Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@kupalaralayiksin

Klozetin kapağını kapatmış elimde duran ve yapıp geri kutusuna koyduğum hamilelik testine bakıyordum. Eğer sonuç pozitifse napıcağımı bilmiyordum. Dorukla son dönemlerde hiç konuşmamıştık ve onun da tepkisinin ne olacağını kestiremiyordum. Derince nefes aldım. 10 dakikaya yakın öyle durduğumu bildiğim için kutuyu açıp çubuğu çıkardım.Çubukta gördüğüm iki çizgi ile göz yaşlarım aynı anda akmaya başladı. Hayatımda belkide en çok istediğim şey iyi bir anne olmaktı fakat zaman var diyordum. Ellerim titrerken inanamayark tekrar baktım. Ağlamam git gide artıyordu.

Zor da olsa kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Kutuyu çöpe atıp testi de aldım ve salona geçip oturdum. Hayatı sorgulama seansım başlıyordu. Aynı zamanda stresle Doruk'un gelmesini bekliycektim.

 

______________________

Zaman geçmek bilmiyor gibi hissederken kapının açılma sesi ile irkilip testi yastığın altına koydum. Doruk ayakkabılarını çıkardı ve salona geldi. Yandındaki masaya çantasını koyarken bana bakktı. '' Selam'' diye mırıldanıp yanımdaki tekli koltuğa oturup yaslandı ve gözlerini kapadı. Yutkunup konuştum. '' Hoşgeldin. Çok mu yoruldun?'' Bana bakmadan cidiyetle konuştu. '' Yorulmamış gibi bir halim mi var?''

Doruk’un sert tavrı beni bir an duraksattı. Aramızdaki bu gerginliğin daha da büyümesini istemiyordum, ama elimdeki haberi nasıl paylaşacağımı da bilmiyordum. Kendimi sakinleştirmeye çalışarak, yavaşça “Bir şeyler atıştırmak ister misin? Sana bir şeyler yapabilirim,” dedim. Gözlerini hâlâ kapalı tutuyordu, derin bir nefes alıp, “Hayır, bir şey istemiyorum. Sadece biraz dinlenmek istiyorum,” dedi.

Doruk’un “Sadece biraz dinlenmek istiyorum” dediği o anda, içimde bir şeyler tamamen kopmuş gibi hissettim. O kadar zamandır biriken duygularım bir anlık cesaretle dile dökülmek istedi, ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Elimdeki haberi verip vermeme arasında gidip gelirken, onun bu mesafeli hali sabrımı zorlamaya başlamıştı. Kendimi tutamayıp sert bir şekilde cevap verdim.

“Doruk, bir süredir sadece dinlenmek istediğini söylüyorsun ama bu dinlenmeler hiçbir şeyi çözmüyor. Aramızdaki mesafe büyüyor ve sen sanki bunu görmüyormuş gibi davranıyorsun!” Sesim titremişti, hem sinirden hem de içimde biriken tüm o duygulardan. Doruk gözlerini açıp bana baktı, kaşlarını çatarak doğruldu. “Ne demeye çalışıyorsun Nehir? İşten yorgun dönüyorum, tek istediğim biraz sakinlik ve sen beni sürekli sorguluyorsun,” dedi, sesi keskin bir öfkeyle doluydu.

Ayağa kalkıp, yastığın altındaki testi çıkardım ve elimde sıkarak ona doğru döndüm. “Sorgulamak mı? Evet, çünkü artık konuşmuyoruz Doruk! Sadece iş diyorsun,Ben de çalışıyorum ama bunu yapmıyorum sana. Ben buradayım. Biz buradayız. Ama sen sanki benden uzaklaşıyormuşsun gibi geliyor!” diye bağırdım. Testi avucumda sıktığımı fark ettim ve titreyen ellerimle onu ona doğru uzattım.

Doruk şaşkınlıkla teste baktı, bir an için sessizlik çöktü. Gözlerindeki ifade hızla değişti: Şaşkınlık, şüphe, ardından sert bir bakış. “Bu da ne şimdi? Nehir, bana söylemeye çalıştığın şey bu mu?” dedi, sesi hem alaycı hem de öfkeliydi. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. “Evet, Doruk! Hamileyim! Ve bunu seninle paylaşmaktan korkar hale geldim çünkü artık nasıl tepki vereceğini bile bilmiyorum!” diye haykırdım.

Doruk, teste bakıp ardından yüzüme döndü. Gözlerinde karışık bir ifade vardı. “Bu nasıl bir haber verme şekli, Nehir? Bunu böyle bir kavganın ortasında mı söylemen gerekiyordu? Bu kadar önemli bir şeyi konuşmanın doğru bir zamanı olmalıydı,” diye çıkıştı. Onun bu tepkisi beni daha da hırpalamıştı. “Doğru bir zaman mı? Son zamanlarda seninle konuşmak için bir fırsat mı vardı? Kendimi o kadar yalnız hissettim ki bunu bile tek başıma taşımaya çalıştım!” dedim, gözyaşlarıma engel olamayarak.

Doruk derin bir nefes aldı, saçlarını karıştırdı ve teste bir kez daha baktı. “Tamam, sakin ol. Sadece… bu çok ani. Kafamı toparlamam lazım,” dedi, sesindeki öfke yerini hafif bir şaşkınlığa bırakmıştı. Ama bu, içimdeki öfkeyi yatıştırmaya yetmedi. “Sakin olmamı mı istiyorsun? Hayatımız değişmek üzere ve senin tek dediğin ‘kafamı toparlamam lazım’ mı?” diye bağırdım.

Doruk bir adım geri çekildi, bakışları yumuşamıştı ama ben bu kadar duygusal bir durumda daha fazla konuşacak gücü kendimde bulamıyordum. “Ne yaparsan yap, Doruk. Ama unutma, bu sadece benim meselem değil,” dedim ve hızlıca odama gittim, kapıyı sertçe kapattım. Arkamdan bir şey söylemedi. Sadece sessizlik vardı. Gözyaşlarıma teslim olmuş bir halde yatağa oturdum. Bu haberin aramızı düzelteceğini umarken daha da uzaklaşmış gibi hissediyordum.

Odaya girip kapıyı kapattığımda kendimi tamamen tükenmiş hissediyordum. Yatağın kenarına oturdum, ellerimi yüzüme kapattım ve sessizce ağlamaya devam ettim. O an kafamın içinde tek bir soru yankılanıyordu: Biz anne ve baba olmaya hazır değil miydik?

 

Dakikalar geçiyor gibi hissettim, ama belki de sadece saniyelerdi. Kapının arkasında bir hareketlenme duyduğumda başımı kaldırdım. Doruk kapının önünde durmuştu. Tereddütle, "Nehir... konuşabilir miyiz?" dedi. Sesi bu sefer yumuşaktı, ama hâlâ tedirgin bir ton vardı. Ona cevap vermedim, gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. "Konuşacak ne kaldı ki, Doruk?" dedim, sesim hâlâ hüzünlü ama bu kez daha sakindi. Kapıyı yavaşça açtı ve içeriye bir adım attı. Test hâlâ elindeydi, ona bakıyordu, ama bakışlarında bu kez öfke yoktu. Derin bir nefes alarak yanıma oturdu. "Bak, Nehir... Bu bana çok ani geldi. Yani, şu an kafamda bir sürü şey var ve böyle bir haber... Ne yapacağımı bilmiyorum," dedi.

 

Gözlerimdeki yaşlar hâlâ akmaya devam ediyordu. "Ben de bilmiyorum, Doruk. Ama bu ikimizin sorumluluğu. Artık sadece senin yorgunluğun ya da benim duygularım değil. Hayatımıza bir başkasını dahil ediyoruz, bunu birlikte çözmek zorundayız," dedim, sesim kırılgan ama kararlıydı. Doruk başını ellerinin arasına aldı, derin bir nefes verdi. "Haklısın... Özür dilerim. Son zamanlarda aramızdaki mesafeyi fark etmediğimi sanma. Ben de farkındayım, ama iş, stres... Sana bunları açıklamakta bile başarısız oldum. Sen haklısın, bu sadece senin yükün değil, bizim yükümüz," dedi, gözlerini bana çevirerek. İlk kez, sözlerinde samimiyet hissettim. Ama bu, içimdeki kırıklığı hemen tamir etmeye yetmiyordu. "Doruk, ben yalnız hissettim. Ve bu yalnızlıkla hamile olduğumu öğrenmek... Bu duyguyu anlaman çok zor. Ama yine de bu bebeği seviyorum. Ve ne olursa olsun iyi bir anne olacağım," dedim, ona meydan okuyan bir bakışla.

 

Doruk bana yaklaştı, elini ellerimin üzerine koydu. "Nehir, birlikte üstesinden geleceğiz. Bunu bir şekilde yoluna koyacağız. Seni ve bebeğimizi yalnız bırakmayacağım. Ama biraz zamana ihtiyacım var. Kendimi toparlamam gerek," dedi, bu kez gözlerinde bir kararlılıkla. Söyledikleri içimde bir nebze olsun umut yeşertti. Ama ona güvenmek için daha fazlasına ihtiyacım vardı. "Zamanın var, Doruk. Ama bu sefer lütfen beni dışarıda bırakma. Artık sadece senin hayatın değil," dedim, sessizce ağlayarak. Başını salladı, gözlerinde bir pişmanlık vardı. Birlikte zor bir yolculuğa başlayacağımız belliydi, ama en azından bu sefer aynı yolda yürümeye karar vermiştik.

 

 

Loading...
0%