@kupalaralayiksin
|
*Nehir'in bakış açısından*
Ayakkabılarımı giymiş kapının önünde beklerken sinirle ofladım ve biraz bagırdım. "Naz hadi çocuk bekliyor! " Naz dudaklarını büzüp lavabodan çıktım. "Ya kanka napim lavobaya da mı girmiyim? " Bana masum masum baktığını sanan Naz'a gözlerimi devirdim. Kolumdaki saati gösterdim. "Oğuzhan maçta oynayacak kanka haberin var mı? Üstüne üslük çocuk şimdi bizi aşağıda bekliyor. Geç kalma lüksümüz yok. " Naz da ayakkabılarını giymeye başladığında alayla güldü "29 yaşında 2 metrelik adam mı çocuk?" Benim sinirlerim daha da hoplarken kolunu çimdikledim. "Konumuz bu mu? " Gülümsemesi büyüdü. "evet." Bağcık bağlamayı bitirip kalktı. Ben yine gözlerimi devirirken o dolaptan üstüne ceket aldı. Bende kapının kilidini açıp evden çıktım. Asansörü çağırdım. Naz da evinin kapısını kitleyip gelirken hızla asansöre bindim. Hızla tuşa basıp arkama yaslandim. Gözlerimi kapattım. Naz kolumu dürttü.
"Tamam çok aşıksın. Ama belli etme ona. Götü kalkar mazallah. " Gözlerimi açıp ona inanamayarak baktım. "Yorgunum. Seninle uğraşıcak halim yok. Ayrıca evet ben sevgilime çok aşığım. Kıskan istediğin kadar . Değişmeyecek bişey" Dilimi çıkarttım. Asansör 0 da durunca hızla inip çıkışa yürüdüm. Kapının önünde duran arabaya gülümsedim. Oğuzhan beni görünce indi. Kollarını açıp yanıma geldi. "Hoş geldin" Saçlarımı öperken arkamdaki Naz'ı gördü. "Sende hoş geldin kumam" "Sağ ol . Hoş buldum. " Naz soğuk ve şakacı bir tonda konuşurken ikisinin bu atışmasına güldüm. Kollarımı Oğuzhan'dan ayırdım. Naz arka koltuğa binip yerleşti . "Forma niye giymedin? " Oğuzhan'ın sorduğu soru ile omuz silktim. "Bugün ev sahibi değiliz ya ondan. " Yavaşça başını salladı. "Hadi geç kalmayalım" Diye mırıldanıp ona bakarken. Gülümsemesi büyüdü . Eğilip tekrar saçımı öptü. "Hadi" Dedi ve o da sürücü koltuğuna geçti. Bende aynı anda ön koltuğa geçtim. Naz biz bindiğimizde dilini şaklattı. "Aile var burda" Oğuzhan aynadan ona baktı . "Ben aile görmüyorum. Sevgilimin sap bir arkadaşı var sadece arabada. " Naz gözlerini kısıp baktı ona. Bende gülüp kemerimi taktım. Naz bana da sinirle baktı. "Ben aşık olup sevgili yapınca beni nasıl zorbalayacaksınız acaba? " Oğuzhan'da kemerini taktıktan sonra dua eder gibi ellerini havaya açtı. "Senin sevgilin olunca artık benim sevgilimide ev arkadaşım deyip benim yanıma taşınmasına izin vermemekten vazgeçeceksin ya onun için emin ol senden daha çok istiyorum sevgili bulmanı. " Arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı. Naz, Oğuzhan’ın sözlerine karşılık vermek için elindeki çantasını koltuğa koyduktan sonra öne doğru eğilip, "Merak etme, benim de standardsız yalnız arkadaşım yok nasıl olsa," diye homurdandı. Oğuzhan gülerek aynadan göz kırptı. Ben, onların atışmasına şahit olurken gülümsemekten kendini alamadım. İkisi de benim için çok önemlilerdi. Ne kadar farklı dünyalardan olsalar da, ikisi de en değer verdiklerimdi. Arabada hepimiz sustuğunda ben içten içe maçın heyecanını hissetmeye başladım. Oğuzhan bu akşam sahada olacak, bende Naz’la birlikte onu desteklemek için orada bulunacaktım. başını camdan dışarı çevirdim, gülümseyerek düşündüm: Fenerbahçeli en yakın arkadaşıyla beraber Galatasaray maçına gitmek, uzun yıllardır en büyük eğlencelerinden biriydi. Salona yaklaştıklarında Nehir derin bir nefes aldı. "Sıkı bir maç olacak," dedim. Oğuzhan’a dönerek. Oğuzhan göz ucuyla bana bakıp "Ben hazırım, sen de kendini hazırladın mı?" dedi, gözlerinde yaramaz bir ışıkla. Nehir başını salladı. "Her zamanki gibi." Oğuzhan bana gülümseyip tekrardan yola döndü. Salona geldigimizde Oğuzhan arabayı salonun altındaki otoparka park etti. Naz hızla kapısını açtı ve ilk inen o oldu. Ben de onun peşinden inerken bir an durdum. 1 sene önce sadece bir Galatasaray taraftarı olarak takımımı desteklemeye geldiğim salona şimdi hem Galatasarayı hemde sevgilimi desteklemeye geliyordum. Oğuzhanda yanımıza geldi ve kollarını hafifçe omzuma dolayarak "Haydi, rakiplerinizle tanışın bakalım," dedi. Naz gözlerini devirdi, ama yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı. Oğuzhan soyunma odasına geçerken öpüp gönderdim onu.
Alt taraftan salona giriş yapıp birlikte saha kenarında bulunan koltuklardan ikisine yerleştik. Naz üstündeki ceketi çıkardı. Üstünde fenerbahçe forması vardı. Biraz garip bakış atıp sahaya bakmaya döndüm. Naz da bende çok heyecanlıydık. Onun gözleri fenerbahçe tribünündeki taraftarlara bakıp güldü. "Bugün Fenerimin günü olacak, hissediyorum."Diye mırıldandı gururla. Ben dudak büzüp ona baktım. "Naz, biliyorsun ki Galatasaray bu akşam burada her zaman ki gibi tarih yazacak." Isınmak için sahaya ilk çıkanlardan biri Oğuzhan’dı. Onu görmek beni hem gururlandırıyor hem de hafifçe gülümsetiyordu. Naz ise bir yandan Fenerbahçe'nin oyuncularına odaklanmıştı. Kaan Gürbüz sahaya çıkınca, Naz beni dürttü. "Kanka bak, Kaan . O kadar maç izledim şu kariyerimde ama şunun kadar komple oyuncu çok az gördüm. Bak gör bugün Oğuzhan’a kök söktürecek." Ben cevap verecekken Oğuzhan sahadan bizim olduğumuz tarafa göz ucuyla baktı gülümseyip el salladı. Ona el sallayıp gülümsedim. Naz yanımda “Biraz abartıyorsun sanki,” diye dalga geçti. "Aşk bu Naz aşk, tabi sen bilmiyorsun ama aşk işte böyle bir şey!" dedim ve kıkırdadım. Tüm oyuncular sahaya geldiğinde ısınmalar başladı. Ben Oğuzhan’ın her hareketini takip ederken o gülüp Kaan’ın yanına gitti. İkisi de sarılıp gülümsediler ve konuşmaya başladılar. Oğuzhan’ın Kaan’a dostane bir şekilde omuz atıp gülmesi, aralarındaki arkadaşlığın sıcaklığını gösteriyordu. Naz, benim sessizce ikisini izlediğimi fark edip gözlerini devirdi. "Kanka, gözlerinle adamı yemekten vazgeçsen mi artık? Adam sahada şu an burada değil," dedi, gülümseyerek. Ben de ona şakayla kaşlarımı çatarak karşılık verdim. "Yalnız sevgilimi destekliyorum Naz, onu desteklemem kadar güzel bir şey yok." Tribünler yavaş yavaş dolmaya başladığında, iki takımın taraftarları tezahüratları ile birbirleriyle yarışmaya başladılar .Maçın başlamasına az bir süre kala, sesler iyice yükselmiş, adeta salonu dolduran bir dalga gibi yankılanıyordu.
Hakem düdüğü çaldı, seramoni yapıldı ve oyuncular yerlerini alırken kalbim hızla atmaya başladı. Oğuzhan sahadaki yeri olan ortaya geçti ve tam maça odaklanmış bir ifadeyle etrafına baktı. Ben de bir anda ayaklandım, ellerimi avuclarımda sıkarak, " Her şey çok güzel olcak" diye fısıldadım, kendi kendime gözlerimi kapatıp içten bir istekle. Naz, yanında bir an sessizce dikilip sonra omzuma hafifçe vurdu. "Kendine gel, kanka. Bak, fazla heyecanlanırsan ben seni zor toparlarım," dedi, alaycı bir gülümsemeyle. Ona bakıp iç çektim, ama yüzümdeki heyecanı saklayamıyordum. İlk servis atıldığında, salonu dolduran sesler daha da yükseldi. Oğuzhan hemen hareketlenmiş, topa odaklanmıştı. İlk setin başlangıcı oldukça çekişmeli geçti; her iki takım da puanları adeta savaşırcasına alıyordu. Oğuzhan’ın her topta güçlü bir şekilde sıçrayışı, blokları geçişi beni gururlandırırken, Naz yanımdan kendi oyuncularını desteklemeyi ihmal etmiyordu.
Bir ara, Fenerbahçe’nin hücumundan sonra top Oğuzhan’ın ellerinde kaldı ve sayı Galatasaray’a geçti. Ben alkışlarla ayağa fırladım. Naz ise gözlerini devirdi. "Bir saniye oturabilir misin? Daha maç yeni başladı," dedi. Gülerek omzuna hafifçe vurdum. "Gör bak kim yeniyor"
Maçın ilerleyen dakikalarında Kaan, Oğuzhan’ın karşısına dikildi ve birbirlerine bakıp gülümsediler. Bu sahneleri izlerken, Oğuzhan’ın her başarılı hamlesi ve blokunda içten içe seviniyor, Kaan’ın her başarılı hücumunda ise Naz’a dönüp bir şey söylemek istemeden kendimi tutuyordum. Ama Naz, durmadı. "Bak gördün mü, Kaan yine Oğuzhan’ı geçti!" diyerek sanki her sayıyı kendi almış gibi seviniyordu.
Setler ilerledikçe maç çok daha heyecanlı bir hal aldı. İkinci setin ortasında, Oğuzhan, Kaan’ın yaptığı bir hamleye karşılık muazzam bir blok yaparak Galatasaray’a sayıyı kazandırdı. Naz, yüzündeki hayal kırıklığıyla bir şeyler mırıldanırken ben ise sevincimi gizleyemeyerek "İşte bu!" diye bağırdım.
Son sete yaklaşırken maç o kadar çetin hale gelmişti ki, kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissediyordum. Tribünlerde herkes ayaktaydı. Oğuzhan son servisi kullandı ve Galatasaray’a maç sayısını kazandığında, adeta yerimde zıpladım. Oğuzhan’ın gözleri tribünde beni buldu, göz göze geldik. Bir an boyunca, salonun kalabalığından, gürültüsünden kopup sadece ikimiz varmışız gibi hissettim. Gururla gözlerim doldu. Naz, yanımda sessizleşmiş ama o da bu unutulmaz anın büyüsüne kapılmıştı. Ona dönüp, " Gördün mü yine tarih yazan Galatasarayımı " dedim gururla. Naz gülümsedi, ama dudak büzerek, " Bu galibiyetin tadını çıkar , ama unutma, bu savaş burada bitmez," dedi. Oğuzhan takım ile fotoğraf çekilip hızla yanımıza geldiğinde, terli ama zaferle parlayan yüzüyle bana bakıyordu. Hızla ordan inip kollarımı başında birleştirdim. O da ellerini belime koydu ve kendine çekti. Boynumu öpüp kullağıma tezahürat fısıldamaya başladı" Giydi formayı çıktı sahaya. Sarışın bir kanarya girdi koynuma" Gülümsemem kahkaya dönerken Oğuzhan'dan ayrıldım. "Bravo sevgilim" Oğuzhan’la bu tatlı zafer anını paylaştıktan sonra, yanımıza gelen Kaan ile baş selamı verdim. O da Oğuzhan'ın omzuna birkaç kez vurup ona takıldı. "Görmeyeli gözün sevgilinden başkasını görmez olmuş," diyerek kıkırdadı. Oğuzhan da gülümseyerek ona baktı " O artık benim hayatım oldu". Bende gülümsedim. Elini belime atıp tekrar öptü. Ona daha da gülüp Kaana elimi uzattım. "Biz hiç yüz yüze tanışmadık sizle bu arada. Nehir ben. " Kaanda yenilgi yüzünden biraz üzgün olsa da hafifçe gülüp elini uzattı. "Kaan bende. Size bize gerek yok. Yani bana göre problem yok. Siz kullanmak isterseniz tabi ki bişey demem. " Hızla elini sıkıp güldüm ve onu onayladım.
Kaan Naz'a sorgulayacı bakışlarla baktı. "Ben sizi bir yerden tanıyor olabilir miyim? Sima olarak çok tanıdıksınız. " Naz, Kaan’ın sorusu karşısında biraz şaşkın, biraz da çekingen bir ifadeyle omuzlarını silkti. "Spor muharabiyim ben, belki ordan olabilir." dedi gülümseyerek, ama bakışları hafif bir heyecanla parladı. Kaan, gözlerinde hafif bir ışıltıyla Naz’a bakıp elini ona doğru uzattı. "Evet televizyonda görmüş olabilirim. Kaan ben" Nazda gülüp "Naz bende" Diye mırıldandı elini sıkıp Onları izlerken Kaan’ın Naz’a olan ilgisini fark etmemek mümkün değildi. Ne kadar kendini saklamaya çalışsa da, gözlerinde Naz'a karşı bir ilgi ve merak vardı. Naz’ın da bu ilgiyi fark ettiğini ama şimdilik bunu kendi içinde saklamayı tercih ettiğini anlamak zor değildi.
Oğuzhan, yanımda durmaya devam etti. Belimi yavaşça sıktı. Ona döndüğümde gözlerinde mutlu ve huzurlu bir ifade vardı. "Bugün yanımda olman çok güzeldi," dedi fısıltıyla. Ona gülümseyip elini tuttum. "Her zaman senin yanındayım," dedim.
Onlar bakışırken Oğuzhan konuşmaya başladı. "Üstümü değiştirip geliyorum. Otoparka geçin siz" Gülümseyip onu onayladım. Oğuzhan'ın arkasından bize görüşürüz diyip koşan kaana bende görüşürüz dedim Naz’a dönüp, “Ee, ne düşünüyorsun? Kaan ilgini çekti mi?” diye sordum. Gözleri bir an parladı, sonra hemen ciddileşti. “Saçmalama ya, daha yeni tanıştık. Sadece normal bir selamlaşmaydı.” Yüzündeki belli belirsiz gülümsemeden, Kaan’ın onda merak uyandırdığını fark etmiştim. Hafifçe güldüm. “Tamam, tamam, sadece sordum. Ama, biliyorsun, buradaki herkesten farklı olduğunu düşündüğünü hissettim.”
Naz, sanki düşüncelerimden kaçmaya çalışıyormuş gibi gözlerini etrafa kaçırdı. “Belki bir şeyler olur, kim bilir… Ama öyle hemen beklentiye girmeyelim,” dedi hafifçe omzunu silkerken.
Otoparka doğru ilerlerken salonun giriş kapısında kısa bir kalabalık vardı. Taraftarlar hâlâ tezahüratlarla orada takımlarını alkışlıyorlardı. Bu atmosferin ne kadar yoğun olduğunu hissetmek, bir kez daha Galatasaray aşkımı kalbimde yeşertmişti. Otoparka ulaştığımızda birkaç dakika bekledik. O sırada Oğuzhan yanımıza geldi, kıyafetlerini değişmiş, rahat bir gülümsemeyle bizi izliyordu.
“Yemek için bir yerlere mi gidelim?” dedi Oğuzhan, gülümseyerek bana baktı, ardından Naz’a döndü. “Tabii, siz de bizi fenerle doyurun Naz hanım.” Naz gözlerini devirdi ama gülerek, “Evet, çok açım valla. Sen doymadın bence bloklara" diye takıldı. Onlara gülüp arabaya yürürümeye başladım.
|
0% |