Yeni Üyelik
32.
Bölüm

32. BÖLÜM

@kumsallardagezen12

*Karanlığın zifiri korkusunu anımsadım... *

 

İnsanoğlu hükümdarlığını ilan ediyordu hayata. Acımazlık tüm dünyaya yayılmıştı. İyiliğe dair hiçbir şey yoktu. Katiller.... Can yakanlar.... Merhametsizler.... Gaddarlar.... Dünyayı işgal etmiş haldeydiler. Onları durduracak kimse yoktu. Olmasıda muhtemel değil gibiydi sanki. Neydi kandırılmak ya da yanlışa düşmek ? İnsanı yokluğa alıştırmak nasıl bir hamleydi? Acıta acıta sevmek ya da sevmiş gibi yapmak? Bu ihtimaller çok kötü çünkü insan bir darbe yedikten sonra toparlanması çok fazla zor oluyordu.

 

Kimsesizliğe alıştırılan bir insanın kendini eksik hissetmesi onu yıkıma sürükler bir zamandan sonra.

Peki bu yıkım neler doğurur ya da onarır mı asırlar sonra günler sonra. Peki özlem o nasıl giderilir? Giderilir mi acaba? Hiç zannetmiyorum. Özlem öyle bir şey ki insanın soluğunu kesip onu savunmasz bırakacak bir güce sahip. Kırıp bir daha onarılmasını engeller. Bu engeller ancak o kişiye kavuştuğu an sonlanabilir.

 

Yıldızlar benim yalnızlığıma arkadaş olurken ben hep acılarımı bir yıldız yapıp gökyüzüne asılı bıraktım. O yıldızlar nedense gün geçtikçe azalması gerekirken artmaya başladı. Ve ben gerçeklerle artık o gün farkına vardım. Aslında hala varmaya devam ediyorum.

 

Şimdi ise çıkmaz bir yolda ilerlemeye devam ediyorum ama çıkışa nasıl ulaşabilirim işte onu kavrayamıyordum.

Zordu ve ben daha ne kadar devam edebilirdim bilmiyorum. Şimdi çıktığım 5. Katta karşılaştığım görüntüyle dumura uğramıştım. Girdiğim odada bir karanlığa şahit oldum ve bu karanlığı nasıl atlatabilecektim bilemiyordum.

 

Girdiğimde odaya karşımda Noir ‘in bize hazırladığı planla karşı karşıya kalmıştım. Önümde yerde parçalanmış cam kırıkları yer alıyordu ve bu cam kırıkları fazla keskin gözüküyordu. Ayağımdaki ayakkabımın pek de dayanabileceğini düşünmüyorum. Ama derin bir nefes alarak gerginliğimi ve korkumu dizginleyerek arkamda otomatikman kapanan kapıdan dayadığım sırtımı çekip adım atmaya başladım temkinlice. Attığım ilk adımımdan sonra ayağımdaki rahatsız veren hissiyatın beni ürkütmediğini söyleyemezdim.

 

Terleyen ellerimi kot pantolonun set yüzeyine sertçe silip stresimi unutmaya çalıştım. Yapmalıydım dikkati olabilirsem bu odadaki anahtarı hiçbir yara almadan alabilir kapıyı açıp odadan çıkabilirim. Noir yine bizi gerçek anlamda zorlamıştı. Bu binlerce sayamayacağım cam kırıkları arasında vardı anahtar. Ve bile bile bu aynalar siyaha boyanmıştı. Anahtar şeffaf camdan dolayı belli olmasın diye. Yavaş adım atarak ayağımı yavaşça yere doğru sürterek cam kırıkları arasında anahtarı aramaya başladım. Herhangi bir kesik almak istemiyordum.

 

Ayağımla camları eşelemeye devam ederek anahtarı aramaya devam ettim ama hala bu koca odada binlerce cam kırıkları arasında anahtarı aramak işimi daha da zorlaştırıyor zamanımı fazlasıyla çalıyordu. Ama pes etmemli ve aramaya sakin ve seri bir şekilde devam etmeliydim. Odada yavaşça ilerlemeye devam ediyordum ama hiçbir sonuç elde edememiştim. Cam kırıkları altında anahtarı bulmuş değildim. Artık zamanın azalması beni daha da strese sokuyor ve bu hızlanmamı sağlıyordu.

 

Zaman ilerliyor ama ben hala bir sonuç elde edebilmiş değildim. Böyle olmayacağını anlayınca dizlerimin üstüne çökerek ellerimle dikkatli bir şekilde aramaya devam ettim.

Umarım bunu yeni acılar almadan tamamlayabilirdim.

 

Nefes seslerim bu odada yankılanıp kulaklarıma ulaşıyordu. Yüzümü daha dikkatlice aynalara sabitledim belki anahtarı görebilirim diye ama siyaha boyanmış cam kırıkları hiç yardımcı olmuyordu. Ama umudumu yitirmeden aramaya devam ettim. Ve odada ilerlemeye devam ettim tam odanın ortasına geldiğimde aklıma gelenle hemen odanın köşelerine yöneldim belki orada olur diye bir umut.

 

Odanın köşesine vardığımda soluksuz nefeslenerek ayakkabımın ucuyla duvar köşesinin yanındaki cam kırıklarını eşeleyerek anahtarı aramaya başladım. Ama ne kadar arasamda bulamamıştım. Bu köşede olmayacağına kanaat getirince diğer köşeye yöneldim. Zaman geçiyor ama ben sonuç elde edememiştim. Umut kırıntıları beni terk etmeye başladıkça artık fazla hızlı hareket etmeye çalışmıştım. Kapının sol yanındaki köşeye gidince cam kırıklarını ileri geriye itip anahtarı aramaya devam ettim umudu kesip odanın ortasına doğru ilerlemeye başlamıştım ki ayağımın takılmasıyla yere kapaklanmıştım.

 

Yere düşünce eklemlerim cam kırıkları nedeniyle yara almış dizime küçük bir cam kırığı batmıştı. Onun verdiği acıya alışmadan elimin 3 santim uzağındaki anahtarı görmemle sevince ulaşmıştım. Elimle anahtarı avcuma hapsetmiş. Ardından dizimdeki cam kesiği yavaşça çıkartıp doğrulmaya çalışmıştım. Ağrıyan bedenimdeki ağrıları görmezden gelip kapıya hızlı adımlarla ulaşıp elimde sıkı sıkı tuttuğum anahtarı kapı deliğine sokup anahtarı sola sağa çevirip kapının kilidini açmıştım. Açtıktan sonra odadan çıkmıştım bedenimde ağrıyan acılarımı unutmaya çalışarak.

 

Sonunda 6. Kata ulaşmıştım.

 

⚓ 

 

Geriye kalan 7 odalar hepsi 5.kata ulaştıktan sonra seçtikleri kapıdan içeri girerek süreyi başlatmış ve ardından kapılar otomatik olarak kilitlenmişti.

 

Odaya giren Deren karşısında cam kırıklarını görünce kısa bir şaşkınlık geçirmişti çünkü odanın tümü yerde cam kırıklarıyla doluydu. Bunun korkusunu ve gerginliği atlatamadan aklına sürenin kısıltı olduğu gelince zaman kaybetmek istemeyen Deren ayağına dikkat ederek yavaşça eğilerek elleri yardımıyla eline dikkat ederek cam kırıklarını yavaşça iteleyerek anahtarı aramaya başlamıştı. Zaman su gibi akarken o hala yerde elinin kesilmesini istemeden temkinli bir şekilde anahtarı aramaya devam ediyordu. Aklında dönüp dolaşıp duran düşünceler onu daha çok korkmasına sebep oluyordu.

 

Çünkü şuana kadar her katta oyun aşama zorluğu gittikçe artıyordu. Ve son 8. Katta başlarına ne gelecek kaygısı yaşıyordu. Noir onlara gerçek anlamda hiç kolaylık sağlamıyordu. Deren hala aramaya devam ederken dalgınlığından dolayı sertçe ittiği cam kırığı baş parmağını küçük bir kesik armağan vermişti.

Hemen baş parmağını dudaklarına götürüp kanamasını dudakları yardımıyla durdurmaya çalışmıştı. Kanaması az da olsa devam ederken o ayakkabısı yardımıyla tekrar aramaya devam etti anahtarı. Hala stres içinde aramaya devam ediyordu Deren.

Pes etmeyerek aramaya temkinli bir şekilde devam etti.

 

Odanın her köşesine değinmeye çalıştı ayaklarıyla. Sağına soluna bakındı. Anahtarı aramaya son sürat devam etti. Zaman işlerken o hala anahtarı bulmaya devem ediyordu. Ama eninde sonunda bulacaktı o anahtarı. Bir alt kata inmek istemiyordu. Zaten şuana kadar ne kadardır süredir burda olduğunu bilmiyordu. 7 saat mı yoksa daha fazlası ya da daha azı mı? İşte bunu bilmiyordu. Bir yanı ikizini düşünüyordu. Şuan ne yapıyordu. Acı çekiyor muydu?

 

Acaba şuan nasıldı durumu? Aklında dönüp dolaşan düşünceler artık bir süreden sonra onu tüketmeye başlıyordu bu bilinmezlik diğerleri gibi onu da yoruyordu. Acısını bir yana bırakıp ikizinin ne halde olduğunu fazlasıyla merak ediyordu. Ama elbet bir kurtuluş olacaktır. Bunu temenni ediyordu diğerleri gibi o da.

 

Zaman ilerledikçe Deren fazlasıyla kaygılanıyor neden hala anahtarı bulamadığı için strese giriyordu. O anahtarı bulup 6. Kata çıkmalıydı. İçinden bir ses Noir ‘in 8 çıkış bileti olan anahtarı 8. Katta bir yere sakladığını ve 8 katta onları büyük bir tehlike karşılayacağını düşünüyordu. Bu düşüncede yalnız değildi. Diğerleri de aynısını düşünüyordu. Deren yoğun düşüncelere dalmışken ayağının sert bir cisme değmesiyle bakışlarını yerdeki ayağına çevirdi. Gördükleriyle şaşkına döndü. Anahtar ayak ucunda duruyordu. Ve o gördüğüne çok sevinmişti. Hemen anahtarı yerden alıp kapıya doğru adımladı. Mutlu bir o kadarda şaşkındı. Ama en çokta süre bitmeden anahtarı bulduğuna sevinmişti. Ardından 6. Kata çıkmıştı merdivenlerden.

 

Barbaros kapıyı açıp içeri girdikten sonra ayakları altında duran cam kırıklarına dikkatle bakındı. Fazla cam kırıkları ve siyah olması onu zorlayacaktı. Ama zaman kaybetmek istemediği için bedenini yavaşça eğip ayakkabısının ucuyla cam kırıklarını ileri geriye doğru götürüp duruyordu. Böyle zorlanacağını biliyordu. Biraz daha hızlı olmaya çalışarak cam kırıkları arasında o kapıyı açacak anahtarı arıyordu. Ama zihnindeki düşünceler onun gerilmesini sağlıyordu. Şuana kadar Noir onları zorlamakla kalmamış çaresizde bırakmıştı. Sanki bir daha bu odalardan hiç çıkmayacakmışlar gibi hissediyordu.

 

Sanki senelerdir burada yaşam sürüyormuş gibiydiler. Barbaros böyle bulmanın zor olacağı kanaatine varıp dizlerini yere bastırarak ellerini cam kırıkları üzerine değdirerek aramaya parmakları yardımıyla devam etti. Saniyeler kendini saliselere bırakırken hala bulmuş değildi Barbaros. Ama aramaktan da sıkılmadan gocunmdan devam ediyordu. Odanın neredeyse tüm köşelerinde o anahtarı aramaya devam ediyordu. Sağında solunda her cam kırığının altında o lanet olası anahtarı arıyordu.

 

Biraz bedenini uzaklaştırıp ulaşamadığı noktalara bakındı. Odanın ortasındaki cam kırıkları saçılmıştılar duvar köşelerine doğru ama tek kapının eşiğindeki cam kırıkları ilk hallerini koruyordu. Noir pisliği yine yapacağını yapmış aklına gelmeyecek bir planla onları zorlamış olmalıydı?

 

Hemen kapının yanına gidip hiç dokunmadığı cam kırıklarını köşeye çekip anahtarı aradı birkaç dakikanın ardından anahtarı siyah cam kırıkları altında bulmuştu. Derin bir nefes alıp sürenin dolmadan burdan çıkması gerektiğini hatırladı. Hızla yerden doğrulup elinde tuttuğu anahtarı kapı deliğine sokup kapının kilidini açtıktan sonra kapıyı kendine doğru çekti. Kapıyı açıp odadan ayrılıktan sonra hemen 6.kata doğru yol almıştı.

 

Geriye kalanlar Meriç, Asır, Lale, Deren ve Ediz di. Gerginliğin verdiği kontrolsüzlükle odaya girdiklerinde

Lale kendini kontrol edemeyip hiç yara almayacağını düşünmeden hızla yerdeki cam kırıklarını sertçe sağa sola atarak anahtarı aramaya devam etmeye başlamıştı. Bu onun için büyük bir hataydı ama bunun farkında değildi. Hızlı itip kalktığı cam kırıkları ona küçük bir armağan vermişti. Kanayan baş parmağını umursamadan aramaya devam ediyordu. Artık bu gerginliğe dayanamayan Lale incilerini serbest bırakmıştı. Daha ne kadar bu olanlara dayanacaktı? Bilmiyordu ve bu onun çok fazla canını yakıyordu.

 

Artık eski yaşantısına dönmek istiyordu. Ama sanki bu hiç olmayacak bir şeyi düşlemek gibi geliyordu ona. Ama yine de içinde ki küçük umut kırıntısının çürümesini izin vermiyordu. Zaman ilerliyor Lale hala anahtarı bulabilmiş değildi ve bu onu daha da geriyordu. Derin bir nefes alıp gözleriyle etrafı uzaktan hiç müdahale etmeden izlemeye başladı. Ardından tekrar önüne dönecekken biraz ileride ona göz kırpan anahtarı görmesiyle hemen anahtara doğru uzandı avcuna aldıktan sonra yerden doğrularak kapıya doğru aksayan ayağıyla ilerledi. Avcunda sık sıkıya tuttuğu anahtarı kapı deliğine sokup kilidin açılmasını sağladıktan sonra odadan ayrılıp adımlarını 6 kata yönlendirdi.

 

İçeriye giren Asır gözlerini etrafta gezdirmiş ardından hemen kıvrak zekasıyla anahtarın nerede olabileceğini tahmin etmeye çalışmıştı. Gözlerini dikkatli gezdirirken siyah cam kırığının altındaki yamukluğun dikkatinden kaçmaması adımlarını oraya yöneltmesini sağladı. Cam kırığını parmaklarıyla kaldırdıktan sonra altında ona göz kırpan anahtarı görmesiyle hiç tereddüt etmeden anahtarı alıp kapıya doğru adımladı ve anahtarı kapı deliğine sokup kilidin açılmasını sağladıktan sonra odadan ayrılıp adımlarını 6 kata yönlendirdi.

 

Ediz kapıdan içeri girerek karşısında duran cam kırıklarına bakamaya başlamıştı. Akılına herhangi bir hatada küçük darbeler alabilecekleri geldi. Nedense her katta zarar görmemeleri kaçınılmazdı. Derin bir nefes alıp cam kırıklarına doğru adım attı Ediz. Aniden aklına gelenle gözlüğünü çıkartıp onun yardımıyla aramaya devam etti.

Bu yöntem daha da hızlı olmasını sağlayacaktı. Tek temennisi ise gözlüğünün zarar görmemesi. Gözlüğü onun için önemliydi. Zaman geçerken Ediz ona sunulan kısa zamanda gözlüğünün yardımıyla anahtarı bulabilmişti. Anahtar köşede hali hazırda duruyordu. Gözlüğünün ucuyla cam kırıklarını iterken anahtarın ucunu görmüştü. Anahtarı avcuna alıp hızlı adımlarla kapıya ulaşıp kilidi açtıktan sonra odadan çıkıp 6. Kata doğru ilerlemişti.

 

Bunlar olurken Noir odalarını bir bir izliyordu. Hepsinin hareketi onu düşünmeye itiyordu. Bir yandan da bu kadar savunmasız olmaları onu sevindiriyor. Bu eğlenceli oyunu daha da eğlenceli kılıyordu. Zaman ilerliyor odalar hala onların çıkış bileti olan anahtarı bulmuş değildi. Hepsi kendi içinde büyük bir savaş veriyordu. Bakalım bu savaşı kim kazanacak ve o çıkış bileti olan anahtarı alabilecekti. Ya da alamayıp kim ceza alıp acı çekecekti. Bunu zaman belirleyecekti. Odalardan hala 5. Katta olanlar Lavin, Meriç kalmıştı. Onlarda odalardan içeri girmiş anahtarı aramaya koyulmuştular.

 

 

Lavin odaya girdiğinde karşılaştığı siyah cam kırıklarıyla kısa bir şaşkınlık yaşamıştı. Ama hızlı toparlanarak cam kırıklarına doğru ilerlemiş ve yere çömelip elleri yardımıyla aramaya devam etmişti. Tedirginliğini gizleyemiyordu Lavin ve bu ne Noir ‘in nede seyircilerin gözlerinden kaçmıştı. Hepsi meraki bakışlarını Lavin’ e sabitlemiş her hareketini kaçırmadan izliyordular. Çoğu odalarda seyirciler heyecanla onları izliyor yaptıkları ve yapacakları şeyler hakkında yorum yapıyordular. Hepsi nefeslerini tutmuş Lavin ‘in anahtarı bulup bulamayacağını merak ediyordular. O sırada Lavin endişe içinde cam kırıkları altında anahtarı aramaya devam ediyordu. Korkuyordu.

 

Tek isteği anahtarı alıp bu odadan hemen çıkabilmekti. Zehirli düşünceleri onun daha çok strese girmesini sağlıyordu. Ama hiçbir şekilde hızını düşürmeden aramaya devam ediyordu. Zaman ilerliyor ve Lavin sürenin sonuna adım adım yaklaşıyordu. Bu kısa zamanda anahtarı almak zorundaydı. Ama ne kadar hızlı hareket etsede amacına ulaşmış değildi. Lavin kapının sağ köşesine yönelip anahtarı orada aramaya devam etti.

 

Elleriyle siyah cam kırıklarını iteleyip dururken birden siyah cam kırığının altında gözleri anahtarı buldu. Uğradığı şaşkınlığa rağmen anahtarı yerden aldığı gibi hemen kapının karşısında yerini alıp elinde tuttuğu anahtarı kapı deliğine sokup anahtarı sola sağa çevirip kapının kilidini açtı. Ardından hiç vakit kaybetmeden 6. Kata çıktı.

 

Son kalan kişi Meriç ten başkası değildi. Odanın içerisine girdiği an hemen yerdeki cam kırıklarına doğru ilerlemiş ve yere çömelip elleri yardımıyla anahtarı aramaya devam etmişti. Yorgundu. Bu tek bedensel bir yorgunluk değildi. Her konuda tükenmişti. Sağlıklı düşünemiyor, sağlıklı uyuyamıyor, sağlıklı bir şekilde hayatını devam ettiremiyordu. Bunun verdiği yorgunluktan daha kurtulamadan yenileri ekleniyordu. Ama yapacak bir şeyi de yoktu. Dik durmak ve buradan sağ çıkmayı başarmak zorundaydı.

 

Derin bir nefes alıp ellerini cam kırıklarının üzerinde gezdirdi. İçinde kopan fırtınalara rağmen hiç belli etmeden ilerlemeye devam ediyordu. Bunu yapmaktan başka bir çaresi yoktu çünkü.

 

Hala devam ederken aramaya zihnini yorarak nerede olabileceğini tahmin etmeye çalışmıştı. Ama bu büyük odada anahtarı bulmak bile zaman alıyordu. Kendini zorlayarak daha hızlı bir şekilde aramaya devam etti anahtarı ama sanki hiç bulamayacak gibi hissediyordu. Tam bir adım atıp ileri gidecekken ayağının kaymasıyla yere kapaklandı yüz üstü. Bu düşmenin ardından küçük darbeler aldı. Ama bunu umursamadan yerden doğrulup anahtarı gözleriyle aradı. Canı yanıyordu çünkü küçük cam kırıkları dizine ve avcuna atmıştı. Ama bunu umursayarak halde değildi.

 

Derin bir nefes alıp dininin yardımıyla ayağa kalkacakken ayakkabısının altında duran anahtarı görmesiyle ayakkabısının yardımıyla anahtarı kendine doğru getirip avcuna hapsetti anahtarı ardından hızlıca yerden kalkıp kapıya doğru adımladı ve anahtarı kapı deliğine sokup anahtarı sola sağa çevirip kapının kilidini açtı. Oda diğerleri gibi 6. Kata çıkmıştı.

 

⚓ 

 

24 saatin dolmasına saatler kalmıştı. Ama odalardan hala bir kimse çıkış bileti olan anahtarı bulmuş değildi. Seyirciler ve Noir ekranda odaların hal ve hareketlerini, korkularını, heyecanlarını, şaşkın yüz ifadelerini izliyordular. Her karşılaştıkları oyunda farklı tepkiler veriyordular. Ama yine aynı ortak duyguda buluşuyordu odaları. Kararlılık ve cesaretlik.... Bu ikisiyle oyuna devam ediyorlar ve o kapıyı açacak anahtarı bulmalarını sağlıyordu.

 

Bakalım günü sonunda cesaretli ve kararlı olmaları onları kurtarabilecek miydi? Oyun sonunda bunu hem kendisi hemde seyircileri görecekti. Şuana kadar 6. Kata kadar gelmiştiler. Şuana kadar olan oyunlar kolay seviyedeydi. 6. Kattaki ve 7. Kattaki oyun orta seviyede 8. Kattaki ise en zoru olacaktı. Bu oyunlar karşısında bakalım nasıl bir tavır sergileyip oyunun zorluğunu hasar almadan atlatabileceklerdi. Bunu fazlasıyla merak ediyordu. Şuan hepsinin ekrana yansıtılmış görüntülerine bakıyordu Noir. 6. Kata gelmiştiler ve rastgele seçtikleri odalara gitmiştiler. Onlar için hazırlanan oyunun tam ortasına hiç düşünmeden kendilerini atıvermiştiler.

 

Zor ama sürükleyici bir gün olacaktı bunu hissediyordu. Ve çok eğleneceği kesindi. Hep milyonlar kazanıyor hemde eğleniyordu. Bundan daha zevkli bir iş var mıydı acaba hayatta hiç zannetmiyordu. Sırtını sandalyeye yaslayarak ekrandaki odalarını izlemeye devam etti.

 

Onları daha çok şaşırtacak günler bekliyordu. Bu onların yanında hiç kalırdı. En büyüğü ise 8. Oda olacaktı ama tabi ki bunu odaları bilmeyecekti ta ki o gün gelene kadar. İşte o zaman bildikleri her şeyi unutacak o ana takılıp kalacaktılar. Tek bir şey onları üzecekti ve Noir ise buna asla engel olamayacaktı.

 

⚓ 

 

Lale kapıyı açıp içeri girdikten sonra karşısında duran şeyle bedenini geri götürüp kapıya sırtını hızla yasladı. Karşısında bir tane akbaba duruyordu. Korkudan hemen nefesini tuttu. Hala akbaba onu fark etmemişti çünkü önündeki bir canlıya ait bedeni parçalamakla meşguldü. Akbabaya daha dikkatli bakınca boynunda o boynunu eğip canlıdan her bir parça koparışında sallanan bir ip ve o ipe bağlı anahtarı fark etti.

 

Noir anahtarı akbabanın boynuna geçirmişti. Lale onun akbabadan nasıl alabileceğini düşündü. Bu zor olacaktır çünkü ona zarar verme ihtimali çok yüksekti. Nasıl bir yol izlemesi gerektiğini düşündü. Ama bu fazla karmaşık ve riskliydi. Bu riski göze alarak o anahtarı almak zorundaydı.

 

Odada herhangi bir alet olup olmadığına bakındım çünkü o aletle onu etkisiz hale getirebilirdi belkide. Ama odada ondan ve akbabadan başak bir şey yoktu. Lale kendini fark ettirmeden yavaşça akbabaya doğru adımlamaya başladı onu etkisiz hale getirirse anahtarı alması daha da kolaylaşacaktı. Adımlarını sessiz ve dikkatli bir şekilde atmaya devam etti. Akbabaya şuan sadece 3 adım uzaklıktaydı. İki planı vardı aklında ya ayağıyla başını sabitleyip o anahtarı alacaktı ya da bir eliyle boğazını sıkıp diğer eliyle anahtarı alacaktı. Ama hala hangi planı uygulaması gerektiğine karar vermiş değildi.

 

Sakin olmaya çalışarak son adımını attı akbabaya doğru. Şuan tam arkasında duruyordu. Şuan nefes almaktan bile korkuyordu. En ufak hatası onun fark edilmesini sağladı ve bu onun için hiçte iyi olmazdı. Derin bir nefes alarak yavaşça akbabaya doğru eğildi ve hiç zaman kaybetmeden sağ eliyle boğazını sıkıp onu havaya kaldırdı. Boğazını sıktığı an akbabanın pençesi direk sağ koluna saplanmıştı. Akbaba var gücüyle onu pençesiyle zarar vermeye çalışıyordu. Lale bu acının altında yine de sağ eliyle akbabanın boğazını sıkmayı bırakmamış hatta tutuşu daha da güçlendirmişti. Sop eliyle akbabanın boynunda olan anahtarı sertçe çekip ipin kopmasını sağladı şimdi elinde kapıyı açacak anahtarı tutuyordu. Sağ kolu feci ağrıyordu.

 

 

Adımlarını kapıya doğru yönlendirilmişti. Sol eliyle anahtarı kapı deliğine sokup anahtarı 2 kere sola çevirip kapının kilidini açmıştı ardından dışarı çıktığı gibi kapının girişinde durup akbabayı odaya doğru fırlatıp kapıyı kapatmıştı. Kapı kapanır kapanmaz ardından kapıdan büyük bir ses duyulmuştu. Lale bunu umursamayıp sağ kolundaki yaraya yoğunlaştı. Kolundan akan kanı neyle durdurabileceğini düşündü. Sonra giydiği yazık kısa kollu kazağın çıkartıp koluna sımsıkı bağlayıp kanın akmasını durdurmaya çalıştı. Canı fazlasıyla yanıyordu ama anahtarı almış olması her şeye değerdi. Derin bir nefes alıp ardından adımını 7.katta çıkan merdivenlere yönlendirdi. Daha her şeyin bitmesine çok vardı. Dayanacak gücü kalmamıştı.

Ama peste etmeyecekti.

 

Odadan içeriye giren Asır karşısında önünde bir hayvanın leşini yiyen bir akbaba görmüştü. Akbaba o kadar yemeye dalmıştı ki onun geldiğini fark etmemişti. Aklındaki soru işareti şuydu anahtarı nereye koymuştular. Biraz daha dikkatli bakınca anahtarın akbabanın boynunda olduğunu gördü. Anahtarı nasıl alabileceğini düşündü. Ve ardından tek çaresinin direk zarar vermeden ve onu ürkütmeden almalıydı. Şuan hala önünde duran leşi yemekle meşguldü. Kapının önünde beklerken adımlarını akbabaya doğru atmaya başladı.

 

Yavaş adımlarla ona doğru ilerliyordu. Akbaba birden eğmiş olduğu kafasını kaldırıp ona baktı o anda Asır adımlarını durdurdu ve nefesini tuttu. Şimdi ne olacağını düşündü akbaba saldırıya mı geçecekti. Düşünceleri ona ağırlık yaparken akbaba hiçbir tepki göstermeden önündeki leşi yemeye devam etti. Asır o ana tuttuğu nefesi bırakıverdi. Ve adım atmaya devam etti yavaşça. Adımları akbabanın önünde durunca dizini hafif bükerek elini akbabaya doğru uzattı. Bu hareketi karşısında akbaba bir tepki vermedi ve boynundaki anahtara doğru uzandı ve anahtarı boynundan çekmeye çalıştı.

 

Tam alacağı am akbaba ona doğru atıldı. Asır akbabanın bu hareketi karşısında bir şey yapamadan yere düşüverdi ve akbaba sivri pençesini ve gagasını Asır ‘ın omzuna ve bedenine sapladı. Neye uğradığını şaşıran Asır hemen savunmaya geçip elleriyle onu kendisinden uzak tutmaya çalıştı. Ama bu konuma epey zorlanıyordu. Akbaba çıldırmış gibi ona saldırıyor hiçbir şekilde onun toparlanmasına izin vermiyordu. Bu kadar aldığı derin acılar onu fazlasıyla güçsüz bırakıyordu. Böyle olmayacağını anlayınca aklına gelen fikirle akbabayı hemen kapıya doğru fırlattı. Aldığı darbe karşısında bocalayan akbabanın bu savunmasızlığından faydalanarak boynunda duran anahtarı sertçe boynundan çekip aldı sonra ardından akbabaya sert bir darbe ayağıyla vurup onu daha da sersemleştirdi.

 

Aldığı darbeden dolayı sol omzu feci bir şekilde ağrıyor ve kanıyordu. Ama dayanmalıydı başka çaresi yoktu çünkü. Bu halinden faydalanarak kapıyı anahtarla 2 kere sopa çevirip kilidini açıp ardından dışarı çıkıp 7.kata doğru çıktı merdivenlerden.

 

Lavin kapıyı açıp içeri girdikten sonra karşısındaki akbabaya baktı. Karşısında tehlikeli bir hayvan vardı ve şimdi ona verilmiş bir hayvanın leşni yemekle meşguldü. Bu onun midesinde bir şeyin çalkalanmasına sebep oldu. Derin nefes alıp vererek midesini durulmasını sağladı. Hayvan hala önündeki leşi yemekle meşgulken Lavin ne yapacağına karar verdi çünkü boş bir odada bulunuyordu herhangi bir eşya yoktu.

 

Anahtarın nerede olabileceğini tahmin etmeye çalıştı. Akbabanın önündeki leşte olmamasını istedi bunu pek yapabileceğini düşünemiyordu. Hala yemeye devam eden akbabaya bakarken boynunda sallanan ip dikkatini çekti. Daha dikkatli bakınca bu ipin ucunda bir anahtarın olduğunu gördü. İşte şimdi ne yapacağını bilemedi çünkü bu vahşi hayvanın ona zarar vermesi kaçınılmazdı. Akbaba pençeleri ve keskin gagasıyla önündeki leşi parçalıyordu. O pençelerin bedeninde olmasını istemediğini biliyordu ama nasıl ona yaklaşmadan alabilirdi ki anahtarı. Direk atakta bulunsa zararlı çıkardı.

 

Çoğu belgesel ve kitaplarda zaten akbabalar hakkında çoğu bilgiye sahipti ama şimdi karşısında görünce ne yapacağını şaşırmıştı. Herhangi bir eşya da yoktu kendini ondan korumak için. Ama dikkatini toplayarak sol duvara doğru yürümeye başladı. Arkasından ona saldırarak anahtarı alabilirdi belkide. Sol duvardan sessizce ona doğru ilerlemeye başladı. Köşeye gelince şuan akbabaya 6 adım uzaklıktaydı. Şuan akbabanın arkasında duruyordu. Derin bir nefes alıp adımını ona doğru attı.

 

Tam arkasındaydı ve aralarında tek bir adımlık boşluk vardı. Bedenini eğerek akbabanın arkasından bir eliyle onun gagasını tuttu. Tuttuğu an akbabanın çırpınması bir oldu. Ona pençelerini geçirmeye çalışıyordu ama Lavin onu kendisinden uzak tutarak kendisine zarar vermesini engelliyordu. Sağ eliyle onu gagasını tutarken sol eliyle boynundaki anahtara uzanıp çekip kopardı. Anahtarı alıp akbabayla kapıya doğru ilerledi ve sol eliyle kapının önünde durduktan sonra anahtarı kapının deliğine sokup anahtarı 2 kere sağa çevirip kapının kilidini açtı. Derin bir nefes alıp verdi gerçek anlamıyla zor bir gündü onun için.

 

Daha ne kadar dayanacaktı bu olanlara bilmiyordu. Ama pes etmedi ve kapıyı açıp dışarı çıktıktan sonra akbabanın bedenini içeri doğru fırlattı ardından kapıyı kapatıp 7. Kata çıktı merdivenlerden.

 

Ediz kapıyı açıp içeri girdikten sonra karşılaştığı siyah tüylü akbaba ile kısa bir bakışma yaşadı karşısında önüne konulan leşi yemekle meşguldü. Hayretler içinde karşısında duran vahşi hayvana bakmaya devam etti. Burada şimdi ne yapacaktı. Zihni durmuş düşünemez olmuştu. Kararsız adımlarla akbabaya doğru ilerlemeye başladı. Her adımında yavaşça durup onun ne yapacağını bekliyordu ama hiçbir şey yapmadan önünde duran leşi yemeye devam ediyordu. Gözlerini dikkatli bir şekilde etrafta gezdirdi ama odada ondan ve bu akbabadan başka bir şey yoktu.

 

O zaman anahtar akbabada olmalıydı. Hemen daha dikkatli bir şekilde onu incelemeye başladı. Keskin pençerleri ve sivri gagası ve koyu renk tüyleri onun yabani ve tehlikeli bir hayvan olduğunu belirten önemli özelliklerinden biriydi. Şuana kadar saldırıya geçmemişti. Ediz tedirgin adımlarını ona doğru atmaya devam etti. Hala gözleriyle anahtarı arıyordu onun eğilen başı ona pek yardımcı olmuyordu. Bu nedenden dolayı anahtarı görmekte zorlanıyordu. Aklındaki şey ya anahtar boynunda olmalıydı ya da önündeki leşin içinde umarım kolayca alabilirdi hangisinde varsa.

 

Derin bir nefes alıp tam akbabanın karşısında durduktan sonra korkuyla ona baktı hala leşi yemekle meşguldü. Gergin bedeniyle ona baktı. Hala anahtarı görememişti. Tam o esnada akbabanın başını kaldırıp ona bakmasıyla boynunda sallanan anahtarı görmesiyle onu oradan nasıl alabileceğini düşündü. Akbaba ona hala bakarken o yavaş adımlarla geriye doğru gitmeye başladı. Akbaba ona kısa süre baktıktan sonra tekrar yemeye devam etmişti. Ediz onun arkasında duracak şeklinde adımlarını o yönde ilerletti. Şimdi tam akbabanın arkasındaydı.

 

Akbaba hiç bir şeyi umursamadan yemeye devam ediyordu bu Ediz ‘in dikkatini çekti. Böyle bir vahşi hayvanın neden saldırıya geçmediğini merak ediyorudu. Ama şuan zamanı olmadığını ve sürenin kısıtlı olması onu hızlı olmaya itiyordu. Ediz anahtarı alırken ona saldırmasını engellemek adına yapması gerekeni yapacaktı. Derin bir nefes alıp bacağını yukarı kaldırıp sertçe onun boynuna bastırdı. Bastırdığı an akbaba ayağının altında hareket etmeye çalıştı ama Ediz bunu umursamadan nefessiz kalana kadar onu boğmaya devam etti. Sonunda hayvan ruhunu teslim etmişti.

 

Ediz hiçbir şey olmamış gibi boynunda duran anahtarı sertçe boynundan çekip aldı sonra ayağını kaldırıp adımlarını kapıya doğru yönlendirdi. Anahtarı kapı deliğine sokup anahtarı 2 kere sağa çevirip kapının kilidini açtı ve ardından kapıyı açıp odadan ayrıldı. Adımlarını 7. Kata çıkan merdivenlere doğru yönlendirdi.

 

Barbaros kapıyı hızla açıp içeri girdiğine odanın tam ortasında duran akbaba işe bakışlarını ona sabitledi. Önünde ona verilen bir canlının leşini yiyen bir akbaba duruyordu ve bu hayvanın önündeki leşi parçalayarak yemesi ve her parçanın üzerindeki kan damlacıkları onun boş olan midesinin çalkalanmasını sağladı. Kısa süreliğine nefesini tutarak odayı incelemeye başladı duvarları krem rengi olan bu odada kapı dışında hiçbir şey yoktu. Ve karşısında yemeğini yiyen akbaba. Ne yapacaktı hiç bilmiyordu.

 

İlk aklına gelen Noir anahtarı bu odada nereye sakladığı iki seçenek vardı. Ya leşin içindeydi ya da akbabada. Gözleriyle ilk başta akbabayı inceledi. Sivri gagasıyla leşi parçalayıp yiğiyordu. Buna aldanmayıp anahtarın nerede olabileceğini düşündü. Sonra akbaba biraz geriye gidince boyunda asılı duran anahtar dikkatini çekti. Anahtarı bulmuştu ama nasıl şimdi alacağını düşünmeye çalıştı. Ona direk saldırıp alırsa olmazdı peki arkasında ya da direk eliyle boğazından tutup kaldırıp boynundakini alırsa nasıl olurdu? Ne yapacaktı bilmiyordu kararsızdı.

 

Ama hızla onu boyunda tutup kaldırmayı düşündü ve hiç zaman kaybetmeden ona doğru hızla atıldı ve boğazını tutup kaldırdı elinde çırpınan hayvanı umursamadan anahtarı boynundan çekip aldı. Ama alırken akbaba gagasını onun sol eline saplamış ve onu yaralanmıştı. Canının yanmasyla küçük bir haykırış sesi odada yankılandı. Çektiği acıyı göz ardı ederek akbabayla beraber kapıya kadar ilerledi. Anahtarı alıp kapı deliğine sokup anahtarı 2 kere sola çevirerek kapının kilidini açtı ardından tüm hıncıyla akbabayı içeri doğru fırlattı. Derin solukları alıp vermek adımlarını 7. Kata doğru yönlendirdi.

 

Şuana kadar akbabayla mücadele eden kişiler Lale, Lavin, Asır, Barbaros, Ediz di. İyi iş çıkartıp anahtarı alarak 7 kata doğru yönelmiştiler. Odalar gerçek anlamda şimdi mücadele ediyordu en şaşırdığı şey ise Noir ‘in Ediz’ in hiç çekinmeden akbabayı öldürüp anahtarı almasıydı. Diğerleri yaralanarak alabilmişti anahtarı ama yine de başarmış ve 7.kata ulaşmıştılar. Geriye kalanlar Hamra, Meriç ve Deren di.

 

Onlar nasıl bir performans sergileyecekti Noir bunu merak ediyordu. Nefesler tutulmuş oyuna az kalmıştı bir o kadarda az süre şuana kadar odaları toplam olarak 7 saati geride bırakmıştılar. Noir güzel bir oyun kurmuş ve odaları bu oyuna güzel bir şekilde kanmıştı. Noir onları güzel bir şekilde aldatıp onlara kurnaz bir oyun oynamıştı. Her katta 10 dakika dolduktan sonra anahtarı bulamazsalar alt kata ineceklerini söylemişti ve odalar bunu tek bir katta yaşamıştı.

 

Çünkü Noir her kattan süresini katın farklılığın göre yaşamıştı ne kadar uzun süre o kadar stres onlar bunun bilincinde haraket etselerde ilk kat harici 2.katta 25 dakika 3.katta 30 dakika 4. Katta 45 dakika 5. Katta 55 dakika ve 6. Katta ise 65 dakika durmuştular. Ama onlar bunun bilincinde değildi. O kadar strese girmiştiler ki kaldıkları sürenin uzun olduğunu dahi anlayamamıştı. Ama bunu sorun etmiyordu Noir odalarını yine güzel bir aldatmış ve onları kedinin fareyle oynadığı gibi oynamıştı.

 

Odaları o kadar düşünemez olmuştuki her katta 10 dakika duracaklarını söylemişti Noir ama hiçbiri geçipte neden 24 süre verildiğini sormamıştı Noir ‘e ve her katta durma süresi 10 dakika olursa 80 dakika içinde oyun biter ya da en fazla 160 dakika içinde sonlanacağını söyleyebilirlerdi ama hepsi tek oyuna ve onlara söylenen 24 saate odaklandılar hiçbiri ne süreyi erken bitirebilmeye ya da süresine takıldılar. Onlara her katta 16 altı oda olduğunu söyledi Noir ama onlar sadece her katta bir odaya girdiler geriye kalan odaları umursamadılar. Peki ne ara geriye dönüp o odalarda anahtarı arayacaklardı şimdi onlar o küçük akıllarıyla anahtarı son kattaki odalarda olduğunu düşünüyordular ama büyük hata yapıyordular Noir sadece 8.kata en zor oyunu saklamıştı çıkış bileti olan anahtarı değil.

 

Ama gel gör ki onlar bunun farkında değildi anahtar çok kolay bir yerdeydi ama onlar bunun farkına varamayacak kadar kördüler. Bakalım ne olacaktı günün sonunda. Hepsi mi ceza alacaktı yoksa sadece bazıları mı bunu çok merak ediyordu Noir......

 

Meriç içeriye girince kapıyı kapattıktan sonra kapı kilitlendikten sonra karşısındaki akbabaya uzun uzadıya baktı. Tehlikeli vahşi bir hayvan tam karşısında durup bir eti parçalayıp duruyordu. Ve her eti parçalayışında sallanıp duran anahtar onun direk dikkatini çekmişti derin bir nefes alıp ne yapabilirim diye düşündü Meriç. Arkadan yaklaşıp alırsa iyi olurdu ya da onunla küçük bir müsabaka sonunda darbe alarak anahtarı alabilirdi.

 

En iyisinin sessiz sedasız almasının onun açısından daha iyi olacağını düşündü. Ve derin bir nefes alıp akbabanın arkasına doğru adımlarını yönlendirdi. Bir kaç saniyenin ardından tam olarak arkasında duruyordu Meriç derin bir nefes alıp ardından ona doğru eğilip boynundaki anahtarı çekip aldı o anahtarı aldığında akbaba çıldırmış gibi ona doğru dönüp gagasını bacağına sapladı buna hiç aldırmadan ayağını kaldırıp ona sert bir tekme atıp onu duvara doğru fırlattı.

 

Akbabanın aldığı bu darbe ona ağır gelmiş olmalı ki hemen yere yığılmıştı. Meriç akbabanın bayılmasından sonra kapıya doğru ilerlemiş elinde tuttuğu anahtarı kapı deliğine sokup anahtarı 2 kere sola çevirip kapıyı açtıktan sonra odadan çıkıp 7. Kata doğru adımlarını yönlendirmişti.

 

Hepsinin büyük hataları vardı umarım bu hatalardan büyük kayıplar olmadan dönerlerdi.

 

Deren içeri girdiğinde karşısında akbaba görmenin şokunu yaşıyordu. Ne yapacaktı bu akbaba ile? Zihninde ki düşünceler onu esir almışken gözleriyle gördüğü şeyle durduğu yerde kalakaldı. Bir anahtar akbabanın boynunda duruyordu. Kapının açılmasını sağlayacak anahtar tamda akbabanın boynunda duruyordu. Ve kapıya yasladığı sırtını çekip akbabaya doğru küçük adımlar atmaya başladı. Karşısında duran akbaba hiçbir tepkide bulunmayıp öylece ona bakıyordu. Deren ona doğru attığı her adımda akbabanın herhangi bir atakta bulunabilmesine karşı temkinli davranıyordu. Ama herhangi bir saldırganlık göstermemişti.

 

Bunun rahatsızlığıyla adımlarını dost doğru ona atmak yerine sağına doğru atar arkasına geçeçek şekilde adımlarını yönlendirmişti. Korkuyordu. Tek korkusu akbabadan bir darbe almak değildi. Sürenin bitmesinden ve ceza almaktan korkuyordu. Tek umudu anahtarı ondan alabilmekti. Derin bir nefes alıp ardından adımını yavaşlatarak ona doğru atmaya devam etti. Arkasında tam olarak yerini aldıktan sonra tam olarak akbaba onun önünde duruyordu.

 

 

Hiçbir tepki de bulunmaması Deren ‘i korkutuyordu. Deren yavaşça dizinin üzerine çökerek sop elini onun gagasına doğru uzatıp gagasından yakaladı. Yakaladığı an akbaba çırpınarak ondan kurtulmak için pençesini ona geçirmeye çalıştı ama ne yapsada Deren onun bu hamlesinden kurtulmayı başardı ve elini daha da gagasına doğru sımsıkı tutarak sağ eliyle boynunda olan anahtara uzandı. Anahtarı kavradığı gibi boynundan hızla çekip aldı. Anahtarı avcuna hapsettiği gibi kuşu gagasından tutup ayağa kalktı.

 

Sonunda anahtarı almayı başarmıştı. Sevindiği şey bu lanet olası akbabanın pençelerinden kurtulmasıydı. Anahtarı alarak kapıya doğru adımladı ve elinde tuttuğu anahtarı kapı deliğine hızla sokup anahtarı 2 kere sola çevirip kapıyı açtıktan sonra odadan çıkıp kuşu içeriye fırlatıp üzerine kapıyı kapatıp 7. Kata doğru adımlarını yönlendirmişti.

 

Hamra içeriye girdiği an karşısında önüne atılmış leşleri yiyen bir akbaba gördü. Ama en garibi bu akbaba hiç önünde bir leş bulunmuyormuş gibi ona doğru adımlamaya başladı. Hamra ilk başta korktu çünkü o vahşi bir hayvan ve ona zarar verebilirdi. Bunun düşüncesi bile korkunçken yaşaması onu şoka uğratırdı . Ama Hamra kısa sürede kendini toparlayarak akbabaya doğru emin adımlar attı son attığı adımda aradığı anahtarı akbabanın boynunda asılı buldu.

 

Gözleri aradığını bulmuş olmasından dolayı parıl parıl parladı. Ve o an neler yaptığının farkına varamadan ayağını kaldırıp hızla onun bedenine bastırdı. Anlık yaşadığı şaşkınlıkla nasıl böyle bir şey yaptığını sorguladı. Ama bu kısa sürdü. Ardından hemen bedenini eğip sağ eliyle anahtarı onun boynundan çekip aldı. Anahtarı aldıktan sonra fark ettiği şeyle dumura uğradı. Akbaba kıpırdamadan ayağının altında öylece duruyordu. Cansız bedeni gözler önündeydi. Nasıl öldüğünü anlayamadı. Ona hiçbir şey yapmamıştı üstelik sadece hafif bir baskıyla onu etkisiz hala getirmek istemişti.

 

Ölebileceğini hiç düşünmemişti Hamra akbabanın. Şaşkınlıkla ayağını çekip avcunda tuttuğu ve önünde bulunan akbabaya baktı ne yaşadığını idrak edememişti hala ama şimdi hemen buradan çıkması gerektiğini hatırlayınca avcunda duran anahtarla kapıya doğru adımladı elinde tuttuğu anahtarı kapı deliğine sokup anahtarı 2 kere sola çevirip kapıyı açtıktan sonra odadan çıkıp adımlarını merdivenlerin başında durdu ve merdivenlerin başına oturup düşünmeye başladı. O düşünürken ona doğru gelen odaları görünce kendini toparlayarak aklındakileri dile getirdi.

 

“ Hepimiz sadece her katta tek bir odaya girdik geriye kalan odaları atladık anahtar o odalarda da olabilir şimdi hepinizden tekrar o odalar girip anahtarı aramanızı istiyorum yapmak veya yapmamak sizlerin elinizde ama bence geriye dönmelisiniz.”

 

Hamra sözlerini söyledikten sonra herkes kısa bir sessizlik yaşadı ardından hepsi Hamra’ ın dediğine gelerek alt kata doğru ilerlemişti. Hepsi gerginliği atlatamadan tekrar yaşadıkları şeyleri baştan tekrar yaşayacaklardı. Hayat onlara hiç adil davranmamıştı. Ve davranmayacaktı.

 

Noir ise Hamra ‘ın odalarını uyarması ve onları büyük bir yanlıştan kurtardığı için ona öfekliydi. Her zaman onları bir şekilde kurtarmayı biliyordu. Bu bir gün onun sonu olacaktı ama bunu şimdilik bilmemesi gerekiyordu Hamra tercihini yapmıştı. Odaları şimdi ilk kattan başlayarak oyunu tekrar başlatmıştı. Zaman geçtikçe onlar daha da stres oluyor ve Noir bundan büyük haz alıyordu.

 

Şimdi seyirciler ve Noir zamanı geriye almış gibi odalarının mücadelesini izleyecekti.

 

Zaman geçiyordu bakalım bu kalan saat içinde neler olacaktı. Merakla bekliyordu seyirciler ve Noir.

 

Loading...
0%