Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1.Bölüm: Gi̇ri̇ş

@ksz_smeyye

!BU KURGUDA GEÇEN BÜTÜN OLAYLAR, YERLER VE İSİMLER HEPSİ BİRER HAYAL ÜRÜNÜ, KURGUDUR!

!BU KURGUDA RAHATSIZ OLABİLECEĞİNİZ SAHNELER OLACAKTIR EĞER RAHATSIZ OLACAKSINIZ BAŞLAMANIZI ÖNERMEM!

EVET SİZİ ARTIK KURGUMLA BAŞ BAŞA BIRAKIYORUM VE ARADAN ÇEKİLİYORUM.

İYİ OKUMALAR.

 

1.​BÖLÜM

-GİRİŞ-

11 Ocak 2006-Akşam / Saat 23:48

İçindeki haz ve heyecanla, yüzündeki maskeyi el yardımıyla aşağı doğru çekti. Gülümseyen yüzle cayır cayır yanan bedene odaklanmış içindeki yoğun haz duygusunu yaşamaya başladı. Bedenden yükselen çığlıkla beraber kahkaha attı. Çığlıklar çoğalmaya başlamasıyla genç oğlanın kahkahası da yükseliyordu. Bedenden gelen çıtırtı sesleri haz noktasına değerek yükseliyordu.

Boks ringinin ortasında sandalyeye bağlı olan bedenden sadece geriye kalan ise bedenin iskeletiydi. Orayı terk ettikten sonra içinde aynı duygular devam ediyordu. Bazen avlara çıkar içindeki o baskın benliğini uyutmak amaçlı insanları avlardı. Bunun sonucunda o baskın benliği uykuya çekilir, kendi benliğiyle baş başa kalırdı.

Öyle anlar gelirdi ki kendini bile kontrol edemez olurdu. Karşısındaki yanan bedeni izliyordu, oda ölmek istiyordu. Yanarak veya başka bir şekilde ölmek istiyordu. Kimsenin tahmin edemeyeceği şekilde ölmek istiyordu ama kendini o urgana bile yaklaştırmazdı.

Bu durum onun için çok zordu, elindeki urgana bakıyordu. Urganın elinde bıraktığı hissiyatı hissetmek onun için ateşe dokunuyormuş gibiydi. Elinde çevirdi. Bu iple herkes hayatına son vermeye çalışıyordu ama neden? Nefes kestiği için mi yoksa başka bir nedeni mi vardı. Boynuna dokunduğunda ve etin urgana temas edişi, orada sürtündüğünde verdiği yanma ile acıma hissi, sanki eli ateşe temas etmiş ve o sıcaklığın elinin üzerini yalayıp geçmesi gibi.

Urgan onun için yasaklı elma gibiydi. Adem yasaklı elmaya elini sürmüş ve yemişti ama o urgana dokunuyor ama kendine dokunduramıyordu. Derin bir nefes çekti. Bu hayatı kendi seçmiş değildi, yaratıcıya dua etmiş ama o galiba kabul etmemişti. Elindeki urganı daha fazla sıktı, elini yaktı. İçinde duyguya dair bir iz yoktu adeta bir sadist gibiydi.

Yaratıcısı sanki onu yaratırken bütün duygulardan mahrum etmiş sadece acımasızlığı, caniliği geri de bırakmıştı.

Sanki tek amacı kendi benliğini unutturmak istermiş gibi.

5 Nisan 1984

Oturduğu sandalyede sabırsızca kıpırdanmaya başlamıştı. İçinde hem korku hem de heyecan vardı. İçinde korku hissi olmasının tek nedeni eğer yaptırdığı test pozitif çıkarsa taşıdığı canın, canını yakacaktı çünkü psikopat genli bir çocuğu doğurmayı kimse istemezdi.

Heyecanlıydı çünkü bir umut içindeki can bu genleri taşımıyor bile olabilirdi. Karşısındaki doktoru izlerken gülümsüyordu içinden bir ses asla psikopat gene sahip olmadığı taraftarındaydı. Testi negatif çıkacaktı.

Doktor elindeki zarfın başını yırttı ve içindeki kağıtları eline alarak zarfı masasına koydu. Gözleriyle inceledi, yutkundu. Boğazını temizledi.

"Duha Hanım direk konuya girmeyi tercih ediyorum."

Kadın sıkıntıyla yutkundu. Korkusu yükseliyordu. Soğuk bir terin saç diplerinden başlayarak omurgalarından aşağı inişini hissetti. İçindeki umudu yok etmek, kaybetmek istemiyordu. Yüzünde hissettiği ıslaklıkla sol elini kaldırıp akan yaşı sildiğinde bunun bir kabulleniş olduğunu hissedebiliyordu.

"Sizi dinliyorum." doktor başının aşağı yukarı salladı.

"Testiniz pozitif çıktı. Şuan altı haftalık olduğu için kürtaj yaptırabilirsiniz, bu size bağlı."

Biliyordu kararın ona bağlı olduğunu. Önündeki masandan destek alarak sandalyeden kalktı. Artık burayı terk etme zamanı geldiğini anladı. Burada birkaç dakika daha geçirmek istemiyordu.

"Düşüneceğim. İyi günler Mehran Bey."

Doktor ayağa kalktı ve sendeleyerek odasını terk eden kadını arkasından izledi ve derin bir nefes alarak kendi sandalyesine çöktü.

2 sene geçmişti bu testin ortaya çıkmasının üzerinden. Fikrini sunmak için gittiği kurumda bir taraf olumlu bakarken diğer taraf olumlu bakmamıştı. Bu testler sonucu gönüllü bir anne gelip çocuğunun psikopat geni taşıdığını veya taşımadığını bu testler sonucu öğrenebilecekti. Kurum tarafından kabul edilmeyen bu görüşü gizlice sadece kendi isteğiyle yaptıranlar vardı. Şuan odadan çıkan kadın ise arkadaşının karısıydı ve onun zoruyla bu testi ona yaptırmışlardı ama kadının haberi yoktu.

Kadının yüzünde gördüğü o umudu hiç unutamayacaktı. Doktor gözlüklerini çıkartıp masanın üzerine koyduğunda dirseklerini masaya koyarak parmaklarıyla burun kemerini ovaladı.

§§§§§§§§§§

Kadın duvara tutuna tutuna yürüyordu ama bacaklarını hissetmiyordu. İçindeki o küçük umudu tatmak bile yasaklanmıştı sanki. Yaratıcıdan o kadar beklemiş, umut uğramış uğramasına da sanki zehirli bir bitkiye kelebeğin konamayacağı gibiydi umudu. Kısa süreli. Bir gözükmüş sonra ise kendine ait her şeyi, izini kaybettirmişti. İçindeki canın hayatına son verdirtmesi gerekiyordu böyle bir yaratığın dünyaya gözünü açmaması gerekiyordu.

Durduğu yerde başını kaldırdı ve ilerideki bekleme koltuklarında bir hamile kadının oturduğunu görünce oraya oturma isteği içine doğdu. Biraz nefeslenip kafasını boşaltması için oturması gerekiyordu ilk. Bu gidişte bayılabilirdi. Aklındaki düşünceler onu yiyip bitirmeden bir sonuca varması, bir karar vermesi gerekiyordu ama bu çok zordu. Birinin eceli olacaktı.

Duha kadının yanına oturunca öyle bir yorulduğunu hissetmişti ki bayılacak gibiydi. Başını sola doğru yavaşça çevirdi ve yanındaki kadını izlemeye başladı. Şişmiş karnını tutan elleri hafiften titriyordu. Gözlerini yüzüne çevirdiğinde siyah saçları omuzlarından aşağı doğru sarkıyordu. Yan profilinden gördüğü kadarıyla ağlamış gibiydi. Arkasına yaslandı, derin nefes alacağı, düşünmeye nerede kaldıysa oradan devam edeceği esnada yan tarafından gelen sesle başını yavaşça sola çevirdi tekrardan.

"Galiba sizde test sonuçlarınızı almaya geldiniz."

Duha sustu az önce çıktığı odadan buraya gelene kadar düşündüğü düşünceler gene beynindeki kıvrımlarda gezinmeye başladılar. Duha sessizliğinin devam ettiğini düşündüğü sırada karşısındaki kadının onun bir cevap vermesini bekliyordu.

"Evet test için gelmiştim. Sizde onun için buradasınız herhalde?" Kadın başını eğerek şişik karnına baktı. Duha'nın bakışları da oraya kaydı.

"Evet," kadın Duha'ya doğru döndü tüm vücuduyla. "sonuçlar istediğim gibi geldi. Negatif. Sizin galiba so-"

"İçimde küçük bir umut beslemiştim bugüne kadar."

Duha durunca kadın meraklı bakışlarla ona bakıyordu.

"Ne oldu o küçük umuduna?"

"Zehirli bir bitki düşün o zehirli bitkinin üzerine kelebek konar mıydı? Konmazdı! İşte o küçük umutta benim için öyleydi. Ben zehirli bitkiyim ve o küçük umudun bana konmasını bekliyordum."

"Demek ki içinde taşıdığın canı öldürmek istiyorsun?"

Duha gerçekte bunu mu istiyordu bilmiyordu. İçinde bir can taşıyordu ve onun canına nasıl kıyabilirdi ki. Testi neden pozitif çıkmıştı, neden bunları düşünmek zorundaydı. Düşünceleri neden onu kemiriyordu? İçinde derin bir nefes çekti. İçindeki canı öldürmeyecekti, o bir katil olamazdı. Bir de bunun için azap çekemezdi. Büyük bir kabustu bu.

"Bunu nasıl anladın?"

"Kimse asla böyle bir çocuğu doğurmak istemezdi çünkü. Psikopat gene sahip birinin büyüyünce neler yapabileceğini kimse tahmin bile edemez. Hayal etmesi bile güç ister."

"Senin testin de negatif çıkmıştı değil mi? Senin derdin yok çocuğun asla psikopat olmayacak. Hele birde benim halime bak, katilin annesi olacağım!" bakışlarını karnına çevirdi ve içinde o kelimeyi geçirdi. "Katil!"

"Ben senin yerinde olsaydım onu doğururdum." bu sözlerini başını eğerek, şişkin karnına bakarak söylemişti ve devamını da karnına bakarak devam ettirdi. "Her haliyle nasıl olursa olsun ben onu öldürmek için doğurmayacağım, yaşatmak için doğuracağım ülkeme zararı dokunsa bile."

Duha duyduğu şeylerle duruldu. Kendisi de bir karar vermesi gerekiyordu. Derin bir nefes verdi, sakin kafayla ve doğru olanı seçmesi gerekiyordu. Gözlerini de kapadı. Gözünün arkasında canlanan görüntülerle gülümsedi belki o küçük umut hala bir yerlerde olabilirdi.

Zehirli bitki bile olsa belki de o kelebek ona konacaktı. Sanki biraz daha iyi hissetmişti. Gözlerini açtığında karşısındaki kadında ona gülümseyerek bakıyordu. Sol elini kaldırıp Duha'nın şişkin olan karnının üzerine yerleştirdi.

"Hala içinde bir yerlerde o küçük umudun olduğunu hissedebiliyorum. Onun için bu çocuğu doğurmalısın. Ülkene ve sana zararı olsa bile."

"Adınız nedir?"

"Ferya. Sizin ki?"

"Duha."

13 Ocak 2006

Sandalyede bağlı olan yanmış bedeni inceliyorlardı. Fotoğraf makinalarının flaşları onlara eşlik eden adlı tıp birimlerinin, parmak izi gibi bir şeye rast gelmeleri için elinde tuttukları fırçalar, yerde kurumuş kan...

Birileri sanki her an bir kanıtın yok olmasından korkuyormuş gibi sağ sola koşuşturuyorlardı. Hava, is kokusuyla karışmış yanmış bir cesedin kokusu vardı. İçeri giren herkes elleriyle veya kollarıyla ağız ve burunlarını kapatıyordu. Bedenin etrafını inceleyen Cinayet Büro Amiri bir şeyler bulmak için cesedin etrafında turluyordu ve yardımcıları hala gelmemişti buda onu daha da sinirlendiriyordu.

Nefes nefese olay yerine gelmiştim ve amirimin nerede olduğunu dahi bilmiyordum eğer içeride ise kesinlikle beni o cesedin yerine koyabilirdi bazen korkutucu olabiliyordu ama kendisinin haberi yoktu bundan. İçeri girmem gerekiyordu ama içeride bulunan kişiler dışarı çıktığında içerinin ne kadar pis koktuğundan bahsediyorlardı, ne kadar pis kokabilirdi ki?

İçeriye adım atmamla birlikte burnuma keskin bir koku girmişti ve refleks olarak kolumun içiyle burnumu kapattım çünkü her an bu koku yüzünden kusabilirdim veya bayılabilirdim. Şöyle etrafa bir göz gezdirdim. Ringe doğru yürümeye başladığımda burnum kokuya alışmış gibi duruyordu ki kolumu indirdim.

Ringin iplerini aşağı indirerek içeri girdiğimde sandalyede kafası aşağı sarkmış yanan cesedi aşağıdan yukarı incelemeye başladı gözlerim. Arkasına geçtiğimde tek dizimin üzerine çökerek bağlı olan elleri incelediğimde bütün parmaklarının tırnakları sökülmüştü buda yanmadan önce işkenceye maruz kaldığına dair bir izdi.

Bu kadar canilik fazla değil miydi? Neden midem bulanıyordu bilmiyorum ama eğer ikinci kere o parmaklara bakarsam... Ah gözlerim neden yerlerinde durmuyorsunuz ki? Ağzıma gelen ekşi, acı su ile birden kendimi köşeye attım ve içimdeki gelirken en son sadece yarım şişe su içmiştim ve oda vücudumu artık terk etmişti.

"Gene mi çaylak?"

Amirin sesinin duymamla aniden kendime gelmiştim çünkü büyük cüssesi ile bana doğru geliyordu ve bu naif, zarif vücudum onun altında ezilebilirdi. Omzuma dokunsa bile yere devrilebilirdim baya saçmaladım sanki eee ne yapayım böyle yakışıklı, cüsseli, kasları bol, baklavalarını saymıyorum bile... Bir dakika ben size neden amirimi anlatıyorum adam taş mübarek anlatılmaz yaşanır. Kadın olsaydım kesinlikle ben buna yürürdüm.

32 yaşında hiç sevgilisi olmamış, eli bir kadın eli görmemiş masum bir polis memuru. Bir dakika polis memuru demek olmaz saygısızlık hemen düzeltiyorum.

Cinayet Büro Amiri Evran Tekin.

Kendisi adeta bir canavar ama böyle tatlış olanlardan. Bunları yüzüne söylesem sabaha çıkarmaz anamı ağlatırdı.

"Amirim burayı gördünüz mü?"

Evran amir bana yaklaşmasına tam iki adım kalmıştı ki elimi kaldırarak cesedin parmaklarını gösterdim. Acaba katil o parmakların tırnakları ile ne yapacaktı? Üzüldüm şuan gerçekten birden parmaklarıma baktım sonra tırnaklarıma ve tek tek saymaya başlamıştım ki ensemde hissettiğim acıyla birlikte elim oraya gitti.

Amirim bunu yapmaz olamazsınız ya. Ona baktığımda kaşlarını çatmış bana bakıyordu bu adamın erken yaşta alnında çizgileri oluşacaktı bende ona aynı şekilde baktığımı fark ederek bakışlarımı cesedin parmaklarına çevirdim neden tırnakları yoktu. Evran ellerini diz kapağının üzerine koyarak eğildi, başını olumlu şekilde salladı.

"Evet gördüm, canice değil mi? İlk defa böyle bir şey gördüm." başını iki yana salladı. "Böyle bir şeyi kim yapabilir ki? Aklım almıyor."

İçime bir nefes çekerek ayağa kalktım ve ringden aşağı indiğimde ilerdeki kitaplığı görünce oraya doğru yürüdüm. Tam karşısındaki rafta bir çerçeve vardı onu elime almadan önce inceledim. Fotoğrafta iki kişi vardı, biri kız diğeri ise erkekti. Erkek olanın ellerindeki kırmızı boks eldivenini görünce kaşlarım çatıldı arkamı döndüm ve gözlerimle etrafı tarayınca istediğimi göremeyince hemen yanımdan geçen adli tıpta çalışan adamlardan birini durdum.

"Acaba şu fotoğrafta olan kırmızı boks eldivenleri bulundu mu?" işaret parmağımla gösterdiğim fotoğrafa karşı adamın kaşları havalandı ve hemen cevap verdi.

"Arama esnasında öyle bir eşyaya rast gelmedik."

"Ah. Peki teşekkürler."

Adam yanımdan gittiğinde ellerimi belime yerleştirdim, alt dudağımı dişlerimin arasına sıkıştırdım. Bir şeyler ya ters gidiyordu yada biri bizimle iyi oynuyordu. Arkama tekrar döndüm fotoğrafa daha dikkatli baktım. Bir şey bulamayınca ofladım. Gerçekten bir şey bulamayınca dertleniyordum bu benim canımı sıkıyordu.

Amire bu eldiven olayını söylemek için arkama döndüğümde amirin bulundukları yerden çıktıklarını gördüğümde hemen peşinden koştum. Eğer biraz daha burada kalsaydım ciğerlerim artık iflas edebilirlerdi ve ben onlara kıyamazdım onlar benim ciğerlerim tekrar gözlerim tırnaklarıma kayınca bağırarak mekandan çıktım.

Sigarasını yakmakta olan amirimi görünce yanına gittim uzatmadan konuya girdim çünkü uzatırsam amirde beni uzatabilirdi.

"Amirim bir sıkıntımız var."

"Ne oldu?"

"Kitaplıkta bir çerçeve gördüm ona baktığımda kurbanın ellerinde kırmızı boks eldiveni vardı ama bunu adlı tıpta çalışan bir adamı durdurup sorduğumda hala bulamadıklarını söyledi. Şuana kadar bulmaları gerekmez miydi?"

Amirin kaşları çatıldı. Elini saçlarına atıp karıştırdı. Adam her haliyle bile afetti be. Bu adam kadınlara nasıl bakmazdı ya sevdiği olsa ekipteki herkes bilirdi. Yoksa...

"Efruz bana çabuk o eldivenleri bulmanı istiyorum."

"Anlaşıldı Evran amirim."

Loading...
0%