Yeni Üyelik
11.
Bölüm

9. Bölüm; Toplantı

@kurtxx

NATHAN SLOKİA'NIN ANLATIMIYLA...

-TOPLANTI GÜNÜ-

 

Önümde serili olan kıyafetlere bakıyordum. Toplantı diye diye gelen toplantı günü tüm saray ayaklanmıştı. Hizmetliler babamın kıyafetleri ile koşuşturup durupken Hern odaya giriş yapmıştı. Onu umursamadan önümde karar vermye çabaladığım siyah deri elbise ve parlak lacivert olan yırtmaçlı elbiselerden birisini seçmeye çalışıyordum. Ayrıca daha ayakkabı, takı, saç ve makyajı halletmem gerekiyordu.

"Sürprizz." Duymazdan geldim Hern'ı. O ise bir kaç saçma cümlelerle mırıldanıp yanıma geldi ve kıyafetlere bakış attı. Kıyafetleri incelemeye dalmışken ben de seçtiğim o iki elbise dışında olan elbiselere bakıyordum. Gözüme takılan taşlı siyah gri renginde olan bir elbisdeyi de diğerlerinin yanına koydum. Bana yandan bir bakış atan Hern şimdi sanki o giyecekmiş gibi bu elbiseyi de incelemeye başlamıştı.

"Bu taşlı olan daha yakışır sana."

"Sen giymeyecek misin?" Dediğimde başını hemen kaldırıp bana baktı. Ben gülmeye başlayınca omzuma vurdu.

"Ben erkeğim gerizekalı!" Gülmeye devam ettiğimde nedense aklıma Hern'ın elbiseli hali gelmişti. Aklımda canlanan bu görüntü ile daha da gülmeye başlamıştım ki karnım ağrımaya başlamıştı.

"Ne gülüyorsun Nat.!" Zar zor olsa da gülüşümü kontrol etmeye çalıştım ve ciddiyetimi toparlayıp ona baktım. Niye buy kadar gülmüştüm ki? Gerçi o görüntüyü düşündükten sonra...

Hern'e bir şey olmadı anlamında omuz silktikten sonra odadan çıkmasını rica ettim. Çıktığı an elbiseyi alıp üzerimde denedim. Vay be, Hern'ın sözünü dikkate aldığım bir zaman olacakmış...

Elbiseyi giydikten sonra aynanın karşısına geçip kendime baktım. Askılı bir elbiseydi ve göğüs dekoltesi çok azdı. Ufak bir yırtmacı vardı ama çok hoş duruyordu. Gözlerim masamın üzerinde olan siyah, ince ve uzun olan eldivene çarptı. Elbise ile yakışacağını düşündüğüm için hemen alıp ellerime geçirdim. Dirseğime kadar uzanan bu eldivenin kenarında kar tanesi deseni vardı. Üstümü değerlendirmesi için Hern'ı çağırdım.

"Hern!" Odaya girdiğinde bakışları dağınık olan etraftan sonra bana döndü. "Nat. nerde?" Göz devirdim.

"Güzel olmuş mu?"

"Eldivenler olmasa bu kadar yakışmazdı." Bakış attıktan sonra saçımın yapılması için görevliyi çağıracakken Hern saçımın açık olursa daha hoş olacağını söyledi. Bir kaç dakika bunu tartıştıktan sonra saçımın açık kalcağı konusunda sonuca vardık.

"Beni dinle, aşırı yakışır."

"Bir kaç küçük örük hoş dururdu bence."

"Sadece açık kalsın kalsın."

"Dalgalı mı yapayım?"

"Düz kalsın."

"Neden? Çok sade durur."

"Sade yakışıyor sana zaten."

"Nerden biliyorsun ki! Sanki çocuklu arkadaşı."

"Bir manada öyle oluyoruz zaten."

"Boş versene... tamam. Açık dursun."

Saçımı tararken Hern hazır olunca onu çağırmamı söyleyerek odadan çıktı. Cevap vermek yerine saçımı taramaya devam ederek düzleştiriciyi prize taktım. Isınmasını bekliyordum. Bir kıskaç toka ve düzleştirici ile saçımı yaptıktan sonra makyaj için masama geçtim. Çok uğraşmak istemediğim için bir rimel, bir allık ve bir ruj işimi görmüştü. Kapatıcılık veya fondoten gerektiren bir şey olmadığı için onları ellemedim bile. İşte bu kadar mükemmel bir varistim.

Çekmeceleri karıştırarak bir yeşil taşlı gümüş küpe ve onla uyumlu gümüş kar taneli kolye ile hazırlığımı bitirmiştim. Ayakkabı olarak sade, parlak bir topuklu ayakkabı seçmiştim. İşim bittiği için odadan çıktığım da hizmetliler odayı toparlamak için girmişti. Tpuklularımın sesi yankılanırken babamın odasına varmıştım.

Kapıyı çaldığımda 'Gel.' Sesi duyuldu. İçeri girdiğimde babam beyaz bir gömlek, siyah kravat ve siyah pantolon ile güzel bir kombin içinde bulunuyordu. Bana baktığında gözleri parlıyordu ama bu kısa sürmüştü.

"Çok güzel olmuşsun." Dedi bana bakarak. Gülümsediğimde odaya giren Hern hazır olduğunu söyledi. Beraber dışarı çıktığımızda toplantı için su krallığı ile ateşl krallığının arasında ki olan 'Savaş Kulesi' nin olduğu yerde yapılacaktı...

 

------------------------------

HERN SLOKİA'NIN ANLATIMIYLA...

-TOPLANTI YERİ-

Toplantı için yürürken koridorlarda başka krallıklardan varisler de gelmişti. Onların bakışları arada bir buraya kaysa da önlerine dönüyorlardı. Son derece hoş ve kaliteli bir yerdi. Toplantının olacağı yere gitmeden önce ben ve Nathan varislerin tanışması için ayarlanan odaya gidiyorduk. Babam ise toplantı odasına girmişti bile.

Kapının oraya vardığımızda kapıyı açan Nat. hemen içeri girip ortada belirgin olan yuvarlak masanın bir kenarına geçti. Ben ise etrafı inceleyerek onun yanına oturdum. Sohbete dalan varisler bizi görünce gülümsediler. Ben hepsini tanıyordum ama Nathan hiç birini tanımıyordu. Genellikle babam beni yanında getirdiği için bu ortama alışmıştım.

"Selam Hern." Selam veren Silia'ya gülümsedim. Diğerleriyle biraz sohbet ettikten sonra gözler Nat.'a döndü.

"Selam. Sen hangi krallıktandın? Yeni görüyorum seni. Su varisisin galiba?" Dedi Sterw. Gülmemle Nat. bana ters bir bakış attı. Nathan biraz gergindi. Bana bir bakış daha atınca gözlerimi kırptım sorun yok dercesine.

"Nathan ben. Prentila krallığının asıl varisi." Bir kaç şaşkın nida döküldü.

"Ciddi isin? Hern varis değil miydi?"

"O konu biraz karışık." Diyerek Elsyra'nın sorusunu erteledi Nat.

"Bence herkes kendisini tanıtsın yeniden. Ne de olsa Nathan yeni. Daha iyi olur hepimiz için." Urstall'ın ortaya attığı fikir ile herkes kendisini tanıtmaya başladı.

"Ben Sterw, toprak krallığının varisiyim. Sevdiğim tek şey ok atmak veya eskrim dersleri. Uykuyu unutmamak gerek." Neşeli sesiyle kendisini özetleyen Sterwden sonra sözü alan Silia'ydı.

"Silia Brawt. Dakraw krallığının varisiyim ve hobim yok. Sadece eskrim dersi alıyorum çoğu varis gibi."

"Ben Urstall. Sarmy krallığının varisiyim ve hobim üzerinde düşünmem gerek..." Duraksadı. "Galiba satranç gibi oyunlar." Gülümsedi.

"Ben Minntrel, Ateş krallığının varisiyim." Dedi zarif kızıl bomba. "Eskrim ve dans dersleri alıyorum. Bazen de piyano."

"Ben Darsell, buz krallığının varisiyim ve eskrim gibi dersleri severim. Hobim, eskrim."

"Ben de mi tanıtacağım?!" Dedim onlara bakarak. Güldüler.

Nat. öksürünce herkes ona döndü."Ben Nathan, toprak krallığının varisi ve hobim yok ara da bir eskrim dersi alırım." Aşırı ciddi sesle konuştuğundan araya "Hobiye uyku girer mi?" Diye neşeli bir sesle soru atmaya çalıştı. Ciddi bir kızdı ama kendi içinde neşeli gibi bir şeydi. Çözülemezdi.

Araya bir kaç esprili sohbet girince çoğu kişi Nathana ısınmıştı. Kızlar Nat.'ı aralarına çekince ben de diğerlerinin yanına geçtim. Geçmiş olsun Nat. sen şimdi sorulardan zor kaçarsın.

Konuşma vakitleri giderken bir kaç kişi ortaya Su krallığını gezme fikrini atınca bir sessizlik çöktü ortama. Bazı kişiler gidilmemesini söylüyordu ama söyleyen tek kişi Siliaydı. Nathan susmuş cevap vermezken diğerleri de gitmeye karar verince ayaklandık. Anlaşılan güzel bir gün olacaktı. Ayağa kalkan Nat.'ın yanına gittiğimde beni görmezden gelerek Minntrel ile sohbet etmeye devam etti. Niye!

Güvenliği ikna edecek olan Darselldi ve ben içeride konuşulanları duymak için kapıya biraz daha yaklaştım.

"Size inanamamızı bekliyor musunuz cidden?"

"Belki de inanmanızı gerçekten bekliyorumdur." Su kralının sesiydi bu galiba.

"Kurulduğunuzdan beri kendisini saklayan krallık varisi kaybolunca mı ortaya çıkıyor, üstelik varisin yazdığı saçma salak bir kitap ile? Acınası bir yalan." Silia'nın annesi aşırı sinirliydi ve sesi katıydı.

"Senin için hep öyle zaten!" Su kralının sesi yükselmişti.

"Lütfen eski konuları açmadan bu konu üzerinde duralım." Dedi Ateş kralı. Ardından devam etti,

"Varislerin tehlikede olduğundan emin misiniz kralım?" Fakat devamını dinleyemeden Nat. kolumdan çekerek beni dışarı sürükledi.

"Ne yapırsun sen? Yürü hadi." Cevap vermeme izin vermeden diğerinin arasına fırlattı beni. İç çektikten sonra Sohbet ederek yürümeye başladık...

-----------------------

 

"Vardık!." Dedi Silia. Karşımızda koskocaman mavi bir kapı vardı buraya gelene kadar tamamen yeşil olan yer burda ağaçla süslemişti. Bir de büyük ihtimal Su krallığını temsil etmesi için akan bir şelale vardı kenarda. Sanki toprak krallığında gibiydik.

"Nasıl gireceğiz?" Ortaya soruyu atıp sustu Sterw. Su kralının onayı olduğunu söyleriz." Minntrel'in fikrine olumsuz yorumlar geldi.

"Sence öyle alırlar mı? Gizli girmemiz gerek."

"O nasıl olacak acaba Nat?" Dedim agresif bir sesle. Tüm kızlar elbiseliydi.

"İşte böyle," diyerek yüksekliği en az olan duvara yaklaştı be çok ufak olan bir çıkıntıya tutunarak kendisini yukarı fırlattı. Evet... hem de elbisesi yırtmaçlı olan bir kız dikkatlice hazar almadan yapmıştı.

"Yok artık!" Dedi Minntrel. Haklıydı. Erkekler zarzor yapsa bile o ve Silia zorlanabilirdi.

"Erkekler çıksın önce." Bağırdığında gözüm ilerleyen Darsell'e çarptı. Hiç sıkıntı çekmeden o da zıplamıştı. Ardından Sterw zor da olsa çıkmayı başarmıştı. Urstall ilerleyecekken erken davranan Silia hemen çevik bir şekilde atlamayı başardı. Ardından Urstall ve ben... sıra Minntrel'e gelince kızın çıkması imkansız gibi bir şeydi. Elbisesini yırtmacı rüzgar ile açılabilirdi ve rüzgar esmek üzereydi.

"Beyler." Dedi Nat. Herkes ona bakınca kollarını bağladı. "Centilmen yok mu ceketini iki dakika şu kızımıza verebilecek ha?" Silia gülsede sorunun cevabını beklercesine bakış attı. Sterw Gömleğinin üzerinde ki siyah çeketi aşağı fırlattığında varis teşekkür edip en sonunda çıkabildi. Sterw ceketine kavuştuktan sonra herkes aşağı atladı ve etrafı gezmeye başladık. Kenarda ki pınarın berraklığı çok güzeldi. Nehirler etrafta dolanıp daire şeklindeyken bir noktada geçmemiz için kapatılmıştı. Etrafta ki çiçekler en nadir türlerdendi.

"Hey! Buraya da gelin." Dedi Nathan. Etrafta mantarlar vardı ve üstünde kuşlar uçuyordu.

"Gerçekten de mükemmel ötesi bir yer."

"Su krallığının böyle mükemmel olacağını düşünemezdim." Dedim bir itirafta bulunarak. Diğerleri de bana katılınca güldük. Fakat duyduğumuz bir ses...

"Gençler!" Evet, güvenliğe yakalanmıştık ve gıcık birisi gibiydi.

"Kimsiniz?"

"Şey... varis, toplantı... gezmek." Kelimeleri karıştıran Minntreli Nat. toparladı.

"Burada olduğumuzdan kralınızın haberi var ve toplantıdalar hala. Sıkılmıştık ve krallığı gezmeyi talep ettik. Ne de olsa insan hiç görmediği bir yeri gezmek görmek ister değil mi? Siz de diğer krallıkları görmediniz. Görmek istemez miydiniz? Hemde bizim yaşımızdayken!"

"Söz yok, gelin." 4-5 tane daha güvenlik geldiğinde kelepçe çıkardılar. Kelepçe taktılar kollarımıza. Sözlerimiz önemsizdi...

------------------

"Nerdeyiz biz?" Gözlerim açıldığında etraf karanlıktı ve her yer sadece ağaç doluydu. Nefes almaya çalıştığımda gelen sulu toprak kokusu ile yerimden sıçradım. Ah! Bir insanı böcek ve solucan olan yere atmak ne kadar mantıklıydı ki? Üsteleki ben varisim! Yani... asıl varis olmasam da varisim işte.

"Bizi bir ormana kapattılar mı cidden?!" Urstall'ı sinirli görmeye alışık olduğum için umursamazdan gelebilirdim ama Sterw? O ile boş boş volta atıyordu, sakinleşmek istercesine... Etrafa baktığımda Minntrel kenarda Silia ileydi. Darsell Sterwi sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama ortalıkta Nat. yoktu.

"Nathan!" Dedim gür bir sesle. Cevap gelmese de variler bana bakmıştı. "Nat. nerde?" Dedim hemen. Bilmiyorum dediklerinde şok geçirdim. Neredeydi bu kız? Hızla ilerlerken diğer varislerle arkamdan geliyordu. Sterw sinirinden çıkarak koşup yanıma geldi.

"Nerde bu kız? Kimse görmemiş." Dedi.

"Bilmiyorum." Dedi sakinleşmek istercesine.

"Onu seviyor musun?" Dediğinde bakışlarımı ona çevirdim. Hayır, ölen kardeşim gibiydi o...

"Kardeşim gibi. Hani birisinin abisiymiş gibi hissedersin ya. O duygunun yoğun ama sınırdan geri hali." Dedim. Başını salladı. İlerlerken duyduğumuz sesle duraksadık. Bu oydu ama onu göremiyorduk.

"İmdat!" Cama vurma sesi geliyordu. Hızla koşarken çıkan silah sesi ile duraksadık. Bu ses herkesi suspus

"Hey, biz sadece geziyorduk." Dedi Nat. bağırarak. Onun sesiyle derin nefes verip koşmaya devam ettim.

"Tek bir kelimede ölürsün küçük varis." Gözüm Nat.'ı görünce içime rahatlık bassa da adamın cümlesi ve camın içinde ki Nathan'ın kafasının olduğu yerde ki küçük deliğe dayanmış olan silah namlusu ile donakaldım.

"Ne?" Dedi Minntrel fısıldayarak. "Ne oluyor." Varisler şaşkınken Silia'nın bir küfür savurduğunu duyduk.

"Ne oldu Silia?" Dedi Darsell hemen.

"Onu ben sanıyor..."

"Ama benzemiyorsunuz." Cevabıma elbisesinin altına saklı olan hançeri çekip tutma yerini açtı ve küçüklük fotoğrafını bana uzattı.

Tamam... bu benziyordu.

"Ne yapacağız."

"Kahretsin!"

"Sakin olun..."

Biz... Biz nasıl bir şeyin içindeydik?

----------------

Loading...
0%