Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19.BÖLÜM

@kumsallardagezen12

*Gri dumanlar kapladı dört köşemi...*

 

Yalnız yaşayan iblisler etrafta dolanarak sığınabilecekleri bir beden arıyorlardı. Bu bedenlere lanetlerini gizleyip izlerini kaybetmek istiyorlardı. Her lanet gizlendikleri bedeni değişime sürükleyip o bendenleri ölümsüzlüğe doğru sürüklüyordu.

 

Ölümsüzlüğü ebediyete kadar yaşayacak bedenler kalplerindeki ışığı tamamen söndürüp karanlığı yaşamına , bedenine , zihnine ve ruhuna misafir edecekti sonsuza dek. Bu bedenler amaçlarına ulaşmak için bir araçtı .

Onların zihinlerine sızıp istediklerine ulaşmasını sağlayacaktı. Onları aynı bir kukla gibi yönetecekti. Bir piyon gibi doğruları silip yanlışları onlara bir bir yerleştirecekti.

Yerleştirilen bu yanlışlar büyük sorunların dönüm noktası olacaktı. Her yapılan hata bir büyüğünü doğuracaktı. Hatalar çoğalıp bir rüzgar gibi etrafı toz duman içinde bırakacaktı. Her şey karanlığa gömülecekti.

Artık evreni iyilik değil kötülük yönetecekti. Işık bir daha evrende asla ama asla doğmayacaktı.

 

Her beden lanetlenmiş ruhlara boyun eğecekti. Zaman onların alehine işleyecekti. Zaman karanlığa dogacak bir güneş gibi olacaktı. Ama güneş gece doğan ayın boyundurluğu altına girecekti.

Lanetlenmiş zihinler onlara söyleneni bir bir yapacak ve iyliği ebediyen hayattan silip atacaktı. Asırların ardından iyliğin ne olduğu unutulmuş olacaktı. Artık güneş hiçbir zaman doğmayacak, unutulup gitmiş ülkeler ışığı hiçbir zaman misafir edeilmeyecekti.

Terk edilmiş caddeler , sokaklar, evler lanetlenmiş zihinler karanlığının esaretine girecekti . Sessizlik etrafta gezinip duracaktı her şey büyük bir yemin etmiş gibi amaçsız olacaktı Her şey hi olmamış gibi yok olacak ve unutulacaktı.

 

2 . oyun bitmiş korumaların yönlendirmesiyle hücrelerimze geri dönmüştük. Yatağıma uzanmış bugün olanları düşünüyordum. Her şey o kadar karmaşıktı ki neyin neden olduğunu anlayamamıştım. Zihnimde Lavin ' in söylediklerini binbir sonuca bağlamaya çalışıyorum.

Belki büyük bir hile vardı oynadığımız oyunda. Ama şunu anlayamamıştım.

 

Neden ben hariç kimsenin bulmamasını sağlamış olabilirdi. Bundan nasıl bir kazanç elde edebilrdi. Küçük sorular büyük soruların doğmasını sağlarken kocaman bir kaos yaratıyordu. Noir'i anlamamıştım hiçbir zaman ve anlayamayacaktım da. Yattığım yerde uyuşan ayklarımı hareket etmesini sağlamak için yataktan doğrularak hücremde bir ileriye bir geriye doğru yürümeye başladı. Olmuyordu. Zihnimde ne kadar düşünürsem düşüneyim binbir soru üretiyor ama ürettiğim sorulara cevap bulamıyordum .

 

Sonsuza dek soracağım sorular varken onlara az be az cevap bulabiliyordum. Ama buda yeterli olmuyordu. Kafamdaki soruları tam yanıtlayamıyordum. Derin bir nefes alarak zihnimdeki çığlıkları susturmaya çalıştım. Uzun uzun düşünmek beni ruhen ve bedenen çok fazla yoruyordu. Yorgundum. Ama ne yapsamda uyumayı başaramıyordum. Karanlık çökmüş olan hücremi sadece ay ışıkları aydınlatıyordu.

Her geçen günün ardından bana kalan sadece sessizlikti.

Ne yapmalıydım hiç bilmiyordum. Ama neyi yapmayacağımı çok iyi biliyordum.

 

Sessizlik içinde bekleyişim devam edecekti. Yorulan bedenimle beraber yatağıma doğru ilerleyip bedenimi yatağıma hızla bıraktım. Gözlerimi tavana çevirip öylece bekledim. Ruhumdaki huzursuzluğu görmezden gelerek buraya geldiğim günden beri yaşadıklarımı düşündüm ve daha neleri yaşayacağıma dair tahminler yürüttüm. Zorlu bir sınanma içindeydim. Bu sınanmanın nasıl biteceği bilinmiyordu. Düşüncelerimin çıkmaz labirentinde dönüp dolaşıyordum. Yorulan zihnime ihanet eden gözlerim istemsizce kapanmıştı. Huzursuz bir uykuya yenik düşmüştüm. Beni yarın neler bekleyeceğini bilememenin huzursuzluğunu yaşarken.

 

*'*'*'*

 

Uyanalı ne kadar olmuştu bilmiyordum. Korumalar sabah hücrelere gelmiş tepsiler içinde yemeğimizi bırakıp gitmişti.

Ondan sonra hiç uğramamıştılar. Noir' in şimdi neyin peşinde olduğunu bilmiyordum. Bugün bizi nasıl bir durum bekleyeceğinide. Zorlanacak mıydık? Evet. Bu kesinidi . Pek nasıl bir yoldan bizi sıkıntıya sokacağını bilmiyordum. Artık olanlara ve olacaklara dayanacak gücüm yoktu. Yorgundum. Daha fazla acıya göğüs gelemeyecek bir durumdaydım. Başımı yasladığım dizimden kaldırarak gözlerimi her köşesini ezberlediğim hücremde gezdirdim. Kaç gündür buraya mâhkumdum?Ve kaç gündür huzurlu bir uyku uyuyamıyordum?Ne zaman biteceğini bilmediğim bu oyunda bize daha ne kadar acı çektirecekti.

 

Düşüncelerimi artık susturamıyordum.Olmuyordu.

Çaresizliğimiz bizi uçuruma itiyordu. Daha ne kadar ona itaat edecektik. Bunun sonu var mıydı? Olmuyordu. Uykusuzluk beni daha yoruyordu. Her gece kabuslar yakamı bırakmıyordu. Ve uykusuzluğun verdiği yorgunlukla geceyi sabah edebiliyordum az çok. Zihnimi dinlendiremiyordum. Her saat yoğun düşüncelerin okyanusunda kaybolup gidiyordum. Ya dibe batacaktım ya da yüzeye zorda olsa çıkmayı başaracaktım.

Koca bir okyanusta terk edilmiştim. Kurtulmakta kurtulamamakta benim elimdeydi . Aynı beni ölüme sürükleyecek ipin ucunun elimde olması gibi. Ya bu ipi sonsuza dek tutup ölmemi engelleyecektim ya da pes edip ölüme kucak açacaktım.

Zihinmin duvarlarına çarpan her soru birbirinim devamı olan olaylar zinciriydi. Bu zincir her geçen günün ardından uzayıp gidiyordu.

Her gün bir zincir ucuna ekleniyordu. Bu zincir bir gün bitecekti belki ama nasıl bitecekti bunu bilemiyordum.

Uyuşan ayaklarım nedeniyle yerimden doğrulup kapıya doğru ilerledim. Her şey keskin bir sukunete kapılıp gitmiş gibiydi. Her zaman böyle bir sessizliği yaşıyorduk. Gecelerimiz ve gündüzlerimiz hep aynıydı. Yoruluyor zamanın geçip gitmesini istiyorduk. Gözlerimi usulca kapayıp derin bir soluğu ciğerlerime misafir ettim.

Bitecekti bu eziyet yakın bir zaman da .

Elbet bir açık verecekti Noir.

Bu sefer kaybeden o olacaktı.

Koridorda gelen adım sesleriyle bakışlarımı kapımın penceresinden koridora çevirdim. Korumalar bizi almaya geliyorlardı. Demek zamanı gelmişti. Bu sefer bizi neler bekliyordu kimbilir.

Korumalar son hücreden başlayıp hücre kapılarını açıyordu. Teker teker Deren , Ediz , Asır, Lavin , Meriç , Barboros ve Lale çıkmıştı. Korumalardan iki kadın benim bulunduğum hücreye doğru adımladılar . Kadın koruma elindeki anahtarla hücremin kapısını açtı. İki kadın koruma kollarımdan sertçe çekip beni hücremden çıkardılar. Korumaların yönlendirmesiyle sırasıyla ilerliyorduk.

Bakışlarım ilerlediğimiz koridorda gezip duruyordu. Bu koridorda farklıydı. Büyük bir labirentte gibiydik. Her şey ince dizayn edilmişti. Bizimkilerle olan konuşma aklıma gelmişti. O zaman bu yana herkes kendisine verilen görevi eksiksiz yapıyordu.

Zaman geldiğinde atağa geçecektik. Sadece tam anlamıyla hazır olmalıydık her şeye karşı. Kadın korumanın yönlendirmesiyle koridordan sağa döndüm. Döndükten sonra karşımızdaki mor kapı bize göz kırpmıştı. Mor kapıya doğru ilerleyip karşısında durdum yanımdaki korumalarla beraber. Yanımdaki kadın koruma elindeki kartı kapını yanında bulunan cihaza okuttu. Cihaz kodu kabul ettiğinde dair ses çıkartıktan sonra kapı usulca iki yana doğru açıldı. Derin bir nefes alarak yanımdaki korumalarla içeriye doğru adımladım. Arkamdan bizimkilerde yanındaki korumalarla beraber içeriye gelmişti .

İçeriye girdiğimizde bizi büyük bir masa karşılamıştı. Korumalar bizi masaya doğru yönlendirmişti. Herkes kendine ait olan yere oturmuştu . Bakışlarımız karşımızdaki ekrandaydı. Noir ' in bizimle defalarca kez iletişime geçmişti. Her iletişim bize büyük sorunlar teşkil etmişti.

Hepimizin bakışları ekrandaydı. Gerginlik içinde bekleyişimiz devam ederken bakışlarımı masada bulunanlara çevirdim. Lale bulunduğu yerden bakışlarını Deren 'e çevirmişti. İstemeye istemeye kardeşinden uzak tutuluyordu. Yakınında olduğu halde ona olan özlemi azalmıyordu. Doğru dürüst birbirlerine sarılamıyorlardı bile .

 

Herkesin bir endişesi vardı. Ailesini düşünen , sevgilisini düşünen, dostlarını düşünen vardı aramızda.

Hepimizin endişesi aynı noktada keşişiyordu. Bitmez bilmeyen sıkıntılar devam ediyordu. Masada bulunan ellerime çevirdim bakışımı. Ne yapmalıydım? Nasıl bir yol izlemeliydim?

Bakışlarım ekrana çevirildiği an Noir belirmişti.

 

"Evet Odalarım Nasılsınız? Bugün sizin üzerinizdeki tüm sıkıntıları uçurup savurmaya karar verdim.Burada bulunmanızın nedini seyircilerimizin sizler hakkında bilgi edinmek istemesi. Sizleri merak ediyorlar. Kötü veya iyi yanlarınızı. Bugün sizler hakkında edindiğim birçok bilgileri seyircilerimizle paylaşacağım. Sonra sizlere soru soracağım. Evet hazırsanız başlayalım. Öncelikle kendinizi tanıtacaksınız hepiniz . Mesleklerinizi , hayallerinizi anlatın . Aklınıza ne geliyorsa anlatın Odalarım . Anlaşılmayan bir şey yoktur umarım."

 

Söylediklerini düşünüyordum.Kendimizi anlatacaktık bizi merak edecek kişilere .

Peki anlatacak neyimiz vardı ki. Hepimizinin benzer hobileri, fobileri vardı.

İlk kim başlayacktı acaba sırasıyla mı olacaktı?

Korkumu dizginleyerek bakışlarımı ekranda olan Noir ' e çevirdim. İlk kim kendini açıklayacak o karar verecekti.

Birkaç saniyenin ardından Noir ilk kendini tanıtacak kişinin kim olduğu söylemiş olacaktı. Sabırsız bekleyişimiz Noir ' in konuşmasıyla sonlanmıştı.

 

"Evet sırasıyla kendini açıklayacaklar. 008 Deren , 002 Lale , 003 Barboros , 007 Ediz , 004 Meriç, 001 Hamra, 006Asır, 005Lavin. "

 

İlk kendini açıklayacak kişi Deren' di . Masadakilerin bakışları onda toplanmıştı.

Deren gerginliği bir kenara bırakarak konuşmaya başlamıştı.

 

"Ben Deren 18 yaşında lise son sınıf ögrencisiyim.Bir ikiz kız kardeşim var. 4 kişilik bir aileyiz. Liseyi bitirdikten sonra hukuk bölümünü okumayı düşünüyordum. Hayallerim arasında ikiz kız kardeşimle beraber merak ettiğimiz ülkeleri gezmek vardı. En sevdiğim aktivite paten ve voleybol . Sevdiğim renk mavi. Film ve kitap okumayı çoğu insan gibi seviyorum. Ve her kız gibi alışveriş yapmayı da severim. Söyleyeceklerim bu kadar."

 

Deren konuşmasını bitirdikten sonra kısa bir sessizliğin ardından ikizi Lale söze girmişti

 

"Ben Lale 18 yaşındayım ikizim gibi bende lise son sınıf öğrencisiyim. En sevdiğim renk siyah ve lacivert. Resim yapmaktan çok hoşlanırım. Hayallerim arasında bir sergi açmak var. Ailem ile zaman geçirmekten mutluluk duyuyorum. Ve çiçekleri çok seviyorum.Çiçek türleri hakkında araştırma yapmaktan büyük keyif alıyorum. "

 

Lale sözlerini bitirdikten sonra bakışlarını Deren' e çevirdi. Gözlerindeki özlem görülmeyecek gibi değildi. Birbirlerine olan sevgi bağı imrenilecek gibiydi.

Bir kardeşim olmasını hep istemişimdir. Ama kimsesizliğim etrafımı kalın duvarlarla çevrelemişti.

 

Sıra Barboros 'taydı gözlerimi Lale ve Deren' den çekip ona çevirdim.

 

"İsmim Barboros yazılım mühendisiyim. 34 yaşındayım. Matematik hayatım diyebilirim

Ekonomi degilerini okumak benim için keyifli oluyor. Kendime has şifreler oluşturuyorum gençliğimden beri. Sevdiğim bir renk yok. Müzik dinlemekten pek haz etmem. Ama sevdiğim klasik romanların sinemaya uyarlanmış filmlerini izlemeyi severim."

 

Ruhsuz olduğunu bir tek bem mi düşünüyorum. Başımı eğip parmaklarımı izlemeye devam ettim.

 

"Ben Ediz beyin cerrahi doktoruyum . 34 yaşında sıradan bir bireyim. Renk tercihim hiçbir zaman olmamıştır. Boş vakitlerimde spor yapmayı seven biriyimdir.Makaleler okumaktan keyif duyuyorum. Ve insanları kurtarmak beni mutlu eden bir durum.Mesleğim hayatımı anlamlı kılan tek şey."

 

Ediz ' in konuşmasından itibaren bakışları hep bileğindeki bileklikteydi. Onun için anlamlı olmalıydı. Ediz sessizliğe gömüldükten sonra ardından sıra Meriç 'teydi .

 

" Ben Meriç 29 yaşındayım. Mesleğim polislik. Gençliğimden itibaren farklı savunma dersleri aldım. Sevdiğim bir renk yok ama siyahı hayatıma yaydım. Mesleğimden dolayı hep bir aksiyon içinde bulundum. Sıkıntılı zamanlarımda dışarı çıkıp koşmayı seven biriyim. Yağmurlu havalarda şiir dinlemeyi severim.Diyeceklerim bu kadar."

 

Meriç sessizliğe misafir olurken onun ardından sıra bana gelmişti. Derin bir nefes alarak gözlerimi parmaklarımdan çekip etrfta gezdirdim.

 

"İsmim Hamra . 18 yaşında lise öğrencisiyim. Sevdiğim tek renk mor . Kitap okumak ve müzik dinlemeyi seven biriyim. Ve etrafımdaki var olan ne varsa detay detay incelemek benim için bir takıntı.. Farklı takıntılarım da var. Eşyalarımı kimselerle paylaşamam . Nedeni bana ait olan şeyin başkası tarafından zarar görüp bir şey olması beni sinir ediyor. Fazla kindar ve ön yargılı bir insanım. Bana yapılanları asla unutmam."

 

Sözlerimi bitirmemle beraber gözlerimi masadakilere çevirdim. Detaylı bir şekilde kendimi açıklayacağımı düşünmemişlerdi. Tekrar bakışlarımı parmaklarıma çevirmiştim.

 

"Ben Asır 30 yaşındayım. Mesleğim matematik ögretmeniyim. Mesleğimin vermiş olduğu öğretmek benim hayat tarzım . Bilgilerimi biriyle paylaşmayı çok seviyorum. Sevdiğim bir renk yok her rengi seven biriyim. Gezip görmeyi çok seviyorum. Diyeceklerim bu kadar."

 

Asır kısa ve net ifade etmişti kendisini. Sıra Lavin'deydi.

 

"Ben Lavin 30 yaşında bir psikiyatristim. Mesleğimin vermiş olduğu sorumluluk nedeniyle insanları çok iyi gözlmeleyen biriyim. İnsanlara yardım etmeyi seviyorum. Sorunlarına bir çözüm bulmak ve onları mutlu etmek benide mutlu ediyor. Sevdiğim şeyler arasında kitap okumak , film izlemek , müzik dinlemek ve gece yıldızları seyretmek bunlar ruhuma iyi gelen şeyler."

 

Lavin kendini anlattıktan sonra kimse kalmamıştı.

 

Herkesin kendine ait bir hayatı vardı. Herkes bir şeyden ödün vererek hayatta kalmayı başarmıştı. Zorluklar çekiyorduk. Ama günün sonunda o galibiyetin verdiği mutluluğa hiçbir şeyi değişmezdik.

Yaşantılarımızın birleştiği bu yer bizim dönüm noktamızdı.

Her şey yok olmaya mâhkumdu. Susmuş zihinler gerçeği fısıldamıyordu bile .

Karanlık ışığı yok etmiş kalplerdeki iyilik kötülüğün esareti altında acı çekiyordu. Kelimler tükenmiş konuşulacak hiçbir şey kalmamıştı.

 

Hüzünler mutluluğu silip atmış, etrafta yankılanan gülücükler susup kalmıştı. İnsanlar birbirlerine olan saygısını yitirmiş . Her şey çıkar ilişkisi içinde saklanıp kalmıştı. Duygular yitirilmiş . Acılar büyüyüp taşmıştı. Yitirilen zamanlar yerine karanlığı almıştı. Her şey yemin etmiş gibi susmuştu gerçeklere.

Dünya kapkaranlık olmuş ışığı lanetlemiştiler. Gönülleri tamir edemiyecek seviyeye getirilmişti. Kırıldıkça kırmıştılar. Silikleşen umut kırıntıları yok olmuş hiçbiri içinde umut tohumu yetiştirmeyi bırakmıştılar. Zamanı karanlığa bırakıp negatif duyguları hayata aşılamıştılar. Zaman değişip kendini lanetlenmiş bir dünyaya çevirmiş her şey yok olup , olmayan varlıkları hayata sarmışlar.

Zorluklar mücadele edemeyecek duruma gelmiş . Aşılmayacak bir dağa dönmüş. Bir cümle her şeyi yok etmeyi başaracak güce sahip ama hiçbiri bu cümlenin ne olduğunu hiçbir zaman öğrenemedi araştırdılar. İzini sürdüler ama bulamadılar. Aslında çok kolay bir cümleyken sadece iyice düşünmek ve kafa yormak gerekirdi. Kalben düşünlürse mutlaka bulunacaktı. Sahi bunu başaracak biri olacak mıydı? Aylar sonra mı yıllar sonra mı yoksa yüzyıllar sonra mı bulunacaktı? Önemli olan bulmak gerekmez miydi? Ne anlamı vardı ne zaman bulunduğunun. Bulmak önemliydi.

Sadece bulup evreni bu ümitsizlikten kurtarmak.

Bunu başaracak kişi yıllar önce belirlenmişti.

 

*'*'*

 

Herkes kendini tanıtmayı bırakmıştı az be öz .

Şimdi Noir' in bize olan sorularını bekliyorduk.

 

"Evet Odalarım size sorular soracağım ama sizlerden bu sorulara doğru cevap vermenizi istiyorum. Yalan cevap verdiğiniz an boynunuzdaki elektro şok cihazıyla sizleri cezalandıracağım. Şunu bilin sorduğum soruları daha önceden araştırıp doğruluğuna ulaştığım için sizlere soracağım. Sakın inkar etmeye kalkmayın. Her zaman doğruları söylemekten çekinmeyin."

 

Noir' in uyarmasıyla herkes endişe etmişti. Her zaman bize bir şey yaptırmak istediğinde boynumuzdaki cihazı hatırlatıp duruyordu .

Canımızın yanmasını istemiyorduk onun için herkes doğru cevabı vermeye mutlaka kendini zorlayacaktı. Ne gibi sorular soracağıda belli değil.

Sessizlik içinde ekrandaki yansımasını izliyorduk.

 

Zorlanacağımız belliydi.

 

"Evet ilk sorumu 002 Lale soracağım. Hazırsan soruyorum. Yıllar önce ikizin Deren' in Kerim adlı bir sevgilisi vardı. Sen yıllar önce Kerime ne yaptığını anlatmak ister misin? Şunu aklından çıkarma yanlış cevabın acı çekmene sebep olacak."

 

Bakışlarımı ekrandan çekip Lale ' ye çevirdim. Hepimiz soruyu cevaplamasını bekliyorduk. Ama saniyelerin ardından hâlâ konuşmamıştı. Noir' in Lale' yi uyarmasıyla Lale bakışlarını Deren' e çevirip konuştu.

 

"Deren Kerim'le iki yıl önce sevgili olmuştu. Ama ailem , arkadaşlarım ve Kerim kimse ondan nefret ettiğimi bilmiyordu. İlk başlarda pek ondan nefret etmiyordum ama sonra Deren' le zaman geçirmeleri ve Deren' in benden yavaş yavaş uzaklaşması bu beni sinir ediyordu. Artık eskisi gibi değildik ara sıra zaman geçiriyorduk Deren' le. Ben ise bundan çok rahatsız oluyordum ve bir gün Deren'le sözleşmiştik ama Kerim yüzünden Deren beni ekerek onunla sinemaya gitmişti. Her geçen gün ona olan nefretim büyüyüp daha da akıl almaz bir seviyeye geliyordum . Doğum günümzde Deren' in doğum gününü Kerim' le beraber dışarıda kutlaması son darbe olmuştu bana . Ve sinirle bir plan kurup Deren ve Kerim'i ayırmaya karar verdim. Deren' in telefonundan Kerim' e mesaj çekip acil eve gelmesini sağladım. Ve o gün ben ve Deren' tek evdeydik. Ailem iş seyahatindeydiler. Deren' i kısa bir süreliğine markete gönderdim. Kerim eve gelmeden önce evin her yerini dağıtıp kırdım. Kerim eve geldiğinde ona eve hırsız girdiğini ve Deren' in hırsızın arkasından gittiğini söyledim. Yalandan ağlayıp ona sarıldım. Sonra ise ondan uzaklaşıp kapıya doğru gitttim. Kapıyı kilitleyip üstümü başımı yırtmaya başladım .

O bana afallamış yüzle bakarken ben çığlık atıp yalandan ağlamaya başladım. Sonra ona doğru gidip gömleğini yırttım. O hâlâ bana şaşkın şaşkın bakmaya devam ediyordu. Ne yaptığımı neden yaptığımı anlayamamıştı. Sonra kapı çaldığı an kapıya doğru giderek kapıyı açtım. Kapıyı açtığımda karşımda Deren' i gördüğüm gibi ona sarılıp Kerimin bana saldırdığını anlattım. Deren benim üstüme , Kerimin yırtılmış gömleğine ve dağılmış eve baktığında söylediğim her yalana inanmıştı .

Kerim ise inanmayan bakışlarla bana bakıyordu. Benim bir hasta olduğumu bile düşünmüş olabilir. Sonra Deren onu evden yaka paça dışarıya atıp bana sarıldı. Kerimi şikayet edecekti ama ben engel olup bunu yapmamasını sağladım. Çünkü yalanımın ortaya çıkmaması gerekiyordu bende kimsenin bunu duymaması gerektiğini söyleyip Deren' i ikna ettim. Bu olay yüzünden Deren' in bir daha asla ilişkisi olmadı. Ona yaptığım bu haksızlık nedeniyle bende ondan başkasını hayatımda bulundurmadım. Büyük bir hata yapmıştım ve bu hatanın 3 yıldır vicdan azabını çekiyorum. Bunu nasıl buldun bilmiyorum. Çünkü bunu benden başka kimse bilmiyor . Hiçbir arkadaşıma dahi söylememiştim."

 

Lale konuşmasında itibaren göz yaşları dinmemişti. Böyle büyük bir yalanı bu zaman kadar saklayabilmesi inanılmazdı. Küçük bir kıskançlık nasılda büyüyüp çıkılmaz bir olaya sebep olmuştu. Deren ise inanmayan gözlerle kardeşine bakıyordu. Şaşkındı. Böyle bir itirafı hiç mi hiç beklemiyordu.

Yüzündeki hayal kırıklı apaçık belliydi. Bakışlarını Lale ' den çekip masada duran parmaklarına çekmişi. Şuan olanları düşünüp kendisiyle yüzleşiyordu. Belki de kendisinde bu hatanın sebebini arıyordu.

 

Bakışlarımı masada bulunanlara çevridim. Herkes tedirgindi. Bende dahil çünkü hepimizin büyük sırları vardı. Ve bunun açığa çıkmasını kimse istemezdi.

Lale başını eğerek kendisini gizliyordu Deren' in ona olan kırgın yüz ifadesi onu üzüyor , küçük düşürüyordu.

Sessiz bekleyişimiz Noir' in sorusuyla yarıda kesilmişti.

 

"Evet Lale' nin itirafını duydun 008 Deren peki sende bilmeden yaptığın hatayı anlatmak ister misin? Kuralları unutma."

 

"Lale' nin olayından sonra bende Kerim'e olan nefretimden dolayı ona unutamayacğı bir şey yaptım. Kerim okul basketbol kaptanıydı. Okula ünlü koçlar gelmişti. Basketbol oynayan kişileri değerlendirip en iyilerini seçip onlara eğitmenlik yapacaklardı. Kerim de onların arasındaydı. Oyuna çıkmadan onun bileğini kırılması sağladım. Aslında sadece kazanmamasını sağlayacakken benim yüzümden basketbolu erken bırakmak zorunda kaldı. Önceleri pek umursamıyordum bunu hak ettiğini düşünürken şuan öğrendiğim şey yüzünden çok pişmanım keşke olmasaydı. Benim yüzümden hayatı mahvoldu. Keşke onu hiç tanımasaydım. Pişmanım. Keşke zamanı geriye alabilsem."

 

Deren' in itirafı Lale' yi çok şaşırtmıştı bunu beklemiyordu. Onun hatası bir çok soruna sebep olmuştu. Zamanı kimse geriye alamazdı ama telafi edebilirdi. İstemekle .

Mazime dönüp baktığımda bir çok hatam oldu. Bunu hem bilerek hem de bilmeyerek yapmışlığım var.

 

"Vay canına odalarıma da bakın . Sizler gerçekten isteyince ne kadar da acımasız olabiliyormuşsunuz. Size bir kere daha hayran kaldım. Evet sıra 006 Asır da bize yıllar önce yaptığın bir hatayı anlatır mısın? Hani şu islediğin sahte cesaretlik tiyatrosunu. Kardeşini nasıl yatağa mahkum ettiğini."

 

Noir sözlerini bitirip konuşma sırasını Asır'a bıraktığında hepimizin bakışları onda kitlenmişti.

 

"Küçüktüm ve 4 yaşında küçük bir erkek kardeşim vardı . Babam ve annem ona çok büyük bir sevgi gösteriyordu.Ben ilk başta buna kötü gözle bakmıyordum ama sonraları her şeylerini ona adadılar sevgilerini ,zamanlarını. Bir akşam uykudan uyandığımda kardeşimin odasına gitmek üzereyken annem ve babamın sözlerini duydum . Annem benim evlatlık olduğumu ve artık bana bakmaları için bir sebep olmadığı için tekrar çoçuk esirgeme kurumuna geri bırakılmamı istiyordu. Babam bunu onaylamıyordu. Böyle bir şeyin olmaması gerektiğini bir daha bu konuşmayı açmamasını tembihliyordu. O akşamdan sonra duyduklarımı onlara belli etmedim. Ve bir iki hafta sonra annem beni ve kardeşimi parka götürmüştü. Kardeşimi seviyordum ama annemin bana olan tavırları beni sinir etmişti. Onu korkutmak amacıyla kardeşimi alıp o görmeden parktan uzaklaştık. Sadece biraz bekleyip sonra parka dönecektik ama yolumuzu kaybetmiştik. Kardeşim ağlayıp duruyordu. Bende korkmuştum ve onu bir banka oturtup birilerinden yardım isteyecektim . Kardeşimi banka oturttuktan sonra karşıda bize doğru gelen bir kadına doğru ilerledim ona bize yardım edip etmeyeceğini soracaktım.Yanına varıp olanları anlattım . Bize yardım edeceğini söylemişti. Kardeşimin olduğu tarafa doğru yürürken onum karşıda bulunan baloncuya doğru koştuğunu gördüm. Hemen onu durdurmak için yanına koştum . Fakat ona yetişememiştim karşıdan gelen aracı son anında fark etmiştim. Ama ben onu kurtaramadan araba kardeşime çarpmıştı. Kanlar içinde yerde yatıyordu. Ben öylece durmuş onu izliyordum . Ne gelen anbulansı ne de gelen polisleri gözüm görüyordu. Kardeşimi alıp ambulansa yerleştirdiler. Benide onun yanına götürdüler. Hastahaneye geldiğimizde ben bir duvara çöküp öylece bekledim. Saatler sonra annem ve babam gelmişlerdi. Onlar beni hiç görmeden direk kardeşimin bulunduğu yere gitmiştiler. Duvarda uyuya klamıştım. Sonra uyandığımda evdeydim kendi yatağımda ilk başta rüya gördüğümü sanmıştım ama sonra annem odama gelip bana olan nefretini kustuğunda her şeyin rüya olmadığını anlamıştım. Bir kaç gün sonra kardeşim eve gelmişti. Ama hiçbir şey eskisi gibi değildi. Kardeşim benim yüzümden yatağa mahkum olmuştu. Benim hatam yüzünden onun hayatını karartmıştım. Küçüklüğümden bu yana hep annem ve babamın yüzlerine bakamıyorum. Kardeşimin her yanına gittiğimde bana olan sevgisi beni mahvediyor .

Çünkü hiçbir şeyin farkında değil.

O hiç büyüyemedi zihinsel olarak. Hep benim o masum küçük kardeşim olarak kaldı. Bu zamana kadar onun için çalıştım. Hiçbir açıdan onun zarar görmemesini sağladım. Ama ne yaparsam yapayım onun iyleşmesini sağlayamıyorum. Pişmanlığım ben ölene dek sürecek."

 

Asırın itirafı hepimizin beklediği bir şey değildi. Öz veya değil o itesede istemesede kardeşini yatağa mahkum etmişti. Bunu vicdan azabını fazlasıyla çektiği belli oluyordu gözlerinden. Hatalarımızın vicdan azabı biz ölene dek devam edecekti. Ölümü ölmeden hissetmemizi sağlayan tek şey vicdan azabıdır bu hayatta.

 

"Acı bir itiraf olsa gerek senin için Asır. Senin adına emin ol ki ben , arkadaşların ve seyircilerimiz çok üzülmüştür. Şimdi itiraf sırası 005 Lavin ' de.Lavin sen hayatında yaptığın en utanç verici anını anlat. Ve kuralları unutma yalan söylemek yok."

 

Lavin Noir' i sözlerinden sonra utançla başını önüne eğmişti.

Bu haliyle sanırım anlatacaktı.

 

"10 yıl önceydi. Ben ablam ve eniştemle aynı evde yaşıyordum o zamanlar. Üniversiteyi onların yaşadığı ilde kazanmıştım. Ablamda yurtta kalmamı istememişi . Enişteminde rızasıyla onlara yerleşmiştim.Ablam ve eniştem birbirlerine çok aşıktı. O akşam ben arkadaşlarımla beraber doğum günü partisine gitmiştik. Parti bittikten sonra ablamın evine dönmüştüm taksiyle. O gün ablam ve eniştem kavga etmiştiler . Eniştem ablamın çok fazla çalışmasını sevmiyordu. Ablam doktordu. O gün nöbete kalmıştı . Genellikle çok nöbete kalırdı. Eniştem bu nöbete kalmalarından hiç hoşlanmıyordu. Sık sık kavga ederlerdi. O akşam arkadaşlarımın ısrarıyla alkol almıştım. Eve girdiğimde eniştemi koltukta oturup içtiğini görmüştüm. Nedenini sorduğumda hiç oralı olmamıştı. Bende ayık olmadığım için odama geçip üzerimi değiştirmeye gitmiştim. Ama salindan gelen kırılma sesleriyle hemen odadan çıkıp salona geçmiştim. Eniştem bardağı elinde kırıp elini yaralamıştı. Elinden akan kanı görmemle çığlık atıp hemen yanına gittim. İlk başta beni başından savmak istedi ama ısrarımla onu banyoya götürüp ilk yardım çantasını alıp kanayan eline pansuman yaptım. Sonra ne oldu bilmiyorum ama yakınlaştık. Sarhoştuk ikimizde bunun yanlış olduğunu bilmeden beraber olduk. Sabah onların odasında gözlerimi açmıştım. Yanıma döndüğümde eniştem hâlâ uyuyordu. O an ki pişmanlık beni mahvetmişti. Odama koşup bütün eşyalarımı toplayıp evi terk etmiştim. O günden sonra ablamın yüzüne bakamayacğım için yurda yerleşmiştim.Notlarım yüksek olduğu için üniversitemi değiştirmiştim.Ablamla o günden sonra iletişimimi kesmiştim. Ama sonradan ögrendiğim kötü haber beni yıkıma uğratmıştı.2 aylık hamile olduğumu öğrenmiştim . O gün hemen onu aldırmıştım . Hiç tereddüt etmeden . Yıllar geçmişti ve ben ne ailemle ne ablamla görüşmüştüm onlara kırıcı bir mesaj çekip bir daha beni aramamalarını istemiştim. Ama bundan 7 yıl önce bir seminerde ablamın eşini görmüştüm. Oda beni fark ettiğinde şaşırmıştı. Hemen seminerden çıkıp gitmiştim.İki gün sonra olduğum okula gelip benimle konuşmuştu. Ablamla 3 yıl önce boşanmış olduklarını söylemişti bana o an şaşırmıştım. Olduğum yerde öylece şaşkın halde söylediklerini düşünmüştüm. Gerçekleri ögrendiği için boşandıklarını düşünmüştüm ama yanıldığımı onun anlaşamadıklarını ve bu evliliği kısa zamanda bitirmelerinin daha iyi olacağını düşündükleri için boşandıklarını öğrenmiştim. Ablam adına üzülmüştüm. Ama sonra onun beni yıllardır aradığını söylemesi beni tedirgin etmişti. Neden aradığını sorduğumda . O gün yaptığımız hata için benden özür dilemişti . Bir şey demeden ordan ayrılmak istediğimde bana söyledikleri ben alaşağı etmişti. İstediği şey beni öfkelendirmişti. Benden bir şanş istemişi . Ne için şans istemesini duyduğumda yüzüne tokat atmıştım. Duyduklarımı kaldıramamıştım. Onunla bir ilişkimiz olacağını düşünecek kadar pisleşmişti. Ona yıllardır olumsuz cevap vermem onu durdurmamıştı. Yapacak hiçbir şeyim yoktu. Okul bitene kadar ona katlanmak zorunda kaldım.Okul bittikten sonra mesleğimde yükselen bir kariyer elde ettim.Yıllardır ailemi görmediğim için onlara olan özlemim artmıştı. Bende memleketime geri dönmüştüm. Ama döndüğümde uğradığım hayal kırıklığını unutamam . Ablam ve o tekrar bir araya gelmişti. Ablam mutluydu. Ama o sadece bana yakın olabilmek için ablamla evlenmişti. Annemlere ablam ve o her geldiğinde bana olan igrenç bakışlarını, kuytu köşede sıkıştırmalarına artık dayanamayacak seviyeye gelmiştim. Her şeyi göze alarak ablama anlatmıştım olanları ama bana inanmamıştı. Sonradan ögrendigimde o ablama ondan etkilendigime dair yalanlar söylemiş. Ablama beni küçük bir kız kardeş olarak gördüğünü anlatmış ablamda ona inamış tabiki. Ablam beni onun yalanlarından dolayı silmişti. Ailemi o adam yüzünden kaybetmiştim. Sonra onu bitirmek için bir plan yaptım. Her şeyini ondan almıştım ismini ,kariyerini ve ablamı ondan almıştım. Ban yaptıklarını ona ödetmişim. Abalmı zaten aldatıyordu. Evlerine kamera yerleştirip olanları kaydedip onu internete koymuştum. Bunu ona benim yaptığımı biliyordu. O da benden öç almak için o gün yaptığımız hatayı ablama anlatmıştı. Ablamın ban olan sözlerini unutmadım unutmayacağım. Yaşadıklarım bu kadar."

 

Lavin acı dolu konuşmasını bitirdikten sonra gözyaşlarını silip bakışlarını etrafta gezdirmeye başladı. Hayatımızda silip atmak istediğimiz acılar vardı.

Her geçen gün bizden kopup giden mutluluğumuz bizi karanlığa sürüklüyordu. Bitiyor muyduk sahiden ? Bizden geriye hiç mi bir şey kalmıyor. Azaldıkça köreliyor muyduk? Davranışlarımızda büyük bir değişim mi gerçekleşiyor katılaşıyor muyduk ? Karanlığa mı sığınıyorduk? Savrulan ağaç yaprakları mı oluyorduk? Peki terk ettiğimiz ağaç dallarımız bizim koruyuculuğumuzu yapmayı bırakıyor muydu? Bizleri unuyuyorlar mıydı? Bazen bulunduğumuz yerden çıkıp gitmek , terk ettiğimiz yeri unuttuğumuz anlamına gelmiyor. Onlardan uzak dursakta kalbimiz , ruhumuz ve zihnimiz onlarla beraber hep ve burada öyle devam edecek. Baktıkça ya da düşündükçe zihinlerimize kazınıyor. Bizler olanları unutmuyor zihinlerimizde yaşatıyoruz. Ve zihinlerimizde olanları ulaşılmaz ilan ediyoruz.

Zihinler değil miydi insanları yanıltan olanları olur olmaz durumlara sokturan. Belkide buna bizler izin veriyoruz. Vermek ya da vermemek bizim ellerimizde değil mi? Zihinlerimizi yönetmek öyle .

Kıyasladığımız durumları aynen yaşıyor yaşatıyoruz.

Noir Lavin' in sessizliğinden faydalanarak söze girdi.

 

"Evet üzücü bir itirafı dinlediniz odalarım. Lavin için herkes çok üzüldü. Ne utanç verici bir durum Lavin için.

Sıradaki itirafı yapacak kişi 007 Ediz. Yaptığın caniliği arkadaşlarına açıklar mısın? Unutma kuralları . Hataya tahammül edemediğimi bilmiş olmalısınız."

 

Ediz' ve bize olan emir yüklü cümleleri bizi daha dikkatli davranmamızı gerektiğini söylüyordu. Ediz Noir ' in sözlerinden sonra bakışlarını ekrana çevirip konuşmaya başladı.

 

"Küçük bir hastam vardı trafik kazası geçiren . Yaşaması çok zordu. Ama imkânsızda değildi. Onu kurtarabilirdim eğer sağlıklı düşünen bir birey olsaydım. Küçük kızım iki yıldır kalp nakli bekliyordu. Eğer birkaç ay içinde nakil olmazsa ölecekti ve o hasta çocuğun kalbi kızımın kalbiyle uyumluydu. Yapmam gerekti ve doktorluk rolüm babalık rolümün altında eziliyordu. Hastayı kurtarmak için çaba sarf etmedim. Ve hasta öldü. Ve onun kalbini kızıma naklettim. Biliyorum bu çok acımasızca ama yapmak zorundaydım.Pişmanım ama yine olsa yine yapardım. Bu benimle ölüme kadar gidecek bir vicdan azabı."

 

Böyle büyük bir günah işlemesi çaresizliğinden kaynaklanıyordu. Onun yerinde kim olsa belki aynısını yapardı. Umut tükenince umudu sen getirirdin ellerine.

 

Loading...
0%