Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Piesedon..

@kuryil

Normalde bu söz beni rahatsız eder ama mevcut durumda işime geliyor. Yani ne kadar deli olduğumu düşünürse rolüm o kadar gerçekçi olur, değil mi?

 

Adam bitkinlikle başını ovaladı. Az önceki yetenekler bir şeylere mal olmuş gibi. Yani sonuçta adam yokluktan sis atıp ejderha kafası çağırdı. Üstüne değişik iğneleri üzerime attı. Bunlar hastalık tanrısı ile ilgili olduklarına göre.. yaptığı saldırıların her biri beni hasta etmeye yönelik büyüler olmalı. Engelleme yeteneğim sadece tepki veremediğim ölümcül saldırılarda devreye giriyor.. yani o saldırıların her biri beni sakatlayabilecek veya öldürecek güçte olmalı.

 

Bu durum, koca cüssemin bile güçlü büyülere karşı bir şansı olmadığını gösteriyor.

 

Dirilme hakkı almamam çok zekiceydi. Eğer şimdi koruma yerine dirilme olsa, daha ilk saldırıda ölebilirdim. Aslında ölsem iyi olur. Ya ölmezsem? Ya o saldırılar beni öldürecek değil de sakatlayacak saldırılar olsa? O zaman, bu şerefsizlerin insafına kalırdım.. belki de beni öldürmeden yıllarca işkence ederlerdi. Sırf o kim olduğunu bilmediğim tanrı hakkında bilgi almak için.

 

Huf. Neyse ki çok zekiyim de öyle bir hata yapmadım.

 

Adam birkaç saniye sonra tekrar kendine geldi. Dik bir duruş sergiledi ve hastalıklı gözleri ile beni süzdü. “Görünümünüz hakkındaki bilgi daha farklıydı.. ancak deliliğinize ve giyinim şeklinize bakılırsa siz yine de doğru kişisiniz. Zaten öyle olmasa kalkanı öylece geçemezdiniz. O kalkanı fark ettirmeden geçebilecek kadar güçlü birisinin de zaten bizi kandırmakla uğraşmasına gerek olmazdı.. o yüzden, hoşgeldiniz efendim.” dedi ve saygıyla başın eğip selamladı.

 

Onun söyledikleri beni şok etti.

 

Lan.. adamın görünümünü biliyorlarmış.

 

O detayı unutmuşum..

 

Öhm yani aa.. hepsi planlıydı.

 

“Lütfen beni takip edin.” dedi ve arkasını dönüp tapınağa doğru ilerledi.

 

O sırada ben de peşine düştüm. Adım attığım her yerde herkes benden uzaklaştı. Etrafıma baktığımda onların bakışlarında korku ve şaşkınlık olduğunu gördüm.

 

Bunun sebebi az önceki dokunulmazlık gösterim miydi, yoksa ismini kullandığım şahıstan mıydı bilmiyorum.

 

O dedenin de durumu beni şaşırttı.. yani kötü adamlar onu sevmiyor gibi ama bir zamanlar onların tarafında olan bir tanrıya tapıyor. Yani o kötü birisi mi iyi birisi mi? Veya kötü adamların sevmediği kötü birisi mi? Neden bana kutsama verdi ki? Beni de mi kötü birisi sandı?

 

Tüm bu düşünceler sırasında uzun saçlı adam kapıya vardı ve korumalar ona yol verdi. Birkaç saniye sonra vardığımda ihtiyatla baktılar. Ancak bakışlarımız buluştuğunda saygı ile kafalarını eğmekten de çekinmediler.

 

Anlaşılan rolünü aldığım kişinin mevkisi baya yüksekte.. bunu kullanabilirim.

 

“Aferim asker iyi çalışmalar.” Dedim nöbetcilere ve ilerledim. Sözlerime garipserce bakışlarla karşılık verdiler.. yazık mazlumlarıma. Daha önce hiç nezaket görmediler herhalde.

 

Kapıdan geçtikten sonra silindir şeklindeki sütunlar tarafından desteklenen geniş bir bölge ile karşılaştım. Yıkılmış ve eski görünen bir yerdi. Bir zamanlar sahip olduğu ihtişamdan geriye sadece amacını yitirmiş kırık heykeller kalmıştı.

 

Şu anda bu geniş bölgenin ortasında yere sürekli çöküp kalkarak secde eden iki düzine kadar cübbeli vardı. Ağızlarından bilinmeyen sözler çıkıyordu.

 

Onların tapındığı az ilerideki yapının ucunda olan kısımda bir platform vardı. Platformun üstünde bu secdeye yatan adamlara bağıra bağıra anlamadığım kelimeler söyleyen cübbeli kel, yaşlı bi adam vardı. Adamın hemen arkasında da.. çarmaha gerilmiş bir kız vardı. Baygın görünüyordu. Üzerindeki tek parça beyaz keten bi elbise ile duruyor ve bembeyaz tenine değen kahverengi saçları ile adeta bir meleği andırıyordu. Bu mesafeden bile gözüme böyle görünüyorsa, yakından kim bilir nasıl görünür.

 

Uzun saçlı adam yerdeki ahaliye dokunmadan yanlarından geçip gitti. Ben de onu takip ettim. Secde edenler varlığımızı umursamayıp secde etmeye devam etti. Hep bir ağızdan aynı sözleri söyleyip aynı hareketleri yapan bu kızıl cübbeli tipler, şimdi gerçekten bir tarikatta gibi hissetmemi sağladı.

 

Bu ucubeler ne yapıyor lan böyle?

 

İblis falan mı çağırıyorlar?

 

Uzun saçlı adam platformun önüne gelince bir anda tek dizinin üzerine çöktü ve kafasını eğdi.

 

Onun çökmesi ile platformdaki adam söylediği anlamsız sözlerin sonunda bağırarak “NAH!” dedi ve bu söz ile beraber salondaki herkes sustu! Eğilip kalkmayı bile bıraktılar ve secde pozisyonunda kaldılar!

 

Sonra kel yaşlı adam, uzun saçlı adama doğru baktı. Bir anlığına bakışlarını bana da çevirip süzdü. Sonra tekrar uzun saçlıya döndü. “Ne oldu?” Geğizden gelen bir sesi vardı.. yani evet o kadar bağırmaya anca böyle birinin boğazı dayanır.


 

“Efendi Gorgon, Delilik Tanrısı Çılkın’ın müridi geldi.”

 

“Hmm.” diye kafasıyla onayladı Gorgon isimli adam. “Ee, dışarıdaki sesler neydi?”

 

“Efendim.. delilik tanrısının müridi kendini şüpheli bir şekilde tanıtınca onu düşman sanıp saldırdım.”

 

Gorgon’un bakışları bana döndü. Baştan aşağı süzdü. Sonra tekrar adama döndü. “Bana sapasağlam göründü.”

 

“..ona hasar bile veremedim.”

 

“Ne!?” Kel adam şaşkınlığa uğradı. “ Orta-düzey bir zehir büyücüsü olan sen, ona zarar bile veremedin mi!?”

 

“Evet..” diye onayladı uzun saçlı adam. Bakışları yerdeydi.

 

Gorgon tekrar bana döndü. Bu sefer bakışları daha parlaktı. Sanki az önceye kadar beni çok umursamıyormuş da şimdi gerçekten farkıma varmış gibiydi. “Hoşgeldiniz sayın elçi!” dedi şevk dolu bir ses ile. “Piskoposun bu seviye birisini göndermesini beklemiyordum. Görünüşe göre size eşitim gibi davranmam gerek.”

 

Başımı sallayıp onayladım.

 

Yani az önce bana saldıran adama orta-düzey zehir büyücüsü deniyor. Orta düzeyin ne olduğunu bilmiyorum ama ‘orta’ dendiğine göre ne zayıf ne güçlü olmalı değil mi? Neden bu kadar şaşırdı?

 

“Buyrun, platforma çıkın.” dedi yan taraftaki yolu gösterirken.

 

Oradaki merdivenleri kullanarak çıktım ve adamın olduğu pozisyona geldim. Artık çarmaha gerilmiş kıza daha yakındım. Kızın bembeyaz suratı hiçbir leke barındırmıyordu. Yüzü sanki güzel bir rüyanın içindeymişcesine kasıntı olmaktan uzak, huzur dolu bir ifadedeydi. Beline kadar uzanan düz saçları sanki tarakla taranmışcasına estetik bir açıdaydı. Kafası öne doğru hafif eğik olduğundan birkaç tutam saç yüzünü kaplamıştı. Bu kız güzeldi. Ancak asıl dikkat çeken özelliği saf görünümünün verdiği tatlılıktı. Ergenliğin ortasında gibi görünüyordu. Çarmaha gerilmiş bu pozisyondaki görüntüsüne bakarken içimde istemsizce kurtarma isteği doğdu. Bu narin canlıyı bulunduğu durumdan kurtarma isteği.

 

Bir dakika.. yani eğer onu çirkin bulsam kurtarma isteğim olmayacak mıydı? Hayır.. bu ben değilim. Yine de kurtarırdım. Böyleyken sadece isteğim daha da arttı o kadar. Evet. Ben mükemmelim.

 

O sırada adam konuşmaya başladı.

 

“Hazırlıklar tamamlandı sayılır. Duamız bittikten sonra başlayabilirsin.”

 

Bekle, ne?

 

Neye başlayabiirim?

 

Adam bu sözlerinden sonra ardını döndü ve tekrar platformun ucuna geçti. Ahaliye doğru baktı ve, “PİESEDON AR ISHAL!” diye bağırdı. O anda secde eden herkes aynı anda, “PİESEDON!” diye bağırdı. Sonra da anlamını bilmediğim kelimeleri tekrar etmeye başlayıp secdeyi devam ettirdiler.. tıpkı bu tapınağa ilk geldiğim andaki gibi.

 

O sırada ben de asılı olan kıza döndüm.

 

Ah, buradan sonrasında ne yapacağımı düşünmemiştim..






 

Loading...
0%