*20.Bölüm
***
“Beyaz parka gelin konuşmalıyız.”
Masamda ders çalışırken telefonuma gelen bildirimle durumun aciliyetini anlar gibi hızlıca mesaja bakmıştım, Emir'den gelme ihtimali de belki hızlı davranmam da etkili olabilirdi. Ama mesajı Aylin atmıştı.
Aylin'in akşam saatlerinde beyaz parka çağırması hiç hayra alamet değildi. Bu yüzden de endişelenmiş ve hızla dışarı için hazırlanarak kapıya gitmeden önce "Anne ben dışarı çıkıyorum," demiştim.
"Neden?"
Montumu giyerken annemin mutfak kapısında bana soru dolu bakışlarına cevap olarak "Aylin çağırdı bir yarım saatte gelirim," dedim.
Annem konuşmamla başını sallayarak tekrar mutfağa girmiş bende kapıyı açarak dışarı çıkmıştım ama katta kapı numaralarına bakan kuryeyi görmemle duraksamıştım.
Kuryede bana dönüp yaklaşarak "8 numara burası mı?" diye sordu.
Başımı sallayarak onu onayladım bir yandan da kargo bekleyip beklemediğimi düşündüm. Elisa sipariş etmiş olmalıydı.
"Çok şükür yarım saattir evi arıyordum, peki Nüzhet Demir burada mı?" İsmimi duymamla cevap olarak tekrar başımı salladım.
"Evet benim."
Kurye rahat bir nefes vererek "Bu size," dedikten sonra elindeki kutuyu bana vermiş ardından merdivenlere yönelmişti.
Kutuyu aldıktan sonra eve girip kapıyı yavaşça arkamdan kapatarak sessiz adımlarla odama girdim, anneme yakalanmak istemiyordum.
Odama girerken bir yandan da telefonumdan Elisa'yı arıyordum.
"Ne var niye arıyorsun, kaç defa dedim dershanedeyken beni arama diye," diyen Elisa ile sinirlenmemeye çalışarak konuştum.
"Sen yine bir şeyler mi sipariş ettin? Anneyi neden dinlemiyorsun?"
"Ne alaka ya ben bir şey sipariş etmedim, hemen iftira at zaten."
Elisa'nın telefondan gelen sesiyle kutuya baktım tekrar ve kutudaki gördüğüm isimle gözlerim sonuna kadar açılmıştı. Elisa kesinlikle haklıydı.
"Tamam, tamam görüşürüz."
"Nüz! Manya-"
Sözünün bitmesine izin vermeden aramayı kapatarak hızla kutuyu açmaya ve ses etmemeye çalışıyordum.
Buna inanamıyorum bunu yapmış olamaz ama adresimi nereden biliyordu?
Baba gittikten sonra artık rahatça bu adresi kullanıyorduk ama yine de adresi bilmesi mümkün değildi. Ancak onun okul formumu gördüğünü hatırlayarak istemsizce gülümsedim.
Emir sadece formuma bakmamış bilgilerimi de almıştı.
Kutuyu açmamla küçük bir kutu daha çıkmış ama bu seferki hediye paketiyle sarılmıştı. Hâlâ bana hediye aldığına inanamıyordum.
Neden? Bunu neden yapmıştı?
Bir süre hediye paketine bakarak nedenleri düşündüm fakat hediye paketinin güzelliğini inceledikçe içindekini daha çok merak ediyor bir yandan da paketi açma isteğiyle savaşıyordum. Ama daha sonra saçmaladığımı düşünerek paketi açtım.
Gördüğüm bileklikle elim ağzımda saçma sırıtışla bir süre bakakaldım.
Pandora bileklik almıştı. En sevdiğim renk olan yeşil kelebekler ve çiçeklerle beraber bu bileklik hayatımda gördüğüm en güzel bileklikti. Bir süre öylece oturup izleme isteği uyandırıyordu.
Emir, beni her geçen daha da şaşırtıyordu. Tam daha şaşırmam mümkün değil derken yine beni dumura uğratıyordu.
Ayrıca fiyatını düşünürken daha da şaşırıyordum.
Kutunun yanındaki notu görünce bilekliği yatağıma bırakarak notu okudum. Bilekliğin güzelliğinden notu yeni fark etmiştim.
"Yıldızlar kadar parlak, gece kadar karanlık gözlü kıza. Doğum günün kutlu olsun Leydim."
Kalbim yerinden çıkacak gibi hızla atıyordu, yüzüm ise soğuk havaya rağmen yanıyordu. Annem bu halimi görse havale geçirdiğimi düşünerek hastaneye götürürdü. Tam yan odada annemin olduğunu hatırlatarak sevinç çığlığı atmayı sonraya bıraktım ve notu tekrar tekrar okudum.
Bunu bana yapmamalıydı. O bu kadar iyi olmamalıydı.
Telefonuma gelen bildirimle silkinerek kendime gelmeye çalıştım. Gelen Ceyda'nın endişeli mesajlarıydı. Onu tamamen unutmuştum. Hızla etrafı toplayarak ve bilekliğe tekrar bir bakış atarak evden çıktım.
Hemen onu arayarak ne diyeceğimi düşündüm. Teşekkür etmeliydim ama nasıl? Sakin, heyecanlı ya da ilgizsiz?
Açılan aramamla bir süre şaşkınca susmuş "Nüz?" diyen Emir'in sesiyle ancak kendime gelmiştim.
Bunu bir tek bana Elisa derdi ve bunu beni gıcık etmek için söylerdi. Çünkü ismimin kısaltılmasını hiç sevmezdim ama Emir'in sesine çok yakışmıştı. Derinden gelen kalın karizmatik sesi...
Boğazımı temizleyerek düşüncelerimden uzaklaşır gibi başımı iki yana salladım.
"Emir Kaan!"
Sesim çok ama çok çoşkulu çıkmıştı. Hâlâ bilekliğin etkisindeydim.
"Buyurunuz Leydi Nüz," diyerek kahkaha atmasıyla dudaklarımı ısırarak "Ben şey çok teşekkür ederim hediyen için," dedim, gerginliğim ve heyecanım sesime yansımış bu da beni utandırmıştı. Beni öpmesine utanmayıp buna utanmam benim tuhaflığımdı.
"Bu kadar sevineceğini bilseydim sana her gün hediye alırdım güzelim beğenmene sevindim."
Bir süre ne diyemeyeceğini bilemeyerek sessiz kaldım. Beni bu kadar etkilemesine izin vermemeliydim.
"Evet çok beğendim neyse şey benim işim var görüşürüz sonra."
"Görüşürüz."
Güldüğü belli olan ses tonuyla daha fazla utanmıştım.
Doğum günüme hiçbir zaman önem verilmemişti. Ve bende bunu hiç sorgulamadan kabul etmiştim, bir doğum günü ne kadar önemli olabilirdi ki? Ama Emir'in buna önem vermesi hiç tanımadığım tarafımı çıkartmıştı. Hediye almak düşündüğümden daha çok mutlu ediyordu insanı.
Emir'in aramasını kapattıktan sonra onu düşünerek parka yürümeye devam ettim. Aslında bana itici gelen ama söylediğinde hoşuma giden seslenmelerini daha çok düşündüm. Bebeğim hariç hepsi hoşuma gidiyordu. Doğrusu Emir'in bunu demesinin nedenin sadece beni sinir etmek için olduğuna emindim. Motosikletine bebeğim diyen birinin başka ne amacı olabilirdi. Yine de kendimi kız çocuğu gibi hisetmeme engel değildi.
Yolda gülümsememek için büyük bir çaba vererek sonunda beyaz parka varmıştım. Bu halimden kurtulmam gerekiyordu ama tutamıyordum kendimi.
Gözyaşlarını silen Aylin'i görerek derin bir nefes alıp ciddi bir yüz ifadesi takındım ve ona doğru yürüdüm. Eve gidince çığlık atıp dans ederdim nasıl olsa.
"Aylin?"
Aylin ona seslenmemle gözyaşlarını hızla silerek bana dönmüştü. Kızaran yüzü ve gözleriyle endişeyle yanına giderek oturduğu çardağa oturdum.
"Aylin sen iyi misin? Ne oldu?"
Sesim bu sefer endişeli çıkıyordu. Aylin'in yüzünü incelerken bir yandan da neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Talha için ağlamış olamazdı. Artık olamazdı, ailesi ile alakalı olmalıydı ya da... Tabii bir de Tolga vardı. Ama Aylin onun için ağlayacak kadar ona değer veriyor muydu?
Aylin tam konuşacağı sırada Ceyda'nın nerdeyse çığlık atarak konuşmasıyla irkilip ona dönmüştü.
"Aylin! Ya manyak mısın? Parka gelin diyorsun sonra cevap yok buraya nasıl geldim bilmiyorum aklım çıktı!"
Ceyda kızgın ama bir o kadar endişeli ifadesiyle yanımıza gelerek karşımıza oturmuştu.
"Özür dilerim ama o mesajı bile zar zor yazdım kusura bakma."
Ceyda Aylin'in başı yerde konuşmasının bitmesiyle bana dönmüş ve beni yeni fark etmiş gibi bir ifadeyle başını sallamıştı.
"Ne oldu peki?"
Ceyda'nın benim sorumu tekrarlamasıyla Aylin'e döndüm. Aylin bir süre elleri birleşik çekilde bakışlarını ellerinden ayırmadan sessiz kaldı. Ardından derin bir nefes alarak "Az önce evimin önüne Tolga geldi ve benimle konuşmak istediğini söyledi," dedi.
Tolga'nın geçen gün dediklerini hatırlayarak dudaklarımı ısırdım, Tolga dediği gibi gerçekten de Aylin'in evinin önüne gitmişti. Psikopat sapık ne olacak.
"Nasıl ya ne konuşmak istiyormuş."
Aylin, başını kaldırmış Ceyda'ya sıkıntılı bir bakış atarak konuşmaya başlamıştı.
"Ben de onu sordum, ama o cevap vermek yerine benimle dalga geçti ondan sonra ben baya baya hakaret ettim ona ama yani abim ve babam evdeyken o öyle rahat olunca gerildim işte."
Başını çevirerek yerinde hareketlendi. Sanki Aylin'in ağlamasını nedeni bundan sonra yaşananlarmış gibiydi bu yüzden "O da sana hakaret etti değil mi? Niye ciddi alıyorsun o manyağı. Ağlamana değmez," diye konuşmuştum ama Aylin'in başını iki yana hızla sallamasıyla düşüncemin yanlış olduğunu anlamıştım.
"O zaman neden ağladın?"
Aylin, Ceyda ve bana dudaklarını gergince ısırarak sıkıntılı bir bakış atıp elleri ile yüzünü kapattı. Bu hareketine Ceyda ile birbirimize dönmüştük. Omuz silkerek tekrar Aylin'e döndüğümde Aylin "Şey... Tolga beni dinledikten sonra offf..." diyerek ellerini yüzünden çekerek ikimize baktı.
"Benden hoşlandığını ve kardeşinden daha iyisine layık olduğumu söyledi."
Ceyda, Aylin'in yüzüne ne dediğini anlamaya çalışır gibi bakarken ben de gözlerim sonuna kadar açılmış bir şekilde Aylin'e bakakalmıştım. Bunu biliyordum ama itiraf etmesi... İşte bunu beklemiyordum.
"Eee sen ne dedin?"
"Tolga ben bir şey diyemeden gitti o yüzden sadece orada kaldım şaşkınca."
Ceyda kendine geliyormuş gibi yerinde hareketlenerek "Oha! Abi hiç beklemiyordum," demişti. Başımı sallayarak onu onayladım.
"Ne diyeceksin peki?"
Sorumla yüzü sıkıntıyla buruşmuştu. "Bilmiyorum o yüzden sizi çağırdım, yani ona o kadar şey söyledim ki artık yüzüne nasıl bakarım bilmiyorum."
"Biz ne yapabiliriz ki, bunu senin karar vermen gerekiyor bizim yapacağımız tek şey yanında olmak."
Ceyda şaşkınlığını üstünden atıp gülümseyerek konuşmasıyla kaşlarımı çattım. Aylin ise başını sallayarak Ceyda ya gülümsemişri.
"Teşekkür ederim."
"Ceyda ne demek bir şey yapmayacağız burada Tolga'dan bahsediyoruz Aylin tabii ki de ondan uzak duracak."
Hiddetle çıkan sesimle ikisi de bana dönmüştü. Bunu görmek bu kadar zor muydu? Tolga gibi birinin Aylin'e zararı olurdu.
"Nüzhet Aylin'e bırak bunu, Aylin nasıl mutlu olacaksa o olsun."
Ceyda'nın çocukla konuşur tonda konuşmasıyla alaylı bir gülüşle ona döndüm. "Aylin daha iyilerine layık, ne Tolga'ya ne de Talha'ya."
"Emir'den daha iyi biri çıksaydı karşına başkasını seçer miydin? Birde böyle düşün,"
Ceydaya sinirli bir bakış atarak şaşkınlığımı belli etmeden " İkisi aynı şey değil," dedim.
Belki eskiden dediği şeye katılabilirdim, Emir'den kesinlikle daha iyi birileri vardı ama şu an hiçbiri umrumda değildi.
"İster kabul et ister kabul etme aynı şey. Sen mutlusun Emir gibi biriyle birlikte olmana rağmen, en başından beri senin için çok endişelendim ama şimdi senin adına mutluyum."
Ceyda'nın gülümseyerek konuşmasını bitirmesiyle sertçe yutkunmuş ve bakışlarımı kaçırmıştım.
Öyle miydi gerçekten?
"Sana artık Raskolnikov bile demiyorum."
Aylin'in bana hitaben konuşmasını geç anlamış ve şaşkınca ona dönmüştüm. Haklılardı belki. Belki ben bunu göremeyecek kadar kördüm.
"Tamam. Aylin mutlu olacaksa benim konuşamam gerek yok, yanındayım ben."
Bakışlarım yerde hâlâ Ceyda'nın söylediklerini düşünüyordum.
"Senin bizden sakladığın bir şey mi var?"
Ceyda'nın sorusuyla telaşımı belli etmeden yavaşça başımı iki yana salladım.
"Hayır yok."
Herkese yalan söylüyordum, en yakınlarıma söylemek ise daha zordu. İçimdeki suçlayıcı sese kulak tıkayarak başımı kaldırıp onlara gülümsedim.
"Pamuk şeker yiyelim mi?"
~
Gerginlikten dolayı başımdaki ağrı ile Zühal hocanın odasında beklerken bir yandan dudaklarımı kemiriyordum, galiba kanıyor olmalıydı.
Nöbetçi öğrenci, ben tarih hocası ile ikinci dünya savaşını tartışırken beni Zühal hocanın çağırdığını söyleyerek sınıftan almıştı. Sınıftaki ölüm sessizliği ve Ceyda'nın şaşkın bakışları eşliğinde sınıftan çıkmıştım.
Bu tabii ki de herkesi şaşırtmıştı özellikle beni. Ne için çağırıyor olabilirdi? Ya da ne yapmış olabilirim?
Bunlara bir cevabım yoktu çünkü ben lisede ortaokulda yaptığım hataları yapmamak için riskli her olaydan uzak durmaya çalışmıştım. Ama bana meraklı bakışlar atan nöbetçi öğrenciyle Zühal hocanın beni çağırmasının nedeninin riskli bir olay olduğunu anlamıştım.
Şimdi ise Zühal hocanın yanında odasından gelen sinirli ve yüksek seslerle beraber bekliyordum. Gerginlikten mideme kramp girmişti.
Sonunda kapı açılmış ve Ali hoca da görünmüştü.
Odadan çıkan bu bağırış çağırış ondan çıkıyordu, sert bir öğretmendi ama bu kadar sinirlendiği ilk defa görüyordum. Ve beni görünce sert ifadesi değişmemişti.
Başıyla içeriyi göstererek girmemi işaret etti. Tırnaklarımı kenarlarını keserken onun peşinden odaya girdim.
Ne beklediğimi bilmiyordum ama gözü morarmış olan Emir'i görmeyi hiç beklemiyordum.
Bakışları önünde omuzları dik, üstü başı dağılmış bir şekilde duruyordu. Onu ilk gördüğümde aklıma direk Tuğçe hoca gelmişti ama yanında öfkeli soluklar alan Tolga ve ifadesiz duran Altay ile bu düşüncemde yanıldığımı anlamış oldum.
Her ikisi de Emir kadar dağılmıştı ama Emir gibi yüzlerinde yara yoktu. Canı acıyor muydu? Bunu nasıl yapardı kendine?
Emir'den ayırmadığım bakışlarımla morarmış yüzüyle nerdeyse gözlerim doluyordu ama hızla bakışlarımı ondan çekerek bunu engelledim.
"Nüzhet buraya neden geldiğini az çok anlamışsındır."
Zühal hoca masasın ellerini birleştirmiş bir şekilde ifadesiz ama bir o kadar öfkeli görünen ifadesiyle bana doğru konuşmuştu. Cevap olarak bakışlarımı yerden ayırmadan başımı salladım. Emir tam karşımda ayaktaydı, bakışlarımı ona çevirmemek gerçekten çok zordu.
"Başarılı öğrencilerimizin böyle bir kavgaya karışması tabii ki de bizi çok üzdü özellikle Nüzhet senin böyle bir olaya karışmanı hiç beklemiyordum." Sesinde belirgin olan hayalkırıklığı ile kalbim korkuyla kasılmıştı.
"Onun bir suçu yok hepsi benim suçum!"
Emir'in bir çırpıda söyledikleri ona dönmüştüm ama o hâlâ bana bakmıyordu.
"Yok ya!"
Altay'ın konuşması ile Tolga ve Emir sert bakışlarla ona dönmüştü.
"Konuşmayın! Sizin yüzünüzden iki dersimi yapmadım konuşarak tepemin tasını arttırmayın!"
Ali hocanın konuşmasından sonra kimseden ses çıkmamış Emir ve Tolga ise önlerine dönmüştü.
"Evet, bugün yaptıklarınızla herkesin işini aksattınız şimdi ise pisliğinizi halledeceğiz o yüzden izin vermedikçe konuşmayın."
Zühal hocanın sakin ama sert konuşmasıyla hepimiz ona dönmüştük. Emir'e bakmak istiyordum ama hayal kırıklığı yaşamak istemiyordum, çünkü bana bakmıyordu.
"Nüzhet Emir'i bu kavgaya sen mi teşvik ettin?"
"Hayır! Onun bir suçu yok kaç defa söylemem gerekiyor!"
Gelen soruyla öylece kalakalmıştım. Emir'in yüksek tonu, Ali hocanın tekrar bağırması kulağımda uğutu gibiydi.
"Kim diyor bunu?"
Sorum yaşanan kargaşada duyulmamıştı. Ama cevabımı ben almıştım.
"Neden böyle bir şey yapayım? Seni tanımıyorum bile, Emir'i kışkırtıyorsun sonra bana suçu atıp bundan kurtulmaya falan mı çalışıyorsun?"
Sert çıkan sesimle herkes bana dönmüştü. Emir hariç, o hâlâ yerde olan bakışları ile daha fazla sinirlenmeme neden oluyordu.
Neden bana bakmıyordu?
"Bir kimseye suç falan atmıyorum. Emir'i tanımıyorum bile bir an geldi bana saldırdı Neden? Çünkü sen onu doldurdun."
"Bak hâlâ yalan konuşuyor! Kes yalanı, korkak!"
Odaya girdiğimden beri sesi çıkmayan garip bir şekilde çok öfkeli olan Tolga'nın sesiyle irkilmiştim.
Zühal hoca, "Gençler sakin," dedikten sonra bana hitaben "Senin bu olay ile bir alakan yok değil mi?" diye sordu.
"Hocam beni tanıyorsunuz, böyle saçma kavgalara karışmam ben."
Zühal hoca ve Ali hoca birbirlerine bir bakış atarak bir süre sessiz kaldılar.
Ardından Zühal hoca "Tamam Nüzhet sen dersine dön ama sizinle işimiz bitmedi," demesiyle ayaklandım. Emir'e kısa bir bakış attığımda hâlâ bakışlarının yerde olduğunu gördüm. Bunun üstünde çok durmayarak hızla odadan çıktım.
Tabii ki de derse girmeyecektim, kapının yanında bir ileri bir geri giderek neler olduğunu düşündüm.
Neden kavga ettiler? Emir'in yüzü nasıl o hale geldi? Altay ve Emir nasıl kavga ettiler? Emir'in canı acıyor mudur?
Ne kadar bekledim bilmiyorum, zilin çalmasına rağmen kimse odadan çıkmamıştı.
"Nüzhet!"
Arkama döndüğümde bana seslenenin Aylin olduğunu gördüm. Yüzündeki telaş ile bana doğru koşarak geliyordu. Nefes nefese bana yaklaştığında kolumu tutarak "Tolga içerde mi?" Diye sordu.
"Sen nereden biliyorsun?"
Kaşlarımı çatarak sorduğum soruyla bana dönmüş ve yüzünde hâlâ devam telaş, korku ile "Bütün okul biliyor," diye cevap vermişti.
Başımı sallayarak önceki sorusunu onayladım, Aylin daha sonra derin bir nefes alarak elleri yüzünü kapattı. Kapı açılana kadar da öyle kaldı.
Ceyda bu süre zarfında yanımıza gelmiş ama Semra'nın provası olduğundan çok kalamamıştı. Semra'dan nefret etmem için bir neden daha.
Zühal odasının kapısını açılmasıyla ikimizde oraya dönmüştük. İlk önce Tolga çıkmıştı, bunu hisseder gibi Aylin hızla hareketlenerek Tolga'ya doğru yürüdü. Tolga yüzündeki soğuk ifadeyle Aylin'e bakmıyordu bile.
Sonunda Emir'i görmüştüm ama Emir beni görmemiş gibi hızla merdivenlere yönelmesiyle hayal kırıklığına uğramıştım.
Kısa bir şaşkınlıktan sonra bende onun peşinden giderek merdivenlerin sonunda omuzlarını tuttum. İki basamak yukarıda olduğum için bunu yapmam kolay olmuştu.
Bir basamak inerek onunla aynı boya ulaştığımda yüzünü kaçıran Emir'e daha fazla yaklaşmıştım. Ama Emir hâlâ bana bakmıyordu.
İki elimide kaldırarak yavaşça yanaklarına koydum bakışlarım morarmış gözünden gitmiyordu.
"Acıyor mu?"
Sorumla sonunda sarıya çalan ela gözleri bana dönmüştü. Bir süre yüzümde gezinen bakışlarında pişmanlık görmüştüm.
"Bana kızgın değilsin?"
Soru sorar gibi konuşmasıyla gülümsedim.
"Birazcık."
Derin bir nefes alarak bana tamamen döndü. Merdivenlerin büyük çoğunluğunu kapatmamıza ve birkaç kişinin bize ayıplar gibi bakmasına rağmen ikimizde bunu umursamıyorduk.
Şu an önemli olan oydu, bizdik.
"Özür dilerim ama senin hakkında öyle konuşunca..."
Başımı iki yana sallayarak "Önemli değil tamam mı? Önemli olan şu an nasıl hissettiğin," diye sözünü kesmemle şaşkınlıktan açılmış gözleri ile sessiz kalmış ve sertçe yutkunmuştu.
"Kötüyüm."
Derin bir nefes alarak devam etti.
"Tolga benim yüzümden uzaklaştırma aldı benim ise sınıfım değişecek."
Sıkıntılı ifadesiyle yanaklarındaki ellerimi hareket ettirerek çenesini okşadım ve gülümsedim.
Bana yarım bir gülüşle bakmasıyla "Şimdi ne olacak?" diye sordum.
Derin ve sıkıntılı bir nefes vererek "Babam okula gelecek onunla konuşmam gerekiyor," dedi.
Başımı sallamamla elini kaldırıp yanağındaki elimi kaldırarak bileğime baktı.
"Bilekliğini takmamışsın."
Mahcup bir ifadeyle bakışlarımı ayaklarıma indirdim.
"Anneme nasıl açıklama yapacağımı bilemediğimden takamadım ama takacağım ve tekrardan teşekkürler."
"Önemli değil, benim şimdi gitmem gerekiyor bir tanem ama akşam konuşacağım seninle tamam mı?"
Bir tanem?
Tekrar başımı sallamamla gülümseyerek elimi sıktı ardından beni arkasında bırakarak uzaklaştı.
Onun bana böyle seslenmesine asla alışamayacaktım.
İç geçirip tekrar yukarı çıktığımda Aylin ve Tolga'nın kavga ettiğini gördüm. Bu süre onların yanına gidip gitmemek arasında kalırken Tolga'nın koşar adımlarla ayrılmasıyla Aylin'e doğru yürüdüm.
"Aylin ne oldu iyi misin?"
Bana dönerek başını salladı.“Hayır yani bilmiyorum hâlâ bana kızgın ve konuşmuyor ne yapacağım gerçekten bilmiyorum."
Tolga'yı ilk defa haklı bularak bir şey demedim.
"Tolga uzaklaştırma almış?"
Aylin yandaki duvara yaslanarak bana dönmeden hissizce "Evet kavgayı o başlatmış hatta Emir'in yüzüne de Tolga o hale getirmiş," deyince hayretle ona döndüm.
"Ne! Neden?"
"O çocuğa yumruk atacakmış ama hızını alamayıp Emir'e yumruk atmıştı."
Bende Aylin gibi duvara yaslanarak içimden iç açıcı olmayan küfürleri Tolga'ya sıraladım. Küçük beylinli diye boşuna demiyorum.
"Olayın iyi yanından bakarsak lise hayatında en azından birileri senin için kavga ediyor."
Diyen Aylin'le alayla gülerek "Ya ne güzel!" dedim.
"Aylin kavga nasıl olmuş biliyor musun? Emir ile konuşamadım ben."
Aylin başını sallayarak bana dönmüştü. "Bunlar aynı sınıftalar zaten geçen derste futbol oynuyorlarmış. İlk Emir gidip şu kavga ettikleri çocukla konuşmuş, Tolga gelince kavga şiddetlenmiş sonunda birbirine girmişler. O çocuğun dört arkadaşıyla Emir ve Tolga tek kavga etmiş zaten haksız bir kavgaydı."
Altay şaşırtmıyordu. Korkak, iki kişiye dört kişi götürerek zaten en başından kaybetmişti.
"Neyse işte Ali hoca onları ayırmış, Tolga birde o çocuk uzaklaştırma almış Emir'in ise sınıfı değişecek. Bu arada o çocuk kim ve sana ne yapmış?"
Merakla bana dönen Aylin'e sıkıntılı bir bakış atarak "Altay o, geçen günde başıma top atmıştı kavga bundan dolayı olmalı," dedim.
"Şu eski sevgilin Altay mı?"
Şaşkınlıkla sorduğu soruya başımı sallayarak onayladım. İkimizde sessizce iç dünyamızdayken Aylin'in gittikçe solan yüzüyle bir şeyler yapma ihtiyacı hissettim.
Ardından Aylin'nin kolundan tutarak "Boşverelim şunları hadi gel kantinden puding alalım," dedim
"Evet kafam dağılsın biraz."
Dedikten sonra Aylin kolunu kolumdan geçirerek gülümsemişti.
Benim kafamı dağıtmak için daha büyük şeylere ihtiyacım vardı ama pudingle yetinecektim.
Bölüm biraz geç geldi farkındayım, kitabın oy ve yorum sayısı kafama takıldığı için bölümü yazmam uzun sürdü. Merak etmeyin gelecek bölüm daha hızlı gelecek.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir, bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
9.96k Okunma |
1.27k Oy |
0 Takip |
26 Bölümlü Kitap |