@kupalaralayiksin
|
Naz yanımda huysuzca konuştu " ya benim şu an bu maçta bu locada ne işin var? Ben fanatik fenerliyim basın olarak dahi geldiğim maçlar da maçı izlemiyorum toplantıya giriyorum sadece" Oflayarak ona döndüm. " Ben zamanında sırf senin için fenerin voleybol maçına gelmedim mi? Niye söylemiyorsun? " Naz omuz silkti. "Senle ben aynı mıyız? " ona gözlerimi devirirken taraftarın alkışlamayı ve tezahürat yapmaya başlamasıyla sahaya döndüm. Takım ısınmaya çıkıyordu ben de alkışlara eşlik ederken ısınmaya başladılar. Taraftar herkesi tek tek çağırıyordu. Sıra metehan'a gelince gülümsedim ve telefonumu çıkarıp videoya çektim. Metehan'dan sonra mertcan'ı çağırdıklarında Naz'a döndüm. O da ufak bir gülümseme ile Mertcan'ı izlemeye başladı. Onun mutluluğu benim için çok önemliydi. Gülümsemem büyürken hava daha da soğumaya başladığı için kalkıp içeri adımladım. Bir yandan az önce çektiğin videoyu paylaşmak için hazırlıyordum. Koltuğa geçip oturduğumda Naz da yanıma gelip telefona gömüldü. Ben de telefonla ilgilenirken maçın başlamasını bekledim. _________________________________
Maçı 2-1 kazanmıştık. Metehan çok güzel oynamıştı ve bu oyunu golle taçlandırmıştı. Sevinç olarak Bizim tarafa doğru gelip kalp yaptığında ayakta onu alkışlamaya başladım. Bir yandan Gözlerim dolarken yapılan anonsa da eşlik etmiştim. Şimdi Naz'la birlikte otoparkta arabanın içinde oturmuş Metehan'ı bekliyorduk. Yaklaşık yarım saat sonra otoparka gülerek gelen Metehan ve yanında aynı gülüşe sahip Mert'i görünce şaşkınlıkla baktım. Nasıl döktüm telefondan Kafasını kaldırıp aynı şaşkınlıkla baktı. Kendini toplayıp ön koltuktan indi ve arka koltuğa geçtim. Ben şoför koltuğunda kaldım. Mertcan'la Metehan gelipa eşyalarını yerleştirdikten sonra ben de arabayı çalıştırdım. Mert Naz'ın yanına otururken Mete de yanıma gelip oturdu. Gülümseyip uzandım ve yanağını öptüm. "Tebrikler sevgilim" Mete'nin Gülümsemesi büyüdü . Geri çekilip beni öptü. Tam konuşacakken Naz yalandan öksürünce Mete gülüp ona baktı. "Sen bile modumu düşüremezsin. " Ben de bu sırada Mert'e döndüm "seni de tebrik ederim" Mert'te gülüp bana kafa sallarken konuştu. "Teşekkürler" Bu sırada Naz ve Mete kendi arasında didişiyorlardı. Onlara da gülüp "Nereye gidiyoruz? " Diye sordum. Mete bilmiyorum diye omuz silkince arkadaki ikiliye döndüm. Mert, Naz'a öncelik verip onu gösterdi. Naz ona teşekkür edercesine bakıp "yemek yiyelim mi? " Diye utançla mırıldandı. Mert ona hayranlıkla bakarken kafası ile onayladı. Mete'de onaylama mırıltıları çıkarınca ben de telefonu aldım, iyi bir restoran konumu açtım ve arabayı kullanmaya başladı. _____________________________ Yaklaşık bir saatlik araba yolculuğu 3 fanatik Galatasaraylı ile kendi kendine cebelleşen fanatik fenerli Naz'ın ızdırabı olarak geçmişti. Şimdi de ben ve Mete koltuk tarafında oturmuş Naz'la Mert karşımıza sandalyede otururken Mert ve Mete'nin milli takımdaki anılarını dinlerken gülüşüyorduk. Şarap kadehini elime alıp kendimi Mete'ye doğru yaslandım. O da kolunu omzuma attı, eliyle hafif hafif ovmaya başladı. Mert kahkasının arasında derince nefes aldı ve başka anıya geçti. “Riva’da kamptayız, hava sıcak, antreman sonrası herkes perişan halde odasına çekilmiş. Ama bizim Mete, odasında oturup ders çalışıyor gibi görünüyor. Şaşırıp yanına gittim. Bir baktım, sevgili Nehir için mektup yazıyor!” Naz kahkaha attı, “Yapmaz öyle şey, kesin sallıyorsun!” Mete başını iki yana sallayıp gülümsedi. “Sallamıyor, cidden yazıyordum. Ama beni böyle anlatmasa olmaz tabii.” Ben, Mete’nin yüzündeki utangaç gülümsemeyi izlerken birazda alkolün etkisi ile kadehimi kaldırıp, “Mektup yazan romantik sevgilim, buna bir kadeh kaldırılır,” dedim. Mert bir anda ciddileşip elini kaldırdı. “Ama o mektubu ben okuyacaktım, Mete izin vermedi! Öyle kıymetli bir şeymiş ki, sakladı hemen.” Naz ellerini masaya vurdu. “Ne mektubu, Nehir? Söyle bana! Beni neden bundan mahrum ediyorsun?” Gözlerimi devirdim. “ Birinci o mektup benim elime ulaşmadı ikinci eminim ki Çok özel bir mektuptur, Naz. Kusura bakma ama bunu sana anlatmam mümkün olmazdı.” Naz homurdanıp bir yudum suyunu içerken, Mert ona göz kırptı. “Ben sana başka şeyler anlatırım, merak etme.” Naz’ın yüzü kızarırken gülümsemekten kendini alamadı. Mete yanımda sessizce kahkahasını bastırmaya çalışıyordu. Ona döndüm ve hafifçe omzuna yaslandım. “Gerçekten mektup yazdın mı? Benim için mi?” diye sordum alçak bir sesle. Mete gülümseyerek başını salladı. “Tabii ki yazdım. Sen benim ilham kaynağımsın, Nehir. Ama Mert bir daha o odama giremez, emin ol.” Mert alıngan bir şekilde, “Benim ne suçum var kardeşim? Öylesine merak ettim,” diye mırıldandı. Hepimiz kahkahalar atarken, masa giderek daha sıcak bir ortama dönüştü. Mert ve Naz arasındaki çekim artık iyice belirginleşmişti. Naz, başını hafifçe eğip Mert’in anlattığı hikayeleri dinlerken, Mert’in gözleri her an ona çevriliyordu. Yemeğin sonunda Mete, masadan kalkıp bana doğru eğildi. “Hadi, biraz dışarı çıkalım,” dedi alçak bir sesle. Onun teklifine başımla onay verip dışarı çıktım. Soğuk hava yüzümü okşarken, Mete elimi tuttu ve beni biraz daha tenha bir alana götürdü. “Bugün golümü sana armağan etmiştim,” dedi yumuşak bir sesle. Ona gülümseyerek baktım. “Fark etmedim sanıyorsan yanılıyorsun. Çok mutlu oldum.” Mete gözlerimin içine bakarak başını eğdi ve alnımı öptü. “Senin mutluluğun benim için her şeyden önemli, Nehir. Bunu hiçbir zaman unutma.” O an içimdeki tüm duyguların yoğunlaştığını hissettim. Mete’ye sıkıca sarıldım. Onun varlığı, bana huzur ve güven veriyordu. ___________________________________________
Restorana döndüğümüzde, Naz ve Mert'in birbirine yaklaştığını daha da fark etmiştim. Masaya oturur oturmaz, Naz’ın yanaklarındaki hafif pembeliği gördüm ve gülümsememi gizleyemedim. Mete, yanımdaki yerine oturup omzuma kolunu attı ve alçak bir sesle, “Naz’a bak, birine böyle baktığını en son ne zaman gördün?” diye fısıldadı. Göz ucuyla onlara baktım. Naz, her zamanki alaycı ve iddialı halinden uzakta, neredeyse utangaç bir şekilde Mert’in anlattıklarını dinliyordu. Gözleri sık sık Mert’in yüzüne kayıyor, ardından hemen yere iniyordu. Mert ise bu durumun farkında gibi, Naz’ı daha da rahatlatmak için sık sık espriler yapıyor, araya tatlı hikayeler sıkıştırıyordu. “Sanırım bu çocuk gerçekten ona iyi geliyor,” dedim Mete’ye. O da hafifçe başını salladı. “Mert gerçekten iyi biridir, hem nazik hem de güvenilir. Eğer Naz izin verirse, hayatına çok güzel şeyler katabilir.” Gözlerimi Naz ve Mert’e diktim. İçimden, "Umarım Naz kendine bir şans verir," diye düşündüm. Arkadaşımın uzun zamandır böyle biriyle bir bağ kurmaya ihtiyacı vardı. Sohbet yeniden milli takım kamplarına ve anılara dönmüştü. Mete’nin başından geçen bir sakatlık hikayesini anlatırken, Mert, “Bir defasında Riva’daki ilk antremanımdı. A milliye ilk çağırılışımdı. Almanya'da oynuyordum o zaman.m Mete’nin hemen yanına düşmüştüm, deli gibi çalışıyor. Ama bir top gelmiş, kafamızı eğmemiz gerekirken Mete yanağıyla karşılamış topu. Düşünsene, adam ilk tanışmada beni kahkahalarla ağlatmıştı!” dedi. Mete utanarak, “Bir şey olmaz dedim, ama yanımda biri kahkaha atıyorsa işte o kötüymüş,” diye yanıtladı. Hepimiz kahkahalar atarken, Naz daha fazla dayanamadı ve Mete’ye laf attı, “Demek ki o topa kafa değil, kalbinle gitmişsin.” Naz’ın lafı üzerine masadaki kahkahalar daha da arttı. Mete, “Naz, bence kendine çok güvenip böyle konuşmaç Ne de olsa gece benim sevgilimle aynı eve giriceksin. Nolur bilemezsin” gülerek alay etti. Naz, “Mert’le devam edelim. Ben sustum,” deyip sustu ama Mert’e çaktırmadan kaçamak bir bakış atmayı ihmal etmedi. Mert, Naz’ın bu halinden oldukça memnun görünüyordu. Ona hafifçe gülümseyip şarabından bir yudum daha aldım ve bitince masaya koyup iyice Mete'ye sokuldum. Gece ilerledikçe hava daha da soğudu. Artık kalkma vakti gelmişti. Hesap ödendikten sonra arabaya yöneldik. Mert, Naz’ın paltosunu ona uzatırken, “Umarım bu gece üşümemişsindir,” dedi. Naz utangaç bir şekilde teşekkür etti ve paltosunu giydi. Mete, bu sahneyi izlerken eğilip, “Baksana, onlar bizden daha hızlı ilerliyor,” diye fısıldadı. Gülümseyerek, “Bence Naz buna şaşırmasın. Mert açık birine benziyor,” diye yanıt verdim. Arabaya geldiğimizde ben şarap içtiğim için Mete arabayı kullanmak için oturdu. Mert, Naz’ın yanında oturuyor, Mete yanımda gülümseyerek elimi tutuyordu. Yol boyunca aramızda şakalaşmalar, gülüşmeler hiç kesilmedi. Ancak özellikle Naz ve Mert arasındaki enerjiyi artık hepimiz fark ediyorduk. Naz’ın nazikçe Mert’in bir şeyler sormasına cevap verdiğini, Mert’in de Naz’ın her lafına dikkatle kulak verdiğini gördükçe içimde güzel bir his oluşuyordu. Önce Mert'i evine bıraktık ardından bizim eve gelince dudak büzüp Naz'a döndüm. ''Mete ile kalcam bugün'' Yorgunca beni onaylayıp arabdan indi. Mete ile baş başa kalmıştık. Arabanın içinde sessiz bir an yaşandı, ikimiz de günün güzelliğini düşünüyorduk. Mete, elimi sıkıca tutarak, “Bu akşam çok özeldi. Bazen küçük şeylerin insanı ne kadar mutlu ettiğini unutuyoruz,” dedi. Ona dönüp, “Hmmm. Bugün herkes çok mutlu göründü. Bence hayat böyle küçük anların toplamından oluşuyor,” dedim. Mete'nin evine geldiğimizde arabadan inmeden önce uzanıp beni yanağımdan öptü. “Bu geceyi seninle geçirmek beni her zamanki gibi çok mutlu etti, Nehir. Sen benim her şeyimsin,” dedi. Onun sözleriyle içim sıcacık oldu. Arabadan inip eve doğru yürürken, Mete’nin elini sıkıca tutup camdan dışarı bakarken, “Bu gece gerçekten unutulmaz oldu,” diye mırıldandım. Mete başını bana doğru eğip fısıldadı: “Daha nice unutulmaz anı bizi bekliyor, sevgilim.”
Mete'nin evine girdiğimizde içeriyi tanıdık bir sıcaklık karşıladı. Salona geçtik, ben montumu çıkarıp koltuğa bıraktım. Mete mutfağa yöneldi, “Bir şeyler içer misin? Kahve mi yapayım, yoksa çay mı istersin?” diye sordu. “Kahve güzel olur,” dedim yorgun ama mutlu bir gülümsemeyle. O kahveyle ilgilenirken ben salona oturdum ve telefonumu çıkarıp günün fotoğraflarını gözden geçirmeye başladım. Maç sırasında çektiğim videolar, masada hepimizin gülerken çekilen bir selfie’si ve Naz ile Mert’in karşılıklı otururken birbirlerine bakışlarını yakaladığım o kısa ama tatlı kare... Bunların hepsi bugünün güzelliğini özetliyordu. Kendi kendime gülümserken Mete kahveyle döndü, fincanları sehpanın üzerine koydu ve yanıma oturdu. Kolunu omzuma doladı ve sırtımı hafifçe ovuşturdu. “Ne düşünüp duruyorsun öyle?” diye sordu. “Bugünü,” dedim dürüstçe. “Herkesin mutlu olduğu bir gün yaşamak… Bunu uzun zamandır hissetmemiştim. Naz’la Mert arasında da bir şeylerin başlamış olabileceğini düşünüyorum. Sence?” Mete gülümseyerek, “Naz gerçekten tatlı biri ama kolay kolay kendini açmıyor. Mert’in işi zor olacak ama doğru kişi olursa, Naz’a çok iyi gelir,” dedi. “Bence de,” dedim başımı onun omzuna yaslayarak. “Mert güven veriyor gibi görünüyor. Umarım Naz bunu fark eder.” Mete, kahvesinden bir yudum aldıktan sonra beni kendine çekti. “Bence biraz da kendimizden konuşalım,” dedi ciddi bir ifadeyle. Gözlerimi ona çevirdiğimde yüzündeki sıcaklığı gördüm. “Bizden mi?” dedim, sesimde hafif bir merakla. “Evet,” dedi. “Son zamanlarda çok yoğun çalışıyorsun, ben de maçlardan fırsat buldukça seni görmeye çalışıyorum. Ama yine de birbirimize ne kadar vakit ayırdığımızı düşünüyorum. Sana daha çok zaman ayırmak istiyorum.” Elini tuttum ve gözlerimin içine baktım. “Sevgilim, seninle geçirdiğim her an çok özel. Yoğunluklarımız bizi zaman zaman ayrı düşürüyor olabilir ama biliyorum ki bu geçici. Sen benim için hep öncelik olacaksın,” dedim samimiyetle. Mete hafifçe gülümseyerek, “Bu sözünü unutma. Çünkü seni çok seven bir adam var burada,” dedi ve alnımı öptü. Bir süre sessizce oturduk, kahvelerimizi içtikten sonra uzun süre sarıldık. Benim gözlerim kapanırken konuştu. “Hadi artık uyku saati. Yarın uzun bir gün olacak,” dedi. Ayağa kalktı ve peşinden beni de kaldırtıktan sonra yorgunca önden odaya yürümeye başladım. '' Şurayı toplayım geliyorum.'' Onu mırıltı ile onayladım ve üstümü değiştirip kendimi yatağa bıraktım. |
0% |