
Merhaba, hepiniz hoş geldiniz. Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Yazım yanlışlarım varsa kusura bakmayın. Keyifli okumalar... 🍀
Instagram: lavinyaofficial_
***
"Eğer anlatmak istemezsen anlarım. Bana bunları anlatacak kadar güvenmiyorsan da anlarım, uzun zaman oldu sonuçta." Ben konuşmadığım için bunları düşünmüştü.
"Annem ve babamın şehit haberi geldikten sonra teyzemlere taşındık. Asker olmayı zaten küçüklüğümden beri istiyordum biliyorsun ama annem ve babamın şehit düşmesi daha fazla istememe sebep oldu. Eve gelmek çok istedim ama korktum, bütün çocukluğum o evde geçti her yerde annemin, babamın, Melek'in izleri var o evde, onlarla yüzleşmekten korktum. Melek'in nasıl şehit düştüğünü gördün zaten." Diye uzun uzun anlattım. İlaç konusuna girmek istememiştim. Soğuk ayranımı açıp içtim.
"İlaçlara neden başladın? " Diye sordu. "Birçok nedeni var, şuan onu konuşmak istemiyorum." Dedim. Dönerimden kocaman bir ısırık aldım.
"Peki." Dedi sadece. Sessizce dönerlerimizi bitirmiş hesabı ödeyip çıkmıştık. Arslan her ne kadar hesabı kendi ödemek istese de Alman usulü ödemiştik.
"Herhangi bir işin var mı?" Diye sordu Arslan arabayı çalıştırırken.
"Hayır yok." Dedim. Dudakları iki yana kıvrıldı. "Güzel. O zaman bugün benimsin." Bu sefer benim dudaklarım iki yana kıvrıldı. "Tamam." Dedim.
...
Bir alışveriş merkezinin önünde durduk. Neden geldiğimizi merak etsem de bir şey sormadan arabadan indim.
Alışveriş merkezine girdikten sonra direkt sinema salonlarının olduğu kata çıkmıştık.
"Sinemaya mı gireceğiz?" Diye sordum şaşkınlıkla. Bana bakınca dudakları iki yana kıvrıldı, başını usulca sallayıp konuştu. "Evet. Hadi gel film seçelim." Dedi, elimden tutup filmlerin isminin yazdığı kocaman ekranların önüne getirdi.
"Romantik komedi varmış ister misin?" Diye sordu ama yüzü buruşmuştu. Küçükken romantik filmlerden veya dizilerden nefret ederdik ikimizde fakat Aycan ve Melek yüzünden izlemek zorunda kalırdık. Arslan'ın buruşmuş yüzünü görünce kıkırdadım.
"Hâlâ sevmiyor musun?" Diye sordum. Başını iki yana salladı. "Sen?" Diye sordu ama sanki hayır de der gibiydi ses tonu ve yüz ifadesi. "Hayır." Dedim gülerek, sevmiyordum. "Oh" Dedi içten bir sesle. Daha fazla güldüm bu tavrına.
"Aksiyon?" Diye sordu. Kafamı iki yana salladım. "Hayatımızın içinde yeterince aksiyon var bence." Dedim gülerek.
"Haklısın." Dedi kafasını sallayarak. "Eee ne izleyeceğiz?" Diye sordu filmlere bakarak. En sonda duran ve başlamasına yarım saat kalmış olan filmi görünce dudaklarım daha fazla yukarıya kıvrıldı.
"Buz devri." Dedim Arslan'a bakarak. Bana döndü kaşları havalanmıştı. "Buz devri?" Başımı aşağı yukarı salladım. Küçükken severek izlerdik. "Olur, biletleri alalım o zaman." Deyip yürümeye başladı.
Biletleri aldıktan sonra birer kahve alıp filmin başlamasını beklemeye başladık.
"Önceki timinde Pusat ve Gece'yle beraberdin değil mi?" Diye sordu kahvesinden bir yudum aldıktan sonra.
Başımı aşağı yukarı salladım. "Evet. Küçükken ayda birkaç kez gelirlerdi hatırlıyor musun?" Diye sordum.
Başını olumlu anlamda salladı. "Film başlayacak hadi, mısırları alıp salona girelim." Dedi, elimi tuttuğu gibi yürümeye başladı.
...
"Boş vaktimizde tekrar gelelim, ben çok eğelendim." Dedi gülerek Arslan. Bende güldüm. Film bitmiş, alışveriş merkezinden çıkmış arabayla başka bir yere gidiyorduk şuan. Nereye gittiğimizi sormamıştım.
"Bence de gelelim bende çok eğelendim." Dedim. "Yorgun musun?" Diye sordu. Şehirden uzaklaşmıştık. "Fazla değil." Diye cevapladım sorusunu.
"Yolumuz çok uzun değil ama uyumak istersen uyu." Dedi. "Nereye gidiyoruz ki?" Diye sordum dayanamadan, merak etmeye başlamıştım.
"Çok seveceğini düşündüğüm bir yere, gidince görürsün sürpriz." Dedi. Daha fazla bir şey sormadım. Müzik açıp kafamı geri koltuğa yasladım.
...
"Arslan burası çok güzel!" Diye bağırdım Arslan'ın boynuna atlayıp sarıldım, o da ellerini düşmemem için belime yerleştirdi.
Arslan beni bir göl kenarına getirmişti, gölün birkaç metre ilerisinde küçük iki katlı bir kulübe vardı.
"Gündüz daha güzel oluyor etraf. Yatak odalarından da yıldızlar çok güzel görünüyor." Dedi. Boynuna sarılmayı bırakıp kulübeye adımlamaya başladım heyecanla. Arslan'da arkamdan gülerek geliyordu.
Arslan cebinden çıkarttığı anahtarla kulübenin kapısını açtı. Ben heyecanla etrafa bakıyordum, çok sevmiştim burayı çok güzel ferah bir yerdi, gece bu kadar hoşuma gittiyse gündüz geldiğimde kesin aşık olurdum.
"Geç bakalım içeriye hava serinledi, sabah gezeriz etrafı." Dedi gülerek. "Burada mı kalacağız?" Diye sordum.
"İstemez misin?" Diye soruma soruyla cevap verdi. Kalmak istiyordum hem de çok, burası çok güzeldi. "İsterim." Dedim içeriye girerken. İçeriyi heyecanla gezmeye başladım.
Kulübenin içi de dışı kadar güzeldi. Kapıdan girince sağ tarafta bir salon, sol tarafta mutfak vardı. Salonun yan tarafında banyo vardı. Kapının karşısında, banyo kapısının üç dört adım önünde merdiven vardı. Üst katta, merdivenlerin sağında ve solunda karşılıklı birer kapı vardı. İkisi de yatak odasıydı. Üst katta başka oda yoktu.
"Beğendin mi?" Diye sordu Arslan. Gözlerimi yatak odasının camla kaplı çatısından çekip Arslan'a çevirdim.
"Bayıldım, Arslan burası çok güzel!" Diye sevinçle konuştum. Tepkim karşısında güldü. "Hadi gel yiyecek bir şeyler hazırlayalım, acıkmışsındır." Dedi ve yine elimi tutup mutfağa götürdü beni.
"Soslu makarna ister misin? Bu sefer ben yapacağım." Diye sordu dolaptan tencere çıkartırken. "Olur." Dedim. Sandalyelerden birine oturdum. Arslan'da tencereye musluktan su doldurup ocağın üzerine koydu. Yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu.
"Ben anneme haber verdim ama teyzeni ara istersen merak etmesin." Dedi düşünceyle.
"Mesaj attım az önce, merak etmezler." Dedim. "Sen burayı nereden buldun? Çok güzelmiş." Diye devam ettim.
"Bulmadım, yaptırdım." Dedi, su kaynamaya başladığı için kalkıp makarnaları kaynayan suya atmaya başladı. "Gerçekten mi?" Diye sordum. Bana dönüp başını evet der gibi salladı ve mutfaktan çıktı. Bir süre sonra elinde bir kağıtla döndü. Kağıdı önüme koydu.
"Bu kulübenin ilk çizimi." Dedi. Bu benim çizimimdi. "Bunu ben çizmiştim." Dedim gözlerimi kağıttan çekmeden. "Evet, taşınırken götürmeyi unutmuşsun." Dedi. Dudaklarımda bir gülümseme belirdi.
"Sözünü tutmuşsun." Dedim gülerek aklıma eski anılar gelince gözlerim doldu ama gülümsemem silinmedi.
~~~
Küçük Arslan bahçede kızlarla evcilik oynamaktan sıkılmıştı, onları kırmamak için oynuyordu ama evcilik oynamak ona göre değildi. Elindeki sarı saçlı bebeği bırakıp, "Ben evcilik oynamaktan sıkıldım. Başka bir şey oynayalım." Kollarını birbirine dolamış dudağını büzüp konuşmuştu.
Küçük İris' siyah saçlı bebeği bırakıp koşarak eve girip odasından resim defterini ve boyama kalemlerini alıp aşağıya indi.
"Abi yaa! Oyunbozanlık yapma!" Diye bağırdı abisine küçük Aycan. "İstemiyorum işte Aycan, sıkıldım." Diye cevap verdi kardeşine Arslan.
Küçük İris bir elinde boyama kalemleri diğer elinde resim defteriyle Arslan'ın yanına gitti. "Evcilik oynamaktan sıkıldıysan resim yapalım mı?" Diye sordu gülümseyerek. Küçük Arslan oturduğu yerden kalkıp konuştu. "Olur." Deyip gülümsedi.
"Abla ya! İkinizde oyunbozansınız işte!" Diye bağırdı bu sefer küçük Melek. Küçük İris omuz silkip Arslan'ın elini tutup masaya doğru çekiştirdi.
"Ben ev çizeceğim sen ne çizeceksin?" Diye sordu küçük İris resim defterinden iki tane kağıt kopartırken.
"Araba çizeceğim bende." Dedi Küçük Arslan boyama kalemlerinden birini alırken. İkili başka bir şey konuşmadan dikkatlice resimlerini çizmeye başladılar. On beş dakika sonra resimleri bitmişti.
"Bak çok güzel simsiyah bir araba çizdim ben." Diye heyecanla resmini küçük kızın önüne koydu küçük Arslan. "Çok güzel olmuş araban." Diye cevap verdi gülümseyerek küçük İris daha sonra kendi yaptığı evi gösterdi. "Benim evim nasıl olmuş? İki katlı." Diye sordu küçük Arslan'a.
"Bak burası giriş kapısı, kapının yanında kocaman bir salon var, salonun yanında da kocaman bembeyaz bir banyo var, kapının diğer tarafında da kocaman bir mutfak var orada soslu makarna yapacağım annemden tarifini öğrendikten sonra." Diye evini anlatmaya başladı küçük İris. Kocaman derken kollarını açabildiği kadar açıp kocaman olduğunu gösteriyordu.
"İkinci katta ne var?" Diye sordu Küçük Arslan ilgi ve merakla. "İki tane yatak odası var. Yatak odalarının tavanları camdan ama, yıldızları daha iyi görebilmek için." Diye cevapladı küçük İris küçük oğlanı.
"Neden iki tane?" Diye sordu bu sefer küçük Arslan. "Birinde sen kalacaksın diğerinde ben, ama çok korkarsan benim yanımda yatarsın. Canımız sıkıldığında, oyun oynamak istediğimizde oraya gideceğiz." Diye cevapladı küçük İris gülerek küçük oğlanın sorusunu. Küçük Arslan sırıtmaya başladı.
"Ben büyüyünce sana böyle bir ev yapacağım söz. Canımız sıkıldığında, oyun oynamak istediğimizde oraya gideceğiz ve yerini sadece ikimiz bileceğiz. Anlat bakalım evini nereye nasıl yapayım" Dedi kendinden emin bir şekilde küçük Arslan.
"Söz mü?" Diye sordu heyecanla küçük İris. "Söz." Diye cevapladı onu küçük Arslan. Küçük İris mutlulukla yerinden kalkıp Küçük Arslan'a sarıldı. İkili bir süre birbirine sarıldıktan sonra küçük İris geri yerine oturup evini daha detaylı anlatmaya başladı.
~~~
"Tuttum, hep tutarım." Dedi Arslan, o da gülüyordu bunu sesinden anlamıştım. kafamı kaldırıp ona baktığımda kaşları çatılmıştı, gözlerimin neden dolduğunu merak ediyordu muhtemelen.
"Teşekkür ederim." Dedim. Sandalyemden kalkıp sarıldım, Arslan'da ellerini belime koydu yine. Bir süre sarıldıktan sonra geriye çekildim. Arslan'da kalkıp makarnanın altını kapatıp makarnayı süzdü. Küçük bir tencere çıkartıp onda da sosu yapmaya başladı.
"Burayı bilen başka biri var mı?" Diye sordum. Küçükken yerini sadece ikimizin bileceğini söylemişti.
"Hayır yok. Sadece ben, bu evi yapan işçiler ve simdi de sen. Başka kimse bilmeyecek sadece ikimiz bileceğiz burayı." Dedi makarnayı sosa eklerken. Dudaklarımda kocaman bir gülümseme belirdi.
Makarnaları tabaklara bölüştürürken konuştu. "İçecek bir şeyler ister misin?" Diye sordu. "Su." Dedim sadece. Gülüp bardaklara su koymaya başladı. "Hâlâ aynısın." Dedi.
"İçecekler sosun tadını kaçırıyor." Dediğimde daha fazla güldü.
...
Makarnalarımızı yedikten sonra kahve yapıp salonda oturmaya başladık. "Sen asker olmaya nasıl karar verdin?" Diye sordum boğucu sessizlikten sıkılıp.
"Sen nasıl karar verdiysen bende öyle." Dedi gülerek ama bu gülüş mutluluktan uzak, üzgün bir tebessüm gibiydi. Ben askerliği küçüklükten beri istiyordum, annem ve babama çok özeniyordum ama asıl olma sebebim vatanıma olan aşkımın yanında annem ve babamın intikamını almaktı. Arslan'da babasının intikamını mı almak için istiyordu bu mesleği?
"Ayhan amca için mi?" Diye sordum. Annem ve babam esir alındıklarında Ayhan amcayı da kaçırmışlardı. Kafasını olumlu anlamda salladı. Kamptaki dosyayı da o yüzden istemişti. O da ben gibi arşivdeki raporlara inanmıyordu. Şimdi anlamıştım.
"Anladım." Dedim sadece. "O kullandığın ilaçlar bağımlılık yapan türden, biliyorsun değil mi?" Diye sordu. Biliyordum, bağımlılık derecesine gelmiştim. Eğer Gece ve Pusat olmasalardı şuan bağımlı bile olabilirdim.
"Biliyorum." Dedim, ilaçlar hakkında konuşmak istemiyordum. "İnci teyzeleri kaybettikten sonra mı başladın kullanmaya?" Diye sordu. Benim aksime konuşmak istiyordu. "Hayır." Dedim kısaca. Annemler şehit düştükten sonra psikologlara gitmiştim fakat ilaç kullanmamıştım.
"Melek şehit düştükten sonra mı?" Diye sordu bu sefer. Melek şehit düştükten sonra sadece bir veya iki tane içmiştim o ilaçtan. O da uyumak içindi. "Arslan benim çok uykum var." Dedim ayaklanarak. kısacası konuyu kapat diyordum.
"Tamam benim de uykum var, iyi geceler." Dedi arkamdan merdivenleri çıkarken. Küçükken benim odam diye bahsettiğim odaya girdim. Odadaki dolabı açıp baktım fakat içi boştu. Kıyafet istemek için Arslan'ın kalacağı odaya adımladım, kapıyı çalıp içeriye girdim.
Odaya girmem ile arkamı dönmem bir olmuştu çünkü, üstü çıplak ve elleri kemerinde olan bir Arslan'la karşılaşmayı beklemiyordum. Onunda üstünü değiştirebileceği aklımdan çıkmıştı. Odada Arslan'ın kahkahaları yankılandı.
Birkaç dakika sonra belimde hissettiğim eller ile arkamı döndüm ama bu sefer de Arslan'la burunlarımız neredeyse birbirine değecekti, yüzlerimizin arasında sadece birkaç santim vardı. Dışarıdan gören biri birazdan öpüşeceğimizi bile düşünebilirdi.
İki adım geriye çekildim kendime gelmeye çalışıp konuştum. "Bana kıyafet verebilir misin diye sormaya gelmiştim." Dedim, gülerek geri çekildi dolabından bir kısa kollu gri tişört ve siyah şort çıkartıp verdi.
"En küçük bedenler bunlar. Ayrıca utanınca daha tatlı oluyorsun, çocukken de böyleydin utanınca sesin içine kaçar zar zor konuşurdun ve karşındaki kişinin gözlerine bakamazdın ya da-" Sözünü keserek konuşmaya başladım.
"Ben kapıyı tıklattım gelme diyebilirdin ayrıca o kilit ne işe yarıyor, süs olsun diye yapmamışlar onu!" Dedim, tamam bende suçluydum ne diye adamın odasına dan diye dalmıştım ki, ama böyle düşündüğümü onun bilmesine gerek yoktu ve onunda kapıyı kilitlemesi gerekirdi.
Konuşmamla beraber gür bir kahkaha daha attı. "Ya da böyle uzun uzun konuşup suçu karşındakine atardın. Gerçekten hiç değişmemişsin." Dedi gülerek. Hayır yani buna bu kadar gülecek ne vardı ki?
"Gıcık." Deyip kendi odama doğru adımlamaya başladım. Arslan'ın yanıldığı tek bir yer vardı, ben sadece Arslan'ın karşısında utandığım zaman susup gözlerine bakamazdım. Herkese karşı böyle değildim.
Odama girdikten sonra kapıyı kapattım fakat kilitlemedim, Arslan'a güveniyordum o benim gibi dan diye odaya dalmazdı.
Üzerimi değiştirdikten sonra aynadan kendime baktım. Arslan'ın bana en kısa şortunu ve en küçük beden tişörtünü vermesine rağmen tişört bol olmuştu içine benden bir tane daha girerdi, şort dizlerimin bir parmak üzerinde bitiyordu. Ama çok rahattı ve çok güzel kokuyordu kıyafetleri.
İçimden gelen bir sesle tişörtün yakasını burnuma yaklaştırıp koklamaya başladım, gözlerim kendiliğinden kapandı. O sırada kapıya iki kez vurulup aynı hızda açıldı. Hızla tişörtün yakasını bırakıp kapıya döndüm.
Arslan sırıtarak bana bakıyordu, tişörtü kokladığımı görmüştü. "İris bu kilidi süs olsun diye oraya koymamışlar, niye kilitlemedin kapıyı?" Diye gülerek konuştu. Benim ona söylediğim sözleri tekrar ediyordu.
Odaya girmek için benim giyinmemi beklemişti. Odaya girmemin üzerinden kırk dakikadan fazla zaman geçmişti çünkü.
"Arslan, sana bu zamana kadar aşırı derecede şey olduğunu söyleyen oldu mu hiç?" Diye sordum ciddiyetle.
"Ne olduğumu? Yakışıklı, karizmatik, cesur, kaslı, çekici, zeki?" Diye sordu ciddiyetle fakat gülüyordu. Bende güldüm.
"Yok, aşırı derecede gıcık olduğunu." dedim gülümsemeye devam ederken. Ufak bir kahkaha atıp gözlerini devirdi.
"Biraz önce sen söyleyip odamdan kaçtın." Dedi. Bu sefer ben gözlerimi devirdim.
"İyi geceler demeye gelmiştim." dedi gülerek. İyi geceler demeye değil beni sinir etmeye gelmişti, bu küçükken de böyleydi.
"İyi geceler Arslan. Sende hiç değişmemişsin." Dedim. Neden değişmediğini söylediğimi anlamamıştı ama sormadı ve iyi geceler diye çıktı odamdan. Duvardaki saate baktım on bir buçuktu.
Yatağa uzanıp camla kaplı tavandan yıldızları izlemeye başladım. Etrafta ışık olmadığı için çok güzel görünüyorlardı. Dağda da yıldızları izlemeyi çok severdim. Yıldızlara bakarken hayatımı düşünmeye başlamıştım.
Küçüklüğümü, Arslan'ı, annemle babamı, kardeşimi, eski timimi, ilaçlara başladığım zamanı, kutlamadığım on beş doğum günümü, fırsat bulduğum zaman gittiğim boş mezarları.
Ben bunları düşünürken Arslan'ın bağırışını duydum. Kaşlarım çatıldı yataktan kalkıp silahımı elime aldığım zaman bir kez daha 'hayır!' diye bağırdı. Adımlarımı hızlandırıp Arslan'ın odasına girdim.
Arslan yatakta uyuyordu fakat alnı ve saçları terlemişti ve sürekli kıpırdanıp duruyordu. Silahımı belime yerleştirip daha fazla yaklaştım.
"Bu sefer olmaz!" Diye bağırdı bir daha. Yanına gidip elimi terli saçlarının arasına daldırıp okşamaya başladım.
"Arslan, uyan hadi kabus görüyorsun. Arslan." Dedim. Birkaç kez tekrar ettim. Arslan sıçrayarak gözlerini açtı.
"İyi misin? Kabus gördün sadece, bir şey yok." Dedim, ellerim hâlâ daha saçlarındaydı. Birden kollarını bana doladı kendine çekip sarıldı. Ellerimi beline koydum ve bende ona sarılmaya başladım. Bir süre bir şey demeden sarıldıktan sonra kollarını gevşetip çekildi ve ellerini kucağına koydu.
"İyi misin?" Diye sordum tekrardan. Kafasını salladı, komodinin üzerinde duran sürahiden yanındaki bardağa su koyup ona uzattım, suyu alıp tamamını içti ve bardağı kendisi komodinin üzerine koydu.
"Bir duş al istersen, iyi gelir." Dedim, tekrardan kafasını sallayıp ayağa kalktı fakat başı dönmüş olacak ki yerine geri oturmak zorunda kaldı. Koluna girip banyoya götürdüm.
"Bir şeye ihtiyacın olursa bana seslen." Dedim ve Arslan'ı içeriye sokup banyodan çıktım, üst kattan telefonumu alıp silahımı yastığımın altına koyduktan sonra aşağı inip salona girdim, kapıya en yakın olan koltuğa oturup Arslan'ın çıkmasını beklemeye başladım.
Saat dört olmuştu. Telefonu cebime koyacakken telefon çalmaya başladı, Pusat arıyordu.
***
Bölüm sonu.🍀
Okuduğunuz için teşekkür ederim, umarım bölüm hoşunuza gitmiştir. Oy verip, yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Görüşmek üzere...🤗
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.38k Okunma |
468 Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |