@kscicek
|
Taylor Swift ~ Style
'Beni tanımıyorsun ve tanımakta istemezsin.'
*** Motosikleti pahalı bir şeye benziyordu. Benim daha önce bindiğim ise ikinci el ve her an parçaları dökülecek gibiydi, o gün de annemin zoruyla kuzenim beni okul çıkışı almış teyzemlere götürmüştü. O zaman her an motosikletin parçalanacağından korksamda yolculuk güzel geçmişti, şu an ise hiç güzel geçmiyordu. Tanımadığım birinin aracına binmiştim ve beni başka bir yere götürürse ne yapabilirdim bilmiyorum. Kabul etmemeliydim. Kaçmalıydım belki de, ne kadar pişman olsamda şu an için başıma bir iş gelmemesini ummaktan başka bir şey elimden gelmiyordu. Kafamdaki korkunç seneryoları es geçerek ne hakkında konuşacağımızı düşündüm.Yorgun olduğum için onunla konuşmak, onun egolu sesini ve yakışıklı yüzünü görmek istemiyordum ama bu olayın bitmesi gerekiyordu artık, gereksiz bir şekilde uzamıştı. Zaten Emir bu konuyu bu kadar uzatmasa şu an ders çalışıyor olurdum, peki niye bu kadar abartıyordu? Canı sıkıldığı için sıradaki oyuncağı olarak beni mi görüyordu? Olabilir miydi böyle bir şey? Doğrusu şaşırmazdım bunu yapamasına. O iki yüzlü şerefsizden her şey beklenirdi. İçimde Emir'e karşı hızla büyüyen nefretten kültür merkezinin yanındaki parka geldiğimizi farkedememiştim. Motosikleti park edip bana dönerek "Sen parkta bekle beni ve sakın kaçma bir yere." dedi gülerek, sesi alaylı çıkmıştı. O egolu, kendinden emin suratını parçalamak istiyordum. "Haha çok komik!"dedim sinirle ve motosikletten inip gözüme kestirdiğim boş banka doğru yürüdüm.O ise indikten sonra çocuk parkında bekleyen bir gruba gitti. Aşağı doğru koşup kaçsam diye kısacık bir an düşündüm ama onu haklı çıkarmak istemiyordum. Zaten buraya yani kültür merkezindeki kütüphaneye gidecektim, beni buraya getirmesi isabet olmuştu. Oturduktan sonra üniversiteye gittiği belli olan grupla konuşan Emir'e döndüm. Rahat hareketlerle kaskını başından çıkarmasını izleyerek onu dikkatlice incelemeye başladım. Havalı durmadığını söylemek yalan olurdu, kardeşimin zoruyla izlediğim gençlik filmlerindeki bir sahneye benziyordu tek eksik şey arkada çalan bir şarkıydı. Ardından saçlarını düzeltip grupla vedalaştı ve bana doğru yürümeye başlayınca iç geçirip bakışlarımı ondan çekip parkta oturan diğer insanlara çevirdim. Emir yanıma geldiğinde oturduğum banka oturarak kolunu arkama attı. " Şu işi bitirelim artık." diyerek bana döndü." Sabah tam olarak ne duydun?" dedi, sesi ciddi çıkmıştı. "Bu niye bu kadar önemli özel hayatın beni ilgilendirmez, zaten kimseye söylemek için nedenim yok." Bana ciddi ifadeyle bakmaya devam etti ama bu ifadede bile biraz alaylık vardı. "Tam olarak ne duydun?" Benim dediklerimi duymamış gibi yaparak sorusunu tekrarlamasıyla öfkeli bir soluk aldım. "Sadece Tuğçe yanılıyorsun gibi şeyler." Tek kaşını kaldırıp "Başka?"diye sordu, bana inanmadığı belli olan bakışlarına anlam veremeyerek "Bu kadar yani... haa şey hocam falan da diyordun." dedim. Ellerini saçlarından geçirdikten sonra çenesini sıvazladı. Sıkıntılı yüz ifadesi bunu duymamam gerektirdiğini açıklıyordu .Yerde olan bakışlarını benim bakışlarımla buluşturup "Bunu saklayacak kadar sana güvenmiyorum." dedi. "Yani?" Arkaya yaslanarak "Yanisi sana güvenmem lazım." dedi. Sanki aptalca şeyler ben söylüyormuşum gibi bana bakıyordu, yukardan bakmak ve ego bu manyak için yeterli tanımdı ve sonra " Bana kimsenin bilmediği bir sırrını söylersin böylece ödeşiriz." diye de ekledi. Bu çocuk şaka mıydı?" Bunu yapmak için bir nedenim yok bana güvenip güvenmemek sana kalmış." diyerek ayaklandım ama elimi tutup beni oturtmasıyla gitme girişimim son buldu. Ona bir hışımla dönüp "Yine ne va-" dememe izin vermeden eliyle ağzımı kapatarak etrafa bakındı bende ona anlamaz gözlerle bakıyordum. Elini hızla ittirmemle bakışları tekrar bana döndü. "Bağırmadan medeni bir şekilde konuşalım. Ha nedersin?" Sinirden ne sorduğunu unutmuştum. "Ne gerek var bunu yapmaya, bu çok saçma ve ben zaten medeniyim."bunu dememle göz devirmesi aynı anda oldu. "Saçma değil sadece...Bak önemli bir sırrını öğrenseydim ne yapardın? Tabii ki de bana güvenmezdin değil mi? " eğer babamın bir kanun kaçağı olduğunu öğrenseydi ne olurdu gerçekten bilmiyorum. Belki okul hatta şehir bile değiştirebilirdim.Empati yapabiliyordum ama sırrı benimki kadar büyük müydü? Kabullenerek ela gözlerine bakıp "Benim bir sırrım yok." dedim. Bu benim mi yoksa babamın sırrı mıydı emin değildim ve bu sırrı Aylin ve Ceyda'ya bile söylememiştim .Nasıl söyleyebilirdimki hem? Babam bir kaçaktı, bazıları için bu büyük bir gerçek olabilirdi ama bizim evde bu önemsiz, küçük bir gerçekti; babamın bir kaçak olduğunu hepimiz unutmuştuk ya da alışmıştık. " Hadi ama herkesin bir sırrı vardır." deyince bu fikri tartmaya en azından mantıklı bir yönünü bulmaya çalıştım. Kesin bir şey varsa da Tuğçe her kimse onunla olmaması gereken bir ilişki yaşıyor olmalıydı. Tuğçe'in kim olduğu önemli değildi ya da kim olduğunu bilmemem de, ki bilmediğimi söylesem de bana inanmayacaktı bu yüzden sakin kalıp akıllıca bu işi halletmeliydim yoksa bu olay daha da uzayacak ve günüm belki de günlerim zehir geçecekti. Kararlılıkla ona döndüğümde kollarını birbirine bağlamış bir şekilde alayla bana sırıttığını gördüm, sanki karşısında çocuk varmış gibi. Bakışlarına sinirlenmemeye çalışarak kendinden emin çıkan sesimle "12 A sınıfından Efe'den hoşlanıyorum." dedim, söylebileceğim en iyi şey buydu. " Hangi Efe?" yüzümü inceleyerek şüpheyle sordu, sesi bana inanmadığını belli ediyordu. "Kara olan." diye cevapladım ama bu cevaptan emin değildim, bu ismi sadece deneme sınavında ilk sıralarda görmüştüm yani kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Emir'in tanıması küçük bir ihtimaldı ama kahkaha atması bu fikrimin yalanlar nitelikteydi. Kahkahası, önümüzden geçen birkaç kişinin garip bakışlar atmasını sağlamıştı. "Sen ve Kaya mı gerçekten?" bunu kahkahaların arasından söylemişti. Evet, bu planım da işe yaramamıştı. " Allah aşkına sus." dedim umutsuzca, yine abartılı tepkiler veriyordu. Bana dönüp "Senin gibi kızın Kaya'dan hoşlanması..." kahkasıyla sözlerini tamamlayamamıştı bile, bu kadar komik olan neydi? Onun şu aşağılayıcı ve alaylı ifadesine artık katlanamayacaktım. "Senin gibi kız derken."derken sesim sert çıkmıştı, kavga istiyorsa istediğini alacaktı. Sonunda sakinleşerek bana yaklaşıp "Senin gibi güzel bir kız asla Kaya'dan hoşlanmaz."dedi, yüzüyle yüzüm arasında az mesafe vardı ve ela gözlerini çok net görüyordum. Her gün gördüğüm yüzü şu an fark etmek şaşırtıcıydı sol gözünün altında küçük beni bile yeni fark etmiştim, güzel duruyordu. "Bana yalan söyleme küçük tilki." Küçük tilki mi?Gerçekten mi? Banktan biraz kayarak ondan uzaklaştım, mesafe her zaman iyidir. " Peşini bırakmam emin ol. Sende beni anla eğer bu sırrı birine anlatırsan ikimizde yanarız ama özellikle o... Bunu ona yapamam." sesi kendinden emin ve yine egolu çıkmasaydı yalvardığını sanabilirdim.Tuğçe her kimse onun için gerçekten önemli olmalıydı. Belki biraz kayıtsız gözükebilirdim ama ona üzülmüştüm benim başıma gelse bende güvenmezdim tıpkı babamın sırrında olduğu gibi ama Tuğçe kimdi ki gizli kalması bu kadar önemli? Hayır, bunlarla uğraşmak ya da bilmek istemiyordum. Güvenmesi için neden vermem yeterliydi ve bunu sırrımı söylemeden yapmalıydım. Biraz düşünmekle geçen dakikalardan sonra sır vemek yerine ondan bir şey isteyebilirim diye düşündüm. Aynı zamanda da Aylin'in kafama doldurduğu fikirler şeritler halinde zihnimde geçiyordu. Mantıksızdı ama denemekten zarar gelmezdi. "Aslında aklımda bir fikir var, dalga geçmezsen anlatırım." sonunda konuşmamla tek kaşını kaldırıp devam etmemi işaret etti. Aylin ile genelde konuştuğumuzda konu Talha olurdu. O asosyal, okuldan o garip gruptan başka kimseyle konuşmuyordu Aylin'in cesaretini kıran da buydu ama eğer -tabii Aylin'e göre-ortak arkadaş gibi bir şey olursa Talha ile konuşabilecek en azından şansını deneyebilecekti. Ki ben bu saçma durumu lehime çevirirsem eğer Talha'nın en yakınındaki ile Aylin'in aşk hayatını düzeltebilirdim. " Eğer çöpçatanlık için bana yardım edersen ödeşmiş oluruz." bu işin sonu iyi bitsin lütfen, sadece bir kere düzgün gitsin... Yüzündeki kendini bilmiş ifadeyle" Sen ve çöpçatanlık." dedi. "Beni tanımıyorsun ki." dememle banka yaslanarak kollarını birbirine bağladı. "Eh böyle işlerle uğraşmayacak zeki olduğunu biliyorum, hadi anlat inek; bakalım neymiş bu fikrin." diyerek bana döndü, daha nereye kadar hayvan benzetmesi yapacaktı? Soruyu sorduğuma gerçekten pişman olmuştum böyle bir şeyi düşünmem de çok saçmaydı. Özellikle Emir'e anlatmam çok acınasıydı ama vazgeçmek için artık çok geçti, sadece hayvan olanın o olduğunu unutma ve devam et. Yüzüme dikkatle ve merakla bakan Emir'e dönüp çekinerek anlatmaya başladım "Benim bir arkadaşım senin arkadaşından hoşlanıyor eğer aralarını yaparsa-" Bana yaklaşıp sözümü keserek şüpheyle "Sen mi hoşlanıyorsun yoksa arkadaşımdan?" dedi. "Ne! Hayır tabii ki de."ona sen şaka mısın bakışlarımı attım. Ne alakaydı şimdi bu soru? "Kim bu arkadaşın ve hangi arkadaşımdan hoşlanıyor." yüzünde bunu gerçekten düşündüğü belli olan ifade vardı, sözümü kesmesine sinirlenmeyi sonraya bırakarak sakin çıkan sesimle "Öncellikle söz vermen gerekiyor kimseye söylememen için özellikle o arkadaşına." dedim,Aylin'in sırrını böyle söylemek beni rahatsız ediyordu ama böylece ben Emir'den kurtulacaktım Aylin'de sevdiğine kavuşucaktı. Umarım. "Peki söylemem, kim bu arkadaşın?" sesi inandırıcı değildi, yüzündeki meraklı ve ciddi karışık bir ifade ile kararsız bir şekilde ona baktım. Bıkınca gözlerini devirip "Söz kimseye söylemem, sırrımı biliyorsun istesem de söyleyemem." dedi, sesi az öncekine göre daha inandırıcıydı. Derin bir nefes alıp"Duraktaki arkadaşım yani Aylin Talha'dan hoşlanıyor. Aslında ikisi aynı ortamda olursa bir şey yapamamıza gerek kalmaz, sen aynı ortamda olmalarını sağlayacaksın bende sırrını saklayacağım. Bu kadar basit."dedim. Emir'e komik ya da saçma gelebilirdi ama kimse Aylin'in nerdeyse 2 yıldır varlığından bile haberi olmayan birini sevmesini, ne kadar enerjikte olsa her gün daha da çökmesini izlemiyordu ve bunu anlatmak ne kadar ihanet gibi gelsede bana bu konuda yardım edebilecek tek kişi karşımdakiydi ve ne kadar acınası bir düşünce olsada Aylin mutlu olacaktı. " Yani sen arkadaşını öylesine birden arkadaşlarımla takılmasını sağlayacağım ve kimse kesinlikle bunu sorgulamayacak arkadaşında mucizevi bir şekilde Talha'yı kendine aşık edecek öyle mi, doğru mu anlamışım?" somurtarak cevap vermedim hata bendeydi, ne diye bu manyakla konuşuyorsam? Emir bana yaklaşıp somurtan suratıma dikkatli bir şekilde bakarak alnımdaki saç tutamlarını kulağımın arkasına koydu. "Üzülme bebeğim benim daha iyi fikrim var." Gözlerindeki pırıltıyı görmemek imkansızdı ve teması çok garipti... Kendine gel! Boğazımı temizleyip "Söyle o zaman." dedim çıkışarak ve geri çekildim. Mesafe nedir bilmiyordu. " Şimdi senin dediğin gibi olacak ama ben daha inandırıcı olması için seni de plana ekleyeceğim." demesiyle bıkkınlıkla ona döndüm. "Ben ne alaka?" "Anlatığımda alakayı anlayacaksın." Ellerini birleştirerek güven verici bir gülümsemeyle konuşmaya başladı. "Şimdi eğer benimle sevgili olursan arkadaşının gruba girmesi doğal olur ve sen de gözümün önünde olursun, ne diyorsun?" Şaşkınlıkla yüzünü inceledim, ciddiydi gerçekten de ciddiydi. Ne yaşıyordu bu? Gözümün önünde olmak ne demekti ve onunla sevgili olmak mı bir de!? O akıllı kafasını kırmama az kalmıştı. "Bu çok saçma... sen kafayı yemişsin! Her türlü ben zararlı çıkıyorum. Hem çıkmak da neden!?" sesim sona doğru yükselmesiyle yüzünü buruşturarak "Bağırma, sahte olucak diyorum ve zaten seninle de asla çıkmam ."dedi, çok da umrumdaydı. "Bu bu çok saçma yani..." nerdeyse sayıklayarak söylüyordum. Sonra kendime gelerek bu eziyeti bitirmek için sinirle ayaklanıp çantamı kucağıma aldım, bu sefer kalkmama engel olmadı. Başını kaldırıp güneşte daha belirgin olan ela gözleri ile bana bakarak "Pazartesiye kadar düşün, çabuk karar verme." dedi ve çantasından kalem çıkartıp ayağa kalkarak bana doğru ilerledi, ne yapacağından emin değildim ama yumruk atmak için hazırdım. Elimi alıp avuç içime kalemiyle yazmaya başlamasıyla elimi çekmeyi denesemde izin vermemiş kafasını sallayarak uslu dur demişti. İşini bitirdiğinde elimi sertçe çektim. Bana gülümseyip "Pazartesiyi beklemeden hafta sonu kararını verirsen eğer bu numaradan yaz bana." diyerek göz kırptı. Yanımdan geçip motosikletine giderken şaşkınca onu izledim. Çıkalım dediği kısımdan sonrası bölük pörçüktü, bu saçmaydı değil mi?Onun aklına nasıl böyle bir şey gelmişti? Peki benim ne yapmam gerekiyor? Emir kaskını taktıktan sonra bana döndü, onu hâlâ izlediğimi farkedince de el sallayıp gitti. Parkın ortasına bir banka bir elime bakmayı bırakarak kütüphaneye yürüdüm. Kütüphaneye gidecektim ama Emir yüzünden kafam karışıktı eve gidip sadece günü düşünmek daha cazip geliyordu. İç geçirip bu kadar kitabı boşuna mı getirdim diye düşünerek kültür merkezinin içine girdim. Elimi de yıkamam gerekiyordu, ona asla mesaj atmayacaktım. ~ Saat sabah yedi buçuktu ve ben yine otobüs durağında tanıdık simalarla otobüs bekliyordum. Keşke beni arabayla götürebilecek biri olsaydı diye düşünüp otobüsün gelip gelmediğini kontrol ettim, aslında bu motosiklet de olabilirdi böylece otobüs derdinden kurtulurdum. Bunu yapar mıydı acaba? Kütüphane de bunu düşünmekten çalışmaya odaklanamamıştım. Akşam da kardeşime anlatmamak için erken yatmıştım. Ceyda'ya anlatmak istiyordum ama hastaydı, okula bile gelemiyordu onu bunun için rahatsız edemezdim.Yine kendi kendimeydim, bu saçmalığı kendim halledecektim. Tekrar derin bir nefes alıp gelen otobüse bindim bu sefer kalabalık değildi ama oturacak yer de yoktu . Bir yere tutunduktan sonra camdan güneşin doğuşunu izleyerek dünden bugüne ne kadar değişmişti her şey diye düşündüm. Tehdit edilmiş sonra aynı kişi tarafından iltifat almıştım en kötüsü de sahte çıkma teklifi almıştım sözün tam anlamıyla dün çok korkunç, karışık geçmişti; bir diğer korkunç olaysa Emir'in bana güzel olduğumu söylemesinin aklımdan çıkmamasıydı. Doğrusu beni güzel bulması o kadar hoşuma gitmişti ki söylediğinin yalan olabileceğini hiç düşünmemiştim. " Günaydın." Yanımdan gelen nazik, kısık ses ile düşüncelerimden uzaklaştım. "Günaydın," dedim Çağrı'ya dönerek ve "Saçların güzel olmuş,"diye ekledim, uzun saçlarını kesmişti. Bunu söylememle bakışlarını kaçırıp camdan dışarıya baktı. "Teşekkürler." Rahatsız edici bir sesizlikten sonra cama başımı koyup iç geçirerek sohbet başlatmak için "Çok uykum var," dedim. Çağrı "Yine erken mi uyandın? " deyince başımı sallayarak "Sabahları çalışmak daha iyi oluyor." dedim. Omuz silktikten sonra" Akasya da öyle diyor ama ben sizin gibi yapabileceğimi düşünmüyorum." dedi. Zeynep'ten bahsediyor olmalıydı, Akasya onun soy ismiydi sıra arkadaşı ile isimleri aynı olduğundan ayırt etmek için sınıftakiker soyadı ile çağrıyordu onu. Havalıydı gerçekten. Otobüsten indikten sonra sınıfa kadar Çağrı ile üniversite sınavı hakkında konuştuk. Pek sevmediğim bir sohbetti ama yana yana dikilmek yerine iyi bir seçenekti. Sırama otururken bugün hangi derste ne çözeceğimi ve hangi dersi dinleyeceğime karar vemeye çalışıyordum. Zil çalınca Akasya başını telefondan kaldırıp "Günaydın." deyince bende başımı salladım, tam nasıl olduğunu soracakken o hızlı davranarak" Dün ilk ders Tuğçe hoca sınıfa gelip seni sormuş." dedi. Şaşkınlıkla"Niye kimse bana demedi?" diye sordum. Saçları ile aynı renk olan kahverengi gözleriyle sınıfa bir bakış attı. "Dün hoca kızmış sınıfa, baya olaylar olmuş o ara unutmuşlardır. Ben ve Zeynep'te kütüphanedeydik o yüzden bilmiyorduk zaten sen gelmeden hemen önce yine geldi ve seni sordu." Başımı şaşkınca sallayıp "Anladım, teşekkürler." dedim. Coğrafya hocasının derse girmesiyle Akasya'ya ders için danışmam sonraya kaldı ama aklıma bir şey takılmıştı, yan sıramda olduğundan fısıldayarak ona "Tuğçe hoca da kim?"diye sordum. ~ Tuğçe hocayı aramayı son tenefüse bırakmıştım derslerin hepsinde test çözmüş teneffüslerde Aylin ile konuşarak geçirmiştim. Bu dersten sonra da kim olduğunu bilmediğim bir öğretmeni arayacaktım. Ne için çağırmış olabilirdi ki? Sonunda çalan zille ayaklanmamla Akasya bana dönmüş "Tuğçe hocayı mı arayacaksın?"diye sormuştu. Başımı sallayarak onu onayladım ve gülümseyerek "Sonra bahçeye gideriz." diyip sınıftan çıktım. Zeynep'le konuşurken onun yeni atandığını ve kızıl saçları olduğunu söylemişti, eh bu yeterliydi onu bulmam için. Öğretmenler odasına bakınırken tek başına oturmuş telefona bakan kızıl saçlı tek bir kişi olduğunu gördüm ve o da hiç öğretmene benzemiyordu.Yanına yaklaşıp "Hocam beni aramışsınız." dedim. Başını kaldırıp bana döndüğünde çok genç olduğunu anlamıştım.Yeşil gözleri beni görünce parıldamıştı, bu sıkıcı odadan çıkmak için can atıyor gibiydi. "Evet sen Nüzhet olmalısın değil mi?" Başımı salladığımda gülümseyerek "Dışarıda konuşalım." dedi. Tuğçe hoca beni yönlendirerek resim odasınının kapısını açıp içeriye girdi ardından kapıyı arkamdan kapatıp derin nefes alarak direk konuya daldı. "12 E' den Esma bana resimlerini gösterdi, seni önümüzdeki ay yapılacak olan yarışmaya göndermek istiyorum sen ne der-" Bir anda kapının sertçe açılmasıyla ikimiz de irkilmiştik. Kapıya dönünce kapıyı açanın Emir olduğunu gördüm ve girdiği gibi bakışları direk hocaya sonra da bana döndü,eliyle ensesini kaşıyarak "Her yerde seni arıyordum." deyince şaşkınca kızarmış yüzüne bakıp "Neden?" diye sordum şüpheyle. Yanıma hızla gelerek kolumu tutarak beni çekiştirip kapıya doğru yönlerdirdi. "Çıkalım da söylerim sana niyesini." "Ben çıkmasını söylemedim ve sözüm bitmedi hâlâ." Şu ana kadar nazik olan hocadan bu sert sözleri beklemiyordum o yüzden şaşkınla bir Emir'e bir hocaya baktım; Emir'in garip davranışı, hocanın bi anda sert olmaya çalışması kafamı karıştırmıştı. Emir kolumu bırakıp"Tabii ben beklerim sözünün yani sözünüzün bitmesini." dedi, garip gerçekten çok garip. Benden uzaklaşıp kapının yanındaki tabureye oturdu, bakışları yerdeydi. Bu garip davranışlarını es geçerek hocaya dönüp "Hocam sınav yılımdayken resme vakit ayırabileceğini düşünmüyorum bu yüzden de yarışma için resim çizemem." dedim. Hoca gözlerini benden ayırmayarak iç geçirdi."Yarışma 16 yaş ve altı için bende katılabileceğini düşündüm . Dediğin gibi sınav yılı zor ve istediğin bölüm de zor olabilir ama resmi tamamen bırakma, resimlerin gerçekten güzel istersen Mimar Sinan bile kazanabilirsin." Hoca ile dedikoduları duymuştum, dedikleri kadar güzeldi bir diğer önemli bilgi ise babasını zengin olmasıydı, büyük ihtimal bütün her şeyimi sınava vermemi anlamıyordu. "Sen 16 yaşında mısın? İnanamıyorum." şaşkınlıkla konuşan Emir'e göz devirip hocaya döndüm." Haklısınız ama istediğim meslek farklı ve zaten bende tamamen bırakacağım demiyorum sadece ara vereceğim." "Fikrini değiştirdiğinde bana haber tamam mı?" Bunu gülümseyerek söylemişti, bende gülümseyerek başımı salladım ardından odadan çıkmadan önce Emir'e sinirli bir bakış attı. O an neler döndüğünü anlamıştım, gerçekten anlamıştım ama inanamıyordum. Midemin bulunması ve asla bu odada gördüğüm insanlarla aynı ortama girmemek için kendime verdiğim söz aynı anda oldu. Emir, hoca gittikten sonra tabureden kalkıp bana yaklaştı." Tuğçe ile konuşarak ne halt yapıyordun?" Hocaya ismiye hitap etmesi bütün bunları kanıtlıyordu, yüzümü buruşturup iğrenerek yüzüne baktım. "Sana inanamıyorum! Cidden hocan ile mi?" Şaşkınlıkla bana baktı. Ela gözleri ne olduğunu anlamadığını belli ediyordu ama sonra anladı.Gözleri büyüyerek "Ben sen biliyorsun zannettim. Sen bana öyle söyledin..." Ellerimi kabarık şaçlarımdan geçirerek ona döndüm. "Keşke anlamasaydım, sen eğer en başından peşimi bıraksaydın gizemli sırrını bile bilmeyecektim!" Peşimi bırakmayacağını söylemesi, tehdit etmesi, telefonda hocam demesi... Keşke o gün derse girseydim, keşke... "Bana neden bildiğini söylemedin?" Sertçe kolumu tutup yüzünü yüzüme yaklaştırdı şimdi geçen gün gördüğüm kişiydi. "Nereden bilecektim Tuğçe'nin Tuğçe hoca olacağını?Ben böyle bir şeye karışamam bir daha sakın bana yaklaşma." Sertçe kolumu çektim. Kapıya doğru yürürken söyledikleri beni durdurdu. " Seni öylece bırakamam herhangi birine söylersen biterim." Onu umursamayıp kapı kolunu çevirecekken hızla yanıma gelerek kolumu tuttu bu sefer nazikti, gülümseyerek "Pazartesiye kadar iyi düşün eğer vazgeçersen sana yapacaklarıma sen bile şaşırırsın." dedi, yine bu kendini ne sanıyordu? Ama kabulenemezsemde haklıydı, okulda popülerdi hakkımda ne söylerse herkes inanırdı ona. İnsanların gözünde iyi gözükmek için yaptıklarım onun bir cümlesiyle son bulabilirdi, tekrar zorbalanmaya katlanamazdım. Yine de geri adım atmayarak, iğrenerek ona döndüm yüz ifadem düşüncelerimi güzelce ifade ediyordu."Ne yani yine mi tehdit edeceksin beni, yapabileceğin tek şey bu mu?" Yüzünde meydan okur bir tavır ve sinir bozucu gülümsemesiyle"Beni tanımıyorsun ve tanımakta istemezsin." dedi.O kadar yakındı ki keskin, baharatlı kokusunu alabiliyordum, sevmemiştim bunu. Onun hakkında hiçbir şeyi sevmemiştim, daha önce bu kadar nefretle dolduğum kimse yoktu. Uzun süren bakışmamız kolumu çekmemle son buldu. Sonra sınıfa gitmem dersin işlenmesi beynimde yarım yalamaktı. Resim odasındakileri düşünmeden duramıyordum. Bu nasıl olurdu? İlişkileri var mıydı? Nasıl oldu da bir öğretmen öğrencisine o gözle bakmaya başladı?... Daha da niceleri yüzünden kafam kazan gibiydi, bunların cevabı ise o ego manyağındaydı ama onunla konuşamazdım.Hayır, asla!
|
0% |