Yeni Üyelik
3.
Bölüm

✨3✨

@kupra_

 

"Bağırma! Keyfimden gelmedim." Diyen Meriç sinirlerimi biraz daha arttırmıştı, "Ne yaptığını zannediyorsun sen? Nasıl evime hırsız gibi girersin? Adresimi nereden buldun? Defol git çabuk buradan!" Ardı ardına konuşmalarım, Meriç’in yüzünü ekşitmiş, benim aksime gayet sakin kalan haliyle, "Dinleyecek misin?" Demişti.

"Ne dinleyeceğim seni? Ödümü kopardın!" Diyerek korkudan ayakta durmakta zorlandığım için az önce kalktığım sandalyeye yeniden oturmuştum. Masanın üzerinde duran bardaktan bir yudum su alarak, sakinleşmeyi umut ediyordum.

"Korkutmak istemedim…" Diyen Meriç, ne diyeceğini bilemez bir halde kalmış, cümlesine devam edememişti. Korkunun etkileri bedenimi terketmeye başladığında, "Neden geldin?" Diyerek sorumu yinelemiştim.

Yanıma biraz daha yakınlaşarak, yanağıma dokunmuş, "Betin benzin attı, iyi misin?" Demişti. Sinirim yeniden yükseldiğinde, "Atar tabi!" Diyerek bağırmıştım. Yanağıma dokunuşunun etkisini görmezden gelmeye çalıştığımda, hala yakınımda olması vücudumda bir titreşim dalgası oluşturuyordu.

İç sesim yeniden duruma müdahale ederek bana kızmaya başlamıştı, aptalsın kızım sen aptal! Varoşun birinden etkilenen bir aptal! Unuttun babanın sana yaptıklarını! Diye çıkıştığında, sinirim yeniden yükselmiş, oturduğum sandalyeden kalkarak, "Neden bu saatte buradasın?" Diye bağırmıştım.

Dudakları alayla kıvrılmış, "Az önce halinden memnundun, şimdi neden sorguluyorsun?"Diyerek yanıtlamıştı beni.

"Bu saatte neden odamda olduğunu ve beni neden korkuttuğunu her türlü sormaya hakkım var bence." Dediğimde, "Geçiyordum bir uğrayayım dedim." Demişti. Beni deli eden hali, mümkünmüş gibi biraz daha delirtmeye çalışıyordu.

Anın saçmalığı beni kahkahalara boğarken, ciddi kalmaya çalışan hali daha fazla dayanamamış ve o da gülmeye başlamıştı. "Yol geçen hanı mı burası Meriç?" Dediğimde, ciddileşmiş artık bir açıklama yapması gerektiğini anlamıştı.

İç sesim yine devreye girerek, gülüşüme kafayı takmış, aferin bir de gül öyle, iyi halt ediyorsun! Diyerek bana kızmakla meşguldu.

"Tamam cadı, kızma hemen, anlatacağım." Diyerek yatağıma geçerek rahat bir pozisyon almıştı. Yatağıma yattığı için sinirlenip, kafasını duvara vurarak kıvılcım çıkartmak istesemde, neden geldiğini merak eden halim beni sakin kalmaya zorlamıştı. Sanki kendi eviymiş gibi davranan haline açıklamalarını eklemeye başlamıştı.

"Bugün bi arama aldım, bilinmeyen numaraydı beni Merkür AVM'ye çağırdı, başta girmeyecektim ama merak ettim ve gittim." Dediğinde şaşkınlığımdan tiz bir sesle, "Senide mi çağırdılar?" Diyerek yanıtlamıştım onu.

Sesimin rahatsız ettiğini belli etmek istercesine, elleriyle kulaklarını kapatmış ardından, "Cırlama şöyle!" Diyerek beni uyarmıştı. Okuldaki hallerinin aksine şu an çok sempatik görünüyordu. İç sesim, yatağına varoş kokusu siniyor, biraz daha burada kalırsa bütün eve sinecek, aylarca cam kapı açsak bile gitmeyecek, dediğinde, onun bir insan olduğunu düşünerek, hayır parfüm kokacak ve onun parfümü güzel kokuyor, diyerek yanıtlamıştım onu.


Kendi kendime mırıldanınca odağı bana kayan Meriç, "İyi misin?" Diye sormadan da edememişti. Söylediklerimi duymamış olması başımı olumlu anlamda sağlamamı sağlamıştı.

"Tamam hadi devam et, sonra ne oldu?" Dediğimde, "Sonra beni aradılar terasa çık dediler, çıktım ve yeniden arayarak bana duvara çıkmamı aşağıya bakmamı, onları orada göreceğimi söylediler, bende bunun altından bir şey çıkar diye yapmadım ve oradan ayrıldım."

"Aynılarını banada yaptılar Meriç!" Diyerek yatağın boş kısmına oturduğumda, "Biliyorum, ben oradan ayrılınca yeniden aradılar ve senin cesaretli olduğunu, istediklerini yaptığını, şu an onların yanında olduğunu söylediler." Dediğinde endişelendiği her halinden belli oluyordu.

Kalan parçaları kendim birleştirerek, "Sende benim evimi buldun ve söylediklerinden emin olmak için gelip baktın, yani beni merak ettin." Demiştim. Başını olumlu anlamda salladığında, inkar etmesini bekleyen halim şaşırmıştı.

"Adresi nasıl buldun peki?"

"Okuldan dosyalara baktım." Diyerek açıkça ifade etmişti kendini.

"Kapıdan neden gelmedin?" Dediğimde gülmeye başlamış, alayla, "Ahu sen iyi misin? Adamlar yanımızda dedi, belki ailenin haberi yok neden belli edeyim bunu?" Diyerek bu konuda çalışmayan beynimi aşağılamıştı.

"Hı! Mantıklı!" Diyerek salaklıklarıma bir yenisini daha eklemiştim.

"Merdiven neden var?" Diye sorduğunda, aşağıdan camıma kadar uzanan merdivenden bahsettiğini biliyordum. "Bazen babam evden geç çıkmama izin vermiyor, bende bir alt sokaktaki ceviz ağacına gitmek istediğim zamanlarda oradan girip çıkıyorum." Diyerek yanıtlamıştım sorusunu.

"Anladım." Diyerek yattığı yerde biraz daha yayılmış, yatıya gelmiş gibi davranmaya başlamıştı. "Oo! Paşam rahat mısınız öyle?"
Dediğimde, gayet ciddi bir şekilde başını olumlu anlamda sallamıştı. Göğsüne vurarak,
"Kalk şuradan Meriç! Tamam geldin baktın, iyiyim. Hadi git artık!" Dediğimde, yüzüme üzgün bakışlarını sunuyor, annesini ikna etmeye çalışan küçük çocuklar gibi dudaklarını büzüyordu. Şapşal hali hoşuma gitse de, burada kalması doğru değildi. Onu henüz tanımıyordum ve güvenmiyordum.

Aynı zamanda o bir varoş!

"Tamam gideceğim ama Ahu sence bunlar kimdi?" Diye sorduğunda, kaçmak istediğimiz gerçeği ortaya çıkartmıştı. Başımı olumsuz anlamda sallayarak, "Bilmiyorum Meriç, daha önce hiç böyle bir şey yaşamadım." Diyerek yanıtlamıştım onu.

Yattığı yerde doğrularak, yüzümü avuçlarının arasına aldığında, "Ne olursa olsun, nerede olursan ol, tek kalmamaya dikkat et. Seni yeniden arayıp bir yere çağıran olursa sakın gitme, çok gitmek istiyorsan da beni ara!" Diyerek uyarı yapmıştı.

"Hım! Seni aramam için bende numaranın olması gerekmez mi?" Alayla yanıtladığım sorusuna, sert bakışlar atmakla meşguldu.

"Ahu bu mesele ciddi, başına bir şey gelebilir." Dediğinde, istediği ciddiyeti ona vererek, "Tamam dinleyeceğim seni." Demiştim. Ardından ayağa kalkarak, çalışma masamın üzerinde duran telefonu alıp, şifresiz ekranı kolayca açıp, kendi numarasını kaydetmişti.

Yanına geçtiğim sırada, anlamlı bakışlarını yüzüme sabitleyerek, "Dikkat et!" Dedikten kısa bir süre sonra, odamda beni yalnız bırakmıştı.

Karmaşa tüm bedenimi ele geçirmişti. Daha dün tanıdığım bu adama bu derece yakın hissetmek, bana hiç iyi gelmiyordu. Aklım karışıyordu, öğrendiğim gerçekleri onu görünce unutuyordum. Güven veren tavırları, neden benimle yakınlaştığını sorgulamama yol açıyordu.

Beni yakından tanıyor gibi davranıyordu, başkalarına nasıl davrandığımı biliyordu, benim hakkımda yargıları vardı. Ona sormak istediğim tüm sorular yanıma geldiği an uçup gidiyor, beynim kafamın içini terkediyordu.


Sabaha çalan telefonumla uyanmak zorunda kalmıştım. Başta uykuya direnemeyen bedenim duymazdan gelmiş, ancak ısrarlara dayanamayıp kalkmak zorunda kalmıştım. Komodinin üzerinde duran telefona uzanmamla birlikte, arama sonlandırılmıştı. Ekrana baktığımda bir çok cevapsız arama vardı. Esra, Yasemin ve Ayaz aramıştı. Şimdi de Mert arıyordu, sanırım okula geciktiğim için beni uyandırmaya çalışmışlardı.

"Efendim Mert." Diyerek onu yanıtladığımda, ses tonum ona hala kızgın olduğumu belli ediyordu.
"Okula gelmeyecek misin?" Diyerek direkt konuya girmeyi tercih etmişti. Anlaşılan beni gönüllü aramamıştı. Çocuklar ona araması için ısrar etmiş olmalıydı.

"Geleceğim, uyuyakalmışım." Diyerek durumu ona bildirip, görüşmemizi sonlandırmıştım. Uykumu açmak için sıcak bir duş alarak, hazırlanmaya başlamıştım. Akşam fazla geç yatmamıştım ancak, uyku bir türlü tutmamıştı.

Aklımda dönüp dolaşan Meriç, bugün çözmem gereken iki mesele olduğunu hatırlatıyordu bana. İlk olarak müdürümüz Fatih beyin ağzından laf alacak, sonrasında da dün oyunu kuranları bulacaktım.

Hazırlandıktan sonra, evden sessiz bir şekilde çıkmaya özen göstererek ayrıldım, yüksek ihtimalle annem yine sabahlara kadar dizi izlemiştir, bu nedenden hala uyuyor olmalı.

Dün karanlıkta tek başıma yürümek zorunda kaldığım için, bugün evden arabayla çıkmanın daha mantıklı olduğunu düşünerek, yerime geçip gaza basmıştım. Evimin okula yakınlığı, arabayla gelince daha kısa sürdüğünden beş dakika içinde okulda olmuştum.

Aracı park edip, indiğim sırada Ayaz hemen kokumu almış yanımda bitmişti. "Hoş geldiniz leydim, güzellik uykunuzdan uyanabilmişsiniz." Dediğinde sesinde alaylı ton anlaşılmayacak gibi değildi. "Evet ve bir kahveye ihtiyacım var." Diyerek onu yanıtlamıştım.

"Hemen matmazel, hemen alayım." Diyerek hızlıca ayrılmıştı yanımdan. Bu çocuğu seviyordum, düşünceli biriydi, aynı zamanda sempatik. En azından Mert gibi değildi, kadınlara nasıl davranması gerektiğini biliyordu.

Adımlarım çardağa doğru yöneldiği sırada, görüş açısına girdiğim Yasemin bana el sallamaya başlamıştı. Bunu her zaman yapıyordu, her gün aynı bankta oturuyor olsakta, yinede orada olduğunu söylemeden duramıyordu. "Gel Ahu, buradayız." Diye bağıran arkadaşıma bende el sallayarak yanıt vermiştim.

Çardakta yerimi aldığımda aralarında Mert'in olmaması dikkatimi çekmişti. "Mert nerede?"
Diyerek aklımdaki soruyu dile getirdiğimde, Yasemin, "Buralardaydı, sonra bir işim var dedi gitti." Diyerek yanıtlamıştı beni. Anladığımı belirtmek için başımı salladığımda, bu sefer araya Esra girmişti.

"Ne oldu? Hala özür dilemedi mi senden?" Diye sorduğunda, yeniden olumsuz anlamda başımı sallayarak, dudaklarımın arasından da, "Hayır." Diye mırıldanmıştım.

Ayaz elindeki tepsiye kahveleri dizmiş bir halde yanımıza geldiğinde, tek tek herkese servis etmeyi de ihmal etmemişti. Kibar çocuktu, bu kibarlığı hepimizi memnun ederdi. Kızların yüzünde oluşan gülümseme de bu nedendendi.

Kahvemden bir yudum aldığımda acı tat beni biraz kendime getirmeye yeterli olmuştu. Okulun bahçesinde dolanan bakışlarım heryerde Meriç'i arıyordu. Ortalıklarda gözükmeyen hali, onu daha fazla merak etmeme neden olmuştu.

Ayaz durumu fark edince, "Birini mi arıyorsun Ahu?" Diyerek bakışlarını bende sabitlemişti. Sorduğu soru, kızlarında bana bakmasını sağladığında, "Meriç okulda mı?" Diye bir anda sormuştum. Yasemin kendinden beklenmeyen sert tavrıyla, "Taktın Meriç'e Ahu!" Diyerek sitemini belirtmişti. Neden böyle bir tepki verdiğini anlayamasamda, söze katılan Esra soru işaretlerimi gidermeme yardım etmişti.

"Okulda, senden biraz önce geldi. İkinizde geciktiniz bugün." Diyerek ima etmekten de geri durmamıştı. Başımı sallayarak kahvemden son bir yudum aldığımda, oturduğum banktan kalkmıştım. Çantamı koluma taktığım sırada, "Ben bir müdüre uğrayacağım, sınıfta görüşürüz." Diyerek çocukları da bilgilendirmiştim.

Şimdi Meriç'in, hangi saygın ailenin oğlu olduğunu öğrenmenin zamanı gelmişti. Fatih beyi biraz daha zorlarsam bana bilgi vereceğini düşünüyordum. Müdürün odasına gelince, kapıyı tıklatarak onay veren sesin ardından içeri geçmiştim. Beni karşılayan Fatih bey, boş sandalyeyi işaret ederek, "Gel Ahu." Demişti.

Neden geldiğimi direkt söylememi istiyormuş gibi, "Konu neydi?" Diyerek hızlı bir giriş yapmıştı. "Fatih bey dün bana Meriç'in saygın ailenin oğlu olduğunu söylediniz, bu aile hakkında hiç bilgi veremez misiniz?" Diyerek kendimi açıkladığımda, Fatih bey başını olumsuz anlamda sallamıştı.

Bana yardım etmeyeceği her halinden belliyken, "Üzgünüm Ahu, bu konuda yardımcı olamam. Gizlilik şart." Diyerek sesli de dile getirmişti.

Cevap alamamış olmanın ümitsizliğiyle odadan ayrılıp, sınıfa geçmiştim. Başka yollar bulmalı onları denemeliydim. Ne babam, ne de Fatih bey bana istediğimi veremeyecekti. Meriç masanın üzerine oturmuş camı izliyorken, önüne geçerek kendi yerimi almıştım. Bakışları yüzümde geziniyorken, montumu çıkartıp yerleşmekle meşguldum.

Sırama oturduğum zaman hala gözlerini benden ayırmamış olması, keyifle dudaklarımı kıvırdığında, "Ne o? Gözlerini alamıyorsun benden." Diyerek ona sataşmıştım. Durumun farkına varıp gözlerini kaçırarak, "Ne diyorsun?" Diyerek anlamazdan gelmişti.

Gülümseyerek onu cevapsız bırakmayı tercih etmiştim. Çok geçmeden sınıfa giren hocamız önce bizleri selamlamış ardından hızlıca derse geçmişti. Edebiyat dersinde olduğumuz için tüm odağım hocadayken, bu halim Meriç'in gözünden de kaçmamıştı.

Farklı şairlerin bazı şiirlerinden alıntılar yaparak, yeniden ona hayran olmamı sağlamıştı. Edebiyat hocamız Murat, şiir okumak konusunda da çok yetenekliydi. Sesinin tonu, vurguları onu mükemmel kılıyordu.

Ders boyu Meriç bazen hocamıza bakmış, bazende gözlerini benden ayırmamayı tercih etmişti. Otuz dakikanın ardından hocamız bizleri şaşkına çeviren bir proje ödevinden bahsetmişti.

"Arkadaşlar iki kişilik bir proje ödevi yapacaksınız. Ödevinizi 3 ay sonra teslim edeceksiniz. Konusu aşk olacak, ancak aşkın hangi tarafını ele alacağınıza siz karar vereceksiniz. Hem bu konuyla ilgili metin hemde şiir yazımı istiyorum." Dediğinde tüm sınıf kiminle eşleşeceği konusunda meraklanmıştı.

Uğultular yükseldiğinde, hocamız elindeki kalemi masaya vurarak herkesten sessiz olmasını istemişti. Ardından bizleri aydınlatarak, "Herkes sıra arkadaşıyla eşleşsin." Demişti.

Duyduklarımızdan sonra Meriç bana, ben Meriç'e bakakalmış, ne yapacağız diye kara kara düşünmüştük. Onu araştırmak için fırsat bulamayan halim, ödev konusunda da biraz sevinmişti. Eğer ödevleri Meriç'in evinde yapmaya ikna edersem, hakkında bir şeyler öğrenme ihtimalim de artacaktı.

Teneffüs zili çalınca boşalan sınıfta, Meriç ve ben hala birbirimize bakmakla meşgulduk. Konuya ilk giren o olmuştu, "Ne zaman çalışmaya başlayalım." Dediğinde, "Hoca 3 ay sonra teslim edilecek dedi ama hızlıdan yapsak fena olmaz sanki." Diyerek ondan onay beklemiştim.

Başıyla beni onaylayarak, "Harika, akşam bana gelirsin o zaman." Dediğinde, "Bana konum atarsın." Diyerek ayaklanmıştım.

"Sana konum atmama gerek yok, geleceğin zaman beni ara, seni almaya gelirim." Dedikten sonra cevap vermemi beklemeden, o da ayaklanmış ardından sınıftan çıkmıştı.

Verdiği sert tepki hoşuma gittiğinde, arkasından aptal aptal gülümsüyordum. İç sesim harekete geçerek, elimi dudaklarıma kapatmamı sağladığında, "Kızım! Karizman çiziliyor kızım! Ne oluyor? Hemen yelkenleri indirdin!" Diye uyarılarda bulunarak beni kendime getirmişti.

Böyle tepki verdiğim için kendime kızan halim, birkaç gündür fakirlerin canını yakmadığımı da aklıma getirmişti. Hızlı adımlarla çardağa geçerek, "Hadi gidip eğlenelim!" Dediğimde, kızlar hemen bana eşlik etmişlerdi.

Kızlar tuvaletine doğru ilerlediğimiz sırada, hepimizin aklında tek bir isim vardı. Okulumuzun en zeki ve burslu öğrencisi Ayşe.

Ayaz görevini üstlenmiş, Ayşe'yi sınıfından yaka paça yanımıza getirmişti. Tuvalete ittiği gibi, "İyi eğlenceler!" Diyerek koşar adımlarla uzaklaşmıştı. Yasemin kapıyı kapatarak, önüne geçmiş içeri birinin girmesini engelleyecekti.

Ayşe bizi görünce gözleri dolmaya başlamış, korku dolu sesiyle, "Yine ne istiyorsunuz benden?" Diye sormuştu.

Esra küçük adımlarla üzerine giderek onu duvara yaslamış, ellerini saçlarında gezdirerek, "Biraz eğlenmek istiyoruz Ayşe." Demişti.

Ayşe korku dolu sesiyle, engel olabilme umuduyla, "Yapmayın, lütfen!" Diyerek bizi durdurmaya çalışmıştı.

Esra onu duvardan sertçe çekip benim kollarımın arasına attığında, "Yapacağız!" Diyerek onu yeniden Esra'ya fırlatmıştım. Top oynar gibi aramızda döndürmeye devam edişimiz, sarsılmaktan başını döndürmüş, dengede duramayarak yere düşmesini sağlamıştı.

Ağlamaya başlayan Ayşe, oyuna daha yeni başladığımızı biliyordu. "Hiç Ağlama!" Diyerek yeniden üzerine uzanarak, saçına yapışmış, ayağa kaldırarak, kuvvetli itişimle başını çarpıp sendelemişti. Bir süre yerde uzanmasına izin veren Esra, yeniden onu kaldırmış, tıpkı benim gibi biraz dolandırmış, ardından kuvvetli bir şekilde itmişti.

Kapalı olan tuvalet kapısına çarpmasıyla, içeriye düşmüş, kendini klozete yapışmış bir şekilde bulmuştu. Ayağa kalkacak gücü olmadığını farkettiğim de, "Hadi Esra, gidelim." Diyerek tuvaletten ayrılmıştık. Kapıda bekleyen Yasemin, eğlenceyi kaçırdığı için üzgün sesiyle, "Nasıl? Keyif aldınız mı?" Diye sormuştu.

Neşeli halimiz konuşmadan cevabı verdiğinde, "Bir sonraki sefere kapıda Esra duracak!" Diye şimdiden pazarlık etmeye başlamıştı.

Yürüdüğümüz koridorda bir anda kolumdan tutulup çekildiğimde, karşımda Mert'i görmüştüm. Kızlar ona bakarken, "Gidin!" Diyerek onları uzaklaştırmıştı. Anlamsız bakışlarım yüzünde dolanıyorken, neden bu kadar öfkeli olduğunu da merak ediyordum.

"Ne oldu Mert? Yine neden böyle gerginsin?" Dediğimde, "Sen anlatmak ister misin?" Diyerek yanıtlamıştı beni. Anlamayan halim, "Neyi ben anlatacağım?" Diye sorgulamamı sağladığında, duyduğum cevap beni kızdırmıştı.

"Meriçle neden bu kadar yakın olduğunu?"

"Ne saçmalıyorsun Mert sen?" Diyerek sorusuna soruyla karşılık verdiğimde, gözlerinden yine ateş çıkıyordu. Sinirli hali beni ürkütse de karşısında dik durmaya çalışıyordum.

"Ben mi saçmalıyorum Ahu? O piç geldiğinden beri ilgisin, herkesten daha çok hemde!" Diye kükremişti. Sesi koridorda yankılandığında, yanımızdan geçen bir kaç kişi de bize bakmıştı.

"İlgili değilim Mert, sana öyle gelmiştir!" Diyerek bende ona yükselmiştim. Sinirli haliyle elini hızlıca saçlarının arasından geçirdiğinde, ateş eden gözlerini bakışlarıma sabitleyerek, "Onun kim olduğunu biliyor musun?" Diye sormuştu.

Anlamsız konuşmaları daha fazla burada kalmamam gerektiğini söylerken, içimdeki sese uyarak hareketlendiğim sırada, arkamdan söyledikleri olduğum yerde çakılı kalmama neden olmuştu.

"O senin kardeşin Ahu!" Duyduğum ses bir müddet hareket etmemi engellerken, kendime geldiğim gibi Mert'in üzerine yürümüş, "Sen ne diyorsun? Ne anlatıyorsun?" Diyerek bağırmıştım.

Göğsüne vuran ellerimi tutarak yüzüne koyduğu alaylı ifadeyle, "Ne o? Aşık olamayacağın için üzüldün mü?" Dediğinde sinirim iyice artmıştı.

Sağ elimi tokat atmak için kaldırmamla, arkamdan gelen bir bedenin Mert'i yere devirmesi bir olmuştu.

Meriç, Mert'in üzerine atlamış, yüzüne ardı ardına yumruklar savuruyordu. Elim havada kalmış, şoka girmiş bir şekilde onları izliyor ancak tepki veremiyordum.

Kendime gelmeye çalışarak, olanı biteni kavradığım an hızlıca Meriç'e yakınlaşarak onu ayırmayı düşünüyordum ki, Mert'e yumruk atmak için kaldırdığı kolu, dirseğini arkasında duran bana geçirmesiyle yarım kalmıştı.

Hissettiğim acı beni bir iki adım geri attığında, Meriç olayın farkına varmış, Mert'in üzerinden kalkarak şaşkın bakışlarını bende sabitlemişti.

 

 

Bölüm sonu✨

Destek olmayı ve yorum bırakmayı unutmayın şimdilik hoşçakalın

Loading...
0%