Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Kurtarıcınım

@kuryil

‘ŞAAP!’ diye yüzüme tokadı yedim!

 

Acımamıştı. Eli çok güçsüzdü..

 

Ona kaşlarımı çatarak baktım. “Bunun neden yaptın şimdi?”

 

Kız, yüzünde korku dolu ifade ile ve gözleri yaşlıyken bana baktı. “Kimsin sen!? Odamda ne işin var!?”

 

“Odan mı?” ellerimle etrafı gösterdim. “Eğer odan böyle bir yerse evin de ahır olsa gerek.”

 

Kız telaşla etrafa göz attı. “N-Neredeyim ben?” dedi korkulu sesiyle. “Nereye getirdin benii! Sapııık!” dedi ve karnıma tekmeler atmaya başladı.

 

..hiç acıtmıyordu.

 

O anda ayağını daha aşağıya sertçe vurdu!

 

Tam da bacak arama!

 

[Bir engelleme hakkınızı harcadınız! Kalan: 29]

 

..az önce bok yoluna bi engelleme hakkım gitti ama hiç üzgün değilim. Eğer engellenmese, işte o zaman üzülürdüm.

 

Tekmelemeye devam ettiği sırada bir anda kızın gözleri farkındalık ile parladı. “Babam. Gerçek babam nerede!”

 

Gerçek babam mı?

 

İnsan babasından bahsederken neden ‘gerçek’ deme ihtiyacı duyar ki?

 

Bu kızın kaç tane babası var?

 

“Babama ne yaptın! Dağ ayısıı!”

 

Dağ ayısı mı?

 

Bu kız niye durduk yere beni övüyor?

 

Oh dur.. yoksa bunu hakaret olarak mı söylüyor?

 

“Gerçek baban kim ya?”

 

Sorumdan sonra yaşlı gözleri ile bana hınçla baktı. “Gorgon babam tabiki de! Kendisi çok gizli bir örgütün lideri! O benim gerçek babam!”

 

Dur ne?

 

Gorgon onun babası mı?

 

Ama bu hiç mantıklı değil.. kim kızını tanrılara kurban eder be?

 

..sanırım ‘gerçek’ babası Gorgon’un öldürülmüş olma ihtimalinden bahsetmemeliyim. İşleri daha kötü hale getirmeyelim.

 

“Onun neden gerçek baban olduğunu düşünüyorsun? Senin baban Akçamera Şehririn Lordu değil mi?”

 

Oh dur.. şimdi bunu nereden bildiğimi sormasın bu kız?

 

“Hayır! Gorgon babam her şeyi anlattı! O beni küçükken kaçırmış! Benim asıl babam Gorgon!”

 

Aa sorgulamadı.

 

Bir saniye.. bu anlattıkları da ne böyle? Çok dramatik duruyor.

 

“Nasıl kaçırdı ya bi daha detaylı anlat bakalım.” dedim köşeye çekilip otururken.

 

O anda kız da olduğu yerden doğrulup geri geri sürünerek mağara duvarına yaslandı.

 

Korku ile ellerini göğsünün önünde birleştirmişti. Bana ve etrafa bakıyordu.

 

“Neredeyiz biz?” diye sordu.

 

“Eh belli değil mi ormandayız işte.”

 

“..neden ormandayız?” diye sordu ve sonra bana döndü. “Gorgon babam nerede?” yüzünde panik ve endişe vardı.

 

“..bak kızım. Bahsettiğin kişi kel, yaşlı bi adam di mi?”

 

Kızın gözleri parladı. “Evet evet o! O Gorgon babam!”

 

“Senin baban aslında kötü tanrılara tapan bir tarikatçı biliyorsun değil mi?”

 

“Ne!?” diye şokla tepki verdi kız. “Gorgon babam tarikatçı mı!?”

 

“Bilmiyor muydun?”

 

Bu kızı fena kandırmışlar gibi..

 

“O adam Hastalıklar Tanrısı Ishal’a tapıyor. Seni de ona kurban etmek üzereydi.”

 

“NE?! ISHAL MI!? BU.. BU İMKANSIZ!!” kız inanamaz gözlerle baktı ve kafasını histerik bir şekilde iki yana sallayıp durdu. “Gorgon babam yapmaz.. o yapmaz.. o çok şefkatli çok iyi bir baba. O öyle kötü şeyler yapmaz.. yapmaz o.”

 

Ahh.. tam bir baş ağrısı.

 

“Sen.. hikayeni bana komple anlatmaya ne dersin?”

 

Bu sorum ile kızın histerikliği bitti.

 

Dalgın dalgın yere bakarken anlatmaya başladı.

 

Birkaç dakika sonra hikayeyi öğrenmiştim.

 

Onun adı önceden de öğrendiğim gibi Firdevs’miş. Yaşı 16. En sevdiği hayvan baykuş ayısıymış.

 

..hayvanla ilgili bilgiyi neden verdi ki bu? Hem baykuş ayısı ne lan?

 

Görünüşe göre bu kız görevde yazdığı gibi Akçamera Lordunun kızıymış. Tüm hayatını şehirde geçirmiş, el bebek gül bebek yetiştirilmiş bir kız. Daha önce hiç şehir dışına bile çıkmamış, kraliyet yemeklerine bile katılmamış. Yaşıtları olan soylularla bile evini ziyaret ettiklerinde tanışabilmiş.. çok korumacı bir büyütme tarzı. Bu çocuğun bu kadar saf olması normal. Yani en azından buraya kadarını dinleyince öyleydi. Sonra bir gün, konaklarına yeni bir bahçıvan atanmış. Firdevs’e çok samimi davranmış. Onu sevmiş, onunla sohbetler edip hikayeler anlatmış ve Firdevs ne derse desin itinayla dinleyip yorumlar yapmış, onunla oyunlar oynamış. En yakın arkadaşı olmuş. Bir gün yine babası rutin soylu yemeklerinden biri için şehirden ayrılıp başkente gittiğinde, bahçıvan ona yaklaşmış. Ona gerçek adının Gorgon olduğunu ve aslında onun babası olduğunu söylemiş. Ardından anlattığı hikaye ise tam bir film içeriği gibi;

 

Dediğine göre, Gorgon ile Akçamera Lordu küçüklükten tanışıyorlarmış. En yakın dostlarmış. Yedikleri içtikleri birbirinden ayrı gitmezmiş. Ancak bir gün, okullarına yeni bir kız gelmiş. Kız çok güzelmiş. Kahverengi dümdüz saçları, bembeyaz bir teni ve hilal kaşları varmış.. kısaca Firdevs’i tarif etmiş. Bu kız yüzünden okul dönemi araları açılmış.. ancak günün sonunda onun kalbini çalan Gorgon olmuş. Ancak bir sorun varmış. Gorgon avamdan gelen birisiymiş. Şehir Lordu ise o dönemin Şehir Lordunun oğluymuş. Yani yarıştıkları kulvar çok farklıymış. Ve bunu kullanmış da. Gorgon’a sürekli sorunlar çıkarmaya çalışıyormuş. En sonunda onu yaralayacak kadar ileri gitmiş. Bu yüzden Gorgon sevdiği kadın ile beraber şehirden kaçmış. Beraber sakin bir kasabaya yerleşmişler. Orada evlenip bir çiftçi hayatı yaşamaya başlamışlar. Sonra kadın hamile kalmış. Bu şekilde bir seneye yakın geçirmişler ve yeni doğan çocukları ile mutlu bir hayat sürdürmeye devam etmişler. Bu çocukları aynı annesi gibi temiz suratlı şirin bir kızmış. Bu şekilde devam ederken bir gece ansızın evlerinin kapısı kırılmış. İçeriye tanımadıkları maskeli kişiler girmiş ve.. kadını öldürmüşler. Sonra da Gorgon’un saç köklerini yakıp kel hale getirmişler. Tüm bunlar yetmezmiş gibi de, bebeklerini alıp kaçırmışlar. Gorgon’un bayılmadan önce son görebildiği, kaçıran kişinin sol kolundaki karga dövmesiymiş. Ve işte olay şu ki, Şehir Lordu’nun da elinde o dövmeden varmış. Yani anlayacağımız, şehir lordunun kaçırdığı kız Firdevs’miş.

 

İşte bu hikayeyi duyan Firdevs de.. inanmış.

 

Ne saf kız ama. O kadar çok hikaye okumuş ki bu tür şeylerin gerçek hayatta olacağına inanıyor. Yani tamam olabilir ama kalkıp da aynı gün okeyleyip kaçmazsın be kızım. Bu ne cesaret. Git bi araştır ilk ne var ne yok. Hayır en kötü ihtimal git kendi anana bi sor ‘ana beni sen mi doğurdun’ diye.

 

“Şimdi canım benim. Anlattığın hikaye çok acıklı kabul ediyorum. Ancak böyle şeyler filmlerde olur. Sen bi kendi ananı babanı hayal et bakayım. Suratlarını aklına getir. Benziyor musun benzemiyor musun?”

 

Firdevs gözlerini kapattı ve birkaç saniyeliğine düşündü.

 

Sonra tekrar açtığında, “Aa harbiden, ben babama çok benziyorum! Hatta ikimizin de karnında aynı noktada ben var!” kendi kafasına tokadı geçirdi. “Ben bunu nasıl düşünemedim yaaa.”

 

Yaşadığı aydınlanma ile birkaç dakika dalgın dalgın düşündü.

 

Sonra bana döndü. Suratında merak vardı.

 

“E peki sen kimsin?”

 

Aa işte kilit soru geldi.

 

“Ben kim miyim? Belli değil mi? Senin kurtarıcınım.”

 

“Oha gerçekten mi!? Sen o tarikatcıların hepsini dövüp beni kurtardın mı!?” kızın gözleri parlıyordu.

 

“Aynen öyle canım. Hepsini dövdüm. Ağızlarını gözlerini dağıttım. Sonra da tapınaklarını yıktım geldim!”

 

“Ohaaa! O yüzden mi üstün başın böyle toz içinde!?”

 

“Hayır ondan değil. Yıkılan tapınakta ezilme diye seni koruyordum ondan böyleyim.”

 

“Ay gerçekten miii!?” Kızın yüzü mutlulukla doldu. Sonra bir anda üstüme atladı! Bana sarılırken, “Teşekkür ederiiim!” dedi şevkle.

 

..lan bu kız daha az önce bana tecavüzcü demiyor muydu?

 

Az önceye kadar tecavüzcü sandığı adama mı sarılıyor?

 

..o kitaptan çıkan dede haklıymış. Bu kadar manyağın arasında ben dışlanmam gibi.


 

Loading...
0%