@kupalaralayiksin
|
Metehan bir süre daha hastanede kaldıktan sonra çıkmıştı. Şu an onunla birlikte eve gelip koltuğa yayılmış ve bizimkilerin maçını izliyorduk. "O gürültü sıkıntı olabilir. " Diyen Yener Abi el mecbur buna kalmıştık. Mete nerdeyse ağlıycaktı stada gidicem diye. O an sanki önümde 4 yaşında çocuk var gibi hissetmiştim. Zar zor ikna etmiştik. Dakika 87'ye gelirken biz köşe vuruşu kazanmıştık. Totemlerimden biri olanı yapmak için koltuktan kalkıp televizyonun önüne geçtim ve önünde çöktüm yere. Metehan'da kendi kendine bir şeyler mırıldanırken Sara'nın kestiği orta da Sanchez'in kafa golü ile ikimizde bağırıp, zıplamaya başladık. Barış yedek kulübesine gidip Mete'nin formasını almıştı ve sanchez'e verdiğinde o da onu öpüp tribünlere göstermişti. Gözlerimi Mete'ye döndürdüğümde televizyona buruk bir gülümseme ile bakıyordu. Ben de gülümsemeyle onun yanına adımladım. Hala ayaktayken ellerine beline sarıp saçlarım öptü. Alttan kafamı kaldırıp ona bakarken duygulandığını anlamıştım. Parmaklarımın ucuna çıkıp ben de onu öptüm. Statta yapılan gol anonsu sonrası taraftarların Mete'nin adını söylemeleri ile ben de duygulanmıştım. Koltuğa otururken beni de yanına doğru çekip oturttu. "İyi ki" Diye mırıldandı kendi kendine. İçinden çok daha fazla şeyler söylediğini bildiğim için gülümsemem büyüdü. Yavaşça elini omzuma atıp iyice kendine doğru çekti. __________________________________ Maç bittikten sonra Metehan gol anı ile taraftarın sevincini story atıp teşekkür etmekle meşgulken ben de masaya oturmuş uzun zamandır ertelediğim dosyaları incelemeye çalışıyordum. Göz ucuyla ona döndüğünde içimden bir kez daha onun ne kadar tutkulu bir insan olduğunu düşündüm. Futbola olan sevgisi, taraftarın ona olan bağlılığı, hepsi bir bütün gibiydi. Masadaki evraklara tekrar döndüm, ama konsantre olmakta zorlanıyordum. Akşamın bu saatinde Metehan’ın yanında olup işlere dalmak pek kolay değildi. Üstelik birazdan maç sonrası değerlendirme programı başlayacaktı ve Naz, Galatasaray’ın galibiyetini analiz eden programı sunduğu için bizi arayıp yorum istemeden bırakmazdı. Metehan elindeki telefonu masaya bırakarak yanıma yaklaştı. Omzuma hafifçe eğilip başını yasladı. “Ne yapıyorsun bakalım, avukat hanım?” “Senin yanında kaldığımda yarım bıraktığım işleri toparlıyorum işte. Azıcık huzur verirsen bitireceğim,” dedim, ama sesimdeki şakacı ton belliydi. “ Elimden geleni yapayım da seni rahat bırakayım,” diyerek sandalyemin yanına oturdu ve ellerini dizlerine koyup bana bakmaya başladı." Tamam, tamam, pes! Beş dakika ver, şu dosyayı kapatayım," dedim gülerek. Onun yanında çalışmak bir işkenceydi çünkü sürekli bir şekilde dikkatim dağılıyordu. Dosyayı kapatıp masadan kalkarken Metehan elini uzattı ve beni koltukların olduğu yere çekti. “Şimdi artık sadece bizimle ilgilenebilirsin, değil mi?”“ Biz kimiz?” diye sordum kaşlarımı kaldırarak.“Sen ve ben. Bu kadarı yetmez mi?”Gülerek başımı salladım ve yanına oturdum. O sırada telefonunun ekranı yeniden ışıldadı. Naz arıyordu. Metehan telefonunu bana uzatarak, “Arkadaşını sen idare et. Bu gece bana ait,” dedi ve geriye yaslandı. Telefonu açtım. “Naz, bizi rahat bırak. Özel hayat diye bir şey var, biliyorsun değil mi?” Naz'ın kahkahası telefondan yankılandı. “Gol anını gördüm. Efsane bir maçtı! Siz evde maç izlerken ne kadar gürültü yaptınız?” kafamı gitmemesine rağmen onaylar gibi salladım. “ Senin tahmin edemeyeceğin kadar. Şimdi Metehan seninle konuşmuyor, ben de onunla vakit geçirmeye çalışıyorum. Yarın detayları konuşuruz,” deyip telefonu kapattım. Metehan bana baktı ve “Naz’a laf yetiştirmek kolay mı?” diye güldü.“Kolay değil, ama sana ayıracağım vaktin yanında halledebileceğim bir şey."Gözlerini üzerime dikti, yüzünde minnettar bir ifade vardı. Elini yanağıma koydu ve usulca konuştu: “İyi ki varsın, sevgilim.” gülümseme yüzümden hiç eksik olmuyordu. “ Sen de iyi ki varsın, aşkım,” dedim fısıltıyla. O an, sanki dünya yalnızca bizim etrafımızda dönüyordu. Birlikte geçirilen her saniye daha da güzelleşiyor gibiydi. ____________________________ Ertesi sabah erkenden uyanmıştım. Güneş ışıkları perdeden sızarken Metehan hala yanımda uyuyordu. Sessizce kalkıp mutfağa geçtim. Dün gece dosyalarımı toparladıktan sonra Metehan’la geçirdiğim vakit içimi ısıtmıştı, ama sabah daha güzel bir gün olacak gibiydi. Telefonuma göz atarken aklıma bir fikir geldi: Mert ve Naz’ı kahvaltıya çağırmak.
Naz'a mesaj attım: “Sabah spiker hanımı ve futbolcu beyefendiyi kahvaltıya bekliyoruz. Gelin de biraz ev keyfi yapalım.”
Naz neredeyse anında cevap verdi: “Kahvaltı mı?🙉 Yolda bile olabiliriz. Mert'e de sorayım müsaitse geliyoruz!😇”
Naz'ın tepkisine gülüp telefonu yerine bıraktım ve mutfağa yöneldim. Metehan bir süre daha uyuyabilirdi. Kahvaltıyı hazırlamak için dolapları karıştırmaya başladım. Yumurtalar, zeytin, peynir... Metehan’ın favori simitlerini de buzluktan çıkarttım ve biraz açıldıktan sonra fırına attım hızla. Çayı ocağa koyduğumda ise arkamda bir hareket hissettim. Döndüğümde Metehan’ın da mutfağa geldiğini gördüm. Üzerinde hala uykulu bir hali vardı. “Ne yapıyorsun bu saatte?” diye mırıldandı. Ona gülümseyip “Kahvaltı hazırlıyorum. Misafirlerimiz var, sevgilim.” dedim enerjik sesimle. Kaşlarını kaldırdı. “Kim geliyor?”
“Naz ve Mert. Biraz ev keyfi yapalım dedim. Çok değil, iki saate buradalar.” Metehan gülerek yanıma geldi. ellerini belime yerleştirirken tezgahla arasında kalmıştım." Ben belki sevgilimle yanlız kalmak istiyorum" Boynuma eğilmesi ile biraz daha yaklaşınca yutkundum. O an imdadıma fırın alarmı yetişti. Mete oflayarak kenara çekilince hızla fırından simitleri çıkarttım. Simitleri tabağa koyup ona uzattım. Dudak büzüp elimden aldı ve masaya koyduktan sonra da kahve makinesini çalıştırdı. _______________________ Kapı çaldığında Mert ve Naz içeri adeta bir enerji patlamasıyla girdiler. Naz’ın sesi çoktan evin her yerine yayılmıştı. “Burası ne kadar güzel kokuyor! Açlıktan öleceğim resmen.” Naz’a sarılırken gülerek, “Senin uğruna zaten hazırladım kahvaltıyı. Nasıl başarıyorsun bilmiyorum,” dedim. Mert, Metehan’ın omzuna dostça bir tokat attı. “Kardeşim, sen iyice dağıttın bir taraflarını bakıyorum. İyi misin, nasıl gidiyor?”
Metehan ona gülerek karşılık verdi. “E yani tabii. Keyfim yerinde, sevgilim yanımda her şeyden önce.'' Ben hızla araya girdim '' Ama hala dikkat etmesi gerekiyor. Bunu unutmayalım lütfen” Mert biraz yüksek sesle kahkaha ataraken bende güldüm. Naz ve Mert’in enerjisiyle kahvaltı masasına geçerken evin havası daha da canlanmıştı. Metehan, kahvesini içerken Mert’le futbol konuşmaya dalmıştı bile. Naz ise masadaki her şeyi inceleyip bir yandan tadına bakıyordu. “Simitler harika olmuş, Nehir. Ama çayı biraz daha demlesek mi? Galiba biraz hafif kalmış,” dedi sırıtkan bir ifadeyle. Gözlerimi devirdim ama gülümsememi saklayamadım. “Naz, bir gün masada eleştirmeden oturursan şaşıracağım. Ama bu çayı senin sevdiğin gibi iki kat demlemem pek mümkün değil, unutma.” Naz omzunu silkerek Metehan’a döndü. “Mert’in kahvaltıda yumurtayı ekmeğin üzerine boca edip yemesini aşamadım. Adamın başka bir tarzı var.” Mert itiraz etti: “Yumurtayı böyle yemek daha zevkli, hem bak enerji veriyor. Sen ne anlarsın?” Hepimiz gülmeye başladık. Metehan, Mert’e dönüp ciddi bir ifadeyle, “O bu enerji ile takımın en iyilerinden oluyo zaten. Yıldız adaylarında başta geliyor.” dedi. Mert sırıtıp, “Ben zaten yıldızım, farkında değil misin?” diye karşılık verdi. Kahvaltı ilerlerken sohbet Galatasaray’ın dün akşamki galibiyetine döndü. Naz, Mert’e dönüp, “Dün akşam televizyon karşısında Nehir ve Metehan’ın yaptığı totemleri düşünürken kahkahalar attım. Nasıl bu kadar fanatik olunuyor anlamıyorum. Yanlız taraftar Sanchez’in golünü kutlarken bir yandan da Metehan’ı anması benim kalbimi biraz acıttı. Sahada olsan neler olurdu kimbilir!” dedi. Metehan omuz silkti. “Keşke sahada olabilseydim, ama taraftarın sevgisi zaten bana fazlasıyla yetiyor. Onların desteği beni motive ediyor.” Naz, Metehan’ın bu duygusal yanıtına şaşırmış gibi bakarken Mert’in gözleri kısılmıştı. “Baya duygusal bir konuşma oldu bu. Mete,kendine gel oğlum daha emekli olmadın . Sadece ufak bir ara . Yılın stoper ödülünü başkasına kaptırmayı jmı düşünüyorsun yoksa ? '' Metehan hafif bir kahkaha attı ve “Hadi oradan. Az kaldı stadyuma geri döneceğim, bundan emin olabilirsin.” dedi. Onun bu kararlılığı içimi ısıttı. Metehan’ın sahalara geri dönme arzusunu her zaman hissedebiliyordum. Naz, sohbetin biraz daha hafiflemesini ister gibi bir kahkaha attı. “Tamam, tamam! Artık futboldan biraz uzaklaşıp keyif yapalım. Kahvaltıyı toparladıktan sonra oturup futbol haricinde oyun oynayalım. Evde olmanın en güzel yanı bu, değil mi?” Mert, Metehan’a dönüp, “Kabul et , kızlar organize işlerde bizden çok daha iyiler,” dedi. Metehan başını sallayıp, “O konuda şüphem yok,” diye yanıt verdi. Kahvaltının ardından hep birlikte salona geçtik. Naz ve Mert’in enerjisi hâlâ üst seviyedeydi, ama Metehan yanımda sessizleşmişti. Beni belinden sarmış, başını hafifçe omzuma yaslamıştı. Sanki kalabalığın içinde bile yalnızca benimle olmanın keyfini çıkarıyordu. Göz ucuyla ona bakıp hafifçe gülümsedim. “Her şey yolunda mı?” diye sordum fısıltıyla. Kafasını kaldırıp bana baktı ve usulca, “Senin yanındayken her şey yolunda,” dedi. Bu basit cümle bile içimi ısıtmaya yetmişti. Naz eline telefonunu almış, bir yandan Mert’le şakalaşırken diğer yandan oyun oynamak için bir uygulama indiriyordu. Yaklaşık 1 aydır Mete'nin yanındaydım. Eve de uğramamıştım çok konuşamamıştık ama Mert ve Naz artık sevgili olmaya çok yakın olduklarını biliyordum. Naz'ın konuşması ile ona odaklandım. “Tamam! Bugün hep beraber bir bilgi yarışması yapacağız. Bakalım kim daha zekiymiş?” dedi meydan okur bir ses tonuyla. Mert hemen atıldı: “Naz, yine kaybedeceksin. Geçen sefer de aynı havalarda girdin. Neler olduğunu gördük.” Naz gözlerini devirdi. “Bu kez şans benden yana, göreceğiz.” Naz’ın telefonunda oyunu kurmasını beklerken Metehan kulağıma eğildi. “Bizi de bulaştıracak, değil mi?” diye fısıldadı. Kıkırdayarak, “Kesinlikle. Ama ne yapalım,Naz'a karşı çıkamam,” dedim. Naz kısa süre sonra oyunu kurmuştu. Telefonu herkesin görebileceği şekilde orta masaya yerleştirdi. Oyun başladıktan sonra herkes sırayla soruları yanıtlamaya koyuldu. Mert, özellikle spor kategorisinde fena değildi, ama Naz her soruya öyle bir hızla cevap veriyordu ki, biz daha okuyamadan sırayı kapıyordu. Metehan ise genelde yorum yapmayı tercih ediyor, cevaplarda pek aktif olmuyordu. Arada bir yanlış yaptığımızda kahkahalar atarak dalga geçmeyi de ihmal etmiyordu. Ben de elimden geldiğince sorulara odaklanmaya çalışıyordum, ama Metehan’ın varlığı dikkatimi sürekli dağıtıyordu. Elini ara sıra dizime koyup hafifçe sıkıyor, bana göz kırpıyordu. Naz, bunu fark ettiğinde kahkahalarla, “Nehir, odaklan! Burda ciddi bir şey oynuyoruz” diye bağırdı. Gülerek başımı iki yana salladım. “Zaten sana karşı benim şansım yok ki.” Yarışma sona erdiğinde kazanan Naz olmuştu. Bunu fırsat bilip Mert’e meydan okudu. “Gördün mü? Bir dahaki sefere beni hafife almazsın, değil mi?” Mert başını iki yana sallayıp, “Senin kadar hızlı birini kimse yenemez, Naz. Ama unutma, hız bilgi demek değildir,” diyerek alay etti. Hepimiz gülerken Metehan yanıma daha da yaklaşıp, “Seninle yalnız kalacağımız zamanı sabırsızlıkla bekliyorum,” diye fısıldadı. Bu basit cümle bile yanaklarımı kızartmaya yetmişti.
___________________________
Öğleden sonra Mert ve Naz, işlerine yetişmek için evden ayrıldılar. Kapıda vedalaşırken Naz bana göz kırptı. “Akşam konuşuruz. Bakalım bu kadar enerjiyi nasıl idare edeceksin.” Gülerek ona sarıldım. “Merak etme, senin enerjinin yanında bu kolay.” Eve döndüğümde Metehan, koltuğa uzanmış, telefonuyla ilgileniyordu. Yanına geçip dizlerine oturdum ve ellerimi omuzlarına koydum. “Misafirlerimizi ağırladık, şimdi ne yapmak istersin?” diye sordum. Gözlerini telefonundan kaldırıp bana baktı. “Bütün gün evde olmanın en güzel yanı, seninle baş başa kalmak,” dedi gülümseyerek. “Bu romantizm nereden geliyor?” diye takıldım. Gözlerini kısmıştı. “Seninle geçen her anı özel kılmak istiyorum. Bunu yapmanın neresi yanlış?” Sözleri öylesine içten ve samimiydi ki, başımı göğsüne yaslamaktan başka bir şey yapamadım. “Hiçbir şey yanlış değil. Hatta her şey mükemmel,” diye fısıldadım.Metehan başını yana eğip beni izlerken bir an sustuk. O an, birbirimize olan sevgimizi sözlerden ziyade sessizlikle ifade ediyorduk. Her şey huzurluydu, tam da istediğimiz gibiydi.
“Bir şeyler mi içsek, napsak?” diye sordum sonunda. Metehan gülerek başını salladı. “Sen ne yaparsan yap, bana uyar.” Bu sözleri duyduğumda gülümseyerek ayağa kalktım. Mutfağa doğru giderken arkamdan seslendi. “Ama yanım da oturmayı unutma!” Gülümsedim onu onaylayan mırıltılar çıkarırken Mete için kahve koyarken kendimme de bir kadeh çıkarıp az şarap kooydum. Mete ilaçlardan dolayı alkol tüketemiyordu. Kahve de olunca kupayı alıp yanına döndüm. Kahveyi ona uzatıp yanına yerleşirken yanağıma hafif bir öpücük kondurdu. Sessizliğin içinde onun kalp atışlarını duyabiliyordum, bu anın huzuru her şeyden daha güzeldi. O an, Metehan’la geçirdiğim her saniyenin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anladım. Ne kadar yoğun bir tempoda olursak olalım, birlikte olduğumuz anlar hep özeldi. Metehan, bir elini saçlarımda gezdirirmeye başladı. “Sahada olmayı özlüyorum,” dedi alçak bir sesle. “Ama en azından böyle anlar yaşamak için bir fırsatım var. İyi ki varsın, Nehir. Sen olmasan bu süreci bu kadar güçlü atlatamazdım.” Başımı kaldırıp gözlerine baktım. “Sen zaten çok güçlüsün, sevgilim. Sadece bunu hatırlamana yardımcı olmaya çalışıyorum. Ama itiraf etmeliyim, sahada senin o muhteşem savunmalarını izlemeyi ben de özlüyorum.” Gözleri parladı. “Söz veriyorum, güzelim. Çok yakında tekrar sahada olacağım ve o gün her şeyin değdiğini birlikte göreceğiz.” Gülümsedim. “Bundan hiç şüphem yok.” Onu düşünürken hayatımın en doğru kararını verdiğimi düşündüm. Metehan, sadece hayatımın aşkı değil, aynı zamanda benim huzur kaynağım olmuştu. "Sen benim için her şeyin en iyisisin," dedi yavaşça. Gözlerimi ona kaldırdığımda o güven dolu bakışlarını gördüm. Onunla geçirdiğim her saniyenin değerini daha da iyi anlıyordum. Metehan bir süre sessiz kaldı, ardından hafifçe gülümseyerek, “Sahada değilken bile hayatımda böyle güzel anlar yaşayabileceğimi bana sen öğrettin. Seni seviyorum." dedi. Bu sözleri kalbimi sıcacık yaptı. Kendimi biraz daha ona yasladım ve "Ben de seni seviyorum. İyi ki varsın," diye fısıldadım. O an, dünyada başka hiçbir şeyin önemi yoktu. Metehan elimi tuttu ve sessizce, “Hayatımız hep böyle olsun,” dedi. O an, başka bir şey istemeye gerek kalmadığını hissettim. "Hep böyle olacak," diye fısıldadım ve başımı omzuna yasladım. Gerçekten de her şey tam da olması gerektiği gibiydi. Saat ilerledikçe evde tatlı bir sessizlik hâkim oldu. Metehan koltuğun bir köşesine uzanmış, ben de yanına kıvrılmıştım. Huzurla geçen her an daha mutlu oluyordum. Şimdi tek düşündüğüm, hayatımızın hep böyle mutlulukla geçmesiydi. Metehan’la paylaştığım her anla daha da güzel hale geliyordu.
|
0% |