@kubraoeq
|
~~ yazardan~~
Tatlı sessiz uykunun içinde, olacaklardan habersiz dört aile. Kim bilir, belki de biliyorlardı, ama izin veriyorlardı.
Tülay, büyük bir gürültüyle uyandı. Yanı başına baktığında, kocası Alim Bey de korkuyla etrafa bakıyordu.
- "Hanım, sen koş kızın yanına; ben etrafa bakayım, diğerlerini de uyandır."
- "Tamam." diyerek uzaklaştı oradan.
Kapıyı açtı, bir de ne görsün; pencereden maskeli biri gidiyordu. Korkuyla tiz bir çığlık attı ve hemen gözleri yerde bıçakla oynayan kızını buldu. Korkuyla bıçağı aldı ve içinden konuştu:
- "Allah'ım, neler oluyor böyle? Biz kime ne yaptık?" Dedi yapay bir sesle Güzeller güzeli kızını kucağına alıp diğerlerinin yanına yol aldı. Dört aile gülüşüp uyudular. Nereden bilebilirlerdi ki bunların olacağını? Issız bucaksız dağ bayır yerindeydiler. Tek istedikleri tatil yapmaktı...
Hanımlar, kucağına aldıkları kızlarıyla beraber neler olup bittiğine bakmaya yol aldılar. Kapı eşiğinden çıktılar, çıkmaz olsalardı. Oysa ki hiç ses duymamışlardı; kocaları kanlar içinde yatıyordu. Bunu kim neden yapardı ki, ne derdi vardı?
Dışarıya çıkar çıkmaz Tülay’a bir kurşun isabet etti ve yere yığıldı. Ardından bir diğerine, ardından bir kurşun daha. Ahsen koşar adımla içeriye gitti ve bir kağıt aldı. İçerisine olanları yazdı ve kaderine razı geldi. Bırakıp gidemedi küçükleri. Dışarıya çıktı ve çocukları almaya çalıştı. Tam içeriye gidecekken kalbinin tam altına kurşun yedi. Ölmek bu muydu? Neden hiç ses yoktu? Kızlar hiç ağlamıyordu. Peki ya neden? Kendi kızı hariç diğer kızlar dört yaşındaydı. Her şeyi anladılar ama ağlamıyorlardı, belki de şok geçirdiler. Ve o an, o da yumdu gözlerini bu hayata... ^Saatler sonra^ (Lavinia'dan) "Neydi bu his anlamıyorum ki. Aa, bu su birikintisi çok güzel. Alara, Azra ve Minel kırmızı su birikintisinde oyun oynayıp gülüşüyorlardı. Yanlarına doğru gittim. 'Nasılsınız kızlar?' dedim ve Alara konuştu." "İyiyiz, sen de geysene!" dedi. Ben de gittim. Ne kokuyordu bu? Bir keresinde elimi kesmiştim ve kırmızı bir şey akmıştı; o da böyle kokuyordu. İçimde kötü bir his vardı.. Sonradan aklıma gelen bir şeyle kızlara konuştum: "-Kızlar, bakın; olanak vermiyorum ama içimde kötü bir his var. Annelerimiz, babalarımız uyuyor mu acaba? Neden hareketsiz yatıyorlar? Çünkü bir keresinde elim kesilmişti ve bunun gibi kötü kokan kırmızı bir şey akmıştı." Azra konuştu: -"Ya annemiz, babamız cennete gidiyorsa?" dedi. Ne, böyle bir şey olabilir mi? Ya gittilerse ne yapacaktım ben? -"Ama annem beni bırakmaz ki!" dedim. Ve o sırada bir şey duyduk. -"Kızlar, ne oluyor?" dedim. Ve Minel konuştu: -"Kızlar, kaçmamız gerekiyor galiba," dedi. Ve hepimiz bunu onayladık ve koşmaya başladık ve ormanın içine girdik.
~Yazardan~ Paytak paytak yürüyüşleriyle kaçmaya çalışıyorlardı ama buna onlar izin verir mi? Önlerine bir grup, yüzü maskeli çıktı. Yavrucaklar da yardım istediler ama bunu onlara yapanların ta kendisiydiler. Lavinia konuştu: -"Ya, bize yardım eder misiniz?" dedi. Kim bilir, belki kurtuluşları ailelerinin ölmesiydi... Aldılar kızları ve bir yetimhaneye verdiler onlar bu işin peşini bırakır mıydı?. Ama neden yaptılar bunu, sizce? Neden zehir ettiler çocukluklarını? Belki de en iyisini yapıp büyük bir hiçlikten kurtardılar... Kızlar kapıdan girdiklerinde her şeyi anladılar; aslında biliyorlardı da, inanmak istemiyorlardı. Ve şimdi her şey baştan başlıyordu......
|
0% |