@kumsallardagezen12
|
*Özgürlüğü tutuklayan gönüllü mahkumlar... *
Savunmasız bir bedene hapsoldum. Her gün ağlayıp içimde bir yangını söndürdüm. Yıldım, tükendim ama hala yaşamaya devam ediyordum. Yaptığım ihanetlere, kötülüklere, acımasızlıklara rağmen yaşamayı hiç haketmiyordum.Hak etmediğim halde yaşamaya devam ediyor ve onursuz ve gurursuz bir kişiliğe sahip olduğumu bildiğim halde yüzsüzlük yapıp kendi kişiliğimi gizliyordum. Saklanarak yaşama tutunuyorum. Her varlığa ihanet eden ruhum azapta büyük bir cezayla ödüllendirildi. Ve bu ceza bir gün bedenimin ölümüyle başlayacak ve ben sonsuz bir cezayla sınanacağım. Yanıp küllere dönüşecek ve etrafa yayılacağım. Dünya'nın her bir tarafında bir parçam olacak ve kimsesizliği derinliğiyle hissedeceğim. Bana sunulan bu lanetle uzun yıllar boyunca ölümsüzlüğü yaşayacağım.
Söylentilere dair kanıtlar bedenimle birlikte tarihlere gizlenecek. Ve eşsiz bir gerçek her şeyin açığa çıkmasını sağlayacak. Ne zaman olacağı bilinmez. Noir 'in son konuşmasından bu yana odalarımızda sessiz bir düşünce içindeydik. Bizlere dinlettiği ses kayıtları bizlerin hayatına dokunduğu gerçeğini gizlemiyordu. Ama benim altında gerçekler yatan sözlerim biraz kafa karışıklığı yaratıyordu.
Hiçbir zaman açığa çıkmasını da istemiyordum. Gözlerimi kapamış öylece bekliyorum neyi beklediğimi bilmeden. Düşünüyorum ve ileride bizleri neyin beklediğini zihnimde kurmaya çalışıyordum. Ama hiçbir sonuç Noir 'in zihnindekilerle benzerlik gösteremiyordum. O şeytani bir zihne sahipti ama unuttuğu bir şey vardı. Benim nasıl biri olduğumu bilememesiydi. Bilmesini şimdilik istemiyorum çünkü onu son oyunda asıl oyun oynayacak kişinin ben olduğumu bilmesini istemiyordum. Ah zamanda taktikler yapmaya bayılıyorum. Ve bu sinsi zihnimi gerçek anlamda seviyordum. Yapacaklarının sınırı yoktu. Ama bunu gizlemeliydim. Çünkü her gerçek büyük cezaları getirirdi ve ben bunu hiç ama hiç istemiyordum.
En sevdiğim şey sessizlikti aslında bunun farkına küçükken fark etmiştim. Aslında bugün Noir 'in bizleri 5. Oyunla cezalandıracağını hissediyordum. Çünkü bizleri ne kadar zorlamayı sevdiğini anlıyordum. Acılar onu besliyordu ve ne kadar büyük olursa o kadar haz alıyordu. Zamanın kollarına ruhumu bırakıp kalmıştım. Kanatsada onarsada artık benim için bir önemi yoktu. Artık acıya bütünleşmiş bedenim alacağı darbeleri önceden hissediyordu. Kanayan bedenim beni daha çok güçlendiriyor ve dayanma gücü veriyordu son oyun finaline kadar. Başımı yastıktan usulca kaldırıp ellerimin yardımıyla bileğimde duran saç tokamla uzun kahverengi saçlarımı sıkı bir topuz yaptım.
Üzerimde duran tişörtü düzeltirken sonra yataktan doğrulup hücremin kapısına kadar ilerledim. Kapının küçük penceresinden koridora bakındım. Bomboştu. Aynı ruhumda varlığını göstermeye çalışan ama hiçbir zaman başaramayan yitik duygularım gibi. Umut yitirildi. Geriye büyük enkazlar kaldı. Enkazların altında kalan insanlar, eşyalar ve maziler kurtarılamadı. Ölüme bırakıldı çaresizce. Gökyüzü bu acımasızlığın karşısında sadece gözyaşları dökebildi. Kankırmızısı gözyaşları etrafı renk cümbüşüne çevirdi.
Acılarıma büyük romanlar yazılırdı. Çaresizliğime büyük şiirler, sözler, şarkılar söylenirdi. Ama benim tek isteğim acılarımın unutulmamasıydı. Acılar unutulursa geriye dönüp bakıldığında dayanak olarak gösterebileceğimiz ne kalırdı. Herkesin bir dayanağı olmalıydı. İster mutluluk ister acı ister hissizlik. Ama herkesin tek ortak bir noktası olmalıydı. Güç ve güç. Kendini hiçbir şeyden sakınmamalıydı insan. Zamanında ağlamalı zamanında gülmeli zamanında hissizleşmeliydi. Ve zamanında kendisini kaybetmek uğrunada olsa bile kazanmak için her şeyden vazgeçebilmeyi bilmeliydi. Zaman insanları değiştirirdi. Ve bu değişiklik her insana göre farklılık gösterebilirdi.
Hayatlarımızı değiştirebilme imkanımız olsaydı neyin değişmesini isterdik? Ben söyleyeyim çaresiz olduğum an güvendiğim insandan darbe aldıktan sonra ona olan hayalkırıklığımın bedelini ödetmediğim için büyük pişmanlık duymuşumdur hep. Bunun değişmesini hep istemişimdir. Kader denilen kelimenin bizleri nelere sürüklediğini önceden bilebilseydik ne gibi tür şeyleri değiştirmek isterdik ya da neyin önüne geçebilirdi? Yaşamadan bilemezdik. Adaletsiz bir dünyada yaşama tutunmaya çalışıyorduk. Ama bazı şeyleri unutuyorduk. İstediğimiz şeyler için savaşmayı bunu hep bir rafa kaldırma gibi bir alışkanlığım ve alışkanlıklarımız vardı.
Adaletinizi kendiniz yaratmalıydınız yoksa size sunulan adaletsizliği yaşamak zorunda kalırsınız hayatınız boyunca. Karşılaşmak. Nelerle karşılaltınız bu hayatta.? Büyük bir acı.. Büyük bir günah... Büyük bir ceza... Büyük bir ihanet.. Büyük bir yıkım... Hangisi?
Sizleri hangisi daha fazla parçaladı? Peki parçalandıktan sonra parçalarınızı onarabilidiniz mi? Ben onarmadım sadece kalan parçalarımla hayatta yaşamaya tutundum. Yapacak bir şeyim olmadığı için böyle bir karara vardım. Pişman mıyım? Bilmiyorum. Ama zaman beni büyük pişmanlıklarla karşı karşıya bırakmıştı. Ya galip gelecektim ya da mağlup olacaktım. Ama ben olmayanı oldurarak o ince çizgide yaşamayı sürdürüyordum bu zamana kadar ama bundan sonra elimden geldiğince savaşacak istediğimi alana kadar mücadeleye devam edecektim. Pes etmek kelimesi zihninizdeki çıkış bileti olmamalıydı hiçbir zaman. Çünkü zihnen mağlup oldunuz mu zaten bedenen çoktan teslim olmuşsunuzdur.
Kader insanların her duygusuna tanıklık etmiştir geçmişten günümüze kadar. Her insanın mücadelesi farklıdır ama sonuç herkes için aynı duyguyu sahiplik ediyor. Mutluluk. Acılarımızın dili olsaydı da konuşabilseydi bizlerle. Ama zihinlerimizin bizlere sunduğu gerçekler daha farklıydı acılarımızın sözlerine göre. Acı sadece konuşurdu ama zihin yönetirdi. Ve bu yönetim fazla karanlıkla bütünleşmişti. Düşünmek büyük zamanımı kapsıyordu. Etrafımda duyduğum sesle dalgınlığımdan sıyrılıp kapının penceresinden koridora bakındım.
Kalabalık bir koruma bizim koridora gelmiş teker teker kapıları açmaya başlamıştı. Zamanın canhıraş olduğu bu anda bizler ruhumuzun acılarını görmezlikten geliyorduk. Kader ağlarıyla bizlerin çıkış yollarını örmüştü. Kaçacak bir yol kalmamıştı bizler için tek şey kendimiz için savaşmamızdı. Derin bir nefes alarak benim için açılan kapıdan dışarı çıktım. Yanımda duran iki korumayla koridorda hızlı adımlarla ilerlemeye başlamıştım. Diğerleri arkamdan sırayla koridorda ilerliyordular. İki koridordan geçtikten sonra karşımızda duran devasa lila kapıyla karşılaştık. Aklımdaki soru işareti tek şuydu nasıl büyük bir devasa yerdeydik. Hiçbir zaman aynı koridordan geçmemiştik oyun alanları odasında. Her oda başka koridorda başka koridordan geçerek ilerliyorduk.
Önümüzdeki devasa kapı açıldıktan sonra içeri adım attım. Ardımdan Diğerlerinde odaya adım atmış ekran karşısında yerini almıştı. Yanımızdaki korumalar arkamızda yerini almış ve bakışlarını bizden çekmiştiler. Ekranda aniden Noir 'in belirmesiyle tüm dikkatleri üzerine çekmişti. Kısa bir sessizlik sonrası zemberek sözlerini sarf etmeye başlamıştı. Zihinlerimize oynayan bir yapısı vardı Noir' in .
"Merhaba odalarım görüşmeyeli nasılsınız bakalım. Beni özlediniz mi? Ben sizleri bu kısa zaman içinde fazlasıyla özledim. Evet durumlarınız nasıl? Nasıl gidiyor hayat sizler için kaldığınız hücrelerinizde? Sessiz mi kalacaksınız odalarım. Sadede gel mi diyorsunuz? Hımm anladım sizleri fazla bekletmeyeyim o zaman. Bugün 5.oyunu oynayacağız odalarım. Oyun zor bir oyun. Sizleri bir eve hapsedeceğim. O evde her saat başı duvarlar yer değiştiriyor ve asansör gibi 10 dakika içerisinde bir alt kata iniyor. Soru şu kaç oda var. Ev 8 katlı ve her katta 16 oda var ama oda sayısı bazen artıp bazen azabilir. Amaç ne peki diye merak ediyorsunuz? Amaç gerçek anlamda hayatta kalabilmek çünkü sizleri ordada aklınızın alamayacağı şeyler var. Şu var her odaya girdiğiniz anda oda kapısı kilitlenecek. Oda içinde hem kapının anahtarı hemde sizlerin oda numarısı bulunan anahtar var. Ama her odada değil hücre anahtarınız. Bunu bulmanız gerek 8 katta ve 128 oda içinde. Zamanınız 24 saat odalarım. Zorluk derecesi diğer odalara göre daha zor. Şunun bilincinde olun dikkatli olun ve birde girdiğiniz odada eğer 10 dakika içinde kapının anahtarını bulamazsanız o bulunduğunuz oda bir alt kata inecek. Şöyle 2. Katta mısınız? O zaman o 1. Kata inecek 10 dakika sonra ve buda size bir dezavantaj ve sürenize yansıyacak. 24 saat içinde sizlere ait olan anahtarı bulamazsanız büyük bir ceza sizi bekleyecek. Evet anlaşılmayan bir şey yoktur umarım? "
Bizleri gerçek anlamda zorlamıştı Noir. Zihnimdeki düşüncelerim bunun daha başlangıç olduğunu söylüyordu. 5.oda zorluğun ilk adımıydı. Ve daha bizi nasıl sıkıntılar bekliyordu acaba?
⚓
Kapalı zindanlarda tutsaklıktı bizimki. Peki tutsaklığımız bir ömür müydü? Yoksa bir süre mi? Korumalar bizlerin gözlerini siyah bir bandanayla kapatmış ve bizlerin kollarından sürükleyip bizleri hızla yürümemizi sağlıyordu. Kulağıma gelen gürültü bir sesle başka bir yere gittiğimizi anlamıştım. Sanırım yer değiştirmiştik. Bizlerin bilmemesi içinde gözlerimiz kapatılmıştı. Yanımdaki korumalar durduktan sonra bende durmuştum. Gözlerimin üzerinde duran bandanayı koruma açıp görmemi sağlamıştı. Önümde siyah kapı bulunuyordu. Korumaların yönlendirmesi ile kapıdan içeri girdim diğerleride benden sonra girmişti. Korumalar bizlerin içeri girmesiyle kapıları kapatmıştılar.
⚓
Odalar önlerinde duran 16 kapıyla bakışıyordular. Ne yapacaklarını henüz bilmiyordular. Kafaları karışık ve korku bedenlerini işgal altına almıştı. Ne yapmalıydılar bilmiyordular. Herkes hala kararsızca etrafını izlemeye devam ediyordu. İçlerindeki kimse hala bir atak göstermemişti. Odalardan Lale cesaretini toplayıp adım atarak önündeki kapıya bir kaç adım atarak kapıyı açıp kapıdan içeri girdi. Lale girdikten sonra kapıdan kilnk diye bir ses duyulmuştu.
Kapıdan içeri girdikten sonra çıkmaması için kapı kendiliğinden kilitleniyordu. Lale' nin gidişinden sonra sesiz kalmaya devam eden odalar arasında bir hareketlilik olmamıştı. Lale 'den ardından da Barbaros' ta cesaretini toplayıp herhangi bir kapıyı seçip içeri girdi. Geriye kalanlar artık hazır olmalılar ki onlarda ardından cesaretini toplayıp adım atmayı başarmıştı. Lale ve Barbaros 'tan sonra geriye kalanlarda herhangi bir kapıyı seçip adımlayarak kapıya doğru ilerleyip kapıyı açtıktan sonra içeri girmiştiler.
Barbaros girdiği odada tedirginlikle gözlerini gezdiriyor. Oda kare şeklinde geniş ve eşyalarla doluydu. Hala olanları tam idrak edebilmiş değildi. Kendini toplayıp oyuna adapte olmaya başladı . Çünkü bunu yapmaktan başka çaresi yoktu. Odada büyük ahşap dolaplar iki eski koltuk ve büyük bir masa vardı. İlk nerden başlayacağını bilemedi ama bir yerden de başlamak zorundaydı süre bitmeden.
İlk önce hemen dolaplara doğru ilerledi. Dolabın olduğu tarafa adım attı karşısına gelince derin bir nefes alıp verdi. İşte şimdi başlamıştı. Dolapların içindeki kitaplara kısa bir bakış attı ve kitapları açıp karıştırmaya başlamıştı. Belki içinde olur diye anahtar.
Barbaros odada anahtarı aramaya devam ederken tedirginlikle . Deren girdiği odada giysi gardırobuyla bakışıyordu. Etrafı sayamayacağı kadar giysilerle doluyordu. Ve etraf fazlasıyla dağınıktı. Bu kalabalık arasında bulması çok zordu anahtarı . Ama bir yerden de başlamak zorundaydı . Hemen giysilerle doğru ilerledi ve anahtarı aramaya koyuldu. Giysilerin cepleri varsa ceplerine yoksa da belkide anahtar elbiseye yapıştırılmış olma ihtimaline karşı elleriyle elbiseyi yokluyordu.
İşi fazlasıyla zordu.
Meriç girdiği odada mutfak dolaplarıyla karşılaşmıştı bakışlarını kısa sürede mutfakta gezdirdi. Aklına sürenin 24 saat olduğu geldi. Bu 24 saat içerisinde o anahtarı bulmak zorundaydı . Hiç zaman kaybetmeden dolaplara doğru ilerledi ve dolapların çekmecelerini açıp kaşık, bıçaklar arasında anahtarı aramaya koyuldu. Hızlı hareket ediyordu. O anahtar bu çekmecelerin içinde bir yerdeydi. Teker teker karıştırırken eline batan bıçağın kesiğini dahi önemsememişti. Canının yanması bile önemsizdi burada. Çünkü bu acı Noir 'in vereceği acıyla kıyaslanamazdı. Hızlı olmalı ve anahtarı bulmalıydı.
Ediz girdiği odada resim tablolarıyla karşılaşmış. Tüm duvar tablolara kapanmıştı. Etrafını kısa bir süre inceledikten sonra duvara asılı olan tabloları arkasında anahtarın olabileceğini düşündü çünkü başka anahtarın olabileceği bir yer yoktu odada ne masa nede dolap vardı. Yakınında olan tabloya ilerledi. Tabloları hızla teker teker kaldırıp arkasında anahtar olup olmadığına bakmaya başladı. Gergindi ama bunu yapması lazımdı ve o anahtarı bulması gerekiyordu. Sakin olmayı başarırsa bulabileceğini düşünüyordu. Bu hayatta olmasını isteyipte olduramayacağı hiçbir şey yoktu. Ediz 'e göre.
Asır kapıyı açıp içeri girdikten sonra odada karşılaştığı sayamayacağı kadar küçük kutularla bakışıyordu. 10 dakikası vardı ve bu on dakika içerisinde o anahtarı bulması gerekiyordu. Zaman kaybetmemeliydi çünkü zaman karşı savaşıyordu. Hızla kutulara ilerleyerek kapaklarını açıp içinde kapının anahtarı ve kendisine ait olan anahtarı aramaya başladı. Zaman geçiyordu ama Asır neredeyse kutuları yarıladığı halde ne kapının anahtarını nede çıkış anahtarını bulabilmişti. Ve bir o kadar da gergindi. Süre dolmadan bulmak istiyordu.
Lavin odadan içeri girdiğinde raflarda bulunan bir sürü müzik kutusuyla karşılaşmıştı. Uğradığı şaşkınlığı daha atlatamadan zamanın 10 dakika olduğunu hatırladı ve hemen raflara doğru ilerledi ve müzik kutularının küçük çekmecelerini açıp kapayarak anahtarı aramaya başladı. Bu zor bir süreç olacaktı. Her çekmeceli büyük hevesle açıyor ama içerisinde bulamadığı için o heves sönüp gidiyordu. Lavin sürenin azalmasıyla gerginliği katbekat artarak devam ediyordu. Yorulmuştu ama yorgunluğu bir kenara atarak hala aramaya devam ediyordu. Çünkü yorulmak için daha çok erkendi. Daha anahtarı bulmak için bakması gereken 7 kat vardı Başaracaktı buna inanıyordu.
Lale içeri girdikten sonra karşısında onu raflarda duran oyuncak ayıcıklar karşılaşmıştı. Gördüğü ayıcıklar onu geçmişe kısa sürede olsa götürmüş ve mutlu kaygısız anlarını hatırlamıştı. Ama hemen bu andan sıyrılıp ayıcıklar doğru ilerlemiş ve anahtarı bulabileceği bir yer arayışına girmişti. Eline aldığı ayıcığı ı kısa süre elleriyle yollamış ve ayıcıkların içinde olup olmadığına bakınmış ve sonradan ayıcığı arkasında duran fermuar kısmı görmüştü. Her eline aldığı atıcın her tarafına bakındıktan sonra arka kısmındaki fermuar kısmında da anahtarı aramaya devam aramaya devam ermişti.
Hamra hızla kapıdan içeri girdiğinde karşısındaki hastane önlükleriyle karşılaşmıştı. Sayamaycağı kadar çoktu her yerde hatta yerde bile vardı hastane önlükleri. Zamanın aleyhine işlediği aklıma gelir gelmez harekete geçti . Hemen önce yerdeki önlükleri ceplerini karıştırmaya başladı. Ama her cep bomboş olup onu hüsrana itiyordu. Hızla aramaya devam ediyordu. 10 dakika dolmadan o anahtarı bulmalıydı. Aramaya devam ediyordu dikkatli bir şekilde arıyordu. Ceplerine hatta önlüğün iç kısmına bile bakıyordu. Orda da olabilir diye.
Odalar aramaya devam ederken seyirciler onların gergin halleriyle daha da heyecanlanıyordu. Hepsi içlerinde bir karakterin başaracağını düşünüyordu. Yapacaklarına inançları tam olan fanatikler. Ve bu fanatiklerden haberi olmayan odalar süreyle yarışıyordular. Zaman onların bu hayattaki tek rakipleriydi. Zaman kimseyi umursamadan ilerlerken odalar tedirginlikle anahtarı aramaya devam ediyordu hala.
Tek korkuları tek kelime bulamamaktı. Hayatın acımasızlığını büyük bir azapla yaşıyordular. Kader onlar için büyük bir oyun oynamış ve sadece şuan onların yaşayışlarını seyrediyordu. Acıma yoktu. Kaçış imkansızdı ama azim sonuna kadar vardı. Cesaret isteyen bir kumar oynuyordular. Ya kaybedecektiler ya da cezalarını çekeceklerdi. Zaman su gibi akarken geriye tam tamına 3 dakika kalmıştı birazdan tüm odaların bulunduğu odalar yer değiştirecek ve alt kata inecekti. Odalar ilk getirildikleri an 2. Kattaydılar ama eğer anahtarı bulamasalar 1 kata inecek ve duvarlar yer değiştirip karmakarışık bir hal alacaktı olay.
Demre anahtarı ararken onca kıyafetin arasından korku yakasına yapışmış kaçmasını engelliyordu. Derin nefesler alarak titreyen elleriyle aramaya devam ediyordu. Bilakis diğer odalarda hala arayış içerisindeydiler. Noir onları fazlasıyla zorlamıştı. Ve bu böyle devam edecek gibiydi. Karamsarlıkla mücadele ederek ilerliyordular. Kalan süre 1 dakikadan azdı ama hala bulan olmamıştı. Geriye az kalan saniyelerle aramaya devam ediyordular ama hala bulmuş değildi. 10 dakika dolmuş ama içlerinden hiçbir kişi anahtarı bulmuş değildi. Bulamadıkları için alt kata inip 0 dan başlayacaklardı.
Saniyeler bittikten sonra odalar yavaşça aşağıya doğru iniyordular. Yapmamanın verdiği hayal kırıklığıyla hala kalan yerden devam etmeye başladılar. Bu sefer daha seri bir şekilde aramaya devam ettiler. Uzun bir arayıştan sonra Barbaros anahtarı sonunda kanepenin kılıfını yoklarken içerisinde elleriyle arayarak bulmuştu ama anahtar örtünün içerisine yerleştirilmişti. Koltuktan uzaklaşıp etrafında gözlerini gezdirmeye başladı. . Keskin bir araç aramaya koyuldu ve masanın üzerindeki kalemlikte duran makası gördüğü gibi avuçlarına alıp makası hemen koltuğa ilerledi. Elinde tuttuğu makasla koltuğun kılıfını keserek anahtarı içerisinden aldı. Aklına gelen fikir onu olduğu yerde duraksattı. Ama belki bir umut çıkış anahtarı buradadır diye kalan yerleri de aramaya devam etti. Kapıyı açıp dışarı hemen çık ak istemedi.
Hamra hala hastane önlükleri arasında arayış içerisindeydi. Tam umudu kesip diğer tarafa gidecekken kıyafet askılığının arkasında duran anahtarı fark etti ona doğru yaklaşıp avcunda anahtarı aldığı gibi hemen kapıya koşup elindeki anahtarla kapıyı telaşla açıp dışarı çıktı. Çıktıktan sonra kararsızca etrafına bakındı. Hemen karşısında duran kapılardan hangisinin boş olup olmadığına baktı. Bütün kapının kollarını yoklamaya başladı. Açmaya çalıştığı kapılar kilitliydi. Bu demek oluyor ki içlerinde diğerleri bulunuyordu. Aramaya devam etti. Ve sonunda açık bir kapı bulmuştu. Hemen açık bulduğu kapıdan içeri girdi zaman kaybetmeden. İlk girdiği odada tüm önlüklere bakmıştı tek anahtar vardı oda kapıyı açacak anahtardı.
Barboros bu odada çıkış bileti olan anahtarın olmayacağını anlamıştı. Kapıyı açacak anahtarı bulabilmişti sadece. Elinde tuttuğu anahtarla karşısındaki kapıyı açıp dışarı çıktı. Hiç tereddüt etmeden merdivenlerden ikinci kata doğru çıkmaya başladı. İlk katta bulunan diğer odaları pas geçti. Alt katta aramaya devam etmek istemedi.
Lale sonunda ayıcıkların fermuarlarını açıp kapandıktan sonunda parmaklarına aradığı o metal değmiş ve anahtarı bulmuştu sonunda . Hemen ayıcığın içinde bulunan anahtarı avcuna aldığı gibi kapıya ilerlemişti zaman kaybetmeden . Anahtarla kapıyı açıp dışarı çıktı zaman kaybetmeden . Oda şansını Barbaros gibi merdivenlerden ikinci kata doğru çıkarak kullandı .
Lavin raflardaki müzik kutularının küçük çekmecelerini karıştırıp dururken sonunda anahtarı çekmecede bulabilmişti. Anahtarı avcuna hapsedip alıp kapıyı ilerlemiş ve kapıyı açtıktan sonra hemen diğerleri gibi oda ikinci kata çıkmıştı.
Asır sonunda artık dayanamayacakken arkasında duran kutuyu bıkkınlıkla açarken içinde anahtarın çıkacağını düşünmemişti. Şaşırmıştı ama bir o kadarda mutlu olmuştu. Ama bu mutluluğunu yüzüne yansıtmamıştı. O kolayca duygularını belli eden biri değildi. Çünkü tek bildiği duygu acıydı. Ve o acıyı sırtlamış bir adamdı. Hemen anahtarı kutudan alıp ayağa kalkmıştı Asır . Hızlı adımlarla kapıya ilerlemiş elinde tuttuğu anahtarı kapı deliğine sokup kilidi açtıktan sonra oda ikinci kata çıkmıştı merdivenlerden .
Meriç uzun uğraşlar sonucu mutfak dolabının hemen üst kısmında köşeye sıkışmış anahtarı bulduktan sonra hızla kapıya doğru ilerlemiş kapıyı açıp ikinci kata doğru ilerlemişti.
Ediz aramaktan bitap düşmüş olsada aramaya devam ediyordu elini tablonun arkasını yoklarken birden bir metal dokunmuş ve tabloyu öne çevirerek tablonun arkasında bulunan anahtarı görmüş ardından anahtarı aldığı gibi korkuyla hemen kapıya ilerlemişti sürenin bitmesinden epey tedirgin olarak . Kapıyı açıp dışarı çıktıktan sonra oda ikinci kata doğru yol ol almıştı.
Tek alt katta kalan Hamra'ydı. Hamra bulunduğu odadaki anahtarı bulmuş ve çıkış yolunun anahtarını bulmadığı için hayal kırıklığı içinde ikinci kata çıkmıştı.
⚓
Gerginlik hat safhadaydı. Odalar ikinci katta herhangi bir kapıyı açıp içeri girmiştiler. Onlar içeri girdikten hemen kapılar otomatikman kitlenmişti. Zaman karşı odada bulunan eşyalar arasında onları kurtaracak anahtarı aramaya başlamıştı.
Deren odaya girdiğinde gerginlikle önündeki oyuncak arabaların içinde anahtarı arıyordu. Oyuncak arabaların açılan kapılarını açıp içinde anahtar olup olmadığına bakınıyordu. Sonuçları hüsranla sonuçlansa da pes etmeden geri kalan oyuncak arabalarda anahtarı aramaya devam ediyordu. O anahtarı bulmalıydı aklında dönüp dolaşıp duran şey tek buydu. Ama hala onca uğraşa rağmen bir sonuç elde edememişti. Elinden geleni yapıyor ve o anahtarı bulmak için tüm gücünü kullanıyordu. Korkuyordu. Yapamama düşüncesi çok kötü büyük bir duyguydu.
Lale stres içinde raflara dizilmiş birden fazla su dolu akvaryuma bakıyordu uğradığı şaşkınlığı atlatamadan aklına kısıtlı süresinin olduğu gelince zaman kaybetmeden hızla akvaryumlara doğru ilerleyerek elini akvaryumlara daldırıp içinde bulunan küçük kulelerin içinde anahtarı aramaya başladı. Kuleleri alıp avcuna sallayıp duruyordu. İçinde bulunan anahtar bu sayede düşüp onu bulabilecekti.
Korkuyordu oyunu tamamlayamamaktan. Ama içinde küçük te olsa bir umut kırıntısı vardı ve o hiç bir zaman bu umut kırıntısının silinmesini istemiyordu. Acele ederken ne ıslanan kıyafetlerini düşündü neden onun bu hızının balıklara verdiği korkuyu. Zaman geçiyordu ve o bir daha alt kata inip tekrar baştan başlamak istemiyordu. Ne olursa olsun o anahtarı bulmalıydı. Zihnindeki tek düşünce buydu. Ve süreyi iyi değerlendirmek istiyordu.
Barbaros kapıdan içeri girer girmez hemen etrafı kısaca taradı raflara dizili olan saksılarda kısa bir göz gezdirdi. Raflara doğru ilerledi ve gözüne kestirdiği rafta bulunan küçük saksıları ellerinin arasına alıp anahtarı aramaya başladı içlerinde . Bu defa kaybetmemek için elinden geleni yapacaktı. Her eline aldığı saksıyı hiç düşünmeden yere doğru atıp diğer saksılara ilerliyordu. Bazılarını da yere fırlatıyor böylelikle kırılan sakının dağılan parçaları ve içindeki toprağın yere sıçramasıyla anahtarı bu şekilde daha kolay görebiliyordu.
Zaman herkesin büyük sorunuydu. Bu zaman içinde o anahtarı bulup bir üst kata çıkmaktı isteği herkesin . Ve bunu ne pahasına olursa olsun yapacaklardı. Ediz girdiği odada onu havada asılı duran oyuncak uçaklar karşılamıştı. Hızla kendini uçaklara doğru yönlendirip uçakların içinde anahtarı aramaya başladı. Uçağın sağına soluna hatta içlerine dahi bakıyordu. Ama şu zamana kadar bir sonuç elde edememişti. Her incelediği uçak bomboş olarak eleniyor yeni uçağa yöneliyordu. Umudunu kaybetmeden tekrar aramaya devam ediyordu. Eninde sonunda bulacaktı buna inanıyordu.
Gerekirse tekrar al kata defalarca insede bu 24 saat içerisinde o çıkış kapısını bulup bu evden adım atıp oyunu tamamlayacaktı. Hızlı olmak için elinden geleni yapıyordu. Bir taraftan anahtarı bulmaya çalışıyordu bir taraftan kaç dakika burada kaldığını hesaplamaya. Kafasında bir plan yapmıştı 20 saat içinde çıkış anahtarını bulmalıydı. Yoksa kaybeder ve ceza alırdı. Aklında Noir 'in onlar için hazırladığı cezayı düşününce yaşayacağı acıdan dolayı bu anahtarı bulmaktan başka çaresi yoktu.
Lavin odaya girdiğinde duvara sabitlenmiş çekmecelere şaşkınlıkla baktı. Sürenin az olduğunu hatırlayınca hızla zaman kaybetmeden önünde bulunan duvarlara sabitlenmiş çekmecelerle ilerledi . Bu çekmeceler daha önce oynadıkları duvarların her biri çekmecelerle dolu olan odayla aynı benzerliği gösteriyordu. Çok fazlaydı ama oda azimliydi bulmak konusunda . Ne olursa olsun kapının anahtarını ve çıkış kapısının anahtarını bulmalıydı. Hızla çekmecelere ilerleyip hızla açıp kapayıp içindeki eşyaları savuşturup anahtarı arıyordu. Her attığı eşyanın ardından onu boş çekmece karşılıyordu. Hızlıydı bir o kadarda tedirgin. Ama sakin olup aramaya çalışıyordu. Yoksa zamana karşı kaybedecekti.
Asır odaya girdiğinde hemen kapı ardından otomatikman kapanmıştı. Oda hemen duvarlara sabitlenmiş küçük kasalara bakışıyordu. Şifreli kasaları nasıl çözeceğini şimdiden düşünmeye başlamıştı. Herhangi bir şifre de yazılmıyordu kasanın üzerinde. Onun mu bulmasını istiyordu Noir. Vakit kaybetmeden kasalara doğru ilerledi hemen ilk aklına gelen kendi hücre numarasını denedi ama olmamıştı, kasa bu şifreyi onaylamamıştı sonra sırasıyla her hücre sayısını denemeye koyuldu. Ama ilk üç denemesi başarısız olmuştu ama tekrar denemeye koyuldu ve 005 yazdığında kasanın kapağı açılmıştı. Neden 005 olduğunu anlayamamıştı ama şuan bunun zamanı olmadığını düşünüp tekrar işine geri dönmüştü.
Hızla açtığında onu karşılayan boş kasayla bakışmıştı. Kasanın kapağını açık bırakarak diğer kasalara geçti onuda direk 005 şifresiyle açmıştı. O kasaları açmaya devam ederken. Onun için kurulmuş plandan habersizdi. Aslında tüm karakterler için oyunda küçük fikirler vardı. Tehlike odalarda dururken bunun farkında bile değillerdi. Ama asıl onlar zaman ilerledikçe zorlanacaktılar.
Meriç odaya girdiğinde hemen karşısında bulunan odaya kısa bir bakış attı. Bakışlarını çalışma odasında gezdirdi ve zaman kaybetmek istemediği için anahtarı aramaya başladı. İlk başta dolaba doğru adımladı. Dolabın çekmecelerini açıp kapadı içinde anahtar olma ihtimali ile dolapta olmayacağını anladığında koltuklara yöneldi. Koltukların her bir köşesinde anahtarı aramaya başladı. Koltukların köşelerinde ayak kısımlarında hatta kol kısımlarında bile aramaya devam etti.
Ne kadar arasada bulamamıştı. Koltuktan uzaklaşıp yerde duran halıyı gözüne kestirdi. Halının altına baktı ama halının altına da değildi anahtar her yere bakmıştı her şey dahil ama bulamamıştı. Ama aradığı anahtarı hala bulamamıştı. Gitgide sabırsızlanırken arkasında bulunan manzara tablosu gözüne ilişti belki arkasında olabilirdi diye düşündü . Tabloya doğru adımladı hızla . Hemen tabloyu kaldırıp arkasına baktı. Ve işte aradığını bulmuştu şaşırmıştı sanki ne kadar çabalasada bulamayacak gibiydi onun için bu anahtar . 10 dakikanın dolmasına az bir süre vardı öyle düşünüyordu . Ama belki bu odada anahtar vardır diye kısa bir arayışa girişti. Zaman ilerlemeye devam ederken kalan süre içinde kapıyı açacak anahtarı bulanlar Meriç, Lale ve Lavin olmuştu.
Barbaros, Ediz, Deren ve Hamra aramaya hala devam ediyordu. Meriç, Lale ve Lavin anahtarı alıp kapıyı açıp üçüncü kata ulaşmıştılar. Barbaros sonunda anahtarı bulmuş ve kapıyı açıp merdivenlerden üçüncü kata çıkmıştı. Ediz eline aldığı radyonun içinde anahtarı sonunda bulabilmişti. Sonunda oda kapıyı açıp diğerleri gibi üçüncü kata çıkmıştı.
Geriye Deren ve Hamra kalmıştı.
Hamra girdiği odada raflarda bulunan ayakkabılarla kısa bir bakışma yaşamıştı. Kısa bir şaşkınlıktan sonra raflara ilerleyerek ayakkabıları teker teker kontrol edip içinde anahtar olup olmadığına bakıyordu. Her baktığı ayakkabıları düşürüyor yada sinirle duvara doğru fırlatıyordu. Artık çıldırmak üzereydi her girdiği odada bir sürü eşyayla karşı karşıya kalıyordu. Acımasızlığın da bu kadarıydı. Noir zorlamak konusunda kendisini aşmıştı artık. Bu kadar çok eşyanın olması zaman alıyordu arama anında anahtarı.
Zaman geçiyor ve odalar hala arayış içinde anahtarı ve onları bu azaptan kurtaracak çıkış anahtarını arıyordu işleri çok zordu ama başarmaktan başka çareleride yoktu. Sonunda Deren ve Hamra da anahtarları bulup üçüncü kata çıkmıştı.
⚓
Zaman su gibi akıyordu geriye kalan her şey zamanın değişimiyle sürüklenip gidiyordu. Odaların atladığı bir şey vardı. Onlar her katta kalan 8 odaya uğramıyor hemen diğer odalar için diğer katlara yöneliyordu. Bu büyük bir hataydı onlar için. Çünkü bu oyunu bitirecek çıkış bileti olan anahtar girmedikleri oda da olabilirdi de. Bu hatayı devam ettirirse 24 saat içinde çıkış kapısının anahtarını bulamayacaklardı. Geriye dönüş çok zor olabilirdi de. 8 karakter üçüncü katta rastgele seçtikleri odalara girdikten sonra kapılar kilitlenmiş ve üçüncü kat duvarların haraketi ve odaların aşağıya inmesiyle şuan konum olarak ikinci kattaydılar.
Noir zor bir düzenek ile odaları fazlasıyla zorluyordu. Bu seferki odaların içlerinde onları bekleyen korkunç şeyden habersizdiler. Karakterler içeri girdiğinde karşılaştıkları durumla dumura uğramıştılar. Odanın tam ortasında uyuyan bir kocaman tehlikeli bir timsah duruyordu. Şuan hareketsiz bir şekilde odanın tam ortasındaydı. Herkes şaşkındı böyle bir şey beklemiyordular. Asla akıllarında böyle bir karşılama yer almamıştı. Noir odaları fena avlamıştı. Herkes ne yapacağını şaşırmış bir şekilde timsaha bakıyordu. Meriç, Demre, Hamra, Ediz, Asır, Lale, Lavin, Barbaros....
Hepsinin aklındaki tek kelime sessizlik. Sessiz olmalı ve oda içinde o anahtarı aramaya koyulmalıydılar timsah uyanırsam ne yapacaklarını bilmiyorlar düşünmek dahi istemiyordular. Yavaşça oda içinde hareket ediyordu odalar, sessizce harekete geçtiler ve anahtarı aramaya başladılar zaman kaybetmeden. Ufak bir harekette uyanan bir timsahla karşı karşıya kalacaktılar. Bu seferde hem zamanla hemde sessizlikle savaşıyordular. Sessizce odada her köşeye bakınmaya başladılar. Zaman ilerlerken karakterler kalan zaman içinde anahtarı aramaya devam ediyordular. Ama yaşadıkları gerilim ve korku onları epey zorluyordu.
Herhangi bir ses çıkmasın diye kontrollü ve hızlı hareket ediyordular. Deren arkasına dönerek ilerlemeye devam etti oda içinde gelip gitmeye odanın her köşe başında bulunan saksılara, koltuklara, duvarda asılı duran tablolara bakmaya çalıştı . Aynısını diğer odalarda yapıyordular. Odanın içinde kaç kere tur atsalarda istenilen anahtarı hala bulamamıştılar. Zaman geri sayıma doğru yaklaşmaktaydı. Her an bitmeye doğru koşan süre içerisinde bulmaları gerekecekti. Zor bir oyunda gerçekten Noir için onlar tam anlamıyla bir piyondu. Bulunması zor bir piyon. Ama onlar Noir 'in sinsi zihnindeki felaketten habersizdi. Anahtar tamda olmaması gereken yerdeydi. Timsah anahtarın üstünde uyuyordu. Peki bu sinsi fikri hangi karakter farkına varacaktı?
ASIR HAMRA LAVİN LALE DEREN BARBAROS EDİZ MERİÇ
Sizce hangileri zarar görecekti? Ya o anahtar timsah uyanmadan alınacaktı ya da o timsah uyanacaktı ve zarar görme pahasınada olsa o anahtarı almak zorundaydılar. Odaların başka da çaresi yoktu da anahtarı alsalarda zarar göreceklerdi almasalarda. Timsah belki ik türlü uyanıp onlara zarar verecekti. Çünkü bir müddet sonra uyanması olasılıktı. Herkes uçurumun dibinde kurtuluşu arıyordu. Ve bu kurtuluş pekte kolay olmayacağa benziyordu.
|
0% |