@kumsallardagezen12
|
*Acının sonsuzluğuna kıdem bastım...*
Ömrümüzdeki sayılı günlerden bir tekini yaşanmamış sayalım. yaşamın bir kum saati gibi aktığını ve o kum saatine hükmetme gücünün olması. Anılarınızı birbirine zincirleyen döngüyü düşünün. Keşkelerinizi hatırlayın ve hatalarınızı düzeltebilme imkanınızın olması. Güzel olmaz mıydı ?
Hatalarımızı telafi etmemizi başarırız. Böylece kırılan kalplerin biraz da olsa onarılmasını sağalrız.
Hatalar yaptık çoğu zaman ; bu hataları zihnimizdeki tozlu raflara koyup unuttuk. Ne geri dönüp bakabilidik ne de onu tozlu raflardan arındırabildik.
Hatalarımızı kısır döngü gibi tekrarlayıp durduk. Acımasızlığımızı göz ardı ettik her an ; yörgüngelerimiz genellikle arzu ettiklerimizi elde etme isteğindeydi. Çıtayı o kadar zirveye taşımıştık ki onu elde edebilmek adına verdiğimiz çabaların boşa gitmesi bile biz insanoğlunu durduramamıştı.
Zamanın hislerini kabullenememiştik. O sadece bizleri doğru yola itelemişti. Bizler ise o yolu kabullenememiş yeni yollar aramıştık nedeni; bize sıradan geldiği için....
Zaman bize her zaman iyi davranmıştı . Bizler bu iyimserliği anlayamamıştık. Zamanın kara bir mahzene bizi hapsettiğini düşünmüştük ama bu bir yanılgıdan ibaretti.
Zehirli sarmaşıklarla bizleri buraya sabitlemişti. Noir zehirli kelimlerini bizlerin zihnine yavaş yavaş sızdırmasını iyi biliyordu. Bir yılan gibi önce avını gözüne kestirmişti. Ardından avına sinsice korkuyu hissettirmiş onu gerginlik, korkuyla başbaşa bırakıp avının açığını bulup hızla saldırıya geçmişti.
Şimdi olduğu gibi bizlerle tekrar iletişime geçmiş bizlerin kokularıyla güçlenmişti.
"Evet önünüzdeki kepenkte sizler için planladığım ceza oyunu var. Umarım ceza oyunu size cazip gelmiştir Odalarım."
Önümüzde duran kepenk yavaşça açılmaya başladığında ilk gözüme çarpan tek şey bizi iyi avladığıydı. Kepenklerin arkasında siyah bir duvar vardı. Duvarların hemen karşısında bir tane masa ve o masanın üzerinde üç adet keskin atış bıçakları yer alıyordu. Duvarda ise bir tane yuvarlak bir simge vardı. Az çok atış yapacağımızı anlamıştım ama burda atış yapacağımız herhangi bir objenin olmaması beni korkutmuştu.
Bu oyun atış oyunuydu. Ama nasıl bir oyun? Tehikeli bir atış oyunuydu. Karşındakine zarar vermeden başarmak olasılıkları sıfıra indirmekle gercekleşebilecekti. Buda yüzdelik hesaplara göre biraz az bir değerdi.
Gözlerimi hemen ekrana çevirdim. Hâlâ bir tepkide bulunmamıştı; avlarını izleyen bir yılan gibi bizlerin verdikleri tepkiyi izliyordu.
Başımı hemen bizimkilere çevirdim. Hepsi hâlâ atış yapacağımız alanı izliyorlar. Hepsi derin düşünceler içindeydi. Tepki vermelerini bekliyordum ama bu biraz uzun olacaktı galiba. Hala bazı şeyleri anlamaya çalışıyordular. İhtimal vermiyor da olabilirdiler.
Bu uzun sessziliği yaran Asır olmuştu. Sinirle alıp verdiği soluklarla kelimeleri firar etmişti hızla ; bir oyuncak sepetinden aniden düşen oyuncaklar gibi...
"Ne demek bu ... Yaralanabiliriz! Buradaki kişilerin atışları çoğunun iyi değil bu yaptığın adilik. Bizm için tehlikeli. Bunu bildiğin halde bizim oymamızı mı istiyorsun? . "
Asır' ın ani çıkışını hiç mi hiç umursamamıştı Noir.
Belkide bunu bekliyordu birimizden. Tahmin yürütmüş ve bu tahminleri doğru da çıkmış olabilirdi. Bu bizi çok zorlayacak bir oyundu . Yeteneğimizle oynanacak ve bu yeteneke karşımızdaki hedefi ısakalamadan avlayacaktık.
Asrın konuşmasının ardından Noir küçük bir kahkaha atarak sessizliği kesip attı. Herkesin bakışları ekrana sabitlenmişti o an.
"Yapacak bir şey yok Asrıncım. Cezanızı kabullenmek zorundasınız. Aksini düşünemezsiniz bunu biliyor olmalısınız? Oyunu gördünüz ama ben tekrar anlatayım anlamayan varsa. Şimdi karşınzda duran siyah duvardaki halkayı görmüşsünüzdür, işte o hakkanın bulunduğu yerde duracaksınız. Dört kişi halkanın altında konumlanacak ve başının üstüne sulu kıpkırmızı bir elma yerleştirecek. Ondan sonra dört kişi de atış yapacak . Bu atış sayısı üç atıştan ibaret eğer yapamazsa karşısındakiyle yer değiştirecek bu elmayı üç atışta hedefi tuturabilene kadar . Bu arada sırayla olacak oyun benim istedigim gibi sonlanana kadar burdayız. Sizlere kısa bir sürede vereceğim kendi aranızda halledin ve av ve avcıyı siz belirleyin . Size yaptığım bu kıyağı unutmayın. Anladınız umarım ? Ah! Şimdi ise en heycanlı kısma geldim yaralanan olursa ki bunu çok isterim , yaralansa bile oyundan ayrılırsa nasıl cezalandırılanacağınızı biliyor olmalısınız. Anlaşılmayan bir şey yoktur umarım.Oyun süresiz olacak . İstediginiz ve kendinizden emin olduktan sonra atışı yapacaksınız."
Dingin bir dalga , kıyılarıma vurdu. Bedenimi derin karanlık denizin dibine fırlattı. Gözlerim kapanmış , karşı koymadan öylece denizin bedenimi katranlığına hapsetmesini bekliyordum. Zihnim zincirlerini geçirmiş hiçbir şey düşünmeden ruhsuzca olacakları bekliyordu. Ölmek veya ölmemek ...
Bu bedenimi , ruhumu, zihnimi soyutsuzca karşılıyordu. Zihnim bir küçük çocuk gibi saklanbaç oynuyordu gerçeklerle.
Gerçekler onu ne kadar ararsa arasın o hâlâ saklanmaya devam ediyordu. Aslında korkuyordu gerçeklerin vereceği acıdan ve o acının getireceği hayal kırıklarından. Canım acımıştı. Zihnim bana olur olmaz oyunlar oynuyordu.
Önce yaralıyordu bedenimi, acılarıma derin acılar ekliyordu sonra yaralanan bedenimi ağrı kesici kullanmadan dikiş atıyordu.
Parmaklarımın izleri bedenimde yer ediniyordu her atılan dikişte acılarıma yeni acılar ekliyordum. beni ızdıraba sürüklüyordu bu acılarım. Ruhum acıyor ama bunu umursamıyordum. Bedenimdeki ağrılarla boğuşuyordum . Bu da sadece bedenimde varlığını şiddetle belli eden acılarla ilgilenmemi sağlıyordu. Ruhumu görmezden gelmemi sağlıyor ve ruhumda açılan yaraların iyleşmeden yeni yaralara gebe olmasını sağlıyor.
İhanete uğramıştık bizler herkes tarafından belki de kendimiz tarafındanda hep umut ile kandırlılmıştık. İhtiyacımız olan tek şey belki gerçeklerdi. Onları kabullenmeliydik.
Her şey açıklanmıştı acımasızca. Bizlerde sesszice dinlemiştik. Aramızda konuşmalıydık en iyi şekilde planlamalı ufak bir sorun olmaması için bu plana kafa yormalıydık.
Hâlâ hareketlenmediğimizi gören Noir konuşmaya başlamış kelimeleriyle bizi zehirlemeye devam etmişti.
"Hadi Odalarım hâlâ hareketlenmediniz çabuk olun zamanım değerli benim . Beni oyalarsanız beni sinirlendirirsiniz bunu istemezsiniz değil mi?"
Telaşlanarak hepimiz birbirimize yakın olacak ve birbirimizi duyabileceğimizi düşündüğümüz için daire oluşturacak şekilde dizildi. Herkes endişeli, gergin, panikti . Karşımda Ediz, Meriç, Deren ve Barboros vardı ve sağımda Lale solumda ise Lavin bulunuyordu.
İlk konuşan Asır olmuştu. Sessizce fısıldayarak düşüncelerini dile getirdi.
" Atışları iyi olan ve oduğunu düşünen varsa konuşsun. Bu kişilere ihtiyacımız var. Hızla karar vermeliyiz ama hata yapmadan. Kimsenin canını yakmadan. "
Asır konuştuktan sonra kısa bir sessizliğe misafir olduk. Sessizliğin su gibi aktığı bu zaman diliminde Meriç sessizliği yararak konuşmuştu.
"Bakın bence şöyle yapalım atışta kendine kesinlikle güvenen varsa bir adım öne çıksın. Şunu söyleyeyim bakın durum ciddi . Kendinize güvenemiyorsanız siz atış yapmayın karşınızdakinin yaralanabilecğini düşünün ufak bir hata bile büyük sorunlar yaratıp karşısındakini yaralayıp onu sakat bile bırakabilir sonuçta sinirlere isabet gelmesi onu hayatını mahvedebilir."
Meriç ' in konuşmasından sonra herkes düşüncelerinin derinliğinde kayboldu. Haklıydı. Atışın hedeften sapıp bedenimizde bir yere saplanması canımızın yanmasını sağlayabilirdi. Atışta kendime hiç güvenim yoktu. Hiç denememiştim ve bu da deneyebileceğim bir durum değildi. Derin bir nefes alarak gözlerimi bizimkilerde gezdirdim sırayla hâlâ karar verme aşamasındaydılar. Sessiz bekleyişimizi Ediz bozmuştu.
"Arkadaşlar atışlarım benim iyi bundan önce düzenli olarak arkadaşlarımla bu tür oyunlar oynardım. İzin verirseniz ben atış yapabilirim. Emin olun ki zarar görmemenizi sağlayacağım. "
Ediz ' in konuşmasından sonra zaman kaybetmeden Lale konuşmaya başlamıştı.
"Şey ben okuldayken okçuluk dersi alıyordum . Atışta iyiyim . İsterseniz atışı yaparım.Ama karşımdaki ikizim -Deren- olursa sevinirim."
Bunu hepimiz onaylamıştık. Sonuçta Deren de bunu kabul etmişti. Lale ' nin ardından Barboros söz alarak konuşmaya başlamıştı.
"Bende atışta kendime güveniyorum sizde isterseniz atışı yapanlardan biri olmak isterim."
Haklıydı herkes kendine göre , peki atıcı değilde hedef yerinde olanlar. Korkuyu tadacaklardı. Bedeninde her atışta alabileceği yaraları düşünecekti. Ve bu gerginliğe neden olmakla beraber hedef yerlerinde hata yapmasına sebep olacaktı. Oyun alanından çıkabilirdik belki de. Bu yapacağımız hata bizlerin Noir tarafından acımasızca cezalandırılmamızı sağlayabilirdi.
Meriç tekrar söz hakkı alarak konuşmaya başlamıştı.
"O zaman şöyle olsun : Lale-Deren Ediz-Lavin Asır- Hamra Barboros - Ben (Meriç)
Size de uygunsa bu eşleşme iyi gibi gözüküyor. Doğru bir eşleşme bana göre siz eğer değişiklik istiyorsanız partner değişikliği olabilir. Evet değişmesini istiyor musunuz?"
Bana göre değişen bir şey yoktu. Sonuçta hedefte ben olacaktım. Sadece iyi atış yalabilen biri olsun istemiştim ve olmuştu da.
Gözlerimi bizimkilere çevirdiğimde Deren ve Lale el ele tutuşmuş öylece bizimkileri izliyordu. Onlar verdikleri karardan memnundular. Peki diğerleri verilen bu karardan ne kadar memnundular ya da sadece bir zorunluluğa boyun mu eğimişlerdi?
Kimse yapılan bu eşleşmeye karşı gelmemişti. Herkes başını sallayarak onaylamakla kalmıştılar. Herkes eşleşmeleri kabul ettikten sonra Bedenlerimizi usulca ekrana doğru çevirdik. Noir hâlâ bizi izliyordu. Bedenlerimiz döner dönmez ekrana hemen konuşmaya başladı.
"Evet Odalarım bir karar verdiniz umarım . Eşleşmeleri söyler misiniz? Bekliyorum hadi ama 001 sen söylemek ister misin?"
Konuşmasnı bitirdiği anda başımı hemen eğdim yere doğru. Nefesim tıkandı. Soluklarım boğazıma hançer vura vura dışarıya yayıldı. Yaralanan boğazımdan akan kanın kokusunu alabiliyordum. Dişlerime kıstırdığım dudaklarımı aralayarak soluğumu bıraktım. Gergin olan bedenimi zihnimle rahatlamaya çalıştım ama başaramamıştım. Gözlerimi ekrana nedense çeviremiyordum. İlk kez bu gereksiz korkuyu hissetmiştim. Bu korkuyu ona belli etmek istemiyordum hatta saklamak istiyordum ; aynı dolaptan annesinin yemesini istemediği halde babasının eve getirdiği pastayı gizli gizli yemeye çalışan o küçük yaramaz bir o kadar da korkak kız gibi.
Eğdiğim başımı yukarı kaldırıp gözlerimi onun gözleriyle buluşturdum. Dudaklarımı aralayıp konuşmaya başladım.
"Tamam açıklayayım Noir. Sırasıyla:
Lale - Deren Ediz - Lavin Asır - Ben (Hamra) Barboros - Meriç
Eşleşme böyle kararlaştırıldı."
Konuşmamı bitirdikten sonra sessizliğe gömüldüm ve onun bir şeyler söylemesini bekledim.
"Güzel bir eşleşme olmuş Odalarım. Oyuna ilk başlayan eşleşme sırasına göre olsun o zaman.O zaman oyun alanına doğru sizi alayım. "
Noir konuşmasını bitirir bitirmez ekrana sırtımızı çevirerek oyun alanına doğru yürümeye başladık. Oyun alanına giren Lale ve Deren di. Bizler oyun alanının bir kaç adım uzağında bekliyorduk.
Deren yavaş adımlarla ilerlemeye başlamıştı. Adımlarını yavaş atıyordu. Yavaş yavaş adımlarken masanın yanına gelirken durdu. Masanın yüzeyine sonradan konulan kırmızı elmayı sol elinin avcuna sıkıştırarak siyah duvara doğru adımladı. Duvarın karşısına geldiğine halkanın olduğu yere doğru sırtını çevirip bedenini Lale ' ye doğru çevirdi. Lale ise Deren yerini aldıktan sonra adım atarak masaya doğru ilerlemeye başladı. Adımlarını masanın soluna geçecek şekilde attı.
Masanın yanında yerini aldıktan sonra masada duran bıçakları ellerini arasına alıp başını Dere'ne dönderdi. Deren ' in bakışları da Lale 'deydi. İkiside uzun uzun gözleriyle konuşuyor gibiydi. Lale sanki Deren ' den izin istiyor Lale de izni gözleriyle veriyor gibiydi. Lale yavaşça sağ elini kaldırıp sol elinde duran bıçaklardan birine uzandı. Herhangi bir bıçağı elinin arasına alıp kolunu yavaşça kaldırıp konumunu aldı. Lale derin bir korkunun mahzeninine tıkılmıştı. Bu mahzenden ancak iyi bir atış sergileyerek kurtulabilirdi.
Derin bir nefes alacakken Lale hızla kolunu kaldırmış ve Deren ' in başında duran elmayı ilk atışta isabet etmişti. Şaşkındık hepimiz bunu beklemiyorduk hiç birimiz. Bu kadar hızlı bir şekilde olacağını sanmamıştım. Ama sevinmiştim de. Ve hepimiz mutuyduk da şimdilik kimse yaralanmamıştı.
Kulaklarımıza hızlı atıştan sonra Lalenin , Deren 'e iyi olup olmadığını soran sesini duymuştuk. Deren başını sallayarak Lale'ye iyi olduğunu belirtmişti.
Buna sevinmeyen tek kişi bizi buralara sürükleyen Noir olmuştu.
"Tebrikler Lale , iyi bir atıştı tebrik ederim . Hedefi tutturabileceğini biliyordum ama ilk atışta olacağını ummamıştım. Aslıda üzüldüm bir yandan hiç bir yara almadan kazanmanız beni üzdü. Olsun daha üç kişi var onlara sakladım bende sevincimi.Şimdi sırada Ediz ve Lavin var . Yerlerinize geçin Lütfen!"
Noir konuşmasını bitirdikten sonra Lavin ve Deren oyun alanından çıkıp bizim olduğumuz tarafa yürümeye başladılar. Yanımıza geldiklerinde onları tebrik etmiştik.Sarılamamıştım kızlarla ama olsun kazanmaları beni çok mutlu etmişti. Sırası gelen Ediz ve Lavin yanımızdan yavaşça ayrıldıktan sonra oyun alanına doğru ilerlemeye başlamıştılar. Lavin yerini aldıktan sonra Ediz masada duran bıçakları ellerinin arasına aldıktan sonra bakışlarını Lavin' e çevirmişti. Lavin yavaşça tamam diyerek onu onaylamıştı.
Ediz sol elinde duran bıçaklardam birini aldıktan sonra kolunu kaldırıp Lavin' in başında duran elmaya doğru isabet ettirmeye calıştı ama başaramaıştı. Bıçak Lavin ' in başının üzerinde duran elmanın üç santim yukarısına atmıştı. İlk atışı ıskalamıştı. Buna üzülmüştük ama ümidimizi kesmemiştik ikincisinde olacaktı. Bunu temenni ediyorduk.
Ediz tekrar kolunu kaldırıp atmaya hazırlanmıştı o anda ise Lavin gözlerini yaşayacağı korkuya dayanamamış olacak ki kapamıştı. Ediz bıçağı atacağı an soluğumu tutmuş öylece bekliyordum . Ve hızla ilerleyen bıçak Lavin' in başındaki elmaya isabet etmişti saniyeler içinde. Soluğumu hızla vererek yüzüme güzel tatlı bir tebessüm yerleştirdim. Mutluydum. Ve de üzgün çünkü Lavin ' in yerinde birazdan olacaktım. Nasıl bir korku yaşayacaktım bilmiyordum. Ama hissediyordum beni zor bir süreç bekliyordu. Umarım bu süreci kısa sürede atlatabilirdim.
Lavin başının üstündeki elmayı alıp Ediz ' in yanına ilerledi. Elinde tuttuğu elmayı masanın yüzeyine bırakıp , Ediz' le beraber bize doğru yürümeye başladılar. Yanımıza vardıklarında Lavin hemen karşıma geçip bana sarılmıştı. Bu ani sarılmasını ikinci kez beklemiyordum. Ama bu onu iyi hissetiriyor olamlı ki bana sarılmayı seviyordu.
Bende kollarımı oma sarıp karşılık vermiştim. Gözlerim Ediz ' deydi. Gözlerimi kapatıp açmıştım. Ediz ' de başını eğip bu teşekkürümü onaylamıştı.
İkinci mutluluğumuzu yaşıyorduk umarım bu böyle devam ediyor olurdu. Çünkü ufak bir hasar büyük bir üzüntüye sebep olacaktı . Atış yapan kişi vicdan azabı çekecekti. Yaralanan ise acılar içide kıvranacaktı. Bunu hiçbirimiz istemezdik. Böyle devam etse kısa sürede bitirecek ve hücrelerimize çekilecektik. Umarım Barboros ve Meriç ' te atışlarını bitirmeden hedefi isabet ederdi.
Mutluğumuzu bozan olay Noir ' in konuşması olmuştu.
"Aaa böylede olmaz ki.... Siz beni üzüyorsunuz ama hiç mi hedefi tutturamazsınız . Ben bugün uzun sürecek sanarken sizler kısa sürede tamamlayacak gibi gözüküyorsunuz. Kırılıyorum ama ben sizi yaralı , acı çekerken görmek istiyorum Odalarım. Yapmayın beni böyle üzmeye hakkınız yok sizlerin . Neyse sıra kimde? Oyunu oynayacak kişiler kim ? Ama öncelikle şunu söylemeliyim hissediyorum bundan sonra çok acılar çekecek misiniz gibi hissediyorum. Bunu zevkle bekliyor olacağım Odalarım . Meriç ve Barboros sizleri yerlerinizi alalım. Sizden sonra sıra Asır ve Hamra ' da olacak. Şimdi eğelence başlayavcak ve ben bu filmi keyifle izliyor olacağım odalarım.İyi şanslar."
Zaman bir noktada unutsa bizi ; Yaptığımız hataları Kırdığımız kalpleri Acıttığımız canaları
Çünkü bu cezayı alamımızı sağlayan ben ve Ediz' dik.
Avcı avını zorluklarla avlayacak gibi gözüküyordu.
|
0% |