
Merhaba, hoş geldiniz. Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen. Yazım yanlışlarım varsa kusura bakmayın. Keyifli okumalar...🍀
Instagram: lavinyaofficial_
***
"Yine kendini arabadan atmaya kalkışmayacaksan kulübeye doğru sürüyorum." Dedi gülerek. Bir şey demden güldüm.
Arslan'ın telefonu çaldığında ekrana baktığım ve arayan kişinin Tuğçe olduğunu gördüm. Gözlerimi devirip konuşmaya başladım.
"Kulübe işi yattı gibi görünüyor." Dedim.
Arslan cevap vermeden aramayı yanıtlayıp hoparlöre aldı.
"Efendim Tuğçe?" Dedi.
"Sevgilim, ne yapıyorsun?" Dedi Tuğçe.
"Bir şey mi oldu?" Diye cevapladı Arslan onun sorusunu cevapsız bırakarak.
"Hayır olmadı, seni merak ettim sadece." Dedi Tuğçe. Abisi hakkında bilgi almak için aramıştı muhtemelen.
"Müsaitsen buluşalım mı?" Diye sordu Tuğçe.
"Değilim. Şuan kapatmam lazım." Deyip telefonu cevap vermesini beklemeden kapattı.
"Ayıp ayıp, insan hiç sevgilisinin yüzüne telefon kapatır mı?" Dedim gülmemeye çalışarak.
"Sevgilinin yüzüne telefon kapatılmaz evet ama benim bir sevgilim olmadığı için kapatabilirim. Ayıp olmaz yani." Dedi.
Bir şey demeden yola bakmaya devam ettim. Birkaç dakika sonra kulübenin önünde durduğumuzda hızlıca arabadan indim.
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. "Teyzeni arayıp söyle istersen, merak etmesin." Dedi Arslan.
Gözlerimi açıp kafamı ona çevirdim. Arabanın kaputuna yaslanmış bana bakıyordu. Kafamı aşağı yukarı sallayıp onayladım.
Telefonumu çıkartıp teyzeme mesaj atıp geri cebime koydum.
"Eee girmiyor muyuz?" Dedim. "Girelim." Deyip eve doğru yürümeye başladı.
"Aç mısın? Güzelce bir duş al istersen, bende yiyecek bir şeyler hazırlayayım." Dedim.
"Olur valla, çok güzel olur." Dedi gülümseyerek.
Bende gülümseyerek mutfağa girdim. Dolabı açıp malzemelere baktım ama dolapta neredeyse hiçbir şey yoktu.
Gözüm kaşara ve sucuğa değdi. Yapılacak tek şey tost gibi görünüyordu.
Sucuğu elime alıp bozulmuş mu diye baktım ama bozulmamıştı.
Çayı demlenmesi için ocağa koyup altını açtıktan sonra sucuğu doğramaya başladım.
Sucuğu doğradıktan sonra kaşarı da doğrayıp ekmeklerin içerisine yerleştirdim.
Bu sırada banyodaki su sesinin kesildiğini ve merdivenleri çıkan adım seslerini duymaya başladım.
Hazırladığım ekmekleri tost makinesine koyup tostu yapmaya başladım.
Hazırladığım tostları tabağa koyduktan sonra diğer ekmekleri makineye koydum.
Arkamda duyduğum adım sesleriyle kafamı oraya çevirdim.
Arslan elindeki havlu ile saçını kurularken bir yandan omzunu kapının pervazına yaslamış bana bakıyordu.
"Dolap tam takır kuru bakır, yapılabilecek tek şey tosttu. İdare edeceksin artık." Dedim gülerek ve makinanın içerisindeki tostları da tabağa koydum.
"Senin elinden olsun da kuru ekmek olsa yerim. Ellerine sağlık." Dedi ve içinde tostların olduğu tabağı alıp masaya koydu.
"Otur sen." Deyip buzdolabını açtım, içinden peynir zeytin ve birkaç reçel çıkartıp masaya koydum.
Arslan da bu sırada beni duymazdan gelerek iki çatal çıkartıp masaya koydu.
Bardakları çıkartıp çayları doldurdum. Masaya oturduğumuzda hemen tostlardan birisini alıp yemeye başladı.
Tostların neredeyse hepsini yedikten sonra çayının kalan son yudumu içti.
"Biraz daha yapayım mı?" Diye sordum.
"Yok yok, ellerine sağlık." Dedi ağzı dolu dolu.
"Afiyet olsun. Çık yukarı uyu dinlen istersen, görevden döndün yorgunsun." Dedim.
"Ben seni buraya uyuyayım diye getirmedim ama." Dedi lokmasını yuttuktan sonra.
"Uyu dinlen sonra beni ne için getirdiysen onu yaparız." Dedim gülümseyerek.
"Tamam o zaman. İyi uykular öpücüğümü alayım, gideyim." Dedi sırıtarak.
Parmaklarımı dudağıma dayayıp öptükten sonra ona gönderiyormuş gibi uzattım ve gülerek elime boş tabakları alıp arkamı döndüm.
"Ama, böyle olmaz ki." Dedi küçük çocuk gibi dudaklarını büzüp.
"Bal gibide olur, çık uyu hadi." Dedim. "Emredersiniz." Dedi.
Masadaki kirli bulaşıkları tezgaha koyarken yanağımda hissettiğim dudaklarla anlık irkildim.
Arslan beni öpüp koşarak çıkmıştı mutfaktan.
...
Bulaşıkları topladıktan sonra Arslan'a bakmak için yukarıya çıktım.
Hâlâ uyuduğunu gördüğümde yavaşça yanındaki komodine yazdığım notu koyup odadan çıktım.
Kulübeden de çıkıp arabaya bindim ve en yakın markete doğru sürmeye başladım.
Akşam yemek için bir şeyler almaya gidiyordum, en yakın market şehir merkezindeydi.
Markete girip lazım olan malzemeleri alıp parasını ödedim ve çıktım.
Birkaç dakika ilerledikten sonra arkamdaki araba dikkatimi çekti. Takip ettiği çok belliydi.
Ara sokağa girdiğimde ise önüme kırıp durmamı sağladı.
Arabadan Tuğçe indiğinde gözlerimi devirdim. Bu kadını görmediğim bir gün olmayacak mıydı benim?
Bende arabadan inip konuşmaya başladım. "Hayırdır Tuğçe? Sevgilim nerde demek için mi kestin yolumu?"
Belinden silahını çıkartıp bana doğrulttuğunda kaşlarım havaya kalktı.
"Yok abimi sormaya geldim! Arabaya bin İris!" Dedi bağırarak.
"O tatlı, masum, savunmasız avukat rolünden çıkmayı becerebildin mi sonunda?" Dedim gülerek.
"Arabaya bin dedim!" Diye bağırarak tekrar etti.
"Tamam, sinirlenme ya." Deyip ona doğru yürümeye başladım. Yanına geldiğimde aniden eline vurup silahını düşürdüm ve ayağımla uzaklaştırdım.
Tuğçe yanağıma sert bir yumruk attıktan sonra göğüsüme tekme attı ve birkaç adım gerilememe neden oldu.
Bu sefer ben belimdeki silahı çekip doğrulttum o ise ben doğrultur doğrultmaz silahımı yere düşürmeyi başarmıştı.
Bana yeniden bir yumruk salladığında kafamı geriye çekerek vuruşundan kurtuldum.
Fakat o benimkinden kurtulamamıştı, yumruğumun etkisiyle yüzü sağa doğru yattı. Saçlarını sıkıca kavrayıp kafasına dizimle sertçe vurdum.
Burnunu tutup geriye sendeledi. Karnına tekme atıp yere düşmesini sağladım. Yerdeki silahımı alıp ensesine sertçe vurup bayılttığımda telefonumu çıkartıp Oktay Albayı aradım.
Bir yandan da Tuğçe'yi arabaya bindiriyordum. Bacağım ağrımaya başlamıştı, zorlamıştım sanırım.
"Dinliyorum yüzbaşım." Dedi Oktay Albay aramayı yanıtlayıp.
"Komutanım Korsan'ın kızı Tuğçe, abisini bulmak için bana saldırdı, şuan baygın. Emriniz nedir?" Dedim.
"Karargaha getir yüzbaşım." Dediğinde 'Emredersiniz.' Deyip kapattım telefonu.
...
Tuğçe'yi karargaha teslim ettikten sonra kulübeye geri döndüm. Arslan hiç aramamıştı veya mesaj atmamıştı, bende uyandırmamak için yazmamıştım.
Sessizce odasına girdiğimde hâlâ uyuduğunu gördüm, üstünü açmıştı.
Yavaşça yanına yaklaşıp üstünü örtmek için battaniyeyi tuttuğumda aniden bileklerimden yatağa doğru çekildim.
Ağzımdan ufak bir çığlık kaçtığında Arslan kahkaha atmaya başladı. Yüzüm Arslan'ın boynuna gömülmüştü.
"Kaçak seni, demek ki beni uyutup kaçıp gitmeyi planlıyordun ha." Dedi gülerek. Bende güldüğümde bileklerimi bıraktı.
Doğrulup ona baktığımda gülen suratı aniden soldu ve kaşları çatıldı.
"Ne oldu sana?" Diye sordu doğrulurken.
"Sevgilinle kapıştık biraz. Öyle masum masum durduğuna bakma güzel dövüşüyor, şimdi yiğidi öldür hakkını yeme demişler." Dedim dalga geçerek.
"İris! Ne oldu? Ciddi anlat şunu." Dedi sinirle.
"Ya marketten çıktım, Tuğçe kesti önümü. 'Sevgilini sormaya mı geldin?' diye sordum o da 'Abimi sormaya geldim, arabaya bin.' falan dedi çekti silahı. Başladık dövüşmeye işte. Şimdi karargahta." Dedim.
"Canın yandı mı?" Diye sordu patlamış olan dudağıma bakarak.
"Yok ya hissetmedim bile." Dedim gülerek. "Emin misin? Acıyorsa öperek iyileştirebilirim." Dedi sırıtarak. Gülümseyip ayağa kalktım.
"İyi uyudun mu? Dinlendin mi?" Diye sordum konuyu değiştirerek. Gözlerini devirip ayağa kalktı.
"Uyudum uyudum." Dedi.
"İyi o zaman gel bana yardım et." Deyip aşağıya indim.
Arslan da benim arkamdan aşağıya indi. Arabanın yanına ilerleyip bagajdaki poşetleri indirmeye başladık.
"Köfte yapalım mı?" Diye sordu Arslan. "Yanına da pilav. Bir de patates kızartması." Diye devam etti heyecanla.
Gülümseyerek ona döndüm ve kafamı aşağı yukarı salladım. "Yapalım." Dedim.
"Başlayalım o zaman hemen, acıktım ben." Dedi ve poşetin içindekileri çıkartmaya başladı.
Ellerimi yıkadıktan sonra köfte malzemelerini hazırladım.
"Ben köfteyi hazırlarken sen de pilavı yapar mısın." Dedim.
"Olur." Deyip pirinçleri çıkarttı.
Birkaç dakika sonra ben köftelere şekil vermeye başladığımda Arslan da pilavı ocağa koyup yanıma geldi.
Köfteye nasıl şekil verdiğimi izledikten sonra benimki gibi bir parça alıp elinde yuvarladı ve bastırdı.
"Oldu mu?" Dedi bana göstererek.
"Olmuş." Dediğimde gülümseyerek tabağa koydu.
Beraber köfteleri yaptıktan sonra patates kızartmalarını yaptık ve sofrayı hazırladık.
Biz yemekleri yapana kadar akşam olmuştu zaten.
"Ellerine sağlık." Dedi Arslan köftenin tamamını ağzına atmadan önce.
"Senin de ellerine sağlık." Dedim.
Yemeğimizi yedikten sonra bulaşıkları topladık ve dışarıya çıktık.
Arka tarafa geldiğimizde kendimi çimlerin üstüne bıraktım ve gökyüzünü izlemeye başladım.
"Ne yapıyorsun, yere yatılır mı?" Dedi Arslan gülerek.
"Neden yatılmasın? Operasyonlarda sürünüyoruz, saatlerce kalkmıyoruz. Bir şey olmaz." Dedim ve eline uzandım. "Sende gel." Deyip kendime doğru çektim.
Beklemiyor olacak ki dengesini kaybedip üzerime düştü. Ellerini son anda kafamın yanına koyup yüzüme çarpmaktan kıl payı kurtuldu
O kadar yakındık ki burunlarımız birbirine değerken, biz birbirimizin gözlerine bakıyorduk.
"Arslan." Diye fısıldadım.
"İris." Dedi o da benim gibi fısıldayarak.
Bir kaç dakika bu şekilde durduktan sonra Arslan sanki şoktan çıkmış gibi irkilerek kendini yanıma attı ve benim gibi uzandı.
...
Hiç konuşmadan bir kaç saat o şekilde yattıktan sonra kulübeye geri girdik.
Arslan televizyondan bir film açtığında bende patlattığım mısırları sehpaya koydum ve koltuğa oturdum.
Filmin yarısında uykum gelmişti ve sürekli esnemeye başlamıştım. Arslan da bunu fark etmiş olacak ki eliyle kafama hafifçe baskı uygulayıp omzuna koymamı sağladı.
Arslan'ın omzunda beş on dakika daha filmi izledikten sonra gözlerim uykuya teslim olmuştu.
Bir süre sonra Arslan'ın beni kucağına aldı ve sırtımın yumuşak yatak ile buluşmasını sağladı.
...
Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey yıldızlardı. Kafamı yan tarafa çevirip baktığımda Arslan'ın yanımda yatıp bana baktığını gördüm.
"Arslan?" Sesim yeni uyandığım için kısık ve çatallı çıkmıştı.
"Efendim?" Dedi.
"Saat kaç?" Diye sordum. Dudaklarını bilmem der gibi büzdükten sonra elini yastığın altına atıp telefonu çıkarttı.
"Dört buçuk." Dedi, kafamı sallayıp tekrar yıldızlara bakmaya başladım.
"Sen uyumadın mı?" Diye sordum.
"Uyumadım, uyumak yerine seni izlemek daha cazip geldi." Dedi gülerek.
Dudaklarım iki yana kıvrıldı.
"İris?" Dedi fısıldayarak.
"Hm?" Dedim. Gözlerim hala yıldızlardaydı. Birkaç saniye konuşmadığında ona döndüm. Gözleri gözlerimdeydi.
"Ben seni çok seviyorum." Dediğinde birkaç dakika sessiz kaldım ve sadece gözlerinin içine baktım.
"Küçükken de seni seviyordum, tabi o zamanlar bu duygunun aşk olduğunu bilmiyordum ama seni hep farklı seviyordum. Ben sen gittiğinde de sevmeye devam ettim, bir gram bile azalmadı sevgim. Aksine seni tekrar gördüğümde daha da katlandı. Ben sana sırılsıklam aşığım İris." Diye devam etti ve benim cevap vermemi bekledi.
Konuşmak yerine dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Şokla gözlerini açtı ama daha sonra dudaklarını hareket ettirip öpmeye başladı.
Nefes almak için dudaklarımızı ayırdığımızda kollarımı beline sarıp kafamı göğsüne koydum.
"Bu seni seviyorum demek miydi?" Diye sordu.
"Bu sana aşığım demekti." Dedim ve gözlerimi kapattım.
"İyi uykular sevgilim." Dediğinde dudaklarım iki yana kıvrıldı.
"İyi uykular sevgilim." Diye tekrar ettim.
...
Sabah uyandığımda yatak boştu, aşağıya inip banyoda elimi yüzümü yıkadım ve mutfağa girdim.
Arslan tezgahta bir şeyler yapıyordu ama ne yaptığını görememiştim.
"Günaydın." Dediğimde arkasını döndü ve gülümsedi.
"Günaydın sevgilim." Dedi
"Ne yapıyorsun?" Diye sordum yanına gidip kollarımı beline dolarken.
"Menemen yapıyorum." Dediğinde yanağına bir öpücük bırakıp sandalyeye oturdum.
Arslan menemene yumurtayı kırıp karıştırdıktan bir süre sonra ocağın altını kapatıp tavayı masaya koydu.
Bende kalkıp dolaptan iki bardak çıkarttım ve çayları koydum.
Masaya oturup kahvaltımızı yapmaya başladık.
"Dün gece yaşadıklarımız gerçekti değil mi?" Diye sorduğunda kahkaha attım.
"Ne yaşadık ki ?" Dedim kahkahalarımın arasından.
"İriiis." Dedi i harfini uzatarak.
"Arslaaan." Dedim onun gibi a harfini uzatarak.
"Ya hani sen uyandın, sonra ben bir şeyler söyledim de sen beni öptün. Dudağımdan öptün hem de. Sonra göğsümde uyudun." Dedi ciddi ciddi.
Miniklerine ve anlatım şekline gülmemek için zor tuttum kendimi.
"Neler söyledin sen?" Diye sordum.
"Seni sev- dur bir dakika sen dalga geçiyorsun benimle değil mi?" Dediğinde kahkaha attım.
"Sen şimdi görürsün benimle dalga geçmeyi." Dedi, ayağa kalkıp yanıma geldi ve ellerini karnıma götürüp beni gıdıklamaya başladığında daha çok güldüm.
"Bir daha dalga geçecek misin benimle?" Dedi gülerek, gıdıklamaya devam ediyordu.
Gülmekten konuşamadığım için kafamı olumlu anlamda salladım.
"Öyle mi İris Hanım, demek devam edeceksin." Dedi ve daha çok gıdıklamaya başladı.
Ellerini tutmaya çalışsam da başarılı olamadım.
"Du- dur." Deyip tekrar kahkaha atmaya başladım.
"Ne?" Deyip gıdıklamaya devam etti.
"Dur." Dedim zar zor. "Ta- tamam." Diye devam ettim ama durmadı.
"Duyamıyorum." Dedi o da kahkaha atarken.
Arslan'a doğru eğilip kollarımı beline doladım ve sıkı sıkı sarıldım. Bu sayede elleri aramızda kalmıştı.
"Dalga geçmeyeceğim, tamam." Dedim nefes nefese.
Beni gıdıklayamadığı için derin derin nefesler alarak sakinleştim.
"İstersen geç, büyük bir zevkle işime kaldığım yerden devam ederim." Dedi.
"Yok yok, geçmem bir daha tamam." Deyip kollarımı belinden ayırdım.
Yanağıma bir öpücük bıraktıktan sonra sandalyeye tekrar oturdu.
"Menemen soğudu, ye hemen." Dedi gülerek.
Menemen bitince sofrayı toplayıp salona geçtik ve dün akşam izleyemediğimiz filmi tekrar açtık.
Telefonum çaldığında Arslan'ın dizinden kalkıp sehpadaki telefona uzandım.
"Oktay Albay." Dediğimde oturduğu yerde biraz daha doğrulmuştu ve filmi durdurmuştu.
Aramayı yanıtlayıp hoparlöre aldım. "Yüzbaşı İris Tanyeli, emredin komutanım."
"Yüzbaşım, Tuğçe ve Tuğfan'ın sorgusu için Arslan yüzbaşı ile karargaha gelin." Dedi.
"Emredersiniz komutanım." Dediğimde telefonu kapattı.
"Ben şunları götüreyim, sende yukarıdaki camları kapat da çıkalım." Dedim önümdeki çerez tabaklarını göstererek.
Kafasını sallayarak ayağa kalktı. "Emredersin sevgilim."
Tabakları mutfağa götürüp çerezleri paketlerine geri koydum ve tabakları makinaya koyup mutfaktan çıktım.
Arslan da merdivenlerden iniyordu. Ayakkabılarımızı giydikten sonra arabaya binip ilerlemeye başladık.
***
Bölüm sonu.🍀
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım hoşunuza gitmiştir. Oy verip yorum yaparsanız sevinirim.
Görüşmek üzere...🤗
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.36k Okunma |
461 Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |