Yeni Üyelik
21.
Bölüm

21.BÖLÜM

@kumsallardagezen12

*Silikleşti anılar bir bir ortadan kalkmaya başladılar...*

 

Düşüncelerimin duvarlarına çarpan kirli satırlar bana hayatımın ne olduğunu anlatıyor. Silikleşiyorum. Her geçen günün ardından içimdeki siyahlığa boyun eğiyorum.

Yavaşça tüm renkleri hayatımdan çıkartıyorum. Tek söylediğim hayatıma, yaşantıma sunduğum , misafir ettiğim siyahın gölgesi oluyor.

Her dakika bana azap vermeye başlıyor. İşlediğim günahların vicdanını duyuyor ama belli etmeden yaşamaya devam ediyorum.

Ruhum bedenimden söküleli yıllar oluyor. Bedenim bir ölüden farkı olmadığı için yaşam ve ölüm arasında mekik dokuyorum.

 

 

Kendime fısıldadığım kelimelerin ağırlığı her geçen günün ardından fazlalaşıyor. Zihnime çökmüş çığlıklarımı susturamıyorum.

Benden izinsiz firar eden kelimelerim gerçekleri dile getiriyor.

Yaşamayı unutuyorum . İnsan olmayı unuttuğum gibi . Sahi en son ne zaman mutluluğu hissettim? Ne zaman kahkalara boğuldum? Mutluluktan gözyaşım ne zaman aktı?

Hangi geceyi deliksiz bir uykuyla bitirdim? Hangi sabaha mutlu, huzurlu uyandım? Silindim .Dünyadan mutlu anılarım bir bir kazındı.

 

Düşüncelerim benimle konuşuyordu en karanlık gecelerde . Bana aynadaki arzuladığım hayatı yansıtıyordu. Mutlu beni gösteriyordu aynadaki yansımamda. Olmak istediğim ben zoraki değişime sürüklenerek beni hissizleştiriyordu yok ediyordu.

Dünün ardından huzursuz bir uyku uyabilmiştim.

 

Bütün gece kabuslar görerek uykumdan uyanmıştım.

Şimdi ise sırtımı duvara yaslamış öylece bekliyordum. Zaman geçmek bilmiyordu. Artık merakım her saat kat kat artıyordu. Zihnimdeki sorular cevapsızca çoğalıp duruyordu.

Bugüne kadar 2 oyun oynamıştık. Ve bir ceza oyunu ve de bir yüzleşme yaşamıştık. 3 oyunu bu günlerde oynayacaktık sanırım. Çabuk bitmesini istiyordum artık bu eziyetin.

 

Koridordan gelen seslerle kapıya doğru ilerledim. Kapıya vardığımda birçok korumanın bizlerin bulunduğu hücreye doğru geldiğini gördüm.

Şimdi ne olmuştu. Çok erkendi oyunu için . Daha sabah olalı bir iki saat olmuştu. Korumalar sırasıyla hücre kapılarını açıp içindekileri çıkartıyordular. 7 hücrede bulunanların tümü dışarı çıkarılmıştı . Sıra benim hücreme gelmişti.

 

İki kadın koruma Hücreme doğru ilerlemeye başladılar. Korumalar hücre kapımı açtıktan sonra beni içinden yaka paça çıkardılar. Korumalar tüm hücrelerin yanında yerini almıştılar. Ardından hızlı adımlarla koridorda ilerlemeye başladık. Diğerleri arkamda hücre sırasına göre dizlimiş halde yürüyorlardı. Hücrelerin bulunduğu koridordan çıkmış sağa dönmüştük. Uzun bir aradan sonra sola döndüğümüzde karşımızdaki beyaz devasa kapı görünmüştü.

 

Kapının karşısına gelip durduktan sonra yanımdaki kadın koruma cebinden kart çıkartıp kapının yanındaki cihaza okuttu. Kapı iki yana doğru yavaşça açılmaya başlamıştı. Görebildiğim kadarıyla içerisi kapkaranlıktı. Korumanın uyarısıyla yavaş adımlarla içeri girdik hepimiz. Bulunduğumuz odanın tam ortasında yanyana sırayla bekledik. Karanlığı yaran şey karşımızdaki Noir’in ekrandaki görüntüsüydü.

 

Değiştirdiği yeni yin yang maskesi ile karşımızda duruyordu. Maskesinin rengi siyah ve kırmızıydı. Ekranın karşısında tek sırayla dizilmiş öylece ekrana bakıyorduk. Hepimiz öylece söyleyeceklerini bekliyorduk. Sessiz bir bekleyiş içinde.

 

“Merhabalar odalarım dünden bu yana nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Evet bugün 3. Oyunu oynayacaksızın . Şuan etraf karanlık olduğu için fark etmiyorsunuz hiçbir şeyi.

Öncelikle oyunu anlatayım sizlere etrafınızda toplam 800 tane çekmece var duvara monte. Bu çekmecelerin herhangi birini içinde 8 tane anahtar var. Korumalar ayaklarınıza zincir bağlayacak. Bu zincirleri çekmecede arayıp bulmanız gerekli. Ve şunuda söylemeliyim ki 10 dakikanız var. Bu on dakika içinde bulmanız gerekir çünkü 9 dakikada yukarıda bulunan fanuslarda 3 hayvandan iki çift var; tarantula , akrep, yılan.

Bu hayvanlar 9 . dakikada fanuslar açılıp onlar dışarı salınacak. Zarar görmeden anahtarı bulup ayaklarınızdaki zincirlerden kurtulup odadan ayrılmalısınız . Ha bulamadınız anahtarı o zaman size hayvanlar fanustan çıkartıldıktan sonra 2 dakika daha veriyorum bu dakika içinde kurtulmaya bakın. Yoksa hayvanlar tarafından zarar göreceksiniz. Oyun siz hazırlandıktan sonra başlayacak. İyi şanslar odalarım. “

 

Noir acımasız sözleriyle bizleri korkutuyordu. Oyunun her detayı korku salıyordu insana .

Nasıl bu oyunu bitirebilecektik bilmiyorum. On dakika içinde bitiremezsek içimizden biri yaralanabilirdi.

 

Tehlike çanları çalmış bizim sonumuz gelmişti.

 

⚓ 

 

Odalar yerlerinde öylece bekliyordu. Noir konuşmasını bitirdikten sonra ışıklar yanarak etraf aydınlanmıştı. Odalar etrafındaki yüzlerce çekmeceye göz atıyordu sayamayacakları kadar çok çekmece vardı. Nasıl yapacaklarını bilmiyorlardı. Neren başlayacaklarını da. Hangisinde anahtarın olabileceğini tahmin etmeye çalışıyorlardı. Ama bu sadece tahmin etmekle kalmayıp olasılıkları aşıyordu. Zorlu bir süreç daha başlamıştı onlar için.

 

Odalar öylece bekliyorken yanlarına gelen korumalar onların ayaklarına zincirleri geçirdiler. Her zincirin bitiş noktası fanusun altındaki küçük bölmede birleştirilmişti. Zincirlerin uzunluğu epeyce uzundu. Bütün odalar her çekmeceye ulaşabilir konumdaydı. Korumalar zinciri geçirdikten sonra beyaz kapıdan çıkmışlardı. Çıkmadan önce çekmecelerde bulunan anahtarları kapının yanındaki cihaza okutabileceklerini söylediler odalara.

Odalar öylece ekranda sürenin başlamasını bekliyorlardı.

 

Zihinlerinde koşup duran düşünceler onları yorgun bırakıyordu. Süre başlar başlamaz hepsi çekmecelere saldırıp içindeki anahtarı bulmaya çalışacaktır. Süre dolmadan. Hepsi korkuyordu. Başaramazsalar fanusun içindeki hayvanlar onlara zarar verebilirdi. Bu büyük bir riskti ve bu riski düşünmek bile tüyleri ürpertiyordu.

 

Hepsi nefeslerini tutmuş öylece bekliyordu . Ekrandaki sayıların hareket etmesiyle odaların hepsi bir yerlere dağılarak çekmeceleri açıp bakmaya başladı. Her şey saniyeler arasında gerçekleşti. Süre başladı ve ardından hepsi sanki bir savaş içindeymiş gibi saldırıya geçti.

 

Ama açtıkları savaş anahtarı bulmak içindi. Kimseye zarar vermek yoktu amaca ulaşmak için mücadele veriyordu.

Lavin endişe içinde tek tek çekmeceleri açıp ayağındaki zinciri açabilecek anahtarı arıyordu Hızlı hareket ediyor zaman dolmadan o anahtarı bulmak istiyordu. Ama şuana kadar 10 çekmece açabilmişti . İçlerinde anahtarı bulamamıştı . Açtığı her çekmece kapandığı vakit onu hüsrana itiyordu. Ama sabırla aramaya kaldığı yerden devam ediyordu.

 

Barbaros önündeki çekmeceleri hızla açarak anahtarı arıyordu. Endişeliydi. On dakika içinde bulmalıydı. Bu tehlikeli hayvanların ona zarar vermesini istemiyordu.Aslında artık acı çekmek istemiyordu. İki eliyle çekmeceleri açıp içlerine göz atıyor ve anahtarı arıyordu ama her kapadığı çekmecede anahtarı bulamama hüsranı yaşıyordu.

 

Deren endişe içinde bakışları bir kardeşinde birde açtığı çekmecelerdeydi. Yapmalıydı. Hem kendisi hemde kardeşi için o anahtarları bulmalıydı. Kendisininkini bulup avcuna saklamayı düşünüyordu sonra tekrar çekmeceleri karıştırıp kardeşini kurtaracak anahtarı arayacaktı bulamazsa elindeki anahtarı ona verecek ve onun zincirlerden kurtulmasını sağlayacaktı. Sonra kalan süre içinde kendisi için çabalayacaktı. İki amaç doğrultusunda ilerliyordu. Zihni anahtarı kısa sürede bulmak istiyordu.

 

Lale ise endişe ve korkuyu bir arada yaşıyordu . Bulamazsa ne yapacaktı hiç bilmiyordu. Titreyen bedeni ona hiç yardımcı olmuyordu ama bunu görmezden gelip çemecelerde anahtarı arıyordu. Tahmin bile etmek istemiyordu anahtarı bulmazsa yaşayacaklarını. Bakışlarını kardeşine çevirdiğinde onun telaşla çekmeceleri açıp kapadığını gördü. Ya ikiside başaramazsa ne olacaktı .

O hayvanlaran biri onlara zarar verecek miydi? Bunu düşünmek bile istemiyordu. Ve bunun için de hızlı hareket etmeli ve o lanet anahtarı bulmalıydı.

 

Meriç ise iki eliyle iki çekmeceyi açıp kısa sürede anahtarı bulmayı istiyordu. Yapmalıydı. Zarar görmek istemiyordu. Seri bir şekilde çekmeceleri açıyordu . Açtığı şuana kadar hiç bir çekmecede anahtarı bulamamıştı. Çekmece sayısının fazla olması ve ayağındaki zincirin dolanmamsı için çaba sarf ediyordu. Bulmalı ve burdan çıkmalıydı zihnindeki tek düşünce buydu.

 

Ediz gerginlikten dolayı uyuşan bedeniyle hareket ediyordu. Korku onun sağlıklı düşünmesini engelliyordu. Açtığı çoğu çekmeceyi kafası karıştığı için tekrar açmıştı birkaç kere. Önünde, sağında, solunda duran her çekmeceyi açıp arıyordu hala. Her hareketinde ayak bileğindeki. Zincirin o keskin sesi onu gerçeklere daha hızlı uyandırıyor ve seri bir şekilde aramaya devam ediyordu.

 

Asır köşeden başlayarak teker teker hızla çekmeceleri açıyordu. Şuana kadar toplam 45 çekmece açmıştı ama bulamamıştı ayağındaki zinciri açacak anahtarı. Ama kalan süre içerisinde anahtarı bulma ümdi hala duruyordu. Bulacaktı başka çaresi yoktu çünkü.

 

Hamra ise korkuyla karışık olarak çekmeceleri açıp duruyordu. Ama hâlâ anahtarı bulmuş değildi. Endişeliydi çünkü fanustaki hayvanlardan fazlasıyla korkuyor onların kendisine zarar vermesini istemiyordu.

 

8 yarışmacı fazlasıyla gergindi. Yapmalıydılar hepsi bileğindeki zincirden süre bitmeden kurtulmalıydı.

 

Sayıların hareket etmesi ve yarışmacıların çekmeceleri açıp kapayarak anahtarı bulmasından tam olarak 4 dakika geçmişti.

 

Geriye toplam 5 dakika kalmıştı. 9 dakikaya ulaşmadan bulmalıydılar. Yoksa fanustaki tehlikeli hayvanlar bulundukları yerden çıkartılacaklardı.

Bunu göze alamazdılar. Canları yanmadan başarmalıydılar.

 

Sabırlı ve sakin kalmayı başarırsalar anahtarı kolayca bulabilirler.

 

Odalar hâlâ çekmeceleri açıp kapıyorlardı. Aralarında hâlâ anahtarı bulan olmamıştı. Süre ilerlemeye devam ediyordu. 5. Dakika başlamıştı bile. Barbaros üst üste olan iki çekmeceyi açtığında anahtarı bulmuştu. Hemen çekmecenin içinden alıp yere doğru eğildi. Bileğindeki anahtar kulpuna anahtarı yerleştirip zincirden ayağını kurtarmıştı. Elindeki anahtarı sımsıkı tutup beyaz kapıya doğru ilerlemeye başladı.

 

Kısa bir süre arkasına baktığında diğerlerinin hâlâ anahtarı bulma derdindeydi. Ümit ediyordu umarım hepsi bulabilirdim ve bu tehlikeyi en az şekilde atlatırdılar. Kapının karşısında yerini almıs elindeki anahtarı kapıya doğru okutmuştu. Saniyelerin ardından kapı usulca açılmıştı. Odadan çıkıp koridorda sırtını dönmüştü. Arkadaşları endişe içinde aramaya devam ediyordu. Kapı tamamen kapandıktan sonra onları artık göremiyordu.

 

Barbaros ‘ un gidişinden sonra geriye kalan odalar hâlâ anahtarı bulmaya çalışıyordu.

 

Lale titreyen parmaklarını düşünmeden çekmeceleri bir açıp bir kapıyordu ama aradığını bir türlü bulamıyordu. Köşede bulunan çekmeceyi açtığında sonunda aradığını bulmuştu . Avuçlarının arasına aldığı gibi yere doğru eğilmişti. Ama aklına Deren ‘ in gelmesiyle bakışlarını ayağından çekip ikizine çevirdi.

 

Deren sırtı ona dönük bir şekilde çekmeceleri açıp kapayarak anahtarı arıyordu. Ne yapmalıydı bilmiyordu. Gitmeliydi. Ama bu bencilik olmaz mıydı? Deren olsaydı o anahtarı bulsada ben bulana kadar beklerdi. Oda aynısını yapmalıydı. Anahtarı arka cebine yerleştirerek çekmeceleri açıp kapamaya tekrar başladı.

Ama bilmediği bir şey vardı. Deren anahtarı bulmuş cebine yerleştirerek Lale için anahtar aramaya devam ediyordu. Lale ,Deren’ e doğru ilerlemeye başladı . Yanına vardığında kısık sesle konuşmaya başladı.

 

“Anahtarı bulabildin mi? “ dedi.

 

Deren başını sallayarak bulduğunu belirtmişti. Lale arka cebinde bulundurduğu anahtarı alıp bileğindeki zinciri çözmüştü.

Deren’ de anahtarı alıp zinciri çözüp ikiziyle beraber beyaz kapıya doğru ilerlediler.

 

Kapının yanındaki cihaza doğru anahtarı okuttu. Kodu kabul eden cihaz kapının açılmasını sağladı.

 

İkiz kardeşler beyaz kapıdan çıkarak gerilim dolu odayı terk ettiler.

 

Geriye kalan Lavin , Hamra, Ediz, Asır , Meriç sürenin azalmasıyla gerginlik , heyecan , korkuyu bir arada yaşıyorlardı. Oyuna hâlâ devam eden odalar ekrana bakışları çevirerek kaçıncı dakika da olduklarını baktılar.

 

7 dakika başlayalı saliseler olmuştu. İki dakika içinde anahtarları bulamazsalar hayatlarının korkusunun yaşayarak oyuna devam edecektiler.

 

Lavin endişe içinde hâlâ aramaya devam ediyordu anahtarı. Şunu seviniyordu şuana kadar üç kişi bulmuştu anahtarı. Kendisinin bulacağına dair umudu vardı.

Arkasına dönerek karşıda olan çekmecelere doğru ilerledi ama o sırada Meriç’ in de karşısında duran çekmecelere gitmesiyle zincirleri birbirine dolanmıştı. Lavin hemen zincirlerin daha fazla dolanmamasını sağlamak için Meriç’ in zincirinin altından geçerek karşıda duran çekmecelere doğru hızla ilerledi.

 

İki eliyle çekmeceleri açıp kapamaya başlamıştı. Ara sırada arkasını dönerek ekrana bakarak kaç dakikanın kaldığına bakıyordu.

Yapmalıydı yoksa kötü sonuçlarla karşılaşacaktı.

 

Meriç ise Lavin’ in dolanan zincirlerinden kurtulup karşıya doğru ilerledi. Seri şekilde çekmeceleri açarak anahtarı bulmaya çalışıyordu. Zaman ilerliyordu ama hâlâ bulamamıştı anahtarı. Bedenini hafif kaldırarak yukarıda duran çekmeceleri açıp kapamaya başladı. Atik olmalıydı yoksa bulamayacaktı. Yukarıdaki çekmeceleri teker teker açmış kapamıştı.

 

Neredeyse yukarıdaki çekmecelerin tamamını açmıştı.Şuana kadar 200 ‘ den fazla çekmece açmıştı ama anahtarı bulamamıştı. Sabrı tükenmişti. Başaramayacağına dair düşünceleri kat be kat artıyordu. Arkasını dönüp sağında duran çekmecelere doğru ilerledi. Çekmecelerin yanına vardığında hiç zaman kaybetmeden açıp anahtarı aramaya koyulmuştu.

 

Aşağı yukarı şekilde çekmeceleri açıp anahtarı arıyordu. Çekmecelerin çoğunu açmıştı. Son 15 çekmece kalmıştı açmadığı. Hızla açmaya başlamıştı. Başını kaldırıp çekmeceleri eliyle açtığında içinde gördüğü anahtarla gerginliği uçup gitmişti. Hemen çekmecenin içinden anahtarı alıp hemen ayağındaki zincirlerden kurtulmuştu saniyelerin içinde.

Anahtarı avcuna saklayıp ekrana bakmıştı. 8 dakika çoktan başlamıştı.

 

Geriye kalan dört arkadaşı hâlâ stres içinde anahtarı arıyorlardı. Adımlarını beyaz kapıya doğru yönlendirip sırtını arkadaşlarına çevirmişti. Kapının yanındaki cihaza elindeki anahtarı okuttuğunda kapı usulca açılmıştı. Beyaz kapıdan geçip odayı terk etmişti. İçinden geçen tek şey hepsinin anahtarı bulmasını diliyordu.

 

Meriç’ in gitmesiyle geriye kalan odalar sürenin 9 . dakikaya yaklaşmadan anahtarı bulmak istiyorlardı.

 

Asır çekmeceleri açıp anahtarı hâlâ arıyordu. Bulmalıydı yoksa daha tehlikeli bir durumda anahtarı arayacaktı. Bedenini doğrultup yukarıda bulunan çekmeceleri açıp anahtarı aramaya devam ediyordu. Solunda duran çekmeceyi açtığında anahtarı görmüştü. Anahtarı hızla alıp zinciri açtığında yerinden doğrulup beyaz kapıya doğru ilerledi. Anahtarı kapıya okutup kapının açılmasını sağladı. Kapı açıldığında hemen adımlarını dışarı yönlendirdi.

Yapmıştı sonunda anahtarı bulmuştu.

 

Şimdi geriye Hamra, Lavin ,Ediz kalmıştı.

 

Ekranda 9 dakikanın başlamasıyla fanustan sesler gelmişti. Fanus yavaşça yere doğru iniyordu. Hamra, Ediz , Lavin korku içinde fanustan dışarı çıkan hayvanlara bakıyorlardı. Şimdi ne yapacaklardı.

 

Ekrandaki dakika ortadan kalkmış yerini Noir’e bırakmıştı.

 

“Evet odalarım 9 dakika başladı. Ve hayvanlar fanustan dışarı çıktılar eğer 10. Dakikaya kadar bulmazsanız size ekstra iki dakika daha vereceğim . Bu süreyi iyi değerlendirin yoksa canınız fazlasıyla yanacak.”

 

Noir uyarısını yapmış odaları korku dolu anlar yaşamasını sağlamıştı.

 

Ediz gözlerini bir bir hayvanlarda gezdirdi. Yılanlar sürüne sürüne onlara doğru geliyordu. Tarantula ise fanusun yanından hiç ilerlememişti. Akrep ise ileriye doğru gidiyordu yavaşça. Ediz arkasını dönerek temkinli bir şekilde çekmeceleri açıp kapıyor anahtarı arıyordu.

 

Lavin hayvanların onlara az da olsa uzak olması içini rahatlatıyordu. Yavaşça arkasını dönüp çekmecelere ilerledi. Anahtarı hızlı bir şekilde arıyordu. Çekmeceleri o kadar hızlı açıp kapıyordu ki bunun yılanın dikkatini çektiğini bilmiyordu . Yılan aheste aheste Lavin’e doğru ilerliyordu. Bunu hâlâ fark etmemişti Lavin.

 

Ediz arkasını döndüğünde Lavin’ e doğru ilerleyen yılanı fark etmişti. Yavaşça hareket etmelerinin gerektiğini anlamıştı yoksa diğer yılanın dikkatinide çekeceklerdi.

Daha dikkatli baktığına yılanın gözlerinin görmediğini fark etti. Sanırım sese doğru ilerliyordu.

Lavin’ i hemen uyarmalıydı.

 

“ Lavin sessiz ol yılanın dikkatini çekiyorsun. Yılan görmüyor sadece duyularıyla hareket ediyor. Sessizce çekmeceleri açıp kapamalısın . Hamra sende dikkatli davran çünkü diğer yılan sana çok yakın” dedi tedirgin bir sesle.

 

Hamra ve Lavin, Ediz’in uyarmasıyla çekmeceleri yavaşça açıp anahtarı aramaya başladılar. Ediz ekrana baktığında 10. Dakikanın başlamasına az kalmıştı. Yavaş ve temkinlice çekmeceleri açıp kapatarak anahtarı arıyordu.

 

Ediz önündeki çekmeceyi açtığında karşısına çıkan anahtarla ilk başta şaşırmış sonra mutlulukla anahtarı avuçlarına hapsedip yere doğru eğilmişti. Bileğindeki zinciri avcunda duran anahtarla açıp zincirlerden kurtulmuştu. Bakışlarını geriye kalan Hamra ve Lavin’ e çevirdiğinde onların hâlâ anahtarı aradığını fark etmesi onu üzmüştü. 10 . dakika dolana kadar yapamazsalar bu tehlikeli hayvanlarla daha iki dakika zaman geçirecekler.

 

Adımlarını beyaz kapıya doğru attığında avcundaki anahtarı kapının yanındaki beyaz kapıya doğru okutup kapının açılmasını sağladı.

 

Hamra Ediz’ in anahtarı bulduğunu fark etmişti . Peki o ve Lavin bulabilecek miydi? Umuyordu ki 10 . dakika başlamadan bulabilirlerdi. Çünkü hayvanlar onlara doğru yaklaşmaya başlamıştılar. Sessizce bileğindeki zincirin fazla ses çıkarmasına izin vermeden ileride bulunan çekmecelere doğru ilerledi. Çekmeceleri yavaşça açıp anahtarı aramaya başladı. Arkasına dönüp Lavin’e baktığında onunda hâlâ aradığını fark etti. Başını çekmecelere çevirdiğinde biraz üste duran çekmeceyi açıp anahtarı aramaya başladı. Biraz bedenini yükselterek daha iyi görmesini sağladı.

 

Diğer çekmeceyi açtığında anahtarı görmüştü. Sevinçle ellerinin arasına alıp yere eğildi. Bileğindeki zinciri açıp anahtarı avcuna hapsetti. Lavin de anahtarı bulmuş bileğindeki zincirden kurtulmuştu. Ama sonradan fark ettiği yılanla hemen Lavin’i iterek yılanın ona saldırmasına mani olamamıştı. Canının felaket yanması onun yerden dahi kalkmasını engellemişti.

 

Lavin yerde yatan Hamra’ nın bedenini kaldırmaya çalışıyordu. Hamra’ nın avcundaki anahtarı alıp avcuna hapsetti. Hamra’ ya destek olarak beyaz kapıya doğru ilerledi önce kendi anahtarını sonrada Hamra’ nın anahtarını kapıya okutup kapının açılmasını sağladı.

 

Kapı açıldığı gibi hemen Hamra’ yala beraber dışarı çıktılar. Karşısındaki erkek koruma ona doğru gelerek Hamra’ nın bedenini kollarının arasına alıp koridorda ilerlemeye başladı. Tam giden korumanın arkasından gidecektiki karşısına geçen korumayla bu çabası boşuna gitti.

 

Odalar Hamra’ ya yılan soktuğunu kapının yanında duran cihazdan izlemiştiler.Hamra için hepsi endişe ediyordu. Umarım zehir fazla vücuduna yayılmadan o zehri damarlarından atabilirdiler.

 

Korumalar Noir ‘ in emriyle odaları hücrelerine doğru götürdüler .

Hücrelerine giren odaların aklında sadece Hamra vardı. Herkes onun durumunu merak ediyordu.

 

⚓ 

 

Zihnimden akan görüntüler canımı yakıyordu. Bedenimi küle çeviriyordu. Damarlarımda akan kanın akışını, kalbimin saniyede kaç kez atışını hissediyor biliyordum.

 

Sancılanan parmaklarım usulca boynuma tırmanıyor ve oraa geçmişin izlerini resmediyordu.

Gözlerim zamana karşı koymayıp kapanıyordu. Kirpiklerimin gölgesi elmacık kemiklerime ,yüzüme yansıyordu. Bedenim isyan bayaraklarını çekip bana karşı geliyordu. Bedenimde acısını belli eden yaralarım sızım sızım sızlıyordu.

Canım yandıkça yıkıma sürükleniyordum.

 

Sürüklendikçe ölümün fısıldayışı kulaklarıma doluyordu. Sessizliğin bize vaad ettiği ruhani acıyı zorunlulukla kabul ediyorduk .

 

Zihnimize üşüşen kanlı azaplı gerçekler bizleri hayatımızı sorgulamakla baş başa bırakıyordu.

Uçurumun dibine sürükleyip bizi ikilemde bırakıyordu. Ruhani güçler çektiği acıların intikamını alıyordu. Canı yandıkça yakıyordu da .

Kulağımda durmadan çalan bir senfoni vardı; üzgün olunduğu günlerde dinlenen müzikler gibi.

 

Bana gerçekleri söylüyordu; aynada yansımamızı nasıl görüp kendimizdeki değişiklikleri fark ettiğimiz gibi.

Hayatımızda görmezden geldiğimiz hatalarımızı sunuyordu. Sunulan bu hataları görüp düzeltmeye çabaladıkça başarısız oluyor ve başa dönüyordum.

 

Göz kapaklarımdaki yorgunluğa ihanet edip göz kapaklarımı daha önce bulunmadığım bir odaya aralamıştım. Revirdeydim sanırım. Ama benden başka kimse yoktu. Yerimden doğrularak bakışlarımı bulunduğum odada gezdirdim. Çoğu tıbbi malzeme bulunuyordu karşımda bulunan dolaplarda. Bulunduğum odada iki tane yatak vardı.

 

Yataktan kalkarak kapıya doğru ilerledim. Bacağımın hareket etmesiyle bedenime sızan sızıyla kalktığım yere tekrar oturmak zorunda kaldım. Biraz ileride duran masanın yanında bulunan kol değneğini fark ettim. Uzanarak ellerimle tuttum sağ kolumun altına yerleştirerek tekrar doğuldum oturduğum yerden. Bu sefer acı çeksemde başarmıştım. Kapıya doğru ilerlemeye başladım usul

Usul. 

 

Kapıyı açtığımda korumalardan birini beklemeyi umarken kimseyle karşılaşmamıştım. Şaşkınlıkla kapıyı yavaşça kapayıp koridorda ilerlemeye başladım.

 

Bulunduğum koridordan sola döndüğümde bizim hücrelerimizin bulunduğu kısma gelmiştim. Yavaşça Deren’ in bulunduğu hücreye yaklaşıp kapının penceresinde içeriye göz attım. Deren yatağın uzanmış vaziyetteydi. Hafifçe ona seslendiğimde yatağından doğrulup hemen pencereye doğru geldi.

 

“Hamra innamıyorum şükürler olsun ki iyisin. Çok korktum sana bir şey olacak diye. Buraya nasıl tek gelebildin korumalar yok mu?” diye endişeli bir sesle konuştu.

 

“İyiyim merek etme sadece hafif bacağım sızlıyor o kadar . Revir gibi dizayn edilmiş bir odada uyandım. Kapıyı araladığmda kimsecikler yoktu. Bende yürüyüp geldim buraya kadar. Zaten burdan hemen ayrılıp biraz gözlemlemeye çalışacağım bu yeri fazla zamanım yok oylanmadan etrafı dolaşmalıyım.” Dedim.

 

Tam gideceğim zaman bendi durdurup gitmemi engelledi Deren.

 

“Ya korumalardan biri seni fark eder ve seni cezalandırırsa?” diye sordu.

 

“Şuan zaten kameralardan izleniyor olabiliriz gelselerdi şimdi gelmezler miydi sence?” diye yanıtladım hemen onu.

 

Sözlerimden sonra kafasını sallayarak beni onayladı. Koridordan çıkmadan önce çok dikkatli olmamı da tembihlemişti.

 

Ayağımı fazla zorlamayarak koridorlarda gezmeye başlamıştım. Epeydir yürüyordum ama ne korumalara rastlamıştım ne de herhangi bir kapıya. Neredeyse kaybolmuştum ama hiç bir kapı fark etmemiştim. Bulunduğum koridordan sola döndüğümde beni karşılayan küçük bir dolapla şaşkına uğramıştım. Daha önce hiç koridorlarda dolap görmemiştim. Dolaba doğru ilerleyip tam karşısında durmuştum. Kolumun altımdaki değneyi ayaklarımın arasına sıkıştırıp iki elimle dolabı açmıştım. Açtığımda beni karşılayan boş bir dolaptı.

 

Neden bu boş dolabı buraya yerleştirmiştiler ki. Kapaklarını kapayıp kararsızca öylece dolaba baktım. Sorgu dolu bakışlarımı etrafta gezdiriyordum. Aslında aklımda bir şeyler vardı ama pek ihtimal vermiyordum. Düşündüğüm şey anca filmlerde olurdu. Ama yinede elim boş hücreme dönmemek için dolabı sağa ve sola doğru ittiğimde herhangi bir sonuç alamamıştım.

 

Biraz geriye doğru gittikten sonra dolabı biraz daha inceledim dolabın boyu benden bir kaç santim uzundu. Dolaba yaklaşıp bu seferde dolabı kendine doğru çektim. Ama yine bir hareketlilik olmamıştı. Bu seferde ileriye doğru ittiğimde dolaptan bir klik sesi duyduktan sonra dolap geriye doğru açılmıştı. Şaşkınlıkla dolabın açılmasını izliyordum.

 

Dolap tam açıldıktan sonra değneği sağ kolumun altına yerleştirip içeriye doğru adım attım. İçeri girdikten sonra dolabı yavaşça kapadım .Dolabın yanında küçük bir düğme bulunuyordu sanırım çıkarken bu düğmeye bastığımda kapı açılacaktı .

 

Önümdeki küçük koridorda ilerlemeye başladım. Koridorun sonunda sola dönmem gerekiyordu .Sola döndükten sonra karşımda beni bekleyen mavi kapıya doğru ilerledim. Kapının yanında yerimi aldığıma kokunu tutup açmaya çalıştım ama başaramamıştım. Ne yapmalıydım bilmiyordum. Kapının yanındaki küçük cihaz dikkatimi çekti. Yanımda herhangi bir kart olsaydı açabilirdim.

 

Cihaza dikkatli baktığımda dört haneli bir şifre bulunuyordu. Çözemeyecektim zaten geri dönmem uygundu. Bedenimi arkaya çevirip geldiğim yoldan tekrar ilerlemeye başladım. Hem kimseye yakalanmadan revire geri dönmeliydim. Koridordan sağa dönecekken aklıma bir şey gelmişti. Aklımdakini denemekten neyi kaybederdim ki. Tekrar kapıya ilerleyip cihazın karşısına geçtim.

 

Cihaza 0001 rakamlarını yazdım.

Yazdıktan sonra herhangi bir ses duymadığım için hüsrana uğramıştım. Olmamıştı başaramamıştım. Yanılmış buraya kadar boşuna gelmiştim tam geri dönecekken kapını açılmasıyla olduğum yerde put kesilmiştim. Demek oluyordu ki belki de çoğu kapıyı hücre numaralarımızla açabilirdik bunu zihnime not edip kapıdan içeriye geçtim. Beni karşılayan odayla dumura uğramıştım.

 

Adımlarım odanın ortasına geldiğinde durdum. Etrafımda yavaşça dönerek odada bulunanları izledim. Duvarlarda hücre numaralarımızın altında bizi izleyen kamera sayesinde bilgisayardan izleyebiliyordum.

Şuan benim hücrem dışındaki kameralar aktifti.

 

Gerginlikle bilgisayara doğru daha da yaklaştım. Hepsi şuan odasında öylece oturuyorlardı. Bilgisayardan bakışlarımı çekip etrafta gezdirdim. Karşıda bulunan dolaba ilerleyerek dolabın kapağını açtım. İçinde siyah dosyalar bulunuyordu. Herhangi birini seçip ellerimin arasına aldım. Dosyayı açarak incelemeye başladım. Bizim hakkımızda bilgiler yazıyordu. Hepimizi an be an takip ettirmişti. Fotoğraflarımız sayfalarca çekilmişti. Elimdekini bırakıp diğerine geçtim . Elimde tuttuğum bu dosyalarda sayılar ve harflerden oluşan uzun kodlar vardı.

 

Dosyayı kapatarak herhangi bir isim verilip verilmediğine baktım. Ama hiç bir isme dair iz yoktu. Dosyayı tekrar açıp içindeki kağıtları çıkartıp katlayarak badimin içerisine yerleştirdim . Gözlerimle başka dosyaları incelediğimde diğerlerine isimler verilmişti. Dosyaların hemen yanında küçük bir kutu duruyordu. Kutuyu alıp açtığımda küçük siyah bir kart vardı içerisinde kartı alıp dikkatlice baktım. Üzerinde büyük harflerle VIP ODALAR yazıyordu. Ne anlama geldiğini düşünmeye başladım. Belki de hücrelerimizi açıyor olabilirdi. Ama hücrelerimizin anahtardan başka bir şeyle açılmayacağını anladığımda aklıma gelenle şaşkına uğramıştım.

 

Belki de bu kart burada bulunan her kapıyı açacak kart olabilirdi.

Kartı hemen saklamam gerektiğini anladığımda tek saklayabileceğim şey ayakkabımın içerisi olabilirdi. Hemen ayağımı ayakkabıdan çıkartıp kartı ayağımın altına yerleştirdim. Kartı yerleştirip arkamı döneceğim an hoparlörden gelen sesle öylece kalakalmıştım.

 

Loading...
0%