Yeni Üyelik
18.
Bölüm

• İhtimallerin Doğruluğu

@kscicek

*16.Bölüm

 

 

  ***

 

Benden hoşlanmış mıydı cidden? Yani flört etmişti ama hoşlanma başka bir olaydı. Benden nefret ettiğini de söylemişti ikisi aynı anda olabilir miydi? Emir neden bu kadar karmaşıktı? Kafamı şişiren bu düşünceler yüzünden çalıştığım derse odaklanamıyordum.

Emir'i kafamdan atmalıydım. Sonunda mola vermeye karar vererek kütüphanede Aylin'le oturduğumuz masanın üzerinden Aylin'in kolunu dürtükledim. İrkilerek bana dönünce dudaklarımı oynatarak mola dedim.

Kültür merkezinin içindeki kütüphanedeydik. Mola vermek istediğimizde genellikle kütüphanenin hemen yanındaki çoğunlukla çocukların ve sevgililerin bulunduğu çok rahat olan koltuklarda otururduk. Yine oraya doğru ilerleyerek birlikte kütüphaneden çıktık.

Aylin telefonda olan başıyla beraber bir işler çevirdiğini anlamıştım. Kütüphaneye geldiğimizden beri biri ile mesajlaşıyordu, yüz ifadesi bu kişinin onun hoşuna gittiğini gösteriyordu. Arada gülümsemesi de aynı şekilde.

Alnımı kapatan, topuzumdan düşen saç tutamlarını sinirli bir hareketle tokayla başımda tutturdum.

"Kiminle konuşuyorsun?"dememle Aylin irkilip telefonu kapattıktan sonra bana döndü.

"Abimle niye ki?"demesiyle şüpheyle ona baktım. Abisi bu yıl mezuna bırakmıştı ve çalışırken asla yanına telefon almıyordu yani sabahtan beri onunla konuşması mümkün değidli. Bu ikilemenin üstünde duramayacaktım çünkü daha büyük sorunlarım vardı.

"Ben odaklanamıyorum ya derse."

"Geçen haftaki olaylar yüzünden mi?" Şaşkınla Aylin'in açık kahverengi gözlerine baktım. Nasıl öğrendi?

Anlayışla bana bakarak ve söylemediğim için kırıldığı belli olan bakışları ve sesiyle "Niye bana söylemedin ben senin en yakın arkadaşın değil miyim?" demesiyle suçlulukla gözlerimi kaçırdım, daha neler söylemediğimi bilse ne yapardı acaba? Ne diyeceğimi bilmiyordum, özür mü dilemeliyim? Yoksa geçiştirse miydim?

"Merhaba."

Gelen sesle başımı kaldırınca konuşanın Tolga olduğunu gördüm. Tolga'nın rahat duruşu ve yüzündeki sinir bozucu gülümsemesini görmemle sinirle Aylin'e döndüm ama bakışları bende değildi, Tolga'ya gülümseyerek bakıyordu. Ne halt dönüyordu burada?

Tolga, Aylin'e göz kırparak bana döndükten sonra az önceki gülümseyen ifadesi yerine memnuniyetsiz ifadesi gelmişti. Yüzünü buruşturup karşımda olan boş koltuğa oturdu.

"Bunun ne işi var burada Aylin?"

Aylin derin bir nefes alarak omuzlarını düşürdü ve bakışlarını da masada duran ellerinden ayırmayarak "Senden özür dilemek için geldi," dedi.

Daha ne kadar şaşırabilirdim bilmiyordum şu an uzaylıların var olduğu bile daha inanırıcıydı. Gözlerini Aylin'den ayırmayan Tolga'ya döndüm tekrar. Gözlerini oymama az kalmıştı. Hem o Aylin'e niye öyle bakıyordu?

"Dünyada inanmam buna."

Sesim de yüz ifadem de buna inanmadığını belli ediyordu.

"Aylin için senden özür dileyeceğim üstüne alınma."

Tolga sesindeki açık olan tiksintiyle benimle konuştuktan sonra elleriyle kıvırcık saçlarını alnından çekerek ilgisiz görünmeye çalıştı ama bakışları ile tüm ilgiisini Aylin'e verdiğini gösteriyordu.

Tolga'nın, "Geçen haftaki yaptıklarım için özür dilerim. Oldu mu? Aylin artık benimle konuşacak mısın?"demesiyle benden özür dilemesine mi yoksa Aylin'le konuşmasına mı şaşırsam bilememiştim.

"Eee affediyor musun?"dedi Aylin Tolga'nın sorusunu es geçerek.

"Evet. Bende özür dilerim sana tokat attığım için."

Konuşmamla Aylin kaşlarını hayretle kaldırmış Tolga ise özür dilememe şaşırmıştı.

"Çok da umrumda değil Aylin olmasa zaten senden asla özür dilemeyecektim." Gereksiz şerefsiz. Onu dinlemem bile hataydı.

"Tolga!" Sitemle ve sinirle konuşan Aylin'le, başımı ellerimin arasına alarak ikisine baktım. Aklıma hiç olmaması gereken ihtimaller geliyordu, doğruluğunu çok merak ediyordum ama söylemeye de korkuyordum. Tolga ve Aylin ne alaka yani değil mi?

Aylin'e cevap olarak "Efendim güzelim?" diyen Tolga ile ağzım açık kalmıştı.

Aylin ise gözlerini kaçırıp bir şey demedi. Sen ne diyorsun be ayı? diyebilirdi ama onun yerine başını eğmiş kızarmış yüzünü saklıyordu. Bu hiç Aylinlik değildi.

Aylin'in ellerinde olan bakışlarını ve kızarmış yüzünü, Tolga'nın yumruğunu yanağına koyarak garip bir bakışla izlemesini görmekten daha mide bulandırıcı bir şey yoktu.

Sonunda ihtimalleri doğruluğu öğrenmek amacıyla "Siz...siz çıkıyor musunuz?" diye korkarak sordum. Bu anlaşmanın bittiği anlamına gelirdi daha önemlisi Aylin'in Talha'ya olan sevgisi bitmiş miydi ki? Bu kadar hızlı biter miydi aşk?

Aylin hızla bana dönerek başını iki yana salladı. "Hayır aramızda bir şey yok saçmalama."

Tolga, Aylin'in telaşlı bir şekilde konuşmasıyla kırılmış bakışları ve öfkeli çıkan sesiyle "Saçmalama mı? Gerçekten senin için utanılacak biri miyim? Bu kadar mı istemiyordun beni?" dedi. Dramı tabii ki de yapacaktı ama asıl şaşırtıcı olan Tolga'nın hızla masadan kalkıp giderken Aylin'in de peşinden gitmesiydi.

Aylin kalbi temiz ve saf biriydi, en kötü insanın bile iyi yanını görüyordu ama bu ona çok zarar verirdi. Tolga ona zarar verirdi. Onu bu konuda uyarmalıydım ama içimden bir ses çoktan okun yaydan çıktığını söylüyordu.

Onları izlerken daha fazla şaşıyordum. Kültür merkezinin kapısında bulunan güvenlik görevlerinin imrenerek baktığı ama benim ağzım açık izlediğim Aylin'in Tolga'ya sarılması gördüğüm bir diğer şaşmaydı. O garip grupta en uzunu Tolga'ydı bunun yanında Aylin'in 1,58 olmasından dolayı sarılmaları ile Aylin ortadan kaybolmuş gibiydi. Ne kadar romantik!

Ayağa kalkıp onları bölüp bölmemek arasında kalmıştım. Aylin beni görünce bakışlarını kaçırıp Tolga'dan ayrıldı. Daha fazla bunu izleyemezdim, bu yüzden kütüphaneye girerek onları arkada bıraktım.

Aylin beni kütüphaneye bunun için çağırmıştı , bir şeyleri düzeltmeye çalıştığı için ona kızamazdım ama Tolga ile birbirimizden özür dilememiz bir şeyi değiştirmeyecekti. Onun benden nefret ettiğini zannetmiyordum, nefret güçlü bir duyguydu karşıdaki kişiyi tanıdığın zaman nefret ederdin. Ben onu o da beni tanımıyordu, biz sadece birbirimize katlanamıyorduk.

Ama... Ne olmuştu da Tolga ile bu kadar yakın olmuştu? Talha'yı unutmuş muydu? Doğrusu Talha'nın Sude ile birlikte olması onu o kadar da üzmüşe benzemiyordu, artık Talha'nın adı bile geçmiyordu aramızda. Belki de Sude onun Talha'yı bırakması için son damlaydı.

Aylin'in, Talha'yı bırakması iyiydi ama Tolga olamazdı yağmurdan kurtulup doluya yakalanmaktı bu ama ne kadar Aylin'in iyiliğini düşünsem de buna karışamazdım ya da engeleyemezdim. Aylin, Emir ile birlike olduğumu öğrendiğinde adıma sevinmişti. Ne kadar sahte de olsa kendimi rahatlamış hissetmiştim. Ne yazık ki bende öyle davranmalıydım, belki de ben abartıyordum belki de sadece arkadaştılar ama Tolga'nın Aylin'e olan bakışları ile bunun mümkün olmadığını görebiliyordum.

Kütüphaneden içeri giren Aylin'e gülümsedim, kızmamı beklediğinden gülümsememe şaşırmıştı. Masaya oturmasıyla ona fısıldayarak "Umarım yaptığın seçimden pişmanlık duymazsın," dedim. Konuşmamla bana ne dediğimi anlamıyormuş gibi baktı ama anladığını biliyordum rahatlamış görünen ifadesi de bunun kanıtıydı.

"Ama bana neler olduğun anlat tamam mı? Dur, önce şu testi bitiriyim sonra." Başını sallayarak testini açıp bana baş parmağını tamam anlamında gösterdi. Yanımızda çalışan kız Aylin'in bu hareket ile bize garip bakışlar atınca önümüze dönerek gülmemeye çalıştık.

                               ~ 

"Zaten sana demiştim benden özür dilediğini falan, işte o gün başladı olanlar."

Kütüphaneden çıkmış karanlık havayı aydınlatan aydınlatma direklerinin bol olduğu parkta oturmuştuk. Daha az tehlikeliydi en azından, doğrusu son birkaç haftadır neler olduğu hakkında merakım ağır basmasaydı asla burada olmazdım. Akşam saatlerinde buralar gerçekten tehlikeli oluyordu.

"Sonra özrünü kabul etmeme rağmen benimle konuşmaya çalıştı. Minibüse binmeye, benimle alakalı bilgiler almaya başladı nasıl hissedeceğimi inan bilmiyorum sadece... Son iki senedir başkasına yaptıklarımı bana yapan ve yaparken saklamayan birini görünce aklım karıştı ama... Bilmiyorum ya!"

Destek amaçlı kolunu tutup ona gülümsedim. Tolga ne yaptıysa artık bizim pamuk prensesin kafasını karıştırmıştı.

Aylin başını yerden kaldırmayarak sevinçten uzak gülümsemesiyle "Sadece bunaldım platonik sevmekten, hayaletmiş gibi hissetmekten. Sadece bu da değil grupla tanıştığımdan beri Talha hiçte düşündüğüm Talha gibi değildi. Yani onu nazik, centilmen diye biliyordum ama Naz'ın anlattılarına ve onun davranışlarını görünce öyle olmadığını anladım... Ben bilmiyorum ama galiba hayal kırıklığına uğradım," dedi sesi titreyerek.

"Sen belki de zihnindeki Talha'ya aşıktın gerçeği görünce de soğuman normal. Bu normal lütfen üzme kendini bu kadar," dedim teselli etmeye çalışarak. Elleriyle yüzünü kapatıp ağlamasıyla ne yapacağımı şaşırdım, bu durumlarda ne yapılırdı? Aklıma gelenle Aylin'e sarıldım. Emir'e sarıldığımdaki teselliyi hiçbir yerde görmemiştim bu yüzden sıkıca sarıldım ona. Bir süre öyle kaldıktan sonra benden ayrıldı.

"Evet belki de artık eskisi gibi hissetmiyorum."

Ona peçete verip sırtını okşadım, onu hep teselli ederdik ama bu seferki durum o kadar umutsuz görünmüyordu. Tolga sayesinde belki.

"Peki ya Tolga?" Dememle elleri göz yaşlarının ıslattığı yanağında durmuş bakışları ise uzaklara dalmıştı.

"İşte onu hiç bilmiyorum ve konuşmakta istemiyorum lütfen zorlama beni," dedikten göz yaşlarını sildi.

"Peki, tamam öyle olsun ama sana bir şey yaparsa anlatıyorsun tamam mı?" Başını onaylar biçimde sallayarak ve gülümsedi.

"Ceyda biliyor mu?"

"Hayır ama söyleyeceğim."

İç geçirerek Aylin'e sarıldım o da bana sarılınca kendimi sıcacık hissettim. Ondan ayrıldığımda vedalaşarak eve doğru yürüdüm ne kadar durağa kadar onunla gitmeyi ısrar etsemde kabul etmemişti. Evim uzak olmadığından kısa bir sürede eve gelmiştim Aylin de mesaj atarak otobüse bindiğini yazmıştı.

Zar zor bindiğim merdivenle Tolga ve Aylin'i düşünemeden edemiyordum. Kader miydi yoksa Tolga'nın bir oyunuydu bilmiyordum ama bunun Aylin'e iyi gelmeyeceğini biliyordum. Bir yandan da ne kadar korkunç bir düşünce de olsa beni rahatsız eden bir diğer düşüncenin doğruluğunu tartıyordum. Acaba Tolga, Talha'ya benzediği için mi Aylin ona yakın davranıyordu? Arkadaşımı tanıyordum ama bu da bir ihtimaldi.

Kapıyı açan babamla bugün ikinci bir şoka girmiştim. Kenara çekilerek çantamı ve montumu aldı, bende ne yapacağımı bilemeyerek robot gibi sadece onu izliyordum.

"Bu saate kadar nerdesin kızım?"

"Ben hep bu saatte eve geliyorum sen farketmemişsin," dedim umursamaz bir sesle. Ona hesap vereceğim zamanlar çoktan geçmişti ve artık buna hiç hakkı yoktu. Ben daha on iki yaşındayken yine bu saatlerde beni kalabalık meydana gönderip tanımadığım bir adama kumar parasını götürmek istediğini de unutmamıştım. Bu göstermelik ilgi çok komikti.

Gözlerimi devirerek babamın arkasından salona girdim. Salona girince annemin de orada olduğunu gördüm, kardeşlerim büyük ihtimal uyuyorlardı.

Nazik davrandığına şaşırdığım babamı tiksinerek izleyen annemin yanına oturdum. Babam ise karşı koltukta oturarak anneme dönüp bundan sonra ne yapacağını anlatmaya başladı. Annem zoraki bir nezaketle babamı dinliyor ve onu cevaplıyordu.

Babam bunu fark etmişti, sinirli bakan gözleri ve dişlerini sıkmasından bunu anlamıştım ama bir şey demedi. Bir daha görmeyeceği bu saygısızlığı bir seferlik es geçiyordu.

Hiç değişmemişti; yüzünde hâlâ kibirli, kendini beğenmiş bir ifade vardı. Uzayan sakalları ve saçlarıyla olması gerektiği şekilde kaçak gibi görünüyordu. İkisine bakarken ebeveynlerimin sanki iş insanları gibi duygusuzca paradan, geçinmekten, güvenlikten, üniversiteden konuşmalarının hâlâ beni üzdüğünü hissettim. Ne olurdu sanki bir kere düzgün bir anımız olsaydı?

Ama geçmişi düşünmek gereksizdi gelecek ise düşünemeyecek kadar karışık ve belirsizdi.

Şu an kesin bir şey varsa o da ona karşı öfkeli ve kırgın olduğumdu. Ona öfkeyle çocukken kahramanımken nasıl hayatımın canavarına dönüştüğünü anlatmak istiyordum ama beni anlayacağını sanmıyordum. Öfkem kaybolurdu ama içimde bir yerlerde bu kırgınlık her zaman var olacaktı.

"Melek çalışmana gerek yok! Zaten para yolayacağım size," diyen babamla şimdi gerçek yüzü ortaya çıkmıştı.

Annemi düşündüğü için söylemiyordu, bunu sadece ailesi ve arkadaşlarının karısını çalıştırıyor diye düşünmemeleri için söylüyordu. İnsanlığın tüm sığ düşüncelerine sahipti.

"Çocuklar uyuyor ve bana bağırma sakın! Sana soracak değilim çalışıp çalışmayacağımı."

Annemden yıllardır beklediğim tepkileri görmek içimi rahatlatmıştı. Gururla annem bakarak keşke bunu daha önce yapsaydı diye düşündüm ama o günleri telafi edeceğine güveniyordum.

Babam sinirle ayağa kalkınca bizde kalktık, sonunda gidiyordu. Bana doğru gelince rahatlamam kısa sürdü. Sarılmasıyla iyice şoka girmiştim.

Babam bana ilk defa sarılmıştı.

Şaşkınlıktan ne yapıcağımı şaşırmış şekilde benden ayrılan babam baktım, o ise bana gülümseyerek saçımı okşadı.

"Kendine, ve kardeşlerine iyi bak.Bir şeye ihtiyacınız olursa halana söyle tamam mı?"dedikten sonra kapıdan dışarı çıktı. Çıkmasıyla şaşkınlıkla anneme döndüm.

"Madem böyle davranabiliyordu niye daha önce davranmadı?" dememle annem tekrar koltuğa oturarak yüzünü buruşturdu.

"Yalan söylüyor yine Nüzhet, sizi kandırıyor aklınca."

Pek yalan söylüyormuş gibi görünmüyordü. Bende annem gibi iç geçirerek koltuğa oturdum ve bugün yaşadıklarımı düşünürken ne kadar şaşırtıcı ve üst üste gelen olaylar yaşadığımı düşündüm. Babam hâlâ yurt dışına çıkmamıştı ve bizi merak ettiğinden ziyaret etmişti. Bu tabii ki de çok şaşırtıcıydı. Bir diğer şaşırtıcı olan ise Tolga ve Aylin'di. Babamı çok düşünmemeye çalışarak bu son yaşadıklarımı düşündüm. Babamı düşünmek çıkmaz sokak gibiydi, bu yol hiçbir yere varmıyordu.

Şimdi dikkatlice düşününce Emir'in teklifini kabul etmemin nedeninin daha kişisel bir nedeni olduğunu fark etmiştim. Emir'i ilk gördüğüm zamandan beri onu hep merak etmiştim ama bu sadece meraktı; yakışıklıydı, birçok öğretmenler, öğrenciler -özellikle kız öğrenciler- tarafından sevilirdi yani merak etmem doğaldı. Bence doğaldı.

Bazen benimle flört ettiğinde geri çekildiğim için pişman olduğumu hissederdim. Bu hissi fark ettiğimde kendime doğru olanı yaptığımı söyleyerek teselli ediyordum. Halbuki doğru olup olmaması önemli değildi, o zaman hisettiğim duygularım önemliydi. Şimdiyi yaşamayı bazen unutuyordum.

Ne kadar günlerim sakin geçsede sıkıcı ve aynı geçmesi beni bunaltıyordu, evdeki yaşadıklarımdan sonra bunaltıcı sosyal hayatımda bana hiç yardımcı olmuyordu. Bana anlaşmayı teklif ettiğinde sadece bir kere doğruyu değil hissetiklerimi yaşamak istemiştim. Sadece bir kere yanlış olanı seçmek nasıl olur diye. Galiba artık bunun ne demek olduğunu biliyordum.

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%