Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5.BÖLÜM

@kumsallardagezen12

*İpi kopmuş uçurtmalar gibi seyircisi oldum yaşamımın...*

 

Kirpiklerimde biriken kum tanelerinin soğukluğunu yüzümde hissediyorum. Ruhumun gözü bir hayal ile meşgul oluyordu. Acılarım yüzyılın hatırası olarak romanlarda yer edindi.

Bütün kum saatinin darmadağın, dağılmış kumları rüzgarlarla toprağa karışmış anıların izlerini silip götürüyor.

 

Ben ise sonsuzluğa doğru nefes alarak bunların bir hayalden ibaret olmasını istiyordum. İçimdeki boşluğa huzuru doldurmak isterdim. Kimsesizliğimi söküp atıp arzuladığım mutluluğu kazımak. Ciğerlerime kadar mutluluğun kokusuyla mest olup onunla dolmak isterdim.Ama ben etrafımda sadece kötülüğün hissini hissediyordum. Bu his can yakmaya aç , kana susamış bir kötülüktü. Canı yandıkça can yakan bir histi. Bu hissi tanımlayacak çok az kelimelerim vardı. Oda zift karanlığın koyu esrarında işlenen bir cinayet olabilirdi. O zift gecede çaldığı bedenlerin ruhlarıyla beslenmişti bu zamana kadar. Ve o zamana yeni avlar sızdırmak istiyordu.

 

Gözlerimi usulca açıp ekranda sabitledim. Herkes susmuştu . Konuşan tek şey hızla alıp verdiğimiz soluklarımızdı. Etrafımızda oluşan hareketle arkamızı döndük .

Gözlerim ileride bizim daha buraya geldiğimizde görmemizi ışıkları kapatarak saklanan parkurdaydı. Tehlike çanları kulağımda çınlamaya başladı.

 

Keskinleşen soluklarımız etrafta yankılanıyordu. Herkes etrafta gözlerini gezdiriyordu. Çaresizce bu plana uymak zorundaydık. Korumaların uyarmasıyla

Yerelerimizden ayrılarak parkurda bize ayrılmış yerlerde durduk. İstemeye istemeye acıya doğru yol alıyorduk. Yerlerimize doğru gittiğimizde hep beraber hepimizin dikkatini çeken şey hücre numaramıza göre isimlendirilmiş yerlerimizi. Her şey önceden hazırlanmıştı bize sadece zoraki kurallara uymak kalıyordu.

 

Herkes hücre numarasının olduğu yerde beklemeye başladı. Tedirginlikle yerlerimizde bekliyorduk hepimiz.

 

Başımı yavaşça çevirip yanımdaki 002 hücresinde bulunan Lale ‘ye çevirdim, korkudan bulunduğu yerde titriyordu. Benim ona baktığımı bile fark etmemişti . Kızıl saçlı ve mavi gözlüydü. Minyon bir kızdı. Küçük bir burna ve kızıl beneklere sahipti. Benekleri ona çok hoş bir görüntü veriyordu. Ürkek bir yapısı vardı. Şuan tek ihtiyacı olan kişi Deren ‘in – yani ikiz kardeşi- yanında olamasıydı. Çünkü Deren’in gölgesinde büyümüş bir kızdı Lale.

 

Tedirginliğimi gidermek için gözlerimi etrafta gezdirmeye başladım . Bulunduğumuz parkur alanının etrafında korumalar yerini almıştı Hepsinin bakışları bizdeydi. En ufak bir hatamızda ceza vermeye hazır haldeydiler sanki. Hata yapmaktan sakınmamı sağlıyordular. Derin bir nefes alıp kendimi bu gerginlik dolu ortamda sakinleştirmek için çaba sarf ettim. Gözlerimi korumalardan çekip hücredekilere sırayla bakmaya başladım.

 

003 Barboros öylece durmuş parkura bakıyordu. Fersiz gözlerinde herhangi bir duygu kırıntısı dahi yakalayamamıştım. Siyah kuzguni saçları karman çormandı . Göz altlarında uykusuzluğunu dile getiren göz torbaları vardı. Çok uzun biri değildi. Ama iri yapılıydı. Gözlerini parkura dikmiş öylece bakıyordu.

Sanırım aklında nasıl hareket etmesi gerektiğini tartıyordu.

 

Gözlerimi yavaşça ondan çekerek yanındaki kişiye çevirdim.

 

004 Meriç sakince bakıyordu hiçbir duygu barındırmayan yüzüyle. Siyah saçlarından ufak tefek saçları anlına serpilmişti. Yanağındaki morluğun nedenini anlayamamıştım .Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Bir rahatsızlığı mı vardı yoksa gergin olduğundan mı kaynaklanıyordu? Gözlerim onu incelerken sağ kolunu buldu. Dikkatle bakındığımda ona elinde tuttuğu her neyse onu eliyle sımsıkı tutmuş bir şekilde avcuna hapsetmişti.

 

Korkudan gerilen bedenimi sakinleştirmek adına düşüncelerimle zihnimi işgal etmeye devam etmeliydim. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Olmuyordu. Ne yapsam yapayım içimdeki korkuyu söküp atamıyorum bedenimden . Nefeslerim kesik kesik bende izler bırakıyordu. Ruhumun acısını artık hissetmek istemiyordum. Ruhum sanki saydamdı ve bu saydamlık geçmişteki acılardan başlayarak bu zaman kadar gelen acılarımla yok oluşa adım adım ilerliyordu ve ben hiçbir şey yapamadan ruhumu kaybediyordum.

 

Aslında ben her şeyimi yitirmiş bunun farkına varmamıştım. Varsam ne yapabilirim inan ki bilemiyordum. Sessiz mi kalırdım yoksa kendimi iyleştirir miydim? Bunu yapmadan bilemezdim. Ruhum çürüyor ben buna mani olamıyorum. Bu can sıkıcı bir durum. Tırnaklarımı avcuma sabitleyip gerçek yaşama döndüm zihnimin artık beni hayallere zindan etmesini istemiyorum. Buna izin vermeyeceğim de.

 

Gözlerimi usulca tekrar açıp Meriç ‘ in yanında duran kişide sabitledim.

 

005 Lavin gözlerini kapatmış bir şekilde dudaklarını kıpırdatarak bir şeyler fısıldıyordu .Sakinleşmek adına kendini kısa bir sürede olsa buradan soyutlamak istiyordu sanırım. Uzun sarı saçlara sahip biriydi. Mavi gözleride onun saçlarına eşlik ediyordu. Pürüzsüz bir cilde ve tene sahipti. Kırılgan bir yapıya sahip biriydi de. Her açıdan duygusal bir kadındı. Duyguların belli eden bir kişiliğe sahipti. Ağlamak mı istiyordu ağlardı hemen . Yüzüne bakıldığına ne yaşıyor anlayabilirdiniz.

 

Gözlerimi ondan çekip yanındakin adamda gezdirmeye başladım.

 

006 Asır gözlerini hızlıca parkurda gezdiriyordu. O kadar hızlı göz bebekleriyle etrafı tarıyordu ki nereye nasıl baktığını takip edemiyordum. Uzun boylu bir adamdı. Sert bir yüz ifadesine sahipti. Koyu kahverengi saçlara sahipti. Saç rengine tezat mavi gözlere sahip biriydi. Fazla duygularını açığa çıkarmayacak bir karakterdi.

 

Biraz daha bulunduğum yerden öne adım atarak Asır’ın yanındaki kişiyi görebilmek için çabaladım. Bakışlarıma ilişen adamda uzun uzun gezindi gözlerim.

 

007 Ediz daha önceden hep taktığı yüzündeki gözlüğü çıkartmıştı. Sessizce parkuru gözlemliyordu. Bence tahminen alacağı darbelerin onda açacağı yaraları kestiriyor olabilirdi.

 

Bu konuda yetenekli olması iyiydi. Kendisini iyi edebilirdi.

Dakikalardır onda olan bakışlarımı son hücrede olan kişide gezdirdim.

 

İkiz kardeşlerden bir diğeri.

 

008 Deren o ise parkura bakıp olacaklar hakkında planlar yapmak yerine Lale -yani ikizine- bakıyordu. Sanırım onun için endişeleniyordu.

Onlar adına üzgündüm. Çünkü buradaki herkes canını düşünürken. Deren hem kendi hemde ikizi için endişeleniyordu. Deren’ in Lale den bir arkı yoktu. Kızıl saça ve beneklere sahipti.

 

Yanıma gelen siyah maske takan kadınla hemen bulunduğum yerden yerime geçtim. Ceza almak istemiyordum. Gözlerimi parkura tekrar çevirdiğimde nasıl bu işin altından kalkacağımı bilmiyordum.

Tek çarem vardı oda ölmeden bu parkuru bitirmektir. Canım çok fena yanacaktı bu parkurda ve ben acılara katlanacak gücü kendimde bulamıyordum. Güçsüz biriydim ben hem fiziksel olarak hemde ruhsal olarak. Ruhum yeni bir enkazın altından sağ çıkamayabilirdi. Geride yaşanan zelzelerden tam benden olarak çıkmış değildi. Ruhunu, zihnini yitirmişti.

 

Etrafta duyulan sesle kafamı sesin nerden geldiğini merak edip gözlerimle etrafta gezdirdim. Ses bizim karşımızda duran ekranın tam üstünde duran hoparlörden geliyordu.

Herkes sese odaklanmıştı. Hareket etmeyi bırakmıştık. Kulaklarımıza dolan sesle öylece beklemeye devam ediyordu.

 

“Evet odalarım iki dakika sonra başlıyorsunuz. Öncelikle önünüzdeki dev ekranda her parkur için verilen süre ile başlayacak ve o süre bitmeden parkuru tamamlayacaksınız. Hata yapan ve parkuru isteyerek ya da istemeyerekte olsa terk ederseniz sizin için iyi şeyler olmayacağını size garanti edebilirim. Ekrandaki süreye dikkat edin odalarım. Ayrıca sakın ölmeyin yoksa çok üzülürüm. “

 

Söylediklerinden sonra öylece bekledik zamanın gelmesini. Her bekleyiş bizim için korku verici bir durumdu. Elimizden gelen bir şeyin olmaması bizi daha da müşkül bir duruma sokuyordu. Gözlerimin gördüğü tek şey kabullenişti . Herkes olacakları önceden kabullenmiş ve söylenenlere itaat ediyordu. Savaşa hazır olan askerler gibiydik. Ölüme bile bile koşuyorduk. Her şeyi kabullenmiş olarak. Zaten bir şey istesek şuan başaracak gibi değildik çünkü hala toparlanmış değildik. Herkes hala tam olarak bu durumu atlatabilmiş ve adapte olabilmiş değildi. Her şeyi zamanla halledecektik. Zamanla kendimizi bulacak gücümüzün farkına varacaktık. Biraz zaman ihtiyaç vardı. Bu zaman bize iyi gelecekti.

 

Etrafa siren sesini duymamızla herkes olduğu yerde kendini parkur için hazır etmeye çabalıyordu. Ama herkesin isteksizliği uzaktan bile belli oluyordu. İstemeye istemeye yapmak zorundaydık.

 

Gözlerimi hazırlanmış parkura çevirdim. Dehşetle önümdeki bıçaklarla dizili olan yola çevirdim . Onun üzerinde yürümek benim için çok zor olacaktı. Canımın yanacağını bile bile nasıl o yolda yürürdüm ki. Ekrana çevirdiğim gözlerimle on dakikanın başladığını fark etmiştim. Hareket etmeden öylece bakıyordum . Bir kaçı başlamıştı bile. Ediz ,Barboros , Asır ve Meriç. Yavaşça temkinli bir şekilde ilerliyordular. Cesaret edip adım dahi atamamıştım. Yapamayacaktım. Bunu nasıl başarabilirdim ki. Bakışlarımı bıçaklarla dizili yoldan çekip etrafa baktım.

 

Sanırım diğer kızlar daha cesaret edememişti benim gibi hala oldukları yerde duruyordular. Gözlerim daha benim gibi parkura başlamayan kızlardaydı herkes aynı duyguları hissediyordu. Lavin öylece ayağını kaldırmış adım atmak için çabalıyordu ama ayağı bıçaklarla dizili olan parkurdan 10 cm yukardaydı. Kararsız bakışları bıçaklarda gezip duruyordu. Adım atmak benim için ne kadar zorsa kızlar için de zordu.

 

Zorlanıyordu. Zorlanıyordum adım atmakta. Cesaretimi toplayıp kendimi hazırlayamıyordum. Ondan çektiğim gözlerimi Lale ‘ ye çevirdim . Put kesilmiş haliyle öylece boşluğa bakarcasına parkura bakıyordu. Soyutlanmışcasına uzaklaşmıştı zihni buradan. Bedenen burada olsa ruhen burada değildi. Kendini iyi hissetmediği burdan belli oluyordu. Bende ve diğerlerinde öyleydi. Yorgundum yorgunduk. Daha da yorulacağımızı düşünüyordum bu her şeyin başlangıcıydı.

 

Hemen uzağında duran Deren ‘ e bakışlarımı çevirdim . İkizinin bu haline üzgün bir şekilde bakıyordu. Çünkü biliyordu yapacak bir şeyi olmadığını. Lale’ nin hareket etmesini bekliyordu ama ikizi bir tepki bile vermeden parkura bakıyordu. Bakışlarımı harekete geçen Lavin’ de sabitledim. Yavaşça parkura adım atarak ilerlemeye başlamıştı . Her adım atışında yüzündeki acı çektiğini belli eden ifade yer ediniyordu. Bu bile geri adım atmam için bir sebepti. İlk başta korka korka devam ederken Lale birden ne olduysa ağzından bir çığlık dökülmüştü. Bıçak sert bir şekilde ayağına batmış olmalıydı. Yerinde çömelerek ayağını tutmaya başladı hızla .

 

Canı yanmıştı fazlasıyla . Ve bu benimde küçük olan cesaretimi milyarlarca kırıntılara parçalamıştı. Adımımı geri alıp tekrar eski konumuma geri dönmüştüm. Deren’ e çevirdiğim bakışlarım onun gözlerini kapatıp ve hızla parkurda ilerlemeye başladığını fark etmişti. Her adımında yüzündeki acı burdan bile görülüyordu. Kapattığı gözleriyle ilerliyordu parkurda her adımı ona misliyle geri dönen acılarla devam ediyordu. Ve acıları her adımdan sonra daha da artıyordu. Neredeyse yarısına kadar zorda olsa gelebilmişti. Parkuru 5 .dakikanın bitimine az kala tamamlamıştı Deren . Parkuru tamamladığında olduğu yerden hemen yere doğru ilerledi acı çeke çeke . Büyük bir acı çekiyordu. Acı onu esir etmişti. Bizleri de edecekti zamanla.

 

Parkurda yaralanan ağrısına dayanamamış olacak ki hemen yere çömelmişti ayağını tutarak . Lavin ise Deren ‘ in arkasından cesaretlenerek ilerlemeye başlamıştı. Canın yandığını aldığı derin soluklarla anlayabiliyordum . Her adımını tedirginlikle atıyordu canının ne denli yanabileceğini düşüne düşüne . Ayağındaki ayakkabı bıçakların darbeleriyle parçalanmaya başlamıştı.

Gözlerimi hızla önüme çevirdim ve ekrandaki 7 .dakikanın başladığını görmüştüm. Zaman benim için kısıtlı zaman arasına girmişti. Parkuru tamamlamak adına hemen parkura başladım. Adımımı yavaşça attım bıçaklarla dolu alana.

 

Ayaklarımın altındaki rahatsız eden hissiyatı beni acının ilerledikçe büyüyeceğini hissettiriyordu. İlk adımlarım korkuyla atılmıştı. Derin soluklarımla yavaşça ilerlemeye başladığımda bıçakların sivri ucu ayak tabanımı parçalamaya başlamıştı. Ayakkabı tabanımdan ayağıma azda olsa batan bıçak ucuna rağmen devam ediyordum.

 

İliklerime kadar füturatsızca korkuyordum. Gözlerimi kapatıp ilerlemeye başladım. Göz kapaklarımı kapattığımda beni zift bir karanlık karşıladı. Bu karanlığı yaran bir ışığa ihtiyacım vardı. Ve o an etrafıma ışık hüzmesi yayıldı. Ölüm beyazı derime ilmek ilmek işlendi. Ölümü hiç bu denli arzulamamıştım.

Hayatımdaki karanlığa olan isyanlarımı kimsesizliğime olan çığlıklarım beni ve bedenimi tüketiyordu.

 

Değişiyor her değişim beni kimliksizleştiriyordu.

Düşüncelerimin derin sularında boğuluyor bu suların karanlığına batıyordum. Bedenim dalgaların sayesinde gün ışığından yavaşça uzaklaşıyordu. Kırılgan bir kuşun ölüm saati gibi ölümümü bekliyorum. Çektiğim cefaları ve verdiğim fedakarlıkları hatırlıyorum gözlerim kapalı. Her kötü geçen günlerimi hatırlıyorum. Ve ölümden karanlıkta korkmuyorum ona sığınıyorum bunu isteyerek bedenimde ki ateşin varlığı arttıkça suların içinde bedenim yanarak kül oluyordu. Küle dönen bedenim suların yüzeyinde gökyüzüne doğru savruluyor bulutların üzerine konuyordu. İşte ben ve ruhum hafifleyerek karanlığı yarıp ışığa sığınıyorduk ölümün getirisiyle.

 

Gözlerimin önüne güzel bir yüz beliriverdi. Güzeller güzeli annemin yüzü .Ve o an annemin naif sesini işittim.

 

“Sen senin için yaşayabilesin ki bende yaşamış olabileyim kızım.”

 

Annemin bana söylemiş olduğu sözler zihnimden yol alarak kulaklarıma ulaştı.

 

Ve o an nerden geldiğini bilmediğim cesaretle gözlerimi açıp parkurda hızla yürümeye başladım. Her attığım adımda bedenime saplanan ağrılar git gide derinleşiyordu. Şiddeti bedenimi acılar içinde kavuruyordu. Daha önce bu kadar acıyı hiç hissetmemiştim. Ayağımdan akan kanın ıslaklığını hissediyordum. Canım yanıyordu ve bu ağrıyı gidermek yerine her adımımda daha da ağrımasını sağlıyordum istemeye istemeye.

 

Daha fazla direnecek gücüm yoktu ve midem bulanmaya başlamıştı. Vücudum git gide halsizleşmeye başlamıştı . Bununla beraber gözlerim de kararmaya başlamıştı. Belkide yolun sonuna gelmiştim . Ve o yoldan uçuruma sürüklenecektim . Zannettiğim gibi güçlü biri değildim. Hiçbir zaman da olmamıştım. Anneme belki de verdiğim sözü tutamayacaktım. Kararan bakışlarımı ekrana çevirdim . 8. Dakikanın yarısı bitmişti bile , ben ise hâlâ ulaşamamıştım parkurun sonuna . Böyle giderse başaramayacaktım da.

 

Üç adım daha atsam bitirebilirdim belki ama bunun için gücüm yoktu . Gücüm bedenimden çekilmiş gibi hissediyordum. Dayanacak halim yoktu. Yavaşça ayağımı kaldırıp adım atmaya hazırlandım. Ve yavaşça adım atabilmiştim ama canım çok fazla yanmıştı. Buna artık dayanamıyordum.

 

Bitsin artık bu işkence . Buradan çıkmak istiyordum . Bakışlarımı etrafta gezdirdiğimde ben ve Lale’ den başka parkurda kimse yoktu. Herkes parkurun sonundaki çizgide oturmuş bizim bitirmemizi bekliyordu.

Herkes halsiz ve yorgun gözüküyordu. Herkes ayağındaki yaralarla bizleri seyrediyordu. Öylece bizim bitirmemizi bekliyorlardı. Ama çok zordu . Tamlayacağımdan emin bile değildim.

 

Kendimi zorlayarak bir kaç adım atmayı başarabilmiştim. Parkurun bitmesine son iki ya da üç adım kalmıştı. Biraz daha çabalayarak sonuna doğru gitmek için kendimi zorladım. Adımlarımı hızlandırıp sonuna gelebilmiştim. Parkuru tamamlayıp bitirdiğimde kendimi yavaşça yere atmıştım . Ayağımdaki ağrıların şiddeti zamanla daha da artıyordu. Bitirmenin sevincini yaşayamadan arkamdan duyulan Lale ‘ nin çığlığıyla hemen arkamı dönmüştüm hızla . Önümdeki görüntüye gözlerimden akan yaşlarla öylece bakıyordum. Daha ne kadar kanayacaktık bizler? Acıyı daha kaç kere yaşayıp sanki hiç yaşamamış gibi tekrar başa sarıp acıyı baştan yaşayacaktık ?

 

Günün sonunda bizi mutlu bir an karşılar mıydı acaba? Bizde huzura erer miydik? Neden bu söylediğime inancım yoktu. Hayat hiç adil değildi biz insanlara.... Ve hiçbir zaman olmayacak bir adaletin gölgesini arıyorduk. Hiç karanlıkta gölge olur muydu? Biz karanlığa zindan edilirken bir ışık hüzmesi peşindeydik.

 

Aydınlık karanlığa mağlup olmuştu bu acımasızlık karşısında ve kurtuluş hiç te yakın değil gibiydi.

 

 

Loading...
0%