@kscicek
|
'Senin aksine ben kaçmam, korkak değilim.'
*** "Bu rengi güzel mi?"diyen Tuğba'ya döndüm. Nöbetçi olduğundan telefonunu istediği gibi kullanabiliyordu ve şimdi de bana sanki anlıyormuşum gibi mezuniyet balosu için seçtiği kıyafetleri hakkında fikrimi soruyordu. Sınav haftasında ve daha ekimin sonunda olmamıza rağmen mezuniyet balosu duyurusu dün yapılmıştı. Büyük ihtimalle bu cimriliği ile tanınan Celal hocanın başının altından çıkıyordu, mekanı daha ucuza kiralamak için mezuniyeti erken duyuruyordu. "Bu diğerinden daha güzel." Doğrusu bana gösterdiği hiçbir elbise güzel değildi ama kendisi beğeniyor gibiydi bu yüzden onu doğrulamak benim için daha iyiydi. Tuğba tatmin olmuş bir ifadeyle telefonuna bakmaya geri döndü, ben ise elimdeki ezberlemeye çalıştığım kağıtla Zühal hocanın odasının yanındaki kaliferde duruyordum; çok acınası göründüğümden emindim, ne yazık ki birazdan neye güvenerek aldığımı bilmediğim performans ödevi için konferans salonuna gidecek ve sunum yapacaktım. Sevgi hoca beni iğrenç bir ingilizce dersinden alarak performansı bugün yapacağını, bu hafta sınav haftası olmasından dolayı herkesin okula gelmesini fırsat bilerek performans ödevini bu hafta bitirmek istediğini söylemişti ve sunum yapacak ilk kişi olarak da beni seçmişti. Dersten aldığı için şikayetçi değildim ama konferans salonu gözümü korkutuyordu. Burada dururken de Sevgi hocanın gelmesini bekliyordum ama ayakta beklemekten ayağıma kara sular inmişti. Tuğba ise benim aksime nöbetçi masasında yayılarak rahatça oturuyordu, kaliferde dikilerek gergince elindeki kağıdı ezberlemeye çalışan bana yerini verme lütfunda bulunmamıştı. Ona sinirlenmeyi boşverip tekrar kâğıdı okudum, bu daha önemliydi. Performans ödevimin konusu bir sanatçıyı tanıtmaktı ve bana gelen sanatçı ise Fuzûlîydi, bu yüzden de konuşmam uzun sürecekti.Eğer iki sınıfla dolan konferans salonunda konuşma yapacağımı bilseydim asla ama asla hocanın bu önerisini kabul etmezdim. Biri beni kurtarsın, lütfen! Tekrar kağıda bakarak çalan zille telaşlanıp ezberlemeye devam ettim. Sevgi hoca neredeydi? Bilerek mi beni burada bekletiyordu? Tuğba'nın gelen arkadaşları ile Tuğba nöbetçi masanından kalkmıştı. Onun kalkmasıyla hızla oraya oturarak gergince Sevgi hocayı beklemeye devam ettim.Gerginlikten mideme kramp girmişti, okulun en kalabalık katında olmak da hiç yardımcı olmuyordu. "Naber?" Emir'in hızla gelerek nöbetçi masasında oturup konuşmasıyla masadaki dirseklerimi çekip geri çekildim, çok yakınımda oturmuştu bu yüzden sandelyeyi de biraz geri çekerek "İyidir, senden?"dedim. "İyi." Geçen haftaki yaşadıklarımızdan sonra özellikle benden kaçtığını düşünmüştüm, beni okula sabahları bırakmış ama herhangi bir sohbet etme şansımız olmamıştı.Doğrusu yaptığını haklı buluyordum ama üzüldüğümüde es geçemezdim. Bu uzaklaşma çabalarından sonra ona karşı sahip olduğum garip duygularımın bana olan garip ilgisiyle alakalı olduğu kanaatine varmıştım. Benden kaçmasına üzülmem ve ilgisini özlememin nedeni buydu, aklıma gelip beni birkaç saat rahatsız eden düşünce değildi. Olmaması benim için daha iyiydi. Şaşkınlıklığımı üstümden atarak onu incelemeye başladım. Üstünde okul üniforması yine yoktu; asker yeşili sweatshirt ve kot pantoluyla yine muhteşemdi saçları bile yapılmış gibi duruyordu, beyaz yüzü ise benim yüzüme göre daha canlıydı. Saçlarını elleriyle düzeltip Zühal hocanın odasında olan bakışlarıyla bana döndü. Zaten üniformasız Zühal hocanın odasının yakınında olması büyük bir cesaretti. Gergin halimi farkeder gibi kaşlarını çatarak"İyi misin sen?"diye sordu. Kim bilir nasıl gözüküyordum. "Performans ödev için biraz gerginim." Biraz? Hayatım boyunca bu kadar gerildiğim bir zaman yoktu, Emir'in yanındaki halimi saymazsak. "Sen gerçekten de...çalışkansın, performans ödevi yapmak da ne?" diye hayretle sormasıyla ona sinirli bir bakış attım ve bir şey demedim. Sahte çalışkan da mı vardı? Bir şey demediğimi görünce "Hastaneye gitmişsin." dedi, başımı sallayarak onu onayladım. "Önemli bir şey değildi sadece biraz üşütmüştüm." Evet, edebiyat sınavına giremeyecek kadar biraz üşütmüştüm. Telafi sınavlarını düşündükçe içim daralıyordu. Zaten telafi sınavları çok zor yapıldığından ve telafi sınavlarından yüksek almayacağımı bildiğimden bu performans ödevini seçmiştim ama keşke seçmeseydim. "Benden yine kaçtığın ve mesajlarıma iki gün sonra baktığın için birkaç gündür sana ne olduğunu bilmiyorum tabii ki." Tam ben konuşucakken işaret parmağını bana doğru uzatarak "Seni merak ettiğimi düşünme sadece Naz'ın bizim sahte olduğumuza şüphelendiği için sana yazdım." dedi. Naz tabii ki süphelenmiyordu hatta Naz tanıdığım Naz'dan farklı olarak fazla karamsar olup çok düşünceli olmasından dolayı kendisini bile düşünmüyordu. Emir'in bu gereksiz açıklamasına sinirlenmemeye çalışarak"Sen benden kaçtın tamam mı? Hem mesajlarına baktığıma şükret, hepsini İnstagramdan atıyorsun ve ben oraya hiç girmiyorum bile." dedim. "Senin aksine ben kaçmam, korkak değilim." Onun neyinden korkacaktım pardon? Sinirle yüzüne bakarken yine çok hoş durduğunu düşündüm, ne alaka şimdi bu düşünce? Kendine gel! "Ve hesabını görünce fake zannetiğim için mesaj attım, emin olmak için."diye eklemesiyle düşüncelerimden uzaklaşarak kızgın bakışlarıma alayla bakan gözlere çevirdim. Eski Emir gelmişti yine. "Ne alaka fake?" "40 takipçin ve hiç fotoğrafın yok sence de fake gibi değil mi?" Fotoğraf paylaşırsam beni parçalayacak bir adet annem ve babam vardı, ki onlar yüzünden herhangi bir hevesim de yoktu. Doğrusu fotoğraf paylaşmanın bir amacı yoktu, benim nezdimde amacı olmayanın süresi kısa olurdu. "Eski resim hocamla konuşmak ve onun çizdiği resimleri takip etmek için hesabımı açtım yani tamamen sanat amaçlı." Çıkışmak yerine sakince konuşmam onu şaşırtmıştı. Başını sallayarak başka bir şey demedi, bakışlarını yere indirerek düşünceli ifadesiyle kafamı karıştırmıştı. Ne dedim de düşünceli olmuştu? Bakışlarımı ondan çekip merdivenlerde Esma ile konuşan Tuğçe hocayı görünce geçekliğe geri döndüm; o hiçbir zaman benim hisettiğim gibi hissetmeyecekti, ki ben daha hislerimi kabullenememişken bunu kıskanmam çok saçmaydı. Anlaşmayı ve sırrı unutma. Sıkıntılı bir nefes vererek dirseğimle masada oturan Emir'i dürtükledim. Soru soran gözlerle bana dönünce başımla Tuğçe hocayı gösterdim. Tuğçe hoca Esma'nın elindeki resimleri alarak aşağı inince Esma bizi gördü ve gözlerini devirerek hızla hocanın peşinden gitti. Esma kaçıncı sınıfta zannediyordu kendini? "Niye böyle yapıyorsun?"Emir'in sesiyle ona döndüm. "Tuğçe hoca işte." "Yani?"demesiyle şaşkınca ona baktım, aptalca bir şey söylemişim gibi konuşuyordu. "Nasıl yani, şu an ki her şey sen ve Tuğçe hoca için değil mi?Niye bu kadar rahatsın?" "Şöyle ki hayatım, çoktan Tuğçe defteri kapandı hatt-" Sözünü keserek sinirle "Ne demek kapandı, ben niye yeni öğreniyorum? Her şey bunun içindi sen şimdi yaptıklarının bir hiç olduğunu mu söylüyorsun? Bir kere şaşırt beni ya." Nefes almadan hızlı konuşmamı bitirdiğimde bıkkınca bana baktı, acaba o yüzden mi bu anlaşmayı bitirmek istedi? Ne kadar tepki göstersemde Tuğçe hocayla işinin bitmesi içimde anlamdıramadığım bir sevinç ve bayram havası yaratmıştı. Bu çoşkunun nedeni ilişkiyi onaylamadığımdan dolayı bittiği için miydi yoksa Emir'in kimseyle birlikte olmamasını öğrenmem miydi? "Sakin olur musun bu iş dediğin sır tutmaktı ve onunla alakalı her şey zaten senin beni dinlediğin gün bitmişti. Hem onunla hiç bir-" "Ne nasıl yani...yani bu anlaşma biter." dedim ellerimi yüzümün arasına alırken. Biter miydi gerçekten? "Bitmez. Sana güvenmiyorum ve arkadaşın hâlâ Talha ile birlikte değil." demesiyle hızla ayağa kalkarak parmağımı ona doğru kaldırdım ama ne diyeceğimi bilmediğimden parmağımı çekerek yerime geri oturdum. Ve evet anlaşma sır tutmakla alakalıydı ama neden anlaşma hakkında fikir değiştirdi? Bu durumdan şikayetçi değildim lakin bu anlaşmanın devam etmesi mantıklı da değildi. Emir bana hâlâ bıkkınlıkla bakıyordu.Tam konuşacağı sırada Zühal hocanın odasına ne zaman geldiğini anlamadığım Naz'ı görünce sustu. Düşünceli olduğu belli olan yüz ifadesiyle merakla Naz'a döndüm ve "Naz iyi misin?" diye sordum. Naz sorumla yerinden sıçrayarak şaşkınca bana döndü. Emir'i görünce düşünceli yüz ifadesi yerine kızgınlıkla bakan, sabırsız ifadesi gelmişti."Sen o arkadaşına söyle özel hayatım sadece beni ilgilendirir ve bir daha onunla konuşmayacağım da söyle tamam mı? Hepiniz aynısınız!" Sona doğru sesinin yükselmesiyle irkilmiştim. Kimden bahsediyordu? Emir'e çıkışmasından sonra sinirle bana gülümseyip hızla Zühal hocanın odasına girdi. Az önce ne olmuştu gerçekten? Kafam karışık bir şekilde, kafasını iki yana sallayarak Naz'ın arkasından bakan Emir'e döndüm. "Kimden bahsediyor?" Başını çevirmeden cevap verdi."Cenk." Şaşırmam gerekiyordu ama çardaktaki olayı hatırlayınca bunun doğal olduğunu anladım. Kaan'ı bile kıskanan tabii ki de özel hayatına karışırdı. Ayaklanarak"Neyse bir süre gözüme gözükme düşünmem lazım." dememle Emir hızla bana dönüp o da ayaklandı, bu sırada da zil çalmıştı. Bana doğru eğilerek "Bak sana güvenmiyorum, anlaşma aramızdaki güvendi değil mi? Bunu sen söylemiştin o zaman sana güvenene kadar anlaşma devam edecek, tamam mı?" Bana güvenmediğini iki defa söylemesine gerek yoktu ve ikinci defa kırılmama da gerek yoktu. Ne kadar kabullenmekte zorlansamda ben ona güveniyordum. İncinmiş gurumumla hızla onu omzundan ittirdim, itirmemle gerileyerek nöbetçi masasına çarptı. "Düşünüceğim dedim ya!" Evet sesim yüksek çıkmıştı ama o da haddini bilmeliydi, bu kadar! Ama neden bu kadar ısrar ediyordu bu anlaşmayı? Israr etmesi olayı iyice saçma sapana çeviriyordu, asıl sıkıntı bendeydi; ona hayır diyemiyordum. Neden ama? Cevabını bildiğim ve kabullenemediğim hayatımdaki en büyük neden, bir zamanlar kaçtığım şimdi ise her zaman yanında olmak istediğim kişiye aitti. Tamamen bir yabancıya... ~ Performans ödevim tam anlamıyla korkunç geçmişti, yüksek bir not alacağımdan emindim ama o kadar kalabalığın içinde sesimin titremesini engellemek ve titreyen ellerimi saklamak için verdiğim uğraştan yorulmuştum. Aynı zamanda da konuşmayı bitirirken nefesim kesilmiş bir an orada öylece bayılacağımı düşünmüştüm, çok korkunç bir histi. Daha önce başıma gelmemesi de beni daha çok geriyordu, önemli bir şey miydi? Panik atak olabilir miydi?Yoksa normal miydi? Konuşurken ağrıyan kalbimi de hatırlayınca kafam daha çok karışmıştı. Neyseki konuşmayı bayılmadan bitirmiş ve Sevgi hocanın övgüsünü de almıştım ama bundan sonrası çok daha sancılıydı. Çünkü Sevgi hoca konuşmamı beğendiğinden şubatta okula ağırlayacağımız bir yazarın konuşmasını ve tanıtımını benim yapmamı istemişti. Peki ben ne yaptım? Hayır diyemedim.İki sınıfın önünde yapamadığımı bütün okulun önünde yapacaktım. Sevgi hoca yazar seminerine daha çok zaman olduğunu ve arada prova için beni çalıştıracağını söyledikten sonra beni derse geri göndermişti. Umarım bu provalar konferans salonunda yaşadıklarımı tekrar yaşamamı engellerdi. Performanstan sonra derse dönerken aklımı kurcalayan bu konuşma ile dersi dinleyememiştim. Yapabilir miydim ki? Yapan yapıyordu, ben de yapabilirdim ama yine de içimde bir yerlerde bu konuşmasını korkunç geçeceği hakkında bir his vardı. Tenefüs olduğunda Emir'in yanıma gelmesini beklemiştim ama onun yerine aklımdaki düşüncelerle gergince Ceyda ve Sevde'nin sınıftan ben gidince yaşanan kavga hakkındaki konuşmalarını dinledim. "Bak şimdi zaten Kerim'in Gizay'la daha önce bir olayı olmuş bugünde yan bakma olayından..." diye Sevde devam ediyordu, çok da umrumda değildi. Sınıfta kimse yaralanmamıştı önemli olan buydu, geri kalan bilgiler iki ergenin ego savaşıydı yani bilindik değişmeyen iğrenç bir durumdu. Bahçeye çıkmak hava almak ve konferansta yaşadıklarımı Ceyda'ya anlatmak istiyordum ama Ceyda'nın heyacanla kavgayı dinlemesiyle kitabımı okumaktan başka yapacağım bir şey yoktu. Şikayet ettiğimden değil hatta kitap okumak beni sakinleştirmişti. Yalan söylemeye gerek yok, ben bahçeye onu görmek istediğim için çıkmak istiyordum. İç geçirip böyle bir şey düşünmenin bile yanlış olduğunu düşünerek kitabıma odaklanmaya çalıştım. Sınav yılım olduğundan kitap okumaya zaman ayıramazsam da her gün birkaç sayfa okumaya gayret ediyordum ve hemen bitirip Emir'in bana aldığı kitabı okumak istiyordum. Okulda da okursam ve iki hafta sonraki ara tatilinide düşünürsek bitireceğimi düşünüyordum. Böyle eskisi gibi günlük sorunlarımı düşünmek beni keyiflendirmişti. Emir, sır, sahte ilişki ve annem babam derken kendi alışkanlıklarımı unutmuştum. Naz'ın önümde oturtmasıyla kitaptan başımı kaldırıp ona baktım. Çok erken konuşmuştum yine. Naz az önceki halinin aksine neşeli görünüyordü. "Nasılsın Nüzhetçiğim?" "İyiyim, sen nasılsın?" Nezaketten sormuştum zaten, nasıl olduğunu biliyordum. "İyi değilim."dedikten sonra iç geçirerek elleriyle yüznü kapattı, bir şey demesini bekledim çünkü gerçekten neler olduğunu merak ediyordum. "Neden?" Ellerini kaldırmadan derin bir nefes alarak konuştu."Çünkü Cenk yüzünden. Ben anlamıyorum ona ne ki?" dedikten sonra ellerini yüzünden çekip sinirli yüz ifadesiyle bahçeye döndü. Ondan ses gelmeyince "Cenk ne yaptı?" diye sordum.Onun anlatmasını beklersem akşama kadar sürebilirdi. Benim sormamı beklemeden anlatsa ne kadar iyi olurdu. "Bak şimdi ben bir çocukla konuşuyorum baya tatlı falan sonra Cenk de şans eseri öğrendi yok çok büyükmüş yok bana yakışmazmış, eğer konuşmayı kesmezsem babana söylerim dedi ya. Hayır yani çocuk sadece 4 yaş büyük tamam mı? Ve babam öğrenirse izin vermeyeceğini bilmesine rağmen nasıl söyler bunu? Hangi arkadaş böyle yapar?" Arkadaşın olmayan söylerdi ya da kıskanan bir arkadaş söylerdi. Naz, Cenk ile arkadaş olduğundan mı fark etmiyordu? Oysaki çok belliydi. Cenk, Naz'ı seviyor olmalıydı; yaptığı şey doğru olmasada ona üzülmüştüm. Naz derin bir nefes alarak umutsuzca bana döndü."Sence ne yapmalıyım? Etrafımda aklı başında bir sen varsın." demesiyle bir süre ne diyeceğimi düşündüm. Son söylediği olmasa onu ciddiye bile almayacaktım. Evet egoluydum, zaten bu yüzden Sevgi hocanın teklifini kabul etmiştim. Emir ile bir ortak yön. Naz'ın sıkıntılı ifadesiyle onu üzmeden, kırmadan konuşmam gerekiyordu. Neden yine ben? İlişki konusunda en son tavsiye verecek insan bendim, bu aptal aşk oyunlarından nefret ediyordum. "Cenk ile konuş ve ne hissettiğini anlat ancak konuşarak çözebilirsin bunu." Dediğimi tartıyor gibiydi. "Haklısın, bu konuyu bir konuşayım onunla."dedi başını sallayarak. Düşünceli ifadesiyle bahşeyi izlerken bir yandan da sarı saçları ile oynuyordu. Konuşmayacağını düşünerek kitabıma dönecekken aydınlanan yüzüyle tekrar bana dönmesiyle bundan vazgeçerek kitabımın kapağını kapattım, kim bilir aklına ne gelmişti? "Mezuniyete katılacak mısın?" O kutsal soru bana bugün sayamacağım kadar sorulmuştu.Ben ise cevabımı liseye başlarken kesinleştirmiştim. "Hayır." "Ne? Neden? Yoksa Emir'le kavga ettiğinizden mi? Bence bir erkek için bu güzel anıları kaçırma." Naz'a sen ne saçmalıyorsun dememek için kendimi zor tuttum. Okul ile alakalı hiçbir etkinlik beni çekmiyordu hem balo nasıl güzel bir anı olabilirdi? Kendimi abartılı elbiseler içinde dans ederken hayal bile edemiyordum. Kesinlikle bana göre değildi. "Bir erkek için güzel anıları kaçırmıyorum sadece mezuniyet balosuna gitmek istemiyorum." "Aa neden? Hepimiz eğlenirdik güzel olmaz mıydı?"demesiyle yüzümü buruşturarak başımı iki yana salladım. Naz, zilin çalmasıyla bağıran nöbetçi öğretmen dönüp "Bu işi Emir'e bırakıyorum o seni ikna eder."dedi ve sonra bir şey dememi beklemeden benimle vedalaşarak hızla sınıftan çıktı. Kimse beni o saçma balo için ikna edemezdi, Emir hiç edemezdi.
|
0% |