Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. BÖLÜM

@kumsallardagezen12

*Ruhum acıya alışmış bir bağımlıydı...*

 

Derimin altındaki kemiklerimin sızlanışını hissediyordum.

Ruhumdaki sessiz feryatlar zihnimi işgal ediyordu. Zihnimin duvarlarına çarpa çarpa ilerleyen düşüncelerim dudaklarımdan feryat etmek istiyordu ama dudaklarım bir yemin etmiş gibi açılmamak üzere kapanmıştı.

Gözlerim,dudaklarım ve yüzüm duygularımı artık yansıtmayacak kadar hissizleşmişti.

 

Ruhum acılarını yok etmek için bedenimden öc alıyordu. Kaburgalarımdaki ağrılar bunun nedeniydi. Ruhum kaburgalarım arasına tıkılıp kalmıştı. Kirlenmiş bedenimden kopup gitmek istiyordu. Ruhum özgürlüğünü istiyordu. Sessiz çığlıkların koptuğu mabedimde isyan bayrakları çekilmişti. Bedenim ve ruhum birbirinden öc almak istiyordu acımasızca. Sarsılan zihnim düşünmeyi bırakmıştı.

 

Öylece boşluktaydı. Ne ileriyi ne geriyi ölçüp duruyordu. Zihnim karanlığın ziftinde ona fısıldayan sözlerin gerçekliğini hesaplıyordu. Ruhum kirli düşüncelerle zihnimi kandırmaya devam ediyordu. Yıpranan tenim solmuş ; hassaslaşmıştı . Tenimde bir bir yer edinen yaralarım gün geçtikçe çoğalıyordu. Ruhum tenime acımasızca saldırıp onu güçsüz bırakmak istiyordu. Buna itiraz edemiyordu tenim çünkü bedenim dayanamamıştı orantısız güce.

 

Tel kelimeyle kendimi açıklayabilseydim bu; hiç kelimesi olurdu. Yoktum ya da yok olmaya başlamıştım. Burada geçirdiğim günlerde tek düşündüğüm yalnızlığımdı. Bu hücrede de böyleydim hayatımda da. Değişen tek şey bulunduğum mekândı .

Düşüncelerimin yaydığı huzursuzlukla karşımdaki adamı dinlemeye başladım. Gözlerimi kısa bir süre bizim ekibe çevirdiğimde tedirginlikle Noir’ e bakıyorlardı. Söyleyeceği her neyse bu hepimizi korku dolu düşüncelerle baş başa bırakmıştı.

 

Yaralanmamadan sonra koluma yapılan pansumanla ekrana bakıyordum. Acıyan kolumun acısı bana hiç yardımcı olmuyordu. Şuan çektiğim acıya dayanamazsam yere yığılıp kalacaktım ama zihnime komut verecek uyanık ve güçlü olmak için çaba sarf ediyordum. Gözlerimi tekrar ekrana çevirdiğimde Noir konuşmaya başlamıştı. Duyacaklarımdan hoşnut olmayacağım aşikârdı.

 

“Evet Odalarım size verdiğim ceza oyununu tamamladınız . Tabi küçük aksilikler oldu ama yapacağınız bir şey yoktu. Bence buna sevinmelisiniz söyleyeceklerimden sonra biraz veya daha fazla kendiniz için endişelenebilirsiniz. Ceza oyununuzu seyircilerimiz heyecanla izlediler bir o kadarda kızdılar sizlere. Nedeni şu seyircilerimizden biri

 

“Neden atıcılarda av olmadılar .” diye sordular .Buna ilk bir şey diyemedim . Fakat sonra düşündümde seyircilerimiz sayesinde sizleri büyük bir haksızlıktan kurtarmış oldum. Oyunun ikinci kısmı onlar tarafından şekillendi. Ve ben bu ikinci şeklini çok sevdim seyircilerimiz gibi. Evet şöyle açıklayayım av ve avcılar yer değiştirecekler. Oyun birde böyle oynanacak . Bence bu diğerinden de daha heyecanlı olacak. Bir kaç dakika sonra tekrar oynayacaksınız bu oyunu. Anlaşılmayan bir şey yoktur umarım. Şimdiden bol şanslar ODALARIM.”

 

Noir’ in konuşmasından sonra herkes derin düşüncelerin esrarında kayboldu. Sessizlik içinde söylediklerini düşündüm. Bu acı ve tehlikeli oyunu tekrar mı oynayacaktık? Av ve avcıların değişeceğini söylüyordu. Bunun olması demek tehlikeyi doğurmaktı. Atışları iyi olanı avcı seçmişken şimdi bunun değişmesi yaralanmaları sağlardı. Tehlike çanları şimdi yüksek sesle çalmaya başlamıştı. Bu ses bizleri çok ürkütecek bir ses olmaya başlamıştı.

Bu haksızlığa dayanamayan Asır konuşmaya başlamıştı.

 

“ Ne demek tekrar oynayacağız bu ceza oyununu . Bize bundan bahsetmemiştin. Bunu kabul edemeyiz.”dedikten sonra ardından Lavin konuştu.

 

“Bu yaptığın adil değil ! Biz içimizde en iyi atışı yapabilecek olanı seçtik böylece oyunu oynayabildik. Sen şimdi oyunu değiştirerek oynamamızı söylüyorsun. Bunu kabul edemeyiz.” Dedi.

 

Lavin ve Asır’ ın konuşmalarından sonra ekip olarak itirazlarımızı Noir’ e iletmiştik. Ama sadece söylemekle kalmıştık. Zehirli sözlerle hepimizi susturmuştu.

 

“Ne demek oynamak istemiyoruz ! Ben sizin isteğinizi mi sordum? Hayır! Bilgilendirdim sizi . Oynayacaksınız bu oyunu bu kadar. Bir kaç dakika ardından sizleri tekrar oyun alanına alacağız . Beklemede kalın.Ve şunu unutmayın bana karşı gelemeyi aklınızın ucundan bile geçirmeyin.”

 

Noir konuşmasını tamamladığında ekrandan ayrıldı. Hepimiz bakışlarımızı ekrandan çekip arkamızda duran oyun alanına çevirdik. Asıl şimdi tam anlamıyla kimsesiz ve çaresizliğimizi dibine kadar hissetmiştik.

 

⚓⚓

 

Ruhum , acı okyanusunu kendi rengine boyayacak güçte. Okyanusun derinliklerinde saklanan bedenler aydınlığı gözlemekte . Ciğerlerine hapsettikleri solukları vermeyecek derecede çaresizler, sürüklenerek dalgalarla okyanusun uzaklarından kıyıya vurmakta. Her dalganın kumlar üzerinde bıraktığı izler kumlar tarafından hapsediliyor zihnime. Fısıldıyor seslerin adımları zihnimin duvarlarına çarpa çarpa .

 

Duvarlarda biriken gölgeler her adımda büyüyor duvarlarıma sığamıyor. Geçiyor duvarlarımın sınırlarını zihnimden akan bu görüntüler beni alaşağı ediyor. Çekiniyorum hayata karşı adım atmak bile bedenime zor geliyor.

Hissizleşiyorum zamanla gecenin ziftinde. Bana eşlik eden bu gecelerde tek çarem zihnimin raflarına kaldırdığım az be az mutlu anılarım. Onlar bedenime dayanacak gücü veriyor. Kirlenen ruhumu kısa bir sürede olsa temizliyor; dalgaların kıyıyı her an temizlediği gibi.

 

Soluklandığım duvar dipleri bana ev sahipliği yapıyor her zaman. Tutunduğum mazimi geri alabilmek için savaşıyorum. Düşünüyorum. Düşündükçe ne kadar duygusuz bir insana dönüştüğümü anlıyorum.

Bitiriyorum o zaman mazimdeki mutlu anılarımı ,parçalara bölerek okyanus dibine fırlatıyorum cam şişenin içinde zamanla. Zaman her şeyin gerçeğini gösteriyor ve bizler o zaman içinde sessizce gözlemliyoruz hayatın bize sunduklarını.

 

Arkamızda duran korumalardan dördü hareketlenerek önümüzde duran oyun alanına doğru ilerlediler.

Masanın üzerine bıçakları tekrar yerleştirdiler. Masanın köşesinde duran kutunun içinden bir elma çıkartıp masanın üzerine bıraktılar. Gözlerimi masanın yanına olan korumadan çekip kameralarla ilgilenen iki korumaya çevirdim. Kameraların açısını ayarlıyorlardı.

Her şeyi hallettikten sonra eski yerlerine geri döndüler.

 

Hepimizin bakışları birazdan tekrar yerlerimizi alacağımız oyun alanındaydı. Eşler değişmişti ve atıcılar da değişmişti.

Ekrandan gelen haşırtılarla arkamızı dönerek bakışlarımızı Noir’ e çevirdik.

Her zaman ki haliyle sandalyesine oturmuştu. Bakışları bizlerdik. Şimdi sırayla kimlerin oynayacağını söyleyecekti. Nefeslerimizi tutmuş onun ilk oynayacak kişileri söylemesini bekliyorduk.

 

“ Evet Odalarım oyun zamanı geldi çattı. Nasıl hissediyorsunuz kendinizi bakayım? Ee merak etmiyor musunuz kimin ilk oynayacağını? Tamam tamam oyalamadan söyleyeceğim eşleşmeleri sizlere. Sırasıyla;

 

Lale- Deren

Lavin- Barboros

Asır – Meriç

Hamra- Ediz

 

Nasıl buldunuz eşleşmeleri Odalarım?

Nasıl eşleştirdik diye soracak olursanız kura çekerek eşleşmeleri yaptık. Evet beş dakikanın ardından ilk eşleşenleri oyun alanına alacağız ona göre kendinizi hazırlayın. Tekrar bol şanslar!”

 

Noir konuşmasını bitirdikten sonra ekrandan bakışlarımızı çekerek birbirimize bakınmaya başladık. Aramızda ilk konuşan ben olmuştum.

 

“Bizden ne istediğini az çok biliyoruz yaralanmamızdan ,acı çekmemizden keyif alıyor. Biz ona bu keyfi yaşatmamalıyız! Dikkatlice atışlara odaklanırsak eminim ki başaracağız buna inanıyor ve hissediyorum . Şimdiden herkese bol şanslar diliyorum. Kendinize inanın bunu bu sayede başarırız.” Diyerek konuşmamı bitirmiştim.

 

Konuşmamın ardından herkes kısa bir süre arkasını dönerek oyun alanına baktı. Deren oyun alanından bakışlarını çekerek Lale ‘ nin ellerini tuttu. Bu hareketine karşılık olarak Lale küçük bir tebessüm yollamıştı kardeşine.

 

“Haklısın Hamra ama atış konusunda kendime pek güvenemiyorum ve karşımdakine zarar verme düşüncesi bile kötüyken bunu yaparsam nasıl vicdanımın sesini dindiririm inanki bilmiyorum .Korku ve çaresizliği bir arada yaşıyorum.” Deren konuşmasını bitirdikten sonra bakışlarını yere çevirmişti.

 

Bir konuda haklıydı atış konusunda aramızda iyi olanlarda vardı kötü olanlarda bunu aleyhimize çevirdiğimizi zannederken her şey tepe taklak olmuştu. Bildiklerimizden şaşmış, korkuyla baş başa kalmıştık.

Bunuda atlatacağımızın düşüncesiyle kendimizi avutuyorduk hepimiz buna emindim. Bugünü bitirip hücreme gitmek isterdim . Biraz da olsa uykunun bedenimdeki tedirginliği söküp atacağını biliyordum.

 

Bakışlarımı bizimkilerde teker teker dolaştırdım. Hissettiğim şey bunlar daha görünmeyen kötülüklerin küçük bir fragmanıydı. Sakinliğimizi korumayı başardığımız an bu oyunu küçük hatalarla bitirebilirdik. Saniyelerin geçip gittiği bu yerde Noir’ in işaret vermesiyle oyun başlayacaktı.

Sırayla oynayacak ve bugünü nasıl tamamlayacağımızı bilmeden oyun alanında hayallerimizle buradan gitmeyi isteyecektik .

 

Korumaların hareketlenip bize doğru gelmesiyle oyunun başlayacağı zamanın geldiğini anlamıştım.

Korumalar yanımıza vardığında sessizce konuşmalarını bekledik. İçlerinde bir kadın koruma bakışlarını Deren ve Lale’ ye çevirdi. Korumanın bakışlarıyla ikisininde gerildiğini görmüştüm.

 

“Lale ve Deren oyun alanına ilerleyin. “

 

Korumanın uyarısı onları tedirgin etmişti. Hâlâ yerlerinde hareketsiz durmaları korumayı sinirlendirmiş olacak ki yüksek sesle emir cümlesi kurmuştu.

 

“Çabuk olun !” demişti kızgın bir ses tonuyla.

 

Korumanın uyarısıyla hemen hareketlenen Deren ve Lale oyun alanına doğru adımlamıştılar. Onların ardından kadın koruma ve yanındaki iki korumada eski yerlerine doğru ilerlemeye başlamıştılar. Olduğum yerde tedirginlikle olacakları bekliyordum. Tek endişem kızların hata yapmamasıydı. Yerlerini almıştılar bile . Hepimiz ikizleri izliyorduk. Eşleşmede değişmeyen tek onlardı. Bilerek değiştirmediklerini düşünüyordum.

 

Bu Noir’ in çıkarıydı . Böylece kardeşlerin daha fazla stres yapmasını sağlamak istiyordu.

Deren yanında durduğu masadaki bıçaklara uzanmıştı yavaşça. Kemikli parmaklarıyla sarmaladığı bıçakları sol elinin avcuna gömmüştü.

Düzensiz aldığı soluklarla birlikte bedenini karşısında duran ikizine çevirdi usulca. Lale korku dolu bakışlarla ikizini izliyordu. İkiside endişeliydi. Olacaklardan korkuyorlardı. Birbirlerine zarar vermek dahi istemezken buna zorlanıyorlardı.

 

Herkes soluklarını tutmuşken Lale elinde tuttuğu elmayı başını üzerine yerleştirmiş Deren’ in atış yapmasını bekliyordu. Deren sol avcunda duran herhangi bir bıçağı alarak kemikli parmağıyla bıçağı sımsıkı sarmaladı. Başını bıçaklardan kaldırıp ikizine çevirdi. İkisininde gözlerindeki çaresizlik onları üzüyordu. Deren kendini hazır hissettiği anda bıçağı konumlandırarak atmıştı. Bıçak hızla hedeflendiği yere saplanmıştı.

Bıçak Lale’ nin başının beş santim yukarısına saplanmıştı. Iskalanmıştı ya da bu iyi olmuştu belkide Lale’ nin zarar görmesi engellenmişti.

 

İlki olmadığı için ikinci atışa hedeflenmişti Lale .İkinci atışta gerçekleşmemişti. Buna üzülmüştük hepimiz. Deren üzgün bakışlarla ikizin bakıyordu. Onun gözlerindeki acıyı, korkuyu görmemek aptallık olurdu. Onun yaralayacağının düşünmek bile onu fazlasıyla korkutuyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra masada duran üçüncü bıçağı avuçlarına hapsetmişti.

Deren üçüncü atışına hazırlanmış dikkatini tümüyle atışa vermişti ve hızla bıçağı Lale nin kafasında duran hedefe atmıştı.

 

Bıçak bu sefer elmayı hedef almıştı. Bu sefer başarmıştı hedefi. Lale başının üstündeki elmayı alıp yere atıp Deren’e doğru ilerlemişti. Deren’ in yanına vardığında hemen ona sarılmıştı. Kısa bir süre öyle durduktan sonra ayrılmışlardı. Oyun alanından bizim olduğumuz tarafa doğru yürümeye başladılar. Saniyeler sonra yanımıza vardıklarında onlara sarılmış tebrik etmiştik.

 

Birkaç dakikanın ardından korumaların emriyle Barboros ve Lavin oyun alanına doğru yürümeye başladılar. Aniden kalbimde hissettiğim sancıyla fazlasıyla korkmuştum. Kötü şeyler olacaktı.

İçimden ettiğim dualarla bunun olmaması için Allah’ a yalvardım. Ağır yaralanmalarını istemiyordum. Ufak yaralar olacaktı bunu biliyordum ama fazlası hepimiz için sıkıntılı olurdu .

Lavin masanın yanında yerini almıştı. Barboros adımlarını halkanın altında duracak şekilde atmıştı. İkiside yerini aldıktan sonra hareketsizce beklemiştiler birkaç dakika.

 

Lavin masada duran bıçağı sol avcuna aldıktan sonra bakışlarını Barbaros’ a çevirdi. Derin bir nefes aldıktan sonra atış için konumunu aldı. Kolunu kaldırıp bıçağı Barbaros’ un başında duran elmaya doğru fırlattı . Ama beklenmeyen bir şey oldu. Bıçak elmayı hedef almak yerine Barbaros’ un bacağına isabet etmişti. Bıçak isabet eder etmez Barbaros ‘ un ağzından yüksek bir inleme dökülmüştü. Herkes endişeli bakışlarla Barbaros ‘ a bakıyordu. Onun yanına gitmek istesekte bu korumalar tarafından engellenmişti.

 

Çaresizce Lavin ve Barbaros’ a bakıyorduk uzaktan. Barbaros’ un yanına giden Lavin binlerce kez özür dileyerek elini Barbaros’ un yarasına elini bastırmıştı. Göz yaşlarıyla beraber özür diliyordu. Barbaros ise yarasına bastırdığı eline bakıyordu şok içinde. Öylece hissiz bakışlarla kanayan bacağına bakıyordu. Dumura uğramış bizler ise sessiz bekleyiş içindeydik.

Korumalardan biri Barbarsa’ un yanına doğru ilerlemişti.

Yanına varan koruma başka bir korumanın verdiği ilk yardım çantasını akarak Barboros’ un yarasıyla ilgilenmeye başlamıştı.

Birkaç dakikanın ardından koruma Barbaros’ un yarasını pansuman yaptıktan sonra ayağa kalkıp oyun alanından ayrılmıştı. Barbaros , Lavin’ in yardımıyla olduğu yerden kalkıp eski yerine geçti. Titreyen bedenini zapt edemeyen Lavin korkuyla masaya doğru ilerledi. Masanın yanına gelerek masada duran bıçağı alarak Barbaros’ un başında duran elmayı hedef alarak bıçağı fırlattı.

 

Bıçak Barbaros’ un başında duran elmayı sonunda hedeflemişti. Derin bir nefes alarak Barbaros ve Lavin ‘ in yanımıza gelmesini bekledik. Yanımıza geldiklerinde hem korku hem endişeyle onları karşılamıştık. Meriç, Barbors’ a nasıl olup olmadığını sorduğunda Barbaros kafasını sallayarak geçiştirmişti. Canı yanıyordu ve bunu sonlandıramıyordu. İşte en ağır olanı ise buydu.

 

Barbaros , Deren’in getirdiği sandalyeye oturmuştu.

Bizler ise oyun alanına gidecek kişiyi merak ediyorduk. Ya ben ve Ediz’ dik ya da Asır ve Meriç ‘ti. Sabırsızlıkla bekleme içindeydik. Artık ruhen ve fiilen bitmiştik. Ruhumuz ve bedenimiz yorgundu . Artık kendi düşüncelerimin yoğunluğunda kaybolmuştum.

 

Zihnimden gözlerime akan görüntüler beliriyordu yavaş yavaş. Bana çok yalnız olduğumu gösteriyor ve hissettiriyordu. Ağlarım o an ruhumla beraber, gözyaşlarımı bedenimdeki köprücükkemiklerime saklarım.

Aynı hislerimi gömdüğüm kalbime olduğu gibi. Hislerim beni güçsüzleştirir,acizleştirir.

Sakinliğimi öfkeye çevirip beni olmayan bir insana döndürür.

İkilem arasında bırakır.

 

Hissizleştirir bedenimi bundan sonra gördüklerim karşısında tepkisizleşirim. Bedenim bana verilen güç içinde kavrulur küle döner. Küle döndükçe etraf siyah sis bulutları içinde kalır. Etraf kararır yer ve gökyüzü yok olur. Dünya siyaha bulanır renklerini yitirir aynı benim renklerimi yitirdiğim gibi.

 

Renklerdir biz insanları farklı kılan . Bazılarımız tek bir rengi yaşar hissettirir. Bazılarımız farklı renklere bürünür bunu hayatına uygular. Renklerin hissettirdiği his insanı değişime sürükler. Siyaha bulaşan ruhsuzlaşır. Sarıya – kırmızıya bulaşan canileşir. Pembe – mavi hayallerin rengi olur ve insanlar kendilerini o hayallerle avutur. Avutulan insanlar o yalan dünyaya hapsolur ve oraya tıkılıp kalır, gerçeklerle yüzleşemez hayatı hayallerin kuklası olur. Onlara göre hareket eder öyle davranır kişiliğini kaybeder. Kişiliksizleşir. Tek bir beden olmaz her bedene bulanır .

Her insan olur ama tek olmaz hepsi olur.

Korumalar yanımıza gelmişti hızlı adımlarla. Kimin şimdi oyun alanına gitmesi gerektiğini söyleyecekti.

 

“Asır ve Meriç oyun alanına. “

 

Koruma konuşmasını bitirdikten sonra arkasını dönerek bulunduğu yere doğru gitmeye başlamıştı. Meriç ve Asrın da sıranın onlarda olduğunu duyduktan sonra hemen oyun alanına doğru adımlamıştı. Bizimle göz teması bile kurmamıştılar.

Yavaş adımlarla oyun alanına giderlerken Asır bedenini bizim tarafa çevirip bizlere kısa bir bakış atmıştı. Tedirgindi . Bununla atış nasıl yapabilecekti bilmiyordum.

 

Meriç hızlı adımlarla yerine geçmiş. Masada bulunan elmayı çoktan alıp başının üzerine yerleştirmişti. Asır yavaş adımlarını masaya doğru atmış saniyeler ardından masanın yanında yerini almıştı. Hiçbir şey yapmadan hareketsizce öylece başını eğmiş masanın üzerinde bulunan bıçaklara bakıyordu.

 

Saniyelerin ardından başını usulca Meriçe doğru kaldırmış, Meriç’ le kısa bir bakışma yaşamıştı. Meriç duygularını geri plana atmıs bir şekilde kararlılıkla karşısında duran Asır ‘ a bakıyordu. Ama Asır masada duran bıçaklara dâhi uzanmamıştı. Korkunun bedenini işgal etmesine izin veririse doğru atışlar yapamazdı. Sakin kalmayı başarmak zorundaydı. Hepimiz hareketsizce ikisine bakıyorduk.

 

Asır ‘ ın küçük bile olsa bir tepki göstermesini bekliyorduk ama yerinde put kesilmiş öylece bakışları masada duran bıçaklardaydı. Bir atak gösterememesi kötüydü. Sonra ne oldu bilmiyordum ama hızla başını kaldırıp Meriç’ e bakmıştı. Gözlerimi Meriç’ e çevirdiğimde dudakları kıpırdıyordu. Sanırım Asır’ a bir şeyler söylüyordu . Asır yavaşça elini kaldırıp masada duran bir bıçağa uzanmıştı. Bıçağı kemikli parmaklarını arasına alıp sımsıkı tutmuştu. Bedenini Meriç’ e göre konumlandırmıştı.

 

Bıçağı tutan elini yavaşça kaldırıp atışa hazırlandı. Bıçak saniyeler sonra hedefine doğru fırlatıldı. Herkes atışın doğru yere hedeflenmesi için dua ediyordu.

 

Atış bizi şaşkına uğratarak ilkinde elmaya saplanmıştı. Herkes şaşkın yüz ifadesiyle Asır’ a bakıyordu. Şaşkındık bir o kadara mutluyduk. Meriç yaralanmadan oyun tamamlanmıştı. Asır masadan uzaklaşıp Meriç’ in yanına doğru ilerlemişti. Yanına vardığında Meriç’e hızla sarılmıştı.

Meriç’ te karşılık vererek kollarını Asır’ ın bedenine sarmıştı. Sarılmaları kısa sürmüş ardından oyun alanından bizlere doğru yürümeye başlamıştılar. Yanımıza geldiklerinde hepimiz Asır’ ı tebrik etmiştik.

 

“Atışının iyi olduğunu söylememiştin Asır? “ demişti Lavin.

 

Kararsız bakışlarla Lavine bakıyordu Asır.

 

“Atışlarım iyiydi. Eskiden atış dersi almışlığım var ama yaşadığım kötü bir andan dolayı bırkamıştım Mecbur kalmasam yine atış yapmazdım.” Demişti Asır.

 

Lavin ve Asır arasındaki bu tuhaf konuşma dikkatimi çekmişti. Ama daha önemli olan şey şuanlık sıranın bize gelmesiydi.

 

Neden atış yapmayı bıraktığını merak etmiştim ama onu huzursuzlandırmamak adına sormamıştım nedenini.

Hepimiz rahatlayan yüz ifadelerimizi yanımıza gelen korumalar sayesinde silinip gitmişti. Korumaların varlığını hissettiğimde bedenimde doğan korkuya karşı gelememiştim. Şimdi sıra bizdeydi. Ben ve Ediz . Nasıl yapacaktım bilmiyordum atışlarda kendime hiç mi hiç güvenmiyordum. Ediz’e küçük bile olsa zarar vermek istemiyordum. Bunu vicdanım kaldıramazdı. Korumaların adımları tam karşımıza geldiğinde durdu. Tam üç koruma vardı karşımızda . İki kadın bir erkekti. Erkek koruma bir adım öne çıkarak konuştu.

 

“Ediz ve Hamra oyun alanında yerlerinizi alın !”

 

Konuşması bittikten sonra arkasını dönerek yanındaki korumalarla yerlerin doğru gittiler.

Titreyen bedenimi zapt edemeden bakışlarımı Ediz’ e çevirdim. Onunda bakışları bendeydi . Tuttuğum soluğumu bırakarak ilerlemeye başladım. Arkamda Ediz ‘ de beni takip ederek oyun alanına doğru ilerledik. Gözlerime ilk ilişen masa olmuştu. Masadan gözlerimi bıçaklara çevirdim. Üç bıçak. Birazdan ellerimin arasında olacak bıçaklar.

 

Sabırsız bakışlarım etrafta geziniyordu. Bir yardım eli uzatacak birini istiyordum ama bu olmayacak bir hayali düşlemekten farkı yoktu. Ediz yanımdan geçerek karşımda bulunan halkanın altında yerini almıştı. Elmayı unuttuğunu fark ettiğimde masada bulunan elmayı alarak ona doğru adımladım. Avcuma hapsettiğim elmayı karşısında durarak ona uzattım. Elini uzatarak elmayı ellerimin arasından aldı. Bakışlarımı gözlerine çevirdiğimde tek gördüğüm duygu kırıntıları ; üzüntü ve pişmanlık . Ben bunları görmüştüm belkide yanılıyorumdur kim bilir.

Tam arkama döneceğim zaman Ediz’ in kısık mırıltılarla bana fısıldayışını duydum.

 

“Üzgünüm Hamra. Affet beni. Ve kendine güven başaracaksın. Sakin olmayı başardığın an odaklanıp at .”

 

Kafamı sallayarak onu onayladım. Ve gitmeden ona söylediğim kelime kulağımda milyonlarca kez çınladı.

 

“Affettim seni sende kendini affet.”

 

Arkamı ona dönerek masanın olduğu yere doğru yürümeye başladım. Korkuyordum . Umut etmeyide bırakmıyordum. Başarmalıydım her şeye rağmen atış yaparken Ediz’ e zarar vermemeliydim.

 

Masanın yanına vardığıma masanın üzerinde duran bıçaklara uzanarak ellerimin arasına aldım. Kemikli parmaklarımla sarmalayarak bakışlarımı Ediz’ e çevirdim. Öylece bana bakıyordu. Derin nefesler alarak sol elimin avcunda bulunan bıçağa uzanarak atış yapmak için kendimi cesaretlendirdim. Gözlerimi kapatarak bedenimdeki korkuya hükmetmeye başladım.

 

Dudaklarımdan firar etmek isteyen hıçkırığı dudaklarımı dişleyerek engellemeye çalışıyordum. Gözlerim açıktı ama bulanıklaşan etrafı göremiyordum net. Kirpiklerimin arasındaki yaşların ıslaklığını her kirpiklerimi kırpışımda yüzüme küçük bir ıslaklık bırakıyordu. Ama ben sadece ruhumda dinmeyen susuzluğu gidermek istiyordum. Çünkü bu susuzluk çok kötü sonuçlar doğuracak gibiydi. Cesetlerin görüntüsü zihnimde canlanıyordu. Ellerimde bir ıslaklık hissediyordum.

 

Kanın kokusunu duyumsuyordum ama kendimi avutuyordum bu belki benim zihnimin oynadığı bir oyundur diye. Ama kendimi sadece ve sadece kandırıyordum. Ruhum karanlık bir gecede başlamıştı katletmeye , düşüncelerimin masumluğunu yitirdiği o gece. O gece benim savunmasızlığımın gecesiydi. Ruhuma boyun eğdiğim o gecenin acısıydı , kiniydi, öfkesiydi.

Zaman elbet benim aleyhime dönecek ve ben o zaman ruhumu bedenime hapsedip onun kirli düşüncelerini sonsuza kadar zihnime hapsedecektim.

 

Ve hapsettiğim canı ruhum sonsuza kadar savunmasız kalacaktı bedenimde. Göz yaşlarımı kolumun tersiyle temizleyerek görüs alanımı netleştirdim. Kendimi hazır hissettiğimde bıçağı elmaya doğru fırlattım. Bıçak saniyelere meydan okuyarak yavaşça elmaya doğru ilerlemeye başladı. Soluğumu tutarak bıçağın ilerlemesini izledim.

Bıçak saniyeler sonra elmayı hedef almıştı. Şaşkındım. Nasıl başarabilmiştim ilk atışta bilmiyordum.

 

Ama bunu düşünmeyi bırakarak etrafıma bakındım. Bizimkiler mutlulukla bana ve Ediz’e bakıyordu. Dumura uğramış halimle karşımda duran Ediz ‘ bakıyordum. Onunda benden farkı yoktu. İkimizde ilk atışta vurabileceğimi beklemiyorduk. Şaşkınlığımdan sıyrılıp oyun alanından ayrılmaya başladım. Ediz’ de arkamdan beni takip ediyordu. Bizimkilerin yanına vardığımda kızlar beni tebrik edip sarılmıştılar.

 

Hepimiz sevincimizi beraber kutlarken korumaların yanımıza gelmesiyle bu sona ermişti. Sorgu dolu bakışlarımız korumalar üzerinde gelip gidiyordu. Hicbir şey demeden ekrana bakıyorlardı. Noir bizimle tekrar iletişime geçecekti onun için yanımıza gelmişti korumalar. Bizimkilerle beraber bedenlerimizi ekrana doğru çevirdik. Ekranda hâlâ belirmemişti Noir . Meraklı bakışlarımızla ekrana bakıyorduk. Saniyelerin ardından Noir ekranda belirmişti.

 

“Merhabalar ceza oyunumuz burada sona erdi Odalarım. Nasıl hissediyorsunuz kendinizi ? Oyunu izledim keyifle ve pek yaralanan olmadı. Buna bir yandan sevindim bir yandan üzüldüm. Nedenini soracak olursanız heyecanı tetiklemediniz sonuna kadar . Yaralanmanızı beklerken siz tak tak atışları yaparak oyunu bitirdiniz. Neyse yinede mutluluğumu bozamazsınız.

Evet oyun bitti birazdan hücrelerinize giderek dinlenebilirsiniz. Sizleri bugün çok yordum. Bol bol dinlenerek yorgunluğunuzu atın çünkü 2. Oyunumuzu yakın bir zamanda oynayacağız. Sizlere şunu temin edeyim oyun zor ama güç isteyen bir oyun değil . Bu sefer zihinlerinizi yoracak bir oyun olacak. Sizleri bu oyunda izlemek büyük bir heyecan uyandıracak bende . Seyircilerimiz sabırsızlıkla oynanılacak oyunu bekliyor. Benimde onlardan kalır yanım yok. Korumalar sizi birazdan hücrelerinize götürecek. İyi dinlenmeler Odalarım.”

 

Noir’ in konuşmasını bitirdikten sonra ekran kapandı. Yine gizemli gizemli sözler söyleyerek kafamızı karıştırmakta bir numaraydı. Düşünmek istemiyordum hiçbir şeyi sadece hücreme gitmek istiyordum bizimkilerle. Hepimiz bakışlarımızı korumalara çevirdik. Yanımızda geldiklerinde içlerinden biri konuştu.

 

“Hücrelerinize gideceksiniz acele edin hemen.”

 

Onlara karşı gelmeden adım atarak bulunduğumuz yerden ayrılmaya başladık hepimiz. Kapıdan çıktıktan sonra yanımdaki korumalarla beraber koridorda yürümeye başladık. Koridordan döndüğümüzde hücrelerimizin olduğu koridora gelmiştik hücremize doğru yürümeye başladık hepimiz. Kadın koruma hücremin karşısında durup elindeki anahtarla hücremin kapısını açıp içeri girmemi bekledi.

 

İçeri girdiğimde kapıyı kapatıp gitmişti. Hücremde düşüncelerimin derinliğinde kaybolmaya başladım. Yorgundum. Bedenim derin bir uykuya muhtaçtı. Yorgunluğumu böyle atabilirdim. Yatağıma doğru ilerlerken zihnimdeki düşüncelerin sesini duymamak istiyordum. Yatağıma uzanıp derin bir uykunun esiri oldum. Noir’ in söylediklerini düşünmek istemiyordum. Ve bugün yaşadığım şaşkınlığı hatırlamak istemiyordum. Sadece yarına kadar derin bir uyku çekmek istiyordum. Gözlerimi kapatıp uykuya yenik düştüm.

 

Loading...
0%