*23.Bölüm
***
Eve gelmiş ve geldiğimiz gibi de Emir evden çıkmıştı. Bana nereye gideceğini söylemesini beklemek benim hatamdı. Ben kimdim ki değil mi?
Annem beni arayana kadar çalışmış molalarda uyuyarak Emir'in boş evinde kalmıştım. Annem aradığında ona bir saat sonra eve geleceğimi söylemiştim, o bir saatte de bu boş evde en azından dolu bir yemek tabağı hazırlamak için mutfağa girmiştim.
Amacım Emir gelmeden şu makarnayı bitirmekti ama kapıdan gelen seslerle bunun mümkün olmadığını anlamıştım. Kapının kapanma sesiyle Emir'in hatta başka birinin de eve girdiğini duymuştum.
Gelen bir kızın sesiydi.
Oflayarak zihnime üşüşen düşünceleri uzaklaştırmaya çalıştım, ben evdeyken böyle bir şey yapamazdı. Hayır evde olmasam da yapamazdı.
"Yok oraya değil mutfağa götür onları."
Emir'in yaklaşan sesiyle panikle elimi tencereye koymuş sonra da elimi yakmıştım. Elimi hızla çekerek yanığa baktım şimdi bir şey belli olmuyordu ama izi kalacaktı, bu konu hakkında çok tecrübeliydim ne yazık ki.
"Nüz ne yapıyorsun? Yemek mi? Güzel de kokuyormuş."
Eli poşetlerle dolu gülümseyen Emir'e zoraki bir gülümseme ile başımı salladım ve önüme döndüm.
Benim yanımda suratı yerlerdeydi ama şimdi nazikti ve gülümseyebiliyordu.
Acaba insanlara negatif bir enerji vererek onların modunu mu düşürüyordum?
Başımı iki yana sallayarak düşüncelerimden uzaklaşmaya çalıştım tekrar. Ben enerji olaylarına falan inanmazdım bile, Emir'in bana karşı olan tutumunu bununla açıklamam ne kadar çaresiz olduğumun kanıtıydı.
Nasıl davranıyorsa davransın umursamayacağım kesinlikle.
Yanan elimin acısını ve mutfağa yeni giren, elleri poşetle dolu komşu kızını düşünmemeye çalıştım ama kumral saçları ve mavi gözleriyle uyumlu yüzü dikkatimi çekiyordu.
Orantılı yüzü ve tatlı ifadesi ile çok güzeldi; gülümserken gözüken dişleri benimkilerin aksine düzdü, ortaokulda ayrık olan dişlerim yüzünden bir çok kez zorbalanmıştım. Bunu aştığımı düşünürken bu kız tekrar kendimi eksik gibi hissettiriyordu.
Emir'in ondan hoşlanması çok normaldi. Ruhsuz, kaba ve güzel olmayan benden hoşlanacağını sadece bir an, bir saniye düşünmek bile çok acınası ve komikti.
Farkında olmadan kendimi onunla karşılaştırırken yine eski halime döndüğümü fark ettim. Asla bunu yapmayacağımı ve kendimde beğendiğim özelliklerin üstünde durmaya çalışacağıma dair verdiğim söz yine gördüğüm güzel biriyle bozulmuştu.
Bu hissi kısa bir üsre önce Emir'i gördüğümde hissetmiştim. Şu an ona karşı böyle hissetmesemde içimde ondan beter bir duygu vardı: Değersiz hissetme.
"Aaa evde biri mi vardı? Merhaba ben Çisem, Emir'in komşusu."
Komşu kızı, elini bıkkınca hâlâ soslu makarnayı pişiren bana uzatmıştı.
Elini tutarak yüzümdeki sahte gülümsemeyle ona döndüm. "Nüzhet, bende Emir'in..."
Emir'e bakınca poşetleri dolaba koyduğunu gördüm. "Ben Emir'in arkadaşıyım okuldan," dememle Emir elindekileri düşürmüş şaşkınlıkla bana dönmüştü. Sinirle ona baktım. Ne dememi bekliyordu ki?
Gözlerimi devirerek ocağını altını kapattım. Komşu kızı, "Dur yardım edeyim sana," diyerek Emir'in yanına gitti.
Emir ise bir şey demeden hızla yanıma gelince irkilip az kalsın elimdeki tabağı düşürüyordum.
"Vampir misin sen? Yavaş olsana."
Gözlerini kısarak bana baktı. Ağzını açtı ama yüzündeki onu sinir ettiğimi belli eden bir ifadeyle bir şey demeden yerdeki poşetleri alarak komşu kızının yanına gitti.
"Çisem onları yukarı koy."
Sıkıntıyla oflarken kızın ismi bile güzel diye düşündüm. Benim ismim emekli öğretmen ismi gibiydi.
İlk defa ismimden şikayetçiydim.
Bir an önce buradan çıkmam ruh sağlığım için çok iyi olacaktı. Ama yemek yedikten sonra gitmeye karar vererek kendime de tabak çıkarttım. Eğer Emir tek başına gelseydi yemek yemeden gidecektim lakin içimdeki kıskançlık duygusu galip gelmiş böylece burada kalmaya karar vermiştim.
Bunu kabullenmek düşündüğümün aksine hiç rahat hissettirmiyordu.
Emir'in tabağını masaya koymamla Emir karşıma oturmuştu. İstifimi bozmadan ilgisiz davranarak ben de masaya oturup makarnayı yemeye başladım. Neyseki komşu kızı yemek yemeyeceğini, yardım ettikten sonra gideceğini söylemişti.
"Güzel oldu böyle dolabını doldurman."
Komşu kızı meyveleri tabağa koyarken konuşunca Emir'e döndüm. İfadesiz suratı ile beni dikkatlice inceliyordu, Çisem'i ciddiye bile almamıştı.
Tekrar tabağıma dönerek tabaktan başımı kaldırmadan yemeği yemeğe devam ettim. Ortamda sadece poşet, tabak ve çatal sesleriyle geçen sessizlikten sonra Emir konuştu.
"Nüz ne oluyor sana? Nereye gittiğimi söylemediğim için özür dilerim. Bana böyle tavır yapmana gerek yok, bu çok çocukça."
Sert ve yüksek çıkan sesiyle şaşkınca ona döndüm. Sinirli ve yüzümdeki çözülmesi gereken bir bilmece varmış gibi bir ciddiyetle beni inceleyen Emir, yine kalbimin ritmini değiştirmişti.
Bakışlarına çok takılmamaya çalışarak "Ne alaka ya? Tavır falan yapmıyorum," dedim.
"Kıskandığın için yapıyorsun değil mi?"
Bu sözleriyle yüzümdeki ne dediğini anlamaya çalışır gibi bir ifadeyle komşu kızına dönerek ona mahcup bir şekilde gülümsedim. Komşu kızı ise dudaklarını ısırmış bir şekilde eğlenen yüz ifadesiyle bizi izliyordu.
Buna anlam vermemiştim ama üstünde durmayarak Emir'e döndüm.
Gözlerimden ateş çıktığına emin olduğum bakışlarımla "Bir şey olduğu yok abartma lütfen, bugün yorgunum sadece," dedim.
"Neden? Neden yorgunsun?" diye sormasıyla bıkkınca ona bakmaya başladım.
Sadece bir gün normal davranmak çok mu zordu onun için?
"Seni ilgilendirmez, bırak da yemek yiyelim," dedim. Cevap verebilirdim ama Çisem'in varlığı ona öfkelenmeme neden oluyordu.
Emir kollarını bağlayarak geriye doğru yaslandı. "Derdini söyleyene kadar yemek yemiyorum."
Ağzım açık bir şekilde Emir'e kitlenip kaldım. Şakaydı değil mi? Lütfen şaka olsun.
"Şey ben gideyim zaten işim de vardı."
Gitmek için hareketlenen Çisem'e rağmen Emir yerinden kımıldamamış, sadece bana bakarak inatla kollarını bağlayarak durmaya devam etmişti.
Bu hareketine bunalmış bir şekilde "Bir de bana diyor çocuk," dedim dişlerimin arasından.
"Bir şey mi dedin Nüz?"
"Evet, acaba misafirini kapıya kadar yolcu mu etsen?"
Ayağa kalkıp tabağımı lavaboya koyarken Çisem'in hâlâ mutfak kapısında eğlenen ifadesiyle bizi izlediğini gördüm. Evet, bence de bu çok komikti ama nedense sadece öfke hissediyordum.
"Seninde misafirin sen yolcu et."
Sinirle dişlerimi sıkarak ona doğru yaklaştım ve saçlarını öfkeyle çekiştirdim.
Emir ellerimi itirirerek "Çocukça davranma misafirimizin önünde,"dedi.
"Öyle mi? Ben mi çocukça davranıyorum?"
Cevap olarak başını sallayarak saçlarını düzeltti. Emir saçları ile uğraşırken sinirli hareketlerle Çisem'e kapıya kadar eşlik ettim. Her gün yeni bir özelliğini görüyordum ve bu inatçı halini hiç sevmemiştim.
Çisem ayakkabısını giyerken ona mahcup bir şekilde gülümseyip "Kusura bakma, Emir normalde daha olgundur," dedim mutfakta oturan ehliyetli kişinin yüz ifadesini hatırlayarak. İçinden çocuk çıkmıştı.
"Buraya taşınalı iki ay oldu ama bende ilk defa onu böyle gördüm, çok komikti gerçekten." Kahkaha atmasıyla bende güldüm.
Ayağa kalkıp saçlarını düzelttikten sonra bana döndü. "Umarım aranız düzelir, size karışmak istemem ama sana değer verdiğinden böyle yapıyor. Bence bir şans ver ona."
"Ne, sen nasıl? Yani aslında..."
"Senden geçen ay sarhoş olduğu gece bahsetmişti, o gün ben onu bu kapının önünde bulmuştum senin hakkında pek... pek iyi şeyler söylemiyordu ama zaten insan sevdiğine kızardı değil mi?"
Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Sözlerine ne diyeceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sadece düşüncelerime dalmış bir şekilde duruyordum.
Bir şey demediğimi görünce gülümseyip karşıya doğru yürüdü. Hâlâ onu izlediğimi fark edince kendime gelerek kapıyı kapattım. Umudumu kesmeye çalışırken en olmadık insanlar bana yine umut veriyordu.
Hayır, kendine gel!
Derin nefesler alarak saçımı düzelttikten sonra mutfağa girdim ve hâlâ bıraktığım şekilde duran Emir'e bıkkınlıkla baktım.
"Emir komşu kızını tavlamak diye bir amacın yoktu değil mi? Amacın sadece anlaşmanın devam etmesiydi."
Cevap yoktu. Bakışları tabakta ifadesiz bir şekilde duruyordu.
"Peki üstünde çok durmayacağım ama bir gün bana anlatacaksın." Yine bir ses yoktu.
"Ya bir şey olmadı diyorum sana, çocukluk yapma. Sadece yorgunum."
"Neden yorgunsun?"
İlk sorumu es geçmesi düşüncelerimi doğrulamıştı. Yine umutlandığımı hissediyordum. Ama neden böyle bir şey yapıyordu?
Zihnimdeki sorulara her saniye yeni bir tane eklenirken Emir'in soru dolu bakışlarından kurtulamayacağımı anlayarak teslimiyetle karşısına kuruldum.
"Babam geçen ay gitti, bu yüzden evdeki sorumluluğumda artmış oldu. Kardeşimi okuldan almak, yemekleri ile uğraşmak, sınavlara çalışmak..." Derin bir iç çekilişle ona dönerken devam ettim.
"Bunlarla uğraşırken yoruluyorum tabii ki. Bugünde böyleydi yani sana tavır falan yapmıyorum."
Sözlerimi bitirdikten sonra gözlerinde beliren anlayışla gözlerim dolmuştu. Emir, ne diyeceğini bilemeyen bir ifadeyle bir süre masada duran ellerime baktı. Kaşlarını çatınca elimdeki yanığı gördüğünü anladım. Elimi saklamama izin vermeden kararlı ifadesiyle bana dönerek hızla iki elimi avuçları arasına aldı.
"Tamam kardeşini birlikte okuldan alırız sonra da ders çalışman için de evin anahtarı..."
Hevesli konuşmasını keserek "Emir teşekkür ederim ama buna gerek yok, zaten bana çok yardımcı oluyorsun evin için de teşekkürler sadece bir düzen oluşturmam gerekiyor. Başka bir şeye ihtiyacım yok," dedim gözlerinde kendimi görürken.
Anlayışla gülümseyerek "Tamam o zaman sana düzeni oluşturmak için yardım ederim, buna izin ver," dedi.
Bana gülümseyen yüzü, beni anlayan bakışları ve ellerimi sıkıca tutmasıyla bunu gerçekten yapmak istediğini anlamıştım.
İlk defa bir kişi bana yardım etmek için bu kadar heyecanlıydı, o kadar alışmıştım ki kendi işimi yapmaya yardım istemek aklıma bile gelmemişti.
Gözlerim dolu bir şekilde ona gülümseyerek "Nasıl bu kadar iyi ve kötü olabiliyorsun?"diye sordum.
Susmak istememi anlamayacak kadar inatçılığıyla kötü, yanımda kalarak beni bırakmayacak kadar iyiydi.
Emir ellerimi sıkarak sözlerime kahkaha attı."Sadece değer verdiğim insanlara."
O kadar yakındı ki gözlerinde kendimi görebiliyordum ve gördüğüm kişi gülümsüyordu, gözlerinin içi parlıyordu ve güzeldi. Ben olmayacak kadar güzel, gerçek dışıydı.
"Haftaya motosikletimi alacağım, çıkışta kardeşini okuldan aldıktan sonra seni kütüphaneye bırakırım. Zaten ilkokul kütüphaneye çok uzak senin için böylesi daha iyi olur."
Başımı sallayarak tekrar teşekkür ettim ama dediklerini hatırlayarak ona şüpheyle döndüm.
"Bir dakika sen benim kardeşimin ilkokula gittiğini nerden biliyorsun? Sana hiç söylemedim." Şaşırarak panikle gözlerini kaçırdı.
Nüz demesi, kardeşimin ilkokula gittiğini bilmesi ve Elisa'nın imâları... Parçalar birleşiyordu.
"Bana hiçbir şey anlatmıyorsun bende arkadaşlarına sordum." Ama gözlerime bakmıyordu.
"Kardeşimle konuştun değil mi? Elisa ile." Bana dönerek sonunda suçlulukla başını salladı. Ellerimi ondan çekip yüzümü kapattım.
"Özür dilerim, sınırımı aştıysam özür dilerim sana söylemeliydim ama kardeşine söz vermiştim."
Ellerimi yüzümden çekmeyerek "Biliyor musun umrumda değil özür dilemen, şu an düşündüğüm tek şey beni sana nasıl rezil ettiği," derken ellerimin üstünde elini hissettim. Ellerimi yüzümden çekerek gülümsedi.
"Öyle mi gerçekten?" deyince başımı salladım.
"Nasıl oldu bu? Nasıl konuştunuz? Sana ne anlattı?"
Şüpheyle bana bakarak ciddi olup olmadığımı anlamaya çalıştı.
"Gerçekten merak ediyorum, kardeşimi tanıyorum ve bunun için seni suçlamıyorum."
Rahatlayarak başını sallayıp ellerini ellerimden çekti. Gelen boşluk hissiyle irkilsemde belli etmedim."Bana seni neden takip ettiğimi yazdı zaten çok konuşmadık."
"Arkadaş olduğumuz yazdım de lütfen."
Telaşlı halime anlam vermeyerek başını iki yana salladı. "Sırdı, bu yüzden sevgili olduğumuzu söyledim. Hiç sorgulamadan bana inandı, neyse biraz senden bahsetti sonra da senin videonu gönderdi."
Ağzım açık şekilde kızarmış yüzümle Emir'e bakıyordum. Elisa yine başıma iş açmıştı.
"Şaka? Şaka yapıyorsun değil mi?" Başını iki yana sallamasıyla bütün bedenimi bir titreme esir almış, kalbim panikle atmaya başlamıştı.
"Şey videoya bakabilir miyim?"
Sorumla ürkek ve suçlu ifadesiyle "Video yok kardeşin atıktan bir gün sonra eğer videoyu silmezsem aramızı bozacağı ile tehdit etti, bende sildim," demesiyla rahatlamıştım ama bu rahatlama kısa sürmüştü.
"Videoda tam olarak ne oluyordu?"
"Sadece şarkı söyleyip dans ediyordun hem de baya iyi, açıkçası hiç beklemiyordum sesin çok iyi olmasa da dansınla Cenk'in mekânında güzelce eğlenebiliriz," demesiyle nasıl kalktığımı çantamı alıp ayakkabılarımı ve montumu nasıl giydiğimi hatırlamıyordum.
Alayla gülen Emir'le kızardığıma emindim bu yüzden yüzümü atkıyla sararak hızlı bir veda ile oradan ayrıldım.
Elisa yine başımı yakmıştı. Onu parçalarına ayırıp denize atacaktım ya da...
İlk konuşup sonra kafamdaki senaryoları deneyecektim. Videoyu düşünmek bile istemiyorum, video en azından yoktu ama yine de izlemişti ne önemi vardı ki şu an olup olmamasının değil mi?
Ben gerçekten katıksız bir aptaldım, nasıl anlamazdım böyle bir şey olacağını. Birkaç gün önce Elisa'nın beni çektiğini hatırlayarak videonun o olup olmadığını düşündüm.
Kahretsin of!
Merhabalar, umarım bölümü beğenmişsinizdir.
Hızlıca şunu belirtmek istiyorum, duyuru bölümünü dikkate alarak beni destekleyen tüm okurlarıma ve güzel düşünceleri içinde Zei'ye teşekkür ederim. Kitaba devam edip etmemek arasında kalırken bunları görmek kitaba olan inancımı arttırdı. Bir süre daha buralarda olacağım umarım sizi de görürüm.
Gelecek bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
10.22k Okunma |
1.31k Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |