@kumsallardagezen12
|
*Ölümden bir şey umarak ruhumuzu sattık..*
Zihnimi tırmalayan sorular artık canımı yakıyordu. Artık neyin ne olduğunu anlamakta güçlük çekiyordum. Canım çok yanıyordu. Bu o kadar derin bir sızıydıki artık bedenim bu acının altında kalıyordu bitiyordu.
Her acıda benden sökülüp alınan duygularımdan dolayı ben her şeyimi yitiriyordum. Ruhsuzlaşıyordum. Her şeyi hemen kabullenip hiçbir itiraz dahi etmiyordum. Acıyla bütünleşmiş oluğumu düşündükçe kavrıyor bu düşünceme hak veriyordum. Aslında ben kendime en büyük zararı verip geceyi böyle tamamlayıp sabaha her şeyi unutmuş olarak kalkıyordum. Kabul mu edemiyorum yoksa bile isteye bu döngüyü sağlıyordum. Her şey karanlıklarda, korkularda belli olurdu. İnsan karanlıkta kalınca korkularının farkına varır ve korkularını da karanlık sayesinde ifşa olmasını sağlar.
Silinen hayal ürünlerim beni ikilemde bırakırdı. Acılarıma sarılmak ve onları kanadığı yerden onarmak isterdim. Geriye dönüp hayli üzüldüğüm anılarımı zihnimden silmek isterdim. Ve en çok ta korktuğum anlarda bedenimle zihnimi o yerden alıp götürmek isterdim.
En olmaz isteklere uyandım gecenin birinde kulağıma fısıldanan kısık bir mırıltı. Gerçekleri kulağıma fısıldayıp çevremdeki sahtelikleri fark etmemi istiyordu. Bu sesin iyi ya da kötü veya yaralı olup olmadığını bilmiyordum. Amaçsızca denilenler itaat ediyordum. Benim yararıma olup olmadığını bilmeden. Ruhumun çığlık çığlığa yapma demesine rağmen duymuyor. Duymamak için kulaklarımı tıkıyordum. Ruhumu dinlemediğim zaman tarafsız bir hüzünle solgunlaşıyor. Karamsarlığa adım atıyordum.
Bilip bilmeden her denileni yerine getirmenin ağırlığını bedenimde var olan yaralarla ödüyordum. Zihnimin yorgunluğunu önemsemiyor. Düşüncelerle dolup taşmasını sağlıyordum. Artık zihnim işlevini hasar vermesi beni fazlasıyla etkiliyordu.
Şimdi bulunduğum bu odada karşımda duran timsahın uyanmaması için elimden geleni yapıyordum. Sessiz bir şekilde etrafı karıştırıyorum. Çekmeceleri, tabloları hatta kitapların içlerine bile bakıyordum. Ama aradığımı hala bulmuş değildim. Derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirmek için çaba sarf ettim. Ama olacakların bana zarar vereceğini bilmek bu çabamı olumsuz kılıyordu. Yavaşça ilerleyerek odada tur atarken yanlışlıkla ayağım uyuyan timsaha değmişti. Uyanmaması için bildiğim bütün duaları ettim o an. Korkudan hemen geri geri giderek uyanıp uyanmadığını kontrol ettim.
Dikkatli bakındıktan sonra hala uyumaya devam ettiğini fark ettim. Yere kıpırdamadan uyumaya devam ediyordu sanki şuna ölü gibiydi. Tekrar odada tur atacakken timsahın bedeninin altında parıldayan şey dikkatimi çekti. Bedenimi ona yaklaştırıp daha yakından bakamaya çalıştım. Ne kadar dikkatli baksamda ne olduğunu anlayamamıştım. Gereksiz bir şekilde yaptığım şeyin süreden çaldığını düşününce gözlerimi timsahtan çekip odada bulunan masaya ilerleyecektim ki aklıma gelenle olduğum yerde kalakaldım. Bunu yapmış olamazdı değil mi? Bu delilikti. . Bu ölüme adım atmaktan bir farkı yoktu. Yavaşça arkama dönüp timsaha baktım. Kıpırdamadan uyumaya devam ediyordu.
Bunu yapmak istemediğimi anladım ama yapmazsam belki benim için kötü sonuçlar doğuracaktı .Kendimi sakinleştirerek ona doğru bedenimi çevirdim ve zihnimden geçen şeyi uygulamaya döktüm. Yanına yaklaşıp bedenimi eğip dizlerimin üzerine çöktüm ve sessizce eğilip gövdesinin altına elimi koydum ve derin bir nefes alarak elimi gövdesinin daha altına koymaya çalıştım. Daha koyamadan geri çekilip hızla masanın olduğu tarafa gittim. Yapamazdım. Uyanma olasılığı vardı. Her türlü o anahtarı oradan almak zorunda kalacaktım . Bunu o uyanmadan yapmak zorundaydım.
Kararsızlığım sonum olacaktı. Kendimi cesaretlendirip tekrar yanına gidip yere yavaşça çöküp elini yavaş yavaş bedeninin altına yerleştirdim. Bunu yavaş ama temkinli bir şekilde yapıyordum. Her bir santim gövdesinin altına elim ilerlerken ecel terleri döküyordum. İçimde o uyanmasın diye kaç kere dua ediyor ve etmeye devam ediyordum bilmiyordum. Parmaklarım metale dokununca yüzüme yerleşen tebessümle ağırlanmıştı. Hemen parmaklarımla anahtarı kavrayıp yavaşça kendime doğru usulca çekmeye devam etmeye başladım. Bedenimi de her anahtarı kendime doğru çekmeye başlarken bedenimide timsah tan uzaklaştırıyordum. Anahtarı sorunsuz aldığıma sevinmiş bir o kadar da şaşırmıştım. Vakit kaybetmeden buradan çıkmalıydım.
Sonunda anahtarı almıştım bunu hala şaşkınlığını atlatamadan hızla kapıya ilerleyip anahtarı yerleştirip açmaya çalışmıştım ama açacakken arkamdan duyduğum sesle bedenimi sese doğru çevirdim. Karşımda beni izleyen bir timsahla karşı karşıyaydım. Timsah uyanmıştı. Be ise ne yapmalıyım bilmiyordum. Gözlerini avına dikmiş öylece bakıyordu bana o atağa geçmeden ben bir şeyler yapmak zorundaydım. Bedenimi kapıya yaslayıp anahtarı arkamdan sağa sola çevirip kapıyı diğer elimle açmaya çalışıyordum.
Timsah ise bana doğru ilerlemeye devam ediyordu yaşadığım korkuyu anlatmaya kelimeler bulamazdım. Anlımdan dökülen ecel terleri ve kalbimin son sürat koşması ve kulağımda yankılanan adım sesleri. Ve azalmakta olan saniyeler. Ne olacaktı? Ölüm bu denli baş ucumda mıydı? Biraz sonra sonsuz bir uykuya mı teslim olacaktım? Ümidimi yitirmişken kendimi timsahın merhametine bırakmışken klink sesini duymuşken ne zaman kapadığımı bilmediğim gözlerimi açıp hızla timsah bana yaklaşmadan kapıyı açıp kendimi dışarı attım.
Kapıyı ardımdan kapayarak sırtımı kapıya yasladım. Soluksuz aldığım nefesler ve çınlayan kulağımla hala yaşadıklarımı idrak etmeye çalışıyordum. Ben az önce ne yaşamıştım. Bu yaşadığımın benzerini diğerlerinin de yaşadığına emindim. Kendimi toparlamaya çalıştım çünkü hala oyun devam ediyor ve süre aleyhime işliyordu.
Zaman kaybetmeden karşımda duran merdivenlere doğru ilerlemeye başladım. Aklımda olan tek şey bunun daha başlangıç olduğunu düşünmesi.
⚓
Hamra üçüncü kata çıkarken diğerleri anahtarı alma peşindeydi. Herkes gergin ve stresliydi. Hala nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini bilmiyordular. Karakterler içerisine düştükleri bu durumdan nasıl kurtulması gerektiğini düşünüp durmaktan artık yorulmuştular. Hep bir gizem hep bir problem onları fazlasıyla zorluyordu.
Deren uzun süre arama sonucunda anahtarın Timsahın bedeninin altında olacağını fark etmişti. Bu onun için epey bir zor olmuştu. Çaresizce anahtarı almaya çalışıyordu timsahın altında Diğerleride timsahın bedenin altından almak için neredeyse savaş veriyordu. Meriç, Asır, Ediz, Lale, Lavin Barbaros. Hepsi verdiği uğraşlarıyla timsah uyanmadan anahtarı almaya çalışıyordu. O anahtarı almaktan başka çareleri olmadığını biliyordular. Zor bir aşamada zor bir görevi başarmak zorundaydılar. Zorlanmaları mücadele etmelerine engel değildi. Ama aralarında hata yapan kişi Barbaros olmuştu.
Yanlışlıkla dengesini kaybedip timsahın üstüne düşmüştü. Bu düşüşün ardından timsah gözünü yavaşça açıp uyanmıştı. Karşısında ise bir canlı duruyordu. Ardından timsah saldırıya geçti hızla. Ağzını açıp Barbaros 'a doğru hamleler yapmaya çalıştı. . Barbaros tüm gücüyle timsahın kendinden uzaklaştırmaya çalıştı. Uyanan timsahla uzun süre mücadele etmeye başlamıştı. Defalarca timsah Barbaros' a dişlerini geçirmeye çalışsada Barbaros buna engel olmuştu. Timsah ona göre fazlasıyla güçlüydü. Timsahın ağzını bir eliyle diğer eliylede bedenini tutup onu arkasında duran dolaba doğru taşımaya başlamıştı. Önünde duran dolabı ayağının yardımıyla yere doğru atmıştı.
Yere düşen dolabın açılan kapakları ona kolaylık sağlamıştı. Timsahı zorda olsa dolabın içerisine koymuş ve ve dolabın kapağını kapayarak üstüne bedenini bırakmıştı. Biraz uzağında duran küçük komidini kolları ve parmaklarıyla kendisine doğru çekip dolabın kapakları üzerine bırakmıştı. Bu onun için fazlasıyla zor bir durumdu hatta nasıl o timsaha karşı koyduğunu bile aklı almıyordu. İnsan çaresiz kalınca neler yapabilir bilinmezdi. Hala yaptığı şeyin şokunu atlatamamıştı Barbaros. Derin bir nefes alıp anahtara doğru ilerledi. Anahtarın yanına vardığında dizinin üzerine çöküp zaman kaybetmeden anahtarı yerden alıp kapıyı açarak odadan uzaklaşmıştı.
Hamra 'nın ardından oda üçüncü kata oda çıkmıştı. Geriye kalanlardan Deren ve Lavin Timsahı uyandırmadan anahtarı almayı başaranlar arasındaydı. Sesiz davranarak timsahın altında duran anahtarı kolaylıkla almıştılar. Anahtarı alıp onlarda üçüncü kata çıkmıştılar. Geriye kalan Lale, Meriç, Ediz, Asır Hamra' nın yaptıklarını yapmıştılar. Ama onlarda herhangi bir darbe alamadan üçüncü kata ulaşmıştılar. Geriye 5 kat kalmıştı. Ve 5 büyük imtihan. Bu imtihanların derecesi her kat daha fazla zorlaşıyordu. Görecekleri karşısında takındıkları hal ve hareketler onlara çok yabancı geliyordu. Sanki onlar değilmiş gibi daha farklı daha pratik.
Noir odaları izlerken geçirdikleri değişimleri büyük bir zevkle izliyordu. Gerçek anlamda oyun şimdi başlamıştı karakterlerin değişimi gün geçtikçe daha da farklılaşıyordu. Hızlı karar veriyor hemen problemi çözüme kavuşturulmasını sağlıyordular.
Ve odalarının yapacakları hamleleri önceden tahmin ediyor zihninde onların nasıl bir hal ve hareket sergileyeceğini düşünüyordu. Ve bu onun için büyük biz hobi olmaktan çıkmış hayat felsefesi olmuştu.
⚓
Zaman geçiyor karakterler bu 24 saatin ardından epey bir zamanı geride bırakmıştı. Zaman geçiyordu ama onlar şuana kadar sadece girdikleri odaların anahtarını buluyordular. Hala aralarında çıkış bileti değerinde olan anahtarı bulan biri yoktu. Odalar üçüncü katta seçtikleri odalara girdikten sonra kapılar otomatikman kapanmış ve odalar bulunduğu odalarda onlara Noir tarafında yapılan sürprizle karşılaşmıştılar.
Odada onları karşılayan lazerlerle karılaşmıştılar. Odalar ilk başta yanlış gördüklerini düşünmüş ama hemen ardından gerçeğin farkına varabilmiştiler. Uzun bir oda ve odanın tam ortasında sayamayacak kadar odayı ikiye ayırmış lazerli geçişler. Peki bu lazerleri geçip duvara asılı halde duran anahtarı alabilecekler miydi odalar?
Herkes nefeslerini tutmuş bir şekilde öylece karşısında olan lazerlerle bakışıyorlardı. Zor bir aşamadan geçmek zorundaydılar. Canları yanacak hatta buna rağmen yine de devam etmek zorunda kalacaktılar. Gerçekten şuana kadar gördükleri problemleri veya sorunları düşününce çok fark olduğunu anlamıştılar. Bu odada tek yapmaları gereken dikkatli davranarak bedenlerini lazerlerden hasar almadan anahtara ulaştırabilmekti. Herkes ilk adımı atmakta tereddüt ediyordular. Alacakları darbe onları epeyce korkutuyordu.
İlk cesareti gösteren Asır olmuştu. Karşısında duran lazerlerle kısa bir bakış attıktan sonra yavaşça bedenini eğip lazerin altından geçmeye çalıştı. Bu onun için çok zordu çünkü iri bedeni ona zorluk çıkartıyordu ve hiç yardımcı olmuyordu. Dikkatli bir şekilde hareket ediyordu. İlk lazerin geçmeyi başardıktan sonra önünde duran lazeri ayaklarını kaldırıp diğer tarafa atarak geçmişti. Ardından bel hizasında duran lazeri bedenini sola çevirip yavaşça eğilip lazeri altından geçmeye çalıştı. Bu lazeride hasar almadan geçebilmişti. Ardından önünde duran lazerleri yavaş ve temkinli bir şekilde geçemeyen çalıştı. Fazlasıyla dikkatli davranarak ilerliyordu. Her geçtiği lazerden sonra bir derin nefes alarak tekrar başlıyordu. Epey uğraştırıcı bir işti onun için bu lazerleri geçme işi.
Lale önünde duran lazerleri korkuyla bakarken yavaş adımlarla lazerlerle doğru ilerlemeye başladı. Korkuyordu alacağı ufak bir acı onun için dayanılmaz olacaktı. Çünkü bu acı onu mahvedecekti. Derin bir nefes alıp kendini cesaretlendirdi. Adımları tam lazerin önünde durunca tuttuğu nefesi geri verdi. Dikkatle inceledikten sonra bedenini eğip lazeri altından geçemeye çalıştı. İlk başarısı hüsranla sonuçlanmıştı.
Lazere çarpan kolunun acısı onu duraklatmıştı. Korktuğu gibi olmuştu yara almış canı fazlasıyla yanmıştı. Yanan kolunun acısı kat be kat artarak kendisini belli etmeye başlıyordu. Ağrıyan kolunun acısını unutmaya çalışarak tekrar denemeye koyuldu. Bu sefer başarmış ilk lazerden geçebilmişti sırada önündeki lazerleri aşmak vardı. Zor bir işe koyulmuştu umarım sonunu sorunsuzca getirebilirdi.
Lavin ve Deren karşısında duran lazerleri inceleyerek onlara doğru ilerlemiş ve temkinlice lazerlerden geçmeye çalışmıştılar. İlk lazerden geçebilmiştiler zorda olsa . Sırada ikinci lazer vardı . Lavin ve Deren bu ikinci önlerinde bulunan lazerden geçmeyide başarabilmiştiler. Her geçtikleri lazerden sonra içlerine küçük bir umut kırıntısı ekleniyordu.
Geriye kalan Barbaros, Ediz, Meriç ve Hamra yavaş adımlarla lazerlere doğru ilerlemiş ilk lazerlerden hasar alamadan geçmiştiler ama ikinci lazeri geçmeye çalışırlarken hasar alan Ediz ve Barbaros yanan omuzuyla büyük bir acıya maruz kalmıştılar. Canları düşündüklerinden de fazla yanmıştılar. Omuzlarında geçen saniyenin ardından artan acıyla yollarına devam etmeye çalışıyordular.
Hamra, Meriç ilerlemeye devam ederken önündeki 4.lazeride geçmeyi başarmıştılar. Her lazerden sonra anahtara bir adım daha yaklaşmaya başlıyordular. İçlerindeki unut kırıntısı ölmeden hayata tutunmaya çalışıyordu. O anahtarı alıp hemen bu odadan çıkmak istiyordular. Zaman neleri gösterecekti kim bilir? Daha N e kadar fedakarlık yapacaklardı? Daha ne kadar acıya maruz kalacaklardı? Bunu zaman belirleyecekti.
Az bir süre kalmıştı. Odalar bu süre içerisinde anahtarı alıp tekrar geri dönmeliydiler yoksa bir alt kata ineceklerdi. 10 dakika içerisinde onlardan çok şey bekleniyordu. Bu biraz imkansızı istemek gibi bir şeydi.
Anahtara en yakın olanlar Asır, Hamra ve Meriç 'ti. Önlerindeki 4 lazeride geçebilirseler anahtarı alıp tekrar bu lazerleri geçecektiler. Bu çok meşakkatli bir şeydi.
Bir kaç dakikanın ardından anahtarı alan Hamra, Meriç ve Asır tekrar geldikleri lazerlerden geçmeye başlamıştılar. Bu bile aynı acıyı, korkuyu bile bile yaşamaktı onlar için. Hala lazerleri geçmeye çalışan Ediz, Deren, Lale, Lavin ve Barbaros hızla ilerlemeye devam ediyordular bazen yaralanıp tekrar devam ediyordular. Bir alt kata inmemek için hızlı davranıyordular ve buda onların yararlanmasını sağlıyordu sonunda anahtara onlarda ulaşmış ve tekrar hızlı bir şekilde geldikleri lazerlerden geri dönmeye başlamıştılar. Hızlı hareket ve dikkatli davranmak ilk kural arasında bulunuyordu onlar için.
Anahtara ulaşıp geldikleri yolu geri dönmüştüler Hamra, Asır ve Meriç. Hamra, Asır ve Meriç anahtarla kapıyı açıp hızla 4. kata çıkmıştılar. Seçtikleri odaya girip anahtar aramaya koyulmuştular tekrar .
Geriye kalan Lale, Ediz, Barbaros, Lavin ve Deren zorda olsa son lazerden geçmiş ve anahtarla kapıyı açıp onlarda 4.kata çıkmıştılar. Yeni bir serüven başlamıştı onlar için.
⚓
Odalar 4.kattaki odalardan herhangi birine girdikten sonra kapılar kitlenmiş ve onlar arayış içine tekrar girmiştiler. Bu seferki odada ise ışık dahi yoktu.
Kapkaranlık bir odada boşluğa bakıyordular. Ellerini kullanarak karakterler odada ilerlemeye başladılar. Hepsi ilk önce bir tabloya dokundular bunun tablo olduğunu yüzeyindeki dokudan ve tablodan hala ayrılmamış boya kokusundan anladılar. Sonra yavaş yavaş ilerleyerek duvara ellerini dokundurarak ilerlemeye başladılar. Bu sefer elleri bir kumaşa dokundu. Kumaşı iki elleriyle karakterler hissetmeye çalıştılar. Yokladılar herhangi bir şey daha olup olmadığını. Ama sadece sade bir kumaştı dokundukları. Ardından tekrar elleriyle yoklayarak duvara tutunan ilerlediler.
Ama bedenleri sert bir cisme çarptıktan sonra durmuş ve neye çarptıklarını elleriyle hissetmeye çalışmıştılar. Çarptıkları bir tahta dolaptı bunu pürüzsüz yüzeyinden anlamıştılar. Sonra bedenlerini geriye çekmiş eğilerek elleriyle bir çekmece olup olmadığını kontrol etmeye başlamıştılar. Kafalarında ki cevapsız sorular eşliğinde elleriyle dolabın çekmecesinin küçük kulpunu tutarak çekmeceyi açmıştılar. Ardından sağ ellerini çekmeceyi daldırıp içindeki şeyleri kontrol etmeye başlamıştılar.
Her avuçlarına aldıkları eşyaları yerlere doğru bırakarak kalanlar arasında anahtarı aramaya devam etmiştiler. Açtıkları çekmecede olmadığını anladıktan sonra karakterler yerden doğrulup ellerinin yardımıyla ilerlemeye başlamıştılar.
Bedenleri bir nesneye çarptıktan sonra gerileyerek o şeye dokunarak ne olduğunu anlamaya çalışmıştılar. Elleriyle yoklayarak bunun bir kafes olduğunu anlamıştılar. Hemen korkuyla kafesten ayrılarak bir iki adım bedenlerini kafesin olduğu taraftan uzaklaştırmıştılar. Akıllarında dönüp duran düşüncelerle kafesin içinde ne olacağını düşünmeye çalışmıştılar. Ama akıllarına soyut bir kavram gelmiyordu. Her şey olabilirdi sadece bunu düşünüyordular.
İçlerine yerleşen korkuya da mani olamamıştılar. Kafesten uzaklaşıp ışık ya da el feneri aramaya başladılar. Elleri yardımıyla ilerleyerek odanın içinde aramaya koyuldular. Odalar önlerinde duran büyük masayı elleri yardımıyla bularak hemen masa üzerinde ellerini sürterek bir şey aramaya başladılar ve elleri küçük bir düğmeye dokunmuştu odaların ve cesaretlerini toplayarak yavaşça o düğmeye basarak gelecek görüntüyü zihinlerinde şekillendirmeye çalıştılar.
Işık açılıp odayı aydınlatırken odanın içindeki kafesin bomboş olduğunu fark ettiler ve ardından bakışlarını odada gezdirdiğinde karakterler odada küçük bir masa ve küçük bir komodin ve masanın üzerinde küçük masa lambasını gördüler. Akıllarındaki soru şuydu neden odanın içinde bir boş kafes bulunuyordu? Amaç neydi ki? Noir niye bu kafesi odanın tam ortasına koymuş olsun? Peki bu kafesin buraya konuşma amacı nasıl bir problem yaratacaktır onlar için? Bu cevapsız sorular artık onların zihnini bir süreden sonra yormaya başlamıştı.
Odanın ortasında duran kafese doğru ilerlemeye başladılar. Ve kafese yaklaştıklarında kafesin alt kısmında bir kapak vardı. Bu kapağın neden olduğunu düşünmeye başladılar. Aşağı eğilip yakından o kapağı incelemeye başladılar. Ne yapacaklarını şaşırmıştılar. O kapağı açmalı mıydı lar? Ya da açmamalı? Ya içinde tehlikeli bir şey varsa ne yaparlardı karakterler. Kendilerini hasar alamadan koruyabilir miydiler? Düşündükleri kadar güçlü olup olmadıklarını da bilmiyordular.
Bilinmezliğe neredeyse savaş açmıştılar. Odada korkudan tur atmaya başladılar. Ya açacaklardı ya da açmayacaklardı. Ama hangisi olacaktı onu bilmiyordular. Son çare odada bulunan eşyaları detaylıca karıştırarak anahtarı aramaya koyuldular tek umutları odada anahtarı kafesin altında duran kapağını açmadan bulabilmektir. Zaman geçiyor karakterler hala anahtar arayışı içindeydiler. Karakterler ne kadar arsalarda bulamamıştılar anahtarı son çareleri o kapağı açmaktı.
Çaresizce kafese doğru ilerleyerek karakterler kafesin yavaşça iteleyip ayakları yardımıyla kapağı açmaya başlamıştılar. Açılan kapaktan çıkan siyah kocaman bir kaplanla karşılaşmıştı hemen karakterler kafesi direk kapağın üstüne yerleştirerek kaplanın kafesin içerisinde olmasını sağladılar. Dikkatlerini çeken kaplanın boynundaki anahtar olmuştu. Şimdi ne yapacaklarını kara kara düşünür olmuştular. Kaplanın boynuna asılı olan anahtarı nasıl alacaklardı ?
Karakterler odada bir oraya bir buraya bakıp duruyordular. Herhangi bir şey arıyordular uzun ve sağlam bir şey böylelikle kaplanın boynunda duran anahtarı sorunsuz alabilecektiler. Gözleriyle etrafa baka baka bir şey bulamayacaklarını anladıkları an hemen masanın yanına giden karakterler çekmecenin içlerini karıştırmaya başladılar. Sağlam bir şey hala bulamamıştılar. Aramaya devam ediyordular ama süre azalıyordu. Hızlı olmalı hemen kaplanın boynunda duran anahtarı hemen almalıydılar.
Deren gergin bedeniyle hemen karşıda duvarın önündeki komodine ilerleyerek çekmecesini karıştırmaya başladı hızlı hareket ediyor ona lazım olabilecek bir şey arıyordu. Bulmak zorundaydı. Herhangi bir alet olmadan alması çok zordu. Anahtarı bir şeyin desteği olmadan kaplanın boynundan alamazdı.
Lale ve Lavin bulundukları odada aramadıkarı hiçbir yer kalmamıştı ama hala onların işini görebilecek bir eşya bulamamıştılar. Gergindiler bir o kadarda bedenlerini kontrol etmekte zorlanıyordular. İki telaşlı kadın hala korka korka kaplanın etrafında bir oradan bir buradan giderek odada anahtarı almalarını sağlayacak şeyi bulma peşindeydiler. Sonuç hala negatifti. Artık yapamamanın verdiği stresle duvar köşesine çöküp ağlayacak reddeye gelmiştiler.
Gözleri odanın içinde bulunan siyah kaplana gitmişti. Kaplan öylece hiçbir şey yapmadan onları izliyordu. Neden herhangi bir vahşi harekette bulunmuyordu bu siyah kaplan diye düşünür olmuştular. Yerlerinden doğrulan iki kadın siyah kaplana doğru yerde dizlerinin üzerinden sürünerek kafesin karşısında durmuştular. Lale elini korka korka kaldırıp siyah kaplana doğru uzatmaya çalıştı ama hemen korkudan geri çekti. Alacağı darbeden korkuyordu. Yapamayacaktı bunu biliyordu.
Alacağı acının acısını ve Noir 'in vereceği cezayı düşününce bunu yapmanın daha iyi bir seçenek olacağını düşündü. Yavaşça tekrar kafese doğru yaklaştı ve sol elini kafesin içerisine uzattı yarı açık gözle siyah kaplanın vereceği tepkiyi kestirmeyi düşündü. Ama zihnindeki sonla karşılaşmadı. Siyah kaplan ona uzatılan eli sadece başını yaslamakla yetinmişti. Siyah kaplanın pençesini uzatıp ona zarar vereceğini düşündü. Ama siyah kaplan sadece tepkisizce durmayı sürdürüyordu.
Lale hemen sağ eliyle temkinlice siyah kaplanın boynunda duran anahtara uzattı ve anahtarı kaptığı gibi hemen kafesten uzaklaşıp kapıya doğru gitti. Aldığı anahtarı kapı deliğine sokup anahtarı 2 kere sola çevirip kapıyı açtıktan sonra odadan çıkıp gitti. Noir onları aldatmıştı . Zihinlerine yönelik yeni bir oyun kurmuştu ve başarmıştı. Ve onları daha neyin bekleyeceğini düşünüp duruyordu.
Lavin kafesin karşısında siyah kaplanın hal ve hareketlerini izliyordu siyah kaplan kafesin bir köşesine çekilmiş uzanıyordu. Lavin kafese daha da yaklaşarak siyah kaplana daha yakından baktı. Siyah kaplan hiçbir tepki göstermeden öylece Lavin 'e bakıyordu. Korka korka kafesin yanından geçerek siyah kaplanın arkasında durdu ve elini ona uzattı ve boynundaki anahtarın ucundan tutup hızla kendine doğru çekti. Anahtarı aldığı gibi hemen kapıya koşup elinde olan anahtarla kapıyı açıp odadan çıktı.
Geriye kalan 6 karakter odada hala bir çözüm yolu arıyordular. Meriç hızla kafese ilerlemiş ve alacağı darbeyi umursamadan siyah kaplanın boynundaki anahtarı hızla alıp çekmişti kendisine doğru. Siyah kaplandan herhangi bir darbe almaması onu şaşırtmıştı. Biraz düşününce kaplanın eğitildiğini anlamıştı. Yaşadığı şaşkınlıkla hemen kapıya doğru ilerlemiş kapıyı açıp odadan çıkmıştı.
Barbaros ve Ediz ilk bakışta siyah kaplanı incelemiş ve hayvanın zararsız olduğunu sonradan fark etmiştiler. Anahtarı siyah kaplanın boynundan alıp kapıya doğru ilerlemiş odadan çıkmıştılar Ediz ve Barbaros. Hamra, Asır ve Deren cesaretlerini toplayarak hemen siyah kaplanın yanına yaklaşarak anahtara uzanmıştılar içlerindeki korkuyla anahtarı siyah kaplanın boynunda tam alacakken kaplanın partilerini onlara uzatmasıyla üçüde hayvanın evcil olduğunu anlamış ve içlerindeki korkudan sıyrılıp hemen anahtarı alıp kaplanın boynundan kapıya son sürat ilerleyerek anahtarı yerine yerleştirip kapıyı açtıktan sonra odadan çıkıp 5.kata merdivenleri kullanarak çıkmıştılar.
5. Kata çıkan karakterler bulundukları koridorda önlerindeki seçtikleri kapıdan içeri girerek süreyi başlatmış ve oyun zamanla yarışmaya başlamıştı. Hepsi gergin ve yaşayacakları yeni bir anla yüzleşmek için kendilerini cesaretlendiriyordular. Zaman su gibi akarken onlar içlerindeki korkuyla girdikleri odalarda çıkış kapısına ulaşmasını ve bu oyunu bitirecek anahtarı aramaktan umutlarını kesmemişti.
|
0% |