@kscicek
|
*** Bahçede sadece ben vardım. Evet, koskoca bahçede gezi otobüsünü bir tek ben bekliyordum. Arada okula girip çıkanlar vardı tabii ama bankta oturup bekleyen tek kişi bendim. Aylin hâlâ okula gelmemiş Ceyda ise şu an dersteydi. Niye erken geldiysem. Telefonumda vakit geçirmeye karar vererek ve soğuk havayı da çok düşünmemeye çalışarak telefonumu çantamdan aldım. Telefonu açmamla Emir'in araması bir olmuştu. Aramayı açıp "Evet?" dememle karşıdan bir kahkaha geldi. "Evet mi? Senin şu garip seslenmelerin..." Kahkahasıyla sözü yarıda kalmıştı. O görmesede gözlerimi devirip kahkahasının bitmesini beklerken sonunda bahçeye teşrif eden öğrencileri izledim. "Bitti mi?" "Bitti. Her neyse nerdesin?" diye sormasıyla kaşlarımı çattım. "Bahçede, niye ki?" "Tamam geliyorum şimdi," diyerek aramayı kapatmasıyla şaşkınlıkla telefona bakakalmıştım. Ne demek neredeyim? Emir dersteyken nasıl yanıma gelebilirdi? Ve dersteyken beni nasıl aramıştı? "Nüzhet selam!" Aylin'in gelen sesiyle arkama dönünce ikinci bir şok geçirmiştim. Aylin bu soğuk havaya rağmen giydiği mini etek ve üstündeki bluz ile çok güzel olmuştu, yüzündeki makyajla da çok farklı bir havası olmuştu. Doğallık doğallık diye gezinen Aylin neden düğüne gider gibi giyinmişti? "Selam da sen... Yani güzel olmuşsun hem de baya." Niye böyle giyindiğini soracakken heyecanlı ve mutlu ifadesiyle bundan vazgeçmiştim, üniversiteye gideceğimizden böyle giyinmiş olmalıydı her gün üniversite gezisine gitmiyorduk sonuçta. "Teşekkürler sende güzel olmuşsun." Yüzümün çok solgun olmasından dolayı sürdüğüm kapatıcı ve estetikten çok rahatımı düşündüğümden kıyafetlerimle güzel olmadığımı biliyordum ama yinede teşekkürler diyerek onu süzmeye devam ettim. Tolga için mi süslendi? Ama sayısallar yarın üniversiteyi gezecekti yani bu mümkün değildi. Emir ve Tolga yarın gidecek ama Cenk ortalamasından dolayı gidemeyecekti. Cenk'in gitmemesine ve Tolga'nın gitmesine çok şaşırmıştım Talha'yı çalışkan biliyordum ama Tolga'dan beklemiyordum. Talha ve Naz ise dil sınıfında olduklarından başka bir üniversiteyi gezecektiler. Sonunda rehber hocasının ve Ali hocanın gelmesiyle ikimizde toplanan öğrenci grubunun yanına gittik. "Gençler otobüs şimdi bahçeye gelecek ama sayınızın fazla olmasından dolayı ikinci bir otobüs çağırmak zorunda kaldık, onun gelmesi sürecek gibi ona göre ihtiyaçlarınız varsa şimdi halledin," diyen Ali hocayla Aylin ile birbirimize dönmüştük. "İlk gelene binelim." "Bence geç gelene binmeliyiz." İkimizde aynı anda konuşunca istemsizce gülmüştük. "İyi o zaman sonuncuya binelim," diyerek Aylin'i onaylamamla Aylin rahat bir nefes almıştı. Aylin bir işler çeviriyordu ama neyse. İlk otobüse binen öğrencilerden sonra bir süre beklemiştik. Beklediğimiz sürede de benim zorlamamla yazar eser çalışması yapmıştık ama Aylin'in kafası nerdeyse artık dediklerime odaklanamıyordu. "Aylin! Bu adamın eserlerini en çok sen bilirsin şimdi nasıl-" "Selam kızlar." Arkamızdan gelen sesle şaşkınlıkla arkama dönerek konuşan Tolga'ya ve yanında gözlerini benden ayırmadan gülümseyen Emir'e döndüm. Bana o yüzden mi nerdesin diye sormuştu? İkisinin de üstünde üniforma yoktu, Emir deri siyah ceketi ve eskimiş kotuyla yine muhteşem görünüyordu Tolga ise yine o geniş kıyafetlerini giymişti. Ali hocanın Emir'in ve Tolga'nın yanına gitmesiyle bunu fırsat bilerek sinirli ifademle Aylin'e döndüm. "Biliyordun değil mi onların buraya geleceğini?" Aylin konuşmamla bakışlarını Tolga'dan çekerek bana döndü ve "Şey Emir sana sürpriz olsun diye söyleme dedi o yüzden," dedi mahcup ifadesiyle. "Sen de o yüzden bu kadar süslendin bende diyorum Aylin asla makyaj yapmaz başına taş falan mı düştü diye." Sitemli konuşmamla imamı anlar gibi yüzü kızarmış başı öne eğilmişti. "Vay be... Çok güzel olmuşsun." Tolga'nın yanımıza gelerek hayranlıkla çıkan sesi ve Aylin de olan bakışları ile iyice sinirlenmiştim. Ne oluyor burada? Hani aralarında bir şey yoktu? Aylin, ona cevap olarak ağzını içinden "Teşekkürler," dedikten sonra hayretle onları izleyen bana dönmüştü. Aylin'in dönmesiyle Tolga da bana dönmüş ve yüzündeki memnuniyetsiz ifadeyle "Sen yine çok çirkinsin mahkeme surat, yaşlı kadınlardan bir farkın yok," demişti. Alaylı bir kahkaha atarak "Bana diyene bak, çuval giymiş küçük beyinli Tolga," dedim. İkimiz birbirimize öldürücü bakışlar atarken Aylin kararsızlıkla ikimize bakıyordu, beni savunması gerekirken niye susuyordu? Sonunda Ali hocanın gazabından kurtulan Emir yanımıza gelerek Tolga ve bana baktıktan sonra "Ne oldu, Tolga sen yine bir şey mi yaptın?" diye sinirle Tolga'ya döndü. Tolga ise şoka uğramış bir ifadeyle bende olan öfkeli bakışlarını Emir'e yöneltti. "Oğlum valla bıktım şu senin hanımcı halinden. Sırf yarın değilde bugün geziye gitmek için izin alana ladar g...tün yırtıldı yemin ederim." "Tolga, Emir hakkında düzgün konuş!" Sert çıkan sesimle Aylin dahil herkes bana şaşkınlıkla dönmüştü. "Kavga etmeyin! Tamam hadi otobüs de geldi binelim artık." Aylin'in ortamı yumuşatmak için konuşmasıyla Tolga bendeki bakışlarını ona yöneltip kolunu Aylin'in omzuna atarak "Tamam güzelim bende onlara meraklı değilim zaten," dedi ve Aylin'in ısrarlarına rağmen onu çekiştirerek otobüse doğru ilerlemeye başladı. Ben ise onların arkasından bakarken ne ara bu kadar yakın olduklarını düşünüyordum. "Bir de sana diyor hanımcı, Aylin öl dese ölecek manyak." Onlara bakarak başımı iki yana sallayıp bana cevap vermeyen Emir'e döndüm. Beni pür dikkat izliyordu. Ona dönmeme rağmen duruşu ve ifadesi değişmemişti. "Ne var? Niye öyle bakıyorsun?" Çıkışmamla bana yaklaşarak sol kolunun boynuma doladı ve yüzünü yüzüme doğru yaklaştırarak "Kızgınken bir tek bana tatlı geliyorsun onu fark ettim, az önceki yüz ifadenle Tolga'nın senden korktuğuna eminim," diyerek otobüse doğru beni yanında sürükleyerek ilerlemeye başladı. "Korksun maymun suratlı." Emir kahkaha atmış ama Ali hocanın bizde olan bakışları ile kahkası yarım kalmıştı. Ben de Emir'in boynumdaki kolunu itirererek hocaya gülümsedim. " Nasılsınız hocam?" Ali hoca yüzündeki onaylamaz ifadeyle sadece başını sallamış, biz otobüse binince de arkamızdan zamane gençleri demişti. Ne yaptık sanki? Otobüse binince Aylin'i aradım. Arkada Tolga'nın, Aylin'e doğru eğilmiş bir şekilde gülümseyerek onu dinlemesiyle oraya gidip gitmemek arasında kalmıştım. Emir'in elimden çekerek beni yanındaki koltuğa oturtmasıyla bakışlarımı Aylin'den çekerek ona döndüm. "Onları yalnız bırak Tolga iki gündür başımın etini yedi yalnız bırakın bizi diye." Emir'in yanına kurularak meraklı ifademle ona döndüm. " Tolga niye böyle yapıyor?" Emir başını koltuğa yaslayıp otobüse binen birkaç kişiye selam verdikten sonunda bana döndü. "Aylin'den hoşlandı galiba." Bu zaten belliydi ama Aylin ne hissediyordu? Tolga'nın sevgilisi, Aylin'in de sevdiği varken bu yakınlık neden? Bu karışık ilişkiler iyice kafamı karıştırıyordu. "Tolga'nın sevgilisi yok muydu?" Sorumla kaşlarını çattı sonra neyden bahsettiğimi anlar gibi aydınlanan yüzüyle "Onlar çoktan ayrıldı," dedi. Bir süre gözlerim, rahat bir ifadeyle oturan Emir'in yüzünde gezindi daha sonra bende Emir gibi kafamı koltuğa yaslayarak bu işe karışmamam gerektiğini kendime hatırlatarak geziye odaklandım. Başımı çevirince Emir'in yüzündeki ciddi ifadeyle beni izlediğini gördüm. "Ne oldu sana, bir şey söyleyeceksen söyle artık." Sert çıkan sesimle gözleri gözlerimle buluşmuş ve parlamıştı. "Az önce Tolga'ya söylediklerin hoşuma gitmiş olabilir." Hoşuma gitmek? Cenk'in söylediklerini hatırlayınca bakışlarımı ondan kaçırdım. Bunu sormalıydım ama nasıl soracağımı bilmiyordum. Otobüs kalkana kadar ikimizden de ses çıkmadı. Otobüs kalktıktan ve rehberlik hocasının öğrencileri gürültü yapmayın diye uyarmasından sonra cama dönerek dışarıyı izlemeye başladım. Hocanın uyarısına rağmen herkes çok gürültülüydü, açılan rap ya da şarkı olduğuna bin şahit isteyen şarkılar da cabasıydı. "İstersen cam kenarına sen otur." Otobüs kalktığından beri başı telefonda olan Emir'in konuşmasıyla başımı iki yana salladım. "Böyle iyiyim." Kaşlarını kaldırarak yüzündeki yine o müzip ifadeyle tamamen bana döndü ve üstüme doğru eğilerek "Ben böyle iyi değilim ama," dedikten sonra başını omzuma koyarak bana daha fazla yaklaştı. Omzumdaki başıyla kaskatı kesilmiş ve ne yapacağımı şaşırmıştım. "Ne yapıyorsun?" Emir'in bana daha fazla yaklaşmasıyla yumuşak saçları çeneme değiyor, nefesi boynuma geliyordu. Kıpkırmızı olduğuma emindim, midemdeki sancı ya da kelebekler de bana hiç yardımcı olmuyordu. "Uyuyacağım sadece, beni uyandırırsın." Yol iki saat kadar süreceğinden uyumasına izin vermeye karar vererek bir şey demedim. İstanbul neden böyleydi? Neden sanki başka şehre gidiyor gibi bu kadar yol çekiyorduk? Ben bu yol boyunca nasıl böyle duracaktım? ~ Trafik yüzünden iki saatten fazla süren yolculukta telefona bakarak ben ve Emir'e atılan bakışlardan kaçmaya çalıştım. Emir ise hiç hareket etmeden gerçekten uyumuştu. Aylin ile oturup konuşacağımı düşünürken şimdi Emir yüzünden boynumun ağrısıyla beraber bize dönen kıskanç ya da imrenmiş bakışları çekmek zorunda kalmıştım. Sonunda otobüsün üniversiteye gelmesiyle derin bir nefes almış ve Emir'i dürtükleyip uyandırmıştım. Emir kalktığı gibi şaşkınca bana bakmasıyla önde oturanların duyacakları kadar yüksek bir kahkaha atmıştım. Emir de bana katılarak birkaç kişinin bunlar deli mi bakışları atmasını sağlamıştık. Onunlayken kimse gerçekten umrumda olmuyordu yoksa asla bu kadar insan içinde gülmezdim. Gezimiz Ali hoca ve rehber hocasının eşliğinde konferans salonu, kütüphane, rektörlük ve kampüslerin olduğu kısma doğru ilerlemişti. En çok kütüphaneyi sevmiştim, o kadar büyüktüki başta fakülte sanmıştım. Emir, gezi boyunca yaptığı gibi saçlarımın uçları ile oynarken buranın çok sıkıcı olduğunu söyleyip burun kıvırmıştı. Aylin ve Tolga ise neredeydi hiç bilmiyordum, gezi grubunda da onları görmemiştim. Konferans salonundan sonra sanki kaybolmuşlardı. Kampüslerin olduğu kısma geldiğimizde haftasonu sahilinden de kalabalık olduğunu görmemle buradan nefret etmem bir olmuştu. Çimenlere oturanlar, kulüpler, yemekhane sırası ve ilerideki kafenin doluluğunu hiç sevmemiştim. Ali hoca herkese bir saat istediği gibi gezebileceğini, eğer şanslıysak fakültelere gidebileceğimizi söylemiş ve rehberlik hocasıyla kafede oturarak bizi yalnız bırakmıştı. Onların gitmesiyle herkesin dağılması bir oluşmuştu ama ben dağılmadan etrafa bakınarak Aylin'i aramaya çalışıyordum ama sanki yer yarıldı da içine girmişti. "Eee gidecek miyiz artık?" diyen Emir'e dönerek "Aylin'i arayım sonra," dedim. Emir ise bana cevap vemek yerine gözlerini devirerek etrafa bakınmaya başlamıştı. Aylin'i arayarak açmasını bekledim, beklemediğim bir hızla açılan aramamla "Aylin nerdesin?" dedim. "Tolga ile geziyoruz işte." "Aylin hani birlikte gezecektik " Sitemli çıkan sesimle Aylin iç geçirmiş ve "Tolga hayır dememe rağmen beni tuttuğu gibi buraya getirdi, özür dilerim," demişti. Şu Tolga olmasa hayatım daha kolay olurdu. " Tamam sıkıntı değil ama sana bir şey yaparsa beni ara tamam mı?" "Nüzhet bir şey olmayacak merak etme sen sevgilinle keyfine bak." "İyi görüşürüz." "Görüşürüz." Telefonu kapatarak Emir'e döndüm. Emir ona dönmemle derin bir nefes alarak "Tolga, Aylin'i yemeyecek hadi gezelim şurayı," dedikten sonra beni arkada bırakarak yürümeye başlamasıyla sinirle arkasından koşarak ona yaklaştım. "Ne bu acele?" "Bir saat süremiz var ve kampüs kocaman." Gözlerimi devirerek onunla beraber yürümeye başladım. Yemekhanenin arkasından kalan fen edebiyat fakültesini görmüş ve birçok kişinin rahatça içeri girdiğini görmemle Emir'in kolunu tutarak başımla fakülteyi göstermiştim. " Oraya gidelim." Emir bir fakülteye bir de bana bakarak gülümsemedikten sonra "Gidelim o zaman," demişti. Onunla fakülteye girip bir süre boş boş katları ve lise öğrencisi olduğumuzu belli olmasın diye hızlı hareketlerle sınıfları gezdik. Küçük sınıfların olduğu kata geldiğimizde çoğunlukla sayısal ağırlıklı bölümler olmasına rağmen üniversiteye ilgisiz davranan Emir'e dönerek "İstediğin meslek ne? Bu kampüste var mı?" diye sordum. Emir, bakışlarını koridordan ayırmayarak kaşlarını çattı. "İstediğim bir meslek yok." "Nasıl yok? Notların güzel halbuki." Konuşmamı bitirir bitremez yüzündeki sanki tahmini doğru çıkmış bir ifadeyle "Notlarımı biliyorsun demek,"dedi. Pot kırmıştım hem de çok fena. "Yani... Şey Esma söylemişti." Tabii ki de ben sormuştum, neden yaptığımı hâlâ bilmiyordum. Kaşlarını öyle mi der gibi kaldırarak benimle alay ettiği belli olan bir gülümsemeyle gözleri bir süre yüzümde gezindi ardından "Belki Fizik okuyabilirim ama bilmiyorum," dedi. "Fizik mi? Gerçekten mi?" Sesim abartılı bir şaşkınlıkla çıkmıştı. "Emin ol fizik matematikten daha kolay." Kendinden emin çıkan sesiyle benden hah diye bir ses çıkmış bu da onu güldürmüştü. Hiçbir güç beni buna inandıramazdı. Emir son kattaki merdivenlerden inince gördüğü ayna ile saçlarını düzeltmeye başlamasıyla onun kendini beğenmişliğine gözlerimi devirerek yandaki camdan dışarıyı izledim. Kampüs gerçekten çok kalabalıktı. "Şey bakar mısın?" Yanımdan gelen sesle sağıma döndüm. Kısa boylu, kıvırcık saçlı ve acayip makyajlı bir kızı görünce kaşlarımı çattım. Bu acayip makyajı ben yapsam palyaço gibir dururdum ama kızda çok hoş duruyordu. Kız soru dolu bakışlarıma gergince bakarak bir şey demeyince "Evet?" dedim konuşmasını teşvik etmek için. "Şu aynadaki çocuk senin neyin oluyor?" Gözleriyle Emir'i gösterince benimle neden konuştuğunu anlamıştım. "Arkadaş... Arkadaşım oluyor," dememle kızın yüzünde belirgin bir rahatlama görülmüştü. Burada en azından yalan söylememe gerek yoktu. Söylese miydim acaba? Kız bir kağıdı bana uzatarak "Ona bunu verir misin acaba?" diye sormasıyla sertçe ona bakmaya başlamıştım. Kız ise bakışlarını benden çekmiş elindeki kağıdı artık nasıl bakıyorsam kendine doğru çekmeye başlamıştı. Elindeki kâğıdı o çekmeden hemen elinden kapmış ve ardından sinirli çıkan sesimle "Tabii yaparım," demiştim. "Teşekkürler." Bunu dedikten sonra kız yanımdan ayrıldı, bende hâlâ saçını düzelten Emir'in yanına giderek elimdeki kağıdı ona uzattım. "Bu ne?" Öfkeli bir şekilde ona bakarak bir şey demedim bunu farkederek kağıdı elimden alıp açtı ve okuduktan sonra yüzündeki meraklı ya da alaylı bir ifadeyle bana döndü. İfadesini okuyamıyordum ama bir işler çevireceğini anlamıştım. "Kim verdi?" diye sormasıyla sinirlenmemeye çalışarak ileride bize bakan ve Emir'in ona dönmesiyle bakışlarını kaçıran kızı gösterdim. Kızın yanındaki arkadaşlarına Emir'e bakarak kıkırdamasıyla başım öfkeden ağrımaya başlamıştı. Bana ne oluyor? Bana neydi ama Emir neden kızı soruyordu ki? Yani neden? " Nüzhet, güzelim biliyorsunki ben uzun boylu ve esmerlerden hoşlanırım ama tabii sen istersen kıza yazabilirim." Uzun boylu. Esmer. Üstüme alınmamılıydım ama bu tanıma uymam bunu engelliyordu. "Kız esmer uzun olsa yazacaksın yani," dedikten sonra ne dediğimi farkederek ilgizsizce "Neyse beni ilgilendirmiyor zaten yazmak istiyorsan yaz," dedim. Sona doğru sert çıkan sesimle bana daha fazla yaklaşarak gözlerimin içine baktı ve iki eline yüzüme doğru yaklaştırarak baş parmakları ile çatılan kaşlarımı düzeltti. "Çatma o güzel yüzünü sen istemezsen yazmam son kez soruyorum yazayım mı yazmayayım mı?" Ben en alaka? Emir'in sıkıntısı neydi? Beni kendince sınıyor ve test ediyor olmalıydı. Bıkkınca yüzüne bakarken Emir benden hâlâ cevap bekliyordu. Kendi içinde neyi kanıtlamak istiyorsa artık yüzündeki ciddi ifadeyle konuşmamı bekliyordu. Ellerini de yüzümden çekmişti. Ne diyecektim? Evet diyerek içimi kemiren süphelerle mi kalacak yoksa hayır diyerek neyi kanıtlamaya çalışıyorsa onu mu kanıtlayacaktım? Cevap kız bana sorduğu an belliydi. "Hayır yazma," dememle bunu beklemiyormuş gibi şaşkınlık geçirmiş ardından kağıdı buruşturup çöpe atmıştı. Kıza döndüğümde bunu gördüğünü gördüm. "Ne yapıyorsun bari kızın yanında yapmasaydın." Emir alnımdaki saçlarını cebinden çıkardığı çiçekli tokayla kafamda tuturmasıyla nefesimi tutmuş bir şekilde onu izlemeye başlamıştım. "Başka bir yerde atsaydım umutlanmasını sağlayacaktım böyle daha iyi," dedikten sonra elini saçımdan çekmiş ve elimi sıkıca tutarak fakülte kapısına doğru gitmişti. Kıza bakmadan peşinden giderken istemsizce gülümsüyordum, yaptığı ne yazıkki çok hoşuma gitmişti. Çalan telefonumla elimi ondan çekerek telefonu açtım. Arayan annemdi. En alakasız yerde annemin beni araması galiba hobisiydi hatta bir keresinde okulda aramış ve neredeyse yakalanmama neden olmuştu. Aramasının nedeni ise ev terliklerini nereye koyduğumdu. Bazen gerçekten annem tarafından sınandığımı düşünüyordum. "Efendim?" "Nüzhet şu faturalar nerede?"diye soran annemle etrafa bakışlar atan Emir'e bir bakış attım. "Anne faturalı dün ödedim ya." Emir konuşmamla bana dönmüş ve kaşlarını çatarak beni izlemeye başlamıştı. "Doğru kızım bende kafamı kaldı. Nasıl gidiyor gezi?" "İyi," dedikten sonra anneme görüşürüz diyip telefon kapatmıştım. Ardından Emir'le beraber diğer fakültelerin önünde giderken sessiz kalmıştık ama Emir derin bir nefes alarak bana dönmesiyle bende derin bir nefes almıştım. "Ne zaman anlatacaksın?" Ailemden bahsediyor olmalıydı. Bu kadar meraklı olması beni geriyordu, Ceyda bile bu konuyu bu kadar üstlememişti. "Bilmiyorum," dememle başka bir şey dememiş ve bakışlarını benden çekmişti. Aramızda yaşanan garip bir sessizlikten sonra birkaç gündür aklımda olan soruyu sormaya karar vermiştim, en azından konu değişirdi. "Sana bir şey sorucağım," diye konuşmamla Emir bana dönmüş ve başını onaylar biçimde sallamıştı. "Geçen gün Cenk ile konuşurken Cenk bana senin geçen yıl benden.... Şey hoşlandığını söyledi bu doğru mu?" Emir sorumla affalamış ve yutkunmuştu. Gözlerindeki telaşın aksine rahat bir yüz ifadesiyle bana bakmadan "Seninle ilk konuştuğumda öyleydi ama sonra bu değişti. İnan her erkek seni gördüğünde hoşlanmıştır," dedi. Diğer erkeklerden bahsederek konuyu kendinden çekmeye çalışmıştı. Gerçekten öyle miydi? Emir, aynı zamanda da benden hoşlandığını reddetmiyordu. Sanki benden sonradan nefret etmemiş gibi hoşlanmasını söylemesi kalbimin hızlı atmasına ve midemin kasılmasına neden olmuştu. "Hatırlıyor musun geçen yıl bizi kültür merkezindeki tiyatro salonundan attırmıştın, Naz bile senden hoşlanmamıştı." "Ben ne zaman sizi kültür merkezinden attırdım?" Emir'e dönerek sormamla kızaran ensesini ve kulaklarıyla benden hoşlandığını öğrenmemin onu utandırdığını anlamıştım. Konuyu değiştiriyor ve yine konuyu bana olan nefretine getiriyordu. "Geçen yılın ortalarında bizim okulun yaptığı tiyatroda Naz oyuncuydu ve hepimiz gitmiştik ama sen ne yaptıysan bizi oradan çıkarmışlardı." O günü hatırlıyordum, o kadar gürültü yapmışlardıki herkes rahatsız olmuştu. Bende bunu farkederek tiyatrodan görevli olan hocaya söylemiştim ve hocayla aramazın iyi olmasının da sayesinde onları salondan atmışlardı. Zaten gösterinin geri kalanını çok sessiz ve güzel geçirmiştik ama bu gürültüyü yapanın Emir olduğunu bilmiyordum. Ki bilseydim kendim çıkardım oradan. "Gürültüyü yapanın kim olduğunu bilmiyordum ama siz de sanki tiyatroya değil de konsere gelmiş gibi davrandığınızdan yapmıştım. Ben yapmasam başkası yapacaktı." Çıkışmamla gülmemek için ısırdığı dudakları ile sinirim gitmiş ve bakışlarım dudaklarına kaymıştı. Emir'de bunu farkeder gibi kaskatı kalmıştı. Hemen ondan bakışlarımı çekerek hızlı yürümeye ve başımı yerden kaldırmamaya çalışmıştım. Ne yaptım ben? Ne!? Kafenin olduğu yere gelince Aylin'i görmüştüm. Ardından hepimiz birlikte kafede oturmuştuk. Aylin, Tolga ile gezdiği yerleri anlatırken ben az önceki olanları aklımdan çıkaramıyordum. Kendine gel, sakin ol...Ama ne oldu öyle? Tolga bizim yine kavga ettiğimizden ve tiriplerimizden bıktığını söyleyerek aramızdaki gerginliği daha da germişti. Emir ise benim aksime çok rahattı ama bir kere bile bakışları bana dönmemişti. Sonuna bir saatin dolmasıyla otobüslere binmiştik. Bu sefer benim ısrarlarım sonucunda Aylin ile birlikte oturmuş ve Aylin'in ne oldu sorularını cevap vermemek için de uyuma numarası yapmıştım ama gözlerim kapalıyken bile Emir'in dudakları ve gülen yüzü aklımdan gitmiyordu. İyice kafayı yemiştim, sonum iyi değildi hemde hiç iyi değildi.
Bölümü nasıl buldunuz? Umarım beğenmişsinizdir. Tolga ve Aylin ilişkisine ne diyorsunuz? Yorumlarınızı eksik etmeyin, bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
|
0% |