@kscicek
|
*19.Bölüm
David Kushner ~ Darkerside
'Nüz, sen bana bir adım atarsan ben sana bin adım atarım. Bundan sonra adımlarına dikkat et ikimiz içinde.'
***
Bir haftadır türlü bahanelerle Emir'den kaçmıştım, o da benden kaçtığı için Naz ve Cenk'e ayrıldığımız fikrini düşündürtmüştü. Fakat bir anda Naz'ın beni sorguya çeker gibi konuşmasıyla bu kaçışın bitmesi gerektiğini anlamıştım. Onlar sadece kavga ettiğimizi ve bir süredir konuşmadığımızı zannediyordu halbuki gerçek bambaşka bir şeydi. Bu işin uzamaması için Naz'ın yardımıyla kalabalık kantinde Tolga ve Talha ile konuşan Emir'i bulmuştum, yine muhteşemdi; siyah saçları karışık bir şekilde hoş duruyordu, yan profili ile kemikli yüzü belirgindi. Talha ile konuşurken gülümsüyor bir yandan da başını sallayarak Talha'nın dediklerini onaylıyordu. Kahkaha atmasıyla kalbimde bir sızı hissetmiştim. Etrafa bakınınca birçok kızın onu izlediğini gördüm. Hayır, bu benim sorunum değildi ama yine içimdeki kıskançlık duygusuna engel olamadım. Bakışlarımı tekrar Emir'e döndürerek ona doğru yürüdüm. Talha beni fark etmiş ve yüzünü buruşturarak hızla uzaklaşmıştı. Ne biçim kindi bu böyle? Talha'nın uzaklaşmasıyla Emir bana döndü. Şaşıran suratı ve açılan gözleri ile dudaklarımı ısırarak kahkahamı engellemeye çalıştım. Tolga benim onların yanına gitmemle Emir'e dönerek "Artık onunla konuşabilir miyim?" dedi. Emir ise gözlerini benden ayırmadan hareket bile etmedi. Sadece beni inceliyor; dış dünyayı duymuyor, hissetmiyor gibiydi. Tolga ensenine vurunca kendine gelmiş "Ne! Ne dedin?" diye şaşkınca sormuştu. Yüzüm yandığında başımı eğerek Tolga'nın omzuna vurdum. "Ne sert vuruyorsun ona öyle, dürtübelirdin." Tolga ise dudaklarını oynatarak beni taklit etmiş ardından beni es geçip "Sizin vıcık ilişkinizden midem bulandı," diyerek göz devirmişti. Ne sinir biriydi, insanlar ona nasıl katlanıyor şaşırıyorum gerçekten. Aylin onda ne bulmuştu? "Neyse konu sen değilsin Aylin'e, engelimi açsın yoksa evine kadar gelirim diye ilet," diye de ekledi. Tolga'nın dediğine ne tepki vereceğimi bilemeyerek Emir'e döndüm. Bıkkınca Tolga'ya baktıktan sonra şaşkın suratımı görünce omuz silkip gülümsedi. "Hayır, seni engellediyse benim yapacağım bir şey yok hem iyi yapmış sana," dedim sinirli çıkan sesimle. Ne oluyor ya? Aylin ne yapıyordu? Ne ara mesajlaşmışlardı da engellemişti onu? Bize niye anlatmadı, Ceyda'ya anlatmış mıydı acaba? Tolga bana doğru ilerleyerek ona yaptığım gibi omzuma vurdu. "Öyle mi? Ben uyardım artık sonrası benim suçum değil," deyince sinirle bende ona vurdum. İyice ilkokul çocuğuna dönmüştük. "Sapık mısın sen, ne bu inatçılık?" Tolga tekrar beni taklit ederek omzuma vuracakken Emir Tolga'nın elinini itirip "Eline koluna sahip çık kardeşim sonra kaza çıkmasın," dedi. Tolga ikimizede tiksinerek bakarak Emir'e hitabe "Oğlum sende iyi ki bir sevgili yaptın, kavga etmeye değmez. Alt tarafı çirkin, bücürük bir şey," diyip hızla uzaklaştı. Talha'nın omzuna atladığında öfkeli ifademle Emir'e döndüm. "Ben bücürük değilim hatta seninle aynı boydayım, kör mü nedir?" Emir bana dönmeden "Buna mı takıldın? Ve hayır aynı boyda değiliz," dedi. "Ne? Aynı boyda-" Sinirli ifadesiyle bana dönünce lafımı değiştirerek "Yani benden azıcık uzunsun," dedim. Kaşlarını kaldırarak "Benden sekiz cm kısasın," dedi. Yani 1,80 olmalıydı aslında daha kısa görünüyordu. Sonradan gelen farkındalıkla sözlerine şaşırırken bunu nereden bildiğini sorguladım. "Bunu nereden biliyorsun?" dememle başını öndeki bitmek bilmeyen sıraya çevirdi. Bana cevap vermeyince ona yaklaşıp "Nerden biliyorsun?" diye direttim. Emir başını öndeki sıradan çevirmeden "Şu okula verdiğin formu rehberlikte gördüm. Neden formu dolduruyorsun ki kimse yapmıyor bile, çok saçma," dedi. Konuyu değiştirme çabasına gülerek başımı salladım ve başka bir şey demedim. Bir süre ikimizde kantin sırasında bakışlarımızı ikimiz hariç her yere değdirirken Emir meraklı görünen ifadesi ile bana dönmüş böylece aramızda gerginlik bir nebze olsa da hafiflemişti. Galiba bir süre bu gerginliğe katlanmak zorunda olacaktım. "Doğum günün geçen beni ziyaret ettiğin günmüş, neden söylemedin?" O gün onun için sadece ziyaret ettiğim gün müydü? Belki de ben fazla anlam yüklemiştim. "Bilmem söylemeye gerek duymadım senin doğum günün ne zaman?" dememle kaşlarını çatarak bana döndü. "2 Ağustos, bir dakika neden söylemeye gerek duymadın?" Buna mı takılmıştı gerçekten? "Ne bileyim zaten unutmazsak kutluyoruz." Annem çok güzel bir pasta yapmıştı ve benim için bu yeterliydi. Başka bir şey demedi, sinirli yüzüyle yanlış bir şey yapıp yapmadığımı düşündüm. Neden bu kadar sinirliydi ki? Yoksa geçen haftaki olay için mi kızgındı? Kızması saçmaydı; beni o öpmüştü, ben onu değil. Doğrusu ilgisizliğine ve sinirli yüzüne kırılmıştım. Bu yüzden fısıldayarak ona "Neden bana kızgınsın bir şey mi yaptım?" diye sordum. Sakin çıkan sesimle bana döndü. Ela gözleri ile yine karışık hisler geri gelmişti. "Evet bir şey yapıyorsun ama sana sinirlenmek haddim değil o yüzden boşver." Dedikten sonra sıraya ilerleyince kolunu tutum. "Evet haddin değil ama yine de sinirlisin söyle hadi," diyip elini tuttum. Elini tutmamla eli kasılmış ve bakışları ellerimize kaymıştı acaba o da benim gibi mi düşünüyordu? Çizilmesi gereken bir manzara olarak mı düşünüyordu? Bakışları hâlâ yerdeyken derin bir nefes aldı. "Tolga ile artık tıpkı seninle tanıştığımız ilk zamanlardaki gibisiniz onunla da tıpkı benim kadar yakın olmanı istemiyorum." İtirafıyla hayrete düşmüştüm. Neye şaşıracaktım? Tolga ile beni öyle düşünmesine m yoksa beni bu kadar kıskanmasına mı? Bakışlarını kaldırarak dikkatle gözlerime baktı. Yüzümdeki ifadeyle keyfi yerine gelmiş gibiydi ama kısa sürecekti. "Merak etme kimsenin çillerimi öpmesine izin vermem," dedim. Şaşıran suratı ile egolu ifadesini yenmenin zaferi ile bir kaç gün yetinirdim. Ama bu kısa sürmüştü. Şaşkın suratı gitmişti, yerine gülümseyen muzip ifadesiyle bana doğru eğildi ve eliyle yanaklarımı tutarak çillerimin bulunduğu iki yanağımı da öpüştü. Sıcak dudakları ve yumuşak dokunuşuyla gözlerim sonuna kadar açılmış bir şekilde onu izliyordum. Yine yapıyordu hem bu sefer herkesin önünde. Çığlık atmıyorsam şaşkına döndüğümdendir. "Bence de öyle yapmalısın, benim iyiliğim için." Tolga ve Cenk'in arkadan yavaş gençler diye bağırması, birkaç kişinin bize dönen bakışları ile yüzüm kesinlikle domatese dönmüştü. Utançla başımı eğerek elimi tutan Emir'in eline çekmeye çalıştım ama beni kendine çekince inadı bırakıp başımı ozmuna koyup yüzümü sakladım. "Yine şovmenlik yaptın aferin." Kahkaha atarak "Nüz, sen bana bir adım atarsan ben sana bin adım atarım. Bundan sonra adımlarına dikkat et ikimiz içinde," demesiyle kaşlarımı çattım. Bu ne demek oluyordu? Ona sormak istiyordum ama kızaran yüzümle bu mümkün olmuyordu. Ve Nüz mü? Ne halt oluyordu burada?
~
Başımı kaldırıp kollarımı hareket ettirdim. Öğretmenler toplantısı dolayısıyla derslerimiz boş geçiyordu, hayatımda geçirdiğim en boş okul günü olabilirdi. Şimdiyse kütüphaneye gönderilmiştik, sınıfta da konuşma ya da sıkıcı şeyler yapılıyordu. Başım ağrıdığından testin kapağını kapattım. Çıkan sesle Akasya da testini bırakıp bana dönerek gülümsedi. Akasya, "Çok boş geçmedi mi bugün?" diye sordu, başımı sallayarak onu onayladım. Yanımda oturan Zeynep de testten başını kaldırıp bize dönerek "Öyle valla, Zühal hoca telefonumu gördü ama yinede bir şey yapmadı ya ben çok şanslıyım ya da... Bence çok şanslıyım," diyen Zeynep'e kaşlarımı kaldırarak döndüm. Bence de şanstı. Başımın ağrısı ve boynumun ağrısı ile artık çalışamayacağımı anlamıştım. Okulun bitmesine neredeyse otuz dakika kaldığından bahçeye çıkmaya karar vererek çantamı toplayıp kütüphaneden çıktım. Zeynepler ise çalışmaya geri dönmüşlerdi. Kütüphaneden çıkarken kurs sınıfından çıkan Aylin ve Tolga ile yönümü değiştirerek onlara doğru yürüdüm. Tolga onlara doğru geldiğimi görünce yüzünü buruşturup Aylin'e bir şey dedikten sonra merdivenlerden aşağı indi. Tolga gittikten sonra Aylin'e yetişerek kolunu tuttum. "Ne oluyor? Neden bize anlatmıyorsun? Tolga ile aranda ne var? Hatta dur Ceyda da gelsin sonra konuş." Son cümlemle konuşmak için açtığı ağzını kapatıp başını salladı. Kolundan çekerek müzik odasına doğru yürümeye başladım. Şu an Semra'nın provası vardı ve Ceyda da oradaydı. Geçen yıl hepsine gitmiş ve bayılmıştım ama bu yıl Semra'nın ismi bile sinirimi getiriyordu. İçeri girdiğimde beklemediğim bir kalabalıkla Ceyda'yı aradım. Sonunda onu aradığınızı hisseder gibi Ceyda bize dönmüştü, ona el sallayarak buraya gelmesini işaret ettim. Ceyda yanımıza geldikten sonra "Ne oldu dinlemeye mi geldiniz? Az kaldı aslında keşke daha erken gelseydiniz," deyince başımı iki yana sallayarak "Aylin bize önemli bir şey anlatacak o yüzden bizimle yukarıdaki boş sınıfa gel," dedim. Ceyda konuşmamın bitmesiyle hayretle ikimize bakarak başını salladı. Ardından birlikte yukarı çıkarak boş sınıfa girdik. Herkes oturmuşken "Eee anlat hadi Tolga ile ne ayak?" diye sorunca aklıma Esma'nın birkaç hafta önce bana sorduğu sorusu geldi. O zaman gerçekten sorusundan rahatsız olmuştum. Bundan sonra daha nazik davranmak için kendime söz vererek kollarımı birbirine bağlayıp geriye doğru yaslandım. Aylin yüzü yerde bir şekilde "Yalan söylemeyeceğim aramızda bir şeyler oldu ama önemli değil benim için. Sadece artık Talha'yı eskisi kadar düşünmediğimi fark ettim. Salak gibi de beni sevebileceğini düşünmüştüm ama şimdi anlıyorum bizden bir şeyin olmayacağını, Tolga bana bunları fark etmemi sağladı sadece aramızda bir şey yok," dedi tek nefesle. Ceyda, "Abi biz sana iki yıldır söylüyoruz bir tane şerefsiz yüzünden mi kabullendin? Kırıldım yalnız," deyince başımı salladım ama aralarında sadece bu kadar kolay bir şey olamazdı. "Tolga biliyor değil mi senin Talha'yı sevdiğini," dememle Aylin şaşkınlıkla bana döndü ve bakışlarını kaçırdı. Haklıydım. "Ne? Nasıl ama, nasıl bilebilir? Söylemedik biz, söylemedik değil mi?" diye sordu Ceyda, iyi bir noktaya parmak basmıştı. Aylin başını sallayarak "Geçen ay günlüğümü soyunma odasında kaybetmiştim meğerse Tolga almış," dedi. Şaşkınlıkla elimle ağzımı kapatıp yerimden kalkarak ona döndüm. Ceyda'nın da benden farklı bir tarafı yoktu. "Nasıl anladı ki senin günlüğün olduğunu, isim falan yazmamıştın değil mi?" diye sordum günlüğü kaybettiği günü hatırlayarak, o gün Emir'le tartışmıştım. Her şeyin başlangıcı. "Başta anlamamış zaten ismim yazmadığımdan." Aylin iç çekerek yerden çekmediği bakışları ile anlatmaya devam etti. "Senin Tolga ile tartıştığın gün bana söyledi ve günlüğümü gösterdi, beni tanıdıkça anlamış günlüğün sahibinin ben olduğumu sonra da zaten ondan çok çektim. Eğer dediklerini yapmazsam herkese Talha'dan hoşlandığımı söyleyeceğini söylemişti bana. Başta çok kabaydı ama sonra... Sonrası az çok anlamışsınızdır. Size söylemedim çünkü yaptığım şeyleri ben bile anlamıyordum. Bir kere sırf grip olduğu için bütün gün onunla kaldım niye yaptım bilmiyorum bile yani bana ne oluyor bilmiyorum. Kızlar ne yapacağım bana bir yol gösterin." Ceyda'ya döndüğümde o da bana dönmüştü. İkimizinde bakışları karışık bir o kadar şaşkındı. Ceyda başını sallayarak geriye doğru yaslanıp gözlerini kapattı. Sonra gözlerini açarak derin bir nefes aldı. "Bak Aylin seni uyarmıştım ama iş işten geçmiş artık, yani bu Tolga şerefsizi seninle ilgileniyorsa seninde onunla ilglenmen normal o yüzden boşverip önüne bak." Aylin hızla başını iki yana sallayarak "Bu öyle düşündüğün gibi değil ama Tolga benimle ilgilenmiyor zaten, ondan uzak durmama gerek bile yok," dedi. Talha'yı gerçekten silmiş olmalıydı. Tolga her ne yaptıysa Aylin onu unutmuştu, iyi miydi yoksa kötü müydü bilmiyordum ama şu an bunu düşünmenın sırası değildi. Gerçek şu ki Aylin yine kendini kandırıyordu, bal gibi Tolga'nın yanında olması onun hoşuna gidiyordu hiç bir zorunluluk yoktu bunda. "Ne ilgisizi? Kızım sen manyak mısın, sırf en sevdiğin çiçeği öğrenmek için çıkışta evime kadar peşimden geldi. Hâlâ ilgizsiz mi diyorsun? Uzak dur ondan zaten belli kafanı karıştırmış." Ceyda'nın konuşmasıyla Aylin saçlarının uçları ile oynayarak başını eğdi. "Gerçekten benimle ilgileniyor mu?" Oflayarak ve saçlarımı çekiştirerek "Allah'ım sabır ver, hâlâ ilgi diyor ben gidiyorum Ceyda sen konuş onunla," dedim. Ceyda bıkkınca başını sallamıştı, Aylin'in düşünceli ifadesinden beni duymadığı anlaşılıyordu. Yine sabır diyerek bahçeye çıktım. Talha bitti şimdi de başımıza Tolga sapığı geldi. Nefes almak için bahçeye çıktığımda gördüğüm kalabalıkla ne olduğunu az çok anlamıştım. Bahçe de Emir futbol oynuyordu. Bir kenara geçerek onu izlemeye ve az önce olanları düşündüm. Aylin'i Tolga ile tanıştırmasaydım, bu saçma anlaşmayı kabul etmeseydim bunlar olmayacaktı. İyi miydi yoksa kötü müydi bilemiyordum. Eğer derse girseydim ne olurdu diye düşündüm. Ne çok şey değişirdi; şu an Emir'i ve Aylin'i düşünmeden ders çalışırdım, anneme gereksiz yalan söylemezdim, en önemlisi kafam ve duygularım karışık olmazdı. Kafama gelen topla yaslandığım yerden geriye doğru düştüm. Şaşkınlıkla elimle başımı tutarak gözlerimi kapattım, hangi hayvansa onun yüzünden beyin kanaması geçirecektim. "İyi misin? Özür dilerim gerçekten bilmiyordum sana geleceğini." Gelen kişiyle şaşkınlıkla gözlerim açıldı ayağa kalkarak başımı kaldırmadan üniformamı düzelttim. Gelen ortaokulumu mahveden ikinci şahıstı yani eski sevgilim Altay'dı. O şerefsizi tekrar görmek ölü taklidi yapmak istememe neden oluyordu. Birkaç kişinin başımda toplanmasıyla başımı kaldırdım ve Altay'ın esmer ve ilgili gözüken yüzünü görünce yüzümü buruşturarak "İyiyim sıkıntı yok," dedim. Sert davranmam onu şaşırtmıştı, ne bekliyorsa artık. Çağrı da yanıma gelmiş "Kafan kızarmış biraz ama iyisin iyi," diyerek beni teselli etmişti. Gülümseyerek başımı salladım. Etrafımda toplananlara ise "İyiyim gidin artık," dedim. Çağrı "Emin misin?" diyerek alnıma bakıp tekrar bana döndü. "Evet iyiyim bir top yani," dememle Çağrı etrafındakileri de yanına alarak sahaya geri dönmüştü. Emir'i görememiştim, neden gelmemişti yanıma? Yanımda dikilen ve beni inceleyen Altay'a sert bir bakış atıp hızla okula girerken bahtsızlığımı düşündüm. Nefes almak için bahçeye çıkmış ama hemen başıma top gelmişti. Şansızlıkta bir numaraydım yine. Tuvalete gidererek kapıyı kapattım. Alnım birazcık kızarmıştı Çağrı'nın dediği gibi. Zilin çalmasıyla iç geçirerek saçlarımı alnıma doğru koymaya çalışarak kızarıklığı kapatmaya çalıştım ama her türlü gözüküyordu bu yüzden uğraşmayı bırakıp tuvaletten çıktım. "Nüzhet bir dursana!" Durmadım. Altay ile konuşmak bugün yapacağım son şeydi, ondan tabii ki de kaçacaktım. Ortaokulumu zehir etmişti şimdi de günümü. Benden uzak herkese yakın olsun. Hem ne zaman bizim okula gelmişti? Başka bir okulda olmalıydı, bu okulda kalmamam için bir neden daha. "Neden durmuyorsun, özür dileyeceğim senden." Yanımdan gelen sesiyle yavaşlayarak ona dönmeden "Diledin zaten ve abartma top kafama geldi diye beyin kanaması geçirmeyeceğim," diyerek hızla önde yürüyen ve Semra ile konuşan Emir'e doğru yürüdüm. "Yinede belki beyin sarsıntısı falan geçiriyorsundur, bugün günlerden ne ya da hangi yıldayız?" Dünyadaki her salak zaten hep bana denk geliyordu. Altay solumdan önüme geçerek yürümeye başlayınca bıkkınca ona döndüm, gülümseyen yüzü ile iyice sinirlenerek sağa geçip koşar adımlarla Emir'in koluna girdim. Emir bana şaşkınlıkla dönmüş Semra'da susup bana anlamaz gözlerle bakmıştı. Arkama dönerek Altay'a baktığımda Emir'in kolunu tuttuğum koluma bakıyordu. Önüme dönerek yüzümü buruşturdum. "Şerefsiz p...şt," dedim sinirle fısıldayarak. Emir bana dönerek yüzüme dikkatlice bakıp "Sen az önce küfrettin değil mi? Vay be leydi hazretlerinden bunu duymayı beklemiyordum," demesiyle karnına dirseğimi geçirip bizi izleyen Semra'ya döndüm. "Yarın görüşürüz o zaman Semra," Semra ise konuşmamla bana bakarak Emir'i gösterdi. "Şey Emir Kaan ile evimiz yakın o yüzden beni eve bırakacaktı." Eve bırakmak? Emir Kaan!? Kaşlarımı hayretle kaldırarak Emir'e döndüm. Gördüğü her kızla gerçekten flört mü etmeliydi? Geçen gün yaşadıklarımız hatta bu sabahın onun için bir anlamı yok muydu? Sinirle dişlerimin arasından "Öyle mi? Peki motosiklete kadar geleyim sizinle. Arkamdaki şerefsizden kurtulayım da ne yapıyorsanız yapın," dedim. Emir yüzümü inceledikten sonra kolumu ittirdi. Hayal kırıklığıyla koluma bakerken elimi tutmasıyla gülümseyerek yüzüne baktım. Bakışları yüzümde kalmıştı bir süre sonra "O p..şt kimdi?" diye sordu. Bir süre ne diyeceğimi bilemeyerek sessiz kaldım ama sonra ondan artık gizlim saklım olmadığını hatırlayarak "Eski erkek arkadaş," dedim. "Eski sevgilin yani." Başımı sallayarak ona döndüm, pür dikkat beni izleyen bakışları ile ürpersemde bıkkın ifademi değiştirmeden "Aitlik eki olmazsa sevinirim, en büyük pişmanlığım hayatımın hatası olur kendisi," dedim. Emir bu dediğime sırıtmış, Semra ise kahkaha atmıştı. Semra ile sınıfta çok konuşmuyorduk ama hep ilgi çekmeye çalışması ile sınıfın yarısı ondan nefret ediyordu ve ben de artık ediyordum. "Ne zaman oldu bu?" diyen Emir'le bakışlarımı Semra'dan çektim. Nasıl baktıysam artık bakışları yerdeydi. "Ortaokuldayken, yedinci sınıfta," dememle şaşkınlıkla bana döndü. "Çocukken olmuş ve hâlâ mı nefret ediyorsun?" diye sordu. Ondan hoşlanmıştım ve o bunu bilerek benimle oyun oynamıştı. Bende o zamanlar şu an ki gibi paranoyak ya da duvarları olan biri değildim. Emir'in deyişiyle neşeli tarafını saklamayan saf biriydim, o ise bundan faydalanmıştı sonra bana sadece eğlence ve dalga geçmek için birlikte olduğumuz söyleyerek beni sınıfın önünde küçük düşürmüştü. O gün yerin dibine girmek ve yok olmak istemiştim neyseki pandemi ile bir daha onu görmedim. Taki az önceye kadar. "Bana ne yaptığını bilseydin böyle demezdin ." Bakışlarım yerde o eski, saf ve kendini bile savunamayan kızı düşündüm. O kızı şu an sadece değer verdiğim kişiler tanıyordu sadece. Emir'ın kalabalığa rağmen bir anda kaldırımda durmasıyla ona döndüm. Ela gözleri gelen ışıkla parlıyor kalbimi mahvediyordu. "Ne yaptı ki sana?"diyerek avuçlarıyla yüzümü ellerinin arasına aldı. Kendimi küçülmüş, sadece sevgi ve ilgi görmek isteyen küçük bir kız gibi hissettim. "Benimle dalga geçmek için sevgili olduğunu söylemişti bütün sınıfın önünde." Sinirlenen yüzüyle telaşla "Senin de dediğin gibi küçüktük önemli değil tamam mı? "dedim. "Hâlâ seni etkiliyorsa önemlidir," diyerek beni bırakıp okula doğru yürüdü. Hızla elini tutarak onu durdurdum. "Ya sen manyak mısın, fevri davranmaya ne gerek var? Gidip kaç yıl önceki olay için kavga mı edeceksin, Lütfen gel." Bir yüzüme sonra onu tutan elime bakarak hızla beni kendine çekip sarıldı ve saçımı okşayarak "Tamam ama başın için hesap soracağım ona ve sana bir şey yaparsa bana söyleyeceksin. Üzülme buna o şerefsiz neyi kaybettiğinin farkında değil," dedi. Şaşkınlıkla kolum havada kalmıştı. Bu ani yakınlaşmalar bütün sistemimi durduruyordu. Arkada bekleyen Semra'nın bizi izlemesiyle kendime gelip geri çekildim. "Üzülmüyorum merak etme bir şeyim yok, başım da iyi. Ayrıca anlattığıma pişman ediyorsun beni." Gözlerini kısarak bana baktı. Artık kaldırımı kapattığımızdan onu kenara çekerek Semra'nın yanına gittim. "Gidin hadi." "Emin misin?" "Evet hadi abartma artık," dedim onunla veda ettikten sonra otobüs durağına doğru gidecekken arkamdan seslenmesiyle arkama döndüm. Hızla bana yaklaşarak tekrar iki eliyle yüzümi avuçladı ve çillerimi öptü. "Semra'nın annesi benden rica etti yoksa asla götürmezdim sadece bir seferlik olacak tamam mı?" Soğuk elleri yüzümde gözleri gözlerimdeyken ne dediğini çok sonradan anlamıştım. Bana açıklama gereği duyması yüzümün ısınmasını sağlamıştı. Birkaç kişinin bizi izlediğini fark ederek geri çekildim. "Tamam önemli değil." Sesim soğuk çıkmıştı. Başımı yerden kaldırmadan ve ona bakmadan hızla arkaya dönerek koşar adımlarla durağa gittim. Bana yakın olduğunda ister istemez soğuk davranıyordum. Bu sefer sistemim kapanmıştı.
|
0% |