalan telefonumla düşüncelerimden uzaklaşarak çantamı açıp telefonumu aldım. Bilinmeyen numaraydı. "Alo?"dedim vodafone olduğunu umarak. "Merhaba ben Yusuf'un öğretmeniyim siz ablası mısınız?" Gelen ince sesle en kötü seneryolarını düşündüm. " Evet bir şey mi oldu? İyi mi Yusuf?" diye sordum. Telaşlı halimle masadaki herkesin bakışları bana dönmüştü. Çantamı omzuma alıp dudaklarımı oynatarak Aylin ve Naz'a sonra konuşuruz dedim ve ardından koşar adımlarla yürüyen merdivene doğru gittim. "Hayır merak etmeyin bir şey olmadı sadece Yusuf'u okuldan alan olmadı annesi ve babasını aradım ama kimseye ulaşamadım. Onu evine bırakabilirim diye haber vermek için aradım," Kadının ince nazik sesiyle rahatlamıştım. "Teşekkürler ama ben geliyorum birazdan oraya," dedim mahcup çıkan sesimle. " Rica ederim, siz gelene kadar burada kalırım." Kadını çok nazik biri olarak hatırlıyordum ama ondan onu eve bırakmasını isteyemezdim. Evimizin adresi başka bir evi gösteriyordu hocaya da bu adresi vermiştik şimdi Yusuf 'u başka bir eve bırakabilirdi. Bu yine babamın paranoyak hali yüzündendi. Kahretsin! Babam neden kardeşimi okuldan almadı? Anneme ne oldu? Bugün ikinci defa titreyen ellerimle yürüyen merdivenlerden nasıl indiğimi bilmiyordum. Koca okulda yalnız başına birinin onu almasını beklemişti, çok korkmuş olmalıydı. Annem babam nasıl bu kadar sorumsuz olabilirdi? Kolumu tutan el ile son kattaki koşarak indiğim yürüyen merdivenlerde durdum. Kim olduğunu biliyordum, yüzüne bakmama gerek yoktu. "Seni götüreyim," demesiyle elimi sertçe çekip ona döndüm. "İşime karışma sakın," dedim sabahki konuşmasını vurgulayarak ama bunu yaptığıma pişman olmuştum. Ne gerek vardı? Sadece arkadaşlarının yanında sevgili rolünü oynamak bunu için yapıyordu. Ben onun için bir hiçtim. Neyi vurguladığımı anlar gibi gözlerini suçlulukla kaçırması beni daha fazla sinirlendirmişti. " Ben gerçekten..." Ne diyeceğini anlamıştım bu yüzden sözünü keserek öfkeli çıkan sesimle "Sakın benden özür dileme. Sakın!" dedim ardından merdivenlerden inip tekrar koşar adımlarla yürümeye başladım. Yaptıktan sonra özür dilemenin benim için anlamın yoktu, olan olmuştu ve bir özür hiçbir şeyi değiştirmezdi. Ama Emir pes ediyormuş gibi değildi, ondan uzaklaşmak için koşar adımlarla yürümeme rağmen yanımda yürümeye devam ediyordu. Kısa bir sessizlikten sonra önüme geçerek beni durdurdu, bıkkınlıkla ve öfkeli bir şekilde ona dönmemle "Konuşmam lazım seninle, lütfen," dedi. Pişman ve üzgün yüz ifadesi yumuşamamı sağlamıştı. Nasıl duygularımı bu kadar uç noktalarda yaşamama neden oluyordu? Ne hakla? Onu kırmak yaşadıklarımı yaşatmak istiyordum ama nerdeyse bir saattir okulda olan kardeşimden başka bir şey düşünemiyordum. Babam çoğu kez beni ve kardeşlerimi okuldan almayı unutmuştu ama annem asla unutmazdı. Bir şeyler olmuştu. "Yeter!acalem var beni rahat bırak," dedim sinirle bağırarak ardından duraktaki otobüse doğru koşup onu arkamda bıraktım. Bu sefer yetişmiştim. Nefes nefes boş bir yere oturarak karşıda bekleyen Emir'e döndüm, bakışları üstümdeydi. Pişmanlıkla dolu hüzünlü bakışları canımı acıtmıştı. ~ Hatırladığımdan daha nazik olan Yusuf'un öğretmenine teşekkür ettikten eve gitmiştik. Yol boyunca bana acıyan bakışları aklımdan çıkmamıştı doğrusu bende kendime acıyordum başkasının acımasına şaşırmamam gerekiyordu. Neyseki kardeşim hiç korkmamış bahçedeki parkta oynayarak beni beklemişti. Şu an üzülmese de ilerde ebeveyiminlerin ilgisizliği canını acıtacaktı. Kendimden biliyordum. Ama ne kadar ilgisiz olursa olsun annemin telefonunu açmaması için kıyamet kopması gerekiyordu, bu yüzden eve giderken en kötü senaryoyu düşünüyordum. Ne oldu? Kardeşimi unutacak kadar ne olmuş olabilirdi? Eve girince kuzenimi ve halamı görmemle az çok neler olduğunu anlamıştım. Hızla kuzenime ait olan üstümdeki hırkayı utançla çıkararak portmantoya astım ve kardeşimin montunu çıkarmamla birlikte salona girdik. Hep aynı utanç, bu ne zaman bitecekti? Bana gülümseyen halama ve kuzenime "Hoşgeldiniz."diyerek Yusuf'u kucağıma alıp annemin yanında oturdum. Kendileri çok zengin olmalarına karşın bize kendi kullanılmış kıyafetlerini vermelerinden dolayı burada olmaları istediğim son şeydi ama burada olmalarının nedeni bu değildi. Annemin sadece benim anlayacağım sahte üzgün bakışları ve bana acıyarak bakan kuzenimle burada bulunmalarının nedenin daha büyük olduğunu anlamıştım. "Anne neden Yusuf'u okuldan almadın?" diye sordum fısıldayarak annem ise iç geçirerek ela gözlerindeki sahte hüzünle bana baktı. Aynı göz rengini bugün görmüştüm ama farklı hisler hissetirmesi çok garipti. Biri yüzüme gelen gün ışığı gibiyken diğeri gözümü kapatarak görmek istemediğim bir kötülük gibiydi. "Baban yüzünden ne yaptığımı biliyor muyum?" demesiyle klasik anne ve babamın draması olduğunu anlamıştım. Babam yine evden ayrılmış olmalıydı. Annemin konuşmasıyla kuzenim ayağa kalktı, annemle aynı yaşta olmasına rağmen annemden çok daha genç gözüküyordu. Aralarındaki tek fark babalarıydı, biri kızının iyiliğini düşünerek büyütmüşken diğerinin babası kızını evlenmesi için büyütmüştü. Kuzenim bana gülümsedikten sonra kardeşimi ikna ederek dışarı çıkarttı, şimdi gerçekten ciddi şeyler oluyordu. "Baba nerede? Ne oldu?" meraktan uzak sorduğum soru ile annem bakışlarını yerdeki halıdan ayırmadan sadece "Gitti." dedi. "Baban bir daha gelmeyecek canım. Kardeşlerine söyleme şimdilik." halamın sesi yatıştırır tondaydı. "Nereye gitti ki?"diye sormamla halam anneme üzgün bir bakış atarak iç geçirdi. "Yurt dışına çıkacak ." şaşkınlıkla açılan gözlerimi halamdan çekerek anneme döndüm, annem başını sallayarak halamın dediğini doğruladı. Babam sonunda istediğini yapmıştı, ne kadar kaçak bir insanın yurt dışına çıkması inandırıcı gelmese de babam halamın zengin olduğunu ve paranın her şeyi yapabileceğini söylerdi ve galiba haklıydı. Bu yurt dışı meselesi yeni değildi. Bize sürekli bundan bahsederdi, böylece orada çalışabilecek, bize para gönderebilecekti ve biz bu sefil hayatı yaşamayacaktık ya da egosunu tatmin edecekti. Doğrusu yurt dışına çıkarak bizi unutmaması uzak bir ihtimaldi çünkü yaklaşık 4 yıl, yani tutuklanma kararının çıkmasından önce bizim ihtiyaçlarımızı karşılama bahanesiyle her türlü suçu işleyerek kazandığı parasıyla şu an onu aramayan ailesi ve sevgilileri için harcamıştı. Yurt dışında kazanacağı parayı belki ilk aylar gönderir sonra oradaki yeni hayatına harcardı. Bu böyle olacaktı, babamı tanıyordum. O bizi hiç düşünmemişti, annem tek başına 2 kızına ve bebeğine bakmasına rağmen bir kere bile bizi arayıp sormamıştı, ölsek haberi olmazdı. Ondan umudumu ve sevgimi kestiğim tarih kesin değildi ama bunun bir anda olduğunu net hatırlıyordum, dün babamı çok seviyordum bugün ise nefret ediyordum. Bu yüzden de babamın bir yere gitmesi tabii ki de beni üzmezdi kimse de bunun için beni suçlayamazdı, özellikle babamı çok seven kuzenlerim. Herkese iyi olan adam bize kötüydü. Onunla alakalı anılarım bana fiziksel, psikolojik şiddet uyguladığı ya da ilgisiz davranmasından oluşuyordu. Annemin dediğine göre beni çocukken gerçekten seviyormuş ama bunu büyürken hiç hissetmemiştim. Önemi var mıydı göstermediği sevgisine inanmamın? Bu yüzden de istediği yere gidebilirdi. Canımı sıkan tek şey annemin sürekli böyle rol yaparak mı insanlardan yardım alacağıydı. O bunu hakketmiyordu babam kadar hayatımı mahvetsede onun bu duruma düşmesi ve üzülmesi beni öldürüyordu. O sadece daha 16 yaşında abisinin ve babasının zoru ile evlendirilen ve ondan sonrasında kocası ve onun ailesinden sürekli psikolojik şiddet gören bir kadındı. Bir şeyler yapmalıydım, içimi kemiren bu düşünce 14 yaşımdan beri benimle beraberdi ama elimden hiçbir şey gelmiyordu. Çaresizdim, çaresizdik. Kuzenim ve halam bize alışveriş merkezi sözü ve acıyan bakışlarıyla sonunda bizi yalnız bırakmışlardı. Yusuf'un sürekli babamı sorması hariç günümüz diğer günler gibiydi hatta okula gitmediğimin ikinci günü annemle beraber babamın evden uzak durduğu günlerdeki gibi temizlik ve yemek yapmıştık. Bu konuyu umursamadığımız için hiç konuşmuyorduk sadece faturaları ve oturduğumuz evin sahibinin kirayı çok yükseltmemesi gibi babam hariç her konuyu konuştuk. Sadece annem yemek yaparken ona yardım ettiğimde bana hüzünle" Hayat arkadaşını düzgün seç kızım, kötü gününde yanında olacak seni sevecek birini seç yoksa sonun benim gibi olur." demişti. Kalp ağrsının fiziksel olarak da hissedildiğini o zaman anlamıştım. Sözünün ağırlığından ona cevap bile veremeden sadece gözlerim dolarak yemekte ona yardım etmiştim.Ona bunun onun suçu olmadığını abisi yüzünden olduğunu söylemek üzereyken vazgeçmiştim, dürüst olmak gerekirse teselleye ihtiyacım varken kimseyi teselli etmek istemiyordum. Bu bencillik değildi sadece çok yorgundum. Annem evin masrafı, kirası, faturası derdinden okula gitmememi ve ağlamaktan şişmiş gözlerimi fark etmemişti. Elisa ise babam yüzünden olduğunu düşünmüş olmalıydı ki hiç sorgulamadı, zaten o bu olaylardan çok etkilenmemişti. Onu sürekli izleyen, kılık kıyafetine davranışlarına karışan, işi sadece evde oturmak olan ilgisiz narsist bir adamın gitmesi onun için iyi bir haberdi ama Elisa'nın tam tersi erkek kardeşimi bu adamın gitmesi çok etkilemişti. İçine kapanmıştı ve küçük güzel yüzü yaşına uymayan hüzünle sarmalanmıştı. Ağlamamın yarısı da bunu görmektendi. Ne kadar da zordu böyle yaşamak. Boğazında yumru ve her an akacak yeni sessiz gözyaşları ile mi yaşayacaktım her zaman? Herkes mi böyleydi yoksa bana mı özeldi bu yaşanan acılar?
Umarım beğenmişsinizdir, bölüm hakkındaki fikirlerinizi belirterek bana yardımcı olursanız sevinirim.🌸 |
0% |