
Merhaba, hoş geldiniz. Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen. Yazım yanlışlarım varsa kusura bakmayın. Keyili okumalar...🍀
Instagram: lavinyaofficial_
***
Arabayı ormanlık bir yere gelince durdurdum ve derin nefesler alıp vermeye başladım.
Gözlerimi kapatıp kafamı geriye yasladım. Ne yapacağımı, ne düşüneceğimi bilmiyordum.
Elimin üzerinde bir ıslaklık hissettiğimde gözlerimi açıp elime baktım.
Ufaklık elimi yaladıktan sonra patilerini elimin üzerine koydu ve koluma tırmanmaya çalıştı.
Tırmanırken tırnaklarını da derime bir güzel geçirmişti. Onu elime alıp göğüs hizama getirdim, kafasını göğsüme koyup gözlerini kapattı.
Dudaklarımda oluşan belli belirsiz gülümsemeyle göğsümde uyuyan ufaklığı izledim bir süre.
Daha sonra veterinerin verdiği krem aklıma geldi, uyumadan önce patilerine sürmem lazımdı.
Kediyi dizlerimin üzerine yavaşça bırakıp kremi cebimden çıkarttım, elime biraz sıktıktan sonra ufaklığın patisini elime alıp yavaşça sürmeye başladım.
Telefonum tekrardan çaldığında ekrana baktım, bu sefer Arslan arıyordu.
Evden çıktığımdan beri teyzem, İpek, Melek, Gece, Pusat defalarca aramıştı beni ve ben hiç birini açmamıştım ama Arslan ilk defa arıyordu.
Telefonu açmayıp sessize aldım ve yan koltuğa fırlattım.
İçerisi biraz soğumaya başladığında arabanın ısısını biraz arttırmıştım, benim için sorun değildi ama ufaklık üşüyebilirdi.
Cebimden kulaklığı çıkartıp kulağıma taktım ve rastgele bir şarkı açıp kafamı geriye yasladım.
Yarım saat boyunca değişen şarkıları dinleyerek karşıdaki ağaçlara boş boş bakmıştım.
Karşıdan gelen arabanın farları yüzünden gözlerimi kısmak zorunda kaldım, kaşlarımı çatarak arabaya baktım ve bir elim silahıma gitti.
Gecenin bu saatinde ne olacağı belli olmazdı.
Araba durduğunda sürücü koltuğundan bir adam inip arabama doğru yürümeye başladı.
Arabanın yanına geldiğinde cama tıklattı yavaşça.
Camı çok hafif araladım. "Bir sorun mu var?" Diye sordum.
"Bende bunu sormak için gelmiştim. Bu saatte buralar pek tekin değildir, bir sorun var mı diye sormak için geldim." Dedi adam. Kendi arabasının farı yüzüne vurduğu için yüzü görünüyordu.
Siyah saçlı, hafif sakallı bir adamdı.
"Herhangi bir sorun yok, sağ olun." Dedim.
"Gerçekten bir kadın için pek tekin yerlerde dolaşmıyorsunuz, bu saate burada pek iyi niyetli insanlar olmaz." Dedi adam gülümseyerek.
Gerçekten yardım etmeye çalışıyor gibiydi ama içimden bir ses bu adama güvenmemem gerektiğini söylüyordu.
"Siz neden buradasınız o zaman?" Diye sordum hafifçe gülümseyerek.
Adam da gülümseyip konuşmaya başladı. "Pek iyi bir gün geçirmedim, kardeşimle tartıştım ve kendimi yollara attım. İnsanlardan uzaklaşmak istedim." Dedi adam.
"Sizin adınıza üzüldüm. Merak etmeyin ben kendimi koruyabilirim. İyi akşamlar." Dedim.
"Peki o halde, iyi akşamlar. Dikkatli olun lütfen." Dedi ve arkasını dönüp arabasına doğru ilerledi.
Arabasına binip uzaklaştığında içime düşen şüpheyle arabayı hareket ettirdim.
İnsanların olduğu yere geldiğimde arabayı kenara çekip kafamı tekrardan geriye yasladım.
Bir süre sonra arabamın camı hafifçe tıklatıldı, gözümü açıp cama baktığımda aynı adamı gördüm. Kaşlarımı çatıp camı yine çok az araladım.
"Siz beni takip mi ediyorsunuz?!" Diye sordum, sesim yüksek değildi ama sertti.
"Hayır hayır, yanlış anladınız. Sadece ormanın benim için de tekin olmadığına karar verip geri dönüyordum sizi gördüm." Dedi. Eğer söyledikleri doğru değilse profesyonel yalancıydı.
"Peki anladım, iyi akşamlar tekrardan." Dedim. Camı kapatacakken tekrar konuştu.
"Sizden bir şey isteyebilir miyim?" Diye sorduğunda kaşlarım tekrar çatıldı.
"Buyurun?" Dedim.
"Benim çok garip huylarım vardır, batıl inanç veya totem de denebilir. Ben birini birden fazla kez tesadüfen gördüğümde o kişiyi tanımak isterim, benimle ilerideki kafede bir şeyler içmeyi kabul eder misiniz?" Diye sordu.
"Maalesef, pek havamda değilim." Dedim.
"Lütfen kırmayın beni. Normalde birine karşı bu kadar ısrarcı davranmam ama sizinle tanışmak istiyorum. Sizin istediğiniz bir yerde olabilir." Dedi. Kafamı dağıtmak için güzel olabilirdi aslında.
"Peki, ileride güzel bir lokanta biliyorum. Sizin içinde uygunsa oraya gidip bir şeyler içebiliriz." Dedim, lokantayı ve çalışanları tanıdığım için orayı söylemiştim.
"Uygun elbette, ben sizi takip edeyim o zaman." Dedi ve arabasına doğru ilerlemeye başladı.
O arabasına bindiğinde bende arabayı hareket ettirmeye başladım.
Telefonum tekrar çaldığında kimin aradığına baktım, teyzem arıyordu.
Diğerleri neyse de teyzemi bu kadar merakta bırakamazdım. Telefonu açtım, kulaklığı kulağımdan çıkartmadığım için teyzemin sesi direkt kulağıma geldi.
"İris kızım, iyi misin? Neredesin sen? Niye açmıyorsun telefonlarımızı?" Diye sorularını sıraladı teyzem.
"İyiyim teyze merak etme, yalnız kalmak istiyorum bu gece gelmeyeceğim eve." Dedim.
"Kızım yapma böyle bak, gel evine hadi yavrum." Dedi teyzem. Yemek yiyeceğimiz yere geldiğimizde arabayı durdurdum.
"Teyzeciğim biraz kafamı toplamam lazım. Merak etme iyiyim. Kapatıyorum." Deyip kapattım telefonu.
Uyuyan ufaklığı yavaşça kucağıma alıp arabadan indim. İsmini bilmediğim adam da arabadan inip gülümseyerek yanıma geldi.
"Güzel bir yere benziyor." Dedi gülümsemeye devam ederek. "Güzeldir. Girelim mi?" Diye sordum.
"Tabii ki buyurun, hanımlar önden." Dedi. Hafifçe gülümseyip içeriye girdim.
İki kişilik boş bir masa bulduğumda oraya doğru ilerledim. Adam o masaya oturacağımı anlayıp önüme geçti ve sandalyelerden birini oturmam için geriye çekti.
"Teşekkürler." Deyip oturdum. "Rica ederim." Dedi o da karşımdaki sandalyeye otururken.
"Kediniz çok tatlı." Dediğinde gözlerim kucağımdaki ufaklığa çevrildi. Gözlerini açmış etrafa bakınıyordu.
"Bence de öyle." Dedim. Adam tekrar konuşacakken garson gelip ne alacağımız sordu.
Adam bana baktığında önce benim söylememi istediğini anladım. "Bir çay alayım ben." Dediğimde adam da çay istedi. Garson gittiğinde adam konuşmaya devam etti.
"İsminiz neydi bu arada?"
"İris Tanyeli, sizin isminiz nedir?" Diye sordum.
"Tolga Toran." Dedi gülümseyerek.
"Ne iş yapıyorsunuz?" Diye sordum.
"Avukatım. Siz?" Diye sordu.
"Kimliğiniz yanınızda mı?" Diye sordum gülümseyerek. Tolga ufak bir kahkaha atıp elini cebine götürdü ve kimliğini çıkartıp bana doğru tuttu.
"Biz avukatlara yalancı deniyor buna alıştık ama ilk defa kimliğim sorgulanıyor." Dedi gülümseyerek.
"Kusura bakma, benimki bir nevi mesleki deformasyon. Askerim de ben." Dedim onun gibi gülümseyerek.
Tolga ilk başta şaşırarak kaşlarını kaldırdı daha sonra gülümsedi. "Kimlik?" Diye sordu benim gibi kimliği görmek istiyordu.
Kimliğimi çıkartıp ona doğru uzattım ve birkaç saniye sonra geri çektim.
"Bordo berelisin bir de he?" Dedi şaşkınca. "Gerçi gecenin bu saatinde ormanda korkmadan durmandan belli. Normalde kadınlar o saatte orada durmaz." Diye devam etti.
"Hemcinsleriniz yüzünden maalesef." Dedim son cümlesine cevap olarak. "Maalesef." Dedi.
Bu sırada çaylarımız geldiğinde ikimiz de sustuk. Garson çayları bırakıp gittiğinde Tolga konuşmaya devam etti.
"Sizi bizi bırakalım mı?" Diye sordu. "Neden olmasın." Dedim gülümseyerek.
"Üzgün gibiydin ormandayken, bir sorun mu var?" Diye sordu.
"Yılın en nefret ettiğim günü de bugün o yüzden." Dedim. "Sende pek iyi bir gün geçirmedim demiştin?" Diye devam ettim.
"Evet, kardeşimle tartıştım. Üç, dört aylık sevgilisiyle geçirecekmiş geceyi, abisi olarak böyle bir şeye izin veremem. Adamı doğru düzgün tanımıyorum, kardeşimi gece yanına göndermek istemedim doğal olarak. Gündüz buluşmalarına bir şey demiyorum ama gece olmaz. Ben böyle deyince kardeşim 'ben artık bebek değilim, bana karışma istediğimi yaparım.' gibi şeyler söyledi ve kapıyı çarpıp çıktı. Zar zor anlık konumunu attırdım da içim biraz da olsa rahat etti." Dedi.
"Anlıyorum. Sen de haklısın ama bu onun hayatı ve ne yapmak isterse onu yapabilecek yaşta tahminimce." Dedim.
"Yirmi beş yaşında." Dedi. Kafamı aşağı yukarı salladım. "Elbette ne yapacağına karışmam ama onun iyiliği için, onu düşünüyorum." Diye devam etti.
"Ailevi meselenize fazla karışmak istemem, ama yirmi beş yaşında biri gayet mantıklı kararlar verebilir. Ne istediğini ve sonuçlarını bilecek yaşta, güvenmeseydi gitmezdi gece yanına." Dedim.
Bir süre daha başka başka konulardan konuştuktan sonra gitmek için ayaklandık. Arabaların önüne geldiğimizde Tolga konuşmaya başladı.
"Teklifimi kabul ettiğin için çok teşekkür ederim, günümün en güzel birkaç saatiydi." Dedi Tolga tekrar gülümseyerek.
"Rica ederim, benim için de öyleydi." Dedim, Tolga tokalaşmak için elini uzattığında, ufaklığı sol elimde tutmaya devam ederek sağ elimi Tolgaya uzattım.
"Tekrar görüşürüz umarım." Dediğinde gülümsedim. "Umarım." Deyip arabaya bindim.
Ufaklığı bacağıma koyduğumda ayağa kalkıp yürüdü ve kafasını karnıma yaslayacak şekilde yattı tekrardan. Çok uysaldı. Arabayı hareket ettirdim.
Tolga değişik biriydi. Bir tarafım ona asla güvenme diyordu ama diğer tarafım o iyi biri diyordu. Hareketlerinde bir tuhaflık sezmemiştim, tatlı birine benziyordu.
Bir süre sonra dikkatimi arkamdaki araba çekti. Lokantadan çıktığımdan beri beni takip ediyordu. Kırmızı ışıkta durduğumda arkamdaki araba yanımda durdu. Arslan'dı bu. Kaşlarım çatıldı. Ben ona bakarken o da bana bakıyordu.
Yeşil ışık yandığında arabayı hareket ettirip hızlandım. Arslan da aynı şekilde hızlandı.
Evin önüne geldiğimizde arabayı durdurup indim. Arslan da arabadan inip kapıyı sertçe çarptı. Ben onu görmezden gelerek eve doğru ilerlemeye başladım.
"Neyindi o lavuk?!" Dedi sert ses tonuyla Arslan. Cevap vermediğimde gelip kolumdan tuttu.
"Yavaş ol." Dedim ve kolumu kendime çektim. "Hayırdır yüzbaşı, ne oluyor?" Diye devam ettim.
"Ne mi oluyor? Biz burada senin doğum gününü kutlamak için bir sürü hazırlık yapıyoruz ama sen çekip başka bir adamla çay içmeye gidiyorsun. Senin arkandan geliyorum aramaya ama sen o herifle gülüşmekten beni görmüyorsun bile."
"Keşke sevgilinle kalsaydın ya tüh, niye arkamdan geliyorsun ki." Dedim, sevgilin kelimesini bastırarak söylemiştim.
Arslan gözlerini yumup, yüzünü ovuşturdu. Arkamı dönüp eve doğru yürümeye başladığımda bu sefer önüme geçip durdurdu beni.
"Niye onun yanına gittin?" Diye sordu. Cevap vermeden sadece gözlerinin içine baktım.
Sevgilin olduğu halde neden bana bunları soruyorsun Arslan? Neden sevgilini bırakıp peşimden geliyorsun? Neden bana böyle bakıyorsun?
"Bir daha görüşmeyeceksin onunla!" Dedi ben cevap vermeyince. "Hangi sıfatla?" Diye sordum.
"Ne?" Diye sordu anlamayarak. "Diyorum ki hangi sıfatla bana emir veriyorsun yüzbaşı, kiminle görüşüp görüşmeyeceğimi sana mı soracağım?!"
"Tuğçe yüzünden mi gittin?" Diye sordu. "Tuğçe? Sevgilinin adı mı?" Diye sordum, Kafasını aşağı yukarı salladığında ufak bir kahkaha attım.
Ne kadar sert ses tonuyla konuşuyor olsak da sessiz olmaya çalışıyorduk. "Senin sevgilin benim umurumda mı sanıyorsun? Ben en son doğum günümü tam on altı yıl önce bu evde kutladım Arslan. Annem ve babamın şehit olduğu günü pastalarla mumlarla kutlamam." Dedim, gözlerim dolmuşu ama sıkıca yumup yaşları geri göndermeyi başardım.
"Ben, bilmiyordum. Özür dilerim İris. Salak kafam ya akıl edemedim onu. Çok özür dilerim." Dedi, onun da gözleri dolmuştu.
"Senin bu konuda bir suçun yok, özür dileme. Ayrıca sevgilin olduğunu söyleseydin sana sadece timdeki bir silah arkadaşım, kardeşim gibi davranırdım." Ben kardeşim gibi davranırdım dediğimde Arslan gözlerini sıkıca yumup ağzından birkaç kelime bir şeyler söyledi ama anlamadım.
"İris, Tuğçe'yi boş ver şimdi. Bir daha o adamla görüşme. Bakışları normal değildi." Dedi. Kaşlarımı çatıp konuşmaya başladım.
"Pardon? Sana ne be, kiminle görüşüp görüşmeyeceğimi sana sormayacağım tamam mı? Neyimsin ki sen benim? Ben kimin bakışının normal olup olmadığını anlayabilirim. Başkalarının bakışlarının anormalliği yerine dönüp de kendine bak önce, sevgilin varken bana yakın davranan sensin!" Çok fazla bağıramıyordum ve bu beni daha çok sinir ediyordu.
"İris!-" Arslan sesini hafifçe yükselterek konuşmaya başlayacağı sırada ufaklık sertçe miyavladı ve bu miyavlama Arslan'ı susturdu. Arslan'ın gözleri kucağımdaki ufaklığı bulduğunda bende ufaklığa baktım. Gözünü bile kırpmadan Arslan'a bakıyordu, arada tıslıyordu.
Sadece beni değil, şu yeni gelen ufaklığı bile sinirlendirmişti Arslan. "Daha fazla konuşmaya gerek yok Arslan yüzbaşım, size iyi akşamlar. Tuğçe Hanım ile de mutluluklar." Deyip hızla eve doğru ilerledim.
Eve sessizce girip direkt mutfağa gittim ve ufaklığın içinden mama yiyebileceği türde iki tabak alıp odama çıktım.
Odama girdiğimde yatağımda uyuyan Melek'i görmemle daha sessiz hareket etmeye başladım. Dolabımdan pijamalarımı, yastık ve battaniye alıp eski haline dönen salona indim.
Ufaklığı yere bırakıp bir tabağa mamasını öbür tabağa su koydum ve yanına bıraktım. Ufaklık mamayı yemeye başladığında üzerimi değiştirdim ve koltuklardan birine yastık ile battaniyeyi yerleştirdim.
Gözlerim bahçede oturan kişiye takıldı. Cama yakınlaşıp baktığımda bu kişinin Arslan olduğunu fark ettim. Kafasını masaya koymuş duruyordu, birkaç saniye sonra sanki benim ona baktığımı fark etmiş gibi gözlerini cama çevirip göz göze gelmemizi sağladı.
Perdeyi kapatıp ışığı loş bir seviyeye getirdikten sonra koltuğa yattım ve gözlerimi kapattım. Ufak bir miyavlama sesi duyduğumda gözlerimi açtım ve yere baktım.
Ufaklık koltuğun yanında bana bakıp miyavlıyordu. "Doydun mu bakalım?" Deyip onu yanıma aldım. Anında miyavlayıp göğüsüme yattı ve gözlerini kapattı. "Fazla mı uykucusun acaba sen?" Diye sordum sanki cevap verebilecekmiş gibi.
Daha sonra bende gözlerimi kapatıp uyudum.
...
Yüzümde hissettiğim ıslaklıkla kaşlarımı çatıp kafamı diğer tarafa çevirdim ve uykuma kaldığım yerden devam etmeye çalıştım. Sadece çalışmakla kaldım çünkü yüzümün diğer tarafında da yumuşak dokunuşlar ve ıslaklık hissetmemle gözlerimi araladım.
Gözlerimin önünde duran ufaklığa bakıp güldüm, sabah yüzümü yalayarak uyandırıyordu beni.
"Günaydın kızım." Diyen teyzemin sesini duymamla kafamı o tarafa çevirdim. İpek ve Melek de bana bakıyordu.
"Günaydın teyze." Deyip ufaklığı kucağımdan alıp yere bıraktım. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım ve geri salona döndüm.
"Keşke gece uyandırsaydın beni, seni beklerken uyuyakalmışım." Dedi Melek. "Olsun, uyandırmama gerek yoktu." Dedim.
"İris, biz bu sefer kutlarsın diye düşündük. Arslan da olunca, iyi gelir dedik ama." Diye konuştu İpek. Son cümleyi mırıldanarak söylemişti.
"Sorun değil geçti. Dün olanları konuşmak istemiyorum, yaşanmadı varsayalım." Dedim. İkisi de başını olumlu anlamda salladı, teyzem elinde tabaklarla içeriye gelip sofrayı kurmaya başladı.
Kahvaltı yaparken Gece ve Pusat da gelmişti. Şimdi kahvaltıyı yapmış çay içiyorduk. Teyzem pazara gitmişti.
"Ben ilk başta inanmadım sevgilisi olduğuna, kız ile el ele geldiklerinde şok oldum." Dedi Gece.
Dün gece yaşananları anlatıyorlardı, Asuman teyze bile Arslan'ın sevgilisi olduğunu dün öğrenmiş.
"Niye söylemedi ki, niye gizlemiş yani?" Diye sordu Melek kendi kendine. "Ne kadardır sevgililermiş?" Diye sordum. "Üç buçuk, dört ay." Dedi İpek.
O kadar zamandır sevgilisi olmasına rağmen neden bana yakın davranmıştı o zaman.
"Kapatın konuyu. Başka bir şey konuşalım." Dedi Pusat ufaklığı severken. Ufaklık da Pusat'ı sevmişti. Onu nasıl bulduğumu anlattığımda, Pusat şerefsizlere baya bir sövmüştü.
"Hadi bahçeye çıkalım, daraldım ben." Dedi Melek. Gece de Melek'i onayladığında kalkıp bahçeye çıktık. Pusat, ufaklığı bırakmamıştı.
Bahçeye çıktığım zaman gördüğüm yüzlerle donup kaldım. Arslan ve Tuğçe denen kız el ele tutuşuyordu, karşılarında ise beni asıl şaşırtan kişi duruyordu.
"Tolga."
***
Bölüm sonu.🍀
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Oy verip yorum yaparsanız sevinirim.
Bölüm nasıldı, beğendiniz mi?
Görüşmek üzere...🤗
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.36k Okunma |
461 Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |