34. Bölüm

34. Bölüm

Kübra
kubraq

 

 

 

Merhaba, hoş geldiniz. Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen. Yazım yanlışlarım varsa kusura bakmayın. Keyifli okumalar... 🍀

 

Instagram: lavinyaofficial_

 

*** 

Hemen kalkıp kendimi duvarın arkasına attım ve belimden silahımı çıkartıp ateş etmeye başladım. Gözüm Tolga'ya kaydığında onun da bir duvarın arkasında bacağını tuttuğunu gördüm.

Tekrar ateş edip duvarın arkasına iyice sığındım ve telefonumu elime aldım. Arslan'ın aradığını görünce hemen telefonu açıp kulağıma götürdüm. Arslan'ın olduğu yerden de silah sesleri geliyordu.

"İris! İyi misin?!" Dedi. Telefonu omzumla kulağıma dayayıp ateş ettim. "İyiyim." Dedim.

"Dışarıdayım, polisler geliyor. Kendini koru." Dedi. "Tamam." Dedim. Gözüm tekrardan Tolga'nın olduğu tarafa kayınca onun da adamlara ateş ettiğini gördüm.

Bacağım acımaya başlamıştı ama durmadan ateş etmeye devam ettim. Bir gözüm de sürekli Tolga'daydı. İnsanların da bir köşeye çöküp saklandığın gördüm, bazıları kaçmıştı.

"Silahını at ve bizimle gel Tolga!" Diye bağırdı karşıdaki adamlardan birisi.

"Siz kimsiniz?!" Diye cevap verdi Tolga.

"Babanın arkadaşlarıyız! Gel bizimle!" Kaşlarım çatıldı. Adamlar bizi öldürmek ister gibi sıkıyorlardı ama babasının arkadaşları mıydı?

"Yalan söyleme lan!" Diye bağırdı Tolga.

"Baban bizim canımızı çok sıktı Tolga!" Deyip kahkaha attı karşıdaki adam.

Bu sırada etrafta yankılanan silah sesleri ile etraftaki insanların 'Çok şükür.', 'Sonunda.' gibi laflar ettiğini duydum.

"Bu sefer yırttın ama bir dahaki sefer bu kadar kolay kurtulamazsın Tolga!" Dedi karşıdaki adam, daha sonra camdan atlayıp kaçtığını gördüm.

Polisler dikkatli bir şekilde içeri girerken onlarla beraber Arslan da girdi. Gözleri etrafta dolandıktan sonra benim gözlerim ile buluştu ve hızla yanıma geldi.

Polisler de insanları dışarıya çıkartmaya başlamıştı.

"İyi misin? Vuruldun mu?" Diye sordu endişeli bir şekilde.

Kafamı iki yana salladım. "İyiyim, vurulmadım ama bacağım ağrıyor." Dedim.

Arslan devrilmiş olan sandalyelerden birini düzeltip beni oturttu.

Polislerden birisi yanıma gelip kendisini tanıttı ve kimliğini gösterdi. "Sizin de kimliğinize bakabilir miyim?" Diye sordu. Kafamı aşağı yukarı sallayıp cebimdeki asker kimliğimi çıkartıp uzattım.

"Geçmiş olsun İris Hanım." Deyip kimliğimi geri bana uzattı. "Sağ olun." Dedim.

"İfadenizi almak zorundayım." Dedi. Kafamı sallayıp onayladım.

 

...

 

İfademi verdikten sonra Arslan beni eve getirmişti. Tolga da gelen ambulansla hastaneye gitmişti.

Arslan da beni bıraktıktan sonra Tuğçe'yi alıp hastaneye götürecekti. Hanımefendi bu saatte taksi ile gidemezmiş, Arslan onun sevgilisi olduğu için gelip onu almak zorundaymış!

"Tehlikeli demiştim, ya sana bir şey olsaydı?" Dedi Arslan ben arabadan inecekken.

"Olmadı ama, iyiyim." Dedim kafamı ona çevirip. Tekrardan arabadan inmek için kapıyı açacakken seslendi. "İris."

"Sevgilini daha fazla bekletme, sonra konuşuruz." Deyip arabadan indim. Tamam gerçekten sevgilisi değildi, görev içindi ama sonuçta hâlâ o kızın elini tutup 'Sevgilim.' diyordu.

Kapıyı açtığımda karşımda dikilen Melek'i görünce irkildim. "Abla iyi misin?" Diye sordu yanıma gelip koluma girerken.

"İyiyim. Bir şey olmadı bana merak etme." Dedim. Kafasını salladı.

Beni odama çıkartıp yatağıma oturttu. "Kremini sürelim." Deyip dolaptan kremimi çıkartıp yanıma adımladı.

Bende ayağa kalkıp pantolonumu çıkarttım. "Pijamamı veriri misin?" Dedim. Kafasını sallayıp pijama altımı aldıktan sonra bana uzattı.

Pijamamı giyip yatağa oturdum ve yaralı bacağımı açtım.

Melek kremi bacağıma güzelce sürdükten sonra pijamamı düzeltip yatmama yardım etti.

Bir süre Melek ile sohbet ettikten sonra uyumak için odasına gitti. Bende uyumak için kapattığım gözlerimi bildirim sesiyle açtım.

Arslan bir fotoğraf göndermişti. Açıp baktığımda kendini göndermiş olduğunu gördüm.

Tek elini yanağına yaslamıştı, sıkılmış bir ifadeyle kameraya bakıyordu.

Hâlâ hastanede olduğu belliydi.

Bir de mesaj göndermişti.

"Çok sıkıldım."

 

"Sevgilinle konuş."

"Arayayım, konuşalım."

 

"Sevgilin dedim."

"Benim sevgilim yok İris, görevim var."

 

"Görevinizde başarılar yüzbaşım."

"Sağ olun yüzbaşım."

"Nasılsın?"

 

"İyiyim sorun yok."

"Bacağın?"

 

"Melek krem sürdü, iyi."

 

"Sen nasılsın?"

"İyiyim, çok sıkıldım sadece."

 

"Sevgilinin işi ne zaman biter?"

"Şuna sevgilin deyip durma."

"Bilmiyorum."

"Çıkarız birazdan herhalde."

 

"Tolga uyanık mı?"

"Uyanık."

 

"Ben öğreneyim mi?"

"Öğren bakalım."

Arslan ile olan sohbetten çıkıp Tolga ile olana girdim.

 

Tolga nasılsın, nasıl oldun?"

"Sen beni boş ver şimdi."

"Bak sana ne söyleyeceğim."

"Sen Arslan ile sevgili olsana."

"Adam yakışıklı, karizmatik, cesur. Ne ararsan var kaçırma bence."

 

"Ne?"

-Fotoğraf-

"Aaa yine ben."

 

"Arslan?"

"Efendim?"

Fotoğrafta Arslan kameraya bakarak sırıtıyordu. Tolga ile olan sohbette çıkıp Arslan ile olana geri döndüm.

 

"O telefon senin eline nasıl geçti?"

"Tuğçe'ye verdiler, o da telaşla bana verdi."

"Telefondaki her şeyi siliyor muhtemelen ama vurulunca silmeye fırsatı kalmamış."

 

"Onlar da işimize yarar."

"Boş ver şimdi onu."

"Sen orada yazan tavsiyeleri uygula bence."

 

"Eksiklikler var o tavsiyelerde."

"Neymiş eksik olan?"

 

"Senin gıcık olduğun eksik mesela."

"Ekle o zaman."

 

"Ekledim merak etme."

"Uyacak mısın tavsiyeye."

 

"Kusura bakma sevgilisi olan erkekler ilgimi çekmiyor."

 

"Görev için sevgilisi olup bana yalan söyleyen erkekler hiç ilgimi çekmiyor."

"Off İris ya."

"Özür dilerim."

"Yapmak zorundaydım ama özür dilerim."

"Kapatalım şunu artık ya."

 

"Görev bitmeden kapanmayacak o maalesef."

 

"Neyse size iyi görevler yüzbaşım. Ben uyuyorum."

"İyi geceler."

 

"İyi görevler, iyi geceler."

Yazıp çıktım sohbetten.

...

Sabah erkenden kalkıp karargaha gittim. Oktay Albay ve Arslan ile Tolga'nın telefonundaki bilgiler hakkında konuştuk.

Şuan ise karargahın bahçesinde Arslan ile çay içiyorduk. Tim birazdan toplanacak ve eğitim yapılacaktı.

Ben yine bu eğitimi uzaktan izlemek zorundaydım.

"Eee düşündün mü şu tavsiyeyi, uygulayacak mısın?" Dedi çayını yudumladıktan sonra.

"Yanlış hatırlamıyorsam cevabı dün akşam da vermiştim." Dedim. Gözlerini devirip ofladı.

"Benim istediğim cevap o değil ama." Dedi mırıldanarak.

"Benim verdiğim cevap o ama." Dedim.

"Operasyon bir an önce bitmeli o zaman." Dediğinde güldüm.

"Bence de." Dedim gülerek.

"Şu korsanın yerini tespit edebilsek bitecek de adam sürekli yer değiştiriyor." Dedi.

"O da illaki açık verecek, yakalayacağız." Dedim. Kafasını olumlu anlamda salladı.

Tim yanımıza gelip oturdu. Meriç ağzını eliyle kapatmış bir şekilde yere bakıyordu.

"Meriç?" Diye seslendim.

"Efendim komutanım?" Dedi bana bakıp, elini ağzından çekmediği için sesi boğuk çıkmıştı.

"İyi misin sen?" Diye sordum.

"İyiyim komutanım." Dedi.

"Nesi var bunun?" Diye sordu Arslan.

"Eğer konuşup eğitimi uzatırsa bütün time yemek ısmarlayacak ve üç ay boyunca bütün evin temizliğini yapacak." Dedi Oğuz sırıtarak.

Arslan da kahkaha attığında benim de dudaklarım iki yana kıvrıldı.

"Eğitime başlayalım o zaman." Deyip ayağa kalktı Arslan. Bende ayağa kalktığımda gözleri bana döndü.

"Sen yoksun, anlaştık sanıyordum." Dedi.

"İzlemek de mi yasak ya, izleyeceğim." Dediğimde kafasını sallayıp yürümeye başladı.

Bende arkasından yürüdüm, eğitim alanına geldiğimiz zaman ilerideki banklara oturup onlara bakmaya başladım.

İkişerli sıraya geçip koşmaya başladılar.

Elli tur koştuktan sonra şınav çekmeye başladılar. Meriç ilk defa eğitimde bu kadar uzun süre konuşmadan durabiliyordu.

"Nasılsın?" Dedi Pusat yanıma otururken.

"İyiyim, sen?" Dedim.

"İyiyim bende." Dedi.

"Gece nerede?" Diye sordum. Geldiğimden beri Gece'yi görmemiştim.

"Abisinin yanında, izinli bugün." Dedi.

Kafamı salladım. Timi ve Arslan'ı izlemeye devam ettim.

"Abisi dün gece bastı bizi." Dedi.

"Ne!?" Şaşkınlıkla gözlerimi açıp Pusat'a doğru döndüm.

"Bağırma kız." Dedi Pusat gülerek.

"Nasıl bastı?" Diye sordum.

"Biz akşam onun evine gittik, film izliyorduk. Bakma öyle gerçekten film izliyorduk. Kapı açıldı bir baktık Göktuğ, çekti silahı dayadı kafama." Dedi.

"Ne?" Deyip gülmeye başladım. "Lan bak bu kaçıncı, Göktuğ bir gün o tetiği çekecek göreceksin gününü." Dedim gülerek.

Göktuğ, Pusat ve Gece'yi birçok kez yakalamıştı ama o zaman sevgili olmadıkları için Pusat hep bahane bulup ayrılmıştı yanlarından.

"Ay yok kız, sevgilim girdi aramıza 'Abi biz sevgiliyiz. Sevgilime çekilen silah bana çekilmiş demektir, bir daha sevgilime silah çekme.' dedi." Dedi Pusat.

"Gece, Göktuğ'a öyle mi dedi Pusat? Asla inanmam." Dedim.

"Yani tamam son cümleyi ben uydurdum. Ama 'Sevgiliyiz.' dedi, 'Film izliyoruz.' dedi." Dedi Pusat sırıtarak.

"Eee, Göktuğ ne cevap verdi?" Diye sordum. Pusat'ın sırıtan suratı anında soldu.

"Kovdu beni. Kardeşimi, babamdan istemediğin sürece nah yanına yaklaşırsın dedi vurdu kafama koydu kapının önüne." Dedi somurtarak, cümlesi bittiğinde gözlerini devirmişti.

Büyük bir kahkaha attım.

"Adam binbaşı ve sevgilimin abisi olmasa o lafların binde birini dahi edemezdi bana." Dedi.

"Zaten bu lafları sevgilinin abisi olduğu için etti ya Pusat." Dedim.

"Doğru." Dedi. Göktuğ, Pusat'ın kafasına fazla sert vurmuştu galiba.

"Doğru tabi." Deyip önüme döndüm.

"Sen bununla tekrar samimi mi oldun?" Diye sordu Arslan'a bakarak.

"Hayır, diğerlerine nasılsam ona da öyleyim. Ne eksik ne fazla." Dedim.

"Senin üzülmeni istemiyorum." Dedi Pusat.

"Biliyorum." Dedim. Bizimkiler karşılıklı dövüşe başlamıştı.

"Ağrın yok değil mi?" Diye sordu. Kafamı iki yana salladım. "Yok." Dedim.

Albay'ın postası koşarak bizimkilerin yanına doğru gitti.

Arslan'ın karşısına geçip selam verdikten sonra konuşmaya başladı. "Komutanım Oktay Albay sizi ve timinizi harekat merkezinde bekliyor." Dedi.

Arslan kafasını hafifçe eğip kaldırdı. "Tamam, sağ ol asker." Dedi. Bende ayağa kalkıp tim ile yürümeye başladım.

Harekat merkezinin önüne geldiğimizde sırayla içeriye geçtik.

Oktay Albaya selam verdikten sonra sandalyelerimize oturduk. Karşımızdaki ekranda bir bölgenin işaretlenmiş olduğunu gördüm.

"Korsan'ın yeri tespit edildi, aynı bölgede silah sevkiyatı olacağı ihbarı da aldık. Anka timinin görevi, Arslan Yüzbaşının komutasında o sevkiyatı engelleyip Korsan'ı buraya getirmek." Dedi ve ayağa kalktı.

"Planınızı yapın, bir saat sonra helikopter havalanacak." Dedikten sonra gözlerini bana çevirdi. "Sen operasyona sadece karargahtan dahil olabilirsin yüzbaşım." Dedi.

Kafamı hafifçe aşağı eğip kaldırdım. "Emredersiniz komutanım." Dedim.

Oktay Albay harekat merkezinden çıktığında bizde arkasından çıktık.

Hangara gittiğimizde elimdeki haritayı masaya koydum.

Arslan haritanın üzerinden bir bölgeyi gösterip konuşmaya başladı. "Helikopter bizi en yakın bu bölgeye bırakabilir, bizde oraya en yakın şu yoldan ulaşabiliriz."

"O yol çok riskli." Dedim haritaya bakarak. "Başka yolu denersek zaman kaybederiz. Korsan yer değiştirebilir." Dedi Arslan.

Haklıydı. Kafamı aşağı yukarı salladım. Operasyon hakkında birkaç şey daha konuştuktan sonra hazırlanıp helikopterin gelmesini beklemeye başladılar.

Arslan benim yanıma geldi. "Dikkatli ol." Dedi.

"Bunu benim sana demem lazım değil mi?" Dedim.

"Korsan'ı alırsak Tolga sana zarar vermeye çalışabilir." Dedi.

"Kendimi korurum." Dedim.

"Biliyorum, ama dikkatli ol." Dedi. Kafamı aşağı yukarı salladım.

"Merak etme. Asıl sen, siz dikkatli olun." Dedim.

"Sende merak etme bizde çok dikkatli olacağız. Senin dediğin yol daha güvenli evet ama uzak." Dedi.

"Biliyorum, operasyon sende son söz senin." Dedim.

"Sen bu 'Operasyonun emir komutası kimdeyse son söz onundur.' lafına düşkünsün baya baya uyguluyorsun." Dedi gülümseyerek.

"Tim ile çıktığın ilk operasyonda bana telsizden müdahale ettiğim için kızdığın an anlamıştım." Diye devam etti.

Bende gülümseyerek kafamı salladım. "Öyle." Dedim. Helikopterin sesini duyunca gözlerim oraya döndü.

"Dikkat et, hem kendine hem onlara. Sağ salim dönün." Dedim kafamla timi göstererek.

Arslan ufak bir tebessümle kafasını salladı. "Görüşürüz İris." Dedi.

"Görüşürüz Arslan." Diye karşılık verdim.

Arkasını dönüp helikoptere doğru ilerledi.

 

... 

 

"-Korsan yarım saat önce gitmiş ama oğlu burada." Dedi Meriç.

"-O zaman onu alacağız. Plan aynı, başlıyoruz." Dedi Arslan.

"-Emredersiniz." Dedi tim hep bir ağızdan.

Korsan'ın bulunduğu yere gelmişlerdi. Meriç ve Koray, Korsan'ın tam olarak yerini tespit etmek için kampa sızmışlardı.

Plana göre Koray ve Meriç, Korsan'ı gizlice kamptan çıkartacaktı. Şimdi ise aynı yolla Korsan'ın oğlunu çıkartacaklardı.

Daha sonra Arslan, Alaz ve Oğuz kamptakileri öldüreceklerdi. Kamp küçük olduğu için kolay olacaktı.

"-Birinci aşama tamam komutanım. Korsan'ın oğlunu aldık beklemedeyiz." Dedi Koray.

"-Anlaşıldı. Alaz ilk atış sende, başlıyoruz." Dedi Arslan.

Bir süre sonra telsizden tekrardan Arslan'ın sesini duydum.

"-İkinci aşama da tamam, geliyoruz."

"-Anlaşıldı, bekliyoruz." Diye cevap verdi Koray. Rahatlayarak derin bir nefes verdim.

"-Yuva, operasyon başarılı. Dönüyoruz." Dedi Arslan.

"Anlaşıldı, dikkatli olun." Dedim ve Aycan'a döndüm.

"Oktay Albaya bilgi verelim." Dedim. Ayağa kalkıp baş selamı verdi.

"Emredersiniz komutanım." Deyip çıktı harekat merkezinden.

Birkaç dakika sonra içeriye bir asker girdi. Hazır ola geçip selam verdi ve kendini tanıttıktan sonra konuşmaya başladı.

"Komutanım avukat Tuğçe Toran dışarıda sizinle görüşmek istiyor." Dedi.

Kafamı salladım ve harekat merkezinden dışarıya çıktım.

Karargahtan dışarıya çıktığımda ilerideki banklarda oturan Tuğçe'yi gördüm.

Gözleri bana döndüğünde yüzü öfkeyle kasıldı fakat bu çok kısa sürdü, anında gülümseyerek öfkesini kamufle etti.

"Ne istiyorsun?" Dedim yanına gidince.

"Arslan'ı görmek istemiştim ama karargahta yok dediler, sen nerede olduğunu biliyor musun? Telefonu da kapalı." Dedi.

"Gerektiği kadar bilgi almışsın. Eğer Arslan bilmeni isteseydi bilirdin." Dedim.

Kafasını olumlu anlamda salladı.

"Abim seninle görüşmek istiyor. Şuan müsait misin yanına gidelim?"

"İşlerim var Tuğçe gelemem. Abine geçmiş olsun dediğimi söylersin. Biz onunla konuşuruz zaten, işlerim bittiği zaman görüşürüz." Dedim.

Abisinin alındığını bu kadar hızlı öğrenebilir miydi?

"Abim seni çok merak ediyor ama." Dedi.

"Tuğçe işim var dedim anlayamıyor musun? Başka bir şey yoksa git artık." Dedim sertçe.

"Tamam. Görüşürüz İris." Dedi dudaklarındaki zoraki gülümsemeyle.

"Umarım bir daha görüşmeyiz." Dedim bende aynı gülümsemeyle ve arkamı dönüp karargaha doğru adımladım.

 

...

 

Helikopter piste indiği zaman önde Arslan, arkasından da tim sırayla aşağıya indiler.

En arkada Meriç ve Oğuz, Tuğfan'ı yani Korsan'ın büyük oğlunu kollarından tutarak indirdikten sonra bekleyen askerlere teslim ettiler.

Tim, Oktay Albayın karşısına geçip selam verdikten sonra Arslan konuşmaya başladı.

"Anka timi görevini başarıyla yerine getirmiş ve eksiksiz bir şekilde karargaha dönüş sağlamıştır komutanım, arz ederim." Dedi.

"Teşekkür ederim." Dedi Oktay Albay. "Anka timi hepinizi kutluyorum. Bugün ve yarın izinlisiniz, yüzbaşım üzerindekileri teslim ettikten sonra odama gel." Diye devam etti ve arkasını dönüp bana 'Sende gel.' deyip karargaha doğru ilerledi.

Arslan da benim yanıma adımladı. "Nasılsın, nasılsınız?" Dedim.

"İyiyim, iyiyiz." Gülümseyerek beni tekrar etti. Bende güldüm.

"Oktay Albay bekliyor." Dedim. Kafasını olumlu anlamda salladı. "Bekliyor. Ben gidip üzerimi değiştireyim." Dedi.

Tim çoktan üzerlerini değiştirmek için içeriye geçmişlerdi.

Tuğfan'ı da karargaha sokmuşlardı.

Tim üniformalarını çıkartmak için soyunma odasına, Arslan ve ben ise Oktay Albayın yanına gidiyorduk.

Albayın odasının önüne geldiğimizde kapıyı tıklatıp açtım.

Hazır ola geçip selam verdim, Oktay Albay kafasını gel dercesine salladığında içeri girip karşısında durdum.

Arslan da benim yanıma geçip hazır ol pozisyonunda durdu.

"Oturun yüzbaşım." Dedi Albay.

Karşısındaki sandalyelere oturduğumuzda operasyon hakkında konuşmaya başladı.

 

...

 

Oktay Albay ile yarım saate yakın konuştuktan sonra odadan çıktık. Kendi odama girip üzerimi değiştirdim.

Odamdan çıktığımda tam karşımdaki duvara yaslanmış Arslan'ı görmemle dudaklarım yukarı kıvrıldı.

O da üstünü değiştirmişti ve beni bekliyordu.

"Gidelim mi?" Dedi duvardan doğrulurken.

"Olur." Deyip yürümeye başladım.

"Eve değil ama." Dedi yanıma gelip.

"Nereye?" Diye sordum.

"Kulübeye." Dedi. "İzinliyiz zaten, beraber vakit geçirelim olur mu?" Diye devam etti arabaya binerken.

***

 

Bölüm sonu.🍀

 

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım hoşunuza gitmiştir. Oy verip yorum yaparsanız sevinirim.

 

Görüşmek üzere...🤗

Bölüm : 20.10.2025 21:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...