@kumsallardagezen12
|
*Düş gücümün bulunmadığı son sığınağım mazilerim...*
Hayatın bazı gerçekleri vardır. Bu gerçekler bazen anlaşılmaz veya anlaşılmaması istenir. Örneğin şuan zorunluluktan bazı şeyler yapmak durumundayız. Veya bazen bir şey almak ve kazanmak için diğerlerinden fazla emek harcarsın. Ya da fazla zarar görürsün. Keder bazen insanın sonu olur. Acılar iz bırakır tende ve bu iz silinmez. Size küçük bir anı olur sizinle yaşar ve siz ölünce oda sizinle ölüp yok olur. Her şeyi bazen zamana bırakmamak gerek. Bazı şeyleri anında yapmalıyız. Hızlı hareket edip hızlı düşünmeliyiz bazı anlarda. Ve bu anlarda belki de büyük kararlar alıp kendinize ya aydınlık bir yol çizeriz ya da karanlık olan bir uçuruma sürükleriz kendimizi.
Ya da kendi kurgusu size ait olan bir hayat yaşarsınız. Kaygısızca, kedersizce... Ama bazen de zorunlu olarak bir kurguda karakter olur ve o karakteri yaşatmak zorunda kalırsın. 001 gibi ve 008 gibi bizden geriye kalanlar ipuçlarını bulmuş ve bizlerin bulmasını bekliyordu peki biz mi ne yapıyorduk? 8.katta girilmeyen odalara girip o ipucunu bulma peşindeydik. Zorlu bir süreçti. Her zaman ki gibi. Zihin bazen yorardı bazende yitirirdi. Ben şuan her ikisini de yaşıyorum. Bitik bir haldeyim ve yorgunluğuma rağmen devam ediyorum aramaya. Deren de benden farklı değildi. Oda aranıyordu. Bakalım kısa sürede bulabilecek miydik? Deren’ le odalardan birine girmiş ve oyunu kaldığı yerden devam ettirmiştik. Bakalım şimdi ne olacaktı?
⚓
Odaya giren Deren önce sessizce önündeki masada duran anahtarlara göz gezdirdi. Zorlu etap şimdi başlıyordu. Bakalım bu odadan başarıyla mı çıkacaktı yoksa başarısızlıkla mı çıkacaktı? Zaman gösterecekti her şeyi . Kapıdan uzaklaşarak küçük adımlarla yürümeye başladı. Ardından masada duran kırmızı halkalı olan anahtarı gözüne kestirdi ve ona doğru ilerledi ve onu alıp solunda duran raflara ilerledi.
Tek isteği bu rafta o ipucunu bulmaktı. Seçtiği anahtarı küçük sandıkların anahtar deliğine sokup ona uygun olup olmadığını kontrol etti. Sabırla ve temkinli bir şekilde tüm anahtarlarda bunu denemeye devam etti. Eninde sonunda bir olup sandığı açacak ve ardından içi boş ise diğer sandığa geçecekti. Her türlü bu sandıklardan birindeydi o ipucu . Zaman ilerlemeye devam ediyor ve Deren açtığı 14. Sandığa rağmen hala bulmuş değildi bir ipucu. Stresten gerilen bedeni ve titreyen elleri ona hiç mi hiç yardımcı olmuyordu.
Ama içindeki umut ışığı yitirilmiyor bulacağına emindi. Tek korkusu ilk girdiği odada ki gibi burda da ipucunu olmamasını düşünmekti. Kırmızı halkalı sembol olan rafı bitirmiş ve sarı anahtarlığı almış sarı halkalı sembol olan rafa geçmişti. Açtığı 19. Sandığa rağmen bulamamıştı. Daha önce sandıkları açtığı anahtarları hakaldan çıkarıp yere atmıştı. Böylelikle daha kolay anahtarları ayrıt ediyordu. Birkaç dakika sonra sarı raftaki tüm sandıkları açmıştı ama bu sandıkların içerisinde de bir şey yoktu. Arkasına dönerek masada kalan son mavi anahtarlığı almış ve karşısında olan mavi halkalı sembole ait olan rafa ilerlemişti.
Karşısında duran rafa kısa bir göz attıktan sonra gözüne kestirdiği rafa ilerleyerek oyuna kaldığı yerden devam etmişti. Elinde tuttuğu anahtarı alıp sırasıyla aynı işlemi bu sandıklarda da denemeye koyulmuştu. İlk sandıkta aynı umutsuzluğu yakalamıştı. İkincisinde de üçüncüsünde... On dokuzuncusunda da yavaş yavaş aynı şanssızlığı yakaladığını düşünürken biraz önce küçük sandığın anahtar deliğine koyduğu anahtarla sandığı açtığında karşılaştığı manzara onu fazlasıyla mutlu ediyordu. Parmaklarıyla sandığın içinde ki kağıdı ve kapıyı açacak olan anahtarı çekip aldı ve derin bir nefes alıp verdi. Olmuştu. İpucuyu sonunda bulmuştu. Gözlerini kapatıp birkaç saniye yaşadığı olayı sindirmeye çalıştı.
Oyunun ilk etabı bitmişti. Şimdi ikinci etaba geçmekti. Deren yaşayacakları olayları düşünemiyordu yaşayıp göreceklerdi. Avcuna hapsettiği kağıtla beraber arkasında olan kapıya doğru bedenini döndürmüş ve hızlı adımlarla kapıya doğru yürütmüştü. Elindeki anahtarla kapıyı açmış ve kilidi açtıktan sonra odadan çıkıp diğerlerinin yanına gitmişti.
⚓⚓
Odaya girdiğimde hemen ne yapmam gerektiğini düşünerek işe koyuldum. Hızlı bir şekilde bu oyunu bitirecek ve 8. Katta duran o devasa kapıyı açacak olan ipucuyla şifreyi çözüp bu oyunu bitiremeyi planlıyordum.
Zamana karşı yarışmak hayattaki tüm rakiplere karşı yarışmaktan daha zordu. Çünkü karşınızdaki rakip eşsiz ve görülmeyen bir varlıktı.
Varlığı onca şeye rağmen farklıydı. Ve varlığı bazen insana çok ağır gelirdi. Masaya ilerleyerek üzerinde olan kırmızı halkalı anahtarlığı alıp solunda olan kırmız halkalı sembole ait olan raflara ilerledim. Elimdeki anahtarlardan birinden başlayarak küçük sandığın kilidini açmaya çalıştım . Zihnim ise başka şeyleri düşünüyordu. Başarıp başaramayacağımı veya bu odada ipucunun olup olmadığını. Zordu. Birkaç dakika içerisinde anca 5 sandığı açabilmiştim. Ama onların içleri de bomboştu.
Bazen daha ne kadar direneceğimi tartıyordum ama bunu cevaplayamacağımı biliyordum. Bu zamana kadar çok oyun oynadık. Çok yorulduk ve bir o kadar da yıkıma sürüklendik. Ama hala devam da ediyoruz. Noir bizi tüketiyor yavaşça. Her oyun kademe kademe zorlaşıyordu. Bizler ise çaresizce oyunları oynamak dışında bir şey yapmıyorduk.
Derin bir nefes alıp gerçek hayata hızlı bir şekilde çakıldım. Zaman içerisinde sanki bir portaldan bir başka zamana geçiş yapmış gibiydim düşününce bu olayları. Çünkü akıl erdiremiyordum. Ne yapmam gerekiyor bilmiyorum ve bu artık bazı şeyleri fark etmemi engelliyordu. Kırmızı raflardan ayrılıp sarı rafa geçmiştim. Aramam devam ediyordu ama bir sonuca varmış değildim.
Dalgınca açmaya devam ederken açtığım sandığın içerisinde anahtarı ve küçük bir kağıt görmemle hızlı bir geçişle düşünce durağından geçecek dünya durağına geçmiş oldum. Hala bulduğumu idrak edemeden parmaklarımla kağıdı ve anahtarı alıp adımlarımı kapıya doğru yönlendirdim. Elimdeki anahtarla kapının kilidini açıp dışarıya çıktım. Ben kapıdan çıktığım gibi ben hariç diğerleri oturduğu duvar köşelerinden elleri yardımıyla doğrulup benim olduğum tarafa doğru geldiler. Hepsinin elindeki siyah küçük kağıtlara kısa bir bakış attım. Ve dudaklarımı aralayıp konuştum.
“ Evet herkes buldu ipuçlarını şimdi geriye kalan şifreyi çözebilmek. Şimdi herkes elindeki kağıtları önüne gelecek şekilde yere bıraksın . Birleştirmeye çalışalım. Olur mu?” Sözlerimden sonra dediklerimi yaptılar ve ellerinde tuttukları kağıtları herkesin görebileceği şekilde önlerine olacak şekilde yerleştirdi ve yerleştirdim . Kağıtta yazılanları Lale herkes yere bıraktıktan sonra okumaya başladı.
“Asır’ ın kağıdında da Çözer yazıyor. Barbaros ‘un ise kağıdında yazan Fark kelimesi. Deren ‘in kinde de Önemli yazısı var. Hamra’ nın önünde duran kağıtta Gözlem yazıyor . Ediz’ in kağıdında da Onu kelimesi var.Lavin ‘in önünde ki kağıtta da Her Şeyi yazıyor. Benim kağıdımda ise Olan yazısı var Meriç’ in kağıdında yazan son kelime ise Etmektir.” dedikten sonra susmuştu. Sıra bu kelimeleri birleştirip şifre den bir anlam çıkarmaktı.“Şimdi herkes anlamlı bir cümle oluştursun. Bakalım nasıl bir cümle oluşacak?”
Herkes düşünmeye başlarken anında Barbaros herkesin önünde olan kağıtları önünde dizmeye başladı. Kısa süre içerisinde önündeki kağıtları bir cümle olacak şekilde sıraya koymuştu. Ben Barbaros ‘un karşısında olduğum için yazılanları okuyamıyordum ama beni bu dertten Asır kurtarmıştı. Cümleyi seslice okudu.
“Gözlem her şeyi çözer. Önemli olan onu fark etmektir.” dedi kağıtta yazılanları. Asır cümleyi okuduktan sonra herkes kısa bir sessizlik yaşadı. Cümle anlaşılması zor bir cümleydi. Epey kafa yormak gerekiyordu. Gözlerimi kağıtlardan çekip karşımdaki kişilere sırasıyla baktım. Ve aklımdaki soruyu dile getirdim.
“ Cümleden bir anlam çıkaran oldu mu?” deyip sustum. Ama sorumu kimse cevaplayamadı. Ben de onlara uyarak sessizliğe gömüldüm. Bakışlarımı yerden çekip etrafa bakındım. Gözlerimi kahverengi kapıda gezdirdiğimde yanındaki cihaza baktım. Onu hangi şifreyle açacaktık acaba? Olduğum yerden doğrulup koridorda yürümeye başladım. Yavaş adımlarla yürürken arkamdan duyduğum sesle hızla bedenimi arkaya doğru döndürdüm. Lale parmağını bir yeri gösterecek şekilde tutmuştu. “Bakın orda bir desen var.”dedi kısık sesle.
Hemen dediği yere baktım ve parmağıyla gösterdiği yerde duvarın üzerinde bir sembol vardı. Duvarın olduğu yere doğru adım atmaya başladım. Benimle birlikte diğerleri de duvara doğru ilerlemeye başlamıştı. Duvarın karşısında durduktan sonra desene bakmaya başladık. Sembol şu şekildeydi . Karenin içinde iki sayı vardı bu sayılar içiçe geçmiş şekildeydi. 8 ve 6. Hemen hızla duvarın önünden ayrılıp kahverengi kapının yanındaki cihaza doğru yürüdüm. Karşısına geçip cihazdaki şifrenin kaç haneli olduğuna bakındım. 8 haneli bir şifreydi.
Arkama dönüp karşımdakilere aklımdaki düşüncelerimi dile getirdim. “Cihazdaki şifre 8 haneli. Bu demek oluyor ki daha bulmamız gereken bir kaç tane sembol daha var. İlk olarak bu katta olanı bulduk başka da olabilir mi bilmiyorum arayalım yoksa diğer katlara inelim size kalmış . Ama her yere bakın derim. Sembol her yerde olabilirde.” diyerek sözlerimi bitirdim. Benim ardından Meriç söze girdi.
“O zaman hızlı olalım. Herkes bir kata odaklanmasın hepimiz sırayla bir katta arama yapalım bu şekilde bulmak daha hızlı olur. Yavaşça 7. Kata inelim ve aramaya ordan başlayarak 1.kata doğru ineriz.” dedi sert bir sesle. Meriç göğsünde bağladığı kollarını çözerek merdivenlere doğru yönlendi. Bende hemen ardından onu takip ettim. Benim ardımdan diğerleri de merdivenlere yönelmişti. Merdivenlerden inerken yanımda basamakları inen Ediz konuşamaya başladı.
“Hamra sence bu oyunu bitirebilir miyiz?” diyip susmuştu. Endişeliydi. Bakışları indiği basamaklardaydı. Korkuyordu. Bu konuda haklıydı. Bende endişe ediyordum. Ya süre bitmeden yapamazsak bu bizler için felaket olurdu. Elğmi kaldırıp sağ koluna dokundurdum ve korkusunu söküp atacak sözleri söyledim.
“Ben inanıyorum sende inan bu oyun bizler için güzel bir şekilde sonuçlanacak.” diyip basamakları inmeye devam ettim. En önde Meriç ve Asır vardı. Onlar basamakları inmeyi bitirmiş 7.kata ulaşmıştı. Onların ardından ben ve Ediz de inmiş ve onların olduğu yere doğru yürütmüştük. Bizlerden sonra Lale, Deren, Barbaros, Lavin de inmiş ve hepimiz koridorda daire oluşturacak şekilde dizilmiştik. İlk konuşan Lavin olmuştu.
“Evet bence zaman kaybetmeden başlayalım. Herkes her yere baksın ve şu kalan sembolleri bulalım.” demişti . Ardından Barbaros konuştu.
“Herkes 1 katta yazan sayıları ezberlesin. Ona göre unutmayız sayıları.” demişti . Bu dediklerine herkes katılmıştı. Herkes hızla koridorda sembol arayışına girmişti. Umarım kısa sürede bulurduk bu katta. Yavaş adımlarla ilerliyor ve gözlerimle her yere dikkatlice bakıyordum. Gözlerimi duvarlarda, yerde hatta tavanda bile gezdiriyor sembolü arıyordum. Ellerimi duvara dayadım ve sürükleyerek gezdirdim. Bir tuhaflık olup olmadığına bakındım.
Gözlerimi diğerlerine çevirdim ve onlarında aramaya hızla devam ettiğini gördüm. Ben hala duvarda elimi sürükleye sürükleye ararken Asır ‘ın bizleri çağırmasıyla onun olduğu tarafa baktım. Diğerleri onun olduğu yere gitmişti hızla. Tek ben kalmıştım. Hemen bedenimi arkaya çevirdim ve onun olduğu yere yürüdüm. Asır duvarda bir tuhaflık görmüş olmalıydı.
“Elimi duvarın bu tarafına vurunca içe doğru girdi. Boşluk var bu kısımda.” diyerek susmuş ve ardından hemen sol yumruğunu zaman dahi kaybetmeden o kısma sertçe aniden vurdu. Vurduğu kısım yumruğun etkisiyle içe doğru çökmüştü. Asır o kısma elini sokup o kısmı açmaya başladı. Her yere düşen kısımdan duvardaki sembolün belli bir kısmı gözükmeye başladı. Sembol gizlenmişti. Biz bulmayalım kolayca diye.
Üzeri sahte bir kısımla kapatılmıştı. Asır tamamen o kısmı kaldırınca duvardaki sembolü tam anlamıyla gördük. Beşkenin içerisinde 7 ve 4 sayıları vardı. Aklıma gelen düşünce ile bunun olup olmayacağını düşündüm ama daha tüm sembolleri bulamadığımız için bunu göz ardı etti. Yanımda duran Deren bir adım öne atılıp sembolün olduğu duvarın karşısında duraktan sonra parmaklarını duvarın üzerinde geçirdi ve şunları söyledi.
“ Şifrenin bizle bir bağlantısı olabilir mi sizce?” diyip sustu. Benim de aklımdaki buydu. 8 haneli olan şifrenin 1-2-3-4-5-6-7-8 sayılardan oluşabilir miydi acaba? Herkes Deren ‘nin söylediklerinden sonra sessizce sembole bakıyordular. Hepsinin aklında bu ihtimalin olup olmayacağıydı. Adımlarımı onlardan uzaklaştırdım ve merdivenlerin olduğu tarafa yürüdüm. Yürürken de aklımdaki soruyu dile getirdim. “Bu olabilir mi? Bilmiyorum ama aramaya devam edelim. Daha bakmamız gereken 6 kat daha var. Hızlı olun odalar.” dedikten sonra basamaklardan inmeye başladım.
Merdivenleri yavaşça inerken arkamdan adım sesi duyunca basamakları yavaşça inmeye başladım. Hemen yanımda basamakları inmeye çalışan kişi Meriç ‘ten başkası değildi. Bakışlarımı basamaklardan çekmeyip konuştum. “Evet ne söylemek istiyorsan söyle Meriç. Çekinme söyleyeceklerini az çok tahmin edebiliyorum.” dedikten sonra kahverengi harelerimi kısa süre ona çevirdim ve yüz ifadesini izledim. Yüzünden kararsızlık nehri alıyordu. Harelerimi ondan çekip basamakları son sürat inmeye başladım.
Bu hareketimle oda hızlanmıştı. Başımı iki yana sallayarak son iki basamağıda indikten sonra 6.kata geldim. Benim ardımdan Meriç ‘te ilerliyordu. Tam koridorun ortasına geldikten sonra gözlerimi önce duvarlarda gezdirdim. Tuhaf bir şeyler yoktu. Bedenimi hareket ettirip karşımdaki duvara ilerledim. Elimi duvarın pürüzsüz yüzeyine yerleştirip elimi duvarda gezdirmeye başladım. Bunu yapmaya devam ederken basamaklardan gelen sesle başımı arkaya çevirdim.
Geriye kalanlar basamaklardan bizim olduğumuz yere doğru gekiyordular. Hepsi artık basamakları inmeyi bitirmiş ve koridorda arayışa gitmiştiler. Meriç ise hala bıraktığım yerdeydi. Koridorun tam ortasında. Derin bir nefes alıp başımı önüme çevirdim. Kaldığım yerden devam ettim duvarda sembolü aramaya.
Geçen zamanın ardından her yere bakıştık ama sembolü bu katta hala bulamamıştık. Bunun verdiği endişeyle aramaya hızla devam ettik. Belki de gözden kaçırdığımız bir yer olabilirdi. Kapıların olduğu yere gidip kapı köşelerine tekrar göz attım. Belki de fark edemediğim bir yer vardır diye Ama ne kadar baksamda bana tuhaf gelen bir şey yoktu. Arkamı dönüp Lale ‘nin bulunduğu tarafa yürümeye başladım.
Lale duvarlarda sembolü arıyordu. Yavaş adımlarla ona doğru yürürken yere bakarak gidiyordum ki parkenin üzerinde bir çizik gördüm. Hemen dizlerimin üzerine çökerken çizime daha da yakından bakmak istedim. Parkenin üzerine sekizgen çizilmişti. Ve bu sekizgenin içinde 5 ve 3 sayıları vardı. 3.sembolde bulunmuştu. Hemen yere oturup diğerlerini çağırdım yüksek sesle. “Buraya gelin 3.sembolü buldum.” Dedim ve sustum. Onlarda hemen dediğim gibi hızla bulunduğum yere doğru geldiler. Herkes etrafımda daire oluşturacak şekilde dizildiler. Aralarında konuşan Ediz olmuştu.
“ Sembolün içinde hangi rakamlar var?” diyip susmuştu. Gözlerimi sembolden çekip Ediz ‘e çevirdim “İçinde 5 ve 3 rakamları bulunuyor.” Dedim. Sözlerimden sonra yerden doğruldum ve gözlerimi onlara teker teker gezdirip konuştum. Geriye 1 ve 2 sayıları kalıyor. Sanırım şifre bizlerin hücre sayısından oluşuyor.” dedim kararlılık dolu bir sesle. Bunun ardından herkes sessizce düşünürken Asır konuşmuştu.
“O zaman her katta sembol yoktu. 8 – 7 – 6. Katta vardı belki de geriye kalanlarda ise 1. Katta ya da 2. Katta 3. – 4. – 5. Katta olabilir sembol. 5. Kata inelim orda yoksa diğerlerinde birindedir.” dedi .
Doğruluk payı olabilirdi. Ama biz olasılıklar üzerinden gitmek için yanlış yerdeydik. Her şey bir ihtimal üzerine kurulu olmadığına göre bir ihtimal üzerinden hareket etmek ne kadar doğru olabilirdi ki?
“ O halde bir alt kata inip şu son sembolü bulalım. “diyerek sözlerimi tamamladım. Ben sözlerimi bitirdikten sonra diğerleri benimle birlikte bir alt kata basamaklardan aşağıya inmeye başladık. 5. Kata indikten sonra hepsi son sembolü aramaya başladı. Herkes ordan oraya gidip gelerek ararken ben ise basamakların üzerinde onları izliyordum. Şifre kolay bir sıraya göre dizilmiş olamazdı. Bir sıryaya göre hareket edilmiş olmalıydı.
Dizlerimi büküp basamağın üzerine oturdum. İlk bulduğumuz sembolde olan sayı 8 ve 6 vardı. İkincisinde 7 ve 4 üçüncüsünde 5 ve 3 sayıları vardı 008 Deren’i temsil ediyordu 006 Asır ‘ı bu 1 sembolde ki hücre de olan kişilerdi.007 Ediz di. 004 ise Meriç’ ti buda ikinci sembolde olan sayılardı. 005 Lavin’i temsil ediyordu. 003 ise Barbaros buda üçüncü semboldü. Geriye ben 001 ve Lale 002 kalmıştı. Son sembol... O vakit ya hücrelerimizin koridorda sıralamasına göre olmalıydı ya da başka bir şey. Ama benim hücrem en başta Lale ‘nin solumdan başlayarak gidiyordu. Sonra Barbaros’ un, Meriç ‘in, sağımda ise Lavin’ in, Asır, Ediz Deren diye bitiyordu. Bu hücreler sembol sıralamasına uygun değildi. Bu sıralama başka bir şey üzerine kuruluydu. Başımı yana yatırıp son sembolü bulan Lale ‘ ye çevirdim. Ve oturduğum basamaktan doğrulup odaların yanına gittim.
Onlarda son sembole bakıyordular. Tam onların karşısında olacak şekilde yere çömeldim.
“Evet son sembolde bulunduğuna göre aklımdaki fikri dile getirmek istiyorum. Öncelikle ilk sembolde 6 ve 8 ikincisinde 7 ve 4 üçüncüsünde 5 ve 3 sonuncusu ise 1 ve 2 sayıları vardı. Yani şu olmalı sıralamaya bakacağız 6 ve 8’ in bir uyumluluğu ya da çağrışımı var mı? Diğerleri de aynı şekilde öyle mi acaba?. İşte bakmamız gereken bu. Şifre onun üzerine kurulmuş olmalı ona göre 1-2-3-4-5-6-7-8 sayıların sıralaması olacak. Evet ilkinden başlayalım o vakit. Deren ve Asır yaş farkı olabilir aranızdaki sembolde bir arda kullanılmış olmanız bunu gösteriyor olabilir belki de . Deren 18, Asır ise 30 yaşında aradaki fark bu ve belki de sıralama arasındaki şifre olabilir peki 7 ve 4 Ediz ve Meriç sizin aranızdaki fark 5 yaş farkı var. Ön sezilerime göre yaş farkıyla alakalı değil çünkü yaş farkları 12 – 5 – 0 ve 5 bunlar pek sıralamaya göre bir işaret değil. Doğum günlerimiz olabilir. Aslında başka bir şey daha aklımda var. Doğum tarihlerimiz bu şekilde şifre oluşturulmuş olabilir diye ihtimal yürüttüm. Herkes doğum tarihini söylesin sırayla rica edersem .”
sözlerimi bitirip onların söyleyeceklerini dinlemeye başladım. İlk konuşan Lavin di.“Benim doğum günüm 05.10.1991.” dedikten sonra sustu ve parmaklarıyla uğraşamaya devam etti Endişeli olduğu anlarda bunu yapardı . Kim endişeli ve korkmuyordu ki oyun anlarında. Onun sessizliğinde sonra Barbaros doğum tarihini söyledi.“ 27.09.1987.” dedi. Sözlerinden sonra hemen bakışlarını yere sabitledi. Ve Hemen onun ardından Asır doğum tarihini söyledi. “06.12.1991.” dedi bunu söylerken sesindeki o anlam veremediğim tını beni afallatmıştı.
Belki de eski doğum günlerini hatırlamış olmalıydı. Ondan sonra Meriç konuştu. “15.10.1992.” dedi ve sustu. Hemen sonra ikizlerden Deren konuştu. “26.09.2003.” dedi ve Lale ‘nin ellerini tuttu ve başını onun omzuna yerleştirdi. Lale ise onun bu hareketine küçük tatlı bir tebessüm ederek karşıladı. Geriye ben ve Ediz kalmıştık. Başımı ona çevridim ve konuşmasını bekledim.
Benim konuşmayacağımı anlamış olmalı ki gözlerini yere çevirdi ve konuştu. “19.04.1987.” dedi sert ses tonuyla ve ardından bakışlarını yerden çekip bana çevirdi. Derin bir nefes alıp konuştum. “01.01 2003” dedim ve saçlarımı ellerimle geriye doğru usulca omuzlarımdan arkaya doğru bıraktım .
Benim sessizliğimden Asır yararlandı ve konuştu.
“ Yıllara göre dizersek ben ve Deren arasında ben daha büyüğüm ben bir Deren 2 olur. 007 ve 004 arsında Meriç büyük Ediz den. 005 ve 003 arsında Barbaros büyük yaş olarak. Ve 01 ve 02 arsında yıl farkı değil ay farkı var. O zaman biz yılı eleyip ay ya da gün arasında bir sıralama yapalım. “dedikten sonra sustu. Onun ardından ben söze girdim.
“ Aya göre şifre sıralamasında da hata oluyor geriye güne göre sıralama kalıyor.” dedim ve sustum. Anında Barbaros konuştu.” O zaman güne göre Hamra ilk sırada sonra ardından sırasıyla Lavin, Asır, Meriç, Ediz, Deren ve Lale ve son olarak ben. Ama şu da var belki de Lale ve Deren’in hücre sıralamasında bir değişiklik yaparız belki ilk bu şifre olmayabilir ama eğer deneme sayımız birden fazla ise.” diyip sustu.
“ O zamana hadi başlayalım. Hemen 8.kata çıkalım ve şu kapıyı açalım diyorum.” dedim ve sözlerimi bitirdikten sonra hepimiz oturduğumuz yerden kalkıp merdivenlere doğru ilerledik. Birkaç dakika sonra merdivenleri çıkmayı bitirmiş kahverengi devasa kapının önünde dizilmiş tik. Hepimiz gergindik. Umarım bu çabamız boşa gitmezdi ve vardığımız sonuç ve aldığımız karar doğru olurdu.
Şifreyi girecek olan kişi Barbaros olacaktı. Barbaros yavaşça kapının yanında olan cihaza ilerledi karşısında yerini aldıktan sonra başını arkaya çevirdi ve bizlere kısa süreliğine baktı. Oda endişeliydi. Belki şifre yanlışsa ne yapardık bilmiyordu. Çünkü ne kadar bir süremiz kalmıştı bilmiyorduk ama az kaldığından emindik. Barbaros başını önüne çevirip parmaklarını tuşların üzerine dokundurdu. Hepimiz gerginlik içinde Barbaros’un şifreyi yavaşça girmesini izledik. İlk bastığı tuşlar şöyleydi.
“1. 5.6. 4. 7. 2-8. 3” bunları sırasıyla yazdı hepimiz sessizce kapının açılmasını beklerken kapı açılmamıştı. Birkaç saniye sonra ekranda hatalı giriş yazıyordu. Barbaros arkasına dönerek konuştu. “Kabul etmedi. Acaba yanlış bir şifre mi oluşturduk? Olmazsa ne yaparız? Dedi korku dolu bir sesle. Gerginlik içinde elleriyle saçlarını arkaya doğru çekiştirdi. Seğiren çenesi kızdığını ve gerginliğini atlatamadığnı gösteriyordu. Saçlarından çektiği ellerini aşağıya doğru indirdi ve avcunu kapayıp sımsıkı kapadı.
Parmak boğumları beyaz kesildi anında. Hemen dudaklarımı aralayıp konuştum. “Hadi ama Barbaros pes etme diğer şifreyi dene bir ona göre karar veririz. Anlaşıldı mı?” dedim ve Barbaros kafasını salladı. Benden aldığı cesaretle önüne döndü ve Barbaros bu seferde Lale ve Deren ‘in hücre sırasını değiştirerek ve şunları yazdı. 1-5-6-4-7-8-2-3 yazdı.
Birkaç dakika boyunca bekledik ve sonra yüksek bir ses duyuldu etrafta. Hepimiz bu yüksek ses karşısında kulaklarımızı ellerimizle kapattık. Sesin şiddeti çok yüksekti. Kulak zarlarımın ağrısını kafamın içinde hissettim. Herkes sesim bitmesini bekliyordu.
Ses birkaç saniye sonra durmuştu. Ve karşımdaki kapı yavaşça iki yana doğru açılıyordu. Olmuştu. Başarmıştık sonunda şifreyi doğru bir şekilde yazmış ve ordan kurtulmuştuk süre bitmeden. Hala buna inanamıyordum. Gerçek miydi? Onca zaman sanki asırlar gibi geldi bu 8 katın içinde .
Kapı açılmayı bırakınca karşımızda korumaları gördük. 20 tane koruma karşımızda duruyordu. Kapı açılmayı bırakınca korumalar içeri girdi ve hepimizin yanında 2 koruma olacak şekilde yanımızda dururlar. Kollarımızdan tutarak bu karşımızda olan kapıdan diğer tarafa doğru yürüdük. Diğer geriye kalan 4 koruma 2 önde ve 2 arkada olacak şekilde bizimle ilerliyordular. Uzun bir koridorda yürüyorduk.
Adımlarımız son sürat hızla devam ediyordu. Bakışlarımı koridorda gezdirdiğimde bu koridorun diğerlerinden farkı olduğunu gördüm. Bu koridorların tavanları camdı. Başımı yukarıya çevridim ve 1 gün boyunca göremediğim yıldızlara baktım. İnsan bazı şeyleri kısa sürede kaybedince anlıyordu ve ben yıldızları izlemeyi özlemişim.
Bunu şimdi fark ettim. İlerlediğimiz koridordan sağa saptık ve karşımızda duran büyük bir asansörün içerisine girdim. Benim ardımdan diğerleride girmişti. Önümüzdeki koruma asansörde – 7 kata bastı ve asansör inmeye başladı yavaşça. Burası tam olarak kaç kattı anlayamamıştım. Yorgundum ve artık bazı şeyleri kavramayı bırakmıştım.
Hala katları inmeye devam ederken bakışlarımı yanımda duran korumaya çevirdim. Ruhsuz bir ifadeyle karşıya bakıyordu. Yanımdaki kadın koruma bana göre yapılı bir vücuda sahipti. Boyu benden 10 cm uzundu. Saçlarının rengi kızldı. En sevdiğim renk tonuydu saçta. Bakışlarımı ellerine çevirdim ve parmaklarında yüzük nişanesi bulamadım.
Bekardı. Önümde de iki erkek koruma duruyordu. Onların yönlendirmesiyle ilerliyorduk. Belki de bizim yanımızda olan korumalardan bir kademe üst düzeyde olabilirdiler. Ama giysileri ve maskeleri aynıydı. Belkide öylesine onlar önde ilerliyor ve bizlere yıl gösteriyor olabilirdi de.
Bazen düşünüyorumdum ve neden Noir ‘in böyle bir oyuna girişimde bulunduğu? Veya neden bizlerdik? Bizle geçmişinde bir tanışıklığı mı vardı? Anlam veremiyorumdum. Asansörün ineceğimiz katta durmasıyla kapılar iki yana açıldı ve önümdeki iki koruma asansörden çıktılar ve onlardan sonra yanımda duran iki korumanın yönlendirmesiyle adım atarak asansörden bende dışarı çıkarak yürümeye devam ettim.
Düz uzun bir koridorda yürüyorduk. Gözlerimi daha dikkatle gezdirirken tam ileride koridorun sonunda bej renginde olan devasa kapıyı fark ettim . Evet Noir ‘le karşılaşma vakti gelip çatmıştı. Birkaç adım sonra ben en önde diğerleri ise arka arkaya sıra olacak şekilde durmuştuk hücre sıralarımızın sayısına göre kapının bir kaç adım karşısında . Öndeki iki korumadan biri yanında olan kartla kapının yanındaki retina cihazına kartı okuttu. Birkaç saniye sonra cihazdan onaylayan ses duyulduktan sonra kapı usulca açılmaya başladı. Kapı yavaşça açılırken öndeki iki koruma kenara çekilip bizlere yıl verirler.
Yanımdaki koruma beni uyarmadan ben adım atarak kapıdan içeriye girdim. Benimle birlikte diğerleri de yavaşça içeri girdi. Oda her zamanki gibi bomboştu. Odada sadece bir ekran ve ekranın hemen karşısında 8 sandalye duruyordu. Yanımdaki koruma kollarımı tutmayı bırakınca serbest kalan kollarımı onlardan çekip sandalyenin olduğu tarafa ilerledim. Bana ait olan sandalyeye oturup Noir ‘in ortaya çıkmasını bekledim. Diğerleri de yerlerini almıştı benim gibi sandalye de.
Bir kaç dakikanın ardından ekranda Noir belirmişti.
“Sizleri görmek ne güzel odalarım. Bir gündür sizler benden bende sizlerden uzaktaydım. Eee... Nasılsın? Oyun nasıldı? Biliyorum biraz zordu. Ama zaten oyun hakkında bol bol konuşacağız zaten. Öncelikle sizleri tebrik ederim. Güzel bir şekilde oyunu tamamlayabildiniz. Benim sizlere sormak istediğim sizlerin de bana sormak istediğiniz sorular var. Öncelikle ben başlayayım siz benden sonra aklınızdaki soruları dile getirirsiniz.” dedikten sonra kısa bir süre sustu ve bizleri gözlemlemeye başladı. Başını yana eğerek bizlere bakmamaya devam etti. Birkaç saniye daha baktıktan sonra dudaklarını araladı.“Evet Barbaros bu arada şifreyi giren sendin ekrana. Korktun mu acaba şifre doğru olmasaydı ve siz yanlış bir karar almış olsaydınız ? Ve hiç düşündün mü doğru şifreyi bulmadan zaman dolsaydı sonra alacağınız cezadan? Bunları düşündün mü o zaman içerisinde ?” dedi ve oturduğu sandalyeden ekrana doğru eğildi. Şimdi yüzü daha net seçilebiliyordu. Yanında duran masa lambası sayesinde. Sorusundan sonra Barbaros ‘un konuşmasını bekledim. Ona sorulan sorudan sonra birkaç saniye beklemişti. Ardından sonra onun etrafta duyulan sesiyle odağım o olmuştu.
“Evet yapamamaktan bir an olsada korktum çünkü şifre yanlış olsaydı kısa zaman içinde doğru olan şifreyi bulmak zor olabilirdi ama hepimizin gayretiyle doğru şifreye ulaşabildik. Bulamazsaydıkda da hepimiz elimizden geleni yaptığımızı düşüneceğimiz için alacağımız cezada keşke daha hızlı olabilseydik düşüncesine kapılmazdık. Çünkü bizler o oyun içinde yapamayacağımız şeyler yaptık.” diyerek sözlerini tamamladı. Sözlerindeki o inanç fazlasıyla belli oluyordu oda bize kendisine inanıyordu. Çabamızın ne denli büyük olduğunu oda biliyordu. Noir Barbaros ‘un konuşmasını dinledikten bir dakika sonra tekrar konuşmuştu.
“ Vay! Barbaros demek hücre arkadaşlarına bu denli inanıyorsun. Senin adına sevindim. O zamana diğer sorumu sorayım Asır bir ara Hamra’ dan kısa sürede olsa şüphe duydun. Bunun nedenini açıklar mısın?” dedi ve konuşması için Asır ‘a süre tanıdı. Merak ediyorum bende bu soruya vereceği cevabı. Terleyen avuçlarımı pantolonumun sert yüzeyinde gezindiridm. Gerginlik avuçlarımın terlemesini sağlıyordu. Asır’ ın konuşmasıyla düşüncelerime kısa bir ara verdim.
“Sadece sonuçlara kısa sürede ulaşması ve kısa sürede çözüm bulması beni şüphelendiridi.” diyerek sustu. Hemen onun ardından Noir konuştu. “Ben şüphe etmek yerine hayran kalırdım. Neden mi? O stres ve korkunun içinde dehasını konuşturdu. Beyni tıkır tıkır işledi ve sizler için yazdığım şifre içeren yazıyı olduğundan fazlasıyla sizlere açıkladı. Ondan şüphe etmek yerine teşekkür etsen daha iyi malum Sizi kurtaran 001 di. Bunun farkına varsanız iyi olur. Ama aranızdan Meriç ve Barboros un da hakını yememek lazım onlarda epey çaba sarf etti.” dedi ve sözlerine şöyle devam etti.
“ Eee ikizler sizlere de şunu sormak istiyorum. Lale sembol bulanlar arasındaydın ve sen Deren sen ise 8.katta iki oda da oyun oynasın büyük şanssızlıktı yaşadığın neler söylemek istersiniz?” dedi ve masadan uzaklaşıp sandalyeye yaslandı. Şimdi masa lambası yüzünün yarısını aydınlatıyordu. İlk konuşan yanımdaki Lale olmuştu.
“ Sembol bulduğuma sevindim çünkü zamanla yarışıyorduk ve o kısa süre içinde sembolü bulup diğer sembolü aramak için zaman ayırdım.” dedi ve sustu. Bakışlarımı ona çevirdim ve bedeninde ki gerginliği anbean gördüm. Konuşurken bile sesi titriyordu. Sol elimi alıp sağ elinin üzerine koydum bu hareketim karşısında oda elimi avcuna aldı ve elimi sarmaladı. Birkaç saniye göz göze geldik ve ben o bakışlarda en çok güven duygusunu görebildim. Deren ‘in konuşmasıyla harelerimi Lale den çekip ekrana çevirdim.
“Evet ilk girdiğim odada ipucunu bulamamıştım ama pes etmeden diğer odaya girip bulabildim. Zor bir andı benim için.” diyerek yanıtladı Noir’ in sorusunu.
“O zaman son sorumu soruyorum. Evet Hamra oyunun bugün kü ana karakteri sendin. Her an kıvrak zekanla odaları yönettin ve onları yanlış yoldan son anda kurtardın. Aslında onlar senin onlar için ne denli büyük bir şey yaptığından haberleri yok. Mesela 7.katı oynasalardı süre yetmeyecekti. Ve büyük bir ceza onları bekliyordu. Ve birde o kağıtta ki ipucu onu da çözdün biraz daha çabalarsan gerçek sonuca ulaşabilecektiniz. Ve de sembolde ki şifreyi çözmen biraz uç bir şifreydi aslında ama aklına gelebildi. Şunu unutmayın odalarım her şey sizin üzerinize kurulu bir oyunken ben neden ordan burdan bir şey ile sizi oyalayıp durayım ki. Soruma gelecek olursam senden şüphe ettiklerinde ne hissettin?” diyerek sorusunu bana yönlendirdi. Söyledikleri arsında en çok aklıma takılan gerçeklere az da olsa yaklaşmış olmadı bunu daha sonra daha dingin bir zihinle düşünecektim. Şimdi sorusuna yanıt verme zamanıydı. Bakışları benim üzerimdeydi. Derin bir nefes alıp dudaklarımı aralayıp konuştum.
“Şüphe ettiklerinde bir an olsun onlara kırıldım ama sonra o şartlar altında her şey düşünülebilir her şeyden kuşku edilebilirdi herkes ve her şeyden ve bazı şeyler yanlış da anlaşılabilirdi. Onun için olağan durumlar içerisinde bu tür şeyleri kafaya takmak saçma olurdu. Kendimi onlara açıklarsam zaten kafalardaki şüphe düşüncesi ortadan kalkacaktı. Ama zamanla yarıştığımız için bunu erteledim. Önemli olan o oyundan zarar görmeden kurtulamaktı ve biz bunu onca şeye rağmen başardık önemli olanda buydu zaten.” diyerek sorusunu yanıtladım. Herkes susmuş öylece bir sessizlik içerisinde bekliyorduk. Taki Noir konuşana kadar.
“ Anlayışını hak ettiklerini düşünmüyorum ama neyse 001 . O halde şimdi siz sorularınızı yöneltin. Sadece 3 soru sorabilirsiniz çünkü biliyorum ki fazlasıyla yorgunsunuz ve biran önce dinlenmek için hücrelerinize dönmelisiniz. Düşünün ve 3 sorunuzu sorun.” dedi .
Herkes o an kısa bir sessizlik içerisinde düşündü benim gibi aklımdaki soruyu yöneltmek istiyordum. İlk soruyu soran Lavin olmuştu.“ 6. Oyunu oynamadan önce yedek oyun oynayacağız mı ve bu ne zaman olacak? Ve 6. Oyun ne zaman oynanacak?” diyerek sorusunu yönetti. Onun bitirmesinden hemen sonrasında Noir söze girdi.
“Yedek oyun oynayacak mısınız oynamayacak mısınız daha kesinleşmedi belki de yedek oyunu oynamadan 6.oyuna da geçebiliriz çünkü 6. Oyun 5. Oyuna göre derece olarak daha zor. Onun için bu iki oyun arasında sizi yormalı mıyım yormamalı mıyım inan ki karar veremedim Lavin. Ama bunun için daha erken daha 3 gününüz var eğer yedek oyun oynarsanız ya da 6. Oyunu oynarsanız direk 5 gününüz. Anlatabildim mi?” demiş ve susmuştu. Lavin’ den sonra sorumu sordum zaman kaybetmeden.
“ Peki bu oyunda da büyük hileler yer alıyordu değil mi? Diğerleri gibi ve gelecek oyunda olacak hileler gibi. En büyük hile neydi öğrenmek istiyorum.” dedim kararlılık dolu sesimle. Benim sorundan sonra Noir yüksek sesle kahkaha attı ve başını yana yatırıp konuştu.
“ En alıcı soru desene herkes önündeki maçlara bakarken sen oynadığın maçı düşünüp duruyor yapılan hataları ve eksikleri fark etmek istiyorsun. Bu özelliğine hayran kaldığımı söylemek istiyorum.” dedi eğlenen bir ses tonuyla. Ve şöyle devam etti.
“Oyundaki en büyük hile her katta 10 dakika durmadınız. O adrenalinle bunun farkına varamadınız ama o odada kalma süreniz her katta artıyordu. En son kaldığınız oda da 1 saatten fazla durunuz ama içerisinde olduğunuz psikolojiden dolayı bunu anlayamadınız hepiniz orda 10 dakika durduğunuzu düşündünüz ya da düşünmenizi istedim. Ve bu büyük bir hile diğerleri biraz küçük hileler. Mesela 6.katta olan şu mavi, sarı ve kırmızı anahtarlıklar hile içeriyordu. O anahtarlıklar benzerleriydi. Kırmızı anahtarlıkla mavi, sarı halkalı sembole ait olan raflardaki sandıkları da açabilirdiniz ama siz bunları bilmiyordunuz. Ve şu vardı ilk 1.raftaki ilk sandığı açan anahtar diğer kırmızı raftaki 1.raftaki sandığı da açıyordu mesela. Böyle bir düzeneğe göre hazırlandı. Ama tabii siz bunlarıda bilmiyorsunuz odalarım. Daha da ufak hileler var ama bunları konuşup sizlerin zamanınızı almak istemiyorum.” diyerek sözlerini tamamladı. Biliyordum zaten her oyunda bizleri hilelere oyalıyordu. Ona olan nefretim bu söyledikleri ile daha da artmıştı. Öfkemin yatışması için derin derin nefes alıp vermeye başladım. Son soruyu Meriç sordu.
“ Bu dijital oyun ne üzerine var oldu. Buna sebep olan şey neydi yoksa bu aklında olan bir şey miydi? Yoksa seni buna iten biri ya da birileri mi oldu?” diye soru sordu.
“Biri oldu Meriç.” dedi ve korumalara baş işareti verdi. Hemen başımı arkaya doğru çevirdim . Bu baş işaretiyle korumalar yerlerinden bizim olduğumuz yere doğru geldiler. Bizlerde onlar daha yanımıza gelmeden sandalyeden kalkıp kapıya doğru ilerledik hep beraber. Korumalar bu sefer her iki yanımızda yer almadılar.
Etrafımızda olacak şekilde yer aldılar. Odalar olarak açılan kapıdan önümüzdeki 4 koruma eşliğinde ilerliyorduk. Arkamızda 4, sağ ve solumzda da 6’şar olarak korumalara ilerledik koridorda. Fazlasıyla yorulmuştum. Uyku bir nebze de olsa beni bu yorgunluktan uzaklaştıracaktı. Yanımda yürüyen Lale ‘nin konuşmasıyla ona başımı çevirdim.
“Sağol Hamra kurtulmamız da en büyük başarı seninkiydi.” dedi memnuniyet dolu bir sesle. Kısa bir tebessümle karşılık verdim. Sonra sessizlik içerisinde yürümeye devam ettik. Birkaç koridor geçtikten sonra hücrelerimizin olduğu koridora adım atmıştık. Sırasıyla korumalar yönlendirmesiyle herkes hücrelerine giriyordu. En son hücresine giren ben olmuştum. Hücremin kapısı açıldı. Hemen içeri girip yatağıma ilerledim. Ayakkabımı çıkartıp pikeyi açıp içerisine girdim.
Güzel bir uykudan sonra bugün olanları düşünecektim. Beni esir alan düşüncelerimi birazda olsa zihnimin zemininden atmak ve ondan kurtulmak istiyordum. Ne ağrıyan başım ne de ağrıyan bedenim umrumdaydı tek amacım uyuyup unutmaktı. Bazen bazı şeyleri uyuyarak erteler ya da uyuyarak bedenimizden uzaklaştırırdık. İşte ben bunu uyuyarak yapmak istiyordum.
|
0% |