Yeni Üyelik
1.
Bölüm

• Şansızlık

@kscicek

 

🌔🌓🌖

İlk bölüme hoşgeldiniz, iyi okumalar dilerim.

______________________________________________

 

'​​​​​Ne zaman benden kaçmayı bırakacaksın?'

​​​

                               ***

Etraftaki gerçeklikten uzaklaşıp yeni doğan güneşe odaklanmak gerçekten zordu özellikle sabah bile kokan, kalabalık otobüsteyken. Rahatsızca yerimde kıpırdanarak sola döndüğümde bu kadar enerjik olmasına tüm otobüsün şaşırdığına emin olduğum öğrenci grubuyla karşı karşıya geldim ve hemen sinirle başımı yola doğru çevirdim; çok gürültülü, hareketli ve umursamazdılar.

Alnımı cama koyarak bugün daha ne kadar kötüye gidebilir diye düşündüm. Okula geç kalmıştım aynı zamanda da neredeyse karşımdaki cama yapışacaktım.

Sonunda, duran otobüsten inen öğrenci grubuyla rahat bir nefes aldım. Tüm otobüsün onlar gittiği için mutlu olduğuna emindim.

Boşalan otobüsle arkaya doğru ilerleyerek Çağrı ve dibinden ayrılmayan sarışın arkadaşını gördüm. Yanlarına giderek Çağrı'ya "Günaydın."dedim, sesim beklediğimden yorgun çıkmıştı sabah erken kalkmamın etkisi olmalıydı.

Çağrı arkadan ittirenler yüzünden tutunduğu direğe daha da tutunarak bana döndü ve "Günaydın." dedi. Uzun saçları ile onu her gördüğümde aklıma Barış Akarsu geliyordu, ela gözleri ve beyaz teni de bunda etkiliydi. "Geç kaldık yine." diye de ekledi. Aynı sınıftaydık.

"Belki hoca gelmemiştir?"dersin hocasının asla gelmemezlik yapmadığını bilmeme rağmen yine de umutla sormuştum.

Çağrı başını iki yana salladı."Gelmiş maalesef. Zeynep yok yazıldığımı söyledi az önce, sende yok yazılmışsındır."Çağrı bunu geç kalmak sorun değilmiş gibi rahatlıkla söyledi.

Bıkkınca ofladım,Çağrı'nın sürekli durağa baktığını farkedince"Dersi mi ekeceksin?"diye sordum.

"Aynen."diyerek beni onayladı ardından arkadaşının omzunu dürtükleyip bana"Okulda görüşürüz."dedikten sonra kapıya doğru gitti. Bu durakta ineceğine göre arkadaşı ile sigara içecekti.

Okul çıkışı genelde bu durağın etrafı sigara içenlerle dolu olurdu hatta o kadar kalabalık olurdu ki Ceyda ile çiğköfte almamız ölüm kalım savaşına dönüyordu ve galiba artık sabahları da burası kalabalıktı. Başımı sallayarak hepsinin ailesine acıdım, okula gönderdiğini düşündüğü çocuğunun bu hallerini görseler ne hissederledi acaba?

Çağrı ve arkadaşı inince başımı tutunduğum direğe koyarak devamsızlıklarımı hesapladım. Geçen yıl devamsızlık affının kaldırılması ile yarım gün bile benim için önemliydi ama bu otobüs yüzünden gitmişti, şimdi ise derse girmek boşunaydı zaten yok yazılmıştım ve tarih hocasının gereksiz azarlamasını dinlemek de hiç istemiyordum bu yüzden bu dersi bahçede oturarak geçirmeye karar verdim. Duraktan inip okul bahçesine girerken de bunu düşünüyordum.

Bahçede gördüğüm kalabalıkla işim daha kolaydı, kimse dersi ektiğimi farketmezdi.

Boş olan bir bankta sıkıca giyinerek oturan Esma ile E sınıfının dışarda olduğunu anladım bahçedeki diğer sınıf ise Çağrı'nın arkadaşının sınıfıydı, almanca hocaları olmadığından dersleri bu hafta boş geçiyordu.

Esma'nın yanına gidecekken hocanın onun yanına gitmesiyle yönümü değiştirerek arka bahçeye doğru yürümeye başladım. Oraya hocalar özelikle beden hocaları hiç uğramıyordu eğer sigara içenler de yoksa bu sabah için güzel olan tek şey bu olacaktı. Esma'dan çektiğim bakışlarım alışkanlıkla çardakta oturanlara gitti.

Aylin'in sevdiği çocuğun bu ​​​grupta olmasından dolayı çardakta oturan grup hakkında çok şey biliyordum. Mesela çardakta oturan kişilerden biri gruptaki ikizlerden Tolga ya da Talha olmalıydı, birbirlerine benzedikleri için ayırt edemiyordum, sarı saçlarını her hafta farklı bir renge boyan kız ise Naz'dı. Cenk, Emir Kaan ve diğer ikiz yoktu ama zaten kalabalıktan onları görmem mümkün değildi.

Bakışlarımı onlardan çekerek hızla arka bahçeye girdim. Düşündüğüm gibi boştu, keyifle banka oturarak müzik listemi açtım.

                               ~

Saate bakıp dersin bitmesine 20 dakikadan az kaldığını farkedince üzülerek kulaklığımı çıkardım,bu aralar kulaklığı fazla kullandığımdan olsa gerek şu az sürede bile kulağım ağrımıştı. Kulaklığımı çantama koyarken aniden gelen gürültü ile irkildim. Biri bağırıyordu.

Yerimden hızla kalkarak arkama dönünce arka bahçenin bir kısmında bulunan sıra ve sandalyelerin yanında uzun boylu bir erkek öğrenci olduğunu gördüm. Bağıran kişi oydu."Tuğçe,dur! Kapatma...Bana haksızlık yapıyorsun. Tamam! Tamam, hocam da derim sadece beni bir dinle..."

Sürekli bağırarak bunu tekrarlıyordu . Merakıma yenik düşerek sessiz, yavaş adımlarla ona doğru yürüdüm. Aramızda az bir mesafe kala durup sandalyelerin üstünden kim olduğuna bakınmaya çalıştım, sandalyelerden çok görünmüyordü ama sonra başını hızla çevirip bakışlarını gökyüzüne kaldırılmasıyla onun ifadesiz yüzünü tanıdım.

Adı Emir Kaan olmalıydı, çardakta oturan o garip gruptandı. Okulun yarısıyla flört etmişti iddia edilene göre. Geçen yıl da nakil ile okula geldiğimde sınıfımı bulamamıştım ve şansa bakın o kadar öğrenci arasından ondan yardım istemiştim, o da bana yardım etmiş sonra da benimle flört etmeye çalışmıştı ben karşılık vermeyince de geri adım atmıştı.O olaydan sonra ondan özellikle uzak durmuştum. Ama nedense kaçmama rağmen etrafımda hep onu görüyordum.

Beni görmesinden korkarak önüme dönüp bugüne lanet okumaya ve ön tarafa doğru ilerlemeye başladım.

Daha ne kadar kötüye gidebilirdi?

"Hey ,sen bir dursana!"

Arkamdan gelen kalın ve sinirli sesiyle irkildim ama durmadım. Az kalmıştı okulun içine girmeme ,adımlarımı hızlandırıp onu duymazlıktan gelmeye çalıştım ama adım sesleri yaklaşıyordu ve ondan kaçışım kolumu tutmasıyla son buldu .

Sert olduğunu düşündüğüm bakışlarımla sert çehresine bakıp kolumu ondan çektim. Benden uzundu bu yüzden ona dönerken hafif başımı kaldırmak zorunda kaldım.

" Ne var?" sesim bu kadar sert çıkmamalıydı başımın derde girmesi bugün için istediğim son şeydi ama içimden bir ses zaten başımın belaya girdiğini söylüyordu.

Ellerini siyah gür saçlarından geçirip babamı geçecek öfkeli bakışlarıyla bana baktı." Beni niye dinliyordun? siktir ya ne duydun?"

Gergin ve öfkeli ifadesinden korkmuştum ama ben iyi rol yapardım. Umursamaz görünerek" Neden dinleyeyim ki seni? Zaten geç kaldım izin verirsen sınıfıma gideceğim." eh bu iyiydi.

Okulun kapısına doğru dönecekken tekrar kolumu tuttu. Kar kadar beyaz yüzü sinirden ya da soğuktan -umarım soğuktandır- kıpkırmızı olmuştu.

"Sana inanacağımı mı sandın gerçekten? Bana bak eğer duyduklarını anlatırsan seni anlattığına pişman ederim." tehditkâr ve öfkeli bakışları bunu yapacağını kanıtlıyordu. Sözleriyle beraber korkudan atan kalbimi bahçedeki herkes duymuş olmalıydı zaten çoğu buraya bakıyordu.Sakin ol ve konuş!

Kolumu tekrar çektim."Sen paranoyak mısın? İşim gücüm yok seni mi dinleyeceğim."

Hocanın yoklama için çaldığı düdük sesiyle hocaya sinirli bir bakış attı ardından bana dönüp yine o tehditkâr sesiyle konuştu.

"Seninle işim bitmedi konu-" onu ittirip sözünü bitiremesine izin vermeden neredeyse koşar adımlarla okulun içine girdim. Kalbim hâlâ hızla atıyordu, sinirden yanan yüzümle tuvalete yüzümü yıkamak için girdim.

Ben bir şey duymamıştım, Tuğçe adından başka ama bu da önemli bir şey değildi, değil mi?

Zaten onlarla alâkalı iyi şeyler anlatılmıyordu ve ben de boşu boşuna başıma bela almıştım. Hayır, bela falan yok! Zaten bu boş paranoyaklığım yüzünden hep gergin ve stresliydim, bu seferlik buna gerek yoktu.

Aynaya bakıp göz altlarımı ve soluk yüzümü es geçerek yüzümdeki ifadeye odaklanarak derin nefesler alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Sakin ol, sakin ol...

Zil çaldığında az da olsa kendime gelmiştim ama sınıfıma gitmek yerine Aylin'in sınıfına gitmeye karar verdim onunla konuşmak bana iyi gelirdi.

Aylin ön sırada hocanın tam karşısında oturuyordu, sonradan bu sınıfa geldiği için ona bu yer kalmıştı.

Sınıfa girmemle beni görmesi bir oldu, gergince gülümsemesi ile bir sorun olduğunu anlamıştım. Yanına gitmemle kolumu tutup hızla sırasına çekti .

"Bak sabah minibüste onu gördüm. Ben önde o da arkada otuyordu ve beni yine görmedi...Neyse daha önemli bir sorunum var, sabah günlüğümü kaybettim soyunma odasında! Döndüğümde de yoktu.Aklım çıktı, ya biri aldıysa o zaman ben bit-" o kadar hızlı konuşuyordu ki sınıfta birkaç kişinin bir sakin ya dediğini duyunca utanarak önüne döndü ve beyaz yüzü de kızarmıştı, bu hallerine gülerek "İkimizin sabahı da baya heyacanlı geçmiş gerçekten, merak etme kim günlüğünü alır ki? İsim falan yazmadın değil mi? Biri alsa bile kim bilecek senin olduğuna endişelenme boşuna." dememle başını salladı ama yine huzursuz görünüyordu."Bir şey olmaz ya gelecek tenefüste yine bakarız." diyerek teselli etmeye çalıştım, az önceki halinden daha iyi görünüyordü.

Bana gülümseyerek ağzını açtığında tekrar çok konuşacağını anlayıp "Sabah otobüs geç geldiği için geç kaldım, Ceyda da hastaymış o yüzden gelmedi." diye hızlıca ekledim.Tatlı ve ilgili sesiyle "Grip mi? Abim de hastalandı bu aralar salgın varmış zaten."elini kolumdan çektiğinde çözdüğü testi karıştırarak "Evet öyle, şu an iyiymiş haftaya gelir okula neyse çıkışta kütüphaneye gideceğim gelecek misin?"diye sordum.

Sabahki olayları Aylin'e anlatmayı düşünüyordum, buraya gelmemin nedeni buydu ama olayı kendi içimde büyütmek istemiyordum ve Aylin'e anlatırsam eğer bu olay zaten büyürdü. Aylin ben testi karıştırırken bana daha fazla dönerek "Kütüphaneye gitmeyeceğim dershaneye gitmem lazım bu arada sabah heyacanlı geçmiş dedin ya ne demek istedin, bir şey mi oldu?" diye sordu endişeli çıkan sesiyle.

"Bir şey olmadı ya önemli değil."dedim sesimin rahat çıkmasına özen göstererek. Bana bakan endişeli ifadesini görünce testi bırakıp ben de ona döndüm ve bakışlarımla dediklerimi kanıtlamaya çalıştım.

"Emin misin?" dedi şüpheyle.

" Evet eminim. O zaman, okul çıkışı otobüsle gideriz yağmur varmış bugün." o da başını sallayarak tamam dedikten sonra arkasına yaslanıp hülyalı bakışlarla "Offf çok yakışıklıydı sabah keşke bir kere baksa bana." dedi, sesini zor duymuştum sanki kendi kendine konuşuyordu. Ben ve Ceyda hariç kimse bilmiyordu Aylin'in sevdiği kişiyi. İkimizde Aylin'in sırrını o asosyal için ağladığı zaman öğrenmiştik.Tamamen tesadüfen.

Bıkınca iç geçirerek ona döndüm. "Tamam ya artık onun hakkında bir şey demeyeceğim." dedi, beni tanıyordu erkekler hakkında konuşmayı sevmiyordum.

Tenefüsüm Aylin'le konuşarak geçmesiyle neredeyse derse geç kalıyordum. Sınıfa girdiğimde Çağrı'nın sıramda oturduğunu gördüm.Yanımda oturan, geldiği günler sayılı olan Sude yine gelmediğinden ya da sadece Cemal ile konuşmak için yanımda oturmuş olmalıydı.

Yanına geçip oturdum, karşı sıradaki Cemal ile konuşmasını beni görünce keserek" Bugün burdayım." dedi ve sonra tekrar Cemal'a döndü, nazik bir insan olduğunu bilmeseydim onu kesinlikle kovardım.Sinirle yerimde oturup Zeynep'lere günaydın dedikten sonra kitaplarımı çıkardım.

 

Günün geri kalanı Aylin'in günlüğünü bulamamış olmamız dışında gayet sakin ve Çağrı'nın esprileri ile güzel geçmişti. Emir, düşündüğümün aksine yanıma gelmemişti ama yine de temkinli ve paranoyak bir şekilde teneffüslerde hocalara sorular sordum . Sevgi hocanın dersi ile birlikte sabahki her şeyi unutmuştum, neredeyse.

Beklediğimden olaysız geçen okulun bitmesiyle çıkışta ne kadar Aylin'le okuldan koşarak çıksakta otobüse yetişememiştik. Durakta yarım saati doldurmamıza rağmen otobüs hâlâ gelmemişti.

Biz otobüsü beklerken Aylin ve Çağrı sonraki dersleri hakkında konuşuyordu, ikiside aynı dershanede aynı sınıftaydılar.

Onlar konuşurken ben de bulutlu gökyüzüne bakıp arada sohbetlerine katılıyordum ama gökyüzü dikkatimi daha çok çekmişti. Ekimin başında olmamıza rağmen devam eden yaz günleri bu hafta ile geride kalmıştı artık. Bulutlu, gri gökyüzüne bakmak neredeyse tüm dertlerimi unutturmuştu.

Bakışlarımı gökyüzünden çekerek tekrar yola dönüp otobüsü kontrol ederken karşıdan hızla gelen motosiklet, durağın yanında durdu. Duraktakilerin bakışları tabii benim de bakışlarım motosikletliye gitti.

Kaskını çıkarmamıştı, eli telefonda ve sürekli etrafa bakınararak sanki birini bekliyor gibi görünüyordu. Motosikletlinin yanına o garip gruptaki ikizlerden biri gelince Aylin'e döndüm. Aylin ile Çağrı konuşmaya o kadar dalmışlardı ki Aylin, sevdiği çocuğun yakında olma ihtimaline rağmen farketmemişti.

Çağrı'ya"Senin minibüs geliyor galiba." dedim. Bakışlarını Aylin'den çekip yolun ilerisine baktı.

"Aynen o ama trafik var gelmesi sürer ." bizim duraktan sonraki durağı görmek zor değildi, E5'teki duraklar birbirine yakındı ki üç durak sonra olan alışveriş merkezine herkes yüreyerek gidiyordu.

Başımı sallayıp önüme döndüm, Çağrı da Aylin'in hülyalı ve heyecanlı bakışlarını anlamayamadığı için telefonuna dönmüştü.

Aylin kolumu sertçe tutup fısıldayarak "Orada! ne zaman geldi ki?"diye sordu. Motosikletinin yanındaki çocuktan bahsediyordu. Aylin'in bu abartılı hareketlerine göre bu kişi Talha olmalıydı diğer ikiz ise Tolga oluyordu . O kadar birbirilerine benziyorlardı ki Aylin'inin onları ayırt etmesi mucizeydi.

"Emin misin? Diğeri olabilir." sorumun saçmalığını es geçerek bende motosikletliyle konuşan Talha'ya odaklandım, nasıl ayırt edebilirdi ki? İkiziyle acayip bol giyinmeleri bile aynıydı.Yeşil gözleri, kıvırcık kumral saçları, Aylin'in şiireler yazacak çok sevdiği ve aynısından bir tane olan bebeksi yüzü ile birbirlerinin aynısıydılar.

"Tabii ki de eminim. Emir'in yanında olur hep birde bakışlarını nerede görsem tanırım, tıpkı orma-"

Hızla Aylin'e dönüp sözünü keserek "Emir nerede ki?" diye sordum, sesimdeki telaş onu hayallerinden alıp gerçekliğe döndürdü.

"Motosikletteki işte. Emir motosikletle geliyor okula, sana söylemiştim daha önce." bakışlarım motosiklete döndüğünde sanki bana bakmış gibi bakışlarımı kaçırıp yolun ilerisine baktım, otobüs hâlâ yoktu.

" Sen iyi misin, ne oldu? " artık nasıl görünüyorsam Aylin'in tüm ilgisi Talha'dan bana dönmüştü. "İyiyim ya sadece o çocuğu sevmiyorum".

"Emir'i mi?"şaşkınlıkla çıkmıştı sesi, başımı sallayarak başka bir şey demedim. Hâlâ yola bakıyordum Çağrı'nın gelen minibüsü hariç gelen bir şey yoktu.

"Ben de sevmiyorum onu, çok egoist." dedi ve sonra yüzünü buruşturdu.Tekrar başımı sallayarak onu onayladım.

Çağrı telefondan başını kaldırarak bize dönüp"Görüşürüz o zaman yarın."dedi, Aylin de başını sallayarak görüşürüz dedikten sonra tekrar Talha'yı izlemeye devam etti.

Çağrı duraktan trafik yüzünden yavaş gelen minibüse doğru yürürken aklıma gelen fikirle"Dur ben de bineceğim seninle." dedim.

Aylin'e hızla dönüp"Otobüs geç gelecek büyük ihtimal onu bekleyene kadar kütüphanede yer kalmaz yarın görüşürüz."dedim ve bir şey demesine izin vermeden bana anlamaz gözlerle bakan Çağrı'nın yanına koşar adımlarla gittim.

"Kütüphanenin yanından geçiyor değil mi?" bana cevap olarak sadece başını salladı. Emir ile karşılaşmamak için girdiğim hallere üzülmek için daha çok zamanım olacaktı şu an ona görünmemek amacımdı. Minibüse binersem en azından bir günlük ondan kurutulurdum, zaten bugünden sonra da beni takmazdı. Yani umarım.

Minibüsü gergince beklerken yakınımdan gelen ayak sesleri ile arkama döndüm. Şans yine benden yana değildi.

" Naber güzellik?" yanıma gelen Emir'e dönünce bana müzip bir tavırla göz kırptı. Talha, Çağrı ile tokalaştıktan sonra bana kısa bir bakış atıp Çağrı'ya dönerek sohbet etmeye başladı. Bu tavıra anlam veremeyerek hâlâ benden bir tepki bekleyen Emir'e ne diyeceğimi düşündüm. Sabahki halinden eser yoktu ve bana güzellik demesi de çok iticiydi, yüzümü buruşturmamaya çalışarak "İyidir senden?" dedim ilgisizce. Sabah olmamış gibi davranıyorsa bende öyle davranırdım.

Onunla göz teması kurmadan durağa, arkaya doğru döndüm. Aylin şaşkınlıkla buraya bakıyordu ona baktığımı farkedince bize doğru yürümeye başladı.Bir bu eksikti.

Bıkkınca önüme dönünce Emir'in bakışlarını gördüm; beni sanki kendi kafasında tartıyor gibi inceliyordu, bakışları da cüretkâr bir şekilde bedenimde dollaşıyordu ve bu beni gerçekten rahatsız etmiş , sinirlendirmişti. Ona yumruk atmamak için zor kendimi tutuyordum. Sonunda öfkeli gözlerimle gözleri buluşunca kalakaldım, keşke sabah baktığı gibi baksaydı.

Bakışlarını çekmeden "Ne zaman benden kaçmayı bırakacaksın?"dedi.

Kaçmıyorum demek korkunç bir hata olurdu ama ne diyeceğimi bilemediğimden bakışlarımı ondan çekip yola döndüm, onu görmezden gelmek zordu ama elinden geleni yapacaktım.

Bana biraz daha yaklaştığında Aylin yanıma gelmişti, Emir'e bir bakış atıp fısıldayarak "Ne oluyor?" dedi.

"İnan bilmiyorum."dedim sinirli ifademle, gerçekten de ne olduğunu bilmiyordum.

Çağrı Aylin'i görünce Aylin için bilmeden çok büyük bir iyilik yaparak Talha ile sohbetine kattı, böylece Aylin beni unutup sohbete katılmış oldu. Gözlerimi devirip bana yaklaşan Emir'e döndüm. Ona bakınca mideme giren ani, kısa sancılar sabahki halimi hatırlatıyordu ama bu sefer tehdit sözde değil gözlerdeydi, asıl korkutucu olan bu tehditin korkutucu gelmemesiydi.

"Bak sadece konuşmak istiyorum. Sabah yaşananlar hakkında." dedi sakince, şaşırtıcıydı.

" Tabii ki, ben kütüphaneden çıkınca konuşuruz."

Neredeydi bu minibüs? Trafik de tam zamanını bulmuştu.

Başını iki yana sallayarak"Olmaz şimdi konuşucağız." dedi.

Ona sert olduğunu düşündüğüm bakışlarımı attım. Oflayarak ellerini saçından geçirdi ardından sıkıntılı ifadesiyle kollarını bağlaması benden sert bakışlardan daha fazlasını istediğini belli ediyordu. Ellerimle yüzümü sıvazladım ve bıkkınca "Peki."dedim.

Başını sallayarak rahat bir nefes aldı, rahatlamıştı ve bunu belli etmekte sorun görmüyordu. Kaba herif.

Bu saçma olayı şuan halledip rahatça ders çalışacaktım. Kaçmaya çalışmak çok yardımcı olmuyordu ve konuşmanın zararı yoktu. Değil mi?

Motosikletine doğru yürürken benim gelmediğimi görünce bana dönüp "Geliyor musun artık." dedi. Şaşkınlıka bir minibüse bir motosiklete baktım.

"Burada da konuşabiliriz ne gerek başka bir yere?"dedim hala şaşkınca ona bakarken.

"Herkes duysun konuştuklarımızı değil mi? Ne kadar akıllıca." demesiyle somurtarak omuzlarımı düşürdüm, bir de ben kendime paranoyak diyordum.

Ama en azından kahve param olacaktı, yüzümü somurtmaya devam ederek Aylin'e "Gidiyorum ben. "dedim.

Bana ve Emir'e baktıktan sonra gülümseyip başını salladı ama bakışları konunun kapanmadığını söylüyordu.

Üçlüyü orada bırakıp motosiklete doğru gittim. Bindiğim otobüsün sabah ayrı öğle ayrı zorluk çektirmesi yorucuydu, eğer şimdiye gelseydi Emir'in yüzünü görmeyecektim. Gerçekten çok şansızdım.

Motosiklette beni bekleyen Emir'in yanına gidip motosiklete bindim, en azından otobüsten daha rahattı. Kaskı başına takarken "Daha önce bindin mi?" diye sordu. Sesinden tam anlamıyla ego akıyordu.

"Evet." dedim, uzatmaması için başımı yola çevirerek ceketinden tuttum. Motosikleti çalıştırıken "Daha önce böyle bir bebeğe bindin mi?"diye sordu.

Sesi az öncekinden de egoluydu, bebeğimde ne haltsa artık. İğrenerek sinirli çıkan sesimle "Sür artık şunu." dedim, o da kahkaha atarak motosikleti çalıştırdı.

 

 

 

 

 

 

Öncelikle buraya kadar okuduğunuz için teşekkürler, umarım beğenmişsinizdir. İnanın bir okunma bile benim için paha biçilmez🌸. Aynı zamanda da tüm eleştirilerinize açığım, gelecek bölümde görüşmek üzere.

 

​​​​

Loading...
0%