@kumsallardagezen12
|
*Dolunay yansımasının değdiği kuytu zihin parmaklıklarım...*
Sancılı parmaklarımla mürekkebi biteli çok olmuş kalemimle hayat defterimi karalıyorum. Duyguların ölümsüzleşmesi insanı duyguların kayıp olması demek. Ve bunu bizden istedikleri aşikâr. Zamanın çıtırdayan sesleri felaketi fısıldıyordu. İnsanları uyarsada onu dinleyen yoktu. Kimse etrafındaki olumsuzlukların sebebini öğrenmek istemiyordu. Sadece peşinden koşturdukları hayali düşleri arzuluyor onları istiyordu. Hayali düşlerin bir gün ebediyen yok olacağını bilmeden . Gözlerimi bana doğru gelmekte olan iki kadında gezinmeye başladı.
Dikkatlice baktığımda kumral saçlı olan kadının sol kolunda yanık izleri bulunuyordu. Kadın bana doğru her adım attığında yanığın daha yeni olduğu anlaşılıyordu. Her iki kadın kollarımdan tutup yürümeye başladılar. İlk başta sarsak adımlarımla yalpalarken onların sert bakışlarından sonra kendimi toparlayıp adımlarımı hızlandırdım. Geldiğimiz yoldan geri dönüyorduk. Arkama kısa bir bakış attığımda diğer hücredekilerin arkamdan geldiğini anladım. Hep aynı döngüyü tekrar edip duruyorduk.
Hemen kafamı çevirip önüme döndüm. Önce yanımdaki kadın kapının yanındaki cihaza kartını okutup önümdeki devasa kapıyı açtı . Kapıdan hızlı adımlarla çıkıp koridorda yürümeye devam ettik. Biraz lerşden diğer koridora saptık. Bu koridorda ilerlemeye devam ederken bakışlarım biraz ilerideki dolapları buldu. Dolaplara yaklaştığımıza solumdaki kadın yanımdan ayrılıp duvardaki 001 nolu dolabın kapağını açtı. Her hareketini sessizce izliyordum. Dolabın içindeki her neyse alıp ardından dolabın kapağını kapatıp bana doğru yürüdü. Elindeki poşeti bana doğru attı.
Yüzüme fırlatılan paketi son anda düşmeden tutabilmiştim. Peketi kolumun altında sabitleyip kadının uyarmasıyla yürümeye tekrar başladım. Bu paketleri diğerlerine de vermiştiler Geldiğimiz koridordan tekrar bizim hücrelerimizin bulunduğu koridora doğru ilerlemeye devam ettik Hücrelerimizin bulunduğu koridora gelmiştik Adımlarımı kendi hücreme doğru atmaya başladım yanımdaki korumalarla .Hücremin kapısına geldiğimde kadın kapıyı açıp içeri girmemi bekledi. Derin bir nefes alıp hücreme adım attım.
Hızla odama girdim. Kolumun altında duran paketi alıp sedir yatağıma doğru fırlattım. Odamda dolanmaya başladım. Olacaklardan haberdar olmamak beni ürkütüyordu. Anlımdaki teri elimin tersiyle sildikten sonra odamda bulunan kapıya ilerledim. Başımı eğip küçük pencereden koridoru izlemeye başladım. Gözlerimi koridorda dolaştırdığımda olan gürültüye kulak asıldım. Sanırım hazırlık yapılıyordular akşam için. Başımı arkaya çevirip sedir yatağımda duran pakete gözüm ilişti tahminlerim vardı. İçindekileri az çok tahmin edebiliyordum.
Ama paket sandığımdan daha ağırdı. Kapıdan uzaklaşarak sedir yatağıma ilerledim. Sedir yatağıma oturup pakete uzandım. Paketi ellerimin arasına alıp açtım. İçinde siyah renkte bir tişört ,pantolon ve deri ceket bulunuyordu. Poşetin içini tekrar yokladığımda içinde iki adet yarım deri eldiven vardı. Bunları üzerime geçirmem gerekiyordu bizleri almaya gelmeden hemen önce. Oynanılacak oyun için büyük bir hazırlık vardı. Hücrelerdekiler içinde bir şeyler düşünmüş olacaklar ki giyim kuşamımıza dikkat etmiştiler.
Bedenimi yatağa yavaşça bırakıp boylu boyunca uzandım. Düsüncelerimi savuşturdum. Biraz bedenimi dinlendirmem bana iyi gelecekti. Sonrada şu verilen kıyafetleri giymem gerekiyordu.
⚓⚓⚓
Kalbim yırtılıyordu gece sessizliğinde kulağım ruhumun kanat seslerine kulak misafiriydi. Acım bedenimi yavaş yavaş hissizleştiriyordu. Gözlerimi odamı loş ışıkla aydınlatan ayda gezdiriyordum. Zaman gelmişti . Hissediyordum . Kanım damarımda daha da hızla akıyor , adrenalin vücudumu terletiyordu. Yakıcı göz yaşlarım yanaklarımdan usul usul akıyor, bedenimdeki sıcaklığı az da olsa dindiriyordu. Burnumu çekerek ve göz yaşlarımı akıtarak soğukluğun verdiği titremeye kapılıp gidiyordum.
Hayır buna dayanamayacaktım. Acıya göğüs gelemeyecektim. Hıçkırığım genzimde boğuldu ve atamadığım her çığlık göğüs kafesimi tırmaladı yardı geçti. İçimde bir yerlerde açılmaya başlayan yaralardan akan kanı hissetmeye başladım . Neden kendimi sakinleştiremiyordum? Neden bu acınası halimden sonsuza dek kurtulamıyordum? Bu denli güçsüz müydüm? Hiç mi direnecek gücüm yoktu? Bu kadar bedbaht mıydım? Düşünmek istemiyordum hiç bir şeyi çünkü dönüm noktam bugünden sonra başlayacaktı.
Artık olacaklar her şeyi değiştirecekti. Bu akşam sonraki akşamların dönüm noktası olacaktı. Uyuşan ayaklarımla kapıya doğru aksayarak yürümeye başladım. Hâlâ ses yoktu koridorda. Sanırım zamanı gelmemişti. Ama neden kalbimdeki belirsiz bu sızı beni ürkütüyordu. Çaresiz hissettiriyordu. Kaçınılmaz sondu bu bizim için. Kafamı kapıya yaslayıp akan zamandan bana fısıldayan cümleleri dinemeye başladım.
Sakinleş...
Korku seni köreltecektir...
Senin sessizliğin çaresizliğin olmasın. Sabret ve her şeye rağmen düşe kalka da olsa ayağa kalkmaktan sakın ama sakın korkma.
Vücudumdaki her kasın zangırdadığına emindim. Tedirgin olan ruhum bedenimide ele geçirmişti. Sakinleşemiyordum ne kadar çabalasamda.Zihnime çökmüş çığlıklarımı yok etmek isterdim. Böylece benden bağımsız olarak konuşan düşünen zihnimi esir almak isterdim. Düşüncelerimin zihnime uyguladığı kuvvet bedenimi zaman zaman yorgun düşürüyor tüketiyordu. Bedenimi sakinkeştirmek için her zaman yaptığım şeyi hatırladım. İçimden hızla saymaya başlamıştım bile.
9.10.11.12.13.14........ 89.90.91.92.93.94........
Saymam karmakarışık bir halde devam ediyordu. Zihnimde dönüp duran düşüncelerimi saymakla bile durduramıyordum.
Ölebilirdim...
Belki sakatlanırdım.
Ya da kalıcı bir hasarda Alabilirdim ben bilemezdim ki..
Kafamın içinde duran düşünceleri koridordan gelen yüksek sesler paramparça etti. Kafamı yasladığım yerden doğrultup küçük pencereden koridoru izlemeye başladım. Kalabalık bir grup biz hücredekiler için gelmişlerdi. Kulağımdaki sessiz çığlıklar ve bedenimdeki gerginlik bu konuda bana hiç yardımcı olmuyordu.
Tüm korumalar koridorda yerini aldıktan sonra teker teker hücrelerin kapısını açıp içlerindeki kişileri Çıkartıyordu yaka paça korumalar . Sessizce sıranın bana gelmesini bekliyordum soluğumu tutmuş bir şekilde. Hücredekilerden iki kişi onlara karşı gelemeye yeltendiğinde sertçe uyarılmıştı. İki uzun boylu kadın benim olduğum hücreye doğru yürümeye başladılar. Sanki her adımlarına bedenime teker teker iğneler saplanıyormuş gibi hissediyordum.
Kendimi bir kaç adımla kapıdan uzaklaştırdım. Kapı kulağı sağır edecek bir sesle açıldı. Yüzlerinde maskelerle bana doğru gelen bu iki kadın beni kollarımdan sertçe tutarak dışarı çıkartmaya başladılar. Sıkı tutuşlarından dolayı kollarım hep mosmor oluyordu. Biz hücredekilere hiç acımıyorlardı.
Gözlerimi diğer hücrede bulunan kişilerde gezdirdim. Hepsi verilen kıyafetleri giymişlerdi benim gibi. Grupta tam 26 kişi vardı. Gruptaki 16 kişi bizlerin yanında ilerliyordu geri kalan 10 kişi yarısı önde ve arkadan bizlere eşlik ediyordu. Tüm erkek korumalar çok iri yarı ve çok uzun boyluydu keza kadın korumalarda epey biz kadınlardan uzun ve iri yarıydılar.
Seçilmiş kişiler olduğu belliydi. Bu kadar kişi bize eşlik ettiğine göre büyük bir sorun bizi bekliyordu. Sakinleşmek adına kendime uyarılarda bulunsamda bu durum içinde imkânsız geliyordu. Gözlerimle nereye gittiğimizi takip etmeye çalışıyordum. Ama bu koridordan daha önce hiç gitmemiştik. Farklı bir koridorda. Burası ne kadar da büyüktü o kadar koridor vardı ki insanın kaybolması büyük bir ihtimaldi. Sonunda bizi yine o devasa kapılar karşılaşmıştı.
Kapının karşısında yerini aldıktan sonra yanımdaki kadın boynunda bulunan kartla kapıyı okuttuğu anda siyah devasa kapı açılmaya başladı yavaşça. Neden her kapı farklı renkteydi. Her şey ayrı ayrı dizayn etmiştiler aynı odaya girmiyor veya aynı koridordan bir daha geçmiyorduk. Burası ne denli bir büyüklüğe sahipti kim bilir? Odaya girdiğimizde gördüğüm gariplik beni şaşırtmıştı. Garip olan tarafı etraf kapkaranlıktı. Sadece belli bir yerde tepedeki lambayla aydınlatılan bir alan vardı. Oraya doğru yürümeye başladık yanımda bulunan korumalarla.
Korumalar ışığın altında yerimi aldıktan sonra yanımdan ayrıldılar. Her hücredeki kişiler benim yanımda sırayla dizildiler. Bize eşlik eden kişiler arkamızda durmakla yetindiler. Gözlerimi ne kadar etrafta gezdirsemde karanlık olduğundan hiç bir şeyi iyi göremiyordum. Sessizce önümde duran ekranda gözlerim durdu.
Tekrar bir konuşma faslı gerçekleşecekti galiba. Tekrar o gülen yüz maskesini takan adamı görecektik. Peki bu sefer ne söyleyecekti bizlere? Bu sefer neyle karşı karşıya kalacaktık? Zihnimdeki kalabalık gürültüler bir bir konuşmaktaydı. En çok düşüncelerimi uçuruma sürükleyen şey tehlike anında ne yapmam gerektiğiydi. Buna karşı nasıl bir önlem alacağıma dair hiç bir çözüm önerim yoktu. O zaman içinde kendimi gelecek her türlü tehlikeye karşı korumam gerekiyordu.
Derin nefesler alarak çözüm yolları bulma izindeydim ama bu yollar devasa bir duvarla karşı karşıya kalıyordu. Etrafımdaki herkes sessizliğe gömülmüşcesine karşıya bakıyordu ruhsuzca . Gözlerimi uzağımda duran 007 hücresinde kalan adama çevirdim. Korkusuzca duruşu ve sakinliği benim kısa süre içinde afallamama sebep oldu .
Hiç mi korkmuyordu bu olaylar karşısında bu adam yoksa böyle gözükmek için çaba mı sarf ediyordu? Ona baktığımı hisseden adam gözleri gözlerimle buluştuğunda gözlerindeki ruhsuz bakışlarla hemen gözlerimin rotasını önümdeki devasa ekrana çevirdim. Hâlâ etrafımdaki insanlarla göz göze gelemiyordum. Sahi ben şuana kadar kiminle 25 saniyeden fazla göz göze kalmıştım ki korkudan hemen hep bakışlarımı kaçırırım. Sakince olacakları beklemeye devam ettim ama hala sessizlik içinde beklemekten başka bir şey yapmıyorduk. Rahatsız olmaya başlamıştık artık kimse bir şey söyleyemiyordu da .
Çünkü herkes bizi buraya getiren kişilerden korkuyordu tekrar boynumuzdaki elektro şoku devreye sokmaları istemiyordular. Zaman saliseyi saniyeye, saniyeyi dakikaya bırakırken ekrandan kulak cızırtan sesler gelemeye başladı aniden . Görüntüdeki kesik kesik kesitler yavaş yavaş netleşmeye başladı.
Her zamanki yerinde oturmuş bizi gülen surat maskesiyle karşılayan adam tamda karşımızda duruyordu. Her zaman böyle mi bizimle iletişime geçecekti? Hiç karşı karşıya gelmeyecek miydi bizimle? Daha önceki gibi yaptığı olayı sergiliyordu. Önce gözlerini sırayla bizlerde gezdirmeye başlıyor daha sonra en son tekrar gözleri belirsiz bir yerde sabit tutup konuşmaya başlıyordu. Avını izleyen bir avcı edasıyla. Aynen şimdiki gibi. Çok tuhaf biriydi. Ondan bir o kadar çekiniyor bir o kadar da merak ediyordum.
“Merhabalar odalarım görüşmeyeli nasılsınız ? En son görüşmemizden bu yana kafalarınızda dönüp duran düşünceleri tahmin edebiliyorum . Neden burdayız? Sorusu hâlâ sizi ele geçirmiş bir cümle bunun farkındayım. Ama öncelikle size anlatmam gereken önemli şeyler var bunu anlattıktan sonra sizin sorularınıza cevap arayabiliriz. Öncelikle saat şuan 20:00 . Bu demek oluyor ki oyun saatine iki saatimiz var. İki saat boyunca sizin sorularınıza cevap arayacağız ve sizler benim oynadığım oyunda karakterler olarak bu geceki oyunu oynayacaksınız. Daha öncede bahsetmiştim sizlere bu oyunu oynamak zorundasınız . Neyse önce sizin anlamanızı sağlayalım. Sizlere kısa videolar izleteceğim . Bunlar sizin doğru karar vermenizde etken roller olacak. Evet başlayalım o zaman. Videolarımız devreye girsin Bat.”
Gülen surat maskesini takan. Adamın söylediklerinden kısa tahminler yürütebilmiştim. Gözlerim hemen hücredeki insanlarda gezdirdim. Yüzlerindeki tek ifade korkuydu . Herkes ne olacak korkusunu hissediyordu kalbinde. Gözlerim ekranda aniden var olan video da sabit kaldı. Videoda küçük bir kızın parktaki koşuşturması ekrana yansıdı. Ve onun her adımında arkasındaki kadının telaşlı hali . Küçük kız aniden ayağının takılmasıyla hızla yere düştü bunu gören kadın hızlı adımlarla onun yanına gelip onu yerden kaldırıp onu sakinleştirmeye başlıyordu. Onu öpücükler boğuyor ağrıyan yerini öpüp onu kollarının arasına alıyordu. Anne şefkatini ondan asla gizlemiyordu. Video bu kısa görüntüden sonra kapandı.
Ortamdaki sessizliği 007 hücresinde bulunan adam bozdu. Sesindeki endişe ve korku bariz ortadaydı.
“Ne istiyorsun ailemden ?”
Adamın sorusundan sonra etrafta yankılanan keskin kahkahayla herkes ekranda netleşen görüntüde gözleri buluştu.
“Ne mi istiyorum ben bir düşüneyim . Bana itaat etmenizi tabiki de ama önce biraz efendi ol bakıyım sen. Yoksa küçük kızının başı derde mi girmesini istersin. ”dedikten sonra sessizliğe gömüldü.
“Hayır ailemden uzak dur . Sakın onlara zarar verme yoksa seni mahvederim bununla da yetinmem. ”sesindeki sertlik ve hal ve hareketleriyle ailesine bir şey olma korkusunu apaçık belli ediyordu.
“Çok korktum ! Korkuyu iliklerime kadar hissediyorum bak inanamazsın. Bu halde beni tehdit etmen benim gözümde seni aciz biri olarak göstermekten öteye gidemiyor maalesef. “dedi bariz dalga geçen sesiyle ve bunu belli etmekten çekinmiyordu.
Ailesi için korkan adam sessizliğe gömüldü. Çaresizlikten karşısındaki adama hesap bile soramıyordu. Canının canı yanmaması için susturuyordu kendini. Aradan geçen dakikanı ardından tekrar konuşmaya başladı.
“ Size bir kaç video daha izleteceğim sessizce izleyin konuşan , karşı gelen olursa yapacaklarımdan sorumlu değilim. ”uyarısını yaptıktan sonra sessizliğe gömüldü sözlerinin ardından.
Konuşması bittikten sonra video ekrana yansıdı. İkinci video da yaşlı bir kadın bahçesindeki çiçekleri suluyordu. Halinden epey mutluydu. Üzerine sardığı şalla bir yandan çiçeklerini suçluyor bir yandan da gelen geçeni seyrediyordu. Üçüncü video da ayağı aksak olan bir kız sokakta ellerinde poşetlerle yürüyordu. Yanındaki küçük sevimli köpekte ona eşlik ediyordu. Uzaktan birbirlerine olan bağlılıkları belli oluyordu.
Video bittikten sonra bir diğerine geçildi. Dördüncü video da bir adam masadaki müşterilere yemek servisi yapıyordu. Orta yaştaki adam yüzündeki tebessümle müşterilere hizmet ediyordu. Video burada bitmiş bir diğerine geçilmişti tekrar. Beşinci video da kalabalık bir ailenin kahvaltı yapması ve kahkahalarla sohbet etmeleriydi. Hep beraber sohbet ediyorlardı ve kahvaltılarına devam ediyordular. Her video en az 1 dakikalıktı. Altıncı video da erkek ve kadının mezar başında ki halleri yansıyordu ekrana . Yüzlerindeki acı, hüzün epey anlaşılıyordu.
Hatta kadın dayanamayarak ağlamaya başladıktan sonra yanındaki adam ona sarılarak teselli etmeye çalışmıştı. Ve son alıcı video da annemin evimizin bahçesinde oturmuş örgü yapması yansıdı son kez ekrana. Bir yandan örgüsünü yapıyor bir yandan önünde bulunan çayı yavaşça yudumluyordu. Keyifli olması gözden kaçmıyordu. Onu ne zamandır görmemiştim o kadar özlemiştim ki bunu kelimelere dökemezdim. Kokusuna sesine hasret kalmıştım. Şuan onun yanında olup ona sarılmak çok isterdim. Ama ondan uzak kalmıştım istemeyerek. Düşüncelerimi savuşturarak gerçek yaşama döndüm. Herkes düşünceli bir halle ekrana bakıyordular.
Sessizce olacakları ve duyacaklarımızı bekliyorduk. Ekranda gülen surat maskesi takmış adam belirdi aniden .
“Aaa ama üzüyorsunuz beni odalarım aileleriniz şuan gayet iyiler . Neden suratınız asık ki. Sizin yaptığınız ya da yapacaklarınız onların iyi olup olmayacaklarını belirleyecek. Asıl konumumuza gelelim . Herkes işin ciddiliğini anlamıştır sanırım artık. Evet şimdi herkes ne yapacağını anlasın en ufak hatanız ailenizin canın yakılmasına sebep olur . Kalan süremiz 1 saat. Şimdi bu saat içinde birbirinizi son kez iyice tanıyın. Çünkü bu size çok lazım olacak ufak korkularınız sizi br adım geri götürecek ve rakibiniz sizi bu korkularınızla alt edecek. Ve sizde kaybedip canınızın yanmasına sebep olacak. Kazanmak için elinizden geleni yapın kazanan ailesine kavuşacak ve buradan kurtulacak. Kazanmayan ise sonsuzluğa gömülecek. Bir saat sonra görüşürüz odalarım.” Sözlerini söyleyip aramızdan ayrılışını seyrettik.
Ekran kapandıktan sonra herkes etrafında göz gezdirmeye başladı. Gülen surat maskesi takan adam haklıydı birbirimizi tam anlamıyla tanımamızı zamanı gelip çatmıştı. Bir sonra ne olacaktı kim bilir? Bizden ne istediğini bilmiyorduk ama bize neler yapacağını az çok tahmin edebiliyorduk. Canımızı yakacaktı. Yaktığı kadar yanacak mıydı ?Bunu zaman gösterecekti. Avcı , avına korku salarak onun hata yapmasını istiyordu. Böylece hepimiz kendi canımız için can yakacaktık. Zaman bizlere ne sunacaktı . Suçu ve günahı üzerimize yıkılmış bir bedenlerdik bizler.
Bizim olmayan günahların kefaretini ödüyorduk. Canımız yanıyordu. İçimiz kanıyordu. Kâbuslarla yaşamaya alıştırmıştılar bizi . Gerçeklerin ve hayallerin arasına sıkışmış aciz bedenlerdik . Savaşmaya gücümüz yoktu. Güce boyun eğiyorduk ve eğmeye de devam edecektik sevdiklerimiz için . Ve zaman geldiğinde bizlere yapılanların hesabını mutlaka kesecektik.
|
0% |