Yeni Üyelik
16.
Bölüm

• Sihir

@kscicek

✴️

Uzun bir bölümle tekrardan merhabalar, umarım beğenirsiniz. İyi okumalar.

_____________________________________________

Demi Lovato ~ Heart Attack

 

'Sen nasıl istersen ve ben her zaman yanındayım tamam mı? Bunu unutma.'

 

                              ***

Prens hazretleri: Nerdesiniz?

Siz: Sahilde.

Nerede kaldınız?

Prens hazretleri: Sahilde olduğunuzu biliyorum zeki tam olarak nerdesiniz?

Kaldınız derken ben yalnız geliyorum.

Siz: Talha seninle beraber değil mi?

Prens hazretleri: Hayır neden?

Siz: Seninle geleceğini söylemiş neyse basketbol sahasının yanındayız. Bir zahmet gel artık.

Prens hazretleri: Çok ayıp

Siz: Neden ayıp pardon?

Prens hazretleri: Kimse sevgilisi ile kaba konuşmaz böyle.

Siz: Sahte olduğundandır belki.

Prens hazretleri: Tüm sihri bozuyorsun her zamanki gibi.

Görüşürüz orada.

 

Oflyarak telefonu kapatıp cebime koydum ve "Neredelermiş?"diye soran Cenk'e döndüm. Geldiğimizden beri Naz'ı saçını kırmızıya boyamaması için ikna etmeye çalıştığından ilk defa konuşuyorduk.

"Talha onunla beraber değilmiş Emir de yakınmış." dememle Tolga ve Naz bana dönerek aynı anda "Ne demek yanında değilmiş?" dediler, cevap olarak sadece omuz silktim.

Okuldan hemen sonra sahile gitmiştik ama Emir işinin olduğunu söyleyerek bizimle gelmemişti, Cenk'in dediğine göre ise Talha da aynısını söyleyerek sonra Emir'le beraber geleceğini söylemişti ama bir saate yakındır basketbol sahasındaki bankta oturmuş onları bekliyorduk.

Naz endişeyle "Tolga, arasana Talha'yı seninkini kesin açar." dedi.

"Olmaz ısrar etme artık, sana dedim konuşmuyorum onunla hâlâ."

Naz yarım saattir Talha'yı araması için Tolga'yı ikna etmeye çalışıyordu ama Tolga çocuk gibi davranmasından dolayı bu girişimler boşa çıkıyordu. Naz konuşmanın yine bir işe yaramayacağını anlayınca oflayarak başını Cenk'in omzuna koydu.

İkisi kadar garip ilişki görmemiştim bir kavgalı bir yakın oluyorlardı, benim bile kafam karışmışken onlar nasıl bunu yaşıyordu? Tolga konuyu kendinden çekerek ortaya benimde düşündüğüm konuyu attı.

" Siz hayırdır?"

"Ne alaka oğlum Talha'yı aramamak için konuyu değiştirme."Cenk'in sert sesiyle Naz kafasını Cenk'in omzundan kaldırmadan başını salladı.

"Ya başına bir iş geldiyse arasan ne olur? Bizimkini açmıyor işte," dedi Naz son bir girişimle.

Tolga, "Bir de bana diyorsunuz konuyu değiştirme diye neyse öyle olsun ve merak etmeyin, ona bir şey olmamıştır gelir birazdan." dedikten sonra rahat bir şekilde arkaya yaslanıp denizi izlemeye başladı.

Naz, Tolga'nın vurdumduymazlığına dayanamıyormuş gibi başını hızla kaldırarak sinirle ayağa kalktı ve Tolga'nın başında dikildi.

"Nasıl bu kadar rahat olursun, kardeşini arasan bir şey olmaz ama egon daha önemli değil mi?" demesiyle Tolga umursamaz ve sinir bozucu bir şekilde "Evet öyle." dedi. Naz daha sonra Tolga'nın başında dikilmek yerine yanına oturunca onu tekrar ikna etmeye çalıştı.

Sadece iki bank olduğundan ve ben asla Tolga ile oturmayacağımdan Naz ve Cenk'in yanında oturmuştum. Onların yanında oturunca grupla ne kadar alakasız, absürt durduğumu daha fazla anlamıştım. Bin yıl düşünsem bunları yaşayacağım aklımın ucundan geçmezdi.

Birazdan-eğer Emir ve Talha gelirse- Cenk'in şarkı söylediği ve daha önce Emir'le gittiğimiz kafeye gidecektik. Annemden izni ise çok kolay almıştım, evde tıkılmamdan dolayı şikayetçiydi ama döneceğim saat biraz geç olmasından dolayı istekli bir şekilde izin vememişti. Saat 12'den sonra sana kapıyı açmam aynen bunu söylemişti. Neyseki bir bahaneyle kafeden çabuk ayrılacaktım. Umarım.

Cenk'in, Tolga'yı hâlâ ısrarla ikna etmeye çalışan Naz'a bakarak iç çekmesiyle ona döndüm. Beni fark edince utanarak gülümsedi.

"Seviyorsan söyle, uzaktan izlemek senin zararına." Buna karışmamalıydım ama bir anda aklıma Aylin gelmiş, onun platonik hallerini düşününce Cenk'e üzülmüş ve söylemek zorunda hissetmiştim.

Gözleri konuşmamla şaşkınlıkla ve tedirginlikle açılmıştı. Bir süre bana ne dediğimi anlamaya çalışır gibi baktı ve sonra Naz'a dönerek gergin çıkan sesiyle "Ben ne dediğini anlamadım, ne demek istiyorsun?" dedi.

Ben salak değildim, davranışları bir arkadaşlığa uygun değildi. Bu o kadar belliydi ki okula ilk geldiğimde onları sevgili sanmış arkadaş olduklarını öğrendiğimde şoka uğramıştım.

"Naz'dan hoşlanıyorsun, aslında bu çok belli."

Cenk çaresiz olduğu belli olan bir ifadeyle ellerini saçından geçirdi, bir an bana kızacağını ve saçmaladığımı söyleyeceğini düşündüm ama Cenk'in nazik bir olduğunu, Tolga ya da Emir gibi olmadığını unutmuştum. Beklediğimin aksine sakin görünen ifadesiyle gözlerindeki belirgin olan hüzünle gülümseyerek "Ben Naz'dan hoşlanmıyorum... ben onu seviyorum." demiş ve kendinden emin çıkan sözleriyle kaşlarım hayretle havalanmıştı.

Cenk'in gözlerindeki hüzün bunun uzun süredir devam ettiğini gösteriyordu. Şaşkınca ne diyeceğimi bilemeyerek düşüncesizce aklıma gelen ilk şeyi sordum.

"Ne zamandır devam ediyor?"

Cenk, "İki yıl." dedikten sonra Tolga ile konuşan Naz'a döndü. Naz bıkkın ifadesiyle telefon kulağında muhtelemen Talha'yı arıyordu. Neden bu kadar endişeliydi? Bu garipti ama daha garibi Naz için bu grubun yerinin daha büyük olduğunu fark etmemdi. Naz aklımdaki profilden çok uzak anaç bir kişiliğe sahip görünüyordu.

Cenk bir süre sessiz kaldıktan sonra "Yani biz arkadaştık ne ara böyle oldum bilmiyorum ama ne zaman başladığını biliyorum." deyip bana baktı, başımı sallayarak onu konuşmaya teşvik ettim. Bana anlatmak isteyen gözleri, içinde ne kadar şey biriktirdiğini gösteriyordu belki de kimseye söyleyememişti.

"Abisi iki buçuk yıl önce şehit oldu ve ondan sonra Naz çok değişti. Yani onunla ilk tanıştığımda hep enerjik çoğunlukla çok saçma konuşup kafamı şişeren biriydi ama o olaydan sonra içine kapandı kendi acısını unutup anne babasına baktı, onu o zamanlar görünce hiç göründüğü gibi olmadığını fark ettim. Ben onun göründüğü gibi olmadığını farkedince sevmeye başladım." dedikten sonra derin bir nefes alarak elleriyle yüzünü kapattı. Bu hâline üzülmüştüm. Bu grupta bana iyi davranan sayılı insanlardan biriydi bu yüzden de teselli amaçlı elimi dostça omzuna koyarak"Söyle o zaman ileride söylemediğine pişman olacaksın." dedim.

"Şimdi söylersem de pişman olucağım, beni arkadaşı olarak görüyor." Yüzünü kaldırmadan konuşmuştu.

"Bunu bilemezsin eğer kendine söylemekte güvenmiyorsan belki de artık ona arkadaştan daha fazlası olduğunu göstermelisin." dememle bana döndü. Çok kesin konuşmuştum, çok bilmişlik yapmak istemezdim ama ancak onu böyle teselli edebilirdim.

"Öyle mi dersin?"

Başımı sallayarak onu onayladım, gülümseyerek rahatlamış bir ifadeyle omzundaki elime vurdu. Sadece ona destek olucak biri gerekiyordu ve ben bunu yaparken yapmak zorunda değil gerçekten isteyerek yapmıştım ne kadar onu korkak bulsamda. Bu da bir ilkti.

Bir anda hızla elimin çekilmesiyle neye uğradığımı şaşırdım. Cenk'te şaşkınlıkla elimi tutan, yüzündeki sinirli ifadeyle başımızda dikilen Emir'e döndü ve başını iki yana sallayarak onaylamaz bir ifadeyle "Arkadaşça konuşuyorduk." dedi, arkadaşça kelimesini vurgulayarak alayla konuşmuştu.

Elimi hızla Emir'den çekip kollarımı bağlayarak Cenk'ten bakışlarını ayırmayan Emir'e döndüm. Her şeyi bozmak zorunda mıydı? Belki de bizi duyduğu için sinirliydi?

"Ben de zaten başka bir şey demedim." Aralarındaki bakışma Naz'ın Emir'e sarılmasıyla bölündü. Cenk ve benim bakışlarımızın sarılan iki arkadaşa aynı olduğunu farkedince ifadesiz bakmaya çalıştım. İkisi arkadaştı yani bunu düşünmem saçmaydı ve çok sığdı.

"Başınıza bir iş geldi diye çok korktum Talha da yok Tolga da inatla aramıyor onu." diyen Naz, Emir'den ayrılarak ellerini beline koydu.

"Park edecek bir yer bulamadım o yüzden geç kaldım, Talha'yı da şu kızla gördüm birazdan gelir."

Şu kız Sude olmalıydı, o da mı gelecekti? Zaten buraya geliş nedenimi hâlâ anlamazken bir de sevgili sınıf arkadaşımı görmeyi hiç istemiyordum. Naz, Emir'in konuşmasını bitirmesiyle derin bir nefes alarak kendini Cenk'in yanına attı. Bununla beraber Cenk ise bakışlarını kaçırarak denize döndü.

"Haa bakın geliyor bizimki, sana demiştim Naz o salağa bir şey olmaz diye."

Sahilin yanındaki kafelerin yanında Talha hızlı adımlarla buraya doğru geliyordu.

Üstümde hissettiğim bakışlarla Talha'da olan bakışlarımı çekip bankta yayılarak oturan ve beni izleyen Tolga'ya döndüm. Ona döndüğümü görünce sinir bozucu bir şekilde güldü ben de bu hareketine karşılık aynı şekilde ona güldüm.

Tolga bu anlamsız gülmeden sonra ayağa kalkarak ellerini cebine koyup bana yaklaştı.

"Senin arkadaşın gelmeyecek mi?" diye sorunca Naz, "Aa evet niye gelmiyor?" dedi merak bulunduran sesiyle.

Tolga'yı es geçip Naz'a döndüm. "Hastalandı, o yüzden gelmeyecek." Daha doğrusu Talha ya da Tolga'yı görmek istemediğinden gelmemişti ve beni en çok öfkelendiren kısım da bunu buluşacağımız saatten yarım saat önce öğrenmemdi. Gelmeyeceğini önceden söyleseydi şu an her saniye ne yaptığımı sorgulamazdım.

"Grip mi?"diyen Tolga ile hepimiz ona döndük.

"Ne var merak edemez miyim? Ne bakıyorsunuz öyle!"

Yüksek çıkan sesiyle yüzümü buruşturarak bize yaklaşan Talha'ya döndüm. Bakışları bendeydi ve sinirli gözüküyordu.

Koşar adımlarla yürüyüp kimseye selam bile vermeden ayakta bekleyen Emir'in yanına giderek öfkeli yüz ifadesi ve sesiyle"Bu niye burada? Bunu hep grupça yaparız, onun gelmemesi gerekiyordu." diye hesap sorar gibi konuştu.

Bende onu sorguluyordum, benim burada ne işim vardı? Naz ve Cenk zorlamasa asla gelmeyecektim ve dünden beri devam eden Emir'in mesajları da bunda etkiliydi.

Emir, bakışlarını Talha'dan çekmeden "O da bu gruptan bir çünkü."dedi.

Talha ile Emir'in birbirlerinde olan bakışlarıyla her an kavga edecekmiş gibi duruyorlardı.

Sonunda bu bakışma yarışından sonra Talha yerinde hareketlenerek Emir'den uzaklaştı."O gelirse ben gelmem." deyince gözlerimi devirdim, ne kadar da dramatikti.

Cenk, Naz'ın arkasında bankta oturmuş bir şekilde bıkkınca olan biteni izlerken Tolga telefondaydı. Naz ise ne olduğunu anlamıyor gibi bir bakışla hayretle gülerek "Şaka yapıyorsun değil mi? Saçmalama." dedi ama Emir'e dikkatle bakan Talha aksine çok ciddiydi ayrıca gözlerinde kırıldığını belli eden bir bakış vardı.

Neye kırıldın pardon dememek için kendimi zor tutuyordum. Bunun yerine "Geçen yıl olmuş bitmiş bir şey için hâlâ kin mi tutuyorsun?" diyerek bakışları üstüme çektim. Talha'nın karın ağrısı buydu ama bu kadar kin benim için bile fazlaydı.Ayrıca ben buradayken sanki yokmuşum gibi konuşması benim için son damlaydı, kavga etmemek için dişlerimi sıkmaktan dişime ağrı girmişti. Artık sıra bendeydi.

Talha benden bakışlarını çekerek öfkeyle asla telaffuz edemeyeceğim bir küfür etti ardından arkadaşından böyle bir şey beklmediğinden olsa gerek hayretle ona bakan Emir'e döndü.

"Sözde en yakın arkadaşımdın ama bir kere beni anlamaya çalışmadın."

Talha'nın konuşmasıyla Emir'in kırılmış suratı ile daha fazla sinirlenmiştim. Bu ikizler fazla mı dramatikti? Yoksa ben mi duygusuz ya da Emir'in deyişiyle ruhsuzdum?

Talha'nın Emir'den bakışlarını çekip arkasına dönerek gitmesiyle hepimiz şaşkınlıkla arkasından bakmıştık.

Emir bana dönünce sorun yok anlamında başımı salladım ardından Emir'in Talha'nın arkasından gitmesini izledim. İç geçirerek buradaki süremin bittiğini de anlamış oldum. Her buluşma da yeni bir kavga daha. Bu grubun sloganı bu olmalıydı kesinlikle.

"Bu daha nereye kadar sürecek? Geldiğinden beri şu iki arkadaşı birbirine düşürdün." diyen Tolga'yla sinirle ona döndüm. Konuşmak için hazırlanan Cenk'e bakarak başımı salladım, kendi başıma halledecektim bu işi.

"Bu benim suçum değil."

Rahatça konuşmam onu daha fazla sinirlendirmişti. Bana sinirle bakarak alayla kahkaha atıp "Senin suçun değil mi? Geçen yıl ona iftira attığın için senin yüzünden disiplin yedi, küçük düşürdün onu şimdi de aramıza girerek ikisini birbirine düşürdün ve bunlar senin suçun değil mi?!" diye bağırmasıyla korkuyla yerimde zıpladım. Elimin titiremesiyle ellerimi cebime koydum. Gürültüden nefret ederdim.

"Ne iftirasından bahsediyorsun? Talha kopya çekiyordu ve bende kopya çektiğini söyledim. Burada benim bir suçum yok."

"Kopya çekmiyordu hem çekse bile kimse bunu söylemezdi sen ne diye söyledin? Sorunun mu var?"

Tolga'nın âni öfkesiyle gerilmiş ve talelaşlanmıştım, şaşkınca ne yapacağını bilemeyerek bizi izleyen Cenk ve Naz ile üstümde daha fazla baskı hissediyordum. Sakin kal! Yüzümü buruşturarak rahat bir ifadeyle konuşmaya çalıştım.

"Kopya çekmiyorsa neden Irmak'a kağıt uzatıyordu?"

Tolga bir süre bana baktı, daha çok bir şey demek istiyor ama bunda kararsız kalmış gibi gözüküyordu. Sonunda konuşmaya karar vermiş gibi sinirle ellerini saçlarından geçirerek bana döndü.

"Kıza çıkma teklifi edecekti çünkü ama senin yüzünden hem kıza hem de okula rezil oldu! Herkes onunla tam bir yıl boyunca dalga geçti! Senin yüzünden!"

Yüzündeki kin beni korkutmuştu daha önce böyle bir nefreti en son ortaokulda görmüştüm, bana zorbalık yapan Irmak'ın yüzünde; nedensiz, sadece sen olduğun için nefret edenler. Tolga'nın yüzündeki ifade buydu.

"Bunu sınavda mu yapıyor? Bu çok saçma hem Irmak o zamanlar Emir ile yeni ayrılmamış mıydı? Bir de o mu diyor Emir'e sözde arkadaş olduğunu." Alayla konuşmam Cenk ve Naz'ın bile şaşkınla bana bakakalmasına neden olmuştu.

Ne dememi bekliyorlardı? Talha ona kopya vermediğini söyleyebilirdi bunu Irmak'ta yapabilirdi ama ikiside konuşmamıştı. Talha olmaması gereken kişiye çıkma teklifi ediyor ve yakalanıyor, bunun arkadaşı ile arasını bozulacağını anlayınca da kopya dememi kabulleniyordu burada ben suçlu değildim. Yine haksız yere suçlu olmayacaktım.

"Durun artık! Lütfen kavga etmeyin." diyen Naz'a dönüp"Bu iş burada bitecek ve zaten bu kimseyi ilgilendirmez." dedim. Sözlerime kırıldığını görebiliyordum ama Tolga karşısında yenilemezdim.

"Nasıl bu kadar rahat olabilirsin! Aklım almıyor. Disiplin cezasından sonra Talha iki gün odasından çıkarmadı babam, ne yaşadığını bilmiyorsun. Bu tabii ki de senin suçun, geldiğinden kavgalarımızın hepsi de senin suçun." diyerek sinirle üstüme yürüdü, bana şu an vurabilecek durumdaydı. Bu farkındalıkla telaşla elim ayağıma dolaştı, buna hazır değildim.

Yanağına tokat atmamla başı yana düşmüş elim ise ateşe değmiş gibi yanıyordu. Naz eliyle ağzını kapatıp bana şaşkınlıkla bakarken Cenk ise ne yapacağını şaşırmış gibi bir ileri bir geri gelip telefonuna bakıyordu.

Ona doğru eğilerek "Ne yaşadığını gayet iyi biliyorum onun. Bende odada tek başıma kilitlendim küçük düşürüldüm ve sadece 10 yaşındaydım o zaman. Asıl sen bilmiyorsun kimin ne yaşadığını." dedim.

Sesimin titremesiyle kendimi toparlamaya çalıştım ama o günü her hatırladığım da ağlıyor öfkeyle o güne, babama ve bilerek o odada kalmama sessiz kalan anneme lanet ediyordum.

O gün sadece yaramazlık yapan bir çocuktum ama aileme göre hata yapan bir yetişkindim bu yüzden acımadan beni odaya koymuş bir gün boyunca kapıyı bile açmamışlardı. Ne hata yaptığımı bile hatırlamıyordum ama odadaki her saniyeyi, kayıtsızlığı ve acımasızlığı hatırlıyordum.

"Kimin ne yaptığını bilemezdim, o gün Irmak'ın kopya çektiğini düşündüğüm için ispiyonladım.Talha'yı tanımıyordum bile. Ki eğer konuşsaydı bunu yapamadığını söyleseydi ceza almayacaktı ama söylemedi yani burada beni ilgilendiren bir şey yok."

Gözümden akan yaşla bana nefret eden gözleri pişmanlıkla bakmaya başlamıştı, bunu görmek daha da ağlamama neden oluyordu.

Geri çekilerek "Merak etme bir daha sizinle buluşmak gibi bir hata yapmayacağım." dedim ardından hızla yürürken arkamdan kimsenin gelmemesini umdum.

Sahilden uzaklaşınca adımları hızlandırarak koşmaya başladım bir yandan ağlamaya ve gözyaşlarımı silmeye çalışıyordum.

Hala güçsüzdüm ve en küçük şey bile beni geçmişe götürüyor, o karanlık odadaymışım gibi hissettiriyordu.

"Nüzhet, Dur!"

Arkamdan gelen sesle adımlarımı yavaşlattım ve gözyaşlarımı silmeye devam ettim.

Emir yanıma gelip yüzüme dikkatle bakarak bakışlarını benimkilerle buluşturmak için yüzüme doğru eğildi. Baharatlı parfümü yerine ferah bir kokuyu almamla bana çok yakın olduğunu anlamıştım. Parfümünü mü değiştirmişti?

"Ne oldu sana? Tolga mı yaptı bunu?"

Sorusunu es geçip "Talha nerede? Ne oldu, sana çok kızdı mı?" diye sordum.

"Onu boşver."diyerek bana daha fazla yaklaştı ve elini yüzüme yaklaştırmasıyla başımı kaldırarak ona döndüm. Şefkatli olan ifadesiyle yüzümü incelerken ona verdiğim eldivenlerimle göz yaşlarımı sildi. Onu ve ilgisini görmek az da olsa kendime gelmemi sağlamıştı.

Derin bir nefes alarak gülümsemeye çalıştım ve gözlerine baktım. Dikkatle beni izleyen ela gözlerle karanlığım son bulmuş gibi hisettim. İçimde bir yerlerde rahatlamış hissiyle az önce olanları neredeyse unutmuştum. Bu nasıl bir etkiydi böyle?

"Tolga ile kavga ettik, geçen yılki kopya olayı yüzünden."

Başını sallayarak elini yüzümden çekti ve bakışlarını kaçırdı, gelen boşluk hissinin üstünde çok durmayarak "Sen biliyor muydun Talha ve Irmak'ı?" diye sordum.

Emir, başını beni onaylar bir biçimde sallayarak"Talha'yı yanlış anlama ilk o hoşlanmış kızdan, bana söylemediği için Irmak'la çıkmıştım. Biz ayrıldıktan sonra bana anlatmıştı zaten kısa sürmüştü, ilgimi çekmiyordu."dedi.

Bu saçma açıklamasına gülerek kabaran saçlarımı arkadan bağlamaya başladım. Kendime gelmiş, dış görünüşüme ve etrafta bana garip bakan insanları umursamaya başlamıştım.

"Umrumda değil."

"Öyle mi?"diyerek tekrar bana yaklaştı. Gülümseyerek başımı salladım, bana dikkatle bakarak ciddi göründü.

"Tolga sana dedi? Ne oldu tam olarak?" demesiyle rahat görünmeye çalıştım.

"Boşver, gerçekten unutmak istiyorum olanları."

Ellerini omzuma koyarak yüzündeki pişman olduğu belli olan bir ifadeyle "Özür dilerim, benim yüzümden yine olan sana oldu inan bilseydim..." diye konuşmasını başımı sallayarak kestim. "Hayır öyle bir şey yok sadece unutalım bunları."

Emir ise sıkıntılı bir nefes verip yüzü ile yüzüm arasında bir mesafe kalmayıncaya kadar bana yaklaştı.

"Sen nasıl istersen ve ben her zaman yanındayım tamam mı? Bunu unutma." dedikten sonra ellerimi tutup alnını alnıma yaslamasıyla baştan aşağı ürperdim. Midemde yine kelebekler savaş açmış kalbim ise maroton koşusundaymış gibi atıyordu. Ne yapacağımı bilemeyerek o an ki hislerimle gözlerimi kapattım. İlk defa teselli ediliyordum belki, ilk defa korkunç hissetmem gerekirken kendimi bulutlar kadar hafif hissediyordum ayrıca ilk defa bu kadar yakınlık beni rahatsız etmemişti.

"İyi ki tanımışım seni," dedim gözlerimi açmadan.

Emir'den ses gelmeyince gözlerimi açtım. Gözlerimi açmamla bana bakan ela gözler yumruk yemiş gibi bir etki bırakmıştı. Dudaklarıma ve gözlerime bakan gözlerinde gördüğüm, bakışlarından dolayı aklıma gelmeyen duygular bana zamanı ve olduğum yeri unutmuştu. Bu sadece kısacık bir an, birkaç saniye sürmüş ve arkadan birinin öksürüp onaylamaz sesler çıkarmasıyla hızla geri çekilmiştim, nerdeyse takılıp yere düşüyordum.

Emir bıkkınlıkla bize onaylamaz ifadeyle bakan yaşlı kadına dönerek "Tüm sihri bozdun be teyzem." dedi. Bakışlarımı yaşlı kadından kaçırarak Emir'in omzuna vurup"Bir sus ya."diye fısıldadım.

Emir ise alayla bana bakıyordu ama kulaklarına kadar kızarması onunda benim gibi hissettiğini gösteriyordu. Az önce ne olmuştu? Ne olduysa da bunu tekrar yapmak için delicesine bir istek duyuyordum.Kendine gel! Kendine gel...

İyice ipin ucunu kaçırmıştım. Sonunda biraz da olsa kendime gelerek Emir'e dönüp "Hadi gidelim,"dedim. Bakışlarını yerden kaldırarak bana dönüp ensesini kaşıdı.

"Peki, gidelim."

Bana yaklaşarak kolunu omzuma atınca yine az önceki gibi heyecanlandım ama kolunu daha öncede omzuma atmıştı, bu kadar heyecanlanmam saçmaydı. Acaba benim kadar heyecanlı mıdır?

Yürümeye başladıktan bir süre sonra "Bizim ilişki de nefretten arkadaşa oldu değil mi?" diye sordu. Az önceki olanlar olamamış gibi davranmak ikimiz için de daha kolaydı bu yüzden bende ona uyarak" Öyle gibi oldu,"dedim.

Konuyu değiştirmek amacıyla ve birkaç gündür aklımı kurcalayan düşünceyle cesaretimi toplayıp "Neden benden nefret ediyordun? Felsefe projesini yapmayacak kadar ne yaptım?" diye sordum.

Kolu omzumdayken ona dönmek zordu ama yine de yüz ifadesini merak ederek başımı yüzüne doğru kaldırdım.

Yüzünde ne diyeceğini bilemeyen ve mahcup bir ifade vardı, bakışları ona dönmeme rağmen bana dönmemişti.

"Felsefe projesi tamamen seninle alâkalı değil... babam evlenmişti o zaman o kafayla proje yapamazdım."

"Ama benimde etkim vardı değil mi?"

Sorumla başını sallamış ve mahcup bir şekilde gülümseyerek bana dönmüştü, ela gözlerini direk gözlerimle buluşturmasını beklemiyordum bu yüzden bakışlarımı kaçırıp ilerlediğimiz kaldırıma bakmaya çalıştım.

Zihnimde Heart Attack çalıyordu, bakışları benim için kalp krizi yaşatacak kadar etkiliydi.

"Senin o klasik inek öğrencilerden zanediyordum bir de beni görmezden geliyordun, herkese öldürecek gibi bakıyordun bu da acayip sinir bozucuydu ama şu an sana öyle hissetmiyorum kabasın falan ama kafa kızsın," dedi.

Sözleriyle dirseğimle karnına vurup "Sen bana kaba davrandığın için öyle davranıyorum yoksa kaba biri değilim."

Eliyle karnına vurduğum kısmı tutarak ve gülerek "Sen öyle diyorsan öyledir Leydim." dedi.

"Öyle zaten ve ben seni hiç görmezden gelmedim."

Gülmesine sinirlenerek kolunun altından çıkmaya çalıştım ama beni kendine daha fazla çekerek yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

"Öyle mi? Geçen yıl felsefe projesi için yanına gelmemiş olabilirim ama sen de bana konuyu bile söylemedin bensiz her şeyi hallettin bunu da notlarımdan öğrendim." dedi sitemle.

"Aslında sana söyleyecektim ama gergin gözüküyordun ve proje yapacak tipte de değildin hem benim sayemde tam not aldın."

Son cümlemde ona gülümseyerek bakmıştım, o da bana gülümseyerek "Proje ödevi yapma tipi diye bir şey mi var? Ki varsa da sen tam o tipe uyuyorsun," diyerek kahkaha atmaya başladı.

Başımı iki yana sallayarak somurtmaya başladım, benimle alay etmek için yer arıyordu egoist. Kahkahası durunca tekrar alay edeceğini beklerken " Proje ve şu ana kadar yaptığın her şey için teşekkür ederim ve bunu geç söylediğim için de özür dilerim," demesiyle hayretle ve şaşkınlıkla açılmış gözlerimle ona bakakalmıştım.

"Şey bende teşekkür ederim."

Emir abartılı bir şaşkınlıkla kaldırımda durarak yüzüme doğru eğildi ve "Bence ilk teşekkür ettiğin insan olabilirim," dedi.

Bu hareketine kahkaha atarak onu omzundan ittirdikten sonra Emir'i arkamda bırakarak yürümeye başladım bir yandan da gülüyor ve başımı iki yana sallıyordum.

Emir, arkamdan gelerek tekrar kolunu omzuma atarak beni kendine çekmesiyle bende anın heyecanıyla iki kolumu beline sardım. Bu hareketime başta irkilmişti ama sonra yüzündeki keyifli ifadeyle hoşuna gittiğini anlamıştım.

Bir süre böyle yürüdükten sonra "Arkadaşlarının yanına gitmen gerekmiyor mu?" diye sordum. Benim yanımda durması onun için iyi olmazdı, oradakiler onun yakın arkadaşlarıydı ben ise yabancıydım.

"Seni evine bırakayım sonra giderim onların yanına, acelesi yok."

"Ama Cenk'in günü mahvoldu."

"Yok öyle bir şey, kafana takma." Ama ikimizde dediğimde haklı olduğumu biliyorduk.

Tolga'ya gereksiz miydi tokat atmam?Hakkettiğinden emindim ama bu beni suçlu konumuna getirmişti. Emir bunu duyunca benimle alâkalı düşünceleri değişecek miydi? Hem Emir benim hakkımda ne düşünüyordu?

 

 

 

 

 

 

Bölümü nasıl buldunuz?

Cenk'in itirafı hakkında ne düşünüyorsunuz? Bekliyor muydunuz?

​​​​​​​​​Son olarak en merak ettiğim soru; favori karakteriniz kim?

Yorumlarınızı bekliyorum, gelecek bölümde görüşmek üzere.

 

 

​​

Loading...
0%