Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. BÖLÜM AÇILIŞ

@kupra_

Selin, minik ve tatlı apartmanın kapısını açarak basamakları ikişer üçer atlıyor. İçindeki heyecan dışa vurduğundan dolayı yerinde durmakta zorluk çekiyor. Küçük bir kız edasıyla seke seke yürüdüğü dar sokakta, komşuları onu gülerek izliyor. Alparslan mahallesinde herkes alışık tabi Selin'in bu deli hallerine, etrafa neşe saçan güzel yüzüne. Selin hız kesmeden devam ederken az ilerde elinde poşetlerle pazardan dönen Ayşe abla sesleniyor:

"Nereye koşuyorsun yine deli kız? Ne duydun da uçtun gene havalara?"

Ayşe Abla'nın sorusuna daha çok gülümsüyor Selin, kahkahalarının arasında; "Anlatıcam ablam anlatıcam, hepinize anlatıcam." diyor.

İçindeki heyecana karışan koşmasının verdiği adrenalin nefesini kesecek boyuta geldiğinde şu an babasının baktığı kafeteryasından içeriye atıyor kendini. Kapıyı açmasıyla klimadan yayılan serinlik yüzüne vurduğunda al al olmuş yanaklarında hissediyor ferahlığı.

Bir hışım açılan kapıya şok olan Ahmet bey, "Az yavaş olsana be kızım! Bir gün kıracaksın bu kapıyı!" diye sitem ediyor.

Selin hiç oralı olmuyor ve avazı çıktığı kadar bağırarak "Oldu baba, oldu. Reklam şirketi kabul etti, Kafemin reklamları her yerde yapılacak, ünlü tadımcılar eşsiz tatlılarımı yemeğe gelecek!" dediğinde,

Ahmet bey aynı coşkuyla kızının yanına koşuyor, kollarını ona sarıyor, alnına öpücükler konduruyor bir diğer yandan da tebrik ediyordu.

Selin çok coşkuluydu çünkü çok emek vermişti burası için. Yıllarca sağda solda bulduğu her işte çalışmış, kazancının çoğunu Rüya Terasını açabilmek için kenara koymuştu. Her gece hayallini kurduğunu ve uğruna çok mücadele ettiğini gören babası Ahmet bey kızına destek olmak için her şeyi yapmıştı. Tüm varlıklarını buraya yatırmaya hazır olduklarında ise bu sefer kiralık dükkan bulmak konusunda sorun yaşamaya başlamışlardı. Selin bu süreçte tek bir olumsuzluğa kapılmamış, Alparslan mahallesinde gezmedik sokak bırakmamıştı. Rüya Terasının açılması kadar nereye açılacağı da çok önemliydi Selin için. Hayalini kurduğu kafeyi kuytu köşe bir yere açmak istemiyordu. Gözler önünde olmalı, insanlar dışarıdan bakıp fark etmeli, diyordu her zaman.

Selin'in dükkan arayışı zamanla tüm mahallede yayılmış kiralık ilan gören herkes Selin'e haber vermeye başlamıştı. Her mahallede olduğu gibi Selin'in sevenleri oluğu kadar sevmeyenleri de vardı. Sevenleri tek yürek olmuş, her konuda destek vermişlerdi. Hatta orta yaşlı teyzeler Selin'i sokak ortasında durdurarak, Bak kızım diyorum ki senin şu kafeyi açınca benim meşhur patatesli börekleri de satalım orda, bilirsin güzel yaparım ben, diye tekliflerini sunmaya başlamışlardı. Selin onların bu tatlı haline her zaman gülümsemiş ve hepsine aynı cevabı vermişti. "Bi' durun bakalım önce bir açalım."

Uzun uzadıya süren bu arayış bir noktadan sonra Selin'i yormaya başlamıştı. Küçücük mahallede ya kiralık dükkan yoktu ya da olanlar Selin'in kafesi için uygun şartları taşımıyordu. Mahalleli hep bir ağızdan konuşmaya başlamış, kimileri: Selin bu kafeyi bu gidişle açamayacak, kimileri ise: Az kaldı ben inanıyorum, açılacak bu kafe, diye söylenmeye başlamıştı. Ağızdan ağıza yayılan bu dedikodular tüm mahalleyi ortadan ikiye bölmüştü.

Selin her şeye rağmen her gece gözlerini hayalleri uğruna kapatmaya, her şeyin güzel olacağına inanmaya devam etmişti. Bu süre zarfında bazen internette bazen de çarşıya çıkarak etrafı geziyor, hayallerine en yakın olan dekorasyonları inceliyordu. Ona göre her şey çok güzel olmalıydı, burası sıradan bir kafe olmamalıydı, her kesime hitap eden, insanların ruhunu dinlendiren bir yer olmalıydı. Gençler gelip kahvelerinin yanında kitaplarını okurken, hemen yan masada yaşlı bir amca ve teyze çay içmeliydi. Her yaştan ve her kesimden insanlar olmalıydı burada. Yoğunluk nedeniyle suffleler bitmeli, müşteriler tatlılar için can atmalıydı. Güzel elleriyle hazırlanmış tatlıların yanına en çok yakışan şey de iyi bir çekirdekten kahveydi.

Selin çok sabretmişti, hayalleri uğruna çok mücadele etmişti. Her şey hazırdı sadece tek bir şey kalmıştı o da dükkanı bulmak. Ne hikmetse işler burada bi duraksamıştı, Selin her ne kadar sabretse de bir noktadan sonra gözlerindeki ışık yavaştan sönmeye başlamıştı, sessiz sedasız hadi artık, diye söyleniyor işlerin ters gitmesinden korkuyordu. Yıllarca hayalini kurduğu her şeye çok yakınlaşmışken son basamaktan geri dönmek istemiyordu. Evreni getirdiği tüm sürprizleriyle karşılamaya her zaman hazırdı ama o sürprizlerden biri bu kafeyi açmamak olamazdı, olmamalıydı.

Ahmet bey zamanla Selinde olan duygu değişimini hissetmeye başlamıştı. Gözünün içinden tanırdı o kızını, artık korkuyordu. Selin artık paniklemeye başlamıştı. Bir kaç gün yatıp kalkmış ve ne yapabiliriz diye çok kafa yormuştu. Sonunda aklına muhteşem bir fikir gelmiş ve gecenin körü bile olsa kendini tutamayarak yıllardır kadim dostu olan Ömer'e telefon etmişti. Saatin geç olmasından kaynaklı Ömer biraz geç duymuş ama telefona yanıt vermişti. Ahmet bey tıpkı küçük bir çocuk gibiydi, heyecandan sesi titriyor, yerinde duramaz halde salonun ortasında volta atıp duruyordu. Gece gece rahatsız ettim ve hal hatır fasılları geçince Ahmet bey Ömer'e aklındaki tüm planı anlatmıştı. Ahmet beyi asla kırmayacak olan Ömer bile bu teklif için biraz düşünmesi gerektiğini söyleyerek kapatmıştı telefonu. Zor bir teklif olduğunu biliyordu, üstelik Ömer'in aklında böyle bir durum olmadığının da farkındaydı. Aklına başka bir şey gelmediği için çaresiz kalmıştı Ahmet bey, denemekten ne zarar gelir diye düşünmüş ve şansını zorlamaya karar vermişti. Her şey kızı içindi, onun gözlerinde günden güne kaybolan ışığı öylece yerinde durarak izleyemezdi.

Bu teklifin üzerine bir hafta geçmişti. Ahmet bey Selin'in kırılmasından korktuğu için ona ne tekliften ne de planından bahsetmemişti. Her gün olduğu gibi deli gibi dükkan aramışlar ama elleri boş bir şekilde akşamı etmişlerdi. Selin bu gece babasına biraz konuşalım mı, diyerek onu mutfak masasına davet etmişti. Ahmet bey ne diyeceğini çok iyi biliyordu, o kızını çok iyi tanıyordu. Selin artık vazgeçmişti, hayallerinden, Rüya Terasından vazgeçmişti ama onun buna izin vermeye hiç niyeti yoktu. Masada konuşma başlamış işler tam olarak Ahmet beyin tahmin ettiği gibi ilerlemişti. Selin lafları evelemiş gevelemiş, en sonunda vazgeçtim baba açmayalım ki zaten açamıyoruz da, demişti. Ahmet bey söze girmek istiyordu, Selini bu karardan vazgeçirmek istiyordu ama elinde avucunda hiç iyi bir haber yoktu. Sanki evren tam zamanını beklemiş gibi her şeyden ümidin kesildiği anda Ömer aramaya başlamıştı. Ahmet beyin gözleri parlamış, kızından kısa bir müsaade istemişti. Arka odaya geçerek Ömer'le görüşmüş, teklifin kabul edildiği haberini vermek için koşa koşa mutfağa geri dönmüştü. Ömer cidden iyi bir adam olduğunu dostuna yeniden göstermişti.

Heyecandan yüksek bir sesle Seline, Hayır Selin vazgeçmiyoruz, bize bir dükkan bulamadım belki ama bir ev buldum. Hemde tam senin istediğin gibi cadde üzerinde, diyerek Ömer ile olan görüşmesini ve planını aktarmıştı. Ahmet bey anlattıkça Selin'in gözleri biraz daha parlıyor, mutluluğunun yarattığı içten tebessüm ise bir an dudaklarından silinmiyordu. Artık her şey istedikleri gibi gitmeye başlamıştı. Kısa süreliğine bağlanan ipleri baba kız düğüm olmadan çözebilmişti. Ahmet beyin aklındaki plan muazzamdı. Doğru bir karar olduğunu da kızına anlattıkça ışıldayan gözlerinden anlamıştı. Ömer'e içinden teşekkürler sıralıyor, her şeyi yoluna koyduğu için sevinç çığlıkları basıyordu. Geceyi böyle güzelleştiren kadim dostunu yakında ziyaret etmesi gerektiğini de aklına not ederek yarım kalan planı anlatmaya devam etti: "Ne yapabiliriz diye çok düşündüm kızım, bu kafeyi çok istediğini biliyorum senelerdir bu uğurda yapmadığın şey kalmadı. Sana destek olmam gerekiyordu, bu yüzden aklıma ilk Ömer geldi, biliyorsun müstakil evi çok güzel bir konumda, caddenin üzerinde ve yakınında apartman bile yok. Ömer de senelerdir buralarda değil, evini satmak gibi bir düşüncesi olmadığını da biliyordum, yine de bi şansımı denemek istedim. O gece geç saatlerde aradım onu, sağ olsun saate rağmen açtı telefonumu bizim durumumuzu anlattım, dükkan bulamadığımızdan bahsettim ve ona evini satmayı düşünür müsün diye sordum, o da bu konuda biraz düşünmem gerekiyor dedikten sonra kararını verdi işte. Sağ olsun anladı bizi ve destek oldu, son çaremiz bu oldu. Eğer Ömer bu teklifi reddetseydi ne yapacaktık bilemiyorum ama şükür ki her şey istediğimiz gibi oldu. Dükkan için ayırdığımız limite iki katına anlaştık, her ay kira öder gibi ödeyeceğiz. Ben hesabını da yaptım bu işin, toplasan beş, altı seneye satın almış oluruz. Başta aslında peşin verecektim tutarın tamamını ama sonra evi kafeye çevirmek içinde biraz masraf yapacağımızı düşününce aylık kira öder gibi ödemek daha mantıklı geldi kızım. Sen ne diyorsun bu işe aklına yatmayan bir şey var mı?"


"Daha ne olsun babacım, sen her şeyi dört dörtlük halletmişsin, çok teşekkür ederim sana her şey için her zaman yanımda ve destekçim olduğun için çok sağol baba."
Selin babasına içten teşekkürlerini ilettikten sonra minnet dolu bir sarılmaya davet etti, babasını çok seviyordu ve o hayatta, yanında olduğu için kendini her gün biraz daha şanslı hissediyordu. İlerleyen saatler güzel anları geride bırakarak ikiliye uyku çökmesi ile devam etmeye başladığında, yarın yepyeni bir gün olacağını bilerek dinlenmeye koyuldular. Selin'in içindeki çocuk asla rahat durmuyordu, saatlerce yatağında bir sağa bir sola dönse de uyku bir türlü merhaba demiyordu. Kendini küçük bir çocuk gibi hissediyordu, içinde nefesini kesen bir heyecan vardı. Bu hali ona küçüklüğünü anımsatıyordu, bayram zamanlarında, okulun ilk gününde ya da o çok sevdiği parka gidecekleri zamanlarda da böyleydi Selin, hemen içini bir coşku kaplardı. Selin artık çok büyümüştü ama içindeki çocuğa çok güzel sahip çıkmıştı. Hala yaşamdan çok keyif alıyor olmasının tek nedeni buydu çünkü sadece çocuklar bu hayatta küçücük şeylerden bile büyük mutluluklar çıkarabilirdi.

Gün doğmaya gecenin karanlığı gökyüzünden kopmaya başlamıştı, Selin'in hafif aralık kalmış fon perdesinden odaya sızan küçük ışıklar artık uyanma zamanı geldiğini hatırlatmıştı. Yataktan kalktığında tüm gece uyuyamamış olmasına rağmen kendini hiç yorgun ya da halsiz hissetmediğini fark etmişti. Bu enerjiyi korumak için güzel bir duş almanın mantıklı olduğuna karar vererek soluğu banyoda aldı. Bugün çok işi vardı, haftalardır incelediği dekorasyonlardan birini satın alacak, daha sonrada babasının Ömer abinin yanından anahtarla dönmesini bekleyecekti. Sonra o kapıyı açacak ve kendine yeni bir dünya, kendi iç dünyasını yaratacaktı. İçindeki çocuğu mutlu edecek ve başardığı için kendiyle gurur duyacaktı. O aynı anda hem küçük bir kız çocuğu hemde ayakları üzerinde durabilen bir kadın olacaktı, tıpkı annesinin istediği gibi. Hazırlanma aşamasına telefonundan çalan neşeli parçalara eşlik ederek devam etmişti, Selin bugün yeniden doğmuş gibiydi ve üzerinde mutluluğuna bağlı inanılmaz bir neşe vardı. Küçük ve şirin evlerinden çıktığında, her zaman yaptığı gibi basamakları seke seke inmişti. Bu onun içindeki küçük Selin'in en çok sevdiği şeylerden sadece biriydi. Camdaki teyzeler Selin'i görür görmez selam vermeye başlamıştı. Neşesinden anlamıştı herkes kafenin açılacağını, farkına varan diğerine bağırmış, sabah sabah mahallede camlardan yükselen övgü dolu sesler olmuştu. "Aferin kız Selin."

Selin koşar adım yürümeye devam etmişti, bu tatlı teyzelerden birine yakalanmak şu an istediği en son şeydi. Herkesi çok severdi, asla birine saygısızlık etmez, gördüğü her yerde selam verip hal hatır sorardı. Hoş gerçi genelde onlar Selin'i gördükleri gibi ondan önce davranırlardı ama arada kaçıranlara da Selin koşarak giderdi. Şu an sadece Rüya terası için heyecanlıydı, dekorasyon planları aklında bir bir dolanıp duruyordu, hiç zaman kaybetmek istemiyordu, bu yüzden bir defaya mahsus olmak şartıyla onlara sadece günaydın diyerek geçmenin bir zararı olmadığını düşünmüştü. Tatlı teyzelerinin onu anlayacağından emindi, onlar Selin'i bebekliğinden beri tanırdı. Hangi hareketi neden yaptığını ya da o an aklından ne geçirdiğine kadar bilirlerdi. Selin mahallenin en gözde kızıydı, herkes onu sever ve neşesinden dolayı takdir ederdi.

Selin mobilyalarla dolu olan bir mağazaya girmişti, etrafta geziyor hangisinin daha uygun olduğuna karar vermeye çalışıyordu. Aklında ki plan bir kısmı koltuklardan döşemekten yanaydı. Büyük koltukları tercih etmek istemiyordu bu yüzden sadece tekli koltuklara odaklanmıştı. Önemli olan iki nokta vardı: biri rahat olmaları, bir diğeri de renk uyumunda ahenk yakalayabilmekti. Bohem bir dekorasyon yapmayı planlıyordu, insanların ruhunu dinlendirdiğini düşünüyordu. Hem oturanlar için hem de okur severler için havalı ve konforlu olacağını düşünmüştü. Masaları renkli tercih ederek sadeliği koltuklardan yana seçmeyi düşündüğü için ağırlık olarak bej tonlarındaki koltuklara bakıyor, oturarak rahatlığını test ediyordu. Koltukların rahat olması en önemli şeylerden biriydi, gençler saatlerce bir masada oturup okuma yaptıklarında ya da kendi hayal dünyalarını kaleme döktükleri saatlerde oturmaktan yorulmamalıydı, yok gibi olmalıydı, onların odak noktasını şaşırmamalı rahat rahat zaman geçirmelerine izin vermeliydi. Rüya terasının altın madde kurallarından birincisi: * Rahat edemedim diye bir şey hiçbir müşterisinden duyulmamalıydı. Birkaç koltuk denemiş ve aralarından en rahatı olduğunu düşündüğü seçimini yapmıştı. Tam bu esnada aklına babası gelmişti, içinden keşke onu da alsaydım diye geçirmeye engel olamamıştı. Şimdi tek başına karar vermişti ve belki babası bu koltuğa oturduğunda rahat edemeyecekti, farklı bir kişinin de fikrini almak iyi olacaktı. Selin hata yapmıştı. Bu düşünceyle bir hışım telefona sarılmış, babasını aramıştı. Konuşmalarında yine Ahmet bey telefondan da olsa kızına gerekli desteği vermeyi başarmıştı. Bir saatlik yolu kaldığını, onu beklememesi gerektiğini ve her şeyin hem en güzelini hem de en rahatını seçeceğine emin olduğunu söyleyerek kapatmıştı telefonu. Selin'in neşesi yerine gelmişti. Görevlilerden birinin yanına giderek beğendiği koltuktan elinde ne kadar olduğunu sormuştu. Aralarında konuşarak anlaştıklarında teslim tarihini yarına vererek siparişini tamamlamıştı. Buradaki koltuklar sadece kafenin bir alanının dizaynı olacaktı o yüzden sıradaki adım, onlara uygun ama renkli masa seçimi yapmaktı. Selin bu mağazada keyfine göre bir masa göremediği için başka bir yere bakmaya karar vermişti.

Çarşının içinde mağazalarla dolu olan caddede birinden çıkıyor bir diğerine geçiyordu. Tüm alternatiflere bakarak karar vermek istiyordu, sipariş verdiği her şey en iyisi olmalıydı, sonradan keşke bunu alsaydım diye düşünmemeliydi. Boheme uygun olacak renkleri kafasında az da olsa kararlaştırmıştı. İlk olarak beyazla başlayacaktı, daha sonra beje geçiş yapacaktı, açık kahve tonları da aklındaydı. Genel olarak seçimlerini soft renklerden yana tercih edecekti. Çok parlayan renklerden uzak kalacaktı, sadeliğin yanına ekleyeceği yeşillikler mekanı canlandırmaya yetecek ve ferah bir ortam yaratacaktı. Diğer mağazalarda da gezinerek bir kaç tane beyaz masa, bir kaç tane bej masa sipariş etmişti. Saatler bu süre zarfında epey ilerlemiş, güneş can alacak sıcaklığıyla en tepede yerini almıştı. Selin öğlen yemeği için hazır olduğunu midesinden gelen garip sesler sayesinde fark etmişti. Çarşının içinde en gösterişli kafelerden birini seçerek masaya yerleşmiş ne yiyeceğine karar verme aşamasına geçmişti. Normal kişilere kıyasla sipariş verme süresi epey uzun olmuştu çünkü bir yandan da menü ve fiyatları incelemekle meşguldü. Rüya terası fazla merkezi bir konumda kalmayacağı için fiyatları bir tık düşük tutması gerektiğini aklına not etmişti ardından siparişini vererek babasına yeniden telefon açtı. Sabırsızdı, artık gelmesini istiyordu. Evin içini gezmeli ve nerede nasıl bir değişiklik yapacağına karar vermeliydi.


"Babacım naptın? Nerelerdesin?"

"Gelmek üzereyim kızım, beş on dakikaya eve geçmiş olurum. Sen naptın? Mobilya seçimlerin bitti mi?"

"Bitti babacım, açlıktan öldüğümü fark edince yemek için oturdum, bende yedikten sonra hızlıca geleceğim."

Baba kızın tatlı görüşmesi sonlandığında, naif ses tonlarına kadar yansımış mutluluk kendini gösteriyordu. Onlar için bu adımlar o kadar güzel ve önemliydi ki.

Selin babasının varmış olduğunu tahmin ettiğinden olsa gerek sipariş ettiği köri soslu tavuğu yarım bırakarak ayrılmıştı kafeden. Kısa bir yolculuğun ardından kendini Ömer abisinin eski evi, kendinin yeni kafesinin önünde bulmuştu. Dışarıdan bir göz gezdirdiğinde evin konumunun gerçekten harika olduğunu bir kez daha anlamıştı. Ömer abi ve ailesi çok zevkli insanlardı. Evin dış cephesi açık maviye boyanmış, cam çerçevelerine açık pembeler eklenmişti. Dışarıdan bakıldığı zaman çok tatlı görünüyordu, Selin ilk notunu vererek aklındaki not defterine asla dış cephe rengi değişmeyecek diye yeni bir madde eklemişti. Belki boyası yenilenebilirdi ama renk değişikliği kesinlikle istemiyordu. İkinci bir nokta kapının değişmesinden yanaydı, eğer burası bir kafe olacaksa bu çelik kapı çıkmalı ve yerine camdan bir kapı yapılmalıydı. Otomatik bir kapı istemiyordu Selin, Hatta mümkünse duvarların bir kısmını da giriş cephe kısmından kırdırarak cam olarak devam etmesini sağlayacaktı.
Bu konuyu da babasıyla konuşmayı aklına not etti. Babasının geldiğini açık ama aralık duran kapıdan anlamış ve hızlıca kendini içeriye atmıştı. Girişe uzun uzadıya bakmıştı. Burasının bir karşılama ve fotoğraf köşesi koridoru olmasını düşünüyordu. Duvarlara asılan güzel tablolar, etrafa eklenen cap canlı bitkiler ve her duvara aralıklı bir şekilde eklenen aynalarla güzel bir ambiyans çıkarılabilirdi. Koridorun sonuna ise bir yön tabelası koymak istiyordu. Alanları oda oda böleceği için bunun insanların hoşuna gideceğini ve şık duracağını düşünmüştü. Böylece kafeye giren müşteriler kimseye bir şey sormadan direkt istedikleri alana geçebilirlerdi.


Ev müstakil dubleks evlerdendi, alt katta toplam üç oda bir salon bir mutfak ve bir banyo vardı. Banyo tamamen değişecek ve kafe için uygun bir tuvalet tasarlanacaktı. Selin dış ferahlığın aksine tuvalette sadece siyah ve kırmızı renklerin uyumundan faydalanacak daha koyu bir dekorasyon tercih edecekti çünkü kendi oldu olası böyle dizayn edilmiş yerleri hep çok sevmişti. Salon ve mutfağı birleştirilecek, mutfak kafe için uygun bir hale getirilecek ve salona sadece bar kurulumu yapılacaktı. Bu alanda oturulması için herhangi bir yer planlamıyordu. Sadece personel girip çıkacak böylece yoğunluk zamanlarında oluşan dağınıklık müşterilerden saklanmış olacaktı. Evin ilk odası normal alan olarak dizayn edilecekti, yol üstü uğrayanlar ve sadece sohbet etmek için gelen müşterilerin tercihine açık olacaktı. Diğer oda ise okuma odası olacaktı kitap okumak için gelenlerin tercih yeri olacaktı. Bu odada hem sandalyeler hemde koltuklar olacaktı. En önemli detay ise odada duvarları raflarla kaplamak ve en güzel kitapları seçerek müşteri memnuniyeti kazanmaktı. Son oda ise tamamen yazanlara, çalışanlara özel olacaktı. Her masanın yanında priz olması en önemli detay olacaktı. Bu alandaki kurulumları uzun bistro masalar ve yüksek sandalyelerden yana kullanmayı tercih edecekti. Masaların ön kısımları uzun olacak ve karşılıklı oturuma açık olacaktı. Hem kimse birbirini görerek rahatsız olmayacak hemde daha çok alan için yararlı olacaktı. Alt katın dekorasyon planını elindeki A4 kağıtlarına çizmişti. Önemli notları üzerine kaydetmiş, ve bir kahve molasını hak etmişti. Baba kız mutfakta oturmuşlardı. Selin bir yandan kahvesini yudumluyor bir yandan kağıtlarını kontrol ederek herhangi bir şey atlamadığından emin olmaya çalışıyordu. Babası işin muhasebe kısmını devralmış yapılacak değişiklikler için gerekli usta ve araç gereçleri araştırarak total bir masraf çıkartmaya çalışıyordu. Buranın gerçekten çok işi vardı. İlk iş evdeki eşyaların çıkarılması ve satılmasıydı. Daha sonra ise boya yenilemesi için birileri çağırılmıştı. Selin'in sipariş ettiği mobilyaların çoğu yarın geleceği için bu gece her şey çıkarılmalı ve boya yapılmalıydı. Geceyi sabah edeceklerini anlayan ikili kahve molasının ardından hızlıca işlere girişmişlerdi. Ahmet bey eşyaların çıkarılıp kamyona yüklenmesi için mahallenin gençlerini yardıma çağırmış, hep bir elden çalışmaya başlamışlardı. Boyadan önce etrafı bir silip süpürmek için ise Selin'e yardıma koşan mahallenin tatlı mı tatlı teyzeleri olmuştu. Herkes birlik olmuş ve Selin adına sevinmişti.


Yoğun bir koşuşturmaca başlamıştı. Evden eşyalar saatler süren uğraşlar sonucunda çıkarılmış, alt katın tamamının üstten yapılmış temizliği bitmişti. Saatler akşam üzerini gösterdiği sırada boyacılar eve giriş yapmış ve ilk olarak giriş boyanmaya başlamıştı. Selin girişin rengini açık turuncu olarak belirlemişti. Hem ekleyeceği dekoratif şeylere yakışacağını düşünmüş hem de fotoğraf çekilenler için daha canlı bir renk olmasını istemişti. Boyacılar işe koyulduğunda Selin soluğu yeniden çarşıda alarak giriş için ayna ve bitki seçimleri yapmaya başlamıştı. Babasının dükkanda kalması gerektiği için mahalleden yakın arkadaşı Can eşlik etmişti ona. Böylece seçimleri konusunda kararsızlık yaşadığında ona yardımcı olabilecek biri vardı yanında. Can çok sempatik bi çocuktu. Bu yüzden olsa gerek Selin, Can'ın iki kelimesinden birine gülmüştü. Eğlenceli, bol kahkahalı bir alışveriş başlamıştı onlar için. Selin toplam altı tane ayna seçerek siparişini tamamlamıştı. Bu ürünlerin de teslimat tarihini yarına ayarlanmıştı. Sırada canlı mı canlı bitkiler bakmak vardı. Selin yapay herhangi bir şey karşılama için düşünmüyordu bu yüzden koridora sadece canlı bitkiler ekleyecekti. Sipariş verdiği altı aynayı iki duvara üç, üç olacak şekilde sabitleyecek her birinin arasına da bir bitki ekleyecekti. Bu yüzden yine altı farklı bitkiye ihtiyacı vardı. Bunların her biri farklı ama uyumlu olmalıydı. Selin hoş bir çiçekçiye girdiğinde oradaki ablayla inanılmaz güzel anlaşmıştı. Ablaya tüm planından bahsederek kafasındaki dekorasyonu kelimelere dökebildiği kadarıyla anlatmıştı, onun önerilerini dikkate almak istiyordu. Sermin ablanın önerisi orkide olmuştu, hatta Selin'e farklı bitkiler seçmek yerine sadece orkide seçerek onun renklerinin avantajından yararlanabileceğini söylemişti. Bu plan onunda aklına yatmıştı. Sermin abla, Can ve Selin kafa kafaya vermiş hangi renk orkide seçmeleri gerektiğini kararlaştırmaya çalışıyorlardı. Can içlerinden birinin kesinlikle mavi olması gerektiğini şiddetle savunuyordu. Sermin ablanın önerisi ise fuşya idi. Selin her ikisini de kırmak istemediği için iki renge de onay vermişti. Kalan renkleri ise beyaz, sarı, mor ve pembe olarak seçmişlerdi. Siparişlerin teslimini yine yarına aldıklarında Selin, Sermin ablayla ayak üstü orkideler ve bakımları konusunda sohbet etmişti. Çiçekleri hemen solsun istemiyordu bu yüzden gerekli her noktayı aklına not alarak ayrılmışlardı çiçekçiden. Selin burada çok farklı ve güzel bitkilerde görmüştü ama dekorasyonda alan alan ilerlediği için daha sonra yeniden gelecekti. Sermin abla Selin'in tanıdığı en güzel çiçeklerin annesi olmuştu. Onun yeni adı çiçek anneydi. Doğrusu Sermin ablada bu takma isme bayılmıştı. Selin çiçekçiden çıktıktan sonra orkidelerin altına küçük masalar alma kararı vermişti. Hafif yüksek masaların üzerinde durmasının daha hoş olacağını düşünmüştü. Bu yüzden farklı bir mağazaya girerek ahşap renkli masalardan altı adet sipariş vermişti. Bu küçük masaları çiçeklerle aynı renge boyadığında kesinlikle daha güzel görünecekti. Bu harika fikir de Can'dan çıkmıştı.


Yorgun halde yeniden dükkana döndüklerinde giriş kapısı değiştirilmiş ve koridorun boyası tamamlanmıştı. Ahmet bey herkese yemek sipariş etmiş ve mola verilmişti. Can mutfağa girdiği gibi yemekleri görünce masaya uçmuş, dört beş parça pideyi tekte ağzına atmıştı. Ahmet beye Selin'i şikayet etmeye başlamıştı bile. " Saatlerdir mağaza mağaza geziyoruz ne bir kahve ısmarladı ne de yemek!" diye şikayetçi olduğunda Selin arkadaşının şaka yaptığını biliyordu. Bu Can'dı, o böyle biriydi. Yemek molaları da bol kahkahalı geçtiğinde artık herkesin evine dönmesinin vakti gelmişti. Ahmet bey tüm mahalleliye içten teşekkürlerini iletmiş ve onları uğurlamışlardı. Şimdi baba kızın kalan işleri devralma vakti gelmişti. Hızlı ilerlemesi adına bir çok işi kendilerine yıkmışlardı, aşağıdaki üç odayı da kendileri boyayacaktı. Ahmet bey yarın için banyo ve mutfakta tadilat başlatacaktı, daha sonrada salona bar kurulumu gerçekleşecekti. Bu alanların boyası tadilat işlemleri sona erince yapılacaktı. Her ikisi de boya için uygun tulumları giyerek işe koyulmuşlardı, Selin'in boyamaya başladığı okuma odasının rengi açık mavi olacak, Ahmet beyin boyadığı normal alan ise krem rengine boyanacaktı. Bu alanda bohem dekorasyon daha fazla olacağı için duvar renginin de daha sade kalmasına karar vermişlerdi. İkili gece boyu çalışmaya devam etmiş, yorgun olmalarını göz ardı etmişlerdi. Ahmet bey odanın boyasını bitirmiş, tavan boyalarını yenilemeye koyulmuştu. Hem girişi hem de normal alanın tavan boyası bittiğinde Selin küçük cüssesiyle okuma odasını daha yeni bitirebilmişti. Son olarak oranında tavanı boyandığında şimdilik yarın için her şey hazır görünüyordu. Baba kızın artık dinlenmeye ihtiyacı olduğundan ortalığı hızlıca toparlamış ve eve geçip az da olsa dinlenmişlerdi.

Ertesi gün Selin yine erkenden yatağından çıkmış, hızlıca ayılmak için kendine sert bir kahve demlemişti. Ahmet bey bugün daha hızlı davranmış Selin'den önce dükkana koşmuştu. Ustaların geldiğini söylediğinde Selin yorgun olmasına rağmen fırlamıştı yataktan. Bugün düne kıyasla daha az işleri vardı, ustaların işlerinin bitmesini bekleyeceklerdi. Ahmet beyin söylemesine göre bir haftaya kalmaz evdeki tüm tadilat bitecekti. Selin yine koşar adım çarşıya giderek Rüya terası için bir pankart hazırlatmıştı. Bunu dükkanın girişine asarak insanlara reklamı göstermesi gerektiğini düşünüyordu. Herkesin haberi olmalıydı, bilen bilmeyene anlatmalıydı. Selin dükkana döndüğünde tıpkı aklıdaki gibi ilk iş pankartı asmıştı. Yoldan geçen mahalleli Selin'e gülen gözlerle bakıyor, iyi dileklerini sunuyordu. Bugün ustalarla babası ilgileneceği için bir menü taslağı çıkartmak için uygun bir gün olduğuna karar vermişti. Dükkanın girişine attıkları eski masaya kurulduğunda acı kahvesi eşliğinde sıcak ve soğuk içeceklerin taslak bir listesini oluşturmaya başlamıştı. Bir kafenin olmazsa olmazı olan her şeyi eklemişti, bazı değişik şeyler eklemenin burasını daha özel kılacağını düşünüyordu. Eski bir arkadaşı olan Çağrıya telefon ederek onu dükkana davet etmişti. Çağrı bar konusunda çok yetenekliydi. Kendine ait kokteylleri ve özel demleme kahveleri vardı. Menü konusunda destek almak için en doğru kişiydi. Onun reçetelerini kullanmak Rüya terasının büyük ve özel olmasında önemli bir rol alacaktı. Tatlı kısmı tamamen kendisinden sorumlu olacaktı çünkü Selin'in de en yetenekli olduğu alan tatlılardı. Hem elinin lezzeti vardı, hem de bir sürü tarif karıştırarak farklı tatlar yakalamayı bu güne kadar çok iyi başarmıştı.


Selin ayaklanıp içerideki son durumu kontrol etmeye gitmişti. Mutfak neredeyse bitmek üzereydi, çok az bir işi kalmıştı. Tuvalet için işler henüz başlamış bile değildi. Salonda ufaktan hazırlanmaya başlamıştı ama uzun süreceği belliydi. Hayallerini gerçekleştirmiş olmanın verdiği gururla izliyordu Selin her yeri. Yapılacak bir dünya iş olmasını kendine dert edinip durmasa şu an için hiç bir sorun yoktu aslında. Selin sadece biraz sabırsız yaklaşıyordu olaylara, bir an önce tüm hazırlıklar tamamlansın ve Rüya terası açılsın istiyordu. Tabi o zamanlar tüm derdinin açılana kadar olan aşamada kalacağını zannediyordu ama işlerin öyle olmadığını sonradan öğrenecekti. Selin, Can ile birlikte omuz omuza vermiş salonun kapı pervazına yaslanmış bir halde barın kurulumuna başlayan ustaları seyrediyordu. Selin burası için en doğru kararı duvarları boyamak yerine komple siyah beyaz çizgili mermer kaplama yapmakta vermişti. Barın kurulumu tam orta alana gelecek şekilde ayarlanıyordu. Arka kısmına bir difriz ve bir depo yapılacaktı. Alkoller için bar arkası display yüksek olmayacaktı. Sunum için iki üç raf üste konulacak kalan tüm alkoller personelin rahatlıkla yetişebileceği bir yükseklikte olacaktı. Barın rengi genel olarak beyaz mermerden yapılacaktı. Hem temiz hem de şık bir görüntü ortaya çıkacaktı. Yukarıda bardakları asmak için siyah raflar kullanılacaktı. Şarap, şampanya ve martini bardakları asılı kalan tüm bardaklar bar içine dizilecekti. Can kurulum devam ederken Selin'e çarşıya gitme teklifinde bulunmuştu. Sanırım tüm bu hazırlık onu bile heyecanlandırmıştı, daha şimdiden gidip bardakları almak istiyordu. Selin heyecanlı arkadaşını sakinleştirmeye çalışmıştı, Dur Can daha çok erken. Kurulum bitsin burası bir temizlensin ondan sonra ürünler ve bardaklar getirilecek.

Can küçük bir çocuk gibi heyecanını kontrol altına almış ve Selin'in sözünü dinleyerek dışarıdaki masaya kurulmuştu. Tam oturduğu sırada önünde duran lüks arabaya anlam verememiş ama içten içe de, Daha Selin'in kafesi açılmadan duyuldu mu acaba? diye düşünmüştü. Arabadan inen karizmatik adam ona kısa bir bakış atarak yanına ilerlemişti. Can giyiminden dolayı olsa gerek bu adamın saygıyı hak ettiğini düşünmüş, ayaklanmıştı. Adam söze, Merhaba, diyerek giriş yapmıştı. Can da aynı samimiyetle yanıt verdiğinde, "Selin burada mı acaba? Onunla görüşecektim." diyerek konuya giriş yapmıştı genç yakışıklı. Can'ın, Selin'in içeride olduğunu söylemesine fırsat kalmadan kapıdan Selin çıkmıştı. Selin kollarını kocaman açmış ve içten bir ses tonuyla, Hoş geldin Çağrı, diyerek yıllardır görmediği arkadaşına sıkıca sarılmıştı. Çağrı da ona aynı sıcaklıkla yanıt vermişti. Senelerin değiştirdiği arkadaşına baştan aşağı bir bakış atarak, Bak bak! Nasıl da güzelleşmişsin, diyerek iltifatlarını peşi sıra sıralamıştı. Selin halinden gayet memnun bir tavırla sandalyeyi işaret ederek, Gel şöyle oturalım, diyerek Can'ın oturduğu yerden kalkmasına neden olmuştu. İmalı bakışlar eşliğinde içeriye geçen Can içinden bu adam bir gitse de hakkında her şeyi öğrensem diye geçiriyordu. Selin'i ilk defa dışarıdan biriyle bu kadar samimi görmüştü.




BÖLÜM SONU...

YORUMLARINI BENİMLE PAYLAŞMAYI UNUTMA SEVGİLİ OKUR ÇOK YAKINDA GÖRÜŞMEK ÜZERE

Loading...
0%