Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. BÖLÜM

@kumsallardagezen12

*Soğumuş küllerimle yeniden var oldum..*

 

Zihnime hapsettiğim düşüncelerimi bulamamak için ruhumu oyalıyordum. Düşüncelerimi gizliyor ,bedenimi bulanık suda net görmek için gözlerimi kısıyordum. Dalgalanan suda bedenimin yansıması gidip geliyordu. Ama suya yansıyan beden bana ait ama yüzünde var olan gülümseme bana tanıdık gelmiyordu. Uzaktı bana bu gülümseme , gözlerindeki ışıltı beni afallatıyordu, zihnimi kurcalasam da bu mutluluğa şahitlik etmiş bir anım yoktu.

Olmamıştı. Olmayacaktı.

Silinen anılarımı hatırlamaya çalışsam da 4 kötü anım 1 iyi anımı zihnimden silip atıyordu. Kalan mutlu anılarımla yok olmaya yüz tutuyordu. Etrafımda silikleşen bedenler beni yalnızlığa itiyordu.

Yalnızlaşan ruhum etrafta gizlenerek ilerliyordu. Kimselere kendini belli etmeden , çekinerek. Kendini sakınarak.

 

Ben hayatımın her dönümünde dönüp arkama baktığımda benim yanımda olan hiç kimseler tam karşımda duruyordu. Bana dikip baktığı gözlerle benim acizliğimi yüzüme vuruyordu.

Mutlu anılarım azdı ama bu mutlu anılarım bana yüzyıl kadar yetecek büyüklükteydi. Gözlerimi kapattığımda beni karanlığa çeken korkularımın güçsüzlüğü altında eziliyordum. Kaçıp gitmeye çalışsam da onların pençelerinin izlerinden kurtulamıyordum. Sırtıma kazınan her pençe izi bana güçsüzlüğümün simgesi oluyordu sırtımdaki izler . Benim aynadaki masumiyetim katledildiği günün dönüm noktasıydı. Siliniyordum dünyadan azar azar.

Bana yüklenen bu büyük sorumluluğu eksiksiz yapabilecek miydim.? Sonu bizi umarım hüsrana uğratmazdı.

Nedensizce içimdeki sese kulak veriyordum. Bana yapamayacağımı bizzat fısıldamakla kalmıyor çığlık çığlığa bağırıyordu.

 

Sessizliğin gücü biz güçsüzleri yerle eksan ediyordu. Her birimiz bir yerlere savruluyorduk ; bir fırtınalı gecede savrulan ev çatıları veya ağaç yaprakları gibi. İçimizdeki pişmanlıklarla yaşam için mücadele ediyorduk. Ama bu yaşam bizi ne kadar yoracaktı işte bunu bilemiyordum. Oluru var mıydı ? Bu oyunun sonuçlanması iyi ya da kötü ile sonuçlanacaktı. Oyun sonunda bizleri neler bekliyordu bilmiyorum.

Noir bana iki seçenek sunmuştu. Her ikiside zorluk içeren bir seçenekti. Yapabilecek miydim ? Biraz muammaydı. Delillerin izinden gidebilirsem bulabilirdim.

 

Şuana kadar fark ettiklerimi hatırlamaya çalıştım. Aynaların önünde pul , boncuk , saç telleri , ip , sim ve aynadaki parmak izleri.

Toplam şuan 12 aynayı bulmuştum. Peki aralarındaki hangisi bir iz bırakmamıştı. Toplam 14 ipucu olacağına 12 tane bulabilmiştim. Şuan geriye kalan aynalardan hangisinde iz bırakmayan kişiyi arayacaktım.

Şuan teker teker 3 kişiyi bulursam geriye kalan 4 kişi için 6 seçenek vermişti. Seçenekleri doğru kullanırsam iki seçenekle izi bırakmayan kişiyi bulabilirdim.

Bakışlarımı aynanın önünde bulunan ipler çevirdim.

 

Acaba hangisindeydi. Aynanın tam karşısına geçip herhangi bir ses olup olmadığını dinlemeye koyuldum. Ama hiçbir ses çıkmıyordu. Nasıl bulacaktım ki ben bu kadar seçenek arasında . Yanlış yaparsam 7 seçenekle onları kurtarabilirdim. Ve bu büyük riskti. Ne yapmalıydım bilmiyordum. Bulunduğum yerden diğer aynanın bulunduğu yere gittim hızla gözlerimi aynanın her tarafında gezdirdim. Ama küçük bile olsa herhangi bir delil bulamamıştım.

 

Yapacak bir şey yoktu mantıklı düşünerek ilk seçeneğimi vermeliyim. Ama korkuyorum hata yapıp birinin ceza almasını istemiyorum. Hepsini kurtarmak için daha temkinli davranmalıyım. Doğru karar verip hata yapmaktan kaçınmalıyım. Aynalardan biri sağımda bir solumdaydı. Sağımdaki aynadan solumdaki ayna arasında toplam 14 ayna bulunuyordu. Bu işaret olabilir miydi? Ya da bir rastlantı mı bu aralarındaki ayna sayısı.

 

Kafam çok karışıktı. Hangisi seçmeliydim hâlâ kararsızdım. Keşke daha fazla seçeneğim olabilseydi. Derin bir nefes alarak solumda bulunan aynaya ilerledim . Aynanın karşısında yerimi aldıktan sonra incelemeye devam ettim. Belki sağda sola doğru hareket etmiş olabilirdi. Arkamı döndüğümde bulunduğumuz sandalyeye kısa bir bakış attım. İçlerinden biri olduğumu farz edersem.

 

İlk bakışlarımla kısa bir taramadan geçerdim. Ve bana en yakın aynayı seçerdim. Yani umarım o kişi de bunu yapmıştır. Aynaların tam karşısındaydım. Sağda ve soldaki aynalardan birindeydi kurtaracağım kişi . İçindeki sesi dinlemekten başka çarem yoktu. Doğru kararı verdiğimi düşünerek sağdaki aynaya ilerleyip karşısında durdum . Aynayı usulca titreyen ellerimle ittim. Gözlerim istemsizce kapanmıştı. Korkuyordum yanlış bir karar vermekten. İçimden dualar ederek doğru aynayı seçmeyi diledim.

 

Ayna artık durmuştu ilerlemiyordu. Gözlerimi yavaşça açıp aynayı ittiğimde gözlerimi küçük bölmeyi inceledim aldığım nefesi huzurla verdim. Tam karşımda Asır’ ı görmenin mutluluğunu yaşıyordum. Yapmıştım ilk seçeneği boşa çıkarmamıştım. Asır da şaşkınlıkla bana bakıyordu kurtarılmayı oda beklemiyordu sanırım hala bunun şaşkınlığını yaşıyordu. Sonra kendisini toparlamış olacak ki Asır bölmeden hızlıca çıkıp karşımda yerini almıştı. Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başladı.

 

“Teşekkür ederim Hamra . Senin sayende kurtuldum. Bu yaptığın şeyi hiçbir zaman unutmayacağım. Kurtarılacağımı hiç düşünmedim. Sağ ol. “ dedi.

 

Asır ‘ ın bana olan minnettar sözleri beni çok mutlu etmişti. Teşekkür etmesine gerek yoktu asıl kurtarmasam vicdan azabı çekecektim. Onu kurtarmanın verdiği sevinçle cesaretlenmiştim.

 

“Önemli değil. Seni ve diğerlerini kurtarmak beni mutlu edecektir. Umarım onlarıda kurtarmayı başarırım. “ dedikten sonra hala hızlı atan kalbimi ve düzensiz soluklarım düzene sokmaya çalıştım. Bakışlarımı ona çevirdim. Yüzü ter içinde kalmıştı. Gerginlik ve stres onu fazlasıyla sıkıntıya sokmuştu. Onun yerinde olmak istemezdim doğrusu.

 

“Başaracağını biliyorum sadece stres yapma yeterli. Şans seninle olsun.” Diye konuştu kısık sesle.

 

Bedenime aşılanan umutla kafamı sallayarak arkamı döndüm. Sırada daha gergin dolu anlar vardı. Bakalım şimdi ne olacaktı.

 

“Sen sandalyeye otur. Noir birazdan bizle iletişime geçer. “ dedim sakin bir sesle sözlerim ona tesir etmişti bile.

 

Beni dinleyerek küçük bölümden çıkıp aynadan uzaklaştı hızlı adımlarla ona hiç iyi şeyler yaşatmayan aynadan çok istekli bir şekilde ayrılmıştı. Kendi hücre numarasının bulunduğu sandalyeye ilerleyerek yavaşça oturdu. Sadece şuan Noir ‘ in benimle iletişime geçmesini bekliyordum . Uzun bir süre beklemeye devam ettim. Bu artık can sıkıcı bir hala gelmişti benim için. Ama ne kadar beklesemde benle iletişime geçmemişti. Sinirlenmemek için derin bir nefes alıp verdim.

 

Bedenimi Asır’ ın tarafına çevirerek ona baktım. Başını eğmiş yere bakınıyordu. Düşünceleriyle mücadele ediyordu. Benim ettiğim gibi. Bu düşüncelerin altına da artık yıkıma doğru gidiyordum. Ondan tarafa dönerek aynalara bakındım. Asır’ ın tam arkasında aynanın üzerinde parıldayan sim dikkatimi çekti. O zaman şimdi üzerinde sim olan aynalar arasında seçim yapmalıydım. Diğer sim bulunan aynayı gözlerimle aradım.

 

Üzerinde sim bulunan aynayı da bulmuştum bir kaç arayıştan sonra . Asır’ ın tam karşısında bulunuyordu. Hangisini seçmeliydim Asır’ ın arkasında duran aynayı mı önünde duran aynayı mı? Seçmek çok zordu. Ama ilk baştaki gibi hislerimle doğru kararı verebilirdim. Umarım bu seferde başarır ve o küçük bölmeden birini kurtarabilirdim.

Eğer bu iki bölmeden birinde bulunan kişi ilk önce önündeki aynaya ilerlemiş sonra bulamamışsa arkasındaki aynayı seçmiş olabilirdi. Tam terside olabilirdi bundan emin değildim.

 

Derin bir soluk alarak Asır’ın arkasında duran aynaya doğru ilerledim. Aynanın karşısında durup aynayı hızla ittim ileriye doğru. Ayna açıldıkça nefesimi tutmuş orda birinin olmasını istiyordum. Gözlerim siyah duvarı görünce üzülmüştüm küçük bölmede. Başaramamıştım bunun verdiği hüzünle bedenimi geriye itip aynayı geri kapatacakken ve aynanın yanından gidecekken yerde sessizce oturan kişiyi gördüm. Daha dikkatli bakınca bunun Barbaros olduğunu anladım. Barbaros dizlerine başını gömmüş öylece bekliyordu. Benim geldiğimi fark etmemiş miydi acaba? Derin bir nefes alıp verdim. Dişlerime kıstırdığım dudaklarımı aralayıp konuşmaya başladım.

 

“Barbaros iyi misin?” dedim telaşla.

 

Sorumla Ediz transtan çıkmış gibi hızla kafasını kaldırıp bana baktı. Şaşkındı. Yüzünde bu ifadeyi kolayca görebiliyordum. Beklemiyordu belki kurtarılmayı. Umudunu yitirmiş olmalıydı . Bedenini doğrultup ayağa kalktı. Geri çekilip onun bölmeden çıkmasını sağladım. Bölmeden çıkıp karşımda yerini aldı . Sanki ne diyeceğini düşünür gibi bir hali vardı.

 

“Sağ ol Hamra. Senin sayende kurtuldum. İyiki varsın.” Dedi umut dolu bir sesle.

 

Yüzündeki rehavet beni mutlu etmişti. Umarım herkesin yüzündeki mutluluğa tanıklık ederdim. Bakışlarımı. Barbaros ‘ tan çekip karşımda duran kameraya baktım. Şimdi eğleniyor muydu bizim çaresizliğimizden. Acımasızlığı bu kadar seven ve bunu yaşatan bir kimseyi hiç hayatımda görmemiştim . Kötülük onun bedeninde hayat bulmuştu. Ve bu kötülüğü etrafa yayıyordu. Acılarımızla mutlu olup bunu sesli bir şekilde dile getiriyordu. Benim için şuan önemlisi diğer bölmedekileri kurtarabilecek olmamdı. Acaba 3’te 3 yapar mıydım? Bilmiyordum çok kararsızdım. Son bir kişiyi de bulabilsem bu gerçekleşebilirdi.

 

Sandalyelerin arkasında durup aynalara bakındım karşımda bulunan aynaların ikisinin önünde boncuklar vardı. İki aynanın arasında 11 ayna vardı bu aynalardan biri Barbaros’ un seçtiği aynalardan biriydi. Aynaların karşısında öylece durmuş sağımda ve solumdakine bakıyordum. Acaba arkamda bulunan kişilerden hangisi buraya gelmiş bulunduğum yerde durup sağdakini mi yoksa soldakini mi ilk açmıştı. İşte bunu seçemiyorum. Artık tam anlamıyla zihnim düşünmeyi bırakmıştı. Yakınındakine gitmiş ise soldaki uzağındaki aynayı seçmişse sağdaki aynayı seçmiştir.

 

Yapabileceğim bir şey olmadığı için uzağımdaki aynayı seçtim.

Umarım doğru olan aynayı seçmişimdir. Aynanın karşısında yerimi aldıktan sonra aynayı ileriye doğru itip açılmasını sağladım. Ayna açılmaya devam ederken bakışlarım bölmenin içindeki kahverengi gözlerle keşişmişti. Karşımda duran kişi Lale ‘ ydi. Uğradığı şaşkınlığı atlattıktan sonra harekete geçti. Hemen küçük bölmeden çıkıp kollarını boynuma sarıp bana sımsıkı sarılmıştı. O kadar ani gelişmiştiki ilk başta öylece durduktan sonra bende kollarımı beline sarmıştım.

 

“Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Hamra sana minnettarım. Beni kurtardın. İyiki varsın . Bizi kurtardın . Kurtaracaksın da . Sana inanıyorum ,inanıyoruz. Umarım hepimizi kurtarabilirsin. Kimse ceza almaz.”demişti hızlı konuşarak. Umudunu yitirmişti ve bu umut tekrar gün yüzüne çıkmıştı.

 

“Umarım Lale bunu yapabilirim. Çok isterim kimsenin zarar görmeden bugünü tamamlamasını. “ dedim kaygılı bir sesle.

 

Söylediği sözlerden sonra bende herkesi kurtarmak istiyordum. Umarım hepimiz burada birbirimizi kurtarıp acı çekmemizi önleyebiliridik. Lale’ den ayrıldıktan sonra onunla beraber sandalyelerin olduğu yere gittik. Ona oturmasında yardım ettim.

 

Lale sandalyesine oturarak beklemeye başladı diğerleri gibi. Zihnim şimdiden yorgun düşmüştü. Zihnime çökmüş çığlıklarımı acıyı haykırıyordu. Bedenime uygulanan lanetin yoğunluğu acı eşiğimi yükseltiyordu. Gerçek bir ölüm soğukluğunu yaşayarak ödüyordum. Tenim her geçen zamanın ardından soğumaya yüz tutuyordu. Tenim yavaşça beyazlaşıyor. Damarlarımda akan kanım çekiliyordu. Kalp atışlarım yavaşlıyor, bedenimde belirleyemediğim yaralar oluşuyordu.

Bu yaraların acısını hissetmiyordum.

Ama başkalarından geçen havanın vücudumu uyuşturması beni ve zihnimi halsizleştiriyordu.

 

Yoruluyordum. Laneti bedenimden en kısa zamanda söküp atmam gerekiyordu. Savaşmalıydım hırsıma yenik düşmeden zekice planlanmış bir son hazırlamalı ve bana yapılan bu laneti geri püskürtmeliydim.

Zihnimin karanlık duvarlarında yazılı olan kelimeleri fısıldayarak kendi lanetimi etrafa yaymalı ve sonsuzluğu başlatmalıyım. Can yakmalı kan akıtmalıydım. Ölümsüzlüğü dile getirip lanetli bedenleri kendi hükümdarlığıma katmalıydım. Ve o laneti sonsuza dek sürmesini sağlamalıydım. Düşüncelerimin karanlığı beni esir alırken ondan kurtulmak fazlasıyla zordu ama yine de ona savaş açıp hükümdarlığı altından çıkmayı başarmıştım.

Sessizlik içinde bekliyorduk. Ve sessizlik Noir ‘ile bozulmuştu .

 

“Vay canına 001 başaracağını az çok tahmin etmiştim ama bu kadar pratik halde arkadaşlarını kurtaracağını düşünmedim. Şimdi arkadaşların sana minnettar bana ise kin kusuyorlardır. Ama yapmayın bu hepimizin iyliği için. Bakın Hamra sizi kurtardı ve şuan 6 seçenek ile diğerlerini kurtarabilecek.

İki seçenekte eğer olurda bulamazsa ona yardımcı olsun diye fazladan verdim. Bu kadar da gaddar değil görün. Neyse konumuza dönersek 6 seçeneğin var Hamra bu seçenekle arkadaşlarını kurtar. Başarılar dilerim . Odaklanmayı unutma.”

 

Noir konuşmasını kısa keserek ayrılmıştı. Zihnimle baş başa kalarak yapmam gereken şeyi düşünmeye başladım. Geriye kalan ipuçları pul, saç telleri ve parmak iziydi. İlk başta Lale’ nin seçtiği aynanın bulunduğu yerden ileriye doğru yürümeye başladım. Parmak izini bulmalıydım. Daha dikkatli bakarak ilerlemeye başladım. İkinci aynadan sonra üçüncü aynada parmak izine rastlamıştım. Diğer aynayıda bulmalıydım. Düz ilerledikten sonra köşeden sola döndüm. Tekrar yavaşça ilerleyerek gözlerimi aynada gezdirdim dikkatle . 8 aynadan sonra bulabilmiştim aynanın yerini.

 

İki ayna arasında epey ayna bulunuyordu. Bakışlarım karşıda bulunan aynayla önümdeki aynaya baktım. Hislerim önümdeki ayna diyordu. Zihnimi susturmayı deneyerek aynayı usulca açtım. Bakışlarım aynanın ardındaki siyah duvardı. Beni karşılayan siyah duvar zannederken bölmenin içinde yerde oturan Meriç’ i görmem beni sevindirmişti. Beni gördüğünde büyük bir şaşkınlık oda yaşamıştı diğerleri gibi. Şaşkınlığını atlattıktan sonra doğrulmaya çalıştı . Yerden hızla doğrularak bölmeden çıktı.

 

Bir adım geriye giderek aynanın içindeki bölmeden rahatça çıkmasına yardım ettim. Karşımda dikilip öylece bana bakmaya başladı. Bakışlarının yoğunluğu altında olan tavrımı anlayınca ve rahatsız olduğumu anladığında toparlandı ve gözlerini üzerimden çekti.

 

“Sağ ol senin sayende ceza almayacağım. Hepimizin adına bir kere daha teşekkür ederim.”demişti minnet dolu bir sesle.

 

Kafamı sallayarak karşılık verdim. O da diğerleri gibi ona ait olan sandalyeye doğru gitti. Geriye kurtarmam gereken 3 kişi kalmıştı. Bunun gerginliği ve mutluluğunu yaşıyordum. Arkamı sandalyede oturanlara çevirdim. Hepsinin bakışları bendeydi. Ortamın gerginliğini düşünmeden karşımdaki aynalar doğru ilerledim. Şuana kadar bulamadığım izler saç telleri, puldu. Ve iz bırakmayan biri.

 

Kalan seçeneğim ise 5 ‘ ti. İyi değerlendirmeliydim. Karşımdaki aynalarda ipuçları aradım. Meriç’ i kurtardığım tarafta saç telleri bulunuyordu. Bu bulunduğum yerde ise hem pul hemde saç telleri vardı. Şuan bana yakın olduğu için önünde pul bulunan aynaları seçmiştim. Yine sağımda ve solumdaydı aynalar. Aralarında 5 ayna kalıyordu. Kalan 5 seçeneğim gibi. Ve bu 5 aynanın içinde saç tellerinin bulunduğu aynada mevcuttu.

 

Pul ve saç telinin bulunduğu ayna birbirinnin yanındaydı. İçimdeki his bunun bir işaret olduğunu söylüyordu Yine de emin olmak için arkamda bulunan saç tellerinin bulunduğu aynaya göz attım. Belki ordan bulunduğum tarafa gelmiş olmalıydı. Riskti belki bu yaptığım ama hiç zaman kaybetmeden iki elimle karşımda duran iki aynayı yavaşça ittim.

 

İçlerinde birinin olma umuduyla gözlerimi her iki aynada hızla gezdirip duruyordum .Aynalar tam açılmadan içlerinde bulunan Deren ve Ediz aynaları elleriyle kendilerine doğru çektiler. Onları bulma sevinciyle taşıp dolmuştu. Onlar ise öylece durmuş bana bakıyorlardı. Beni beklemedikleri belliydi .Umutlarını yitirmiş olmalıydılar. Ama umut hem vardı. Sadece zamanını beklemeliydik. Üçümüz kısa bir bakışma yaşadık. Hala şaşkınlıkları devam ediyordu.

 

Deren şaşkın halinde sıyrıldığı gibi bana doğru hızla gelip sarılmıştı.

 

“Ah ? Hamra teşekkür ederim. Kurtulacağıma dair umudum yokken umudum oldun sen.” Sözlerinden sonra bana daha da sımsıkı sarılmaya devam etti. Zihnimden dışarı fırlamak isteyen düşüncelerime engel olmadım.

 

“ Şişt sakin ol . Bu hepimizin umudu. Bu umudu kaybetmeyelim. Hadi Lale seni bekliyor. Onu bekletme. İkizinin yanına git .” dedikten sonra sessizliğe misafir oldum.

 

Kafasını sallayarak kollarını bedeninden ayırdı ı. Bedenini benden yana çevirip adımlarını Lale’ ye doğru atmıştı. Lale hızla yerinden doğrulup Deren’e doğru ilerlemiş ardından ona sarılmıştı. Birbirlerine sarıldıklarında bu görüntüyü izlemeyi sevdiğimi anladım. Kardeş olmak güzel bir şey bunu onlar sayesinde anlamıştım. Birbirlerine sevgi sözcükleri fısıldıyorlardı birbirlerine sarılı haldeyken. Onlar adına çok mutluydum. Bakışlarımı ondan çekip karşımda duran Ediz’ e çevirdim.

Ona doğru adım attım.

 

“ Nasılsın Ediz ?” sözlerimden sonra kısa süreliğine sessiz kaldı. Ardından dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı.

 

“Senin sayende iyiyim . Belki sen çıkış kapısını bulamasaydın şuan ceza alacaktık. Teşekkür ederim. Bu yaptığın bana ikinci iyilik . Bunu unutmayacağım. “ dedi.

 

Sözlerinden sonra kafamı önemli değil anlamında iki yana doğru salladım. Buna kısa bir tebessüm edip yanımdan ayrılıp diğerlerine doğru ilerledi.

İyi gitmişti. Sadece şuan Lavin’ in hangi aynanın ardında olduğunu bilmiyordum . Herhangi bir ipucu olsaydı işim daha kolay olurdu elbet . Fakat Geriye kalan 66 aynadan birinde Lavin bulunuyordu. Ve sadece iki seçeneğim kalmıştı. Mantıklı bir yol izlersem zaten köşeleri hiçbiri seçmemeşti.

 

4 köşeyi de elersem geriye 62 ayna kalıyordu. Lavin sanırım seçilen aynaların arasından birini seçmişti. Ama hangisiydi. Ardından ufak bir iz bıraksa daha kolay olurdu. Sırasıyla aynaların önünden geçerek bir şey aradım . Belki de daha önce dikkatimi çekmeyen bir şey . Keşke oda diğerleri gibi iz bıraksaydı ve onuda kolayca bulmamı sağlasaydı. Hem zaten iki seçeneğim kalmıştı.

 

Seçilen aynaları es geçerek ilerliyordum.Barbaros’ un seçtiği aynayı es geçip diğer ayanlara dikkatle bakmaya çalıştım. Bir kaç aynayı ilerlemiştim ki aynanın dibindeki küçük tırnak kesiği gördüm genelde Lavin stres yaptığında sadece sağ baş parmağının tırnağını keserdi parmaklarıyla. Daha dikkatli bakındığımda bu tırnak kesiklerinin 3 aynanın önünde bulunduğunu gördüm. Nasıl bulabilirdim. Toplam 3 ayna ve iki seçeneğim vardı. Nasıl yapacaktım bilmiyordum. Arkamı dönüp bizimkilere baktım.

 

Hepsi hal ve hareketlerimi izliyordu. Bana güveniyorlardı . Ama ben kendime hiç güvenmiyorum. Ya onu riske atarsam işte bu beni korkutuyordu.

Onları nasıl kurtardığımı bile bilmiyordum. Bu şans eseri olmuş olmalıydı. Bunu şuan düşünmenin zamanı değildi. Önemli olan Lavini kurtarabilmekti. Hızlı kararlar almalıydım. 3 aynanın arasından ilk ortadaki aynayı seçtim.

 

Aynanın karşısına geçip aynayı ileriye doğru ittim. Ayna açıldıktan sonra karşımda Lavi’ni bulamamıştım. İlk seçeneğimin başarısızlıkla sonuçlanması moralimi bozmuştu. Ya kalan son seçeneğimide iyi değerlendiremezsem Lavin’ e ne olacaktı. Huzursuz olan bedenimi sakinleştirmeye çalışarak sağımdaki ve solumdaki aynalara kısa bir bakış attım. Doğru ayna hangisiydi bilmemek bedenimi, zihnimi yoruyordu.

 

Gözlerimi kapatarak solda bulunan aynaya doğru ilerleyip aynayı ittim. Gözlerim kapalı aynanın açılmasını bekliyordum. Ayna tam açıldığında hiçbir ses yoktu. Başaramamış mıydım? Lavin’ i ceza almasını engelleyememiş miydim? Gözlerimi usulca açtığımda yaşlı gözlerle bana bakan kahverengi harelerle karşılaştım. Olmuştu başarabilmiştim. Lavin’ i ve diğerlerini bu oyunun acımasızlığından kurtarabilmiştim. Lavin aynanın içindeki bölmeden çıkıp karşımda durup elleriyle göz yaşlarını silmişti. Nasıl korktuğunu bilmiyordum ve bilmeyecektim.

Karşımda sessizliğini sözleriyle bozmuştu.

 

“Teşekkür ederim Hamra sen olmasaydın ne yapardım bilmiyorum. Yapamadım çıkış yolunu bulamadım. İyiki sen bulabildin. Beni ve diğerlerini kurtardın. Minnettarım. Teşekkür ederim tekrar.”dedi.

 

Sözlerini bitirdikten sonra bana sarılmıştı. İyiki onları kurtarmıştım. Yoksa o kötü ruh halinden kurtulamazlardı. Bu mutlu anımız Noir tarafından savrulup atılmıştı etrfa. Aynanın yanından ayrılıp bizimkilerin olduğu taraf doğru ilerledik. Yanlarım A vardığımda hepsinin yüzlerindeki tebessüm beş çok mutlu etmişti. Hepsi kurtulduğuna seviniyordu. Ceza almaktan kurtulmuştular. Ama bu mutluluk kısa sürmüştü. Etrafta duyulan sesle ve bu sese artık dayanamıyordum.

 

“Vay canına ne müthiş bir gündü. Her duyguyu barındırıyordu. Mutluluk, heyecan ,korku... Bu oyunda acı vardı bir o kadarda sevinç. Umudunuz bir yeşerdi bir sönüp gitti. Aynaların arkasındaki o çaresiz anlarda seyircilerimiz sizinle aynı duyguları paylaştılar. Bazıları ise sizi kınayan sözlerde bulundular. Ama en çok Hamra’ yı takdir ettiler . En çokta onun o yıkılmaz hali onları cezbetti.

Benide öyle. Seninle takdir duyuyorum ve duyuyoruz. Tekrar tebrikler. Bu günün starı sensin. Evet gününüz biraz gerilimle sonuçlandı. Fazla üzüldünüz . Onun için sizi yarın ödüllendireceğim . Yarını sizinle birlikte sabırsızlıkla bekliyorum. Şimdi korumalar sizi hücrelerinize götürecek. Yarına kadar bolca dinlenin. “

 

Noir sözlerini bitirdikten sonra aramızdan tamamen ayrılmıştı.

Bizi baş başa bırakmıştı. Bakışlarımı Lavin’ e çevirdim hâlâ vücudunun titremesini durduramamıştı. Ona güç kaynağı olmak için omzuna elimi dokundurdum. Bakışları beni bulurken uzun uzun bana bakmaya başladı. Sanki bir şey söylemek istiyor gibiydi. Ama kararsız gibiydi.

 

“Bir şey mi söyleyeceksin Lavin?” sözlerimden sonra kısa bir süre sessiz kaldı ardından kafasını sallayarak bana doğru bedenini çevirdi.

 

“ Bölmenin içinde beklerken bir kaç ilerideki aynaların olduğu taraftan sesler duydum. Sanki bir şey yer değiştiriyor gibiydi Hamra.”dedi kararsız bir ses tonuyla.

 

Anlayamamıştım. Ne yer değiştirebilirdi ki. Her şey sabit değil miydi? Yoksa bu işte bir hile mi vardı. Bunu nasıl ögrenebilirdik ki. Belkide yanılmış ta olabilirdi. Bilmiyorum.

 

“ Bilemiyorum Lavin. Bu konuda hiçbir fikrim yok . Yorumda yapamam. Bunu sonra tekrardan düşünelim şimdi herkes sırayla şu köşedeki yerde beklesin. Burdan çıkalım.” Dedim.

Daha fazla burda durmak istemiyorum. Benim gibi onlarda istemiyordu.

 

Herkes bana uyarak oraya doğru ilerledi. Bu işte bir şeyler vardı. Bunu bulmalıydık. Noir planına göre bu oyunun oynanılmasını istemiş olmalıydı ki. Başarmıştı da. Yarın bizi neler bekliyordu bilmiyorduk. Acı mutluluğun önünde diz çökebilecek duruma gelebilecek miydi? Işık karanlığı yok edebilecek miydi?

Rüzgar hüznü dağıtabilecek miydi?

Belkide umut karanlığın yok olmasını sağlayabilecek miydi? Yaralanan bedenlerden yayılan kan kokusunu ebediyete ermesini sağlayabilecek miydi?

 

Ölümler duracak mıydı?

Her şeyin üzerine çığ düşüp her şeye tekrar başlayabilecek miyid?

Yitirilmişliğin feryadı gizliliğe erecek miydi? Rüyalarımda aşina olduğum korkularım yitip gidecek miydi?

Her şey temiz olmayı başaracak mıydı?

İnsanlar kalp kırmayı bırakıp insanca yaşamayı öğrenebilecek miydi?

Biz insanoğlu dünyayı yıkıp yakmayı ne zaman bırakacaktık? Yıllar sonra mı? Yüzyıllar sonra mı? Bunun ne zaman sonlanacağı bize bildirilecek bir işaret olacak mıydı?

 

Sorularım bir dağ kadar yükseldikçe yükseliyordu. Cevapsız sorularım beni her geçen gün tüketmeye devam ediyordu. Sahi biz ruhlarımızı , bedenlerimizi , zihinlerimizi ne zaman kandırmayı bırakacaktık? Ne zaman yalanlarla sarmalanmış hayatlarımızı doğrulaştıracaktık? Biz bir gün iyi olmayı iyi kalmayı başaracak mıyız?

Yollarımız bizleri nereye götürecekti?

Günlerimizi ve gecelerimizi bu acı dolu sancılarla sonlandırıyorduk.

Yoruluyor bitkin düşüyorduk.

Cevapsız sorular karşısında sadece sessiz kalmakla yetiniyorduk. Bize yardım eli uzatan yoktu ve biz bunu başarmalıydık. Başka çaremiz yoktu çünkü.

 

Artık benle bütünleşmiş olan düşüncelerimden uzaklaşamıyordum.

Yitiriyordum kendimi ve bunu engellemek için herhangi bir çaba sarf dahi edemiyordum. Kırılıyor kırıldıkça kendimizi kaybediyorduk.

 

Loading...
0%