Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Tek Yol Sensin

@kuryil

Altında yazanlar şunlardı;

 

“Her hikayenin bir başlangıcı olduğu gibi sonu da vardır. Tabii burada görecekleriniz ne bir başlangıç ne de bir son. Tam o hikayenin ortası.”

 

Buradan sonrasında yazı ayrılıyor ve başka bir fonda geçiyordu. Sanki birbirinden bağımsız iki yazı gibi duruyorlar.

 

“Bir zamanlar bulutlarla dolu olan gökyüzü, karanlığın ve ışığın çarpışması sonucu felaketlere kucak açmış ve ardında kıtanın düşmanı Kaos’a sahne vermiş. Bilindi bilileli düşman olan bu taraflar şimdi birleşmiş tek bir kişiye bakıyor. Tüm tanrıların öfkesini kazanan bu adam, yarı çıplak vücudu ile orada dikiliyor ve kayıtsız ifadesi ile herbirini süzüyor.. Ağzından çıkan sözler, tarihin en kadim kayıtlarında bile unutulmamak üzere altın harflerle kazınmış duruyor ‘Bugün ne çok izleyicim var böyle.’ ..diyarın hakimleri bile onu korkutmaya yetmiyor.”

 

Buradan sonrası ise boştu.

 

Lan? Ben birkaç sayfa olduğunu hatırlıyorum..

 

Hemen sayfayı çevirdim ve orada okunamaz karalanmış yazılar olduğunu gördüm.

 

Anlaşılan birileri bunların görülmesini istemiyor..

 

Buraya kadar geldikten sonra tam kitabı bırakacaktım ki bir anda kitap elimden havaya doğru yükseldi!

 

“Aa kitap uçuyor.”

 

Kitap yükseldikten sonra havada asılı bir şekilde durdu. Tüm sayfaları hızlıca sonuna kadar kaydırıldı! Ve bittiği zaman ise bir PAT! sesi ile kitap sertçe kapandı!

 

“Olamaz.. cinli miymiş burası..” gerginlik ile bir iki adım geri attım. “Şey ben buraya yanlışlıkla geldim.. anlaşamaz mıyız?”

 

Bir anda kitap ortadan ikiye açıldı ve bir parlama ile içinden dışarıya bir insan sülieti fırladı!

 

“Biraz geç kalmadın mı evlat?”

 

“WOW!” beklenmedik bir şekilde karşımda biten bu.. yaşlı adam yüzünden yere düştüm.

 

Bu adam bir insan değil gibi! Havada hayalet gibi süzülüyor!

 

“Amca bak, benim babaannem sizinkiler ile iyi dost. Sürekli büyü falan yaptırır bozdurur. Devamlı müşteriniz yani.. bu seferlik anlaşamaz mıyız?” yerde sürünerek gerçi çekilmeye başladım.

 

Yaşlı adamın bakışları benim direkt olarak gözümün içine bakıyordu.

 

O ne lan..

 

Gözlerinin içine dikkatli baktığımda.. orada oynayan bir galaksi modeli gördüm!

 

Neci lan bu adam?

 

“Ben ne bir cinim ne de ruh.. ben senin bilebileceğinden çok daha uzak bir varlığım bu dünyanın insanı.”

 

Bu dünyanın insanı?

 

Bu nasıl bir tabir böyle..

 

Yaşlı adam devam etti.

 

“Bu durum senin için ne iyi ne kötü.. ne bir lütuf ne bir ceza.”

 

Aa felsefeye başladı.

 

“Genç adam,” dedi gözlerime derin bir bakış atarken.

 

Sonra devam etti, “Bir maceraya çıkmak ister misin?” yüzünde gururlu bir tebessüm vardı.

 

“Nasıl bir maceradan bahsediyoruz?” diye sordum merakla.

 

“Hayal bile edemeyeceğin boyutta uçsuz bucaksız topraklar, krallıklar olan bir diyarda, hiç sıkılmadan sürekli yeni serüvenlere atılacağın bir macera.”

 

“Sıkılmayacağım mı?” bu tabir ilgimi çekti. “Peki tehlikesi ne kadar?”

 

Yaşlı adam gülümsemeye devam ederken, “Ne gibi bir tehlikeden bahsediyorsun?” diye sordu.

 

“Yani işte ölme ihtimalim falan.”

 

Yaşlı adam kahkaha attı. “Sence bunu sorgulayacak durumda mısın? Sana sunduğum bu seçeneğe balıklama atlaman gerekmez mi?”

 

“Niye atlayayım canım. Bir anda bir mağarada değişik bi kitaptan çıkan yaşlı bir adamla karşılaşıyorum.. nereden bakarsan bak şüpheli bir şey. Ya kabul ettiğimde yanlışlıkla iblisin birisiyle falan anlaşma yapmış olacaksam?”

 

“İblis ha.. sizin dünyanızın dinlerine ait bir kavram.. hayır ben onlardan değilim. Onlardan daha büyük bir varlığım.”

 

“Yani kötü birisi misin?”

 

“Hayır.” diye net bir cevap verdi yaşlı adam.

 

“İyi birisi misin?”

 

Yaşlı adam gülümsedi. “Yani öyle çok iyiyim denilemez. Ben daha çok tarafsız olarak anılmayı tercih ederim.”

 

“E peki nesin sen o zaman?”

 

“Bu tür soruların durumuna yararı olmaz insanoğlu. Şimdilik benim sorduğumu cevapla.”

 

“Hmm. O zaman ben-”

 

“Dur.” dedi ve sözümü kesti. Eliyle beni işaret etti. “Cevabını vermeden önce sana bir şey söylemem gerek.” daha sonra gülümsemesi yüzündeyken devam etti. “Dışarıdaki arkadaşların.. yani kuzenlerin, seni kandırdı biliyorsun değil mi?”

 

Bakışlarım ifadesizleşti.

 

“Hmm.” dedi yaşlı adam gülümsemesi daha da derinleşirken. “Biliyorsuuun.” Sonra gülmeye başladı. “Eğer biliyorsan, neden bilmemiş numarası yapıyorsun? Onlar seni ekti. Seni oyun oynama bahanesi ile kandırdı ve sen gittikten sonra tek başlarına gezmeye başladılar. Bunu yapma sebeplerini de biliyorsun değil mi?”

 

Cevap vermedim. Sadece kafamı eğdim.

 

“Hahaha!” adam kahkahalara boğuldu. “Gerçekten çok ilginç birisisin! Tüm bunlara rağmen, dünyanın sana karşı olan tüm bu tutumuna rağmen, yine de reddetmeyi mi düşünüyorsun?”

 

Ona doğru kaşlarımı çatarken baktım. “Eğer aklımı okuyabiliyorsan, neden soruyorsun?”

 

Kafasını iki yana salladı. “Hayır. Aklını okuyamıyorum. Sadece tahmin edebiliyorum. Senin şu an ne cevap vereceğin, ifadenden belli.. seni bu dünyada tutan nedir?”

 

Düşüncelere daldım. Annemi ve babamı düşündüm. Her şeye rağmen bana iyi davranan tek insanlar. Beni seven tek insanlar.. daha sonra onların yaşadıklarını düşündüm. Benim yüzümden ne kadar üzüldüklerini.. belki de ben gitsem daha iyi olurlar.. dermişim. Haha. Eğer aptal birisi olsa böyle düşünürdü değil mi? Ancak öyle değil.. eğer ben gidersem kahrolurlar. Bu dünyadan bıksam da, nefret etsem de, onlar burada olduğu sürece burayı terk edemem.. en azından onlar göçene kadar nefes almaya devam etmeliyim.

 

Yaşlı adamın suratına baktım. “Özür dilerim yaşlı adam, senin çılgın serüvenine eşlik edemeyeceğim.” Sonra iki parmağımı kaldırıp salladım. “Çav!” ardımı döndüm ve ilerledim.

 

O anda! Arkamdan ışıktan oluşan kollar fırladı ve belimi sardı!

 

Kafamı çevirip baktığımda ışıktan halkaların kitaptan geldiğini gördüm.

 

Yaşlı adama karanlık bir ifade ile sırıttım. “Yani, her şeyi zorla yapacaksan hiç sormana gerek var mıydı?”

 

Yaşlı adamın mutlu sırıtışı gitmiş, yerini acılı bir tebessüme bırakmıştı. “Eğer bir hayal içinde bu isteklerimi kabul etsen buna gerek kalmazdı.. özür dilerim insanoğlu, ama ben de evimi özledim.”

 

“E git o zaman evine banane bundan?”

 

“Evet.. ben de onu planlıyorum.” dedi sona doğru alçalan bir tonda. Sonra gözlerimin içine baktı ve kaşlarını çattı. “Ben.. bin yıldır buradayım. Ancak sen buraya gelen ilk kişi değilsin.. daha önce 6 kişi daha geldi. Onların kaderlerinde.. önemli birisi olmak yoktu. Diğer dünyaya adım attıkları gibi ölümle yüzleşeceklerdi.. sen ise farklısın.. senin kaderin çok daha ileriye dayanıyor.. sonsuza kadar falan yaşar mısın bilmem ama en azından evimi yeterince görebileceğim kadar yaşayacaksın. Sen, benim uzun zamandır eve gidebilmek için beklediğim aracısın.. seni bırakamam.”

 

“Hmm.. o zaman oraya gittiğim gibi kendimi öldürücem.”

 

“Hahaha!” diye güldü yaşlı adam. “Bunu yapmayacağını ikimiz de biliyoruz.. seni de heyecanlandırıyor değil mi? Gözlerinden anlayabiliyorum. Sen de alışamadığın ve yer bulamadığın bu dünyadan gitmek istiyorsun.. sana bir bilgi vereyim insanoğlu.. o dünyada seni kabul edecek insanlar var. Öyle hepsi diyemem ama seni canı gönülden anlayıp kabul edecek insanlar gerçekten var.”

 

Gözlerim parladı.. sonunda yalnızlığımı giderebilecek miyim?

 

Üzgünüm anne baba.. bu ışıktan oluşma kollar çok güçlü kendimi kurtaramıyorum..

 

Yaşlı adama baktım. “Geri dönmemin bir yolu var mı?”

 

Yaşlı adam bilmiş bir sırıtma gösterdi. “Kim bilir? Belki vardır.. sonuçta her girişin bir çıkışı olur değil mi?”

 

Kelime oyunu yapıyor bunak..

 

Bir an sonra kitap bana doğru çekildi ve.. toza dönüştü! Işıktan oluşan tozlar halinde üzerime döküldü!

 

Sonra ise.. bilincimi kaybetmeye başladım.





 

Loading...
0%