Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. BÖLÜM

@kumsallardagezen12

*Islak bir yorgan gibi büzüştü düşlerim gerçeğe...*

 

Ölümün uzak balkonundan yıldızları izledim. Yansımam aynada boy gösterdi. Soluklarım tenime güneş oldu. Kırık parçalara ayrılmış aynada cesaretsizliğimin ,korkumun ilk seansını izliyordum . Bu gösterim nedense bana çok uzak bir yerdeki hayatı düşlemek gibi ulaşılmazdı.

Kaderin bize biçtiği bu acı , hüzün günlerinden birine uyanmıştım yine. Gözlerimi uzandığım sedir yatağından tavana dikmiş , ruhsuz bakışlarımla hayaller perdesinin ardından geçmişimi düşünüyordum.

 

Garipsediğim şeylerden biri bana ne olacağıydı. Sabah ışığıyla aydınlanmış odada bekleme halindeydim. Diğerleri gibi sessizce sükunet için olacakları kestirmeye çalışıyordum. Akıbetimiz ne olacaktı? Ne amaç doğrultusunda burda bulunduğumuzdu. Düşünmek artık zihnimi yoruyor bedenimi halsiz düşürüyordu. Düşüncelerime kısa da olsa ara verip gerçeğe dönüş yaptım.

Bulunduğum yerden doğrulup sırtımı duvara yasladım. Sessizce saliseleri ,saniyeleri , dakikaları sayıyordum. Ama geçen her saniyenin ardından bekleyiş devam ediyordu.

 

Geçen zamana ardından hâlâ bir hareketlilik yoktu. Neden hâlâ gelmemiştiler ki? Korku bedenimi tekrar istila etmişti . Sahi ne zaman korkuyu hissetmediğim bir an oldu ki? Kendimi sakinleştirmek adına çaba sarf etsemde boşunaydı. Bedenim kaskatı kesilmişti. Gerginliği atamıyordum bedenimden. Zihnimin duvarlarının arasında koşup duran düşüncelerim beni korkunç bir ikilemde bırakıyordu. Bulunduğum yerden kalktığım gibi kapıya ilerledi yavaş adımlarla .

 

Kapının önüne geldiğimde yüzümü kapının küçük penceresine hizaladım . Küçük pencereden koridorda birinin olup olmadığına bakındım ama kimse yoktu . Koridor bomboştu; aynı duygu yoksunu olan bir adam gibi. Duyguları yitirmişliğin verdiği çaresizliği yaşıyordu. Gözlerimi amaçsıza koridorda gezdiriyordum.

 

Gözlerim sonradan bir şeyi fark etti. 005 hücresindeki kızda benim gibi koridoru izliyordu. Dalgınlığından beni görmemişti. Tam kapıdan çekilecektim ki kapıya çarpan elimin çıkardığı sesle gözleri beni buldu.

Çarpan elimin acısıyla sessiz bir çığlık kopuverdi ağzımdan. Sesim hücremde ve koridorda yankılanıp kulaklarıma ulaştı. Elimin acısı hafif hafif dinmeye başladığında gözlerimi karşındaki hücreye dönerdim . Hücredeki kumral saçlı kız gözünü kırpmadan bana bakıyordu.

 

Bakışlarındaki çaresizliği görebiliyordum aynı bakışlar bendede vardı. Uzun uzun onu izledim. Yorgundu. Göz altları şişmiş. Gözünün içi kan çanağı olmuştu. Teninin rengi solmuş bembeyaz kesilmişti. Derin bir nefes alarak elimle önüme gelen saçımı kulağımın arkasına iteledim. Yavaşça bakışlarımı ondan çekip bedenimi kapıdan uzaklaştırdım. Yavaş adım atarak yürümeye başladım. Kendimi her yaşanacak olaya karşı telkinliyordum. Ama bilinmezliklerden hoşlanmayan zihnim her şeyin kötüsünü şimdiden düşünmeye başlamıştı. Zihnimde hep aynı sahneler gösterilip duruyordu. Karşımdaki duvara ilerleyerek sırtımı soğuk duvara yaslayıp derin bir nefes alıp verdim. Gözlerim istemsizce kapanıverdi.

 

Gözlerim kapalı zamanın gelişini bekliyordum. Sessiz adımlarla zihinim içinde ilerleyen adım sesleri vardı. Bu sesler zihnimi meşgul ediyordu. Zihnimin dinlenmesini engelliyordu. Yorulan zihnim artık bana gerçeği ve hayali ayrıt etmemi sağlıyordu. Gördüğüm rüyalar gerçek mi hayal mi anlayamıyordum. Bedenimdeki kanın çekildiği his, soğuk kasvetli bir ayaz gibi; zarar vermek için ant içmiş bir kurt gibi akşamları gezinmekte ormanda. Elimden gelen hiç bir şey yok , direnmeye cesaretim yok. Karşı koymadan olacakları bekliyor.

 

Kafamı yasladığım duvardan çekip odada tur atmaya başladım. Ne olacaksa artık olmasını istiyordum. Bilinmeyen korkular insanı mahvediyordu. Ne zaman gözlerim doldu bilmiyordum. Yere düşen iki damla göz yaşımı gördüğümde hemen ellerimle akan göz yaşlarımı temizledim. Boğazımdaki hırıltılı soluğu giderebilmek için derin derin nefes aldım. Korku öyle bir şey ki bunu yok etmeye kimsenin gücü yok gibi geliyor bana şuan. Ara sıra sıklaşan nefesimi kontrol altında tutmaya çabalasamda, nafileydi düzensiz olan soluklarım bana hiç yardımcı olmuyordu. Başımı iki elimin arasına alıp kendimi sakinleştirmek adına bildiğim bir şarkı söylemeye başladım.

 

Ağzımdan dökülen şarkı eşliğinde koridorda ayak sesleri duyuldu. O an nefes almayı bıraktım. Dudaklarımdan dökülen şarkı nakaratı durdu. Kalp atışlarım duvarlardan yankılanarak tekrar bana ulaştı. Ve o iki kelime zihnimin duvarlarından kaçarak dudaklarıma ulaştı ve yankılandı.

 

Çaresizim ,mecbur bu veda kokun üzerimde gidiyorum uzaklara.

 

Sığınıp anılara bu hasrete dayanırız elbet ümidim muradına erecek sabret.

 

Sığınıp anılara bu hasrete dayanırız elbet ümidim muradına erecek sabret.

 

Sabret sabret inci tanem bekle beni döneceğim mutlaka sabret .

 

Ağlama ne olur vazgeçme bekle beni döneceğim mutlaka sabret.

 

⚓⚓⚓

 

Rüzgar gerçekleri fısıldıyordu. Ama insanoğlu duymamak için sanki çaba gösteriyordu. Gerçekleri görmemek için başka gerçeklerin peşinden koşuyordu. Sonunu bilmeden. Dil sussada zihin konuşmaya devam ediyordu. Bildiklerini saklama gereği duymaz zihin hiçbir zaman .

Çünkü gerçeklerin oryaya çıkması zihin için önemlidir. Ruh da zihin gibidir. Duygularını hemen ifşa etmek ister. Ama beden onu mahzenine hapsederek yanlış davranıştan kaçınmasını sağlar. Ruh ve zihnin perde gördüğü bu yaşamda her zaman kaybeden onlar olacaktır. Çünkü gerçeklerin ortaya çıkarılması hiç kimsenin hoşuna gitmez.

Bir sır gibidir ve bu sır kimseye söylenmeden kilitli kapılar ardına saklanır.

 

Yıllar geçsede bu gerçeklerin ortaya çıkarmak isteyenler amaçlarına ulaşmak için bedeller öder ama o bedellerin ağırlığı altında tozlu sayalarda sadece yer edinir sayfanın küçük bir dizesine. Etrafta duyulan sesle dalgınlığımdan sıyrılıp kapıya koştum. Küçük pencereden koridorda bulunan topluluğu gözlerim buldu. Fazlasıyla kalabalıktılar. Bu kadar kalabalık bir grubu beklemiyordum hiç. Bir yandan da korkuyordum. Neler olacağını bilmemek beni ürkütüyordu. Nefesimi tutmuş olacakları izlemeye başladım.

Kıpırdamadan olacakları seyre daldı savunmasız bedenim . Korumalar bizim bulunduğumuz koridora geldiklerinde adım atmayı bıraktılar. Koridorda topluluk durmuş ve içlerinden iki kadın koruma yerlerinden ayrılarak 008 hücresine ilerlediler. Elinde tuttuğu anahtarı kadın koruma 008 hücresinin anahtar deliğine yerleştirip kapıyı açtı.

Hücrenin kapısını açtıktan sonra ardından içeri girdiler ikisi de .

 

Hemen çıkmalarını beklerken biraz oyalandılar içeride. Sanırım hücredeki kız karşı koyuyordu çünkü ardından iki kişi daha hücreye girdi. Sonunda içerdeki kızı çıkarabilmiştiler. İki kadın korumanın yönlendirmesiyle hücresinin önünde durdular. Ardından 007 hücresine önünde durduktan sonra hemen anahtar yardımıyla kapıyı açtıktan sonra iki kişi girdi burada da az önceki gibi oyalanmıştılar. Ardından yüksek bir gürültüyle içerideki adamla beraber çıktılar.

 

Yaka paça çıkarılan adam onu tutan kişilere ağız dolusu küfür ederek onu bırakmasını istiyordu. Diğer hücrede bulunanlar ise benim gibi sadece izlemekle yetiniyordular . Yapacak bir şeyimizde yoktu. Onların yanında çok savunmasızdık. Buradan nasıl çıkacağımızda bilmiyorduk keza. Onlara karşı gelemeyecek kadar da güçsüzdük. Gözlerimi kapatıp bir iki saniye derin nefes alabilmek için çabaladım ama aldığım soluk hançer gibi delip deşiyordu boğazımı. Gözlerimi açtığımda bana bakan bir çift gözle karşılaştım. Gözlerindeki korkuyu burdan bile belli oluyordu. Bir iki saniye sonra dudaklarını kıpırdatıp bir şey söyledi bana ama anlayamamıştım.

 

Gözlerini benden çekip koridordakilere bakındı. Bende onun ardından koridora bakındım. Görevliler kısa sürede üç hücreye girip içindekileri çıkarmıştılar. Ardından hücredekilerin hepsi tek tek çıkarıldı . Ya isteyerek ya da zorla. Son kalan hücre benimkisiydi. İçlerindeki iki kadın benim Hücreme doğru ilerlemeye başladılar.

 

Kapıya yaklaştıklarında hemen iki adım geri gittim. Anahtarla kapıyı açtılar. İçeri girdikleri anda yanıma gelen iki maskeli kadın kollarımı tutup beni dışarı çıkardılar. En önde ben ve yanımdaki korumalar vardı sonra ardından diğerleri hücre sayısına göre sırayla arka arkaya dizildiler. Hiç bir şekilde bizlere gerekmediği takdirde diyaloğa girmiyorlardı.

 

Gözlerimi beni tutan kişilere çevirdiğimde yanımdaki siyah saçlı kadının kulağında bir kulaklık olduğunu fark ettim ve sol bileğinde bir küçük saat vardı.

Bu saatte benim hücremin sayıları yanıyordu . Saat daha önce görmediğim bir şekilde tasarlanmıştı. Gözlerimi diğer hücredeki kişilere çevirdiğimde onlar sessizce yerlerinde bekliyorlardı yanındakilerle beraber. Beni tutan iki kadın hareket edip ilerlemeye başladığında hücre sırasınca yürümeye başlamıştılar .

 

Kafamı önüme çevirip etrafımı gözlerimle taradım daha öncekiler gibi boş ama kameralarla dolu bir koridordu. Yanımdakilerle kısa bir yürümenin ardından karşımda bulunan kapıya ilerlemeye başladık. Daha önce gördüğüm devasa kapıdan bir farkı yoktu. İlk gördüğüm kapının rengi lacivertti . Bugün ki ise beyaz renkteydi. Kapının önüne vardığımızda yanımdaki kadın kolundaki saatini kapının yanındaki küçük cihaza doğru götürüp cihazın önünde hizalayıp şifreyi okutup kapının açılmasını sağladı.

 

Şaşkınca olup bitenleri izliyordum. Kafamı arkaya çevirip diğer kişilere baktığımda onlarda aynen bu olayı tekrarlamıştılar. Çünkü etrafımda yankılanan "hücre kodu kabul edildi." sesi yankılanıyor. Nasıl yani şifreler bizlerin hücre sayılarımız mıydı? Bunu kafama kazıyıp not edindim. Yanımdaki korumalarla hızla açılan kapıdan sırayla içeriye girdik. Diğerleride ardımızdan içeri girmişti . Odaya girdiğimiz an dikkatimi çeken büyük ekrandı. Şuana kadar gördüğüm en büyük ekrandı benim için. Arkamdan gelen hücredekiler sırasıyla ekranın önünde yerlerini aldılar benim gibi. Gözlerimi önümdeki dev ekrana çevirdim sanırım tekrar bir konuşma faslı geçecekti. Bu sefer neler duyacaktık. Yine ne acımasız sözler sarf edecekti beyaz gülen surat maskesi takan adam. Bizlerle nasıl bir amacı olabilirdi tam olarak anlayamamıştım. Sakin olmaya çabalasamda bunu başaramıyordum. Gergin bir o kadar da stresten gerim gerim geriliyordum. Gözlerimi birkaç saniye kapatarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Ve ardından gözlerimi usulca açtım. Nefesler kesilmiş sadece ekrana bakıyorduk kimseden çıt çıkmıyordu. Ekrandan bakışlarımı çekip etrafımda olan biteni gözlemliyordum.

 

Kafamda koşup dolaşan düşünceleri bir bir yerine oturtmaya çalışıyordum ama bu biraz zamanımı alacaktı.

Burda 8 kişiydik kaçıranlar olarak. Ve bizimle burda olanların sayısı 20 kişiydi. 16 bizim yanı başımızda duruyordu. Diğer 4 kişi burdada bulunan iki kapı tarafında ikişerli şekilde bekleme halindeydiler. Bu kadar kişiye neden gerek duyuyorduki? Bizden sayıca olan korumalar bu sayıdan mı ibaretti yoksa daha da varmıydı bu korumalardan? Düşünceler uzayıp gidiyordu. Artık ne düşünmem gerektiğinin farkına varamıyordum. Kafamı haşırtı sesleri gelen dev ekrana çevirdim. Diğerlerinde bakışlarını ekrana sabitlemiş olacakları bekliyordu.

 

Silik olan görüntü saniyelerin ardından netleşti. Aynı şekilde dün olduğu gibi aynı yerinde oturmuş siyah- beyaz gülen surat maskesi takmış adam duruyordu karşımızda. Aynı olay tekrarlanmışcasına gözlerini bir bir üzerimizde gezdirdi. En son bende durduktan sonra bir kaç saniye bana baktıktan sonra gözlerini bellirsiz bir noktaya çevirip konuşmaya başladı. Bu o kadar kısa bir süreydiki tam olarak bana baktım bakmadım emin olamamıştım ama bana bakmış gibi hissetmiştim. Neden bana diğerlerinden daha fazla dikkat kesiliyordu. Bu iki seferdir oluyordu. Beni tanıyor muydu acaba ?

 

"Merhaba odalarım . Yine beraberiz tekrar . Ama bugün söyleyeceğim şeyler farklı olacak. Neyse önce birbirinizle tanışın daha birbirinizin isimlerini bilmiyorsunuz . Ah! Böyle sessiz olmanız ve korku dolu bakışlarınız beni üzüyor. Daha hiçbir şey görmeden bu derece korkarsanız görecekleriniz karşısında ne yaparsınız hayal dünyam düşünemiyor bile. Tamam tamam konudan sapmayalım

Öncelikle sırayla gidelim.

 

001 HAMRA

002 LALE

003 BARBAROS

004 MERİÇ

005 LAVİN

006 ASIR

007 EDİZ

008 DEREN

 

Ah! Hızlı oldu sanırım ama alışacaksınız birbirinize . Şimdi konuya gelirsek bugün tam saat 22:00 da bir oyun oynayacaksınız . Biraz tehlikeli olacak bu oyun. Burda yaralanmakta var ölmekte . Önemli olan hayatta kalabilmek . Son odaya ulaşabilmek. Şimdi akşam olduğunda bu oyunu oynayacaksınız . Yok yapmadınız mı? Ailelerinizden başlayıp sıra size gelene kadar katledileceksiniz canice. Seçim sizin arkadaşlar. Acı mı çekmek istiyorsunuz, yoksa direnip burdan çıkmak mı? Şunu söyleyeyim kaçarsanızda öleceksiniz , direnirsenizde. Sizlere bir sır vereyim mi? Yaşamak için çabalayın . Kazanan kişiler 8 odaya ulaştığında buradan kurtulabilecek söz veriyorum. Kazanmak için elinizden geleni yapın odalarım. Ve birbirinizi tanımaya koyulun çünkü her kişinin eksik yönleri sizi bir adım önde olmanızı sağlayacak. Ve bu arda sizlere şans diliyorum. Hoş çakalın ...."

 

Ekrandaki görüntüsü silikleşmeye başladıktan sonra kapandı ekran. Sessizce söylediklerini idrak etmeye çalışıyordum. Ama söylediklerini her zihnimde var olduğunda bedenimi bir ürperti sarıveriyordu .Kolayca bir insanı öldürebileceğini söylüyordu. Basit bir şeymiş gibi. Bu kadar kolay mıydı peki? İnsanlar neden acımasızlığının farkına varamıyordu. Ve neden acımasız olmayı tercih ediyordu.

 

 

Bizleri bu duruma sokmak ona neler kazandırabilir ki? Çok para ve saygınlık mı? Önemsiz şeyleri bu denli önemsemeleri onları benim gözümde aciz biri yapmaktan öteye götürmüyordu. Tam anlamıyla zavallılıktı bu. Sonsuz olan bir dünyada mevki para peşindeydiler. Keza bu lar bir gün var bir gün yoktu.

Hücredeki kişilere gözüm iliştiğinde benden farkları yoktu onlarında. Ruhsuz bakışlarımızla etrafımızda bulunan kişileri izliyorduk . Olanlara hâlâ bir anlam vermiyorduk. Denilenleri anlamakta zorluk çekiyorduk. Yanımda bir hareket olduğunda gözlerimi bana bakan kişiye çevirdim. Bugün göz göze geldiğim kız bana bakıyordu. Elini kaldırıp tokalaşmamı bekliyordu. Bir kaç süre ona baktıktan sonra elimi kaldırıp tokalaştım. Biraz tuhaf hissetmiştim. Tanımadığım insanlarla bir oyun içinde olmak zorunda bırakılmıştık.

 

Bizi buraya getiren korumalar yanımıza gelip bize isimlerimizin olduğu yaka kartını bizlere uzattı. Uzatılan yaka kartlarını titreyen parmaklarımla kavrayıp avcuma hapsettim. Ve birkaç saniyenin ardından aldığım yaka kartını tişörtümün köşesine iliştirip taktım.

Yaka kartları birbirimizin isimlerini kolaylıkla ezberlememiz için olduğunu düşünmüyordum. Aklımdaki sorular uzayıp gidiyordu ama cevaplarını alamıyordum. Zamanın bir avuca sığmayan aceleciği insanları dünyadan soyutluyordu. Soyutlanan insanlar dünyadan teker teker kişiliklerini siliyordu.

 

Silinen dünya yüzeyinde hiç bir insan bedenine ait kalıntılar , anılar , hatıralar kalmamıştı. Ebediyete saklanmış olan öfkeli ruhlar sığınabileceği bedenler arıyordu. Ama bu bedenler yıllar öncesinden silinmişti. Yok olmak onların kaderinde vardı. Yaka kartlarını takanlar sırayla isimleri ezberlemeye başlamış olmalılar ki gözleri sadece yaka kartlarında geziniyordu. Görsel zekam gayet iyiydi.

 

Onların isimlerini bilmeme gerek yoktu zaten bir araya geldiğimizde hep onları izlemiştim gizli gizli. Her yaka kartında yavaşça gözlerimi gezdirdim. Meriç, Ediz, Lavin, Lale, Deren, Barbaros, Asır. 7 farklı tanımadığım insanlar.

 

Sırayla burda bulunanlara bakındım. Tek gördüğüm şey korkuydu gözlerinde. Düşündüğümde buradan çıkmak kolay gözükmüyordu. Birlik olsak belki bu sayede kurtulabilirdik. Ama maskeli adamın söykediklerinden sonra bu biraz zor olacaktı anlaşılan. Çünkü beraber hareket etmemimizi konuşmalarıyla engellemişti. Herkesin aklında olan tek şey stratejik bir plan yapıp 8. Odaya ulaşmak ölmeden yaralanmadan. Ama benim stratejik planım hayatta kalmaktı ve ihanete yer verememekti. Ve ben buradan sağ çıkabilmek için fazlasıyla iyi bir plan yapmalıydım. Etrafımda olan her şeyi iyi gözlemlemeliydim. Şimdi aslında başlıyordu bu OYUN.

 

Ve ben bu oyunu başlatmamıştım ama bitiren ben olacaktım. Yaralar alır mıydım? Bilemiyordum ama ölmemek için çaba sarf edecektim.

 

Annem için...

 

Çünkü ben onun için yaşıyordum ve yaşamaya devam edecektim. Ben o olmasa hiçten ibarettim. Hayatıma anlam katan oydu. O benim soluğumdu. Zihnimi susturmamı sağlayan insandı.

Beni iyileştiren insandı

Umudumdu ve ben umudum için her şeyi yapacaktım.

 

 

Loading...
0%