@kumsallardagezen12
|
*Yağmurlu ,karanlık bir düşünceden uyandım...*
İnsanın ruhu çürür müydü? Benimki çürüyordu azar azar. Hislerim yavaşça kara toprağa gömülüyordu. Zihnim yönetimine karşı gelip kendi doğrultusunda ilerliyordu. Zaman beni ölüme sürüklüyordu. Bitmek üzere olan bir şarkı gibi sonlanmayı bekliyordum. Nefes alışlarım göğsümü sıkıştırıyor beni nefessizliğe itiyordu. Bu kadardım. Bir bakıma çaresiz, güçsüz ve aptaldım. Kendi düşüncelerimi kolayca dile getirmeyen biriydim.
Yalnızlığı doğru yol belirlemiş oraya mahkum edilmiştim. Düşüncelerimin cesetleri zihnimin duvarlarına asılı halde durarak bana gerçekleri gösteriyordu. Gerçekler hep ağır gelir insana benim gerçeklerim beni ölüme sürüklüyordu. Yaşamımı elimden almak istiyordu. Zihnim bedenimi yönetip onu bilinmezliğe itiyordu. Savaş alanı gibiydi zihnim duygulara yer vermeyen sadece kazanmak uğruna debelenip duran bir mahşer alanıydı. Kırılıp, yitirilen anılarım beni güçlü tutmayı bırakalı çok olmuştu.
Artık sadece ürkek, savunmasız bir piyondan başka hiçbir şey değildim. Zihnim beni alt etmiş istediği kişiye dönüştürmüştü. Şimdi ise koskocaman bir oyunun karakterleriydik. Ama biz bu oyuna istemeyerek dahil olmuştuk. Ve istemeyerek bu oyunu oynamaya devam edecektik. Zarı atıp hangi zarfı açıp içinde yazılanı yapma sırası Barbaros ‘taydı. Barbaros kendisinin sırası geldiğini öğrendikten sonra yavaşça masada duran zarlara parmaklarıyla usulca ulaştı. Zarları iri parmaklarıyla kavrayıp avucuna hapsetti sertçe .
Avcunu sıkı sıkıya örttü bakışlarını zarlardan çekmeyip. Avcuna hapsettikten sonra kısa bir müddet öylece baktı parmaklarının zarları çevreleyişine. Düşünüyordu sonucun nasıl olacağını sanırım. Saniyeler geçtikten harekete geçti ve avcunu sağa sola doğru sallamaya başladı. Birkaç saniye öylece salladıktan sonra elinde tuttuğu zarları masaya doğru bıraktı. Zarlar masaya çarptıktan birkaç saniye sonra yerlerinde duruvermişti.
Gözlerimi hızla zarların üzerinde yazan sayılara çevirdim. Masada iki tane zar bulunuyordu ve bu zarların üzerinde olan sayılar bir zarfın seçilip uygulanmasını sağlayacaktı. Sayılar her zaman tehlikeli olmuştur ve sayılar insanları köreltmiştir. Zarların birinde 3 diğerinde ise tekrar 3 yazıyordu. Sayıların toplamı belliydi . Yani 6. zarfı açacaktı Barbaros. Sayıların hangi zarfa denk geldiğini öğrendikten sonra Barbaros biraz ilerisinde duran 6. zarafa uzanıp parmaklarıyla zarfı kavradı.
Zarfı hiç saniye kaybetmeden hızla açtı. Barbaros ciğerine derin bir nefes aldı. Ve usulca da onu saldı. Ve zarfın içindeki kağıdı alıp çıkardı. İçindeki kağıda kısa bir süre baktı ve ardından kağıtta yazılanı soluksuz bir şekilde okudu.
“Meriç ‘in yüzüne sert bir kafa at.” dedi . Sert ses tonuyla
Duyduklarımdan sonra hemen bakışlarımı Meriç’ e çevirdim. Gözleri Barbaros 'un üstündeydi. Sakinlikle olacakları bekliyordu. Barbaros sandalyeyi hafifçe geriye itip yerinden doğrulup Meriç ‘in bulunduğu yere doğru ilerlemeye başladı. Meriç’ in karşısında yerini aldıktan sonra hiç zaman kaybetmeden Meriç ‘in suratına kafa attı. Olay o kadar hızlı gerçekleşmişti ki Barbaros hiçbir şey olmamış gibi devam ederek arkasına dönüp eski yerine ilerledi ve sandalyeye oturdu. Şaşkınlığımı daha atlatamadan Meriç’ e buna çok ihtiyacı olduğunu söylemişti. Bunu dediğine inananmadım.
Gerçekten hiçbir zaman erkekleri anlayamamıştım. Anlayamayacaktım da zaten. Barbaros yerine geçtikten sonra Meriç kanayan burnunu ona verilen küçük pamuk yardımıyla tampon yaparak kanamasını biraz olsun engelleyebilmişti. Aldığı darbe sert olmuş olmalı ki anında burnu kanamaya başlamıştı. Meriç 'in bakışları önünde duran zarlardaydı. Herkes haline dert yanarken ekranda aniden beliren Noir’in simasıyla herkesin odak noktası olmuştu. Herkesin bakışları ekrana çevrildi.
“Hızlı ve sert bir hareketti Barbaros. Senin adına üzülmedim desem yalan olur Meriç. Ama endişelenme ucunda ölüm olamayan bir istekti. Bugün içinde burnun gerekli pansumanı yapılacaktır. Evet geriye kaldı 5 kişi. O zaman kimin sırada zarı atıp oynayacağını söyleyeyim. Imm bence Lale seni daha fazla bekletmeyelim. Zarı at ve oyunu başlasın. “
Lale sıranın onda olduğunu Noir 'den öğrendikten sonra Barbaros ‘un önündeki zarlara uzanıp onu avuçlarına alıp sağa sola salladı. Bakışları ikizinin üzerindeydi. Korkuyordu buradaki diğerleri gibi. Sonrada usulca zarları masaya bıraktı. Masaya bırakılan zarların üstünde 6 ve 5 rakamları yer alıyordu. Ve Lale’ nin alacağı zarf belli olmuştu. Lale hemen sağında bulunan 11. zarfı alıp yavaşça açmaya başladı. İçindeki kağıdı çıkarıp üzerinde yazılanı okudu.
“Ediz ‘ in dizine sana verilen balyozla sertçe vur. “ kağıtta yazanlar buydu. Lale yazılanı okuduktan sonra dudaklarını dişlerinin arasına alıp şaşkın bakışlarını Ediz 'e çevirdi.
Lale gibi hepimiz şaşkınca Ediz’ e bakmaya başlamıştık. Lale bunu yapmak zorundaydı. Yapmaması olağan bile değildi. Ama Ediz belki de kalıcı bir hasar alacaktı bu alacağı darbeden . İyileşme süreci çok zor olacaktı belki . Lale tereddüt ederek yerinden doğrulmuştu. Adımlarını Ediz ‘in bulunduğu yere doğru atarken onun ardından gelen kadın koruma elinde tuttuğu balyozu Lale’ ye vermişti.
Lale balyozu elleriyle kavrayıp Ediz ‘in karşısında yerini almıştı. Titreyen elleriyle balyozu sıkı sıkı kavrayıp yukarı kaldırdı ve hızla balyozu Ediz’ in dizine vurmuştu. Vurduğu gibi anında balyozu Ediz 'in dizinden alıp yere doğru bıraktı. Ediz dizine gelen darbeyle boğukça çığlık atıp dizini iki eliyle kavramıştı. Lale olanları yeni farkına varmış ve sesli iç çekişleriyle Ediz ‘den özür dilemeye başlamıştı.
Onun bu haline kayıtsız kalamayan Deren kardeşinin yanına giderek onun omuzlarından kavrayıp yanımda bulunan sandalyesine kadar eşlik etmişti. Lale yerine geçtikten sonra Ediz şiddetli ağrıyan dizinden dolayı sol elini masaya vurup duruyordu. Canı yanıyordu ama herhangi bir müdahalede bulunan olmuyordu. Belki bunu yapmamam gerektiğini bildiğim halde yine vicdanıma kayıtsız kalamayarak Noir ‘e seslenmiştim.
“Noir oradasın biliyorum. Ediz’ in halini görüyorsun pansuman ve ağrı kesiciye ihtiyacı var. Sözlerime kayıtsız kalma. Ediz 'e bizler gibi ihtiyacın olduğunu sende bende biliyoruz. Şuan onu götürmezsen pansumanı yapılmazsa Ediz’ in oyun anlarında istediğin performansı göstermeyeceğini biliyorsundur? Bunu düşün derim. "dedim kararlılıkla.
Beni dinleyip dinlemeyeceğini bilmiyordum ama şansımı denemek istemiştim umarım amacıma ulaşırdım. Ediz hala olduğu yerde acıyla kıvranırken elimizden bir şey gelmemesi çok can sıkıyordu. Bakışlarım ekranda Noir 'in bir şey demesini bekliyordum. Sabırsız bekleyişim arkamdaki hareketlenmeye sona ermişti. Korumalar kapıdan sedyeyle içeri girmiştiler.
Sedyeyle hızlı adımlarla bizim olduğumuz tarafa geliyordu. Ediz’ in olduğu tarafa doğru ilerleyerek Ediz' i sedyeye yerleştirip odadan ayrılmış ve kapıya doğru ilerlemiştiler. Kapı kapanmış ve bakışlarımız kapıda takılı kalmıştı. Ediz gittikten sonra bakışlarımı ekrana çevirmiştim hala Noir bizlerle iletişime geçmemişti. Umarım yaptığım konuşmadan ötürü bay Noir sinirlenmemiştir. Sinirlenmesi pek umrumda da olmazdı da neyse.
Masada devam eden sessizliği Deren bozmuştu.
“Şimdi den kime zarar vereceksem özür dilerim. Unutmayın bu masada olan şeyler bizlerin kendi isteğiyle olan bir şey değildir. Buna bize yapılan baskı nedeniyle uyguluyoruz.” demişti çaresizce. Elinden gelen bir şey gelemeyeceğini oda artık kabullenmişti.
“Sözlerinde haklısın Deren ama şunu da unutmayalım çok itaat etmek büyük zararlar doğurur. Zamanında itiraz etmeyi de bilmelidir insan. Belki ben itiraz etmeseydim hala Ediz bu masada acı çekiyor olurdu. Bunu aklınızın bir köşesine kazıyın!” dedim tehditkar bir sesle. Masada bulunan Deren dahil herkes sözlerimi başını sallayarak kabul etmişti. Birkaç dakika bekledikten sonra Noir ekranda belirmişti.
“ Evet odalarım Ediz 'in durumu şimdilik iyi pansumanı yapıldı ve birazdan aranıza katılacak. Daha oda zar atıp oyunu oynayacak. O gelene kadar oynayacak olan kişiyi belirleyeyim. Bence şimdi oynaması gereken kişi Meriç. Zarları at ve oyunu belirle.”
Meriç sıranın onda olduğunu öğrendikten sonra gözlerini ekrandan çekip karşısında duran zarlara çevirdi. Zarları masanın üzerinden alıp avcunda sağa sola doğru salladıktan sonra masaya doğru attı. Masada yerlerinde sabitlenen zarları birinde 4 diğerinde ise 1 yazıyordu. Meriç 5. zarfı almalıydı. Zarfa uzanarak avucuna hapsettikten sonra içindeki kağıdı çıkartıp, kağıtta yazanları okudu seslice.
“Eline aldığın bıçakla Lale’nin eline derin bir çizik at.”dedi sabit tutmaya çalıştığı sesiyle. Duyduklarımdan sonra bakışlarımı yanımda oturan Lale’ye çevirdim. Tedirginlikle Meriç’in elinde tuttuğu kağıda bakıyordu.
Meriç kağıtta yazılanları okuduktan sonra arkamızda duran herhangi bir koruma Meriç’in yanına gelerek elinde tuttuğu bıçağı Meriç’ e uzattı. Meriç ona uzatılan bıçağı parmaklarıyla kavrayarak yerinden doğrulup Lale’ye doğru ilerlemeye başladı. Lale 'nin yanına vardığında Lale’ nin elini avucuna doğru bırakıp öylece biraz bekledi. Lale avcunu ona doğru çevirerek bakışlarını Meriç' e çevirdi. Meriç yavaşça sağ elinde tuttuğu bıçağı Lale’ nin avucuna yerleştirdi.
Derin bir nefes alıp bıçağı sertçe onun avcundan sertçe bastırıp kendine doğru çekti. Bıçağın gerisinden kesilen deriden akan kırmızı kan bakışlarıma misafir oldu. Akan kan ben dahil herkesin bakışları altındaydı. Alışmıştık artık kan görmeye yabancılamıyorduk bir zaman sonra. Belkide artık daha ağır şeyleri yabancılamaya başlayacaktık. Meriç görevini yerine getirdiğini anlamış olmalı ki arkasını dönerek eski yerine doğru ilerlemeye başladı. Yüzünde üzüntüye dair bir ifade yoktu hatta sanki daha önce yaptıklarını yapmamış gibi bir hali vardı. Meriç yerine geçtikten sonra hissiz bakışlarımı Lale’ye çevirdim. Sahi daha ne kadar kanayacaktık.?
Acılarımız daha dinmeden yenileri ekleniyordu. Ruhumuz acı içinde kıvranmaktan kurtulamıyordu. Can çekiştikçe kendimizi yitirmeye devam ediyorduk. Günahkar olmaya doğru adım adım ilerliyorduk. Dillerimizde susmayan bir çığlıkla günlerimizi bitiriyorduk. Acıya bağımlı olup kendimize bile isteye zarar veriyorduk. Zaman bizi bir yerlere sürükleyip orada bulunamayan yerlere doğru fırlatıyordu. Lale kanayan avucuna ona verilen bir mendil bastırıp kanamasını engellemeye çalışıyordu. Bizler ise sadece öylece izlemekle yetiniyorduk. Onun çektiği acıyı bilmiyorum bilmiyorduk. O da bizim biraz sonra yaşayacağımız acıyı bilmeyecekti. Sadece şahit olacaktı. Sessizliğimizi Noir 'in eğlenen sözleri bitirmişti.
“Hadi ama Lale o kadar da büyük bir acı değil ki? Neden bu kadar çok derin acı çekiyormuş gibi gözüküyorsun? İleride çekeceğin acıların yanında hafif kalacaktır bunu bil. Evet sırada zarları atacak kişiyi belirleyelim o zaman ve seni fazla bekletmeyelim bence yardımsever 001. Hamra zarları at ve oyunu devam ettir. “
Sıranın bana geldiğini öğrendikten sonra biraz uzağımda duran zarlara doğru ellerimi uzattım. Zarları parmaklarımla kavradıktan sonra avucuma hızla hapsettim. Avcumu o kadar sıkıyordum ki zarları avucumda hafif iz bıraktığına adım kadar emindim. Sağ elimi sağa sola sallamaya başladım. Her sallayışımda bakışlarımı masada bulunanlara çevirdim. Kime zarar verecektim istemeyerek? Bu masada kim kalmıştı oynamayan ve zarar görmeyen? Deren ve Barbaros oynamışlardı ama zarar görmemişti. Hangisi benim tarafımdan acı çekecekti? Avcumdaki zarı masaya doğru bıraktığımda masada yerini alan zarların üzerinde 6 ve 4 sayıları yazıyordu. 10. zarfa uzanıp parmaklarımla kavrayıp sandalyeme yaslandım. İçindeki kağıdı çıkartıp kağıtta yazılanları sesli bir şekilde okudum.
“Deren 'in göğüs kafesine sert bir tekme at.” diyerek okuduklarımı idrak etmeye çalıştım.
Okuduklarımdan sonra hemen karşımda yer alan Deren’ e bakışlarımı çevirdim. Gözlerinde gördüğüm korku ve panik hiçte yabancı değildi bana. İstemeyerek yerimden kalkarak ona doğru ilerlemeye başladım. Karşısında yerimi aldıktan sonra derin bir nefes alıp sağ dizimi kaldırıp kendime doğru hızla çektikten sonra hızla onun göğüs kafesine doğru sağ ayağımı geçirdim. Ayağımla sert bir darbe vurduktan hemen sonra Deren inleyerek ellerini göğüs kafesine yerleştirmiş çektiği acıdan dolayı kesik kesik nefes almaya başlamıştı. Gözlerinden yaşlar akmaya başlamış. Vicdanım bangır bangır ne kadar acımasız olduğumu haykırmaya başlamıştı.
Deren zorda olsa yerinden doğrularak sırtını sandalyeye yaslayabilmişti. Nefes alırken zorlandığı fark etmiştim. Yaptığım şeyden zaten pişmanlık duyuyordum. Ama onun bu halini görürken bu pişmanlıktan çıkıp vicdan azabına dönüyordu. Ben bedenimi zorlayarak yerime doğru hareketlendim. Yerime geçtikten sonra bile Deren hala nefes alıp verişinde zorlanıyordu. Ama kısa sürede toparlanacağını zannediyordum. Ben yerime geçtikten sonra Noir ekranda belirmişti. Derin bir nefes alıp zihnimi susturmuştum. Artık düşüncelerimin gerçekliği altında eziliyordum.
“ Odalarım umarım şuanlık iyisinizdir. Biliyorsunuz ki daha oyun sonunda sizlerle konuşmak istiyorum. Bu konuşma zamanına kadar iyi olmaya çalışın. Nerede kalmıştık oyunda en son Hamra oynadı oyunu. O zaman şimdi sıra zarı atacak olan kişi Asır. Zarları at ve oyunu belirle. Her oyun anında heyecanlandığımı dile getirmek istiyorum. Sizleri izlemek bana ve seyircilerime büyük keyif veriyor. Sizler benim için eşsiz piyonlarımsınız. “
Asır ismini duyduktan hemen sonra masanın üzerindeki zarlar kemikli parmaklarıyla uzanıp avuçlarına aldı. Zarları avcunun içinde salladıktan sonra avcunu açıp zarları masaya doğru bırakmıştı. Zarlar masaya bırakıldıktan birkaç saniye sonra durmuştular. Gözlerimi zarlara sabitleyip üzerindeki sayıları görmeye çalıştım. Zarların üzerindeki sayılar 2 ‘ydi. Asır 4. zarfı açacaktı. 4. zarfa uzanıp parmaklarıyla kavradıktan sonra zarfı açıp içindeki kağıdı çıkarıp üzerinde yazan yazıyı okudu.
“Lavin'e sıkı bir yumruk at.” dedi kağıtta yazılanları okuyarak.
Asır kağıtta yazılanları okuduktan sonra harelerimi Lavin’ e çevirdim. Duydukları onda büyük korku uyandırmıştı. Bu mimiklerinden çok kolay anlaşılıyordu. Asır yerinden doğrulup Lavin’in olduğu tarafa doğru ilerlemeye başladı. Lavin 'in karşısında yerini aldıktan sonra kısa bir süre Lavin’ in gözlerine bakıp öylece bekledi. Sonra hızla sağ yumruğunu Lavin’in suratına geçirdi. Yumruğunu atıp arkasına dahi bakmadan yerine doğru ilerledi.
Şaşkınlıkla öylece olanları izliyordum. Lavin suratına yemiş oluğu yumruğun ardından ellerini elmacık kemiği üzerinde usulca dokundurup kaldırıyordu. Şimdiden elmacık kemiği kızarmıştı. Ardından yarın morarmış olurdu. Lavin 'in göz yaşları usul usul akmaya devam ederken bakışları Asır’ da sabitlenmişti. Lavin’ e bakan biri şuan onun kırgın bakışlarını fark etmemesi imkansızdı. Zihnimdeki düşünceler beni şaşırtırken bunun şuan için önemsiz olduğunu kavradıktan sonra bakışlarımı Lavin 'den çekip ekrana doğru çevirdim. Ekranda ne zaman belirmişti Noir bilmiyordum ama kaçırdığım konuşmaya odaklanmaya çalıştım.
“Evet Ediz birazdan aranızda olacaktır. O da oynadıktan sonra sizlerle kısa ama etkili bir konuşma yapacağım.”
Sözlerini sarf ettikten sonra aramızdan ayrılmıştı. Birkaç dakika sonra Ediz aksaya aksaya elindeki kol değneğiyle kapıdan içeri girdi. Bizim olduğumuz tarafa doğru yavaşça yürümeye başlarken yüzündeki halsizlik buradan bile belli oluyordu. Masadaki yerini aldıktan sonra hiç zaman kaybetmeden masa üzerindeki zarları alıp avcunda sağa sola salladıktan sonra masaya doğru fırlatmıştı. Zarlar masada sabit şeklide dururken üzerindeki sayılara baktım. İki zarda da 4 rakamları yer alıyordu. Ediz hemen 8. zarfa uzanıp zarfı hızla açıp içindeki kağıtta yazılanları okudu.
“Eline alacağın silahla Barbaros’un ayağına sık.” diye okudu yazılanları.
Ediz kağıtta yazılanları okuduktan sonra arkamızda ki korumalardan biri Ediz’in yanına gelip elinde tuttuğu silahı ona uzattı. Ediz silahı sağ eliyle kavradı. Sonra da yerinden doğrulup Barbaros 'a doğru ilerledi. Derin bir nefes aldıktan sonra silahı ayağına doğru nişan aldı ve hemen sonrasında silahın kabzasını çekip ateş etti hedef aldığı yere doğru . Silahtan çıkan kurşunun sesi etrafa yankılanırken korkuyla herkese baktım belki de ıskalamış o kurşun başka birine isabet etmiş olabilirdi ihtimaliyle ama herkes sadece Barbaros 'a bakarken kurşunun ıskalanmadığını o an anlamıştım. Sessizce Barbaros’ a bakıyordum. Ayağına doğru eğilmişti. Ekranda Noir' in siması belirdiğinde ben dahil herkes oraya doğru bedenlerini döndürmüştü.
“Evet odalarım oyunu bitti. Güzel bir gün geçirdiğimi dile getirmek isterim. Her saniyesi heyecan vericiydi. Oyun hakkında ve genel bir konu hakkında sorunlarınızı yanıtlayabileceğimi dile getireyim. Ne istersiniz cevaplayacağım. Ama haddinizi aşmamak kaidesiyle. Herkese iki soru sorma koşulu ortaya koyuyorum. Daha fazla soru sormak istediğinizi biliyorum ama öncelikle Asır ‘a pansuman yapıldıktan sonra sorularınızı yanıtlayacağım. Korumalar Asır’ i revire götürüp gerekeni yaptıktan sonra aranıza katılsın o zaman başlayalım sizi o zamana kadar biraz bekleteceğim o zamana kadar sizlerde biraz olsun dinlenin odalarım. Şimdi yanınızdan ayrılıyorum ama tekrar bşr araya geleceğiz o zamana kadar beni özleyin odalarım. “
⚓
Azaba mahkum olmuş ruhlar etrafı karanlığa teslim olmasıyla dünyaya dönüyordu. Karanlıkta kendilerine masum bedenler arıyor onları piyonları yapıyordu. Onları duygu yoğunluğu arasındaki karmaşıklıktan yararlanıp onları yönlendiriyordu. Bu masum bedenler zihinlerini ele geçiren ruhlara boyun eğip karanlığa itaat ediyorlardı. Her yere kötülüğü yayıp iyiliği katlediyorlardı. İşte bizlerde bu masum bedenlerden farksız değildik. Noir bizim ruhumuzu istiyordu. İttat edip denilenleri kayıtsızca yapmamızı istiyordu bizden.
Asır odadan ayrıldıktan sonra bizler sessizce bekliyorduk. Zaman geldiği an gerçekleri sorgulayacaktık. Arkamızda ki kapıdan ses geldiğinde başımı arkaya çevirip kimin içeri geldiğine baktım. İçeri giren kişi Asır ‘dı. Kol değneği sağ kolunun altına yerleştirmiş yavaşça bize doğru ilerliyordu. Masadaki yerini aldıktan sonra hepimiz ona nasıl olduğunu sormuştuk. Ağrı kesiciler sayesinde acısını şuan hissetmediğini söylemişti. Bizler kendi aramızda konuşurken Noir ‘in sesini duymamızla konuşma zamanının geldiğini anlamıştık.
“Evet odalarım şimdi sorularınızı sorun bekliyorum.” diye konuştu.
Aramızda ilk sorusunu soran Lavin sormuştu.
“Bizleri çok iyi tanıyorsun değil mi?” dedi aklındaki soruyu sorarak. Bakışlarındaki hafif merakla.
“Evet Lavin sizleri sizden daha iyi tanıyorum. Nedenini merak ediyorsanız şunu söyleyebilirim bu oyunları oynarken istediğim kişileri ortaya çıkarıp çıkarmayacağınızı anlamak zorundaydım. Ve doğru karar verdiğimi her gün gösteriyorsunuz bana ve seyircilerime. “
Noir konuşmasını bitirdikten sonra asıl sorum sordum bende.
“ Önümüzde 12 zarf vardı nasıl olduda hiç aynı isim iki kişiye çıkmadı. Bunu merak ediyorum? “ dedim beni şüpheye düşüren bir soruydu. Merak etmiştim.
“ Oyun bu içinde hilelerde olabilir sadece şunu söyleyeyim her şey göründüğü gibi değildir Hamra bunu unutma.” demişti soruma karşılık olarak.
Kafa karıştıran bir cevap vermişti Noir. Ben söylediklerinden bir şey çıkarmaya çabalarken Deren sorusunu sormuştu.
“ En son oyunda bizler oyunu tamamladıktan sonra ne olacak?” diye sordu.
“ Şunu söyleyeyim aklınızın dahi alamayacağı bir son sizleri bekliyor. Gerçek anlamda sizler kafa karışıklığı yaşayacaksınız.” dedi tehlike arz eden bir ses tınısıyla.
Bizleri cevaplarken bile daha çok kafamızın karışmasını sağlıyordu. Amacı sorularımızı yanıtlamak değil daha da bulandırmaktı zihinlerimizi.
Sessizliği Lale sorusuyla kesmişti.
“ Aramızdan herhangi biri ölürse ne olacak? “ demişti korku dolu bir ses tonuyla.
“ Bunu telafi ederim Lale ölen kişinin yerine başka biri gelir. Bu benim için çok zor değil.”
Sözleri fazlasıyla acımasızdı. Bir kere daha canımızın onun için asla kıymetli olmadığını göstermişti. Ardından Barbaros sorusunu sormuştu.
“Her oyunda birimiz daha kötü yaralanıyorız bunu bilerek mi yapıyorsun Noir ?” diye sormuştu.
“Rastlantı deyip geçelim bence.” dedi. Kısa keserek konuşmasını.
Soruların cevaplarını geçiştirip duruyordu. Doğru dürüst cevap bile vermiyordu. Buna benim gibi Meriç ‘te sinirlenmiş olmalı ki sesindeki sert tondan anlaşılıyordu.
“Sorulara tam cevap alamıyoruz Noir. Neden bize seni nereden tanıdığımızı söylemekle başlamıyorsun Noir?” demişti öfkeli bir sesle.
“ Şuana kadar beni hala hatırlamıyor olmanız bile beni şaşırtıyor ama yakın bir zamanda benim kim olduğumu öğreneceksiniz odalarım.”
Tam olarak bize kesin cevaplar vermiyordu hep bir şeyleri anlatamama gereği duyuyordu. Sandalyeye yaslanarak son sorumu sordum.
“ Kim olduğunu belki biliyor ama söylemiyoruzdur Noir. Belki de bizde zamana bırakıyoruzdur bazı şeyleri olamaz mı? Aslında sormak istediğim bir şey var genellikle senin gibi kişiler hayattan büyük darbe alarak kalpsizleşir ve böyle bir işe kalkışır. Sen hayattan nasıl bir darbe aldın Noir. Kim sana ne yaptıda böyle oldun? Umarım bunu cevaplarsın. “ demiştim muzur bir sesle.
“ Ah! Hamra neden böyle bir kanıya vardın anlamış değilim ama sana şunu söylemek istiyorum aslında bu işe neden kalkıştığımı bir bilsen insanlığından nefret edersin. Sana şunu söyleyeyim sen neden 001 sin bunu düşün derim. Aslında her şeyin gerçek bir sebebi olduğunu sizlere 8. Oyunda anlatacağım. Şuan sadece üstü kapalı bir şekilde anlatabilirim. Ama o an geldiği anda sizler çok fazla şeyle karşı karşıya geleceksiniz. Peki başka sorusu olan var mı? “
Dediklerini ne kadar düşünüp tartsamda bir sonuca ulaşamıyordum .
Gerçekte ne anlattığını anlamak benim için şuan zirveye alet edevat olmadan tırmanmak gibiydi. Tedirginliğimi bir kenara bırakıp Lale ‘nin sorduğu soruya odaklandım.
“ Peki başka kaç tane bu yedek oyunlar daha olacak?” dedi.
“Birkaç tane daha olacak bunu söyleyebilirim.”
Ardından Ediz ilk sorusunu sormuştu.
“İlk zamanlar kazanan ya da kaybeden etap etap ilerleyerek gidecek odaları demiştin. Ve oyunlarda ölebileceğimizi de söylemiştin. Ne değişti de bizler kaybetme sorununa düşmedik.” dedi.
“ Güzel bir soru oldu. Şunu dile getireyim ilk başlarda oyunlar daha tehlikeli ve daha zordu ama aldığım bir karar sonucunda ilk fikrimi değerlendirmedim. Oyunlar da ve etaplarda çok fazla değişikler oldu. Bunu söyleyebilirim. ”
Meriç tekrar bir soru sormuştu Noir ‘e.
“ Ailelerimizle hiç görüşebilecek miyiz acaba?” demişti özlem dolu sesle.
Noir’ in cevabı kısa ve net olmuştu.
“ Hayır.” dedi saniyesinde.
Lavin bedenini tam ekrana çevirip konuşmasını yaptı.
“ Buraya Mayıs ayında getirildik. Ne zamandır buradayız ve hangi ay, gün, saatteyiz?” bu soruyu bende merak ediyordum fazlasıyla.
“Tam tamına 120 gündür buradasınız. Sizleri mayıs ayından ağustos ayına kadar rehin tuttuğumu söyleyebilirim. Saat olarak şuan saat 15:36. Anlayacağınız daha kaç ayı beraber devireceğiz.”
Lavin sorusunu sorduktan sonra hepimiz kısa bir sessizlik yaşadık. Onca ay buradaydık. Hala kimseler bizleri bulamamıştı. Neden bulamadıklarını anlamış değilimdim. Düşüncelerimi Asır ‘ın sorusuyla köşeye kaldırmıştım.
“ Peki hiç mi yakalanacağını düşünmüyorsun?” demişti.
“Zannetmiyorum Asır tezgah sağlam yere yapıldı devrilmesi ve bozulması olağan bile değil.”
Kendine fazlasıyla güveniyordu. En ufak hatasında neleri kaybedeceğini bilmeden emin konuşması çok saçmaydı. Asır’ım ardından sorusunu soran kişi Deren ‘di.
“Hep hücrelerimizde kalmaya devam mı edeceğiz yoksa hepimiz bir yerde yaşayabilecek miyiz?” demişti Deren merakla.
“İkizinle oyun dışında bir araya gelmeyeceksin. Sorunun altındaki gerçeği anlamamak için aptal olmak gerekir.”
Deren aldığı yanıttan sonra bakışlarını İkizine çevirdi. Üzgün olduğu aşikârdı. Masada sorusunu sormaya devam eden kişi Ediz olmuştu.
“ En son oyunda önceki oynadığımız oyunların bir benzerini mi oynayacağız yoksa farklı şeyler mi olacak?” dedi.
“ Tek kelime şaşıracaksınız odalarım.”
Bizleri her cevabında sanki uçurumdan atıp ölmemizi istiyordu. Gerçekten kafasında dönüp duran planları öğrenmek istiyordum.
Son soru sorma sırası Asır’daydı.
“ Öldüğümüzde cesedimizi ailelerimize teslim edecek misin?” demişti kısık ses tonuyla.
“ İlginç bir soru ama hayır onlara teslim etmeyeceğim çünkü bu başımı derde sokar ve ben bunun olmasını hiç istemem. Evet soru sorma seçenekleriniz dolduğuna göre sıra benim sizlere anlatmam gerekenler var. Biliyorsunuz ki az kaldı 8.oyuna. 4. Oyunu bitirdiniz. Kaldı 4 oyun. O zaman gelene kadar birkaç yedek oyun oynayacağınızı söyleyeyim. Zaman daralıyor. Artık gerçekleri fark edin yoksa bunu ben yapacağım odalarım. Birazdan hücrelerinize gideceksiniz. Rahat bir uyku çekin ve yarına enerjik bir şekilde uyanın. Sizler ne kadar iyiyseniz bende o kadar iyi olabiliyorum. Evet sizlerden şimdi ayrılıyorum. En kısa zamanda buluşacağımızı hatırlatmadan yanınızdan ayrılmayacağım. Hoşça kalın odalarım....”
Noir sözlerini tamamladıktan sonra ekrandan ayrılmıştı. Aramızdaki korumalar bulunduğumuz masaya doğru gelip kalkmamızı söylediler. Masadan hepimiz kalktıktan sonra geldiğimiz kapıdan çıkıp koridorda ilerlemeye başladık. Zor bir gündü ve bu günü en iyisi uykuyla tamamlamaktı. Hücrelerimize sırasıyla girmeye başladık. 008, 007, 006, 005, 004, 003 ,002 001. Hücreme girdiğimde hemen yatağıma geçtim. Yatağın üzerindeki pikeyi üzerime serdikten sonra gözlerimi kapattım. Bugün olanlar gerçek anlamda çok zordu. Çünkü ilk deva karşındaki insana bile bile zarar veriyordun. Noir amacına ulaşmıştı. Bizleri vicdanımızla şimdi baş başa bırakmıştı. Artık dayanılmaz gelen baş ağrımla zihnimdeki düşüncelerimi savuşturup uyumaya koyuldum.
|
0% |