@kumsallardagezen12
|
*Kor kuyuya sessiz çığlıklarımı hapsettim...*
Kirlenmiş ruhların çektiği azap bilinmez ama göz önünde alınan ruhun verdiği dehşet bilinebilir . İblislerim zihnime yavaşça sızmış benden içimdeki öfkeyi dışarı salmamı istiyordu. Ruhumun bedenime ihanet edişini seyretmek istiyordu sinsice . Bedenim canileşip etrafa saldırmamı istiyordu. Kimliksizliğe bürünüp can yakarak kan akıtıp dünyayı yok etmemi istiyordu. Ama bunu yapmayacak kadar güçsüzdüm ve cesaretsiz . Ben zihnimin zemininde koşup giden düşüncelere yenik düşecek kadar aptal ama cesaretsizdim. Sıradan geçen yıllarımı düşünüyordumda ne basit bir hayatım varmış. Acı çekmiyormuşum. Vicdan ve akıl arasındaki o çizgide kalmıyormuşum ki ben .
Basit sıradan bir hayatta yaşam sürüyormuşum. Her anım yarını düşünmekle geçiyordu burada . Yarına sağ çıkabilecek miydim ? Neden buradaydım? Canım bundan daha fazla ne kadar yanabilirdi? Her şeyin bir dönüm noktası vardır. Benim dönüm noktam ise yaptığım hatadan doğmuştu. Aslında her şey o bana gelen mesajla başlamıştı ama ben bilememişim hiç ihtimal vermemişti. Gerçek olacağına ihtimal vermemiştim.
Umursamamıştım biraz da aslında bana yapılan bu planı. Saçma bir şey zannetmiş anında o mesajı silivermiştim. Ve geri kalan hayatıma devam etmiştim. Ama sadece üç gün devam edebilmiştim. Uykuya daldığım gecenin ardından kendimi tanımadığım bir odada bulmuştum. Buraya geldiğim gün hiç susmadan yardım çağrısında bulunmuştum. Ağlamış avazım çıktığı kadar çığlıklarımla bu odayı inletmiştim. Ama ne kadar yardım çağrısında bulunsamda hiçbir geri dönüş dahi anlamamıştım.
Her şeyi sonradan fark edebilmiştim. Her şey gerçekti. Hemde hiç ihtimal verilmeyecek kadar. Bu sadece bir basit oyun değildi. Ben gerçek anlamda bataklığa saplanmıştım istemeye istemeye.
Zekice kurulmuş bir oyunda oynanan bir piyondum ben aslında. Bunun farkına saatler sonra varabilmiştim. Ama ağırıma giden tek şey her anım, her saatim birileri tarafından izlenmesi. Siz düşünün her saatiniz izleniyor? Yemek yediğinizde, su içtiğinizde,uyurken uyanırken ve ihtiyacınızı giderirken. Salisesi salisesine izleniyor bundan büyük rahatsızlık duyuyordum.
Kim olduklarını bilmiyorum. Bizleri buraya getirenlerin öğrenecek miydim onuda bilemiyordum kararsızdım. Ama öğreneceğime ihtimal verdiğim de bir gerçekti. Umut ediyordum. Her sır birgün açığa çıkardı elbet. Yalanlar ve gizler elbet açığa çıkacaktır zamanı geldiğinde. Sessizliğim bana arkadaş olduğu bu zamanlarda güvendiğim kimse yoktu çünkü herkes kendisi için herkesi çığneyebilirdi. Bu büyük bir gerçekti. Bizlerden çok şey bekliyordular .
Ama bizler ise çaresizce olacakları bekliyorduk. Yarın yaşamamızın ilk günü olacaktı burada . Nasıl bir gün olacaktı hayal bile edemiyorum doğrusu . Tehlikeli, acılı, hayal kırıklığı mı yoksa? Cevapsız sorular uzayıp gidiyordu.
Yaşamımızın ilk günü hakkında bizi önceden bildirmişlerdi azda olsa bizlerle ilgilenen maske takan kişiler tarafından . Yaşadığımıza yaşanmak denilirse tabi. Berbat bir yerde uzun zamandır kalıyordum. Gözlerimi bulunduğum odada kısaca bir gezdirdim. Bulunduğum odada eski bir sedir yatağı ,eski bir klozetten ibaretti geriye kalan her yer izbeydi aynı şuan ruhumun bedenimi terk ettikten sonra geriye kalan boşluk gibi boş ve karanlık.
Bulunduğum rutube odada kendimizi görememek için ayna dahi bulundurmuyorlardı ne zamandır duş alamamıştım. Saçlarım birbirine girmiş artık kokmaya başlamıştım. Üzerimdeki buraya gelmeden önce giydiğim kısa kolu geceliğim ile duruyordum geceliğim buraya geldiğim günlerin ardından kirlenmiş neredeyse mavi olan rengi görünmeyecek reddeye gelmişti. Artık pasaklı kelimesine gerçek anlamda tabir olarak uyuyordum. Kendim ile olan iç savaşı yarıda kesip tekrar bulunduğum odada gözlerimi gezdirdim. Bu küçük hücrede zamanın can sıkan anını her zaman yaşıyordum.
Hiçbir şey yapmadan gece oluncaya kadar oturuyor yemek dışında farklı bir aktivite yapmıyordum. En sorun olan şey şuanlık birileriyle konuşamamaktı. Konuşmamak benim zihnimi derin düşünceler arasında bırakıyordu. Bir insanın varlığına muhtaç bırakıyordu. Sessizlik artık bir yerden sonra boğucu hale geliyordu. Burada tam anlamıyla yapayalnızdık.
Buraya nasıl getirildik bilinmiyordu buradaki diğerleri tarafından . Herkes uyuduğu yatağından nasıl buraya hiç uyanmadan habersizce getirildiğini hatırlamıyordu.
Hatta getirildiğimiz günden günler sonra uyandırlımıştık. Bunu korka korka benimle ilgilenen kadın korumaya sormuş ve sorumun cevabını azarlanarak hatta tartaklanarak almıştım. Ama ne amaçla bizi burda tuttuklarını yarın öğreneceğimizi söylüyorlardı, koridorda bulunan hoparlörden. Gerekmediği takdirde bizlerle irtibata geçmiyordular. İki haftadır buradaydık bununda zar zor öğrenebilmiştim, bize eksiksiz yemeklerimizi veriyorlardı hiç öğün atlatmadan .
Bekliyorduk neyi beklediğimizi bilmeden sabırla . Günleri sayıyorum buraya geldiğimden beri ama bazen karıştırdığım da oluyordu bir saatten sonra zaten saymayı da bırakmıştım umudumu yavaş yavaş yitirirken. Kurtulacağımıza olan inancımı artık yitirmiştim.
Belirli günlerde bizi bir alanda bulundurmuyorlardı hücrelerimizden çıkartıp. Nedenini anlayamamıştım. Belli bir saatte bizleri hücremizden çıkartıp götürüyorlardı bomboş koridorda hepimiz sırayla ilerleyerek toplanma yerimize götürüyorduk. Ama her gün aynı günü takip ediyordu. Herkes köşeye çekilip bize verilen sürenin dolmasına kadar sessizce bekleyip duruyorduk.
Kimse birbiriyle bir iletişime geçmiyordu. Herkes birbirine yabancıydı. Kimse birbiriyle kısa bile olsa diyaloğa girmiyordu . Hepsinin tek hedefi vardı. Her an buradan kurtulma planı yaptıklarından emindim ama o kadar ince dizayn edilmiş bu yerde kaçabilmeyi bırakın adım dahi atamazdınız onların izni olmadan . Bizleri çok çaresiz bırakmıştılar. Nedeni boynumuzda bulunan küçük ama etkisi büyük olan elektro şok dalgası olan bu tasma şeklindeki şeyin boynumuzda olması .
Varlığını her daim boynumda hissediyordum. Bu çok küçük düşürücü bir şeydi. Bazen boynumdaki varlığı nefes almamı bile engelliyordu. Varlığını kabullenemiyordum. Çünkü rahatsız ediyordu ruhen ve bedenen. Boynumuzda olmasının nedenini sonradan anlamıştım. Onlara karşı gelmemizi istemiyordular.
Onları kızdırdığımızda hemen bir düğmeyle bizim cezamızı veriyorlardı. Bunu deneyen kişiler oldu aramızda ama sadece acı çekmekle yetindiler. Hala zihnimdeki görüntüyü unutabilmiş değildim.
İçimizde bulunan bir esmer tenli bir adam onlara karşı çıkmış ve karşılığını almıştı bir düğmeye basılmasıyla. Buna hiç kalkışmadım kalkışamadım da. Çünkü acısını bilmiyordum ve bilmekte istemiyordum. Asla istemezdimde o acıyı hissetmeyi. Her denileni anında yerine getiriyorum Herhangi bir şey istedikleri an benden . Canım yanmasın diye. Buraya geldiğimden bu yana burda olan kişileri uzaktan gözlemleye bilmiştir zamanla. Kişiliklerini az da olsa tanımaya çalışıyordum. Sahi başka yapabileceğim bir şey de yoktu zaten burada .
Tam tamına 8 kişiydik toplam . Birbirinden farklı 8 karakterdir hepimiz . Herkesin bir amacı vardı buraya gelmeden önce. Ama buradan sonra tek bir amacımız vardı. Burdan çıkmayı başarmak sonucu ne olursa olsun. Bunu nasıl yapacağımızı hâla bulamamıştık herkes kendince bir şeyler deniyordu ama başaramıyordu. Zor bir hal içindeydik. Çözümlenmesi zor bir problemin çözmeye çalışıyorduk ama bu biraz zaman alacaktı.
Bulunduğum köhne odayı aydınlatan küçük pencereden yansıyan ışıktı. Artık karanlığa alışmıştım. Işık artık zihnimi ve bedenimi rahatsız ediyoru çünkü ışık benim için açığa çıkmak demekti. Karanlıkta kamera tarafından izlemediğim hissine kapılıyordum. İlk zamanlar ışığa muhtaçtım . Pencereden nerede olabileceğimi bulmak ve bulunduğum karanlıktan kurtulmak için hep pencere önünden ayrılmazdım. Ama hüsranla karşılaşmıştı ilk zamanlar çünkü penceremin önünde beton duvarla karşılaşmıştım... Pencere hizasında bir duvar vardı ve bu duvar uzunluğu devam ediyordu.
Düşüncelerimden sıyrılıp bulunduğum yerden yavaşça doğrulup kapıya ilerlemeye başladım sessiz adımlarla . Kapının karşısında yerimi aldıktan sonra kapıdan küçük pencereden koridoru seyrettim uzun uzadıya ardından istemsizce düşüncelere daldım. Sessizliğin yürüdüğü bu koridorda hiçbir ses yoktu. Herkes susmak için yeminli gibiydi. Issızlık bu kelimeyi iliklerime kadar hissediyordum her an Acılarımla geçmişimle yüzleşmiştim bu yalnızlık içinde .
Belki de herkes yarını bekliyordu benim gibi ne olacağını düşünüyordular diğerleri. Yaşanacak güne hazırlık vardı belliki. Ama ben korkuyordum hemde hiç böyle bir korkuyu bunca zaman kadar hiç hissetmedim . Korkunun esrarlı ihaneti beni ele geçiriyordu azar azar. Zihnimi işgal ediyordu gizliden gizliye. İkilemler arasında bırakıyordu. Korku bir insanı güçsüz nasıl bırakır bunu gösteriyordu.
Köhne zihnimde dönüp dolaşan karanlığa boyun eğmiş düşüncelerim yaşamaya açtı . Bu yaşamı yasak yollardan elde etmeye çalışıyordu. Bedenimin güçsüzlüğü zihnimi yorgun düşürüyordu her gçen zamanın ardından. Dilim susalı asırlar oldu gerçeğe ama gözlerim gerçeği çığlık çığlığa bağırıyordu. Onu umursayan olmadığı halde. Ümitsizce olduğu yerde tepinip duruyor. Feryatlarım etrafta yankılanıyordu.
Onu duyumsayacak tek şey zihnindeki tehlikeli sesin varlığıydı.Peki ben bu sese boyun eğmeli miyimdim? Bilemiyordum. Hissizce bekliyordum. Beklemek kelimesi hep hayatımda olan bir şeydi. Hep bir şeyleri beklerdik. Mutluluğu, acıyı, hayal kırıklığını, hüznü, kanadığımız yerden iyileşmeyi. Yitirilen umutlarımızın yeniden doğmasını...
Bu uzayıp giderdi hep. Değişen pek bir şey olmazdı. Burada uyandığım günden beri korku bana hep arkadaşlık yapıyordu. Huzursuzdum. Her zaman kâbuslarla güne uyanırdım. Her gece gibi kabus görerek uyanmıştım bugünde . Bedenim bu korku ve stresi kaldıramıyordu gün geçtikçe. Ağır geliyordu. Düşüncelerim her zaman farklı yollara sapıp yeni düşüncelerle karşılaşıyordu .
Bana ve diğerlerine ne olacağını her zaman düşünüyordum . Ama bu olanlar benim akıl sınırlarımı zorlayan bir durum kesinleştiremiyordum sonu.
Kapıdaki pencereden gözlerimi çekeceğim anda koridorda yankılanan bir adım sesi beni olduğum yerde durdurdu. Bakışlarımı o yöne çevirip bekledim neyi beklediğimi bilmeden. Daha dikkatli bakınca gözlerimle koridorun sağ tarafından sesler gelmeye başladı.
Konuşma sesleri doldu o an bu sessizliğe . Ne kadar duymaya çalışsamda mesafe uzaktı burdan ve sesler kesinleşemiyordu. Sesler boğuk boğuktu. Sonra aniden sesler kesildi ve adım sesleri duyuldu koridorda buraya gelen bir kaç adım duydum hemen hızla bedenimi kapıdan çektim. Biraz bekledim bulunduğum koridora mı gelecek diye ama yanılmıştım adım sesleri koridordan geçiyordu. Hemen kapıya yaklaşıp küçük pencereden koridora uzanan yola baktım ve o an yandan yüzünda maskeli olan birini gördüm.
Sadece kısa bir süre içinde olan bu olay beni huzursuzlaştırmıştı. Gözlerimi kapatıp gördüğüm bu maskeli insanı hayal ettim hafızamda yer edinebildiği kadarıyla. Kafasına siyah kapşonu geçirilmiş maskeli bir beden . Koridor tam aydınlık değildi ve ben pek net görememiştim.
Düşüncelerim bu gizemli yüzün neden kendini gizlemesindeydi. Evet burada bulunan insanlarda maskeliydi ama tam maske takmıyorlardı . Yarım maske yüzlerinde bulunuyordu. Taktıkları siyah maskeler bile insanı tedirgin ediyorlardı. Pek fazla konuşmaları bizlerle emir veren cümlelerden başka. Kapıda duran ellerimi çekip kendimi uzaklaştırdım. Hala gördüğüm görüntünün etkisindeyim. Kapıya yasladığım bedenimi çekip bulunduğum hücredeki sedir yatağa doğru ilerledim.
Yanına geldiğimde yavaşça dizlerimi kırarak sedir yatağa oturdum. Buraya gelme nedenlerimiz nelerdi bilmiyordum ama tek şeyi biliyordum . Bizler tam anlamıyla Tehlikedeydik. Peki bu tehlikenin rüzgarı bizleri nereye savuracaktı. Çok dağılacak mıydık?
⚓⚓⚓
Güneşin bulanık bir ışık bıraktığı bir güne uyandım. Hala üzerimdeki mahmurluğu atamamıştım. Uyumak ne güzeldi her şeyi unutuyordu insan. Acıyı, hüznü... Yerimden yavaşça doğrulup sırtımı duvara yasladım. Gözlerimi kapatıp baş ağrımın geçmesini bekledim . Ama herşey istediğimiz gibi olmuyordu. Duvarın soğukluğu bedenimin üşümesine sebep oluyordu . Buna aldırmadan kafamı duvara yaslayıp birilerin gelmesi bekledim.
Saatin kaç olduğunu bilmiyordum aynı hangi günde olduğumu bilmediğim gibi. Sadece bizi bu hücreye tıkıp onların istediği zaman bir şeyler öğreniyorduk. Öylece beklemek zihnimize ve ruhumuza iyi gelmiyordu. Çelişkiler arasında öylece duruyorduk. Sorularımız bizleri yorgun düşürüyordu. Bu uzun sessizliğe alışmışken koridorda ki adım sesleriyle seslere dikkat kesildim. Adım sesleri git gide daha çok yaklaşıyordu.
Bir kaç dakikanın ardından kapıdan gelen tıkırtılarla hemen bulunduğum yerden toparlanmaya başladım. Ve birkaç saniye ardından kapı açıldı. İçeriye yüzünde siyah renginde maske olan bir kadın girdi elinde bir kahverengi tepsiyle . Yavaşça eğilerek elinde tuttuğu tepsiyi kapının yanına bıraktıktan sonra bana uzun uzadıya bakmaya başladı olduğu yerden . Bakışlarını kaçırmadan beni izliyordu Neden bana öyle bakıyordu ki? . Bir şey mi yapmıştım?
Bedenime istila eden korkuyla ona bakıyordum gözlerimi kırpıştırarak. Tedirgin hissetiğimi anladığında yerinden doğrulup bana arkasını dönüp çıkıp gitti kapıdan. Kapıyı ardından kitleyerek uzaklaşmıştı. Tuttuğum soluğumu yavaşça bırakıverdim. Korkunun esir aldığı bedenimi sakinleştirmeye çalıştım. Zihnimi susturmayı başardığımda bakışlarımı kapıya çevirdim sanki ardını görebilirmişim gibi . Sesler kesilmişti. Tektar kuru bir sessizliği ağırlamıştı koridor.Gözlerim yerde bulunan tepsiyi buldu.
Yavaş yavaş yerimden doğrulup tepsiye ilerledim. Tepsiye yaklaştığımda ellerimle kendime doğru çekmeye başladım. Ellerimin arasına alıp kendimi duvara yasladım. Tepsiyi dizimin üzerine bırakıp yemeye başladım tepsidekileri. Her zaman ki gibi kuru bir ekmek, birkaç dilim peynir ve üç beş zeytinden ve bir bardak sudan ibaretti.
Yemeğimi bitirdiğimde tepsiyi kapının altındaki boşluktan iteleyip koridora gönderdim. Tekrar aynı düşüncelerimin okyanusuna kendimi atıverdim. Boğulacağımı bile bile. Her şeyin sebebini birgün öğrenecektik . Bu gizemin nedeni açığa çıkacaktı. Herkesin yaşadığı bu mecburiyet son demlerini bekliyordu. Çaresizliğimizin nedeni açığa çıkacaktı elbet. Nedeni öğrenilecekti birgün. Artık aldığım her nefes soluğumu bıçak gibi kesiyordu.
Ruhum bekliyordu zamanı, o zaman onu hedeflerine ulaştıracaktı. O hedefler acımasızdı , o hedefler insanlığı katledecek gücü barındırıyordu ama bunu umursadığı muammaydı. Sebepsizce istiyordu iyimi kötümü bilmeden. Bu kirli gücü arzuluyordu. İstmek için çabalamıyordu sadece bekliyordu. Çünkü o gücün ona geleceğini hissediyordu ve geldiği gün bu gücü sonuma kadar kullanacaktı ruhum her şeye karşı. Ruhumdaki acılar kadar bedenimdekilerde fazlaydı.
Vucüdumdaki ağrıların daha ne kadar devam edeceğini bilmiyordum. Eski yaşantıma devam etmek istiyordum. Bizi arayanlar - ki aradıklarını düşünüyorum- ne zaman beni bu cehennemden kurtaracaklardı. Buradaki herkes umut kırıntılarını bir rafa kaldırmışlardı. Eskisi gibi bağırıp çağırmıyordu. Bağırışları koridorlarda koşmuyordu. Artık herkes bir sûkünete gömülmüştü. Gözlerimi kapatıp zamanın gelmesini bekledim. Zaman geçmek bilmiyordu. Artık burda neden bulunduğumuzu bilmek istiyordum.
Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama koridordan adım sesleri geldiğini duyduğumda yerimden kalkıp kapıya ilerledim. Kapının yanına vardığımda kapıya yaslanarak uyuşan bedenime dayanak buldum sıkı sıkı tutunarak. Kapıda bulunan küçük paslı pencereden saklanarak koridoru izlemeye başladım. Birkaç adamdan ve kadından oluşan grup bulunduğumuz koridora doğru gelmekteydiler.
Zaman gelmişti sanırım. İçlerinde bulunan biri her hücrenin anahtarını taşıyordu. Buradaki her kişiye sayılarla sesleniyorlardı. İsim yoktu, sayılar dünyasında şekillenen insanlar varolmuştu. 008 hücresinin kapısını açmaya başladılar. İçlerindeki iki kişi hücrenin içine girdiler. Hücrenin içindeki kızı çıkardılar .
Her ne kadar dirensede onu tutan adamlara karşı koyamıyordu.Onu koridordan götürmeye başladılar.Sonra hemen 007 hücresine girdiler içindeki adamı çıkardılar. Sonra 006 hücresindeki diğer adamı çıkardılar. Hepsi direniyordu korumalara. Bariz istemiyordular. Ve ardından korumalar sırasıyla 005-004-003-002 hücresinde bulunanları çıkardılar. En son tek benim hücrem kalmıştı. İki kadın koruma benim Hücreme doğru ilerlemeye başladı.
Kapının önüne geldiklerinde anahtarla hücremin kapısını açtılar. Sonrada kapıyı açarak benim bulunduğum 001 hücresine girdiler . Onlar içeri girdiği an geri adım atarak kapıdan uzaklaştım. Hemen içeri girerek yanımda yerlerini aldılar.
Kendimi sakinleştirerek onlara karşı gelmeden hücreden dışarı çıktım. Kollarımı tutan bu iki kadınla koridor boyunca ilerledim yanımdaki korumalarla. Gözlerimi etrafımda gezdirmeye başladım.
Her köşede bir kamera bulunmaktaydı . Bu kadar çok kameraya neden ihtiyaç duyulmuştu ki. Gözlerimi etraftan çekip beni götürenleri incelemeye başladım. Ruhsuzca hareket ediyordular. İnsan olduklarımdan bile şüphe duyuyordum. Bakışlarımı korumalardan çekip karşımda duran kapıya çevirdim. Yanımdaki koruma yanımdan ayrılıp karşımda duran kapıya ilerledi. Koruma cebinden çıkardığı kartı kapının yanındaki yeni fark ettiğim cihaza okuttu.
Kapı yavaşca açımaya başladı. Ben ise hala bu ilk kes gördüğüm kapıyı inceliyordum. Çok büyüktü içimdeki merak kapının ardında ne olacağıydı. Ve sonunda açtıkları devasa kapıdan içeri girdim yanımda duran kadın korumalarla .
Bütün hücredeki kişiler burdaydı. Hepsi bir koltuğa oturtulmuştu içeri girdikten sonra. Hepsi sessizce olacakları bekliyordu benim gibi. Bende bana ayrılan yere oturdum. Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde devasa bir odada bulunuyorduk. Etrafta hiçbir şey yoktu bomboş bir odadaydık.
Karşımızda devasa bir ekran vardı . Daha dikkatli baktığımda yanında duran bir bilgisayar vardı sanırım bize bir şey izleteceklerdi. Etrafımdaki herkes pür dikkat önümüzdeki ekrana bakıyorlardı. Bizi buraya getirenler hepsi arkamızda duruyorlardı . Ve aniden ekranda sesler gelmeye başladı. Kesik kesik bir görüntünün ardından gözlerim bir adamı seçebilmişti. Netleştirebildiğim kadarıyla . Ve saniyelerin ardından devasa ekranda gülen bir beyaz maskeli adam duruyordu. Afallamıştım neden yüzünü gizlediğini bir türlü anlayamamıştım. Bu daha önce koridorda yürüyen adam olabilir miydi?Karanlık bir odada duruyordu adam . Etrafını aydınlatan tek şey arkasındaki abajurdu. Kollarını oturduğu tekli koltuğun yanına bırakmıştı.
Giydiği siyah tişört ve kapüşon vardı. Gözlerini hepimizin üzerinde bir bir gezdiriyordu. Bizi uzun uzun seyretmeye başlamıştı. Bu beni ve diğerlerini tedirgin etmişti. Gizemli hali bizi derin düşüncelere itiyordu. Sessizliğin ardından sonra sesi duyuldu etrafta . Sesindeki her neyse burada olmamızdan gayet haz alan bir tınıydı.
"Nasılsınız odalar? Pek iyi gözükmüyorsunuz. Yüzünüzde okuyabildiğim tek şey korku. Ve doğruyu söylemek gerekirse bu beni mutlu ediyor. Neyse burada önemli olan tek şey sizlersiniz. İyi olmanız beni daha mutlu eder. Hımmm sanırım burada neden bulunduğunuzu merak ediyorsunuz. O zaman söyleyeyim sizlere. Burası dijital dünya ve bu dünyanın sahibide benim. Sizler ise benim piyonlarımsınız. Aslında hepiniz beni tanıyorsunuz . Hayır hayır sakin olun şuan düşünmek için daha çok erken bunun için daha çok zamanınız olacak. Sizler şimdiye odaklanın. Mesela bir anda değişen yaşamınızı. Hımm hımm endişelenmeyin hemen. Her şeyin bir sırası var . Öncelikle neden burda olduğunuzu açıkllayayım. Sizler benim tarafımdan seçilmiş kişilersiniz . Hepiniz benim için farklı karakterlere sahip kişilersiniz. Hepiniz benim oyunumda piyonlarsınız. Sizleri seçmemin sebebi sizin bile bilmediğiniz yetenekleriniz. Öncelikle bana karşı gelemezsiniz . Geldiğinizde ne olacağını biliyorsunuz . Sadece bu oyunun bir kazananı olacak belki hepinizde olabilirsiniz. Bunu sonunda göreceğiz . Kazanan veya kazananlar kim olacak sabırsızlıkla bekliyorum. Neyse zaten bunu zaman gösterecek şimdi asıl konuya gelelim. 8 kişisiniz ve 8 oda var bu labirentte her odada bulunan oyunu oynayarak etap etap ilerleyecek ve her odada belki bir kaybeden olabilir ya da ölen yaralanan .1. Oda yarın başlayacak . Ve şunu söyleyeyim bu odaları geçmek zorunluluk. Yapmayan kişiler canıyla bunu öder. Bana piyon çok . Şimdi arkadaşlar sizleri odanıza götürecek. Herkese iyi akşamlar . Yarın sizler için zor bir gün olacak. Şimdiden başarılar."
Kafam allak bullak olmuştu. Ne oyunundan bahsediyordu bu adam. Dijital dünyadan kastı neydi? Bizi saçma bir oyun için mi kaçırmıştı? Bundan ne gibi bir amaç elde edebilirdi ki? Onu tanıdığımızı söylüyordu? Biz onu nereden tanıyorduk ki? Başımı yanımda oturanlara çevirdiğimde benden farkları yoktu. Şaşkın yüz ifadeleriyle ekrandaki adamı dinliyorlardı. Hepsi dalgındı az önce söylenenleri düşünüyordular. Çok karmaşık bir işin içindeydik. Konuşcakları bitmiş olmalıkı ekran kararıp kapanmıştı. Bomboş bir ifadeyle ekrana bakıyordum hala olnalrı ve söylenenleri idrak edememiştim. Ekranın kapanmasıyla arkamızda duran korumalar hareket etmiştiler.
Adım sesleri bize doğru yaklaşıyordu. Düşüncelerimi beni oturduğum yerden kaldıranlar tarafından dağıldı. Kadın korumalar kollarımdan tutarak sandalyeden kalkmamı sağladılar. Diğerleride korumalar tarafından sandalyeden kaldırılarak çıkış kapısına doğru götürülüyordu. Kolumdan tutarak çıkış kapısına doğru ilerlemeye başaldık hep beraber. Odadan çıktıktan sonra kapı ardımızdan kapanmıştı. Bakışlarımı kapıdan çekerek önüme döndüm.
Yanımdaki iki korumaya uyarak hızlı adımlarla yürümeye başlamıştım... Diğerleride arkamdan geliyordular yanlarında bulunan korumalarla. Kapıdan çıktıktan sonra koridorda yürümeye devam etmiştik . Kısa bir süre yürümeye hâlâ devam ettik. Sonunda bizim hücrelerimizin olduğu koridora gelmiştik. Herkes sırayla hücresine giriyordu. Adımlarım hücreme geldiğimde durdu. Yanımdaki korumalardan biri kapıyı açtığında hemen içeri girdim.
Bir sorun çıkmasın istiyordum. Ceza almaktam son derece korkuyordum. Hücreme girdiğimde kapı hızla kapatılmıştı. Öylece birkaç dakika beklemiştim tam hücremde. Yorgun zihnimin bedenime uyguladığı halsizlikle adımlarımı sedir yatağıma doğru attım. Yatağa uzanarak bugün olanları düşündüm . Yarın her şeyin başlangıcı olacaktı. Korktuğum tek şey yarın başıma gelecek olanlardı . Belki yarın burada son günüm olabilirdi. Yarın belki içimizden bir ölecekti ya da yaralanacaktı. Ve bu ölecek kişi umarım ben olmazdım . Her şey umarım son bulurdu .
Yapamazdım ki ben olacak olanlara dayanma gücüm yoktu. Güçlü biri değildim ben. Her zaman kuytu köşelerde saklanan biriydim. Kendim için hiç savaşmamıştım ki ben. Ben bana hep uzak kalmıştım. Okyanus karanlığına saklanmış gerçekler dalgalar yüzünden gün yüzüne çıkmak üzere . Bu gerçeklerin açığa çıkması bazı şeylerin felaketi olacak. İnanılan yalanlar doğrulanacak . Doğrular yalanlanacak. Her şey birbirine girecek. Bildiklerimiz unutulacak. Bilmediklerimizi hatırlayaacğız. En kötüsü ise her geçen günün ardından yok olmaya adım adım ilerlememiz . Sonumuzu bilmiyoruz .
Bilmediğimiz bir son için hazırlık yapmaktayız. Bu son bizim felaketimiz olacak. Ruhlarımız yıpranacak , bedenlerimiz toprağa gömülecek bizden geriye hiçbir şey kalmayacak. Ne anılar ne hatıralar hepsi bir bir yok olacak. İnsanlık bilinmezlik karşısında yitirilecek. Geriye dönüş dahi olmayacak. Zihnimden dışarı fırlamak isteyen düşüncelerimi zorlukla susturdum. Yarın benim için karanlık sokakta yolunu bilmeden yürümek ve o yolun uçuruma gittiğini bilmeden atlamaktı. Peki sonunda bana ne olacaktı. Hayat bana nasıl bir plan kurmuştu. Yaşayacak mıydım? Yoksa ölecek miydim? Yara alacak ve ilerlemeye devam mı edecektim? Yoksa öylece yerimde bekleyerek sonumun gelmesini mi bekleyecektim?
|
0% |