Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8.BÖLÜM

@kumsallardagezen12

*Karanlığın bekçileri ,cesaretine kibrit çakarken ....*

 

Hayatın silinmez gerçekleri vardır. İnsanoğlu her zaman acı çekmekten veya çektirmekten kurtulamaz. Biz ise bu yerde acı çeken tarafız. Herkes antrenman boyunca çok fazla acıya maruz kalmıştı. En başta gelen şey uykusuzluktu. Anternmanlar bazen gece 02:00 ‘ de başladığıda oluyordu. Bağırtılar eşliğinde uyanmak zor bir süreçti. Ve önemli detayı ise bedenimiz daha hiç dinlenmeden antrenman için zorlanıyorduk. Bazılarımız neredeyse ölümden kıl payı kurtulmuştu. Lale ve Lavin uykusuzluğa dayanamdıkları için denizde kısa bir boğulma anı yaşamışlardı. Meriç ve Barboros ‘ un onları fark etmeleriyle kurtulmuşlardı. Geç fark etselerdi sonuçları düşünmek bile istemiyordum. Antrenman boyunca epey zorluklarla mücadele etmiştik. Tahminlerimizce bu oyun alanında nefeslerimizi tutacaktık bu kesindi ama nasıl bir oyun olacağını hâlâ bilmiyorduk. Cevapsız sorular zihnimizde dolanıp duruyordu.

 

Yatağımda oturmuş öylece düşünüyordum. Bu zorlukların sonu gelecek mıydı? Peki bizler özgürlüğümüzü tekrar alabilecek miydik? Karamsar düşüncelerime umut olacak hiç bir ışık göremiyorum. En zoruda acımı hiç kimseye anlatamıyor oluşumdu. Çaresizlik boynuma dolanmış ipten farkı yoktu. Bakışlarımı kapımın yukarısında sabitlenmiş olan kameraya çevirdim. Şuan acaba izleniyor muydum? Her anımı izlemek onlara ne kazandırıyordu ki? Nasıl bir oyunun içine alet edilmiştik ve ondan nasıl kurtulacaktık. Peki bunlar neden oluyordu. Sebebi neydi bu esirliğimizin. İlk başta onu tanıdığımızı söylüyordu maskeyle yüzünü gizleyen adam. Sesini daha önce hiç anımsadığımı zannediyorum.

 

Belkide daha önceden gördüğüm ama önemsemediğim hiç dikkat etmediğim biri olabilirdi. Ama öyle olsa bile ona nasıl bir zarar vermiş olmalıyım ki benden intikam alıyordu. Hangi insan bir kere gördüğü birini bu denli bir oyuna dahil eder. Zihnim bu sorunun cevabını veremiyordu.

Uykusuzluktan zar zor açık tutabildiğim göz kapaklarım beni sonsuz bir uykuya davet ediyordu ama sanki uyumamam için zihnim sinyaller gönderiyordu. Bende bu sinyale uyuyordum. Uyumak için akşamı beklemek en iyisiydi. Sanki akşam olduğunda etrafıma koruma kalkanı örülüyor gibi hissediyordum. Ve o tatlı uykudan hiç uyanmak istemiyordum.

Öylece oturmaktan sıkıldığım için yatağımdan doğrulup yavaşça hücremin kapısına doğru adımlamaya başladım. Kapının karşısında yerimi aldıktan sonra Bedenimi eğerek kapımdaki küçük pencereden koridoru izlemeye başladım ama ne ses nede bir hareket vardı. Sessiz ve korkutucu bir görüntü sunuyordu.

Sakin geçecek bir gün belki olabilirdi bu sessizlik . Ve bugün içinde hepimiz belkide iyice dinlenebilirdik. Olasılıklar insanı umuda bağlıyordu. Hiç olmayan bir şeyi düşler ve o düşün gerçekleşebilme olasılığı sizi ona bağlar farklı bir bağ kurardı. Derin bir nefes alıp verdim. Düşünmek hiçbir zaman bana iyi gelmiyordu. Bedenimi ve zihnimi yoruyordu.

 

Tam kapıdan çekilecekken kapımın karşısında duran 002 hücresinde bulunan Lale ile karşılaştım benim gibi kapısının penceresinden koridoru izliyordu. O kadar dalgındı ki beni fark etmemişti. Bakışlarını nasıl üstüme çekebilirim diye düşünürken aklıma gelenle hemen hafif bir sesle ismini zikrettim. İnsan burada artık konuşmaktan bile çekinir olmuştu.

İlk iki seslenmemde duymamıştı.

Sesimi biraz daha yükseltip ismini tekrar zikrettim. Bu sefer başarmıştım. Gözleri sesin geldiği yeri ararken gözlerimiz keşişti. Beni bulan bakışlarında koca bir kaos yatıyordu.

 

“Nasılsın Lale ?” dedim. İlk başta sessiz kaldı. Uzun uzun yüzüme bakmaya başladı. Sonra emin bir şekilde konuşmak için dudaklarını araladı.

 

“Ne söylememi bekliyorsun ki ? Burda kapana kısıldık ,herkes olacakları bekliyor. Ailemden ayrıyım ve ikizim bile yanımda değil. Onu özlüyorum bu lanet olasıca yerde aynı yerdeyiz ama uzağız birbirimize. Canım yanıyor hâlâ yaralarım tam olarak iyileşmiş değilim. Sadece umut ediyorum kurtulmak için buradan. ”dedikten sonra sessizliğe gömüldü. Sözleri tükenmişti. Ya da konuşmanın bir fayda etmeyeceğine kanaat getirmişte olabilirdi.

 

Gözlerindeki kırgınlığı ,acıyı , özlemi fark etmemek elde değil. Ama yapacağımız bir şey yok gibi gözüküyor şuan. Burada yalnızlığa alıştırılıyorduk ama unuttukları bir şey vardı her insan zaten yalnızdı. Uyurken... Uyanırken.... Yürürken.... Yemek yerken.... Müzik dinlerken... Ve asıl önemli olan olan ölürken...

Ama bazı zamanlarda iletişime geçebilirdik. Oyun alanları mesela orda bizden uzaklaşıyordu korumalar. Antrenman alanlarında da bazen kısa da olsa konuşuyorduk. . Son kez tekrar bugün yapılacaktı antrenman daha önceden bilgilendirilmiştik. Sadece ne zaman olacaktı onu bilmiyorduk.

O zamana kadar bir şey düşünüp ona göre hareket etmeliydi. Belki de burdan çıkabilmek için imkanımız vardı ama bizler bilmiyorduk. Ya da belkide hiç yoktu. Bilmiyorum. Bu olasılığı da düşünmek gerekirdi.

 

“ Lale bugün son kez bir dalış antrenmanı daha olacak o zaman hepimiz konuşma fırsatı bulursak bir şeyler yapmak için çaba sarf edebiliriz.”

 

Söylediklerimden sonra kısa bir süre düşündü. Sonra sessizce beni onayladı başını sağa sola sallayarak . Zaten bu bulunduğumuz hücrelerde bir şey yapamayızda buradan çıktığımızda kendimizi kollayabiliriz. Çünkü buraya hem bedenlerimiz hemde zihinlerimiz hapsedilmişti. Bu gerçekten çok kötü bir şeydi elimiz kolumuz bağlı olmaktan farkı yoktu. Bunu özellikle planladıklarından emindim.

 

Her şeyi zamanla çözüme kavuşturacaktık. Neler yaşayacaktık kim bilir? Zaman bize ilaç olacak mıydı ? Yoksa yaralarımız daha da mı deşelenecekti? Bunu yaşayıp görecektik.

 

⚓⚓

 

Silikleşen ruhlar ayrıldıkları bedenden kaçışıyordu . Ruhlarını satmış olan bedenler ihanet etmişlerdi var olana. Ama sorduğunuzda umursadıkları yoktu. İtaate uyduklarını söylüyorlardı.

Esrarlı bir kötülük gecenin karanlığında dans ediyordu. Dansı o kadar büyüleyiciydi ki insanı etkisi altına alıyordu. Ve o dansa eşlik edebilmek adına her şeyi düşünmeden yapıyordu insanoğlu. Siz ister buna oyun deyin ister can yakma.

 

Bana ise kendini eksik hissetmeni sağlayacak şeytani bir güç olarak simgelerdim. İnsan unutmamalıdır ki gücü doğru kullanabilmelidir. Yanlış kullanılan güç insanı uçurumun dibine atıverir ama bu gücü en iyi şekilde insanoğlunun yararına kullanılırsa işe o uçurumun dibinden göğe yükselen merdivenleri tırmanır.

 

Peki biz bize sunulan birliktelik gücünü nasıl kullanacaktık bunu zaman gösterecekti.

 

Bugün tam 14:00 korumalar son bir antrenman olduğunu söylemişlerdi. Bu saate kadar depolayabildiğimiz kadar güç depolayıp bunu antrenmanda kullanmalıydık.

 

Ve o zaman içinde bulduğum ilk fırsatta hücredekilerle konuşup izleyeceğimiz yolu belirlemeliydik. Ya hep birlikte hareket edecektik ya da bireysel bir şekilde kendimizi koruyacaktır. Sadece şunu temelli ediyordum herkesin cevabının evet olmasıydı. Çünkü birliktelik olmasa burdan bireysel olarak zor kurtulabilirim. Herkes farklı konulara yönelip çözümü kolayca bulabilirdi. Çünkü zor bir düzeneği içine hapsedilmiştik bizler. Ve bu düzenek kolayca yıkılacak bir türden değildi.

 

Hücremde ne kadar kaldım bilmiyordum ama koridordaki adım sesleri zamanın geldiğinin habercisydi . Kapının yanına hızlı adımla varıp küçük pencereden koridordakilere bakındım. Nefes nefese olacakları izliyordum en çokta korku ile. Kalabalık bir gruü hücrelerimizin olduğu koridorda hızlı adımlarla ilerliyor bizleri almaya geliyordular. Her adım atışlarında yaşadığım stres ve korku başımı döndürüyor soğuk soğuk terliyordum. Aldığım nefes ciğerlerime pençelerini geçirerek nefessizliğe itiyordu beni. Nefes almak bile zor geliyor bana artık burada. Bilinmezlik hep beni korkutmuştur. Hep kafamda şu sorular yer alıyordu bir şeyi bilemezsem. Ne olacak? Zarar görecek miyim? Nasıl bir şey beni bekliyor? Bu sorular artık beni ürkütüyordu.

Koridorun başlangıcında durup aralarından dört kişi 008 hücresinin kapısının önünde yerini aldıkları anda kapıyı açıp içinden Deren ‘i yaka paça dışarı çıkarttılar. Bizlere çok kaba kuvvet uyguluyordular. Bu çok tasvip etmeyeceğim bir şeydi ama elimden ve elimizden bir şey de gelmiyordu. Ardından sırasıyla 007, 006 ,005 , 004 ,003, 002 hücresinde bulunanlar dışarıya çıkartılmıştı hücrelerinden. Herkes koridorda öylece beklerken aralarından iki kadın koruma benim bulunduğum hücreye doğru gelmiş elinde tuttuğu anahtarı kapı deliğine sokup anahtarın kilidini açtıktan sonra kapımı açmıştı. Gözlerimle 2 kadın korumayı kısa bir süre olsada izledim.. İkiside iri yarı bir kadındılar. Burda ki çoğu kadın ve erkek olsun iri yarıydı. Bunun bilerek planlandığı belliydi. Onlara karşı savunmasız olmamız gerekiyordu o siyah beyaz maske takan adam için. Beni dalgınlığımdan sıyırmamı sağlayan iki kadın koruma oldu. Bana doğru ilerleyip iki kolumdan tutarak hücremden çıkmamı sağlamışlardı.

Herkesin hücresi teker teker çıkarılmıştı. Korumalar yanımızda bulunmuyordu buna şaşırmıştım. Koridorda bu sefer herkes yan yana yürüyordu ilk defa .Bu farklılık bile tedirgin etmişti beni. Yanımda ilerleyen Lavin ‘ e kısa bir bakış attım.Gergin gözüküyordu. Bunum nedeni apaçık ortadaydı. Duygularını çabuk belli eden bir yapısı vardı.

Bu onun için dezavantajdı . Ama bununla zamanla başa çıkacağından emindim. Çok kırılgandı hala tam olarak gerçek hayatla yüzleşmemiş olmalıydı. Adımlarımız hızlanmış , koridorda bize eşlik eden kadın erkekli korumalarla antrenman yapacağımız alana gidiyorduk. Yanımda duran Lavin ‘ e sessizce aklımdakileri fısıldadım.

 

“Lavin ben kısa bir süre arkamı döneceğim kızlarla benim fark edilmememi sağla lütfen.”dedim nefes nefese. Korku nefesimi kesiyordu

 

Kısa bur süre cevap vermemişti ama hemen sonra başını sallayarak beni onayladı.

 

Sessizce bedenimi arkaya çevirdiğimde arkadan gelen erkek koruma elinde bulunan kartı kapıya okutuyordu. Hafızamı yokladığımda her kapıyı açan bir kart vardı. Peki bu kartlar bir miydi? Yoksa farklı farklı kapı kartları mı vardı korumalardan? Neden her kapının kartı farklıydı? Nasıl bir amaç taşıyordu? Daha fazla dikkat çekip korumalardan azar yemek istemezdim. Korumalar beni fark etmesin diye hemen kafamı çevirip yürümeye devam ettim. Allah ‘tan beni fark etmeyecek kadar meşgullerdi. Yanımda durup azar yemememi sağlayan Lavin , Lale ve Deren’ e de minnettardım. Onların yardımıyla fark edilmemişti. Ben durunca Lavin yanlışlıkla düşmüş gibi yaparak korumaların dikkatini üzerine çekmişti. En arkada duran korkutma hala kartı okutmakla meşguldü.

 

Bu sefer ilk kez iki kapıdan geçmiştik iki kapı arasında duruyordu arkamda beyaz önümde sarı kapı duruyordu. Karşımızda duran devasa kapı yavaşça açıldı önünde duran kadın korumanın elinde tuttuğu kartı cihaza okutmasıyla. Hepimiz teker teker içeri girdik. Bakışlarımı büyük havuza sabitlemiştim. Yavaş adımlarla havuza doğru gidiyorduk . Herkes havuzun başındaki yerde yerlerini almıştı. Sesiz bir bekleyiş içindeydik. Sadece komut bekliyorduk. Her zaman ki gibi yine.

Beklememiz sürerken karşımda duran kızlara bakındım. Hepsi havuza bakıyorlardı dalgınca . Buradan bile belli oluyordu yorgun ve uykusuz oldukları. Benimde onlardan bir farkım yoktu aslında . Burada her uykumuz huzursuz ve stresliydi. İnsan güvende olmayacağını bildiği yerde rahat edemezdi. Erkekler ise etrafta gözlerini gezdiriyorlardı onlar bizlere göre daha iyi gözüküyordular yorgunlukları hiç mi hiç belli olmuyordu. Etraflarını ı çok dikkatlice izliyordular tüm erkekler . Bunu garipsemiştim aslında Asır , Meriç , Ediz ‘ i anlayabilirdim ama ilk kez Barbaros’un gözlerini bu denli dikkatle etrafta gezindiğini görüyordum. Genelde her zaman gözlerini belli bir yere sabitler ve umursamazca davranırım. Karakterini az çok çözmüştüm. Ne olmuştu ki böyle bir karar alıp bir şeyler bulma ümidindeydi. Aslında burda herkes değişme uğramıştı kimliklerimiz değişmiş biz biz olmaktan çıkmıştık. Zor bir süreç içerisinde sınanıyoruz. Sonumuz ne olacaktı gerçek anlamda merak ediyorum.

 

Ne kadardır bekliyorduk bilmiyordum ama hâlâ bir hareket yoktu.

Kararsız bakışlarımı etrafta gezindirdiğimde korumalar arasında bir hareketlik vardı. Sebebini merak etmiştim. İçlerinden bir koruma yanımıza doğru gelmeye başlamıştı yavaş adımlarla tam havuzun karşısında yerini alıp durduktan sonra konuşmaya başladı.

 

“Kısa bir aksilik oldu. Sorunu halledene kadar yerlerinizden ayrılmayın . Yanlış bir şey yaparsanız olacaklardan bizler sorumlu olmayız.” Dedi iri yarı olan erkek koruma. Bunu hem öfkeli hemde sanki önemsiz bir şeymiş gibi söylemişti. Bizlere kısa bir süre bakmıştı sanırım sözünden çıkıp çıkmayacağımızı teyit etmek istiyordu. Onu dinleyeceğimizi anlamış olacak ki söylediklerini söyledikten sonra yanımızdan hızlı adımlarla ayrıldı. İlerdeki korumaların birinin kameralarda arıza olduğunu zar zor işitebilmiştim. Bu bizim için çok güzel bir haberdi . Konuşursak bir şeyler hakkında dinlenmezdik. Bu bizim için iyi olmuştu. Korumalardan kimse burada kalmayıncaya kadar yerimden hiç ayrılmadım. Devasa kapı kapatıldıktan sonra hemen yerimden ayrılıp kızların olduğu yere gittim. Erkeklerde yanımıza gelmişlerdi bir kaç saniye sonra . İlk konuşan kişi Ediz odu.

 

“Beraber hareket etmeliyiz yoksa buradan çıkmamız olası bile değil.” Dedi.

 

Buna karşılık kısa bir süre sessizlik oldu . Kimse konuşmadı bile karşı çıkan da olmamıştı sanırım bir şey düşünüyorlardı. Ardından sessizliği bozan kişi Meriç bozdu.

 

“Katılıyorum Ediz ‘ e hep beraber hareket edersek burdan kurtulabiliriz. Sizleri gözlemliyorum ve herkes kendince bir seyleri küçükte olsa gözlemliyor ve hafızanıza not ediyorsunuz. Herkese kısa görevler verirsek ve onları yerine getirirsek burdan kısa süre içinde ayrılabiliriz.”dedi. Kısa bir nefeslenerek bizleri izlemeye başladı. Söylediklerini kabul edip etmeyecek olmamızı merak ediyordu.

 

Onun ardından herkes ona onay verecek şekilde kafasını sallamakla yetindi. Bu onun rahatlamasını sağlamıştı. Konuşmaya Asır devam etti ardından.

 

“Bakın zamanımız kısıtlı onlar kameradaki arızayı halledene kadar biz iyi bir plan yapmalıyız.

Mesela aklımdaki planı size anlatmak istiyorum. Size uyarsa bunu uygulayalım. Şöyle açıklayayım bakın ben matematik öğretmeniyim sayılar konusunda gerçekten fazlasıyla iyiyim. Buradaki her kapının kendi tahminlerime göre belli bir açma kapanma zamanı var . Ve bu devasa kapıları sadece belli kartlar dışında açamazsınız. Bu üstün teknolojik kapılar iyi bir şekilde tasarlanmış olur. Hiç fark etmediniz mi neden belli zamanlarda bizleri parkur alanlarına götürüyorlar. Genelde 10:00 ya da 14:00 saatlerinde oluyor . Her kapının açılma kapanma saatleri farklı. Bu saat bu kapının açılma kapanma saati. Diğer kapıları şuan bilmiyoruz ama öğreneceğiz . Şunu da söylemeliyim hücremizdeki kameralar bile kayıt tutuyor ama bu her gün biri izliyor anlamına gelmiyor. Belli zamanlarda istendiği zaman dijital platformda yayınlanıyor. Ben bu saatleri bulmaya çalışacağım ne kadar aletsiz yapabilirsem. Ama deneyeceğim. Sizden istediğim şey ise sizlere vereceğim önerileri uygulayıp ekipçe burdan kurtulma planını hayata dökmek.

Sizlerin yapabileceği şekilde görevler vereceğim. Kabul ediyorsanız anlatacağım.”

 

Asır konuşmasını bitirdi sonra bizlerin vereceği kararı duymak için gözleriyle hepimizi izlemeye başladı.

Gözlerimi etraftakilere çevirdiğimde sessizlik içinde düşünme aşamasındaydılar. Benim kararım zaten olumluydu. Asır bu öneriyi sunmasaydı bende buna benzer bir şekilde aklımda tasarladığım bir planı anlatacaktım. Ama Asırın planı daha profesyoneldi benimkine göre. Umarım herkes kabul eder de artık burdan çıkmak için bir şeyler yapmaya başladık hepimiz.

 

Herkes kısa bir düşünme aşamasından sonra kafalarıyla onayladıklarını belirtti. Asır buna sevindiğini gözlerinin ışıldamasıyla belli etmişti.

Hemen cevabı aldıktan sonra tekrar konuşmaya başladı.

 

“Biliyorsunuz ki Barboros yazılım mühendisi , ondan parkurları oynadığımız kapıları incelemesini istiyorum. Biliyorsunuz ki bu kapıları geçmek için kullanılan kartlar var. Barbaros bu korumalarda bulunan kartların kodunu öğrenmesini istiyorum ve bunu hepsini iyi bir yere not etmeli. Ama her kapının kartı farklı bunu unutmamalısın Barbaros. Ve dikkat et her kart kapı rengine göre yapılmış. İleride bu edindiğimiz kart kodları işimize yarayacak.”

 

Asır konuşmasını bitirdikten sonra Barbaros’a kısa bir süre bakamaya başladı. Barboros duyduklarını sindirmeye çalışıyordu sanırım.

Yapabileceğinden emin olduğunu anlamış olmalı ki gözlerini Asır’a çevirip konuşmaya başladı.

 

“Tamam Asır elimden gelenin sonuna kadar çabalayacağım ve o kodları ezberlemeye çalışıp hücremde bir duvara not edeceğim gizlice kameraya fark ettirmeden. ”dedi Barboros.

 

Barboros konuşmasını bitirdikten sonra Asır tekrar konuşmaya devam etti onun ardından .

 

“Geçen sefer biliyorsunuz ki bizlere ilk yardım çantaları verildi. Bu çantaları iyice koruyun ve içindeki malzemeleri heba etmeyin. İçinde bildiğiniz gibi iki tane iğne var kullanılmamış olan onların hepsini Edize ulaştırmanızı istiyorum. Ve parkurlarda ya da ara sıra bize yapılan vitamin ilaçları iğneyle yapılıyor . O iğneleri kızlardan Deren ve Lale ‘ nin gizlice çöp kutularından alıp saklamalarınızı sonra da Ediz’e ulaştırmanızı istiyorum. Geri kalan aşaması Ediz ‘ de bitiyor. Ediz ‘ e ilk yardım çantalarında bulunan kullanmadığımız ilaçları vereceğiz, Ediz korumalara karşı kullanacağımız bir savunma silahı gibi bu iğneleri dönüşümden geçirecek. Bu sayede korumaları etkisiz hale getirip buradan kolaylıkla çıkabileceğiz.”

 

Asır konuşmasını bitirip Edizin bir şeyler söylemesini bekliyordu.

Ediz kısa bir duraksadı , sonra hızla konuşmaya başladı aklında sanırım bir şeyler vardı.

 

“Tamam bunu yapabilirim. Hatta her yaptığım iğneyi bir bir size veririm. Hem belki yakalanırsam belli bir kısmı güvende olur sizin yanınızda.”dedikten sonra kısa bir süre duraksadı. Bunu sanırım yapıp yapamayacağını düşünüyordu.

 

Herkes bunu kolaylıkla kabulenmişti.

Asır tekrar konuşmasına devam etmeye devam etti.

 

“Lavin ve Hamra sizden şunu istiyorum , her gün hücrelerimizden ayrılıyoruz genellikle sizler bu koridorları ve bu koridorlara açılan diğer yolları imkan buldukça ezberleyip buranın krokisini odanızdaki duvara resmetmenizi istiyorum.Ama yatağınızın duvara dayandığı tarafa çizin . Bu daha güvenli olacaktır. Siz ezberleyin bende şu kameraların en çok aktif olduğu zamanı bulursam kısa sürede sizleri bilgilendiririm ve sizde o saatlerde duvara çizersiniz.”

 

Asır konuşmasını bitirdikten arkasını dönüp kimsenin gelip gelmediğine bakındı. Kapıda bir hareketlilik olmadığını anladığında bakışlarını Meriç’ e dikti.

 

“Meriç sen ise bizi buradan çıkmamızı sağlayabilecek kişisin sen ise o gün geldiğinde mesleğinin verdiği sezgilerle bizi burdan hiç bir hasar alamdan çıkarmanı istiyorum. Atikliğin ve komuta yönetiminle senin dediklerinle bu labirente benzer yerden çıkacağız. Ben şunu da düşündüm sen ve Hamra buraya getirdiğimiz koridorun yanında küçük bir siyah kapı var onun ne işe yardığını bulun .Bu kapıyı Hamra sayesinde bende fark edebilmiştim.

Tabi size uygunsa .”dedi Asır. Gözleri benim üzerimdeydi ne cevap vereceğimi merak ediyordu. Derin bir nefes alıp verdim.

 

Benim için bir sorun yoktu aslında . Hem zaten bu kapının nereye açıldığını merak ediyordum. Ne zamandır bu zihnimde dönüp dolaşan bir şeydi. Asır’ o onayladığımı kafamı sallayarak belli ettim.

Meriç ‘ te onaylanmıştır onu .

 

Herkes planı anlamıştı geriye kalan tek şey uygulamaya dökmekti. Umarım bu konuda çok zorlanmazdık. Umarım bizi buradan çıkaracak küçük bile olsa bir ipucu bulup bunu iyi değerlendirebiliriz. Kurtuluş kaçınılmaz mıydı acaba yoksa burası sonumuz mu olacaktı? Kapıda olan hareketlilikle herkes yerlerine hızla geçip bulunduğu yere çömeldi. Onlara beklediğimizi böyle durarak şüphe uyandırmadan gösterebilirdik.

Korumalar bizim olduğumuz tarafa doğru yürümeye başladılar. Büyük bir arıza olmalıydı ki bizi burada yalnız bırakabilmiştiler. Umarım bu tür arızalar hep tekrarlanırdı da ara sıra rahat rahat konuşabilirdik planlarımız hakkında.

 

Korumlar yanımıza geldiklerinde havuza dalma antrenmanı başlamıştı. Zor olan bir güne başlamış ve bu zor günü yorgun, halsiz ve uykusuzlukla tamamlayacaktık. Herkes başlayan süre içinde havuza hızla dalmış dayanabildiğimiz kadar dayanmış ardından nefeslerimiz bize acı çektiren kadar kalmıştık havuzun dibinde dayanamayacağımız zamanda ise havuzun yüzeyine çıkmıştık. Tabi herkes farklı sürelerde çıkmıştı. Aramızda en iyi olan şuan Deren den başkası değildi. 3 saat boyunca antrenmana devam etmiştik bu sefer alıştığımız için ilk antrenman gibi fazla zorlanmamış fazla yorulmamıştık. Korumalar sürenin bittiğini söyledikten sonra antrenman sonlandırmıştık.

 

Antrenmanı hızla bitirmiş olduğumuzdan bulunduğumuz yerden ayrılmaya başlamıştık. Havuzdan çıkıp öylece beklemeye başlamıştık. Üşüdüğümüzü anlayan korumalar yanlarında bulunan havlularla yanımıza gelmiştiler. Korumaların verdiği havluları bedenlerimize sarıp ısınmaya ve kurulanmaya çalışmıştık. Korumaların yönlendirmesiyle bulunduğumuz yeten devasa kapıdan geçerek odadan çıkıp koridorda hücrelerimize doğru yol almaya başladık. Koridorlar beden ısımıza göre fazlasıyla soğuktu hafif hafif titremeye başlamıştım şimdiden . Yanımda ilerleyen kızlarında benden farkları yoktu. Onlarda benim gibi üşüyor ve titreye titreye koridorda ilerliyordular. Erkekler ise üşüsede sanırm belli etmek istemiyorlardı.

Hücrelerimizin bulunduğu koridora geldiğimizde hepimiz göz göze geldik. Planı uygulama zamanı başlamıştı. Hücrelerimize girdiğimizde korumalardan biri hücreme geldi. Cebinde bulunan iğneyi çıkardı. Yanıma yaklaşıp iğneyi koluma sapladı. Hiç kibarlık göstermeden. Küçükte olsa acımıştı. İğneyi arka cebine koyup hücreden çıkmaya başladı. Hemen hızla ilerleyip iğneyi alamak için harekete geçtim. Sakin bir şekilde hareket edip ona belli etmeden iğneyi almalıydım. İğneyi sol elimle alıp sağ elimle adamın sırtına dokundum. Böylece yanılgıya uğratıp şüphe etmesini engelledim. İğneyi aldığımda hemen sırtımda duran battaniyeyle bedenimi örtüp elimde olduğunu gizledim. Koruma arkasına dönüp bana baktı. Konuşmamı bekliyordu. Aklımda hiç bir şey yoktu ama dudaklarımdan birden sözcükler kaçışarak etrafa yayıldı.

 

“Şey ne zaman yemek yiyeceğiz acaba?”

 

Kısık mırıltılarla konuşmuştum. Umarım sesimi duyurabilmiştim kadın korumaya. Uzun uzun bana baktıktan sonra hiç bir şey demeden yanımdan ayrıldı, hücremden çıkıp gitti.

Bende elimde bulunan iğneyi daha önce yatağıma açtığım sığınağıma gizledim. Her şey adım adım ilerleyecekti. Ve bizler buran ekipçe kurtulacaktık buna inanıyordum.

Kimseye bir şey olmayacak ailelerimize kavuşacaktık.

Ve bu sadece bizler için kötü bir mazi olarak kalacaktı. Belki bazılarımız hatırlamak dahi istemeyecekti.

 

Gözlerimi karşımdaki kameraya sabitledim. Şimdi oyun oynama zamanı bizlerin eline geçmişti.

Bakalım beyaz gülen surat maskesi takan adam ne yapacaktı bu durum karşısında.

 

Birileri çok fena kızacaktı ama bu bizim umrumuzda bile değildi.

 

Şimdi piyonu yönetenler bizlerdik. Oyun 0-2 den geri dönmeye başladı. 3-2 yapan kazanacaktı.

 

Ve bu oyun çok rekabetli olacağı kesindi. Fazlasıyla yara alıp yıpranacaktık. Canımız yandıkça can yakmaktan çekinmeyecektik.

 

Loading...
0%