@kuryil
|
Kuru zeminin hissiyatı ile gözlerimi açtım.
“Neler oluyor?” derken olanları hatırladım.
“Lan? Neden çıplağım?”
Bakstır haricinde bütün kıyafetlerim gitmiş!
Işınlanma ile ilgili mi? Kıyafetlerim benimle gelemedi mi?
O zaman neden bakstırım hala var.. neyse ki bugün sade siyah giymişim.
Yerimden doğruldum ve etrafıma baktım..
Burası.. aynı mağara değil mi?
Hala ortasında parlayan kaide olan mağaradayım.
Yoksa.. bu bir rüya falan mıydı? Saklanmak için geldiğimde bayıldım mı?
Tam o anda, etraf bir anda sarsılmaya başladı!
“Lan! Deprem mi oluyor!?”
Bulunduğum mağara çökecek gibi sallanıyor!
Aceleyle koşmaya çalıştım. Ancak sarsılan mağarada dengemi bulamadım. Yere devrile devrile geldiğim girişe döndüm.
Sonra o dar geçitten tekrar geçtim ve dışarı çıktım.
Dışarı adımımı attığım anda.. deprem durdu. Ancak sesi hala geliyordu. Arkama baktığımda mağara girişinin hala sallandığını gördüm!
Yani deprem her yerde değildi, sadece mağarada!
Koşarak uzaklaşmaya başlamıştım ki birkaç metre ötede şiddetli bir yıkılma sesi duydum!
Arkamı dönüp baktığımda.. mağara girişinin çöktüğünü gördüm.
Nefes nefeseydim.
“Ucuz atlattım.”
Sonra ayağa kalktım ve arkamdaki manzaraya baktım.
“Burası.. pek tanıdık gelmiyor.”
Girerken bir ormandaydım ama şu an bir tepenin uç kısımlarına yakındım.
Baktığım tarafta tepenin altındaki orman görülebiliyordu. Sık bir şekilde, bulunduğum tepenin her yerini saran ağaçlarla doluydu. Ormanın ötesinde ise..
“O ney lan öyle?”
Bu bir.. şehirdi. Yani normal bir şehir değil.. kale surları ile çevrili bir şehir!
O anda gözlerimin önüne bir yazı geldi!
[İlk adımın için Tebrikler!]
Bu da ne?
Aynı bilgisayar oyunlarındaki gibi.. ancak bunun bir hayal falan olduğunu düşünmedim. Ben o kadar basit bir tip değilim. Dahiyim. O kadar yaşanan şeylerden sonra bunların gerçeklik olduğunu anlayabiliyorum. Yani ben şu an gerçekten de başka bir dünyaya gönderildim.. hem de yaşlı bir adamın ev hevesi yüzünden.
Aslında böylesi daha iyi. Eğer benden dünyayı kurtaran kahraman falan olmamı istese dertle dolu bir hayatım olurdu. Ancak bir isteği olmadı. Yani kafama göre yaşayabilirim değil mi?
Bir süre sonra ekrandaki yazı değişti.
[Diyara olan yolculuğun ve maceralarının başlangıcı için bir başlangıç ödülü alacaksın!]
[Seç bakalım!]
Kenkes: Demirciler Tanrısı Örs’ün insan zamanından kalma yaptığı kadim kılıç Frovia: Demirciler Tanrısı Örs’ün insan zamanından kalma yaptığı kadim zırh seti. Döngü Tanrısının Kutsaması: Haftada 1 kez ölümden dönme hakkın olur. Kaybolmuş Bir Tanrının Kan Hattı: Damarlarında kutsallık akmaya başlar. Kendi Soyunu Uyandır: Kanında gizli olan soy gücünü uyandırırsın.
Aa giriş için baya bonkörler. Bunu beklemiyordum. Beni bu bakstırlı halimle diyara salacaklar sanmıştım.
Önümdeki yazılara baktım.
Bu seçeneklerin her biri bir ödül bahşediyor. Hepsini okuduktan sonra fark ettim ki bu geldiğim dünyada.. tanrılar var. Neden bu ödüller seçildi bilmiyorum. Belki de bahsi geçen tanrılar ile bir bağlantım vardır?
Bir tanrıya ait zırh seti ile kılıç.. yani bu spesifik bir ödül. Sonuçta bahsi geçen demirciler tanrısı kim bilmiyorum ve insanken yaptığı eşyalar nasıldır onu da bilmiyorum. Yine de diğer ödüller ile yan yana duruyorsa kaliteli bir şey olmalı.
Döngü tanrısının kutsaması.. tam korkaklara göre bir kutsama. Yani ölmeyi düşündüğü için bu kutsamayı alıyor değil mi? Eğer ölmeyi düşünürsen kazanmayı nasıl başaracaksın ki? Adeta insanın hırsını öldüren bir kutsama.
Kaybolmuş bir tanrının kan hattı.. bu o yaşlı adam mı? Sonuçta evini bulamadığını söylemişti. Belki de kendi soyunu bana veriyordur.. damarlarında akan kutsallıktan bahsetmiş. Yani bana tanrı olma gücü falan mı verecek?
Bu da cazip. Eğer son seçenek olmasa büyük ihtimal bunu seçerdim.
Çünkü son seçenek, bana başkalarına sırtını dayamama gücü veriyor.
“Damarlarımda akan asil kanı ortaya çıkarmayı seçiyorum.” dedim. Orada asil yazmıyor biliyorum. Ancak eğer bana aitse kesin asildir. Sonuçta muhteşem bir dahiyim değil mi?
Bu seçimim ile bir anda havaya yükseldim! Bir ışık haresi ile sarıldım!
Kaslarım.. vücudumun her yeri.. karıncalanmaya başladı.
Ve o sırada bir şeyler daha olmaya başladı!
Kaslarım.. şekil değiştiriyordu!
Önceden de kayda değer derecede yapılı olan vücudum daha da kaslanmaya başladı!
Vücudum gittikce irileşiyordu!
O anda görüş alanım da değişmeye başladı.
Bunun sebebi.. saçlarımdı. Saçlarım uzamaya başlamıştı!
Bir süre sonra omuzlarımı bile aştı. Neyse ki orada durdu ve beni rapunzel haline getirmedi.
Bu işlem bir dakika kadar sürdü.
Hemen sonrasında, tekrar aşağıya indim.
Kaslarıma baktım. Şu an bir olimpiyatçının maximum hali gibiydim. Boyumun 1.90 olması ile beraber adeta bir tank oldum.
“Atalarım süper insan falan mıydı benim?” diye sorguladım.
Bir an sonra, gözlerimin önüne durumu açıklayan yazılar geldi.
[Soyunuz uyandırıldı! Kanınızdaki kayıtlara bakılarak soyunuz adlandırılıyor..]
[Soyunuzun adı: Delinin Kan Hattı!]
Ne! Bu saçmalık da ne böyle!? Delinin kan hattı mı? Bu bir kamera şakası falan mı?
İnsanların bana seslenme şekli yetmiyor, şimdi bu yazıları gönderen varlık mı benimle dalga geçiyor?
Yazılar değişmeye devam etti.
[Osmanlı İmparatorluğunun önde gelen korkulan ordusu Deliler. Senin soyun onlara adını veren ilk Deliye dayanıyor!]
-Deli’nin Kan Hattı-
Vücudun insanüstü bir boyut kazanır. Kıl köklerin daha verimli hale gelir ve doğurganlık oranın artar. Ölümcül tokatlara sahip olursun.
Etki: (Güç istatistiği orta derecede artar), (Dayanıklılık istatistiği büyük oranda artar), (Büyü- Bilgelik İstatistiği zihinsel kısıtlamalardan dolayı kullanılamaz haldedir), (Asla zırh niteliği taşıyan eşyalar giyemezsin), (Asla silah tutamazsın), (Derin, Güç istatistiğinden extra direnç kazanır), (Tokatların Ölümcüldür)
Bu.. yani deliden kasıtları osmanlıdaki ordu mu? Benim atalarım oraya mı dayanıyor?
Tamam.. şimdi kabul edilebilir oldu. Bir an gerçekten bana deli diyorlar sandım.
Bana! Benim gibi bir dahiye!
Kan hattının detaylarını okudum.
Yani beni hayvan gibi yapan bu yeteneğin yan etkisi. Bunun dışında, istatistiklere de sahipmişim. Güç istatistiğimde orta derece ve dayanıklılıkta büyük oranda artış.. bu istatistikler ne işe yarıyor ki?
Bir dakika, bu dünyada büyü de mi var!? Ve ben onları kullanamıyorum! Bu beni üzdü işte. Fantastik filmlerdeki o büyüleri yapabilsem çok havalı ve eğlenceli olurdu.. neyse büyücülük zaten korkaklara göredir. Adam dediğin göğüs göğüse çarpışır.
Ne dur.. zırh ve silah da mı kullanamıyorum?
Bu kan hattının bana yararlı olduğuna emin miyiz? Beni resmen savunmasız bırakmış bu!
Ancak son cümle ile fikirlerim biraz değişti. Ölümcül tokatlarım var demek.. aklıma osmanlıdaki deliler hakkındaki efsaneler geldi. Tokatları ile atları öldürdüp zırhları yamulttukları efsaneler. Böyle bir büyülü dünyada bu güç nasıl seviyelere gelir?
Heyecanlandım. O kadar da kötü olmayabilir o zaman.
O anda önüme bir yazı grubu daha geldi.
-Görev: Akçamera Şehrine Ulaş-
Ödül: Bir seçim hakkı. Koşul: Görevi aldıktan sonra 30 gün içinde ulaş.
Hmm? Bir şehre ulaşmamı ve bunun karşılığında ödül vereceğini söylüyor. İlginç.. gerçekten bir oyun gibi. Belki de o yaşlı adam ben anlıyayım diye bu şekle sokmuştur?
Ufka baktım.
Bahsettiği şehir şu ilerideki mi?
Çok uzak görünmüyor. Ormanı aşmam yeterli olmaz mı?
Gerçi emin de olamam.. sonuçta görüş alanımda tepeler ve dağlar da var. Eğer 30 gün veriyorsa, oraya giden dümdüz bir yol olmayabilir. Eğer burası bir fantasy dünyası ise yani kılıçlı büyülü falan, o zaman burada modern dünyadaki yollar olmamalı. Yani eğer olsaydı o zaman yüzüklerin efendisinde frodo o kadar yolu dolana dolana gitmezdi değil mi?
O sırada bir *DİNG* sesi geldi ve hemen ardından bir kutlama müziği gibi bir şey çaldı. Bu sırada da gözlerimin önüne bir yazı grubu geldi.
[Başlangıcınız için bir seçim hakkı kazandınız!]
[Lütfen birisini seçin.]
[3 kez dirilme hakkı] [50 saldırıyı engelleme hakkı]
Hmm? Görevde bahsedilen ödül de seçim hakkıydı. Yani bundan bahsediyor.. bana rastgele ödüller seçme hakkı veriyor.
Burada yine dirilme hakkı mı geldi?
Zaten bir kez reddetmedim mi bunu? Hmm.. bunun diğerinden farkı haftada bir kullanım yerine istediğim zamanda kullanabilmem galiba.
Ancak yapamam. Ben korkak değilim! Ölmeyi düşünürsen gelişemezsin!
Bunun yerine diğer seçeneği seçtim.
[Ödülünüz için tebrikler! Unutmayın, saldırı engelleme haklarınız ölümcül durumlarda kendi kendine devreye girer. Bunun dışındaki durumlarda kullanım size kalmıştır!]
Buradaki mantık da basit, rastgele bir böceğin saldırısında bile hakkım gitmesin diye manuele bırakmışlar. Onun dışında tepki veremediğim ölümcül bir saldırı alırsam kendisi devreye giriyor.
Eğer dirilme hakkını alsaydım o zaman o an uğraştım neyse onda başarısız olabilirim. Sonuçta nerede dirileceğim belli değil. Olay yerinde dirilirsem basitçe tekrar öldürülebilirim. Başka yerde dirilirsem de üzerinde olduğum iş başarısız olabilir. Ancak saldırı engelleme hakkı hem canımı koruyup hem de üzerinde olduğum işi tamamlamama yardım edebilir.
Ding!
Bildirim sesini bir anda tekrar duydum.
Ve gözlerimin önüne bir yazı geldi.
[Bir engelleme hakkınızı harcadınız! Kalan: 49]
Lan!
Bana bir şey mi saldırdı!?
|
0% |