@kscicek
|
✴️ Merhabalar sevgili okurlarım bölüme yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar. __________________________________________ En kötüsü de, sahip olamadığın şeylere ait olmandır.
Franz Kafka
*** Kollarımı bacaklarıma sararak yatağımda daha da küçüldüm. Başımı odamın içerisine doğru çevirmemek için büyük bir çaba harcıyordum, üstümdeki yorganı kafamı kapatacak şekilde örtmeme rağmen rüyamda hissettiğim korku hâlâ benimleydi. Yine kâbus görmüştüm. Bu bana çok olmazdı hatta en son ne zaman rüya gördüğümü bile hatırlamıyordum. Çocukken karanlıkta tek başıma odada kalırken bile korkmazdım ama bu kâbus benim korkularıma neden olmuştu. Doğrusu bu kadar korkmama neden olacak kadar korkunç bir rüya değildi ama bana hisettirdiği duygular çok korkunçtu. Hemen yanımda uyuyan kardeşimi kaldırmak istiyor ama bir yandan da kimsenin benim yüzümden uykusuz kalmasını istemiyordum. Kafamı dağıtmalı ve uyumalıydım ama aklımdan kabus gitmiyordu. Her zaman aynı kâbus, aynı korku... Bir karaltı her zaman yanı başımda yatağımda yatarken beni izliyordu ben ise rüyamda hareket etmeden öylece gitmesini bekliyordum. O kadar gerçekçi bir rüyaydıki hâlâ şu an birinin beni izlediği hissine kapılıyor ve rüyamdaki gibi hareket edemiyordum. Sabah bunun kötü bir kabus olmadığını düşüneceğimden emindim ama şu an bana korku filminden farklı gelmiyordu. Elimi komodine uzatarak hızla telefonumu aldım ve kâbusu kafamadan uzaklaştırmak amacıyla instagrama girdim. Uzun bir süre gezinsemde hâlâ korku benimle beraberdi, ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Biriyle konuşsam bu kâbusun gerçek olmadığına inansam belki uyayabilirdim ama kiminle konuşacaktım? Gündüz pişman olacağıma emin olmama rağmen ezberimde olan numarayı aradım, onu uyandırmak ya da aramayı görmeme ihtimalini hiç düşünmeden acele bir şekilde aradım. Galiba böyle bir şeye ihtimal vermiyordum, hayatımda en güvendiğim kişinin yabancı olması ne kadar da ironikti. Belki de artık yabancı değildi. "Alo?" Gelen sesle irkilerek bir şey diyemedim, korku hâlâ kalbimde esirdi. "Nüzhet ne oluyor? İyi misin?" "Bilmiyorum ben... bilmiyorum." Hıçkırmamak için elimle ağzımı kapattım, elimin titrediğini de yeni fark ediyordum. Bu korku normal değildi. Belki de kardeşimin dediğine uyarak deliler hastanesine gitmeliydim. "Güzelim nerdesin? Bana anlatır mısın ne olduğunu?" Emir'in endişeli sesiyle kendime gelmeye çalışarak yerimde doğruldum ve başımı odaya çevirerek bir karaltı ya da herhangi bir hareket aradım ama kimse yoktu. Rüya gerçek değil, kimse yok. "Ben iyiyim sadece şey kâbus gördüm," derken bile hâlâ odayı tarıyordum. Asıl Emir gerçekti rüyam değil, buna odaklanarak derin bir nefes aldım. "Peki şimdi iyi misin?" "Seninle konuşmak iyi geldi," dedim ardından endişeli ve mahcup çıkan sesimle "Ben özür dilerim seni de uyandırdım ama aklıma başka biri gelmedi," diye de ekledim. Telefondan gelen seslerle Emir'in yer değiştirdiğini anlamış oldum. "Özür dileme tam tersine aklına gelen ilk kişi olmak benim için bir onurdur." İstemsizce gülerek bir yandan da kapatmaması için dua ediyordum çünkü aramayı kapatırsa ne yapardım hiç bilmiyordum. "Sen uyumuyor muydun?" Sesinin dinç gelmesi bana bunu düşündürtmüştü. "Hayır oyun oynuyordum." "Neden uyumuyorsun? Hem bu saate ne oyunu?" Gelen kahkahasıyla kalbimde bir sıcaklık, bir sızıntı hissettim. Ara tatile girdiğimizden beri ne onu görmüş ne de sesini duymuştum ve onu gerçekten de özlemiştim. "Bir an karşımda annem var zannettim," dedikten sonra güldüğü belli olan ses tonuyla "Tek başına evde uyumak çok zor bu yüzden bazen uyuyamıyorum," dedi. "Anladım." Başka ne diyebilirdim ki? Onun için üzülüyordum ama elimden de bir şey gelmezdi. Keşke bir şey yapabilseydim. "Her neyse ikimizin de uykusu olmadığına göre ve hazır senin iki gün sonra baktığın mesajların yerine konuşmuşken sana bir şey sormam daha doğrusu ikna etmem gerekiyor, aslında Naz zorlamasa asla sormazdım ama işte Naz ne yazık ki peşimi bırakmaz." Sitemli sesiyle güldüm, Naz'ın ne yaptığını az çok anlamıştım ama yine de "Ne soracaksın?"diye sordum. "Mezuniyete gelecek misin? Aslında bana sorarsan daha çok erken, ilerde fikrin değişebilir ama Naz'ı biliyorsun çok inatçıdır." Kahkaha attım, gerçekten içten gürültülü bir kahkahaydı bu yüzden de bir an kardeşimin uyanmasından korkmuştum. Kardeşime baktığımda hâlâ uyuduğunu görünce bu sefer sesimi kısarak "Gelmeyeceğim," dedim. "Neden?" Ciddi ses tonuyla şaşırmıştım, bu konu niye bu kadar önemli? "Bilmem gerçekten bir nedeni yok, sen gidecek misin?" "Bilmiyorum aslında bizden sadece Naz ve Cenk gidecek, onlarla gitmek de hiç istemiyorum sürekli didişiyorlar." Emir büyük ihtimalle bilmiyordu Cenk'in Naz'ı sevdiğini, bu kadar yakınken fark etmemesi şaşırtıcıydı. Ben bunu düşünürken bir süre ikimizden de ses çıkmadı, ikimizin nefes seslerinden başka. Bu sessizlik beni iyice gererken sonunda konuşmaya karar verdim. "Talha ile aran nasıl oldu?" " Ne?" Şaşkın ses tonuyla kıkırdadım, kim bilir neye dalmıştı. "Talha ile aran nasıl diye sordum, bir de Tolga ile." Emir derin bir nefes alarak "Tolga ile aram iyi hatta yanağında el izi olmasına rağmen.Talha ise benimle konuşmuyor," dedi. "Tolga konusunda nasıl oldu bilmiyorum ama hakketti ve Talha'nın sana tavır yapması haksızlık. Ben... ben gerçekten özür dilerim benim yüzümden onunla aran bozuldu." "Senin bir alakan yok burada, Talha ile aranızda sıkıntı olduğunu bilmeme rağmen seni aramıza soktuğum için sinirlendi birkaç güne düzelir merak etme." Konuşmadım çünkü Emir'in dediğine katılmıyordum ve ne kadar kabullenmek istemesemde Tolga haklıydı, nedeni ne kadar saçma da olsa Emir ve Talha'nın arası benim yüzümden bozulmuştu. "Ben teşekkür ederim aramamı açtığın için." "Hâlâ buna alışamadım başına taş mı düştü?" Ben tüm içtenliğimle teşekkür ederken Emir'in alayla konuşması beni öfkelendirmişti. Rica ederim demek çok mu zordu? "Ne alaka şimdi? Hem dur aklıma gelmişken sen nasıl Irmak ile çıktın? Yani ne alaka." "Haydaa nerden çıktı bu şimdi, bak sana ilgimi çekmediğini ve öylesine bir şey olduğunu söyledim asıl senin bu Irmak nefretin ne alaka?" Sorusuyla ne diyeceğimi bilemedim, birine zorbalık gördüğümü söylemek düşündüğümden daha zordu. Benim değil zorbalık yapanın utanması gerektiğini biliyordum ama gel görki bu böyle işlemiyordu. "Ortaokulda herkese çok çektirmişti. Hocalar bile onu görünce yönünü değiştiriyordu." "Yok ya Irmak sessiz, düzgün bir kızdı." Emir'in telefondan gelen sesiyle sanki karşımdaymış telefona bakakaldım. "Kısa süreli bir birliktelikse nereden bileceksin onun nasıl biri olduğunu?" Sesim sinirli çıkmıştı. "Bence bu konuyu uzatmadan kapatalım." "Aynen." Yine uzun süren bir sessizlikten sonra oflamamla Emir heyecanlı çıkan sesiyle "Eğer uyumayacaksan sana Naz'ın küçüklüğünü anlatabilirim beni sana nasıl anlattığını tahmin edebiliyorum kesin sana her şeyimi anlatmıştır, fırsat elimdeyken ben de onu rezil edeceğim iznin var mı?"dedi. Kahkaha atarak "Anlat ama kendi küçüklüğünü de anlat," dedim. "Peki başlıyorum o zaman." Bana uzun uzun çoğunlukla benim isteğim üzerine çocukluğunu anlatırken gülmemek için kendimi tutuyordum. Annesine okulda çok çektirdiğini ve çiçek bahçesini mahvettiğini, Naz ile sahilde kaybolduklarında bir kediyi çantasına koymasını ve Naz'ın abisinin onları bulduğundaki tepkisini birebir anlatmasını, annesinin yemeklerini sevmediğinden bahçeye döktüğünü ve bu nedenle evi karıncaların bastığını anlatırken kâbusumu unutmuş hiç hissetmediğim kadar hafiflemiştim. Onunla konuşmak böyle bir etki bırakıyordu, bağımlılık gibiydi. Ama annemin bir anda odamın kapısında belirmesiyle küçük bir çığlık atmış ve aramayı Emir'in suratına kapatmıştım. Annem başta bahanemlere inanmamış ama kâbuslarımı bildiğinden konuyu çok uzatmamıştı. Neyseki aklına sahte sevgilim gelmemişti. Ondan sonra Emir'e uzun uzun neden yüzüne kapattığımı mesaj atarak anlatmıştım. Emir ise çok komik çığlık attığımı söyleyerek yine benimle dalga geçmişti, buna cevap yazmamıştım diğer mesajlarına da görüldü atmıştım. Ama biliyordum, dalga geçmesi bile hoşuma gidiyordu. ~ Babam eve neredeyse bir aydan fazla gelmiyordu ve nerede olduğu hakkında hiçbir bilgimiz yoktu. Annem ise beni şaşırtarak hâlâ işinde çalışıyordu. Annem onu boğan hayallerini ve son 18 yılını mahveden nedenden kurtulunca galiba kendine olan yargılayıcı düşüncelerinden de kurtulmuştu. Bu olanlarla baba olmasaydı annem nasıl olurdu diye düşünmeden edemiyordum, kendi ayakları üzerinde duran tıpkı hayallerindeki bir doktor olacağına emindim. Ama babam ve babası bu ihtimali annemin elinden almışlardı. Baban kaderindir. Son yaşadıklarımız ne kadar kötü görünse de son bir ayım geçen yıllara göre çok daha iyiydi, annem ve kardeşlerimde mutluydu. Özellikle annemin sinir krizleri, halsizliği ve karamsarlığı yoktu artık. Biz mutluyduk. Ve bunun nedenin babamın olmamasıydı. Her zaman babamın hayatımızdan öylesine çıkacağına dair bir inancım vardı, o yabancıydı her zaman öyle olmuştu. O benim babam değildi her zaman sadece babaydı. Anılarımda olan babam çocukluğumu mahvetmişti ve orada ölmüştü. Son olaylardan dolayı ne kadar erkek kardeşim üzülsede gelecekte bu olanları anlayacaktı, onun iyi baba hatta iyi bir insan olmadığını da anlayacaktı. Ara tatile girmemizin beşinci gününde artık ders çalışmaktan bunaldığım için aynı zamanda da babam evde olmadığından rahatça kardeşlerimle animasyon filmi izliyorduk. Erkek kardeşimin saçını okşayarak düşüncelerimde boğulurken Elisa, "Ne izliyorsunuz?" diyip yanımızdaki koltuğa kendini attı. Annem çalıştığı için evde yalnızdık. "Yapunzel." Yusuf'un konuşmasıyla Elisa kahkaha atarak Yusuf'un ensesine vurup "Okula gidiyorsun ve hâlâ yapunzel mi diyorsun?" dedi. "Gülme ya abla bir şey söyle." Kardeşime sarılıp gülüşümü saklayarak "Elisa rahat dur," dedim ama kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. Elisa alayla "Allah Allah ne yaptım sanki?" diyip önümdeki mısırlardan yedi. İkisi ne zaman yan yana gelse bir şekilde kavga ediyorlardı. "Abla, saçı hep yerde nasıl kirlenmiyor?" diyen Yusuf'la kahkaha attım. "Temizliyor yakışıklı ama uzun sürdüğü için o kısımları geçiyorlar." Kardeşim tatlı haliyle haa diyerek arkaya doğru yaslandı. Beyaz yüzü ile tıpkı anneme benziyordu, kahverengi gözlerini babamdan almıştı sadece. Aslında kardeşlerimin ikisi de anneme benziyordu hatta Elisa tıpatıp annemin küçüklüğüydü. Ben ise babama benziyordum ve bundan da hiç mutlu değildim. Bazen, daha çok son zamanlarda gözlerimin kahverengi yerine ela olmasını dilerken buluyordum kendimi. Bunun nedeni sadece babam değildi tabii ki. Bir diğer nedeni gece kadar siyah saçlı, gündüz kadar parlak ela gözlü çocuktu. Yine bir şekilde aklıma geliyordu, bundan kurtulmam gerek. Dikkatimi başka bir yöne çekmeye çalışarak azalan mısırı fark ettim ve erkek kardeşime hitaben "Mısır bitti, ben yapayım yine?" diye sordum. Kardeşim ise başını sallayarak bakışlarını filmden çekmeden beni onayladı. İkisini bırakıp mutfağa giderken Elisa'nın peşimden geldiğini fark ettim. Derin bir nefes alarak mutfak masasına oturdum. O da gelip karşımda oturdu. "Ben çocuk değilim baba bir daha dönmeyecek değil mi?" "Sessiz ol çocuk duyacak!" diye sinirle fısıldadım, Elisa ise istifini bozmayarak bana bakmaya devam etti. İç geçirdim, yine bana bırakılan ebeveynliği yapacaktım. "Evet polisler onu bulmuş şimdi saklanıyormuş sonrasını biliyorsun halanın kocası zengin ya işte o babayı yurt dışına gönderecekmiş." "Olması gereken buydu zaten çok bile kaldı," dedi, insanın babası hakkında böyle konuşması acımasızlık mıydı? Peki kızına vurması, küçük düşürmesi, aşağılaması? Hangisi daha acımasızdı? Elisa elini yanağına koyarak merakla bana döndü. "Ama bunca zaman gelmediler neden şimdi geldiler?" "Annenin dediğine göre geçen Mehmet babayı görmeye gelmiş borcunu istemek için, baba da ben senin ağabeyinim nasıl böyle davranırsın diye kavga etmiş. Mehmet de buna sinirlenmiş ve polisleri aramış baba da o yüzden ortalıkta yok, bu sefer iş ciddi." Küçükken hep örnek almak istediğim, duruşuyla karekterinin saygı duyulması gerektiğini düşündüğüm adam şu an benim için bir hiçti. Geri kalan iki amcam içinde durum böyleydi, kimse burada acı çeken yeğenlerini düşünmüyordu. Babamın ailesi de kendisi gibi para gözdü zaten ne olduysa bu açgözlülükten olmuştu. "Abla mısır nerede kaldı ya," diye seslenen Yusuf'la irikilip kendime geldim. Bunlar için çok üzülmüş ve ağlamıştım bundan sonra hayatıma tekrar alamazdın onları. "Hemen yapıyorum," diye seslenip tencereyi çıkarttım. "Bende sana yardım edeyim,"diyen Elisa'ya gülümsedim ve başımı onaylar bir biçimde salladım.
"Abla yine film izleyelim hadi!" Televizyonu kapatıp ayaklarıını uzatarak cips yiyen Elisa'ya kızgınca baktım. "Olmaz yakışıklı hadi ders zamanı, Elisa sende çalış." Ona attığı bakışlara rağmen ayaklarını hâlâ uzatıyor bir yandan da cipslerin yarısını yere dökerek yiyordu. "Abartma Nüz çalışırım birazdan." Yusuf ise diretmemiş kitaplarını alarak yanıma gelmişti ve oturarak küçük elleriyle kalemi tutmaya çalışmıştı, okula bu yıl yeni başladığından bu konuda çok zorlanıyordu. Gülerek kalemi düzgün tutmasını sağladım. "Çalışmayacaksan Yusuf'a yardım et bende ders çalışayım." Elisa'ya dönerek konuşmuştum. Elisa'nın, "Annesi miyim ben? Tuvalete götüreyim istersen," demesiyle göz devirdikten sonra ayaklarına vurup cipsi elinden aldım. "Annesi para getiriyor bu eve, bencilik yapma da yardım et ona." Elisa cevap olarak omuz silkip telefonuna bakmaya başladı ardından başından ayrılmayacağımı anlayarak "Hem ben sana kızgınım okuldan çıktığımı anneme söyledin söylemeyeceğim dediğin halde,"diye bir açıklama yapıp yine o ben kazandım bakışlarıyla bana bakmaya başladı. Unuttuğu bir şey vardı ki ben bu rövanşlarda yenilmezdim. "Eğer yardım edersen seninle Forum İstanbul'a giderim." Şaşkınla bana dönerek telefonunu bırakıp ayağa kalktı ve elini bana uzatıp "Anlaştık," diyerek elimi sıktı. Başımı iki yana sallayarak odama doğru ilerledim. Şarjdaki telefonumu elime alınca Cankızlar grubundan ve Cenk'ten mesaj geldiğini gördüm. Bu hafta çoğunlukla Emir ile kâbus olayından sonra saçma sapan mesajlarına iki gün sonra baktığım konuşmalarımız olmuş ve başka kimseyle de konuşmamıştım.
Aylin: Nasılsınız kızlar? Yarın kütüphaneye birlikte gidelim mi? Eğer müsatseniz. Siz: İyiyim sen? Annemin yarın izin günü yani gelirim.
Aylin: Tamam güzel olur Ceyda sen? Ceyda: Abimle Eminönüne gideceğiz yarın başka bir zaman gelirim artık. Aylin: Yaa ne güzel ben abimi birlikte alışveriş merkezine bile ikna edemiyorum size iyi eğlenceler. Ceyda: Sağol bu arada üniversite gezisi için listeleri atmışlar gördünüz mü? Aylin: Evet. Ceyda: İkinizde gidiyorsunuz tatilden sonraki pazartesi günü. Siz: Evet senin de gelmen için de Zühal hocayla konuşuruz. Aylin: Aynen yoksa sensiz olmaz. Ceyda: Saçmalamayın kızlar hem Nüzhet sen bir de hukuk okuyacaksın ne torpili yapıyorsun? Siz: Ama yani Ceyda sensiz nasıl gideceğiz? Ceyda: Ne alaka eğlenin işte hem istediğim bölüm kampüste yok gitmeme de gerek yok. Aylin: Ama yine de öyle olmaz ki. Ceyda: Olur güzel olur, bana fotoğrafları atarsınız. Siz: Peki öyle olsun. Aylin: Atarız tabii ki de. Hatta albüm bile yaparız sana. Siz: Aylin şaka değil mi? Aylin: Hayır tabii ki de Nüzhet. Neyse kızlar benim gitmem gerekiyor maymun suratlı abim beni çağırıyor. Kusura bakmayın gerçekten gitmezsem yine kitaplarımı apartmandan aşağı atabilir. Siz: Git git de şu albüm meselesini bir tekrar konuşalım. Ceyda: Evet bence de tekrar konuşalım galerim yeteri kadar dolu bir de üniversiteyi koyamam. Yapacak değil mi? Siz: Ne yazık ki evet hatta düğün albümü gibi bir şey bekliyorum. Ceyda: Aylin yapar o zaman ben galerimi temizlemeye gidiyorum.
Ceyda'nın son mesajından sonra hızla cankızlar sohbetinden çıkıp Cenk'in sohbetine girdim.
Cenk: Nasılsın Nüzhet? Sana aslında daha önce yazacaktım ama Emir seni bir süre yalnız bırakmamızı söyledi. Aslında bunu kıskandığı için de söylemiş olabilir her neyse Naz sana yazacaktı ama ona kızgın olduğunu düşündüğü için benim yazmamı istedi. Geçen haftaki olanlar yüzünden umarım kızgın değilsindir Tolga ve Talha adına özür dileriz.
Uzun mesajıyla şaşırmıştım. Bana yazması bile yeterdi. Masama oturarak ne yazacağımı düşündüm.
Siz: İyiyim Sen nasılsın? Naz nasıl? Emir abartıyor iyiyim ben ve size kızgın değilim. Onların adına da özür dilemene gerek yok sizin bir suçunuz yok sonuçta. Cenk: Biz iyiyiz sağol. Bize kızmamana sevindim çünkü grupta olman güzeldi, Naz da benimle aynı düşünüyor. ↪️Emir abartıyor iyiyim ben ve size kızgın değilim. Onların adına da özür.... Yine de bende de hata vardı Tolga'yı engellemeliydim. Tekrardan özür dilerim bu olanlar için. Siz: Lütfen, gerek yok özür dilemene konuyu kapatalım. Eee söyledin mi Naz'a hislerini? Cenk: Konuyı değiştirmene hiç sevinmedim. Hem söyledim hem söylemedim. Siz: Nasıl? Cenk: Yani kavga ettiğiniz gün herkes dağıldı ve sadece Naz beni dinlemeye geldi. Nasıl söyleyeceğimi bilmediğimden onun sevdiği şarkıyı gözlerine bakarak söyledim anladığını düşünüyorum ama hala aynı davranıyor. Siz: Bu çok romantik gerçekten.Umarım her şey istedğin gibi ilerler. Zaten benim yüzümden günün de mahvoldu umarım Naz seni fark etmiştir. Cenk: Hayır yok öyle bir şey günümü sen değil ikizler mahvetti. ↪️Bu çok romantik gerçekten.Umarım her şey istediğin gibi ilerler. Teşekkürler umarım dediğin gibi olur. Siz: Bu arada Naz'a hissettiklerini kimler biliyor? Cevaplamak zorunda değilsin. Cenk: Sen ve kuzenim İrem sadece. Siz: Emir bilmiyor mu gerçekten? İşine karışmak gibi olmasın ama bence söylemelisin Naz 'a olan duygularını başkasından duyarsa üzülebilir. Cenk: Nasıl söylenebileceğini bilmiyorum ama haklısın. Sen ve Emir'in her şeyi birbirinize bağlaması gerçekten çok şaşırtıcı. Hatta aslında bakarsan Naz'a açılmak istememde bana sen ve Emir'in ilişkisi cesaret veriyor. Siz: Nasıl yani? Nasıl cesaret veriyor? Cenk: İkinizde farklısınız hatta Emir başta senden hoşlansa da cesaret edip seninle konuşamamıştı ama şimdi berabersiniz. Bu cesaret verici. Siz: Buna sevindim ama Emir beni ilk gördüğünde hoşlanmış mıydı? Cenk: Bunu biliyorsun zannediyordum geçen yıl hoşlandığını söylemişti. Siz: Hayır bilmiyorum hiç bahsetmedi. Neyse Cenk okulda görüşürüz. Cenk: Görüşürüz.
|
0% |